bu kadar mı
bu kadar mı
@Vista86'nın kısa hikayelerini okumak keyif vericiydi.
Ne dersiniz. Kaldığı yerden biz devam edelim mi?
Döndüm. Günlüklere devam edebiliriz.
Yine bir rica da bulunucağım; istediğiniz yorumu yapın, ama soru sormayın..
Moderasyona da mesajları birleştirmesin diye bir mail attım ama cevap gelmedi. Bir birinden farklı yazılar birleşince saçma sapan bir şey oluyor.
Neyse belki kendiliğinden düzelir..
---------- Mesajlar birleştirildi - 10:21 ---------- bir önceki mesaj zamanı 10:17 ----------
Uçakta;
Bugün dönüş yolculuğundayım. Havalar ısınmadı ama İstanbul'da daha fazla kalmaya tahammülüm yok.
Yeni motosiklet aldım. Onunla uzun yol yapacağım..
Uçaktayım. Yanımda yaşlı bir çift var. Anadolu'nun en tipik yaşlı karı kocası.. İkisi de güler yüzlü.
Aramızda yaş farkı çok yok, ama onlar iyice yaşlı rolünü üstlenmiş.
Çantalarını, bastonu ve diğer eşyalarını rafa ben yerleştirdim.
Amca hemen sohbete başladı.. Çok soru soruyor. Nereliyim? Ne iş yapıyorum? vs...
Uçak kalktı.. Bir süre sustuk.. Sonra Amca uçağın kanadını göstererek
-Bu kanat sallanıyor, kırılmaz değ mi? Dedi.
-Bilmiyorum. Çok sallanırsa kırılabilir. Dedim.
Amca'da karısı da cevaptan pek memnun kalmadılar. Hafif tedirginler.
Sonra sandviç, çay ikramı başladı. Sandviçlerimizi yerken Amca;
-Bu uçak Cenab-ı Hakkın izniyle uçuyor. İnşallah o “düş” demedikçe bu uçak düşmez.. Dedi.
Karı kocanın yüzlerine bir rahatlama geldi...
Hava alanına indik. Güneşli bir gün var.
Güzel bir yaz beni bekliyor.. Kokusunu aldım..
hoşgeldiniz , özledik yazılarınızı yada forumun değerini artıran uslubunuzu..
Yollar, Sürprizler ;
Satın aldığım motosikleti bugün teslim alabildim. İşler güçler vesaire derken ancak işte....
Hemen yola koyuldum. Teknemin bulunduğu kasabaya kadar 500 km. den fazla yolum var.
Hava, Mart havası, biraz serin fakat güneşli.. Yolda hem rodaj hem motosiklete alışma şansım var.
Ybr'den sonra bu 250 cc. bana uçak gibi geldi.
Hızlı gitmiyorum. Zaten gidemem de. Hem rodaj, hem acemilik var..
Acelem de yok.
Akşam olmak üzere, yoruldum.. Yaklaştığım bir sahil kasabasında kalmaya karar verdim. Öylesine bir hotel bakıyorum.. Hiç bir şeyi umrumda değil. Ne odanın güzelliği, ne temizlik, ne kahvaltı..
Önüme ilk çıkan eski bir hotelin önünde durdum. İçeri girdim..
Resepsiyondaki genç bir oda verdi. Bu hotele göre fiyat makul.
Odaya çıkayım dedim, “ Abi oda bu binada değil, karşı binada” dedi.
“Karşısında mı sizin? “ dedim. “Evet” dedi. Karşıdaki bina çok lüx...
Karşı binaya geçtim. Odaya çıktım... Aman allahım bu ne manzara.. Bu ne güzellik. Deniz önümde.. Banyodan bile deniz gözüküyor.
Oda, dekor, temizlik harika.. Fiyat çok çok iyi..
Resepsiyondaki genç ;
“Sezonda bu oda 500 tl. dedi.”
Kısmet böyle bir şey herhalde..
Bu akşam bu kasabadayım..
Birazdan dışarı çıkıp güzel bir akşam yemeği yerim artık....
Hoşgeldiniz. Yazılarınızı özlemiştik. Yeni motosikletiniz hayırlı olsun. Benelli BN251; güzel bir tercih olmuş. Güle güle kullanın... Takipteyiz...
Sonunda aranan kan bulundu. Son günlerdeki boş boş açılan konuların ardından burası bulunmaz cevher ben size diyeyim.
Forumda okumaktan en çok keyif aldığım konu.
Temelli gittin diye üzülmüştüm doğrusu.
İyi ki döndün abi, yüzlerce sayfa yazı yazsan da doya doya okusak keşke. Valla mutlu oluyorum şu konuyu ana sayfada gördükçe.
Bu abimizin anlattıkları Tekirdağ'ın köylerinde yaşanıyor gibime geldi.
Yol insanı:
Sabah çok güzel bir kahvaltı yaptım. Bugün hava daha güzel. Biraz ısınmış.
Motosikletim kapının önünde. Nike çantamı artçının oturak yerine bağladım. Bilmediğim yollar beni bekliyor.
Yola çıktım..
Gittiğim yollar çok virajlı. Epey viraj döndüm. Ama viraj delisi değilim. Böyle bir sevdam yok.
En güzeli yollarda olmak.. Gidiyor olmak.. İşte bu..
Yolda bir benzincide mola verdim. Benzinci yüksek bir yerde. Aşağıda bütün vadi gözüküyor.
Depoyu doldurdum. Benzincide güzel bir de cafe var. Oturdum, çay istedim.
Aşağıdaki vadiyi seyrederek iki çay içtim.
Çayların parasını almadılar.. Müessesedenmiş. Bilmiyordum. Bilsem bir tane içerdim. Biraz açgözlü gibi oldum.
Her şey bu kadar güzel olmak zorunda mı yaa !
Hava, manzara, yeni motosiklet ve bedava çay ikram eden cömert insanlar....
Ben yol insanıyım. Bunu yine fark ettim..
Eline sağlık dostum.Konuyu bir otobüs seferinde görmem benim için büyük şans oldu.
Özlemişiz.
İşte yine teknemdeyim..
Sanki hiç ayrılmamışım gibi. İstanbulda geçirdiğim kış günleri kafamdan silinmiş ..
Teknemin üstünde bir kuş ölüsü buldum.. Ey kuş ölmek için neden burayı seçtin ?
Götürüp çöpe attım. Defnedemezdim. Kuş mezarlığı yok.
Kafamdan ölüm üzerine bir sürü felsefi düşünce geçti.. Onları da çöpe attım.
Montesque "Biz varken ölüm olmayacak, ölüm varken de biz olmayacağız." demiş.
Ybr'yi bıraktığım gibi buldum. Sarıp sarmalanmış şekilde aynı yerinde.
Örtüleri çıkardım, marşa bastım, çalışmadı. Ayak pedalıyla denedim hemen çalıştı.. Bu ne güzel bir çözüm "Ayak pedalı". Yeni motosikletlerde bu niye yok ?
Şimdi iskelede iki motosikletim var. Biri eski Ybr, diğeri Benelli.
Ybr'yi satacağım..
Onunla çok şey yaşadım.. Bana vitesli motosiklet kullanmayı öğretti..
Ama dünyanın kanunu bu, hiç bir iyilik cezasız kalmaz.
Benelli BN251'in bu forumdaki kullanıcılar bilgi paylaşım sayfasının linki: http://www.motosiklet.net/forum/motosiklet-modelleri/186161-benelli-bn-251-yeni.html
20 sayfa boyunca, kullanıcıların yorumlarını okuyabilirsiniz. Belki işinize yarayan konular çıkar... Bulunsun...
Oh beee, üstat hoşgeldin tekrar - hiç dönmeyeceksin sanmıştık
Yeni günlüklerinizi hevesle bekliyorum - yeni motorunuz da hayırlı olsun
Üstad hoş geldin. Biraz daha havalar ısınsın bu sefer rotayı sana doğru çizeceğim. Soğuk kış günlerinde senin öyküler ile ısıttık içimizi saol varol...
Ybr ve ben;
Bu sabah uzun bir yol var önümde.
Ybr' yi sattım. Yok pahasına. Ticarette çok kötüyüm. Hele bu kasabalarda çocuklar bile beni kandırır.
Ayrıntısını anlatsam “Vay bee!” dersiniz. Bana gülersiniz. Ama ayrıntıya girmeyeceğim.
Motosikleti uzak yerden biri aldı. “Satış için ortalarda bir şehirde buluşalım.” dedi. Motosikleti oraya götüreceğim.
Çok erken kalkmam lazım... Hava serin, rüzgar sert esiyor... Motosiklet Ybr......
Sabah erkenden kalktım. Daha hava karanlık. Motosikletin yanına gittim.
“Eyvahhh !” .. Arka çanta üzerinde.. Pazarlıkta çanta yoktu. Alan kişi onu istemedi. Sökecektim...
Hızla söktüm. Yarım saatimi aldı.
Buz gibi sabah rüzgarı.. Uzun yollar.. Ybr ve ben.. Yola çıktım.
Üç saat sonra şehre vardım. Etraf hareketlenmiş. Şehir sıcak. Buz gibi dağ yollarından sonra bana çok iyi geldi.
Meydanda bir pastahane gördüm. Kahvaltı yapmamıştım. Vitrinde dumanı tüten börekler, poğçeler var.
Kapısının önündeki masalardan birine oturdum. Kahvaltı yaptım..
Çayı da çok güzelmiş. Üç bardak içtim.
Ybr tam önümde duruyor. Onunla ne çok şey yaşadım.. Size de bir çoğunu anlattım...
Satmaya kalktığımda her gelen onun hakkında kötü şeyler söyledi. Çok aşağıladılar..
“Bu kaza yapmış... Ön takım yamukmuş... Benzin deposu darbe yemiş..... Bilyeleri dağıtmış..... vs...vs..”
Bu sözlerin pazarlık bahanesiyle söylenen ucuz numaralardan olduğunu biliyorum.
Ama ona bu sözleri söylemeye hakkınız yok.. Ben motosikletten anlamam fakat, daha bu sabah onunla bu kadar yol geldim... Beni yormadı bile..
Onunla daha Türkiye turu yapacaktım.. Uzun yol için 250 cc. daha iyi diye kanıma girdiler, sattım..
Yine onun sayesinde buralardayım.. Neyse, boş verin..
Bari notere kadar son kez süreyim..
---------- Mesajlar birleştirildi - 19:44 ---------- bir önceki mesaj zamanı 07:41 ----------
.................................................. .................................................. ................................
Dorbaya gatıvee ;
Buralarda insanlar kendi aralarında farklı bir şiveyle konuşuyorlar. Bazısını anlasam da bazılarını anlayamıyorum..
Tamirci Memet 'te öyle. Benimle konuşurken gayet güzel konuşuyor. Hiç sorun yok. Fakat, lastik tamircisi komşusuyla konuşurken zor anlıyorum.. Bazen de hiç anlamıyorum.
Buraların kendine göre bir şivesi var.
Geçen gün pazardan sebze aldım. Pazarcı abla kasabanın köylerinden. Kendi yetiştirdiği sebzeleri satıyor. Brokoli, havuç, turp aldım. Doldurdu poşeti verdi.. Yanımda sırt çantam vardı.
Pazarcı abla;
“Dorbanın içine gatıvee. “ Dedi. Anlayamadım. Sesleri de çok ince çıkıyor.
“Ne ? Ne diyorsun?” Dedim. Anlamamış olmama o da şaşırdı.
“ Ee, dorbaya gadıve deyyom.” Dedi. Allah kahretsin … Yine anlayamadım.
Yan tezgahtaki genç kız imdadımıza yetişti. Hemen tercüme etti;
“Amca, poşetleri çantana koy diyor.” Dedi.
Bende öyle ettim. Dorbanın içine gatıveedim.
Yanlış anlamayın. Bundan şikayetçi falan değilim. Uzun söze de gerek yok.
Bu güzel bir şey........
Yazılarınızı keyifle okuyorum.
Paylaşımınız için teşekkürler.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)