haşmetli gel sie bir anımı anlatayım,
sevgilim kadıköye lodos yemeye gittim ,
inceden rakı mekanlarına doğru sükun ederken sanırım iş bankası yayınlarının tükkanında bir kitap gördüm kalıncana,
https://www.iskultur.com.tr/dosyalar...ge-270x399.jpg
ne menem bir şeydir diye aldım.
insan bir kitabı neye göre alır ?
yazanı tanımazdım o zamanlar. (bir nevi karayılan karayılan olmazdan önce)
kitabın üzerindeki figür cezbetti sanırım.
ince bir eleman başında kasket, muhtemelen çizmeli , basit bir giyimi var,
sanırım o zaman aklıma sıska bir söğüt altında zeytin tanesi yedik dizeleri de geldi, o zaman gelmediyse de şimdi geldi.
anadolu insanı temsilidir,
hani der ya ozan "ineği davarı iki tavuktur bundan gayrı malımız yok bizim" buna benzer bir haldi.
aldım okudum,
yetmedi,
aradım yazanı da buldum.
çoğulculuk, çoğunlukçuluk .
ne biçim kelimeler bunlar,
çokluk ve pekçokluk'un metazori dayatması.
zamanında cuma namazında (ben de gider idim cumalara)
bir kıssa anlatmışlardı,
elemanın bir tanesi hacca niyet etmiş ve gitmiş,
orada,
artık coğrafyanın güzelliğinden ve uhreviliğinden midir ?
yoğsa kendisine öğretilen yani şartlandırılmış bir şekilde pavlovun eseri midir gözyaşları içerisinde ağlar imiş ( mevzu hac zamanı geçiyor )
melekler dayanamamış-mış,
görünmüşler elemana ,
"(atıyorum) milyonlarca hacı içerisinde temiz 5 kişi var onlara sebep herkesin haccı kabul edildi patron tarafından" demişler,
her bireyin bir fikri ya da dünya görüşü olabilir,
bu duruma verebileceğim en güzel örnek sirke tadanlardır,
https://lh4.googleusercontent.com/pr...h630-p-k-no-nu
resimdeki 3 kişi lao (ışıklar içerisinde olsun ulularımızdandır), gotama budha (ışıklar içerisinde olsun ulularımızdandır), konfüçyüs,
şöyle derler "
Konfüçyüsçülük'e göre yaşam ekşidir ve insanlıktaki yozlaşmayı düzeltmek için felsefi düstürlara gereksinim duyulur; Budacılık'a göre yaşama acı ve ızdırap hakimdir ve yaşam buruktur; Taoculuk'a göre ise yaşam doğal ve olması gerektiği gibi olduğu sürece tatlıdır, güzeldir."
içerilerinde laonun yolu, yani kendisinin deyimi ile yolu çekmiştir,
sebebi ise "ne eyler ise o eyler, o ne eylerse güzel eyler " cümlesindedir.
çoğunluğun tahakkümünü kabul edecek miyiz ?
yani kendi balına bir halta yaramayan bireyin kendisi gibileri bulup kendisi gibi olmayanlara kendisi gibi olması için her türlü puştuluğu yapmasını kabul edebilir miyiz ?
sanmıyorum.
işte burada bireysellik ve inanç önümüze çıkıyor.
pardon filminde hapishane müdürünün bir lafıdır;
"fikrini söyle ki ne kadar boş, beleş ve basit olduğunu anlayalım"
kendisi bir halt olmayan ama kula kulluk ederek ya da kulluk etmeye göbek attığı güç sahibinin kapısında itlik edene laf mı anlatılır ?
nasıl hay bin yakzan abbas ile kendi yoluna bakmış ise hepimiz kendi yolumuza bakacağız,
zira yol cümleden uludur.
the dude ahkamını böyle kesti,
dahasını yazmaya niyetim var idi,
ve fakat;
ne gereği var ?
demem odur ki ;
milyarlarca insanın dünya üzerinde olmasının sebebi; aralarında bizi bir adım öne götürecek bir kişiden sebeptir,
kimdi bilmiyorum,
o mağaranın duvarına ilk resmi yapan, pirim,
ben o'yum.
biraz da karac'oğlanın dediği gibi " kim var imiş biz burada yoğ iken "
ek: konuda ismi geçen canlı için ;
evvel giden ahbaba selam olsun erenler ...
evet. kafam güzel, (her zaman )