OğuZBBRR adlı üyeden alıntı
sizden özür diliyorum bir gün ana avrat küfür edersem beni kötü bilmeyin :(
Burda küfretme aman musti ama aynı duyguları paylaştığımı da bil!!!
sanmam genelde gider sağı solu kırar yumruklarımda hani ağzımdan kaçar :(
bir annenin şehit olan oğluna bir daha oğlum diyemesi ne garip şey...
bir annenin şehit olan oğluna elleriyle yaptığı yemekleri yedirememesi ne garip şey...
bir annenin şehit olan oğluna sabah "Günaydın oğlum" diyememesi ne garip şey...
bir annenin şehit olan oğlunun fotoğrafına boş ve anlamsız bakması ne garip şey...
bir annenin şehit olan oğluna "vatan sağolsun" demesi ne garip şey...
artık annelerin evlat acısı yaşamalarını istemiyorum...
bir babanın şehit oğluyla denize...balık tutmaya...maça gidememesi ne garip şey...
bir babanın şehit olan oğluna kız isteyemeyecek olması ne garip şey...
bir babanın şehit olan oğluyla karşılıklı sohbet edememesi ne garip şey...
bir babanın şehit olan oğlunun fotoğraflarına boş ve anlamsız bakması ne garip şey...
artık babaların evlat acısı yaşamalarını istemiyorum...
Şehit olan evladın evladı veya kardeşi olmak ne garip şey...
tabuta boş boş bakan o dolu gözlü yavrular Vatan Sağolsun'u bilirmi a dostlar...illede Baba derler o yavrucaklar...
"Vatan bana Babamı geri ver..." dediğinde kim cevap verecek...
Gerçekler acıdır/Metehandro acıtır//Pinokyo/BMX/Star103/Cobra105/Dt125/İnnova125/Lıberty200/Ybr125/CBF150/PCX/Activa/Inazuma/NC700S/750S/750 X/750SDCT
(1992/2020) Köftestar&Pandastar&Banstar
katliamdan sag çıkan üç asker
--------------------------------------------------------------------------------
Ve... anlattıkları lütfen iyi okuyalım..............
33 erin şehit olduğu 12 yıl önceki katliamdan sağ
kurtulan üç asker, yaşadıklarını anlattı.
Yıl 1993. Malatya’dan iki sivil midibüse
biniyorlar. Hepsi sivil giysili. Üniforma ve
postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok,
kendilerine refakat eden tek bir askeri personel
de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var. Dağlık,
dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor.
İlk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı
yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü
durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma
giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir
aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; ‘Geri
dön!’ Şoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3
mola vermiş... Otobüsün kapısını, ‘Orada ben
yoktum’ diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla
‘Parmaksız Zeki’ açıyor.
OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden
biriydim. Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. Yol
boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara
lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin
patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın
altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını
duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık,
şimdi Hürriyet’te yayımlanan açıklamalarında
‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini
bilmiyorduk’ diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk
otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu
kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı.
Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk
kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu
yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede
olduğunu sordu. ‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı.
İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani
bizi bekliyorlardı.
DOĞULU-BATILI DİYE AYIRDILAR
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola
verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını
sorduk. ‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde
sizi serbest bırakacağız’ dediler. Saat 01.00
sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk.
Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup,
Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık,
doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin
eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar
adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden
teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300
kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları
evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı.
Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir
ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra
vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı
göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez
bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir
ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık.
Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00
sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler.
Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki
arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim.
DEVREMİ ÖLÜ GÖRÜNCE BAYILDIM
Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve
Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun
geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip
kendimi yere attım. Taramaya başladılar. Dizime
bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime
düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden
emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar.
Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım.
Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri
paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar,
ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. ‘Anne,
anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum.
Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni
parçalanmış görünce bayılmışım.
Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim.
Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin,
ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya
çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir
kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim.
Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar
ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi.
Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı
bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50
mermi kullanmışlardı...
Şoför biliyordu
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Adanalı hemşerim Mehmet Tura’yla
Manisa-Kırkağaç’ta acemi eğitimimi tamamladım. 24
Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirt’teki
birliğimize gitmek üzere Malatya’dan iki sivil
midibüse bindirildik. 50 askerin hiçbirinde silah
yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöl’e 10
kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk
dönemeçte silah sesleri duyduk. Saat 18.00’di.
Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50
kadar PKK’lı, çoğunluğu bizim gibi asker olan
yolcuları indirmişti. Şoföre geri dönmesi için
bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf şekilde, 4
saatte 3 mola vermişti. Bizi indiren PKK’lılar
‘Geleceğinizi biliyor, sizi bekliyorduk’ dedi. O
sırada feryat figan, yaşlı bir adam çıktı
karanlıklardan. ‘Oğluma ne yaptınız’ diyordu.
Adını söyleyince oğlunun otobüslerde olmadığı
anlaşıldı. Çok yaşlı olduğu için babaya
dokunmadılar. Geldiği gibi gitti. O baba sayesinde
kurtulduk. Hepimizin öldüğü sanılıyordu. Askere
gidip sağ kalanlar olduğunu söylemeseydi
teröristler hepimizi öldürecekti.
YANLIŞLIKLA 9 ŞEHİT DAHA
Sürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00’de silah
seslerinden askerlerin yaklaştığını anladım. Asıl
harekat 16.00’da başladı. Sikorsky ve F-16’lar
uçuyordu tepemizde. PKK’lılar kazma kürek çıkarıp
siper kazdı, kayalıklara saklandı.
Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz,
yanlışlıkla içimizdeki 9 eri şehit etti bu yüzden.
Müthiş bir yağmur vardı. Bizi kalkan olarak
kullanan Şemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, sağ
kaldığımızı görünce şaşırdı. Teröristler geri
çekiliyordu. 13 kişi kalmıştık. Kurşuna
dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da
aramızdaydı. Ellerimizi çözmeyi başardık. Kaçmaya
başladık. Karşılaştığımız birkaç teröriste ‘Bizi
serbest bıraktılar’ dedik. İnandılar.
Birbirimizden ayrılmış, askerlerin bulunduğu yöne
koşuyorduk. Bulduğum bir dala beyaz mendil
bağladım, bir yandan bağırıyordum. Tükendiğim anda
korucular ve askerlerden oluşan timle karşılaştım.
Mavi berelileri görünce ağlamaya başladım. Komutan
‘PKK’lı var mı içinizde?’ diye sordu. Sonra
sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl
Cezaevi’ndeki bir koğuşa götürdüler bizi.
Elbiselerimizi değiştirdik. Evlerimize telefon
edebileceğimizi söylediler. Kafam durmuştu
yaşadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir
türlü aklıma gelmediği için arayamadım.
ERKAN UMAY ANLATIYOR
10 kişilik yakın korumaları arasındaki, ‘hemşire’
diye hitap ettikleri kadın bizimle alay etti.
Sakık, ‘Sorunumuz rütbelilerle, size bir şey
yapmayacağız’ dedi. Her birimize nereli olduğumuzu
sordu. Aramızda Denizli ve Konya’dan olanlar
çoğunluktaydı. Hemşerilerden oluşan timler daha
başarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara
ayırdılar. Şehit olan 33 arkadaşımızın çoğunun bu
iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er
‘Ben Kürt’üm’ deyince PKK’lı ‘Kürt-Türk fark
etmez. Asker askerdir. Biz askere düşmanız’ dedi.
Tek sıra olmamızı istediler. En başta ben vardım.
Mehmet Tura 6’ncıydı. Yan yana olalım diye gittim,
7’nci oldum. ‘Baştan 6 kişi gelsin’ dediler. Diğer
sıralardan aldıkları 6’şar kişiyle bir grup
oluşturdular. ‘Kolkola girin’ deyip götürdüler.
Arkadaşlarımız kolkola ölüme gittiler.
SİLAHLAR 10 DAKİKA HİÇ SUSMADI
Derken yer gök Kalaşnikof cayırtısına boğuldu.
Kalaşnikoflar 10 dakika boyunca hiç susmadı.
Mehmet’in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada
yer değiştirmesem, onun önünde dursam beni
götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti. Adana’da
ticaret lisesinde sevdiği bir kız vardı. Terhis
olur olmaz evleneceklerdi.
Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydi
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Sayıları 150’yi bulan PKK’lıların silah tehditi
altında yürümeye başladık. Bir köyün alt tarafında
durduk. 15 yaşındaki terörist ‘200 metreden
sigarayı bile vururum’ diyerek böbürleniyordu.
İçimizde komando olup olmadığını sordu. Tişörtümde
‘Kırkağaç-Komando’ yazıyordu. Beyaz gömleğimi
çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeş’in
verdiği parkayı giyip, bunu sakladım. Bu sırada
teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan
üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri
kılığına büründüler. Ellerimizi sicimle
bağladılar. Mehmet Tura’yla kaçmaya karar
vermiştik. Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O
sırada korkunç suratlı bir terörist gelip
Kalaşnikofu ağzıma soktu. ‘Bir daha kaçmayı
aklından geçirirsen beynini dağıtırım’ dedi.
Sabahın 02’sine kadar yürüdük. Elebaşı Şemdin
Sakık, Türk askeri üniforması giymiş, elindeki
telsizle emir yağdırıyordu.
Üstün başarılı işsiz
Erkan Omay, Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde bir
hafta psikolojik tedavi gördü. Hava değişiminden
sonra havancı jandarma komando olarak Eruh’taki
birliğine katıldı. Sevkiyatın yine korumasız
otobüslerle yapıldığını görünce tepki gösterdi,
birliğine uçakla gönderildi. Katıldığı
operasyonlarda çok sayıda üstün başarı belgesi
aldı. Şu anda işsiz olan Omay, ‘En ufak bir şey
olsun, askere gönüllü giderim’ diyor.
Butun dunyayi dinleyen Amerikanin Echelon(telefon trafigi icin) ya da carnivor(Mail Trafigi icin) adiyla andigi casusluk sistemlerine sahip degiliz alt ustu 75 milyon adam var bu ulkede hepsini dinlemek kimin ne oldugunu anlamak mumkun, buna teknolojik savas diyorlar. Bugun bana versinler yetkiyi kurim sistemi data mining ile 75 milyon insanin yaptigi konusmalarin voice analizlerinden niyetini supeli bulduklarimi eleyip hainleri cikartirim. Bunu yapmaktan aciz degil turkler, Bu cozum tek cozumdur. Arkadaslarla uzun sure uzerinde kafa patlatiktan sonra bu sonuca vardik :( Cunku hainler okadar icimizdeler ki, kim hain kim degil artik anlasilmaz oldu hersey. Ama yazik bu sehitlere yazik akan kana, milliyetcilik belki globallesen dunyada artik eskidi ama unutmayalim ki Ataturk Milliyetciligi en gelismis milliyetciliktir cunku irka dayanmaz. Ne mutlu TURKUM diyene diyebiliyorsa insan o insan Turktur. Benim dusunebildigim cozum bu arkadaslar!
Sonsovalye'nin yazdiklarini okurken gozlerimden yas suzuldu, elimden bisi gelmiyor olmasi hic bukadar aci vermemisti, kendimi o mehmetciklerin yerine koydum.Umarim bi kurtulus vardir, Unutmayalim arkadaslar Pandora'nin kutusunda kalan son sey umut, butun bu kotuluklere dayanmak icin umut cozum icin umut.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)