Okulu asıp ateriye kaçardık. Bisikletin tekerine pet şişe sıkıştırıp pedallardık. Mahalle maçı yapıp sonunda kavga ederdik. Arkadaşımızın babasının yada mahalleden bi abinin bizi dövme yetkisi vardı. Isin kötüsü eve gelince bide evde dayak yiyorduk. Kutsal bir komite uçurtma mevsimi, misket mevsimi, topaç mevsimi gibi etkinliklerin ne zaman başlayacağına ne zaman biteceğine karar veriyordu ama o komiteyle hiç denk gelmedim :D arkadaşımızın evine kimseden izin almadan girerdik.
Güzeldi..
Mustafalıda benim tek jetonla oyun bitirmişliğim war bi kerem hey gidi heeey :D :D
---------- Mesajlar birleştirildi - 20:17 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:10 ----------
80' li-90' lı yıllarda mı büyüdün? nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın?
1.- Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
2.- Arka koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi.
3.- Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi. Ya da en azından kurşunlu, muhtelif zehirli maddeler ile boyanmıştı.
4.- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizliyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu...
5.- Kasksız bisiklete biniliyordu.
6.- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan yada muhtelif başka kaynaklardan su içiliniyordu...
7.- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı hava kararmadan önce eve dönmekti.
8,- Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. İnanılmaz ...
9.- Okul öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk.
10.- Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu.Kendimizden başka kimse sorumlu değildi.
11.- Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarda oynardık , aktif olarak ...
12.- Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
13.- Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU.
onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
14.- Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!!
15.- Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu?
Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu.
16.- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
17.- Özgürlüğümüz , üzüntülerimiz , başarılarımız , görevlerimiz vardı
...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
Soru: nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık???
Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik???
Sen de bu jenerasyondan mısın? Şimdiki çocuklar büyük bir olasılık ile bizim yaşama şeklimizi sıkıcı bulacaklar - fakat- bizler
çok güzel ve mutlu yaşadık!!!!!
Şöyle birde paylaşım yapmışım daha önceleri.. Buralarda dursun bu
bizim günler güzeldi kardeş.. küçücük telefonlarımızda yoktu! sosyal medyamız da yoktu.. sosyal olarak mahalle de sosyal sosyal maç yapıp gece saklanbaçları oynardık.. küçük yüreğimizle aşık olurduk, kırtasiyeden kagıdı ve zarfı aynı süslü desenli mektuplar alırdık, kitap aralarına sıkıştırırdık.. anı defterimiz olurdu sınıftaki arkadaşlara yazdırırdık..
geçen gün bayan müşterimin 12 13 yasındaki oğluna dışarda bir yere gitmesi için izin verdigini duydum, aa dedim ne güzel oğlan büyüdü demek..
akabindeki konuşma ile ne kadar farklı çağda olduğumuzu anladım.. "Oğlum nerdesin şu anda tam olarak KONUM gönder"...
güzel yanları vardı da kolay büyümedik dünyanın parası gitti. hasta olduk hastaneye okula gidersin kırtasiye masrafları.. motoru dikkatli kullanmak lazım yani
Ne yaparsan yap... AŞK ile yap..
aynen, walla kaza yaparsam öle büyük bişi olursa bana, hastanede gelipte iyi halt ettin, kendin ettin kendin buldun derlerse çok bozulurum sanrm..
ölürsem sorun yok zaten
Yavaşta kullansan bu melet işte trafikte b.k yani.. yapcak bişi yok..
Kaç kere düştün diyene direk çok düştüm acemiyim ben diorum
Ne yaparsan yap... AŞK ile yap..
Asfalt olmayan mahalle sokaklarında plastik topla çift kale maç yapardık. Belki teknoloji yoktu yüzlerce tv kanalı yoktu ama dostluk kardeşlik yardımlaşma vardı. 10 yaşında çocuklar bisikletle kan ter içinde kalana kadar bütün şehirde gezerdi kimseye bir şey olmazdı. O zamanlarda yapılabilenler ile şimdiki nesilde yapılabilenleri karşılaştırırsanız özgürlüğümüzün ne kadar kısıtlandığını anlardınız. Arada nostalji iyi gelir herkese yeni nesile de tavsiye ederim. Herkesin öğrenmesi lazım. 80 ler 90 lar bir başkadır.
Mustafalı bu işte )
Bilgisayara yükledim. Bazen açıp nostalji yaşıyorum. Ama haala geçerli bir oyun :D
[I] Hayat Verilmemiş Bir Sözü Tutmaktır, Kimi Yazar Kimi Yaşar.. [I]
bu oyunu hatırlayan var mı?
River raid. Ben hatirliyorum. Karakutu denirdi joystickli ataride vardi. babam karne seysi olarak almisti. Oynardim da bir yerden sonra yanardim.
2. Oyuncu olarak siyah ucak benim olurdu hep.
"Lan" derdim "bu ucak degilmi anasini satiim? Kopruyu vurmayinca ustunden ucamazmi?"
Babam baslayinca saatlerce yanmazdi, sinir olurdum. Tabi haddimize mi dusmus "baba ben de oynayacagim" demek?
Yunusus ;Bisikletin tekerine pet şişe sıkıştırıp pedallardık.
Çok yapardım bunu, motosiklet kullanırmış gibi havaya girerdim
Thundercats çizgi filmi vardı.
Kılıçlarını aldırırdım kırtasiyeden.Gaza gelip ağaca saldırırdım, kılıcı yamultunca babama giderdim yenisi için, babam 'yeter ulan bu kaçıncı kılıç' derdi almazdı. Rahmetli dedeme aldırırdım ( Nur içinde yatsın)
He-man,
Ninja kaplumbağalar,
Balık adamlı çizgi film vardı,köpek balığı adam favorimdi, adını hatırlamıyorum çizgi film'in.Bunları kaçırmazdım.
Dedemlerle yalan rüzgarını izlerdim, bir de eduardo casablanca vardı
Yaşlanmışız bee
oyunlarla aram oldum olası iyi değildir. hiç beceremezdim ama yine de gidip bir miktar harçlığı atari salonunda bırakırdık. İşin enteresan tarafı çocukların atari salonuna girmesi yasaktı ve atari salonlarına sık sık zabıta baskın yapardı. ne tırsardık ama.
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)