Türkiye Komünist Partisi, beğenip beğenmemek ayrı, halen yasal bir parti bildiğim kadarıyla.
Bu duruma yine kendi kendimize geldik aslında.
Güvenlik görevlisi, kuryeci, tekstil çalışanları, inşaatçılar ... anında işi bırakıp yok olabiliyorlar. Yoldan bi kuryeci çevirin maaşını sorun, farzı misal 2.000TL dedi. 2.100TL teklif edin o motoru orada bırakır ve sizle çalışır. Umurunda bile olmaz motora ne olduğu.
Bu ve bunun gibi bazı problemlerden dolayı işverenlerde sürekli içeride borç bırakır. Çalışanın kafası atıp gelmemezlik yapmasın diye.
Adil bir davranış değil fakat bazen şartlar bunu gerektiriyor.
etik olarak, yasal olarak, islami olarak maaş gecikmesi normal değildir. (islamı eklememin sebebi kesinlik ihtiva ettiğindendir, bir de sermaye el değiştirdiğinden beri dini merkez alarak eel değiştirmiştir)yasinkeleş adlı üyeden alıntı
"ülkenin içerisinde bulunduğu durum"; ekonomik, sosyal, siyasi .... hayatı ilgilendiren aklına gelebilecek bütün konularda bir kriz içerisinde olmasının söylenememesidir.
zira kriz yoktur, olsa da bizim değildir.
ne'se .
bu şekilde yaklaşmayın,
parayı çok kazandığında paylaşmayan patron iş krize gelince paylaşıyor ise o kişiye patron değil farklı bir sıfat bulunur,
o sıfatı söylemek ahlak sınırlarımı aşar, yine de sen anladın.
bir çok aile babasının cebinden 100 lira çıkmaz.
materyalizmin bu kadar kutsandığı bir kültürde bunun sonuçları çok ağır olur.
tahminlerinizden çok daha ağır.
hele o adam başkalarındaki zenginliği, saltanatı gördükçe ...
can't be worried about that shit. life goes on man.
hesap kesiminden itibaren 20 iş gününden fazla ödeme yapılmaz ise iş akdini tek taraflı fesih edebilir tazminatınla
beraber paranı alırsın.iş davalarını takip eden avukatlar var. vaktin ve hıncın bol ise bir de avukat masrafı yazar.
tabi çok dürüst, dindar, demokrat, adil işverenler genelde sigortayı asgariden yatırdıkları için farkını alamazsın.
arkadaşlar biraz asabımı bozduktan sonra 3 kuruş paramı aldım, iyi niyet işe yaramıyor insanımıza.. parayı 2 gün önce falan aldım.
Temelde neredeyse hiçbir işveren işçinin hakkını asgari ücretten gösterip, üstünede açıktan para verip kendini riske atmak istemez.
Ama buna rağmen bu dediğim ülkemizde binlerce şirkette yaşanır.
Bunun birinci nedeniyse şirketlerin sermaye yapısının zayıf olmasıdır.
Devleti zerrece ilgilendirmez sizin faturayı kesip 3 ay sonra para almanız.
Hele devlete iş yaptıysanız dahada vahim.
Faturanızı kesersiniz. Ertesi ayın sonuna doğru alırken ödedipiniz kdv ile satarken aldığınız kdv arasındaki farkı,
Gel lan öde der devlet.
Size ödeme yapıp yapmamış olması umrunda değildir.
Diğer konudaysa çuvaldızı birazda kendimize batırmamız gerek.
Bir konuda servis ihtiyacımız olur. Firma elemanı gönderir. Eleman yarım gün çalışır. Varsayalımki bu eleman asgari ücretten çalışıyor.
Hemen hesap makinası alınır. Düz hesap. 1.600TL/30 gün =53,3 günlük maliyet / 2 yarım gün = 23,3 TL hesabı yapılıp 50 Liradan bir kuruş fazla vermem denir.
Şimdi gelin o asgari ücretli elemanın yarım günlük servisinin işverene maliyetini hesaplayalım...
(Rakksmlar temmuz öncesi yuvarlanmış şekildedir)
İşveren işçiye 1.600 tl öderken sigorta vs ile cebinden 2100 çıkar. Yol ve yemek yardımı olarak 400 tl verir. Aylık maliyet 2.500 TL dir.
Enflasyonun sıfır olduğunu ve hiç zam söz konusu olmadığını varsayalım.
Bu durumda bir asgari ücretli eleman için yılda cebinden,
13 maaş x 2.500= 32.500 TL çıkar.
Burada 13. maaş kıdem tazminatı için ayrılan yada ilerde ödenecek rakkamdır. Kısaca ücret hesabı 12 değil 13 maaştan hezaplanır yıllık maliyet için.
Bir yılda 52 hafta vardır.
Bu elemanın izin hakkı 4 haftadır.
Üzerine 6 gün mazeret izni hakkı vardır. Hadi buda 1 hafta olsun.
Devlet işverenin ortağı ya. Onun yerine karar verir. Derki bu bayram 9 gün tatil.
Ettimi bir hafta.
Bir haftada yılbaşı, 29 ekim, 19 mayıs, 23 nisan, 30 ağustos (ha birde bu izin verilir ama kimsede kutlamaz bu bayramlarımızı o ayrı bir facia)
Bir haftada bu etti.
Bu eleman illa velakin hasta olur. 2,3 defa 2 şer günlük rapor alır. (2 günlük raporlarda işveren çaluşanın ücretini kesemez(
1 haftada bu...
4 hafta kanuni izin
1 hafta mazeret izin hakkı
2 hafta resmi bayram tatilleri
1 hafta hastalık rapor
Bu eleman 52 haftanın, 8 haftasında çalışmamaktadır.
Çalıştığı hafta sayısı 52-8=44 haftadır.
İşveren cebinden bu 44 hafta fiili çalışma için çıkan bedel 32.500 TL dir.
32.500 / 44 = 738 TL haftalık
738 / 5 gün = 147 TL günlük
147 / 8 saat = 18,5 TL saat maliyeti çıkar.
Bu arada o eleman bir işyerinde çaluşıyor. O işyerinin kirası elektriği, suyu, telefonu vs varda var. Bunlarda aslen o elemanın maliyetine ilave edikmesi gereken değerler.
Kısaca asgari ücretli bu elemanın işverene genel gidersiz günlük maliyeti 147 TL idi.
Yarım günlük çalışma için işveren en az 150 TL alırsa kafa kafaya gelebilme şansı olur.
Ama biz o kaba hesapla 25 lira çıkarır, çok bir b...k yapmış gibi 50 TL vermeye çalışırız...
Bazen konuları bu açıdan irdelemek daha gerçekçi yaklaşum sergilememize yardımcı olur diye şeyttim...
ufoz
uzun uzun alıntılamadım.
bu söylediklerinin tamamının muhatabı çalışan ya da müşteri değildir.
muhatap siyasi iradedir.
misal;
elektrik faturasını eline alırsın,
kullandığın enerjinin iki katı faturanın müsebbibi faturayı kesen firma mıdır ?
yoğsa bu uygulamaya cevaz veren yönetim midir ?
yoğsa bu simbiyotik ilişkinin tek zarar gören tarafı son kullanıcı mıdır ?
esasında hepsinin payı olduğunu düşünüyorum, yine de ağırlık devlet ve firmada yoğunlaşıyor.
küçük esnaf olarak nitelenen onlarca tanıdığımız,
işimiz vesilesi ile muhatap olduğumuz yüzlercesi var.
küçük sohbetlerde kendi durumlarını anlatırlar,
senden farklı konuları konuşmuyorlar.
yalağuz şöyle bir fark var,
bordro bereli olarak serbest çalışan, götürü usulü beyanda bulunanların çoğu benim kadar vergi ödemiyor.
gerçekçi olmayan gelirler beyan ediyorlar.
devlette bunu bu şekilde kabul ediyor.
taksicilerin gelir beyanları örnektir.
mesele vergi sisteminin çarpıklığının yanı sıra bireylerin ahlaksızlığının da etkin rol oynamasındadır.
devletin vergi kalemlerini kontrol ettiğimizde utanmasalar bütün vergiyi bordro berelilerden ve dolaylı vergilerden toplayacaklar.
eski para ile trilyonlarca lira vergi affı yapılabiliyor,
belirli firmalara ve sistemli olarak.
vergi, devletin değil vatandaşın geliridir.
forumda sürekli olarak hondanın zamları yayınlanıyor,
zira aylık zam yapıyorlar (elektrik fiyatları gibi),
fiyatlardaki dramatik artış ise ulaşılabilirliği azaltıyor,
bu durumda hondanın yurtiçi ve yurtdışı fiyatlarını kıyas ile görece anlamaya çalışıyoruz.
aynı aracın almanyada 1000 Euro olması ile burada 1000 Euro olması arasındaki fark alım gücümüzün olmaması,
alım gücünün zayıflığının yanına tam tabiri ile deve yükü ile de vergi eklenince.
sözün kısası daha uygar bir vergi sistemi ve sıkı denetim ile aşılabilecek sorunların neden aşılmak istemediğini iyi irdelemek lazım.
Dude,
Ben sadece bir konuya parmak bastım.
Markette, AVM de pazarlık yapamazsınız.
Ama iş küçük esnafa gelince işler değişiyor.
Öncelikle vatandaş esnafı Vergi kaçakçılığına itiyor.
Ne diyor kanun. Bu devletin sınırları içerisinde bir hizmet veya mal alıyorsan
o zaman bana bunun Katma Değer Vergisini ödeyeceksin diyor.
Bu verginin ana çıkış nedeni vergi kaçağının önlenmesiydi.
Doğrusu aynen iş yerlerinde olduğu gibi vatandaşın ödediği KDV'yi
belli dönemlerde devletten geri almasıydı.
Sonra ne yaptılar, bir rayiç bedel biçtiler ve bunu kaldırdılar.
ÖTV Ecevit döneminde deprem yaralarının sarılması amacıyla getirilmiş vergiydi.
Hepimiz razı olduk bu vergiye.
Bugünkü iktidar ne yaptı, adını değiştirdi kanunun ve ÖTV 'yi genel bütçeye katkı vergisine
dönüştürdü.
Her yıl kasım ayında sonraki yılın bütçe kalemleri açıklanır.
Geçmiş yılların hedef ve gerçeklenenlerine girin bakın.
Aklımda kalan sanırım 2016 idi. (rakkamlar düz olarak)
150 milyar TL KDV geliri
180 milyar TL ÖTV geliri
50 milyar TL kurumlar vergisi geliri oluşmuş.
Sonuç : Çark dolaylı vergilerle dönüyor. Gerçek manada vergi usulüyle
bu ülkenin iki yakasını birleştirmesinin imkanı yok.
İşte bu yüzden tüketim pompalandı durdu. Bu yüzden üretmediğimiz halde şişirilmiş
büyüme rakamlarıyla avunduk/avutulduk durduk.
Son olarak, Amerikada olduğu gibi bu ülkede vergi kaçırmanın ciddi bir suç olduğu
kanunlarla belirlensin, ciddi ama çok ciddi cezalar verilsin, 3 yılda bir vergi affı çıkmasın
ne ÖTV ye nede KDV ye ihtiyaç kalır.
Devlet 3-5 yılda bir çıkardığı vergi affıyla adeta vergi kaçırmayı teşvik eder durumda...
Vatandaşta buna uyuyor...
aynı fikirdeyiz,
perdenin öteki tarafı da aydınlık değil.
cevabım yazdıklarına eleştiri olarak değil de ek olarak algılarsan daha iyi olur.
işçi işveren münasebetinin sorunlu taraflarına iyi kötü haiz olduğum için genel tablonun ticaretten değil iş ahlakından kaynaklandığını düşünüyorum,
işçisi de işvereni de aşağı yukarı aynı mantık ile hareket ediyor.
bu yazdığım baskın olan genel güruhu içeriyor,
çalıştığım firmaların bir tanesinde kurum kültürü o kadar çağdaş yerleşmişti ki büyük patron rahmetli olduğunda insanların üzüntüsünün sebebini anlayabiliyordum.
Özel şirkette çalışıyorum, sesi yerinde bir kaç markanın distrübütörüyüz ve şirket ciddi paralar kazanıp, hızlı yükselişte yıllardır.
Bayram tatiline ayrılacağız bayramlasiyoruz felan, patron bizzat zarflarin içinde herkese bayram harçlığı niyetine para verdi.
Zarfı açtığımda 1.000 liraya yakın para olduğunu gördüm.
20 küsur personeliz, herkese eşit verildiğini öğrendim en alt kademeden en üst kademeye kadar.
Buda 20 küsur bin lira üzerinde para yapar (gayet yabana atılmayacak bir mebla).
Her neyse, bayram sonrasi maaş vakti geldi maaslar yattı hesaba, olduğum konum itibari ile patronla muhabbet ediyorum sık sık, baktım maaşlarda kesinti yok, "Yaşar bey bayram öncesi verilen avanslar kesilmemiş, muhasebe hatası varsa uyarayım mı?" Dedim.
"Yok aslanım avans değil onlar, elimizden geldiğince ufak harçlık işte, bayramda bi nebze daha rahat yesin içsin millet senede bir yüzünüzü guldurelim en azından, iş veren olmak bi ailenin babası olmaktan farksız, işçi elimize bakar haklı olarak, ilerde is veren olursan inşallah, işçini guldurdugun sürece sırtın yere maddi manevi gelmez unutma." Dedi.
Bu adam şirketi kurduğu günden bu yana sadece 1 defa maaşları geciktirmiş, oda 2 gün
Hiç zorluk çekmeyen bi şirket değil, ticaret ile alakalı olan kişiler bilir ki , güçlü şirketlerin hepsi en az 1 defa batagin eşiğinden dönmüştür.
Ben işçisi olarak patronum hakkında ne mi düşünüyorum.
Bu gün, canım istedi seni kovdum hadi güle güle dese.
Elini öper helallik alır, Allah razı olsun der çıkarım.
Ben aylarca işsiz kaldıktan sonra bu adam beni işe alıp başlar başlamaz 3 maaşlık avans verdi zor durumdayım diye.
Geri ödemesini de cerez parası alır gibi kesti maaştan hiç sıkıştırmadan.
Bunu anlatma sebebim, halâ iyi insanların, paraya tapmayan patronların olduğuna inanın, varlar çünkü.
Umarım herkesin karşısına hak ettiği insanlar çıkar.
durum aslında çok daha vahim.
A kişisi bordro bereli. emeği ile kazanıyor ve vergisi her ay maaşından tıkır tıkır kesiliyor. kazanırken vergi ödüyor.
bu kardeşimiz biraz birikim yapıp motosiklet almak istiyor. birikimini vadeli mevduata yatırıyor. gelir vergisine tabi, tık diye kesiliyor. yatırım fonu aldı, yine gelir vergisine tabi. sattığı zaman tık diye vergi kesiliyor. yani para biriktirirken de vergi ödüyor.
bir süre çabaladı ve biraz para biriktirdi. kredi çekip beğendiği motosikleti alacak oldu. satış fiyatının üçte biri malın fiyatı, geriye kalan üçte ikisi ÖTV, KDV, ÖTV'nin KDV'si. Krediyi çekip vergilerini de peşin peşin yatırıyor. harcarken vergi ödediği yetmez gibi, vergi ödemek için kredi çekip üstüne faiz de ödüyor.
haa, kredi işleminde istenen banka masrafının da önemli bölümü vergi. devede kulak olduğu için dikkate almadık.
bordro bereli tanımı tarafıma aittir,
myagdi rumuzlu kullanıcı kullanım hakları tarafıma ait olan bu tanımı izinsiz kullanmıştır.
kendisinin yönetim tarafından nusr-et firmasına götürülerek zorla yemek yedirilmesi sureti ile cezalandırılmasını bilgilerinize arz ederim.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
