Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
3. sayfa BirinciBirinci 123

AKP'li Vekilden Bayrakta Değişiklik önerisi

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #41
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    biz bayraktan bahsediyoruz
    millet parti derdinde


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #42
    tata - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Ağustos 2005
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Satıldı
    Alıntı musti81 adlı üyeden alıntı
    biz bayraktan bahsediyoruz
    millet parti derdinde
    Bayrağın değiştirilmesini kim teklif etmiş? Aradaki ilişki sizin oradan gözükmüyor mu?

  3. #43
    crazy_devil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    29 Haziran 2005
    Şehir
    DENIZLI
    Motosikleti
    MONDIAL MCT 250
    Herkes emin ve rahat olabilir ki Atalarımızın kanıyla süslenmiş Ay Yıldızlı Bayrağımızı,yönünü,şeklini,rengini...vs.
    değiştirmek isteyenin elleri KIRILIR.
    Açık ve net bir şekilde bu bir TEHDİT'dir.
    O bayrağa uzanan elleri kırarız,o mikropları asarız.



    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!
    O benimdir, o benim milletimindir ancak!

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
    Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celal?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
    Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

    Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
    Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı!
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
    Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
    Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

    Rûhumun senden ilahî, şudur ancak emeli:
    Değmesin ma' bedimin göğsüne na-mahrem eli!
    Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
    Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

    O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
    Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
    O zaman yükselerek arşa değer belki başım!


    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
    Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
    Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


  4. #44
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    ya tata farklı şeyler yazılmış üstte
    kitlensin konu yeterince asabım bozuldu

  5. #45
    Gültekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Haziran 2005
    Motosikleti
    BMW F650FB
    Ebu cehil'in çağdaş müritlerine gün doğmuş yine.
    gülerek izliyorum sizleri...
    Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.

  6. #46

    Üyelik
    13 Nisan 2006
    ya siz ger çekmi söylü yosunuz şakamı yapıyosunuz kim bayrahı indiriyomuş böyle bişeyi kimse yapamaz ya hepimiz askelik yaptık hepimiz bayrahımızı severiz helede bunu akpartiye yüklemeniz gerçekten çok ayıpya bakın bir şiyir okudu diye ceza evinde yattı sayın tayip erdohan hepimizden çok sevi yor bu ülkeyi ve bayrahı sakın bidaha böyle şeyler yazmayın ger çekten çok ayıp ediyosunuz bi dönün geriye bakın anlıcaksınız bu ülkeyi kim nekadar sevi yomuş araştıra bilirsiniz hiç bi partiyede üyedeyilim ama siz beni akpartili yapcaksınız

  7. #47
    Lord-et - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Nisan 2006
    Motosikleti
    Azz sonra...
    yusuf3461,

    Arkadaşım sen geriye dönüp bakmışın sanırım ama yanlış yere mi baktın bilemiyorum. O şiir okuyan zat-ı muhteremin Fettullah hocanın dizinin dibinden ayrılmadığı günlerden mi bahsediyorsun geriye bakın derken?

    Fettullah Hoca: bu ülkenin bütün damarlarını ele geçirene kadar gerekirse papaz kılığına gireceğiz, derken, bu salya sümük hain planın kasetleri tüm medyada boy gösterirken sen askerdeydin sanıyorum ki haberin olamadı...

    Atatürk'ten nefret ediyor bu adamların %90'ı... Erbakan hükümetinin değişmemiş "gelişmiş" versiyonudur AKP. Yazıktır, insanlar böyle bilmeden, anlamadan, gündemi takip etmeden delikanlı sanıyorlar...

    Öyle meydanlara çıkıp ona buna efelenen her babayiğidi adam sanmaya devam ederse bu millet daha çok kazık yer, eziyet çeker, geri gider. Biz ne dersek diyelim karşımızdakinin anlayabileceği kadar konuşmuş oluruz sonuç olarak uzatmayayım dah fazla...

  8. #48
    Gültekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Haziran 2005
    Motosikleti
    BMW F650FB

    Başkan'dan, Tokat Gibi Cevap. Buyrun Okuyun...

    TBMM BAŞKANI SAYIN BÜLENT ARINÇ’IN
    TBMM’NİN AÇILIŞI’NIN 86. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
    ÖZEL GÜNDEMLE TOPLANAN
    TBMM GENEL KURULU’NDA YAPTIKLARI KONUŞMA
    (23 NİSAN 2006)


    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    23 Nisan 1920 yılında açılan TBMM’nin 86. yıldönümünü kutluyoruz. Millet iradesinin temsil makamı olan Meclisimiz, daha nice 86 yıl halkımızı onurla temsil etmeye devam edecektir.
    Açıldığı yıldan itibaren ülkenin kaderine el koyan, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, Cumhuriyeti ilan eden, devrimler gerçekleştiren Meclisimiz, bu özellikleri nedeniyle dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahiptir.
    Bu müstesna Meclisi bize kazandıran, bağımsızlık savaşımızın komutanı, ilk Meclis Başkanı, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını, sözlerimin hemen başında minnetle anıyor, onların emanetini ilelebet koruyacağımızı ifade etmek istiyorum.
    Savaşı yöneten bu Meclis hemen ardından büyük bir kalkınma hareketi başlatmış ve devrim niteliğinde kanunlar çıkarmıştır. Böylece her yanı işgal edilmiş topraklardan, yeni bir ülkenin inşasını gerçekleştirmiştir.
    Bu yönüyle Meclisimiz, o dönem için fonksiyonu ve gücü bakımından son derece etkin ve dinamikti.
    1961 Anayasası ile Meclisimizin kullandığı yetki, görev ve fonksiyonlarının bir kısmı diğer erklere devredilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrımı yapılmış; eşitlik, güç paylaşımı ve denge sağlanmaya çalışılmıştır.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Türkiye’nin geçirdiği bir takım olağanüstü şartlarla kuvvetler ayrımında bir denge sorununun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
    Bugün tüm dünyada geçerli olan parlamenter sistemin genel kuralları ülkemizde uygulansa da, Meclisimizin fonksiyonu, gücü ve yetkileri kısmen erozyona uğramıştır.
    Yine de Meclisimiz, kendi uhdesinde tuttuğu yasama ve denetim faaliyetlerini bugüne kadar başarıyla sürdürmüş ve diğer erklerin görev alanlarına müdahil olmaktan titizlikle kaçınmıştır.
    Ancak bugün Meclisimiz, asıl görevi olan yasama ve denetim faaliyetlerini yaparken, diğer erklerden bir takım eleştiriler geldiğini görmekteyiz.
    Meclisimizde kurulan araştırma komisyonları görevlerini, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddelerine dayanarak gerçekleştirmektedir. Araştırma komisyonlarının çalışmaları, milletimiz adına kullanılan bir denetim ve bilgi edinme hakkıdır. Komisyonlarımızın çalışmaları yargılama anlamına gelmediği gibi, yargının çalışma alanlarıyla da çakışmayan bir bilgi edinme faaliyetidir ve Anayasa’nın 138. maddesine aykırı değildir.
    Bu nedenle, komisyon çalışmalarının yargı erkine bir müdahale olduğu iddiası, hukuk temelli bir eleştiri değildir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Türkiye’de darbeler döneminin başlangıcı kabul edilen ve “bürokratik iktidarın” güçlendiği 1960 yılından itibaren Meclisimizin gücü, yetkisi ve fonksiyonu, bu tür hukuki temellere dayanmayan eleştirilerle daraltılmaya çalışılmaktadır.
    Anayasayı ve tüm kanunları yapan, Cumhurbaşkanını seçen, hükümeti içinden çıkartan ve aynı zamanda denetleyen, savaş kararını alan ve ülkenin geleceğine yön veren bir kurumun, bugün sahip olduğu gücü ve yetkiyi tam olarak kullandığı tartışmalıdır. Kimi zaman çok önemli mekanizmaların dışında bırakılan Meclis’in fonksiyonları daraltılmıştır.
    Örneğin, ülkenin iç ve dış siyasetine çok büyük etkisi olan ve “gizli anayasa” diye kabul edilemez bir tanımlamayla anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hazırlanılmasında, Meclisimiz ve ilgili komisyonlarımız tamamen devre dışıdır. Açıklanması ve yayınlanması tamamen yasak olan bu belgenin, son haline karar verildiği günün hemen ertesinde gazete manşetlerinde yer alması son derece dikkat çekicidir. Yine bu belgeden yola çıkılarak hazırlanan İç Güvenlik Strateji Belgesi’nin çete kurmaktan yargılanan kişilerin arşivinden çıkması ne yazık ki, devlet ciddiyetiyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.
    Bu belgenin, Meclisimizin bilgisi ve denetimi haricinde hazırlanması, parlamentomuzun fonksiyonunun ve millet iradesine verilen değerin ne durumda olduğunu göstermektedir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Demokratik bir ülkede “gizli anayasa, kırmızı kitap, derin anayasa” gibi tabirler asla kabul edilemez kavramlardır. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder.
    Türkiye Cumhuriyeti’nin tek bir Anayasası vardır ve yürürlüktedir.
    Milli Güvenlik Siyaset Belgesi için kullanılan “gizli anayasa” gibi bir tanımın bazı çevreler tarafından üretildiğini ve resmi bir tanım olmadığını biliyoruz. Ancak böylesine bir tanım eğer kamuoyu tarafından kullanılıyorsa ve buna ciddi itirazlar gelmiyorsa bu, bazı kişilerin bilinç altında ülkemiz için nasıl bir yönetim biçimi olduğunu göstermektedir.
    Bu algının aslında sadece kamuoyunda değil, bazı siyasetçilerin bilinç alıntında olduğunu da üzülerek görmekteyiz.
    Maalesef her dönemde ülkemizin en önemli konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için yaşanan tartışmalarda, bazı kamuoyu önderleri ve siyasetçilerin ifadeleri, bilinç altında “gizli bir anayasa” olduğunu ve buna göre hareket ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır.
    Yeri gelmişken, Sayın Cumhurbaşkanımızın görev süresinin bitmesine uzun bir zaman varken, yeni Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını ve nasıl seçileceğini yoğun bir şekilde tartışmanın, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı bir nezaketsizlik olduğunu belirtmek isterim.
    Bundan üzüntü duymama ve bu tartışmalara girmekten imtina etmeme rağmen, yine de tartışmalarda bazı kişilerin Meclisimizle ilgili beyanlarındaki yanlışlığa burada değinmeyi, Meclis Başkanı olarak bir görev sayıyorum.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Ülkemiz, Meclisimizin çıkarttığı bir Anayasa ile yönetiliyor. Tüm kanunlarımız bu Anayasa’ya uygun çıkartıldığı gibi, yargı ve yürütme de yine mevcut Anayasamıza göre görevlerini sürdürmektedir.
    Bu durumda mevcut Anayasamıza göre yeni Cumhurbaşkanının hangi özeliklerde olması gerektiği, Meclisimiz tarafından nasıl ve ne zaman seçileceği açıkça ifade edilmiştir ve bu herkesçe malumdur.
    Buna rağmen mevcut Anayasamız açısından hiçbir sorun yokken, yeni Cumhurbaşkanını bu Meclisin seçip, seçemeyeceğini tartışmak, Meclisimizin meşruluk sorununu gündeme getirir ki, bu asla kabul edilemez bir durumdur.
    Ülkemizin yönetilme biçimi, erkler arasındaki gücün kullanımı, meşruiyetlerin dayanak noktaları tartışma götürmez bir şekilde nettir.
    Bu konu Anayasamızın başlangıç bölümünde; “Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” açıkça ifade edilmiştir.
    Bu net açıklamaya rağmen bazı kurumlar, kendilerinin öncelikli olduğunu, hatta daha üstün olduğunu vehmetmektedir.
    Hatta bazı kurumlar, reform çalışmalarına karşı direnmişlerdir.
    Ne ilginçtir ki; artık işlevini yitirmiş, yıllardır sorun üreten bir kurumun kaldırılması, bu kurumdan ve elitist, anti-reformculardan gelen tepkiler nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Halkın büyük çoğunluğunun istediği bu değişikliğe karşın, yürütmenin azınlık anti-reformcuların talebini öncelemesi ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
    Yüce Meclisimiz 84 yıl önce saltanat kurumunu kaldırmıştır. Ancak bugün ülkede bu kez “kurumların saltanatı” hüküm sürmektedir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Özgürlüklerin genişletilmesinde, yasakların kaldırılmasında ve demokratikleşmede temel iki zorunluluk vardır:
    Birincisi, Anayasa’ya uygun olarak Meclisin karar alması.
    İkincisi ise, milletin mutabakatıdır.
    Yeni bir düzenleme yapılmasında, Anayasa değişikliğinde kurumların görüşünü almak başka bir şeydir, kurumların mutabakat şartını aramak başka bir konudur.
    Dünya üzerinde daha çok demokrasi için, sadece “kurumların mutabakatını” arayan demokratik başka bir ülke yoktur.
    Türkiye’de doğal bir durummuş gibi gösterilen bu tutumun, demokrasi anlayışımızı, özgürlüklere yaklaşımımızı ve hukuka olan inancımızın nasıl olduğunu açıkça gösterdiği inancındayım.
    Büyük Önder Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünü hayata geçirmek için bu Meclis, saltanat kurumunu kaldırmış, düşmana karşı savaş vermiştir. Bundan sonra da bu ulvi ilke doğrultusunda Meclisimiz görevini kimseye bırakmadan sürdürmeye kararlıdır.
    Anlaşılmaz bir şekilde özgürlüklerin genişletilmesi, yasakların kaldırılması için yıllarca bu kurumların mutabakatı beklenir olmuştur. Ancak bazı kurumlar katılımcı demokrasinin gereği olan ortak akılda buluşmak bir yana, görüş alışıverişi için oluşturulan zeminleri bile reddetmektedir.
    Bu durumda bazı kurumların, “katılımcı demokrasi” yerine, “kurumsal saltanatı” Türkiye için uygun gördüklerini iddia etmek çok da dayanaksız olmayacaktır.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Bugün özgürlüklerin genişletilmesi için güçlü bir Anayasa değişikliği artık zorunlu hale gelmiştir. Tartışılan tüm konuları içine alan, daha özgür, daha demokrat, daha güçlü, daha mutlu bir Türkiye’nin inşasında gereken Anayasa değişikliği için ortak bir akıl oluşturmak gerekir. Tüm kurum, kişi ve kuruluşlar bu değişiklik için görüşlerini özgürce ifade etmelidir.
    Ancak bir mutabakat aranacaksa sadece Yüce Meclis çatısı altında halkı temsil eden Milletvekillerinin mutabakatının aranması gerekir. Eğer burada bir mutabakat sağlanamazsa gidilecek bir tek merci vardır, o da yüce milletimizin iradesidir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Yüce Meclisimiz çatısı altında çıkartılan kanunlar tartışılırken her meselenin rejim tartışmasına çekilmesi her geçen gün artmaktadır.
    Tarım alanında yapılacak bir düzenleme, Belediyeler Kanunu’nda yapılacak bir değişiklik, hayvancılık, turizm ve benzeri onlarca konu tartışılırken konu aniden birileri tarafından rejim tartışmalarına getirilmiştir.
    Son olarak önemli konumdaki bir siyasetçinin, İstanbul’da bir eğlence merkezinin insanların ölümüne neden olan kaçak yapılarının yıkılmasını, “rejimden ideolojik intikam almak” olarak değerlendirmesi durumun trajikomik yanını en çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
    Türkiye’nin bir rejim sorunu yoktur. Türkiye, rejiminin Cumhuriyet olacağına, demokrasi olacağına bundan 83 yıl önce karar vermiştir. Bugün de Meclisiyle, hükümetiyle ve tüm organlarıyla aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Ülkenin rejimine karşı bu kadar güvensiz olunamaz. Türkiye’nin rejimi her konu tartışıldığında sarsılacak, etkilenecek kadar zayıf değildir.
    Hiç kimse Cumhuriyetten, demokrasiden, temel özgülüklerden vazgeçme niyetinde değildir.
    Dolayısıyla ülkede bir rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması vardır. Ülke yönetiminde inisiyatif alanlarını genişletme ya da sahip oldukları gücü kaybetmeme tartışmaları vardır.
    Laikliğin, Yüce Önder Atatürk’ün, Cumhuriyetin, bayrağın, rejimin sahibi milletin kendisidir. Milletin temsilcileri olan bizler tüm bu değerlere bağlı kalacağımıza, sahip çıkacağımıza milletvekili olduğumuzda yemin ettik. Bugüne kadar bu yeminimize muhalif bir tek davranış dahi bu Yüce Meclisimiz içinde vuku bulmamıştır.
    Dolayısıyla milli değerlerimizin sahibi bir kesim, bir grup değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkestir.
    Milletimiz ulusal ortak değerlerin sahibidir ve kendi içinde büyük bir hoşgörüyle yaşamaktadır. Toplumumuz etnik kimliğine, inancına, kültürüne göre kimseyi dışlamamakta ve bir arada barış içinde yaşamaktadır.
    Ayrıca AB müzakerelerini sürdürdüğümüz bugünlerde hala rejimin tehlikede olduğundan bahsetmek, hele bu tehlikenin AB’ye üye olmak için bütün dönemlerden daha çok gayret sarf eden, bunda da başarılı olan kişilerin eliyle geleceğini iddia etmek her açıdan dayanaktan yoksundur.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Tartışmaların odağında yer alan ve nerdeyse tüm fikir ayrılıklarının gelip dayandığı bir başka konu da laiklik ilkesidir.
    Açıkça belirtmeliyim ki, Anayasa’mızın değiştirilemez maddesi olan laiklik ilkesine, Türkiye’de karşı çıkan kimse yoktur.
    Bütün tartışmalar laiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu yorum farkı nedeniyle kamusal alanda her dönemde farklı uygulamalar yapılmış ve tartışma yaşanmıştır.
    Kamusal alan, yurttaşların ortak meselelerini eşit ve özgürce tartıştığı alandır. Dolayısıyla her bireyin ayrım yapılmadan haklarının korunduğu, haklardan yararlandığı ve kendilerini özgür hissettiği bir alandır.
    Bu alanı güvence altına almak ve tüm yurttaşlarına eşitçe kullanım hakkı sağlamak devletin görevidir. Kamu yararı devletin değil, halkın yararına doğru genişletilmelidir. Devlet kamusal alanın sahibi değil, koruyucusudur. Bu koruyuculuk; oradaki eşitliğin, adil paylaşımın ve hizmetlerin her birey tarafından kullanılmasını sağlamaktır.
    Kamusal alandaki özgürlüklerin ve hakların bir gruba, bir kesime kayması anında devlet koruyuculuğu devreye girer ve haksızlığı önler. Devlet kamusal alanda herkes için geçerli olan hakları bir kesime yasaklayamaz ya da sınırlayamaz.
    Buradan hareketle laiklik ilkesinin yorum farklılığını gündeme getirmek gerekir. Anayasamızın değiştirilemez maddesi olan laiklik maddesi, ilelebet var olacaktır. Ancak günün şartlarına, toplum yapımıza uygun olarak yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak gerekir. Bu, laikliğin özünü değiştirmeyecek, bilakis toplumun bir arada daha uyum içinde yaşamasına katkı sağlayacaktır.
    Dünyada bir çok örneği olan laiklik uygulamasının, Türkiye’dekine benzer tek örneği sadece Fransa vardır. Orada bile laiklikten yola çıkarak hak ve özgürlükler bizdeki kadar kısıtlanmamıştır.
    Laikliği bir toplumsal barış ve uzlaşı mekanizması olarak algılamak gerekir. Laiklik, devletin inançlar karşısında tarafsızlığını zorunlu kılar. Bütün inançların kendisini ifade etmesine imkan vermek, bireylerin ibadet hürriyetini sağlamak laiklik ilkesinin temel işlevidir. Devlet, bu işlevi uygulayan ve tüm inançlara eşit mesafede davranan aygıttır.
    Sorun işte burada başlamaktadır. Devlet, dini inançların yaşamasını teminat altına alması gerekirken, tam tersine kamusal alanda bazı inançların yaşam hakkını, ifade hürriyetini kısıtlamaktadır. Bunu da laiklik adına yapmaktadır ki, siyaset bilimi açısından büyük bir çelişkidir. Bu çelişki yıllardır Türkiye’nin iç huzurunu zedelemekte ve bitmez tükenmez sorunları beraberinde getirmektedir. Aydınların, siyasetçilerin ve akademisyenlerin hep birlikte çözmesi gereken yorum farkından kaynaklanan işte bu çelişkidir.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Dünya büyük bir değişim içindedir. Küreselleşme hızla ilerleyip dünyayı adeta küçük bir köye çevirmiştir.
    Artık dünya siyaset oyununun kuralları değişti. Şimdi değişimi anlamayan, hayata geçiremeyen ülkeler, dünyada sadece kaderleri başkaları tarafından belirlenen figüranlar haline geliyor.
    Türkiye, dünya siyasetinin aktif bir üyesi, dengeleri değiştirecek bir ülkesi olmak zorundadır. Hiçbir dönemde pasif, edilgen ve boyun eğen bir devlet olmayı kabul etmeyen Türkiye, küresel siyaset aktörü olmak için hızla değişime ayak uydurmak zorundadır.
    Türkiye’nin bu gücünü ve potansiyelini gören çevreler bugün aktif durumdadır. Batı ülkelerinde sözde Ermeni soykırımını bahane eden çevreler, Türkiye aleyhine bir süredir kampanya yürütüyorlar. 24 Nisan’ı sözde soykırımın yıl dönümü sayanlar, yarın yeniden bu karalama kampanyasını gündeme taşıyacaklardır.
    Üzülerek görmekteyiz ki, bazı dost ülkelerin parlamentoları ve hükümetleri bu karalama kampanyasına alet olmaktalar. Bu ülke parlamentolarının başkanlarına birer mektup göndererek Türkiye’ye karşı haksızlık yapılmamasını istedik.
    Yine de burada bir kez daha açıkça ifade etmek istiyoruz ki; Türkiye’nin tarihinde utanılacak bir şey yoktur. Bizi işlemediğimiz bir suçtan dolayı mahkum etmeye niyetli olan ülkeler, bu Yüce Meclisin gereken cevabı anında vereceğini unutmasınlar.

    Değerli Milletvekilleri,

    Terör olayları da son günlerde tırmanışa geçti. Terörizm ülkemizin bir çok bölgesinde askerlerimizi, polisimizi, sivil vatandaşlarımızı hedef alıyor. Amaçları kargaşa yaratmak, huzursuzluk çıkarmak ve nifak tohumları ekmektir.
    Ülkemizin bütünlüğünü hedef alan bu terörist faaliyetlerinin tam da bu günlerde ortaya çıkması düşündürücüdür. Türkiye ne zaman güçlense, ne zaman bölgesinde etkin olmaya çalışsa, birilerinin maşası olan teröristler sahneye çıkıyor ve ülkenin gücünü zayıflatmaya çalışıyorlar.
    Ancak bu konuda başarılı olmaları mümkün değildir. Ordumuz, güvenlik kuvvetlerimiz ve devletimizin tüm unsurları, terörizme karşı büyük bir kararlılıkla görevlerinin başındadır.

    Tüm bu nedenlerden dolayı, artık iç politik çekişmelerden kurtulmak gerekir. Artık enerjimizi tüketen ve yıllardır ülkenin ilerlemesini engelleyen prangalardan kurtulmak gerekir.
    Teröre, uluslararası karalama kampanyalarına karşı, yani gücümüzü zayıflatmak isteyenlere karşı birlikte hareket etmek zorundayız.
    Ortak bir akla ihtiyacımız var. Ortak hayallere ve hedeflere ihtiyacımız var. Yıllardır kendi içimizdeki çekişmeler, kavgalar yüzünden kaybettiğimiz enerji ülkeye yeterince zarar verdi.
    Buna dur demenin zamanı gelmiştir.
    Türkiye, tarihinin en önemli fırsatlarını yakaladığı bir dönemden geçmektedir. Ülkenin en önemli değişim projelerinden bir olan AB üyeliğimiz yolunda artık çok kritik bir noktaya geldik. Türkiye’nin AB üyeliği tüm dünyada büyük bir açılımın işareti olacaktır. Müslüman bir ülke tarihte ilk defa AB üyesi haline gelecektir ki, bu medeniyetler arası çatışma yaşanacağını iddia edenlere en güçlü cevap olacaktır.
    Öte yandan, krizlerle boğuşan bölgemiz açısından da Türkiye’nin konumu hayati önem taşımaktadır. Güçlü bir Türkiye, sadece kendi halkına değil, bölgesindeki tüm halklara huzur ve barış getirecektir. Türkiye’nin tarihi geçmişi, Balkanlardan, Kafkaslara kadar tüm ülkelerde derin izler bırakmıştır. Bu ülkeler geçmişin en güçlü ülkesi ve geleceğin parlayan yıldızı olan Türkiye’ye hala umutla bakmaktadır.
    Bunun son örneğini geçtiğimiz haftalarda, Meclisimizin ev sahipliğinde yaptığımız İKÖPAB toplantısında gördük. 47 ülkenin parlamento temsilcileri İstanbul’da yapılan toplantıda Türkiye’nin öncü gücünün önemini bir kez daha bize iletmiştir. Meclisimiz de iki ayrı deklarasyonun hazırlanmasına öncülük ederek, dünya barışı için tüm ülkelere önemli çağrılarda bulunmuştur.
    Bu nedenle bölge ve dünya barışı için Türkiye artık bir misyon üstlenmek zorundadır. Tarihin akışını barışa doğru değiştirecek bir güce sahipken, bunu kullanamayan bir ülkeden tarih de, gelecek kuşaklar da hesap soracaktır.
    Bu yüzden üzerimizdeki ölü toprağını atıp önce kenetlenmeliyiz. Geleneksel korkulardan kurtulmalıyız. Bu Meclisin açıldığı günlerde olduğu gibi kucaklaşmalıyız, kol kola girmeliyiz ve büyük Türkiye hayali için yola çıkmalıyız.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    23 Nisan’ın hediye edildiği çocuklarımız, gençlerimiz ve gelecek kuşaklarımız için yeni Türkiye’yi inşa etmeliyiz. Bireysel çıkarlarından vazgeçen vatanperverler olarak kendimizi ülkemize feda etmeliyiz.
    Türkiye’nin bir milada ihtiyacı vardır. Yeni bir başlangıca, yeni bir hamleye, yeni hedeflere ihtiyacı vardır. Geçen yüzyılın sorunlarını geçmişte bırakmanın vakti gelmiştir. Artık yeni yüzyılda, yeni bir Türkiye inşa etmek için ayağa kalkmalıyız.
    Artık Milletimiz, devletin en önemli organları arasındaki kavgalardan yorulmuştur. Yaptığımız her şey tarihin sayfalarına kaydediliyor.
    Gelecekte hayırla, gururla, takdirle anılmak istiyorsak bu fırsatı kaçırmamalıyız.

    Saygıdeğer Milletvekilleri,

    Sözlerimi tamamlarken Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın hepimize, özellikle bugünün armağan edildiği çocuklarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
    Bu Meclisi kuran, yaşatan ve bugünlere kadar gelmesini sağlayan başta gerçek reformcu, uzak görüşlü Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Meclis Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm milletvekillerimizi minnetle anıyorum.
    Tüm halkımızın Milli Egemenlik Bayramını kutlar, hepinize saygılar sunarım.

    KAYNAK: http://www.tbmm.gov.tr/baskan/genel_...a_23042006.htm
    Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.

  9. #49
    ferni - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Mart 2006
    eee arapca soldan sağa yazılıyor ya artık her bir şeyin tersten olması gerek! of yaa ne cahilliktir. anayasanın ilk 4 maddesini okusalar yeticek aslında ama neyse...

    düzeltiyorum sağdan sola yazılıyor arapca bir an sinirden yonlerim karıstı

  10. #50
    Infaustus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Mayıs 2005
    Şehir
    Edirne
    Motosikleti
    Harley Davidson Sportster 1200
    Elli kere soylemek mi lazım ya.. Burası siyasi tartışma platformu değil, motosiklet severlerin ortak zevklerini dile getirdiği ve bilgi alış verişinde bulunduğu bir yerdir.. İyice siyaset olayına girdiniz ya.. Bunun yeri bu forum değil arkadaşlar.. Herkes kendi siyasi fikrinde serbesttir ve lütfen bunu forumumuzda tartışma konusu haline getirmeyelim..
    Kralını tanımam. Edirne Motorcycle Club!!!

  11. #51
    danger0 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Mart 2004
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Yamaha FZ6 Fazer
    *************************************************
    »»»»»» Bu Mesaj Moderator tarafindan kilitlenmiştir.»»»»»»
    Bu başlık amacına ulaşmıştır.
    Forum admin ve yöneticileri kurallara uymayan mesajlari degistirme ve silme hakkina sahiplerdir.
    Foruma üye olan herkes Forum Kurallarını kabul etmiş sayılır.
    Şikâyetler için... info@motosiklet.net
    ************** Site Yöneticisi: danger0 **************
    Biz ilhamlarimizi gokten ve gaipten degil dogrudan dogruya hayattan almis bulunuyoruz. K.Atatürk


    REKLAM ALANI
3. sayfa BirinciBirinci 123

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler