Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax
6. sayfa BirinciBirinci ... 456

M. Ali BİRAND hayatını kaybetti

    REKLAM ALANI
  1. #101

    Üyelik
    12 Ekim 2012
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Kawasaki Kle 500
    Alıntı 35emre35 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    70 küsür yıldır ölünün arkasından parçalanmış toprakları düşmanlar tarafından bölüşülen vatanı, tüm azınlıklarla birleşip vatanı bir bütün yapan Atatürk'ün arkasından, edilmedik küfür, hakaret, kusulmadık nefret kalmadı da vatanı bölmeya parçalamaya çalışanların arkasından iyi bilmezdik, hakkımızı helal etmiyoruz dediğimizdemi sorun oluyor?? terörist cenazesi sahip çıklıyor yaaaa, bu olacak iş mi, ne günlere geldik???
    şehit analarının babalarının içi yanıyor, yolda denk gelsem yüzlerine bakamam, ama bu utanmazlar hala ekranlara çıkıp yüzsüzce, pişkince demeç verip konuşabiliyor. buyrun okuyun, ben okurken gözlerim yaşardı :( kaldıki şehit babası bunları yazdığında daha bu 3terörist öldürülmemiş, leşlerinin şovu yapılmamıştı.

    Çift pırpırlı mektup!....

    Konferans davetleri nedeniyle Anadolu’yu karış karış dolaşıyorum. En son gittiğim yerlerden birinde sohbet bittikten sonra yanıma altmışlı yaşlarda bir beyefendi yanaştı.

    “Ben yıllarca devlete hizmet ettim. Bunu daha sonra okumanız için size vermek istiyorum ama lütfen şimdi açmayın” dedi.

    Verdiği bir zarftı, katlayıp cebime koydum.

    Bir gün sonra İstanbul’a döndüm, ceketimi çıkarıp askıya asmak için ceplerini boşaltmaya başladım.

    O sırada fark ettim zarfı ve hemen açtım. İçinden önce askerlerin “çift pırpır” dedikleri bir çavuş rütbesi çıktı.

    Daha da meraklandım ve zarftaki mektubu çıkarıp okumaya başladım. Aslında bu mektubu yayınlamayacaktım ama... Fransa’da öldürülen teröristlerin dünkü cenaze görüntülerini izledikten sonra, farz oldu:

    ***


    “Mustafa Bey. Şehrimize geleceğinizi duyduğum günden beri bu mektubu yazıp yazmamak konusunda karar veremedim. Şimdi yazıyorum ama size verip veremeyeceğimi bilmiyorum. Belki son anda vazgeçerim.

    Eğer okuyorsanız; cesaretimi toplamışım demektir.

    Beyefendi.

    Mektubumun kahramanı biricik oğlum S.

    Bir de kızımız var Allah bağışlarsa.

    O sadece mektubumun değil, annesinin, benim, bütün ailemizin ve şehrimizin kahramanı. Bugün geldiğiniz kentte adını taşıyan bir ilköğretim okulu bile var.

    Meslek Lisesi’nde okudu oğlum, motor bölümünde.

    Okulunu bitirir bitirmez de mesleğiyle ilgili bir iş buldu. Takım anahtarları elinde kelebek gibi uçuşurdu. Cin gibi bir çocuktu. Askerlik yaşı gelince koşa koşa gitti. Annesi biliyormuş ama ben sonradan öğrendim, sevdiği bir kız varmış, onunla bir an önce evlenmek istiyormuş. O yüzden askerlik engelini önünden kaldırmakmış niyeti.

    Askere 1998’in Mart ayında uğurladık oğlumu davulla zurnayla. Acemiliğini Bilecik’te jandarma olarak yaptı. Orada onbaşı oldu. Sonra dağıtımı Şırnak’a çıktı. Dağıtıma gitmeden önce memlekete uğradı, öpüşüp koklaştık. Bu, onu son görüşümüz oldu. Çünkü 6 ay 19 gün sonra şehit olduğu haberi geldi. Meşhur karakol baskınlarından birinde can verdi.

    Haberi duyduğumuzda kahrolduk tabii, o bizim tek oğlumuzdu. Cenazesi, şehit haberinden üç gün sonra geldi. Biz karımla ve kızımla bu sürede bir karar verdik:

    Ne cenazede, ne de cenaze sonrasında ağlamayacaktık. Çünkü gözyaşlarımız oğlumuzun ruhunu huzursuz eder diye düşündük.

    Söz verdiğimiz gibi; gözyaşlarımızı içimize akıttık.

    1998’in on ikinci ayından beri, geçen ayın ortasına kadar kimse bizim ağladığımızı görmedi. Ne zaman televizyonda bir şehit haberi duysak, günlerce uykularımız kaçtı ama ağlamadık.

    Karım, oğlumuzu toprağa verdiğimiz günden beri oğlumun arkadaşlarıyla karşılaşmamak için sokağa çıkmıyor. 14 yılda sadece 16 kez sokağa çıktı:

    14’ü oğlumuzun doğum gününde kabristana gitmek için, iki kere de zorla hastaneye götürdüm.

    Balkona bile çıkmıyor. Kendisini eve hapsetti. Evet; söz verdiğimiz gibi ağlamıyor ama yaşamıyor da...

    Geçen aydan beri ise durum değişti Mustafa Bey.

    Gece gündüz, durmadan ağlıyor. Ne yapsak, ne kadar yalvarsak durduramıyoruz. Kızımın kocası doktor, sakinleştirici hap veriyor, iğne yapıyor ama o bana mısın demiyor.

    Neden ağladığını ise tahmin etmişsinizdir sanırım.

    Devletimiz, adını bile anmak istemediğim o alçakla kaldığı inde görüşmeye başladı ve bunlara genel af gibi söylentiler çıktı ya işte o yüzden.

    ‘Helaaaaalllll etmeeeem, helaaaallll etmeeeem. O köpeklerin elini eteğini öpenlere hakkımı helaaaallll etmeeeemm’ diyerek hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

    Elbette biz de vicdan ve insaf sahibi her vatandaş gibi akan kanın dinmesini istiyoruz Beyefendi.

    Suça bulaşmamış olanların kazanılmasını da istiyoruz.

    Ama söz konusu olan cinayetse af yetkisi sadece maktulün annesinde, babasında, karısında ve çocuğundadır.

    Biz affetmiyoruz Mustafa Bey...

    Nasıl affederim ki, onlar sadece oğlumu öldürmediler; kızımın, karımın, benim hayatımızı bitirdiler. Soframızdaki bereketi kuruttular, yüzümüzü soldurdular. Bizi canlı ceset haline getirdiler.

    Müebbet hüzne mahkûm ettiler.

    Ne yediğimizi biliyoruz, ne içtiğimizi.

    Karım her gün beş vakit namazdan sonra, ‘Al benim de canımı, kavuştur oğluma Allah’ım’ diye dua ediyor; bu duaya 12 yıldır günde beş kez tanıklık etmek nasıl bir duygudur bilir misiniz Mustafa Bey...

    Son yıllarda karımın bu sesli duasını duyduktan sonra ben de her defasında ‘Beni de unutma Ya Rabbim’ diyorum.

    Allah bize oğlumuzun katillerinin yüzünün güldüğünü göstermesin. Adaletsiz acı, kanayan parmak bırakmasın.

    Ve Allah, bizi yönetenler dahil hiç kimseye böyle bir acı yaşatmasın Mustafa Bey...

    Bu mektubu size verirken bu kadar kararsız kalmamın nedeni, yine karım.

    Hani siz yayınlarsınız da ona da yazınızı okuyan komşular haber verir ve acısı katlanır diye endişe ediyorum. Bu yüzden ne olur oğlumuzun ve şehrimizin ismini, bizim isimlerimizi yazmayın. Bizi tanıyan komşulardan da rica ediyorum; lütfen karıma haber vermeyin.

    Fakat siz bu mektubumu yayınlayın ki her gün ekranlara birilerini çıkarıp, ‘Şehit aileleri İmralı’da sürdürülen uzlaşma çabalarını destekliyor’ diye haber yapan televizyoncular biraz utansın.

    Öyle düşünen aileler de olabilir ve onlara saygı duyarız. Ama biz oğlumuzu bizden alan katilleri affedeni affetmeyiz.

    Bu dünyada hesabını soramazsak bile öbür dünyada iki elimiz yakalarında olur.

    Allah sizi, tüm yakınlarınızı ve milletimizi, bizim yaşadığımız acıları yaşamaktan korusun.”

    ***


    Bana “İmralı’daki gizli görüşmelerde konuşulan çok önemli detay” haberleri gelmez...

    Anadolu’yu gezerim; bir beyefendi buğulu gözlerle yanıma yaklaşır, elime bir zarf tutuşturur...

    Açarım o zarfı; içinden şehit bir çavuşa ait “çift pırpır”la, babasının yazdığı bir mektup çıkar...

    Yani halkım gibidir, bizim kaderimiz:

    Bize hep acı düşer!

    *****


    GÜNÜN SORUSU

    Sorum İmralı’da cezasını çeken teröristle pazarlık yapan devlet görevlilerine:

    Yukarıdaki mektubu yazan babanın bana gönderdiği “çift pırpır”ı içinizden birine göndermek istiyorum. Kabul edebilecek kimse var mı?...

    MUSTAFA MUTLU
    Aynı gün Mardin'de şehidimiz vardı.. Kaç kanal gösterdi, kaç gazete manşet yaptı.. O kadar baktım baktım, gazete sayfalarını gezdim.. 28 tane baktığım gazeteden 2 tanesinde görebildim.. biri 'sözcü' biri 'ortadoğu' .. haber kanallarında göremedim bile.. Memleketin bekası için çalışan aziz polisim, görevi başında ekip otosu uzun namlulu silahlarla taranarak Şehit edildi ŞEHİT.. ama ne oldu sessiz sedasız memleketinde toprağa verildi.. yine ne oldu o gün memleketimde!! 3 tane leeş, it soyu cenazeyi geçtim şenlik sebebi oldu.. Şimdi aranızda çıkıp 3,5 şerefsiz der ki 'ama öyle deme, onlar da insan'.. m.a.brianda laf ettirmiyorsunuz ya.. adını kazımışsınız belleğinize.. Kaçınız biliyor şehidimin adını???... kaçınız elini açıpta bi 'Fatiha' okudu???...

    Ata'm ne güzel görmüşte yazmış o hitabeyi.. sizin gibi satılmışları, derdi memleket paylaşmak olanları,,

    Hadi savunmaya devam edin gönül rahatlığıyla.. usta gazetecinizi savunun, pkk leşlerini savunun.. öyle ya 'birand' çok güzel savunurdu bunları,, yalnız bırakmayın...

    Şehidimin anası da tabutunun başında 'nerede oğlumun silahı, beni de vurun yanına yatırın' desin... Kimin için ŞEHİT oğlu anam senin kuzun!!!!
    ergün1968, 35emre35, haojin2005 ve 5 diğerleri bunu beğendiler..


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #102
    alp_tunay - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Temmuz 2006
    Şehir
    iZMİR
    Motosikleti
    cbf1000-cygnus
    Türk vatandaşı değildi....
    Vatandaşı olduğu belçikaya neden gömülmek istemedi?..
    Ya da ailsei neden öyle yapmadı ?....
    35emre35 ve aloavera bunu beğendiler.
    T Ü R K İ Y E. . . .T Ü R K L E R İ N D İ R

    N E ... M U T L U... T Ü R K Ü M... D İ Y E N E

  3. #103
    drsteel - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    29 Ağustos 2010
    yoo ben aponun serbest kalmasını istiyorum. en azından bir şehit babası onu sokakta öldürürde hepimiz kurtuluruz. 50k kişinin katiline kocaman bir ada tahsis etmişiz. senden benden daha güvenli. bizden daha rahat yaşıyor.
    veya devlet amerikada kli gibi teroristlerin başına para koyacak. ne kadar mafya varsa bunların başına gönderecek. düşünsenize hs. 1000000 tl ödül koysa herkes gider onun kellesini almaya.

  4. #104
    jimpam - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    25 Mayıs 2010
    ölünce kahraman ilan edilen insan modeli.Allah rahmet eylesin eylemesine de, nereye kadar?
    Onurkahraman bunu beğendi.
    ...

  5. #105
    serdar1547 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Ağustos 2012
    Şehir
    KAYSERİ
    Motosikleti
    MONDİAL 150 MR VULTURE
    bu adamın (adam demek ne kadar doğru onu bilmiyorum ama)öldüğüne üzülen insanların olması beni şaşırtıyor..neden mi?aşağıdaki linke tıkla ve gör
    http://sphotos-h.ak.fbcdn.net/hphoto...89405170_n.jpg
    Mengu16 ve Onurkahraman bunu beğendiler.
    UNUTMAYIN MOTOSİKLET TEHLİKELİ DEĞİLDİR ONU TEHLİKELİ KILAN ÜZERİNDEKİ SÜRÜCÜDÜR HATTA MOTOSİKLET O KADAR MASUMDUR Kİ SİZ OLMADAN AYAKTA BİLE DURAMAZ.

  6. #106
    ReiZzZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Aralık 2011
    Şehir
    HATAY
    cesedi çürüdü hala neyi tartışıyorsunuz? öldü gitti işte yaptıklarının iyiside kötüsüde en ayrıntılı şekilde incelenecek rahat olun

  7. #107

    Üyelik
    25 Nisan 2010
    29-el-ANKEBÛT

    Mekke'de nâzil olan bu sûre 69 (altmışdokuz) âyettir. "Ankebût", örümcek demektir. 41. âyetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetildiği için sûre bu ismi almıştır.

    Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.

    1. Elif. Lâm. Mîm.

    2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

    3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

    4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!

    5. Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten ve bilendir.

    6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

    7. İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.

    8. Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

    9. İman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katarız.

    10. İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

    11. Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).

    12. Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlannızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.

    13. (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

    14. Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

    15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.

    16. İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin. O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.

    17. Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

    18. Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

    19. Allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.

    20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

    21. O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

    22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

    23. Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.

    24. Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.

    25. (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.

    26. Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.

    27. Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir.

    28. Lût'u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!

    29. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize!

    30. (Lût Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi.

    31. Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.

    32. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.

    33. Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.

    34. "Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."

    35. Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.

    36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.

    37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

    38. Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.

    39. Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.

    40. Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

    41. Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!

    42. Allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

    43. İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

    44. Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah'ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır.

    45. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.

    46. İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.

    47. (Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.

    48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

    49. Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.

    50. "Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

    51. Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.

    52. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

    53. Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

    54. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.

    55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): "Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir.

    56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.

    57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.


    58. İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!

    59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

    60. Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.

    61. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

    62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

    63. Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.

    64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!

    65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlâsla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar.

    66. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!


    67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

    68. Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!

    69. Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.


    darısı diğer satılık basın mensuplarının başına...
    Onurkahraman bunu beğendi.


6. sayfa BirinciBirinci ... 456

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)