oku
okulu bitir
çalış
evlen
çocuk yap
çalış
emekli ol
ve bağır
Özgürüm Ben!
oku
okulu bitir
çalış
evlen
çocuk yap
çalış
emekli ol
ve bağır
Özgürüm Ben!
ben genelde hayatın istediği gibi değilde, kendi belirlediğim kriterlere göre yaşıyorum... ayda 3 motor deişiyorum, kafama göre takılıyorum, işede gidiyorum, ama ilerisi içinde planlar yapıyorum... misal iki sene sonrası için türkiye turu planlıyorum şu anda, varsa gelmek isteyen haberleşelim çıkalım yola, cbr250r ile yapıcam bunu
hayat üzerinde çok düşünmemek gereken bir kavram bence.
Çalışıyorsun biraz para kazanıyorsun hayatını standartlarını ona göre belirliyorsun.
Kalan kısmıyla hayatının bir kısmını tasavvufi şeylere felsefeye yada anlık zevklerle dolduruyorsun.
Herkes;
Okuyup çalışıp sevişip gün geçiriyorsun ne kadar düşünsen de bazı şeylere müdahale etme ve değiştirme şansın olmuyor.
Herşey hayatın içinde babanı kaybetmen de bir süre boğazından kesip araba alman güzel bi eş ile evlenmen yada beklediğin hiç bir şeyi yapamaman
Herşey hayatın içinde intiharı düşünmek bile.
Tek yapman gereken üzülürken bile bundan ders çıkarmak bir sonraki güne bundan zevk almaya çalışmak.
Mutlu olduğumuz sürece buradayız mutlu olduğumuz sürece faydalıyız
En kötü günde bile daha kötüsünü düşünüp biraz mutlu olmanız dileğiyle
https://www.facebook.com/cenk.toker.3
Mail:cenktoker@windowslive.com[/COLOR][/I][/B]
yazmıyacağım diyorum ensonunda yazıyorum,
hayat buraya yazılanlardan biraz en çokta örnek olara
hani bumerang atarlarda dönmez ya çok şansız hissederler kendilerini fakat yanındaki çocuğun hiç bumerangı olmamıştır o dahada şansızdır.
o çoçuk sensindir hayat öyledir işte...
düzenin herkeze biçtiği bi yol var bu yolu ancak önüne gelen şansları veya iyi bir eğitimle değiştirebilirsin ama nabarsan yap
istediğin kadar oku önüne gelen şansları değiştir bunlar sadede yaptığın bi ömür köleliğine karşılık aldığın aylık para denilen
şeyi artırır ve sen eğer babası çok zengin biri değilsen bir ömür sabah 8 akşam 6 köleliğini yaşıycaksın ister seve seve ister
başka türlü sadece bu köleliğin karşısında kapitalizmin sana parasıyla vaadetiği şeyleri alarak sahip olarak mutlu olmaya
çalısıcaksın ve bu süre zarfında üreyerek düzen için yeni çalışanlar yetiştiriceksin hayat bu çağda böle bişey işte ya uyum sağlarsın yada...
ben de dahil belki de milyonlarca kişi bu soruyu soruyor hayatta.
evet hayat bu. kamuya veya yine seni itibar sahibi yapacak, yaşaman ve canının istediği birçok şeyi satın alman için bu rutinlere girmen
gerekebiliyor. ya da sistem dışına çıkıp risk alarak kötü ve iyi şeyleri deneyimleyerek de yaşayabilir insan. dayanacak gücü varsa tabii ki.
işin sonunda it kopuk, başarısız embesil veya radikal gibi sıfatlar takılabiliyor ve sürekli çevrene kendini anlatman asap bozuyor bir noktadan sonra.
hayatın en monotonunu en sıkıcısını yaşasa bile insan ufak tefek kaçışlar var hayatta motosiklet gibi müzik gibi manzara gibi.
Sorrow
The sweet smell of a great sorrow lies over the land
Plumes of smoke rise and merge into the leaden sky:
A man lies and dreams of green fields and rivers,
But awakes to a morning with no reason for waking
Hes haunted by the memory of a lost paradise
In his youth or a dream, he cant be precise
Hes chained forever to a world thats departed
Its not enough, its not enough
His blood has frozen curdled with fright
His knees have trembled given way in the night
His hand has weakened at the moment of truth
His step has faltered
One world, one soul
Time pass, the river rolls
Its not enough its not enough
His hand has faltered
.... .... ......
And he talks to the river of lost love and dedication
And silent replies that swirl invitation
Flow dark and troubled to an oily sea
A grim intimation of what is to be
Theres an unceasing wind that blows through this night.
bu da meali
şte büyük bir pişmanlığın tatlı kokusu öylece kalmış etrafta
Kuştüyü dumanlar yükseliyor ve karışıyor kurşun renkli gökyüzüne
Bir adam yatmış ve düşünüyor , yeşillikleri ve ırmakları
Ama uyanmak için hiçbir sebebi olmadığı sabahlara uyanık şekilde..
Kayıp bir cennetin anılarını kafadan atmakta kararsız
Gençliğinde veya rüyalarında,"kesin" olmaktan uzak
Ölü bir dünyaya zincirlenmiş sonsuza dek
Hayır yetmez,yetmez...
Kanı korkudan buz gibi kesilmişdi,
Dizleri titriyordu gecenin bir vakti,
Elleri ise zayıflamıştı o doğruluk anında
Adımları da sendeliyordu..
Tek dünya,tek ruh
Zaman geçer,ırmak akar..
Hayır yetmez,yetmez
Elleri durmuyordu yerinde
Kayıp aşkın ve adağın ırmağıyla konuşuyordu
Ve sessizlik de cevap veriyordu o girdap gibi davetiyeye
Yağlı denize akan karanlık ve pislik
Olması gereken acımasız bir dostluk gibi
Bu geceye doğru durmadan esen bir rüzgar,
Gözlerimde ise toz var,görüşümü kör eden!
Sessizlik de o sözleri çok gürültülü söylüyor gibi.
Tutulmamış olan sözleri yani.
Bu dünya da rahat yüzü olmadığını kabullenebilirseniz ve buna göre yaşamınızı yönlendirip senaryonuza razı olursanız zaten hemen arkasından şunu diyeceksiniz ... oh be dünya varmış ne kadarda mutluyum yaşamımla...
yarattığımız sistemin sunduğu hayat bu.
bu hayatımızın temelinde ekonomi var. marabalar ve godamanlar. marabalar çalışacak ölecekler ki godamanlar yaşayacak. itirazınız var ise herşeyi -yaşamın nasıl ortaya çıktığı da dahil- yeniden düşünün derim.
Batsin bu dunya uleynn!....
Ne güzel demiş KK.
"Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler, yani buna değer verirler; bazılarıysa başka birtakım şeylere değer verirler,
bunlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez bile toplumun içinde erimiş olan birey.
Toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir, koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır...
Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu...
- Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonious olduğunu düşün; Paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu...
Yalnız kaldığın o anda "n'oldu be, şimdi n'olacak?" diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.
- Peki bunun farkında olmak; yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi, "hayatın bize sunamadıklarını mı sunar" yoksa bir radyo dinleyicisinin dediği gibi "sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir?". Yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir?
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)