"Türkiye de müzik ve aydınlanma"
Reklamlar
-
Cumhuriyet Dönemi 1923- 1940 yillari içinde olusturmaya çalisilan kültür ve müzik politikalarinda örnek alinan “ Türk Besleri “ ekolüyle öncülügü yapilmak istenen hamle denemeleri ülkemizin ilk deneysel kimlik arayisinda büyük bir adimi atmaya çalisirken , batinin Rönesans serüveni bir çok yapilmak istenen sanat tarihi evriminin çikisi olmasi bizde de büyük bir arayisin kapisinin zorlanmasi gerektigini düsündürmüstür. Iste dünyanin kendi reformlarina uzak kalmayalim diye örnek alinan bati modeli bestecilerini Fransa'ya, Avusturya'ya gönderme telasiyla yola çikar.Bati müziginin birikimlerini almaya giden sanatçilarimiz o formülü denemek adina iki kusak yetistirdi. Bunlarin birincisi taklitçi tarzi getirdigi için ikinci kusagi da etkilediler. Yarattiklari kompozisyonlar Türk müzigi ve Türk halk müziginin genel formasyonunu çözmeden ve kendi yorumlarini yaratmadigi için taklit olmanin ötesine geçemedi. Örnegin ; Cemal Resit Rey'in Fransa da yaptigi 12 chanson (sarki) orada kabul görürken ülkemizde kabul görmez. Senfonik türkü kompozisyon denemeleri bir türlü halka ulasamaz. Bugün geçmise baktigimizda bu anektodun bize hatirlattigi çok sey var. Birincisi kendi müzikal kimligimizi kendi dokularimizla ve enstrümanlarimiza hakim olarak yani metotlarini yazarak bir yeni kimlik kazana biliriz. Müzik biliminin ana dili Italyan'cadir. Sarki söyleme tekniklerini dünyaya bosuna kabul ettiren Onlar olamazdi. Dünya konservatuarlarinda o teknik ögretiliyor. Müzik endüstrisinin dünyada hakim olmasi hep bu yüzdendir. Gelelim bizim kaynaklarimiza bu kadar zengin ritimleri ,danslari , ve ozanlari dolup tasmis ama kimsenin eli degmemis , anlasilmamistir. (Veya bu konu ile ilgilenen çok az kiymetli sanatçi yeterince anlasilip deger görmemistir.)
Fakat , Ünlü Macar Besteci ‘Bela Bartok' ülkemize sempati duyan bir dahi olarak gelir . Ayni zamanda ülkemizde türkülerin notaya aktarilmasini saglar. Ama ona karsi yapilan bir haksizlikla yurdumuzu terk eder. Onun koydugu çalismalar bazi besteciler tarafindan anlasilsa da kendi özgünlügümüzü yakalayan bestecilerimiz olacakti. Türk müziginin yeni sesi, yeni müzikal formunu olusturma çabasi geçen 70 yilda ilginç bir noktaya geldi.
1940'lardan – 1970'lerin sonuna kadar ülkemizde güzel bir gelisme yasanmistir:Yaklasik 130 tane orkestra kurulur. Bunlar kendi müzik tarzimizin ne olmasi gerektigini deneyen müzisyenlerimizin adimlariydi. Bugün orkestralardan bahsedemiyoruz !
Yakin tarihimiz açisinda 1978 yilinda Türk Musikisi Devlet Konservatuarinin kurulusuyla bütün çözülmesi gereken müzikal arayislarimiz için bir adim atilir .Bu okul yasadigimiz günlerin pop star körlesmelerinin neden devam ettigine de cevap verilmedigini halen 1940larda yasanan serüvenin problemlerinin sürdügünü gösteriyor.
Sonuç olarak : Daha çok arastirma ve çalisma yapmak için ‘enstitüler' açilmali ve kaynaklar ayrilmalidir. Gerçek müzik kimligi ve tarihi bu sanatçilara desteklemek ve sahip çikmakla , yasarken deger verilmelidir. Türkiye'nin müzik adamlarina ya Amerikalilar yada Batililar sahip çikiyor. Bunun örnekleri bir çok insanimizda bilir. Asil tehlike ve aydinlanmanin önündeki engel beyinlerini kaybeden bir ulus olmamizdir . Geride kalan bütün meseleler çözülebilir. Yeni bestecilerini, yeni müzisyenlerini koruyan bir yasayla ve kurumla ucuzlastirilan müzik gelenegimizin ayaklar altina alinmasina izin vermemek üzerimize düsen bir vatan borcudur. Ya kültürümüzü yasatacagiz yada onlari yok edenlere alkis tutacagiz!
Anadolu topraklarinin sordugu soru ve aydinlanma cevabi burada gizlidir…….
ülkemizin Içinde Yasadigi Medya Ve Müzik Yozlasmasinda Halkimiz "gerçek Sanatçilarini" Tanimamaktadir, Her önüne Gelenin "sanatçi" Oldugu Ortamda, Estetik, Kültür Ve Ulusal Milli Deger Yargilari Erozyona Ugramaktadir... Bu Sebeple Herkesi "türkiye'de Müzik Ve Aydinlanmaya" Davet Ediyorum.
Ülkemizin IÇinde Yasadigi Medya Ve MÜzik Yozlasmasinda Halkimiz "gerÇek SanatÇilarini" Tanimamaktadir, Her ÖnÜne Gelenin "sanatÇi" Oldugu Ortamda, Estetik, KÜltÜr Ve Ulusal Milli Deger Yargilari Erozyona Ugramaktadir... Bu Sebeple Herkesi "tÜrkiye'de MÜzik Ve Aydinlanmaya" Davet Ediyorum.
Bugün gündemdeki konulardan biri Avrupa Birligine girmek. Simdi biz Avrupa birligine girmeyi çok istiyoruz degilmi ? Istiyoruz !!… Bir kisiyi bir ise, yeni bir vazifeye alirlarken veya atarlarken neye bakarlar ? O insanin öz geçmisine, daha önce yaptiklarina ve basarilarina bakarlar. Ben isin politik ve diplomatik yönüne degil tabiiki sanatsal yönüne bakacagim.; birazda Avrupa'nin sanata ve sanatçiya daha dogrusu kültüre verdigi degerle, Ülkemizde verilen degerlere(!) kisaca parmak basacağım...
Hasan Cihat Örter
Uluslararası Müzik Sanatçısı
Reklamlar
-
Teller üzerinde Görünmeyen Parmaklar...
Sevgili üstad Hasan Cihat Örter'i , 2005 Yaz'ının bir Haziran gecesi sahnede dinleyebilme fırsatı bulduğumun ilkiydi...
Gitarın telleri üzerinde görünmeyen, uçuşan parmaklarıyla bu bir insan değil, insanüstü bir varlık olabilirdi ancak...
Dahi çocuk!... Ve o rüzgarlı Bandırma akşamına kadar, ne tanıyordum yakından; Ne de özgeçmişi hakkında bilgim vardı...
Yeryüzünün en cahil insanı bile anlayabilirdi, farkedebilirdi dahiliğini, harikalığını...
İnsanın yüreğine uçuşarak akan; Saniyelerin yetersiz kaldığı ve telleri notalarla buluşturan müthiş ve insanüstü görünmeyen eller...
KABE SENFONİSİ... Hümanizm hiç bukadar muhteşem anlatılmamıştı...
ONURLU VE OLDUKÇA ZORLU BİR YOL..
Hasan Cihat Örter'in Türkiye' de müzik ve aydınlanma konusunda verdiği mücedele , uzun yıllar önce başlayarak bugüne kadar geldi. Birileri sahneleri parselleyip haketmedikleri paraları cebe indirirken, değerli üstad, O, büyük bir aşş duyduğu Anadolu'nun her köşesinde; Hakettiğinin çok çok altında ücretlerle konserler vererek, Anadolu insanını, büyük bir tutkuyla sarıldığı Türk insanını aydınlatmaya, kaliteli müzikle, tanıştırmaya devam etti.. Üstelik yeri geldi ücret almadığı zamanlar oldu...
Bir kısım SOKAKTAN TOPLAMA kendilerine sanatçılığı yakıştıran, kendini halka sanatçı diye sunmaktan utanmayan soytarılar,. sanata hakaret etmiş sayılmazlar mı?... Haketmedikleri paraları ceplerine indiren, lüks otomobillerde , barlarda zaman harcayarak sanat icra ettiğini sananlar,, sahneye çıkıp pelybeklerle hem halkı, hem kendini kandırmaktan utanmayanlar... Artık kendinize dur deyip, lütfen halkı rahat bırakın.. Midemiz bozuluyor bozuk gıdalardan...
Hasan Cihat'ın bu onurlu ve bir okadar da zorlu aydınlanma mücadelesini Mustafa Kemal'in Kurtuluş mücadelesine benzetiyorum.. Anadolu toprağını karış karış dolaşarak, müzik alanında kurtuluşun, aydınlanmadan geçeceğine inananlardanım ben de... Ve gelecek nesilden son ederce umutluyum.
Otla samanın birbirinden ayrılma zamanıdır.
Sanatı da sanatçılığı da hakikatli!
-
Teller üzerinde Görünmeyen Parmaklar...
--------------------------------------------------------------------------------
Sevgili üstad Hasan Cihat Örter'i , 2005 Yaz'ının bir Haziran gecesi sahnede dinleyebilme fırsatı bulduğumun ilkiydi...
Gitarın telleri üzerinde görünmeyen, uçuşan parmaklarıyla bu bir insan değil, insanüstü bir varlık olabilirdi ancak...
Dahi çocuk!... Ve o rüzgarlı Bandırma akşamına kadar, ne tanıyordum yakından; Ne de özgeçmişi hakkında bilgim vardı...
Yeryüzünün en cahil insanı bile anlayabilirdi, farkedebilirdi dahiliğini, harikalığını...
İnsanın yüreğine uçuşarak akan; Saniyelerin yetersiz kaldığı ve telleri notalarla buluşturan müthiş ve insanüstü görünmeyen eller...
KABE SENFONİSİ... Hümanizm hiç bukadar muhteşem anlatılmamıştı...
Çook teşekkür ederim kardeşim...bunları inşaallah beni yazılarıyla üzen kardeşlerim de anlar bir gün.
Sevgilerimle..
Hasan Cihat Örter
Uluslararası Müzik Sanatçısı
-
bu ülkede konservatuar mezunları bile arabeske sempati duyarsa bu halk kendi tarzını yaratamaz ve yunandan, azeriden araptan çalar tabi.
-
herşey güzel olacak üzülmeyin kardeşlerim....geliyoruuumm..
Hasan Cihat Örter
Uluslararası Müzik Sanatçısı
-
ülkemizin Içinde Yasadigi Medya Ve Müzik Yozlasmasinda Halkimiz "gerçek Sanatçilarini" Tanimamaktadir, Her önüne Gelenin "sanatçi" Oldugu Ortamda, Estetik, Kültür Ve Ulusal Milli Deger Yargilari Erozyona Ugramaktadir... Bu Sebeple Herkesi "türkiye'de Müzik Ve Aydinlanmaya" Davet Ediyorum.
Abi her kelimenin baş harfi büyük ama neden Türkiye'nin baş harfi küçük anlayamadım.
-
harfendaz adlı üyeden alıntı
(ü)lkemizin Içinde Yasadigi Medya Ve Müzik Yozlasmasinda Halkimiz "(g)erçek Sanatçilarini" Tanimamaktadir, Her (ö)nüne Gelenin "sanatçi" Oldugu Ortamda, Estetik, Kültür Ve Ulusal Milli Deger Yargilari Erozyona Ugramaktadir... Bu Sebeple Herkesi "(t)ürkiye'de Müzik Ve Aydinlanmaya" Davet Ediyorum.
Abi her kelimenin baş harfi büyük ama neden Türkiye'nin baş harfi küçük anlayamadım.
(d)emek ki (h)epsi (d)eğilmiş
Haydi hükümeti yıkalım yerine AVM yapalım.
-
pop star yarışmalarında , müzisyenleri jüri olarak çağırıyorlar oraya.kardeşim bu adamlar müzik otoritesiyse neden halkın attığı sms ler kaale alınıyor ........ ya da madem halk çok anlıyor ve oy veriyor , o zaman o müzik otoritelerini niye çağırıyorlar.....çok saçma.(cevap, reytink)
-
İHTİYAR adlı üyeden alıntı
(d)emek ki (h)epsi (d)eğilmiş
demek ki Türkiye, önüne gelen herhangi bir gerçek ülke...
-
30 Temmuz 2006, 14:04
#10
"Türkiye' de müzik ve aydınlanma"
Cumhuriyet Dönemi 1923- 1940 yillari içinde olusturmaya çalisilan kültür ve müzik politikalarinda örnek alinan “ Türk Besleri “ ekolüyle öncülügü yapilmak istenen hamle denemeleri ülkemizin ilk deneysel kimlik arayisinda büyük bir adimi atmaya çalisirken , batinin Rönesans serüveni bir çok yapilmak istenen sanat tarihi evriminin çikisi olmasi bizde de büyük bir arayisin kapisinin zorlanmasi gerektigini düsündürmüstür. Iste dünyanin kendi reformlarina uzak kalmayalim diye örnek alinan bati modeli bestecilerini Fransa'ya, Avusturya'ya gönderme telasiyla yola çikar.Bati müziginin birikimlerini almaya giden sanatçilarimiz o formülü denemek adina iki kusak yetistirdi. Bunlarin birincisi taklitçi tarzi getirdigi için ikinci kusagi da etkilediler. Yarattiklari kompozisyonlar Türk müzigi ve Türk halk müziginin genel formasyonunu çözmeden ve kendi yorumlarini yaratmadigi için taklit olmanin ötesine geçemedi. Örnegin ; Cemal Resit Rey'in Fransa da yaptigi 12 chanson (sarki) orada kabul görürken ülkemizde kabul görmez. Senfonik türkü kompozisyon denemeleri bir türlü halka ulasamaz. Bugün geçmise baktigimizda bu anektodun bize hatirlattigi çok sey var. Birincisi kendi müzikal kimligimizi kendi dokularimizla ve enstrümanlarimiza hakim olarak yani metotlarini yazarak bir yeni kimlik kazana biliriz. Müzik biliminin ana dili Italyan'cadir. Sarki söyleme tekniklerini dünyaya bosuna kabul ettiren Onlar olamazdi. Dünya konservatuarlarinda o teknik ögretiliyor. Müzik endüstrisinin dünyada hakim olmasi hep bu yüzdendir. Gelelim bizim kaynaklarimiza bu kadar zengin ritimleri ,danslari , ve ozanlari dolup tasmis ama kimsenin eli degmemis , anlasilmamistir. (Veya bu konu ile ilgilenen çok az kiymetli sanatçi yeterince anlasilip deger görmemistir.)
Fakat , Ünlü Macar Besteci ‘Bela Bartok' ülkemize sempati duyan bir dahi olarak gelir . Ayni zamanda ülkemizde türkülerin notaya aktarilmasini saglar. Ama ona karsi yapilan bir haksizlikla yurdumuzu terk eder. Onun koydugu çalismalar bazi besteciler tarafindan anlasilsa da kendi özgünlügümüzü yakalayan bestecilerimiz olacakti. Türk müziginin yeni sesi, yeni müzikal formunu olusturma çabasi geçen 70 yilda ilginç bir noktaya geldi.
1940'lardan – 1970'lerin sonuna kadar ülkemizde güzel bir gelisme yasanmistir:Yaklasik 130 tane orkestra kurulur. Bunlar kendi müzik tarzimizin ne olmasi gerektigini deneyen müzisyenlerimizin adimlariydi. Bugün orkestralardan bahsedemiyoruz !
Yakin tarihimiz açisinda 1978 yilinda Türk Musikisi Devlet Konservatuarinin kurulusuyla bütün çözülmesi gereken müzikal arayislarimiz için bir adim atilir .Bu okul yasadigimiz günlerin pop star körlesmelerinin neden devam ettigine de cevap verilmedigini halen 1940larda yasanan serüvenin problemlerinin sürdügünü gösteriyor.
Sonuç olarak : Daha çok arastirma ve çalisma yapmak için ‘enstitüler' açilmali ve kaynaklar ayrilmalidir. Gerçek müzik kimligi ve tarihi bu sanatçilara desteklemek ve sahip çikmakla , yasarken deger verilmelidir. Türkiye'nin müzik adamlarina ya Amerikalilar yada Batililar sahip çikiyor. Bunun örnekleri bir çok insanimizda bilir. Asil tehlike ve aydinlanmanin önündeki engel beyinlerini kaybeden bir ulus olmamizdir . Geride kalan bütün meseleler çözülebilir. Yeni bestecilerini, yeni müzisyenlerini koruyan bir yasayla ve kurumla ucuzlastirilan müzik gelenegimizin ayaklar altina alinmasina izin vermemek üzerimize düsen bir vatan borcudur. Ya kültürümüzü yasatacagiz yada onlari yok edenlere alkis tutacagiz!
Anadolu topraklarinin sordugu soru ve aydinlanma cevabi burada gizlidir…….
Saygı ve sevgilerimle..
(Not: Font farkından dolayı Türkçe karakterler bozuk çıkıyo ..özür dilerim.)
Genç Kardeşlerimin bu konudaki düşüncelerini duymak ve gözlemlemek isterim...
Hasan Cihat Örter
Uluslararası Müzik Sanatçısı
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler