Radon, varlığı ilk olarak 1900’lü yıllarda keşfedilen radyoaktif bir gazdır. Özellikle inşaat yapılarının olduğu bölgelerde bulunan radon gazı, kansorejen bir etkiye sahiptir. Bizler için uzun süreli tehlike oluşturan radon gazının ayrıntıları yazımızda.
Periyodik cetvelde soygazlar sınıfında bulunan radon, radyoaktif özellikte olup, renksiz kokusuz, gözle görülmeyen bir gazdır. Yoğun labaroratuar çalışmaları sonucunda keşfedilen bu gaz, toprak ve kayalar üzerindeki uranyumun parçalanması sonucu oluşur. Doğal ortamda yoğun şekilde bulunan radon, kanserojen etkiye sahiptir.
Yapılan araştırmalarda, bazı bölgelerde toprağın altından yoğun miktarda bulunarak bodrum katlarından sızdığı, hatta içme sularına bile karıştığı ortaya çıkmıştır. İşin daha ürkütücü tarafı ise bu gazın sadece topraktan yüzeye ulaşmaması. Toprağın altında radon bulunmayan bölgelerde bile bu kanserojen tehlikeli mevcut. Nedeni ise yapı inşaatlarında kullanılan malzemelerin radon içermesi.
Radon gazının en çarpıcı etkisi ise nükleer santralde çalışan Watres isimli bir Amerikalıda gözlemlenmiş. Normal radyasyon dozajının, 800 katı kadar radyasyona maruz kalan Watres’in, bu radyasyona nükleer santralde değil, evinde maruz kaldığı ortaya çıkmış. Evinin toprak temelinden sızan radon gazı, yüksek miktarda radyasyona neden olmuş.
ABD’de yapılan araştırmaya göre her 12 evden 1’inde radon gazı miktarı, olması gereken sınırın üstünde çıkmış. Ayrıca akciğer kanserine yakalanan kişilerde, bu hastalığa %3 - %15 oranlarında radon gazı neden oluyor.
Evlerimize kadar giren bu tehlikeye, gelişmiş ülkeler çeşitli önlemler alma çabasında. Gelecekte binalarda radon ölçüm testinin zorunlu olarak yapılması bu çalışmalardan biri.