İyi akşamlar. Aslında güzel bir konuya deyinmişsiniz. Bu konuda birkaç kelimeyi sizinle paylaşmak isterim.
Herkes gibi klişe bir söz ile başlamak istiyorum. "Bende senin zamanında aynı şeyleri istedik...yaptık...denedik...vs." gibi...ancak benim zamanım ile şu andaki zaman arasında ciddi farklılıklar var. Öncelikle değişmeyen kaide, 17-18 yaş grubu gençlikte aile yada çevreye, kendi kararlarını doğru yada yanlış olduğuna bakmaksızın kabul ettirme icgüdüsünün görülmesidir. Nihayetinde, çocukluktan çıkıp, ailemizin bizim için seçtikleri yerine, benliğimizi bulma sürecinde beğeniler yada nefretler sahibi olmak isteriz. Daha doğrusu buna ihtiyacımızın olduğuna inandırılırız. 10-12 yaşına kadar çocuklarda genelde ailenin kalemi ile çizilmiş bir senaryoda rol alırken, 16-18 yaş grubunda, kendi senaryomuzda kendi rollerimizi beğenme, verilen sufleler yada öğretilen ezberler yerine, bize ait beğeniler bize ait nefretlerimiz olsun isteriz...
Hocam ne diyon diyorsun şimdi...
Şöyle ki; çocukken ailemizin bizim önümüze koyduğu yemeği yeriz. Zamanla ailemizin dostlarımızın çevremizin etkisi ile damak tadımız oluşur. bunların içinde bizim için referans tatlar mevcuttur. Acı tatlı ekşi gibi. Zamanla bize diretilen ıspanak yerine, rengi kokusu reklamları sunuşu ve şekli ile daha çekici olan hamburgerin tadını merak ederiz. Hamburger dediğimiz seçenek de kendi içinde aslında 5 ayrı çeşide sahiptir. Peynirli, soğanlı, acılı v.s.....Ispanak yemek yerine hamburgeri tercih ederek KENDİMİZE AİT BİR SEÇİME SAHİP olduğumuz düşünmek isteriz. Çünkü onu ailemiz önümüze ısrarla koymak istemez (reklamlarda sunulan hamburgerleri kastediyorum). Oysa isteriz ki...biz de bir bireyiz ve bir birey olarak seçim hakkına sahibiz. Onu beğenmişizdir. Ispanağın yeşil ve itici görüntüsü yerine BİZE hitap eden ve aslında en sevdiğimiz renk olan kırmızı ile bezenmiş hamburger bizim tercihimiz...seçimimizdir.
Ailemiz bizi ikna etme yoluna gider. Hayır onu yeme diye....Çünkü ona öğretilen....ona inandırılan da....hamburgerin zararlı olduğudur. Aile, birkaç kişi ye sorarak yada dinlediği gazetede gördüğü haberle etkilenerek bize en doğru seçimi yaptırmak niyetindedir.
Peki hangisi doğru? Aile gerçekten yaşamı içinde kendine güvenen bir bireylermidir? Beğenilerini zevklerini, istek ve redlerini kendi emeği kendi uğraşı ve denemeleri sonunda mı elde etmiştir? Kırmızıyı "güzeldir" denildiği ve bize "kalbin rengi" olarak tanıtıldığı için mi beğenmekteyiz, yoksa....gerçekten mavi yerine bizde heyecan uyandırdığı için mi?
Aslında, ailenizin sözünü tutması yada tutmamasını sorgulamanızdan önce, sizin bu kararı verirken sizi etkileyen nedenleri iyi gözlemlemeniz daha doğru olacaktır. Siz, ailenize ve çevrenize daha doğrusu öncelikle kendinize, büyüdüğünüzü ispat etmek ve sahip olduğunuz kararlar olduğunu insanlara anlatmak istiyorsanız, sizi anlamadığını yada kandırdığını düşündüğünüz insanlar gibi düşünmeyi de öğrenmek durumundasınız. Çünkü siz nasıl onların sizin anlamadığını düşünüyorsanız, onlarda sizin için aynı şeyi düşünüyorlar. Elbette ki....her aile bireyi en doğrusunu düşünüyor diyemeyiz. Ailelerde yetiştiriliş tarzları sonucunda bazı yanlış yada eksik bilgilerle donanmış olabilirler. Ama anlaşılmak istiyorsanız, onları anlamaya ve onların sizi ikna etmesinin yolunun ne olduğunu bulmaya çalışın. İşte o zaman, onları ikna etmenin yolunu bulacaksınız....