Utangaç, çekingen ve genellikle kendi halinde bir yapınız var. Başka insanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü çok önemsiyorsunuz. Bu durum hayatınızı, iş hayatınızı ve sosyal ilişkilerinizi olumsuz etkiliyor. Bugüne kadar bu durumu ya kişilik özelliğiniz olduğunu düşünerek kabullendiniz ya da değiştirmek için attığınız adımlar sonuçsuz kaldı. Ülkemizde ve tüm dünyada çok fazla insanda görülen Sosyal Fobiyi (Sosyal Anksiyete Bozukluğu) daha önce duymadıysanız aşağıdaki yazıyı okumanızı tavsiye ederim... Eğer ki bu belirtiler sizde de varsa kendinizi yenin ve bu hastalıkla mücadele edin !!!
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobi oldukça sık görülen ve kısıtlayıcı bir bozukluktur. Sosyal fobi sık görülmekle birlikte, bu bozuklukla ilgili tedavi başvurusunun oldukça düşük olduğunu görüyoruz; Hastaların ancak yüzde 25'i sosyal fobi sebebiyle tedavi başvurusunda bulunuyorlar. Erken yaşlarda başlayan bir bozukluk olduğu için tedavi edilmediği takdirde kişiyi gençlik dönemlerinde etkiliyor, kapasitesini kısıtlıyor ve yaşam boyu da olumsuz etkisini sürdürüyor. 1960'lı yılların başında sosyal fobi terimi ilk kez kullanılmaya başlandığında nadir görülen bir rahatsızlık olarak düşünülmekteydi. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar sayesinde hekimlerce tanınabilirliğinin de artmasıyla görülme sıklığının yüzde 9-16 oranında olduğu tahmin ediliyor.
NEDİR ?
* Utanç verici bir duruma düşmekten, utanılacak bir davranışta bulunmaktan, alay edilmekten, rezil olmaktan, eleştirilmekten, reddedilmekten, beğenilmemekten, olumsuz olarak değerlendirilmekten duyulan korku. Sosyal fobi, genel nüfusun yüzde 7'sinden fazlasını etkileyen psikolojik bir sorundur. Diğer insanların gözleri üzerinde olunduğunda yaşanan yoğun endişe hali olarak tanımlanabilen sosyal fobi kişilerde konuşmayı başlatamamak, konuşmaya eşit ölçüde katılamamak ya da toplum önünde rahat görünmek için fazladan çaba harcamak gibi davranışlarla kendini belli ediyor. Bu davranışların temelinde ise kişinin kendisini sevilmek ve takdir edilmek için yeterli görmemesi ve korku gibi duygular yatıyor.
* Sosyal Fobi yi basitçe utangaçlık veya aşırı utangaçlık olarak tanımlamak doğru olmaz. SF utangaçlığın ötesinde utanma korkusudur ve bundan fazlasını da kapsar. Başkalarının ne düşündüğüne fazla önem verme, kendi düşüncelerini açıkça ortaya koymaktan çekinme, hayır diyememe, aşırı düzeyde kendinin farkında olma, kendini fazla eleştirme, hataları gözünde büyütme, incelendiği düşüncesiyle kalabalık ortamlarda göz önünde bulunmaktan rahatsızlık duyma gibi eğilimler Sosyal Fobi’lilerin belirgin nitelikleri olarak sayılabilir. Sosyal Fobi’ nin temelinde eleştirilme, beğenilmeme, onaylanmama korkusu vardır ve "Başkaları ne der?" sorusu arttıkça Sosyal Fobi ye yatkınlık da artar.Sosyal fobili kişiler genellikle dışarıdan çekingen, sessiz sakin ve kendine güveni olmayan insanlar olarak görülürler.
* Sosyal fobiyle aynı kategoride değerlendirebileceğimiz çekingen kişilik bozukluğu da kendine güven eksikliği ve düşük özsaygı, sosyal becerilerde yetersizlik inancı, kabul göreceğinden emin olmadıkça sosyal ilişkiye girmekten kaçınma gibi belirtileri içerir.
Sosyal Fobi Belirtilerinin En Fazla Ortaya Çıktığı Durumlar:
* Topluluk önünde konuşmak.
* Bir işle uğraşırken seyredilmek.
* Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
* Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
* Misafir kabul etmek.
* Başkaları ile tartışmak.
* Toplulukta telefonla konuşmak.
* Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.
* İlgi odağı olmak.
* Başkalarının önünde yazı yazmak
* Alışveriş yaparken ( pazarlık, kıyafet denerken yüz kızarması, utanma )
* Karşı cinsle ilişki kurmak
* Sınava Girmek ,
* Genel Tuvaletleri Kullanmak
Sosyal Fobinin Belirtileri Nelerdir :
Fizyolojik Belirtiler (Bedeninizde ortaya çıkan değişiklikler)
* Yüz kızarması
* Terleme
* Ağız kuruması
* Kalp çarpıntısı
* Nefes kesilmesi
* Nefes darlığı
* Titreme
Zihinsel Belirtiler (Sosyal ortamlarda nasıl olmanız gerektiği ve kendiniz ile ilgili düşünceleriniz)
* Güçsüzüm.
* Yetersizim.
* Çirkinim.
* Beğenilmiyorum.
* Sevilmeye layık değilim.
* Mükemmel olmalıyım.
* Asla hata yapmamalıyım.
* Kaygılı olduğumu belli etmemeliyim.
* Çok rahat davranmalıyım.
* Kusursuz görünmeliyim.
* Kimseyi gücendirmemeliyim.
* Herkesin beğenisini kazanmalıyım.
Davranışsal Belirtiler (Kaçınma yöntemleriniz)
* Korkulan ortama girmeme
* Korkulan ortamı terk etme
* Göz temasından kaçınma
* İlgisiz şeyler düşünme
* Hayallere dalma
* Konuyu değiştirme
* Alkol kullanma
Gibi daha fazla örneklerle çoğaltılabilir..
NEDEN ?
Görüldüğü kadarıyla Sosyal Fobi’nin her durumda geçerli olabilecek kesin bir nedeni yok. Örneklere bakıp genellemeler yaparak neden-sonuç ilişkisi kurmak bizi doğru sonuca ulaştırmayabilir. Nedenler kişiden kişiye değişebilir.
* Kişiliğin oluşumunda en büyük pay genellikle ana babaya aittir. Çocuğun fikirlerini, inançlarını ve davranışlarını büyük ölçüde ana baba şekillendirir. Ana babanın söz ve davranışları çocuk için birer mesajdır ve çocuk ana babasından görüp duyduklarını -bilinçsizce de olsa- modelleyerek içselleştirir, benliğinin bir parçası haline getirir.
* Sosyal Fobinin ortaya çıkışında da ana babanın kişilik özellikleri ve çocuk yetiştirme tarzlarının büyük etkisi vardır. Sosyal Fobililerin çoğunun ana babalarının da sosyal korkuları bulunan, başkalarının düşüncelerine fazla duyarlı kişiler olma ihtimalleri vardır.
* Ailenin aşırı koruyucu bir tutum içinde bulunması çocuğun pasifize olmasına yol açabilir ve böylece kendi başına kararlar alıp uygulamaktan korkan çekingen bireyler yetişir. Dış dünyanın güvenli bir yer olmadığını öğrenen çocuk büyüyünce de kendini güvensiz hissetmeye ve insanlara kuşkuyla bakmaya devam eder. Bu yüzden de insanlarla sağlıklı ilişkiler geliştirmekte zorlanır.
* Ezilen, sövülen, dövülen, aşağılanan, küçük görülen, alay edilen bir çocuğun içinde "Sen değersizsin, dövülecek bir nesnesin, sevilmeye layık değilsin." mesajı yer edinir. Kendisini ezilmiş hisseden, değersiz bulan, sevilmeye layık görmeyen biri de insanlarla iletişim kurarken rahat davranmakta zorlanır ve aşağılık duygusuyla ya çekingen, pısırık, haklarını korumaktan aciz ya da başkalarını ezmeye çalışan, baskın, saldırgan bir kimliğe bürünebilir.
* Olduğu gibi kabul edilmeyen, nasıl olduğuna değil, nasıl olması gerektiğine önem verilen, sözleri önemsenmeyen, duygularını olduğu gibi ifade etmesine izin verilmeyen, ana babasının istediği kalıplara girmek zorunda bırakılan bir çocuk zamanla kendi özünden kopar ve duygularına yabancılaşır.
* Çocuğun isteklerini bastırarak ona -örneğin-neyi, ne zaman yemesi veya giymesi gerektiğini dayatan bir ana baba çocuğa onda bir eksiklik, bozukluk olduğu mesajını verir ve bu yolla kendi hissettiklerine güvenmemeyi öğretir. Giyeceği çorabın kalınlığı bile annesi tarafından belirlenen bir insanın da kendi başına girişimlerde bulunup sorumluluk alması kolay olmaz.
* Sosyal ortamlara alışkın olmak Sosyal Fobinin ortaya çıkma olasılığını düşürebilir. Yüz yüze iletişimin yoğun olduğu bir ortamda yetişen kişilerde Sosyal Fobi görülme riskinin daha az olduğunu tahmin edilir.
* Çocukluğunda dış dünyayla teması fazla olan, özellikle de çok sayıda insanla muhatap olmayı gerektiren satış ve pazarlama türünden işler yapmış kişiler genellikle daha aktif, girişken, dışa dönük, kolay iletişim kurabilen bir yapıda oluyorlar. (Çalışmak muhtemelen çocuğun değil, ailenin tercihidir ve çocuk genellikle yaşam koşulları öyle gerektirdiği için bir işte çalışır. İnsanlar böyle işleri mizaçlarına uygun olduğu için yapmış değillerdir. Tersine, bu işlerde çalıştıkları için öyle bir kişilik geliştirmişlerdir.) Bu durum sosyal beceriyle açıklanabilir. İnsanlarla ne kadar birlikte olunursa bireyler arası iletişimde toplumun beklentileri o kadar iyi öğrenilebilir ve kişi nerede ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını bildiği için sosyal ortamlarda kendini rahat hissedebilir.
* Çevrenin çocuktan beklentileri yüksekse ve bu beklentileri yerine getiremediğinde çocuk kınanıyor, eleştiriliyor, başkalarıyla kıyaslanıyorsa; yaptıklarında hep bir kusur aranıyor, hatalarına hoşgörü gösterilmiyorsa çocuk muhtemelen kendisine ve başkalarına karşı aynı tutum ve davranışları sergileyecektir. Kabul görebilmek için hiç hata yapmaması gerektiğine inanacak, bu mükemmeliyetçiliği nedeniyle de hata yapmaktansa hiçbir şey yapmamayı tercih edecek, mesela derste öğretmenin sorduğu bir soruya -yanlış ya da eksik bir şeyler söyleme endişesiyle- cevap vermekten kaçınacaktır.
* Sosyal Fobililerin birinci dereceden akrabalarında da Sosyal Fobi görülme oranının yüksek olması genetik yatkınlığa kanıt olarak gösterilebiliyor. "Ana babada Sosyal Fobi var, çocuklarda da var; o halde bu kalıtımla geçmiştir." gibi çıkarımlar yapılabiliyor. Bu çıkarımların doğru olduğunu konusunda bilimsel kanıtlar mevcut değildir. Hiç ilgisi olmama ihtimali de vardır. Aile üyelerinin birbirlerine benzer biçimde Sosyal Fobi ye yatkın özelliklere sahip olmalarının nedeni ana babaların tutum ve davranışlarının çocuk tarafından taklit edilip benimsenmesinde aranabilir. Bence aile çocuğa Sosyal Fobi yi "kalıtımla" değil, "eğitimle" aktarır.
NASIL ?
* Sosyal fobi, ırsiyetin orta derecede katkıda bulunduğu bir hastalıktır. Akrabaları arasında sosyal fobik olan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski bir miktar daha yüksektir. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yanlızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların %40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların %40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir.
* Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine bir çok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün süper egoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi edilmelidir.
* Sosyal fobiklerin beyinlerinde bir takım kimyasal ve elektriksel bozukluklar olduğu, yapılan incelemeler sonucunda anlaşılmıştır. Bazı ilaçların sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olması, sosyal fobinin temelde “beyinde faaliyetinde bir bozukluk” olduğu tezini doğrulamaktadır. Sosyal fobinin genellikle utangaç, çekingen, kendine güveni düşük, reddedilmeye duyarlı, ama başkaları üzerinde olumlu intiba bırakma arzusu duyan kişilerde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu kişiler başkaları tarafından beğenilmediklerinde bunun değer ve sosyal mevki kaybına yol açacak bir felaketle sonuçlanacağını inanırlar.
* Yani sosyal fobi, bazı kişilik özellikleri zemininde ve bazı ailelerde daha kolay gelişen bir beyin hastalığıdır.
* Gerçekte bizi olaylar değil, olaylara yüklediğimiz anlam etkiliyor. Bakış açımız algılamamızı değiştiriyor ve biz gerçeği büyük ölçüde olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görüyoruz. Kendimiz hakkındaki inanç ve düşüncelerimiz sonucun belirlenmesine katkıda bulunuyor. Hatta sırf inançtan kaynaklanan fizyolojik sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin domatese alerjisi olan birine -gerçekte olmadığı halde- yediği yemekte domates olduğu söylendiğinde sanki gerçekten de domates yemiş gibi tepki gösterebiliyor; sadece domatesi yediği inancı onda alerjik reaksiyona -mesela kaşıntıya- neden olabiliyor. Ve benzer şekilde Sosyal Fobi’li de örneğin -belki de gerçekte öyle olmadığı halde- insanların onu olumsuz değerlendirmelerde bulunarak incelediği zannına kapılabiliyor ve bedeninin bu duruma tepki göstereceğini zannettiği için de belirtiler gerçekten de ortaya çıkabiliyor.
* Sosyal Fobi’lilerin değiştirmeleri gereken hatalı inançları var. Bunlar olumsuz beklentileri doğuruyor. Olumsuz beklentiler de istenmeyen sonuçları... Sosyal Fobi’li muhtemelen mükemmeliyetçidir; hiç hata yapmaması gerektiğine inanır. Hata yaparsa başkalarının onu onaylamayacağını sanır. Tehlikeyi de çoğu kez yanlış algılar. İstenmeyen sonucun gerçekleşme olasılığını ve gerçekleştiği takdirde ortaya çıkabilecek durumun şiddetini zihninde çarpıtıp abartır. Olumsuz varsayımlarda bulunur. Sonu kötü biten senaryolar yazar. Bu desteklerle hatalı inançlarını güçlendirip istenmeyen sonuçlara davetiye çıkarır.
* Örnek üzerinde düşünecek olursak; Sosyal Fobi’li konuşurken hiç hata yapmaması gerektiğine, eğer hata yaparsa rezil olacağına ve muhatabının gözünde değerinin düşeceğine inanır. Bu inançları onu olumsuz beklentilere sürükler: "Büyük ihtimalle yine aptalca bir şey söyleyeceğim ve kaygılanacağım. Belirtiler de gün gibi ortaya çıkacak. Kaygılanırsam ve bunu fark ederlerse rezil olurum; bir daha asla orada bulunamam." Ve kehanet kendini gerçekleştirir. (Çünkü beyin odaklanılan sonuç için çalışır -olumsuz bile olsa!) Konuşurken hata yaptığı, yani ona göre olmaması gereken bir şey olduğu için de kendisini eleştirir, hata yapmayı doğal karşılamak yerine bir daha ki sefere asla öyle hatalar yapmaması gerektiğini tekrar telkin eder kendisine.
* SF bir kez ortaya çıktıktan sonra kısır döngü süreci şöyle işleyebilir: Sosyal Fobili korktuğu ortamlarda bulunmaktan kaçınır. Kaçındıkça özgüveni azalır, korkusu artar. Korkusu arttıkça da daha çok kaçınmaya çalışır. Bu arada kendisiyle meşgul olmayı da ihmal etmez. Başkalarının hakkında ne düşündüğünü hesaplar. Ne derece iyi yaptığını, ne kadar doğru, ne kadar yanlış davrandığını düşünür. İnsanların tepkileri üzerine tahminler yürütür. Hiç gerçekleşmeyecek olan kusursuzluk idealini hayallerle besler. Böylece SF iyice kök salar.
Biyolojik Faktörler ?
* Beynimizde, nöronlar arasında veri taşıyıcılığı yapan 60 kadar sinirsel aktarıcı (neurotransmitter) olduğu söyleniyor. Bunlardan birkaçı Sosyal Fobi ile ilişkilendiriliyor. Örneğin üzerinde çok durulan sinirsel aktarıcılardan biri serotonin. Sosyal Fobi ile birlikte depresyon ve diğer anksiyete bozukluklarıyla da bağlantısı olduğu düşünülen bu kimyasal maddenin Sosyal Fobi’lilerin beynindeki oranının normalden az olduğu veya iletimde aksaklıklar bulunduğu varsayılıyor.
* Bu gibi sonuçlardan yola çıkılarak böyle biyolojik faktörler Sosyal Fobi’nin nedeni olarak kabul edilebiliyor. Oysa beyindeki elektro-kimyasal değişiklikleri doğuran da yine bizim düşüncelerimiz olabilir. Ama 'gözlemlenebilir' olan yalnızca maddesel değişiklik olduğu için neden olarak da bu değişikliğin kendisi gösterilebiliyor. Bu nedenin de bir nedeni olsa gerek. Ya da başka bir ifadeyle, bu işleyiş süreci Sosyal Fobi’nin nedenini değil, nasılını açıklar. Eldeki verilere dayanarak serotonin azlığının Sosyal Fobi’ye yol açtığı iddia edilebilir belki ama serotonin maddesini arttıran ya da azaltan temel etken düşünce olamaz mı? Burada bu varsayımı destekleyebilecek çarpıcı bir örneği özetleyerek aktarmak istiyorum.
Demiryolu işçisi Nick'in öyküsü:
Bir yaz günü... Tren işçileri ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat erken bırakılırlar. Nick tamir için manevra alanındadır. Soğutucu vagonun içine girer. İçerden kapıyı yanlışlıkla kapatır ve vagonda kilitli kalır. Kötümser biri Nick. İçeride donarak öleceğinden korkar. Bir kağıda düşündüğü son şeyleri yazar ailesine hitaben: "Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuyabilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir." Nick ertesi gün soğutucu vagonun içinde ölü bulunur. Otopsi onun donarak öldüğünü göstermektedir. Ne var ki soğutucu vagonun soğutma motoru bozuktu, çalışmıyordu. Vagonun içindeki ısı 16 santigrat dereceydi ve vagonda bol hava vardı
ÇÖZÜM !!!
* Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir.
* Fobik kaçınma sosyal ortamlarda duyulan anksiyeteden (sıkıntı) kaynaklanır. İlaçla kişinin sosyal ortamlardan duyduğu sıkıntı azalır.
* Genel sosyal fobide ilaç uygulamaları ile başkaları tarafından reddedilme yada eleştiriye maruz bırakılmaya duyulan aşırı hassasiyet azalır.
* İlaç tedavisi bağımlılığa yol açmaz. (Doktor kontrolünde olduğu müddetçe.)
* İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepresanlar kullanılır.
* Ortalama süre 9-12 ay sürer.
* SSRI: (prozac, depreks, zedprex, lustral, seralin, faverin, cipram, seroxat gibi ilaçlar) Klonazepam Buspiron Beta bloker: Propranolol /atenolol. Trisiklik antidepresanlar Tofranil, anafranil, laroxyl v.b)
* Tedavi, ani bir değişiklik olarak düşünülmemeli bir değişim çabası ve süreci olarak değerlendirilmelidir.
* Hastaların ilaçlarını kullanmaları yanı sıra hekimlerinin tavsiyelerine uymaları ve hastalıkla başa çıkmak için çaba göstermeleri, ailenin hastaya destek vermesi, bunun bir hastalık olduğunu idrak etmesi önemli hususlardır
Çaresizseniz, çare sizsiniz !!!
* En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden nüksler görülebilir.Daha uzun süreli kullanım önerilir. Hastaların en sık yaptığı yanlış: sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kronik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır.
* Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır. Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir.
* Hipnoz da sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir.
* Sosyal fobi erken başlangıçlı kronik gizli bir hastalıktır.
* Tedaviye iyi yanıt verir. İyi tedavi hastanın durumuyla baş etmek için zararlı stratejiler geliştirmesini ve depresyon ve alkolizm gibi ek rahatsızlıkların ortaya çıkmasını engeller.
* İlaç tedavisi belli bir süre devam etmesi gerekir.İlk ay belirgin bir yanıtın alınamayabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.Tek başına yada ilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir
Not: Bu yazı başka bir forumdan alıntıdır, bi zamanlar kendimde bu rahatsızlığın bir kısmını tespit edip tedavi etmeye çalışmıştım. Amacım kesinlikle laf olsun diye birinin yazısını izinsiz almak değil, kendim oturup bu kadar ayrıntılı yazamazdım. Ben daha önce kendi bilgilerim dahilinde olan "Duruş bozukluğu" hakkında bi başlık açıp yazmıştım, ki yine kendimde olup tedavi ettiğim bir durumdu. Sosyal Fobi ise bundan daha zor sinsi bir rahatsızlıktır, ve ben çok iyi biliyorum ki bu rahatsızlığı olan biri bunu hiç belli etmez belkide kendinin bile haberi yoktur, bu yazı bu gibi arkadaşlara yol göstermesi amaçlıdır. Son olarakta açıklayıcı yazısı için Tarık Aydemir'e sonsuz teşekkürler.