M. Ali BİRAND hayatını kaybetti
Reklamlar
-
hercul3367 adlı üyeden alıntı
esad(zalim) sever olmanı nasıl açıklıyorsun bilemedim.adamı bir sen,bir rusya,iran, çin destekliyor.
ama direnişçilere nasıl akıl verdiğini anlayamadık rahmetlinin.
ne oldu size de amerikanın istekleriyle paralel istekler edindiniz?
sizi medya mı bu hale getirdi, hocalarınız mı?
hocalarınız dtelevizyona çıkanlardan mı, amerikada yaşayıp onun politikalarına eyvallah diyenlerden mi?
hatırlatayım o dinin bir kitabı var ve kendi deyimiyle apaçık bir yol gösterici olarak gönderildi
onun içinde maide 51-52. ayetler var
dilerim ki dini ona buna maletmeyip kendi öz kaynağından öğrenmek nasip olsun sizlere
ve müslümanlar da yahudiler gibi kitaplarını bırakıp hahamlarının (din adamlarının) peşlerinden koşmaz umuyorum
------------
ölenin, yaşamı boyunca bu topraklara ihanet içinde olduğu gerçek, lakin iman ile mi gitti bilemediğimizden sadece susuyoruz
ne rahmet dilemek ne de lanet etmek haddimize değil şud durumda
zaten cennetin de cehennemin de anahtarları bizlere verilmedi
Reklamlar
-
ulen buraya yazacağım okadar çok şey var ki ama beni bu forumda anlayacak kapasitede 5-6 adam vardı onların yarısı forumu terk etti
kendi kendime söz verdim yazmıyacam
ağzından güzel söz yerine kan ve kuduz salyaları damlayan gerizekalılarla dolu bir forumda sırf motosiklet aşkı için olmasa hayatta da durup yazı yazmazdım
Doğru yüz kişi yalanlasa da DOĞRUDUR.
Yanlış yüz kişi doğrulasa da YANLIŞTIR.
Dürüst olun DANSÖZLERİ kimse sevmez
-
Allah rahmet eylesin , yakınlarının ve sevenlerinin başı sağolsun.
Mesleğinin gereğini sonuna kadar yapan bir insandı. Gazetecilik ve medya sektörü böyle işler beyler, kurtlar soflrasında ayakta kalmak ve her daim gündemde kalabilmek için ne gerekiyorsa yapılır.
"“Kişinin namazına, niyazına değil; dinar ve dirhemle olan arkadaşlığına bakın”. Hz Muhammed ( S.A.V)
"İnsanların en cahili, ahiretini başkasının dünyası için satandır." Hz.Ömer
-
Seni unutmayacağız
Nur içinde yat
Her ölüm birilerini üzer,canını acıtır. Çünkü geride kalanları vardır,ailesi,dostları,çocukları,torunları vb.
Zaten iyi-kötü ne yaptıysa hesabını verecektir,ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum.
-
otopsici adlı üyeden alıntı
ağzından güzel söz yerine kan ve kuduz salyaları damlayan gerizekalılarla dolu bir forumda sırf motosiklet aşkı için olmasa hayatta da durup yazı yazmazdım
Ya arkadaş...
Sen onca şehidin arkasından şimdi bu sözleri söyleyebiliyorsan bence hiç durma burda..
Hep duyucaksın bu tür tepkileri..
Adam ölmüş...
Fikrimizi beyan ediyoruz..
İster rahmet dilerim ister başka şey...
O benim bileceğim iş....
Ha fikrimi savunuyorum diye gerizekalı oluyorsam o senin düşüncen....
İşte sonunda bu da oldu... Kan ve kuduz salyalı da olduk...
Vay vay vay...
Yakında asıl terörist biz olucaz....
T Ü R K İ Y E. . . .T Ü R K L E R İ N D İ R
N E ... M U T L U... T Ü R K Ü M... D İ Y E N E
-
Fikir sunmakla nefret kusmak arasında farkı kavrayamamış insanlarla dolmuş buralar
-
Bariz Pkk yandaşıydı, bunu bir çok kez canlı olarak dile getirmekle kalmadı kendi şehitlerimiz için yapmadığı konuşmaları pkk leşleri için söyledi. Ölünün arkasından konuşulmaz derler ama kendisinden bu bu yönünü örnek alarak; İyikide geberdi hiç üzülmedim (mesleki olarak değil milliyetci olarak yorumluyorum!) Bu dünya kimseye kalmaz.
-
pkk ya terörist diyemeyen pkk ya sempatisi olanlar dağdaki teröristlerden bir farkı yoktur. ha dağdaki ölmüş ha şehirdeki. kaldıki dağdakilerden daha tehlikeliler. nebiçim bir ülke haline geldik. pkk yı benimseyenleri bile kucak açıyoruz.
-
İyiliğine kötülüğüne bir şey demeyeceğim ama gömülsün ve televizyonlardaki saatlerce süren Birand gösterimleri artık bitsin.
Bilge değil sadece ahmaklar her şeyi bilir.
-
............................ yazmıyacam
Doğru yüz kişi yalanlasa da DOĞRUDUR.
Yanlış yüz kişi doğrulasa da YANLIŞTIR.
Dürüst olun DANSÖZLERİ kimse sevmez
-
Siz ne diyorsunuz yahu ? Kan ,kuduz ,terörist falan ....
Allah aşkına M.A.Birand'a bu kin bu öfke nedir böyle... Görende vatan
bekçisi sanır sizleri... Madem öyle meclise pkk yı neden sokturdunuz..
-
Fikir sunmakla nefret kusmak arasında farkı kavrayamamış insanlarla dolmuş buralar
70 küsür yıldır ölünün arkasından parçalanmış toprakları düşmanlar tarafından bölüşülen vatanı, tüm azınlıklarla birleşip vatanı bir bütün yapan Atatürk'ün arkasından, edilmedik küfür, hakaret, kusulmadık nefret kalmadı da vatanı bölmeya parçalamaya çalışanların arkasından iyi bilmezdik, hakkımızı helal etmiyoruz dediğimizdemi sorun oluyor?? terörist cenazesi sahip çıklıyor yaaaa, bu olacak iş mi, ne günlere geldik???
şehit analarının babalarının içi yanıyor, yolda denk gelsem yüzlerine bakamam, ama bu utanmazlar hala ekranlara çıkıp yüzsüzce, pişkince demeç verip konuşabiliyor. buyrun okuyun, ben okurken gözlerim yaşardı :( kaldıki şehit babası bunları yazdığında daha bu 3terörist öldürülmemiş, leşlerinin şovu yapılmamıştı.
Çift pırpırlı mektup!....
Konferans davetleri nedeniyle Anadolu’yu karış karış dolaşıyorum. En son gittiğim yerlerden birinde sohbet bittikten sonra yanıma altmışlı yaşlarda bir beyefendi yanaştı.
“Ben yıllarca devlete hizmet ettim. Bunu daha sonra okumanız için size vermek istiyorum ama lütfen şimdi açmayın” dedi.
Verdiği bir zarftı, katlayıp cebime koydum.
Bir gün sonra İstanbul’a döndüm, ceketimi çıkarıp askıya asmak için ceplerini boşaltmaya başladım.
O sırada fark ettim zarfı ve hemen açtım. İçinden önce askerlerin “çift pırpır” dedikleri bir çavuş rütbesi çıktı.
Daha da meraklandım ve zarftaki mektubu çıkarıp okumaya başladım. Aslında bu mektubu yayınlamayacaktım ama... Fransa’da öldürülen teröristlerin dünkü cenaze görüntülerini izledikten sonra, farz oldu:
***
“Mustafa Bey. Şehrimize geleceğinizi duyduğum günden beri bu mektubu yazıp yazmamak konusunda karar veremedim. Şimdi yazıyorum ama size verip veremeyeceğimi bilmiyorum. Belki son anda vazgeçerim.
Eğer okuyorsanız; cesaretimi toplamışım demektir.
Beyefendi.
Mektubumun kahramanı biricik oğlum S.
Bir de kızımız var Allah bağışlarsa.
O sadece mektubumun değil, annesinin, benim, bütün ailemizin ve şehrimizin kahramanı. Bugün geldiğiniz kentte adını taşıyan bir ilköğretim okulu bile var.
Meslek Lisesi’nde okudu oğlum, motor bölümünde.
Okulunu bitirir bitirmez de mesleğiyle ilgili bir iş buldu. Takım anahtarları elinde kelebek gibi uçuşurdu. Cin gibi bir çocuktu. Askerlik yaşı gelince koşa koşa gitti. Annesi biliyormuş ama ben sonradan öğrendim, sevdiği bir kız varmış, onunla bir an önce evlenmek istiyormuş. O yüzden askerlik engelini önünden kaldırmakmış niyeti.
Askere 1998’in Mart ayında uğurladık oğlumu davulla zurnayla. Acemiliğini Bilecik’te jandarma olarak yaptı. Orada onbaşı oldu. Sonra dağıtımı Şırnak’a çıktı. Dağıtıma gitmeden önce memlekete uğradı, öpüşüp koklaştık. Bu, onu son görüşümüz oldu. Çünkü 6 ay 19 gün sonra şehit olduğu haberi geldi. Meşhur karakol baskınlarından birinde can verdi.
Haberi duyduğumuzda kahrolduk tabii, o bizim tek oğlumuzdu. Cenazesi, şehit haberinden üç gün sonra geldi. Biz karımla ve kızımla bu sürede bir karar verdik:
Ne cenazede, ne de cenaze sonrasında ağlamayacaktık. Çünkü gözyaşlarımız oğlumuzun ruhunu huzursuz eder diye düşündük.
Söz verdiğimiz gibi; gözyaşlarımızı içimize akıttık.
1998’in on ikinci ayından beri, geçen ayın ortasına kadar kimse bizim ağladığımızı görmedi. Ne zaman televizyonda bir şehit haberi duysak, günlerce uykularımız kaçtı ama ağlamadık.
Karım, oğlumuzu toprağa verdiğimiz günden beri oğlumun arkadaşlarıyla karşılaşmamak için sokağa çıkmıyor. 14 yılda sadece 16 kez sokağa çıktı:
14’ü oğlumuzun doğum gününde kabristana gitmek için, iki kere de zorla hastaneye götürdüm.
Balkona bile çıkmıyor. Kendisini eve hapsetti. Evet; söz verdiğimiz gibi ağlamıyor ama yaşamıyor da...
Geçen aydan beri ise durum değişti Mustafa Bey.
Gece gündüz, durmadan ağlıyor. Ne yapsak, ne kadar yalvarsak durduramıyoruz. Kızımın kocası doktor, sakinleştirici hap veriyor, iğne yapıyor ama o bana mısın demiyor.
Neden ağladığını ise tahmin etmişsinizdir sanırım.
Devletimiz, adını bile anmak istemediğim o alçakla kaldığı inde görüşmeye başladı ve bunlara genel af gibi söylentiler çıktı ya işte o yüzden.
‘Helaaaaalllll etmeeeem, helaaaallll etmeeeem. O köpeklerin elini eteğini öpenlere hakkımı helaaaallll etmeeeemm’ diyerek hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Elbette biz de vicdan ve insaf sahibi her vatandaş gibi akan kanın dinmesini istiyoruz Beyefendi.
Suça bulaşmamış olanların kazanılmasını da istiyoruz.
Ama söz konusu olan cinayetse af yetkisi sadece maktulün annesinde, babasında, karısında ve çocuğundadır.
Biz affetmiyoruz Mustafa Bey...
Nasıl affederim ki, onlar sadece oğlumu öldürmediler; kızımın, karımın, benim hayatımızı bitirdiler. Soframızdaki bereketi kuruttular, yüzümüzü soldurdular. Bizi canlı ceset haline getirdiler.
Müebbet hüzne mahkûm ettiler.
Ne yediğimizi biliyoruz, ne içtiğimizi.
Karım her gün beş vakit namazdan sonra, ‘Al benim de canımı, kavuştur oğluma Allah’ım’ diye dua ediyor; bu duaya 12 yıldır günde beş kez tanıklık etmek nasıl bir duygudur bilir misiniz Mustafa Bey...
Son yıllarda karımın bu sesli duasını duyduktan sonra ben de her defasında ‘Beni de unutma Ya Rabbim’ diyorum.
Allah bize oğlumuzun katillerinin yüzünün güldüğünü göstermesin. Adaletsiz acı, kanayan parmak bırakmasın.
Ve Allah, bizi yönetenler dahil hiç kimseye böyle bir acı yaşatmasın Mustafa Bey...
Bu mektubu size verirken bu kadar kararsız kalmamın nedeni, yine karım.
Hani siz yayınlarsınız da ona da yazınızı okuyan komşular haber verir ve acısı katlanır diye endişe ediyorum. Bu yüzden ne olur oğlumuzun ve şehrimizin ismini, bizim isimlerimizi yazmayın. Bizi tanıyan komşulardan da rica ediyorum; lütfen karıma haber vermeyin.
Fakat siz bu mektubumu yayınlayın ki her gün ekranlara birilerini çıkarıp, ‘Şehit aileleri İmralı’da sürdürülen uzlaşma çabalarını destekliyor’ diye haber yapan televizyoncular biraz utansın.
Öyle düşünen aileler de olabilir ve onlara saygı duyarız. Ama biz oğlumuzu bizden alan katilleri affedeni affetmeyiz.
Bu dünyada hesabını soramazsak bile öbür dünyada iki elimiz yakalarında olur.
Allah sizi, tüm yakınlarınızı ve milletimizi, bizim yaşadığımız acıları yaşamaktan korusun.”
***
Bana “İmralı’daki gizli görüşmelerde konuşulan çok önemli detay” haberleri gelmez...
Anadolu’yu gezerim; bir beyefendi buğulu gözlerle yanıma yaklaşır, elime bir zarf tutuşturur...
Açarım o zarfı; içinden şehit bir çavuşa ait “çift pırpır”la, babasının yazdığı bir mektup çıkar...
Yani halkım gibidir, bizim kaderimiz:
Bize hep acı düşer!
*****
GÜNÜN SORUSU
Sorum İmralı’da cezasını çeken teröristle pazarlık yapan devlet görevlilerine:
Yukarıdaki mektubu yazan babanın bana gönderdiği “çift pırpır”ı içinizden birine göndermek istiyorum. Kabul edebilecek kimse var mı?...
MUSTAFA MUTLU
-
bir hayvansever olarak bugüne kadar çok köpeğim oldu ve öldü
onlar için bukadar konuşmadım,aradaki fark onları çok sevmemdi..
-
dedelerimizin aynı amaç için beraber savaşıp kazandığı bu toprakları birilerinin menfaatleri için kandırıldıktan sonra kraldan çok kralcı olup onlardan daha fazla savunanlar yok mu?
büyük resmi göremeyen gerizekalıları diyorum.
açıklayayım; agatha christie romanlarını çözmek basittir aslında. ya parayı ya karıyı izlersen katile ulaşırsın.
aynı şeyi şu son 30-40 yıldaki güneydoğuda dönen olaylara uygulayın bakalım. biraz düşünün sadece.
ikinci olarak; ben 2 arkadaşın arasına girip "o sana böyle dedi", "şu sana böyle yaptı" dersem ikisini düşman edemez miyim??
bu dediğimi gene güneydoğu olaylarına uygulayın.
hem Türk'ü hem Kürt'ü diyor ki "asker köy bastı", "pkk köy bastı":
ulan silah tüccarları o köyleri bastı! ya da parayla tuttuğu kişiler!
oralarda bi karış sakallı asker olmayacağı gibi sarışın mavi gözlü ingilizce konuşan pkklı da o zamanlar yoktu!
yaşadığım yerleri bana anlatmayın!
http://karikatur.biyolojigunlugu.com/gag/424
-
http://www.youtube.com/watch?v=q2so_R-lvd0
-
Bazıları gelip tek cümlemi üzerine alınıp destan yazıyor.Bu kadar vicdanınız varya hani diyarbakır cezaevinde yapılan işkencelerede aynı vicdanı gösterin başka ihsan istemem.33 kurşun diye aratın neler çıkacak.Hastayım bu klavye şovenlerine...
Bide şu var ölen insanın arkasından giydirenler aynı fikirdeki başkabakana da terörist falan desinlerde maçalarını göreyim.
T.Erdoğan ve m.A.Birand tamamen karşıt görüşüm belirteyim.M.ali birand ve akp'ci birçok yazar neyin doğrultusunda konuşuyor.Hükümetin demi... Maçanızı hükümete gösterinde göreyim.
O hain bu hain bitemedik gitti anasını satayım.Şunu da ekleyeyim Rte bir sonraki dönem devlet başkanı olacak bölgelere yerel yönetimler getirecek bazılarıda klavyede Atam bizi kurtar diye ağlayacak.kimsenin görüşü umrumda değil ancak herşeye şikayetçi olupta şikayet ettiği konuya karşı bir örgütlenmeye gitmiyorsa çıkardığı sesler ancak boş teneke kadar olur.Tarihin akışı her zaman pratik eylemlerle değişir laf kalabalığı,sömürü,ölen kişilere özlemle değil.Son sözüm herkes üstüne alınmasın neyi destekliyorsanız destekleyin onun için çalışın.Sempati duyduğunuz partilere üye olun yerel dergiler çıkartın.İnsanların sorunları dinleyin ne bileyim ama hep şikayet.Oturduğunuz yerden hiçbirşey değişmez.
-
Motosiklet Eğitmeni
Bugün bütün medya Birand ile dolu.
Ister istemez yönleniyorsunuz.
Eksisözlükte bir link verilmis.
Fotografli bir tanitima bakarken bir resim dikkatimi çekti.
Hanimi çagirdim.
Su fotografa bir bak dedim.
Taktin sen bu adama dedi.
Yok dedim.
Takmis olabilirim ama bu resme bir bak.
Birandin ellerinin resmiydi.
Bakti.
Tirnaklar manikürlü dedi.
Geçti.
Sonra yerine oturdu,
kiziyorsun ama üzüldün sen bu adama dedi.
Sen ne düsünüyorsun diye sordum.
Insallah aci çekmeden ölmüstür dedi.
Sonra o sordu.
Peki sen?
Sen ne düsünüyorsun?
Keske yasasaydi da,
ben yine sövmeye devam etseydim dedim.
Ama yeterki yasasaydi!!!!!
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
-
yaşamında da pek haz etmediğim, ara sıra küfür de savurduğum biriydi. YALNIZ, özellikle sosyal medya da sürekli geçen "geberdi" kelimesi beni inanın çıldırıyor.
ermeni olabilir, sahtekar olabilir, hilebaz olabilir, olabilir de olabilir. o beni ilgilendirmez. yalnız, "gebermek" kelimesi kadar alçak bir kelime daha bilmiyorum. millet saydırıyor.
bu adamın sevdiğim yönü, özür dileyebilmesi, yanlış yaptım, yanlış düşündüm demesidir. hepsinin de ötesinde usta bir gazetecidir.
sonuç olarak, kaç yıldır, her akşam çekirdek ailemle otururken gördüğüm 5. simaydı. Üniversite ye geldiğimde de, aileden kopmamış gibi yine görmeye devam ettiğim bi simaydı.
meğer alışmışız. ne diyelim. allah rahmet eylesin. bi kötü oldum açıkçası.
Güvenebileceğimiz tek gözler, kendi gözlerimizdir.
-
Öteki Mehmet Ali Birand: Good bye Karen and good luck
Televizyon ekranlarına yansıyan göz yaşlarına büyük saygı duyuyoruz. Netice itibariyle ölüm, hayatın geri dönülemez ve ötesi olmayan bir biçimde sona ermesinden ibarettir. Acıdır, bizim kültürümüzde ölünün arkasından konuşmak da yoktur.
Tabi bu kural, topluma mal olmuş, "ünlü" isimler söz konusu olduğu zaman geçerli olamaz. Öyle ya, Lenin hakkında da, Adile Naşit hakkında da, Oğuz Aral hakkında da, Adnan Menderes hakkında da hayatta olmasalar da iyi yada kötü konuşulmaktadır. Normal olan da budur.
Birand, olumsuz bir karakterdir benim gözümde ve benim gibi düşünen milyonlarca insanın gözünde. Sadece hayatta olmadığı için, bir insanın gereğinden fazla değer kazanmasını doğru bulmuyorum. Bence, mesleğinin en olumsuz örneklerinden biriydi ve her zaman patronlarına ve sisteme olanca gücüyle hizmet etmişti. Zaten bütün Doğan Holding patronlarının bu kadar üzülmesinin sebebi de buydu.
Birand bugün yaşamadığı için gerçek olmayan bir Birand yaratılmasına tahammül edemiyorum. Asla sahip olmadığı vasıfların ona yüklenmesinin bir sahtekarlık olduğunu düşünüyorum. "Eee! Ne derler bilirsiniz; "Kör ölür, badem gözlü olur."
Biliyorum, "adam ölmüş neden hala uğraşıyorsunuz" diye eleştiriler olacak. Ancak, tarihe bir not düşmek de bizim vazifemiz. Bundan 20 yıl sonra genç bir iletişim öğrencisi araştırma yaparken Mehmet Ali Birand'ı bir "duayen" olarak tanımamalı. Es kaza bu yazıyı okurlar da farklı bir kanaate sahip olabilirler diye yazıyoruz yazıyı.
MEHMET ALİ BİRAND'IN MESLEK AHLAKI: TRT OLAYI
Birand'ın ölümünü duyduğumda ilk aklıma gelen, onun TRT'yi dolayısıyla halkı dolandırması olayı oldu. Emin Çölaşan'ın belgelerini ortaya çıkardığı ve Birand'ın 11 ay 20 gün hapis cezası aldığı – Yargıtay'ın da onayladığı- yolsuzluk davası bugünlerde hemen hiç anılmıyor.
‘'Mehmet Ali Birand'ın mevcut olmayan firmalar adına kendi el yazısıyla sahte faturalar ve belgeler düzenlediği, firmalarca düzenlenen faturaları tahrif ettiği(örneğin 100 dolarlık faturanın önüne 1 rakamı ekleyip TRT'den 1.100 dolar çekiyor)bedelini tahsil ettiği faturaların bir süre sonra ikinci nüshasını veya fotokopisini ibraz ederek, bir defa yapmış olduğu harcamayı Kurum'dan iki defa tahsil ettiği, Kurum'un ödediği faturaların ikinci nüshasını veya fotokopisini ibraz ederek bir kere de(TRT'den) kendisinin tahsil ettiği, ödenmesi mümkün olmayan harcama kalemlerine ait belgeleri program harcaması gibi göstermek amacıyla ibraz edip bedelini (bir kez daha) tahsil ettiği, kendisinin, eşinin ve çocuğunun özel harcamalarını da eşinin belgedeki adını silerek tahsil ettiği anlaşılmıştır. Bu durum Brüksel ve Paris Ticaret Sicili Dairelerinin kayıtları, Brüksel Büyükelçiliğimizin resmi yazıları ve Polis Laboratuvarları ekspertiz raporlarıyla da kesin olarak tespit edilmiştir...''
32. Gün programının TRT'de yayınlandığı zamanlarda TRT Teftiş Kurulu yukarıdaki raporu Belçika'da hazırlıyor. Birand, aynı zamanda Belçika vatandaşıdır. Birand'ın sahte ve tahrif edilmiş faturalarla elde ettiği usülsüz gelir de rapora ve mahkeme dosyasına yansımış:
2 milyon 368 bin Belçika Frangı, 4 milyon 650 bin İtalyan Lireti, 104.100 Fransız Frangı, 34.600 ABD Doları, 28.400 Sterlin, 35.360 Avusturya Şilini, 1.558 Alman Markı, 310 İsviçre Frangı.
Birand bu iddialara itiraz etmedi. Sadece "zaman aşımı" talebinde bulundu ama ceza kesinleşti. Yıllar sonra Hürriyet'ten Ayşe Arman'a verdiği röportajda "Keşke o zamanlar bir muhasebecim olsaydı" diyerek suçunu itiraf da etmiş oldu. Emin Çölaşan'a ise bir kez bile cevap ver(e)medi.
Mesleğe yeni başlayan genç iletişimcilere örnek olarak gösteriliyor ya, o yüzden hatırlattık bu vakayı.
MEHMET ALİ BİRAND VE "KÖR AGOP" HADİSESİ
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 2002 yılında basının karşısına geçerek Avrupa Birliği'nin Türkiye temsilcisi Karen Fogg'un e-posta yazışmalarını kamuoyuna açıkladığı zaman henüz lise öğrencisiydim. İddialar herkesi hayerete düşürmüştü, e-postaları bir dizi halinde yayınlayan Aydınlık dergisini her hafta takip etmeye başlamıştım.
Karen Fogg, Türkiye'de siyasetçilerden, bürokratlardan ve gazetecilerden oluşan bir örgüt kurmuştu. Amacı orduyu itibarsızlaştırmak, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i hizaya getirmek ve "Türk gençliğini milli kimliğinden koparmak"tı. Tüm e-postalara ulaşmak isteyenler Doğu Perinçek'in Kaynak Yayınları'ndan çıkan "Karen Fogg'un E-Postalları" kitabını edinebilir. İşçi Partisi'nin yoğun mücadelesiyle bu ajan Türkiye'den gönderilmişti.
Birand, bu ajan şebekesinin en etkili gazetecilerinden biriydi:
"Sevgili Karen,
Evimde yüksek düzeyde ya da en üst düzeyde gazetecilerle özel toplantıyı yeniden öneriyorum. Ne dersin?"
Karen Fogg; Cengiz Çandar, Şahin Alpay, M.A. Birand, Mehmet Altan, Oral Çalışlar gibi gazetecilerle "Kör Agop Meyhanesi"nde buluşuyor ve onlara görevlerini tevdii ediyordu. Bu görevler karşılığında, yazacakları yazılar karşılığında maaşlarını bizzat veriyordu.
Birand, bu iddiaları da yalanlamadı. "Türkiye'nin AB'ye üyeliği için samimi olarak çalışan gazetecileri yıpratmaya yönelik bir girişim" olarak yazdı köşesinde. Fogg bu ülkeden kaçarken arkasından şöyle yazdı: ‘‘Fogg bugünlerde ülkemizden ayrılacak. Fogg'a Türkiye-AB ilişkilerine katkılarından, bir grup insanı aydınlattığından ve Türkiye'ye verdiği önemden dolayı teşekkür etmek isterim. Good by Karen and good luck.’’ Birand, iddiaları yalanlamak yerine Doğu Perinçek'i karalamayı tercih etti. Köşe yazılarıyla İşçi Partisi'ni hedef aldı. Kendisi de Öcalan ile görüştüğü halde Doğu Perinçek'in Öcalan ile görüşmesini köşesine taşıdı. Ad-hominem* yani.
MEHMET ALİ BİRAND VE ÖZGÜR GAZETECİLİK: EYVAH, SESİ AL!
Bu vaka hafızalarda taze. Galatasaray'ın yeni stadı Ali Sami Yen Spor Kompleksi açılırken Tayyip Erdoğan, Faruk Özak ve Erdoğan Bayraktar'ın isimleri anons edilince bütün stad yuhalamaya başladı. Islıklar, anonsları bastırdı. O sırada Kanal D'de canlı yayında açılışı yorumlayan Birand "Eyvah!" dedi. Ve bir anda "sesi al" komutuyla birlikte dış ses kapandı. Böylece AKP'liler yuhalanmamış oldu!
Halkın haberalma özgürlüğü nedir? Birand'ın vatandaşı olduğu Belçika'da iktidarın yuhalanmasını örtmeye çabalayan "gazeteciler" var mıdır? Yorum yapmıyoruz! Ama genç iletişimciler bundan bir ders çıkarmalıdır. Adam köpeği ısırmıştır ama Birand haber yapmamış, sansürlemiştir.
BİR MEDYA KAHRAMANI MI?
Bence değil. Evet, belgeselleri sürükleyicidir. Ana haber bültenleri kalitelidir. Ama, hayır. O patron ailesinin dostu olmayı, Başbakanla kokoreç yemeyi, bir kez olsun eleştiri getirmemeyi şiar edinmiş bir düzen gazetecisiydi. Gerçekleri ve doğruları yazmaktansa, egemenlerle menfaat ilişkileri kurmayı tercih etmişti. Tüm çalışma arkadaşları Doğan grubundan birer birer kovulurken O'nun baştacı edilmesinin sebebi de budur. Bir Türkçe katili olması da cabası.
Ölünün arkasından konuşulmaz. Ama canlı olduğunda da söylemeyeceğimiz ve söylemediğimiz şeyler değil ki.
Yine de yakınlarına ve sevenlerine sabır diliyoruz.
*Ad hominem: Bir argümana cevap verirken argümanı eleştirmekten ziyade argümanı yapan kişiye saldırmak olarak tanımlanır; mantıksal bir safsatadır. Yeni iletişimciler açısından önemi: Komik duruma düşersiniz.
Utku Reyhan
Twitter: @utku_reyhan
ulusalkanal.com.tr
AKILLI OLALIM;DÜNYADA EŞİ BENZERİ OLMAYAN BU MÜKEMMEL COĞRAFYAYA,TÜRK İNSANINA VE TÜRK'LÜĞE SAHİP ÇIKALIM.100 YILI AŞKIN SÜRDÜRÜLEN TÜRK ULUSUNU BÖLMEYE YÖNELİK OYUNLARA ALET OLMAYALIM.HEPİMİZ KARDEŞİZ.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...
-
RamonRojo adlı üyeden alıntı
Bazıları gelip tek cümlemi üzerine alınıp destan yazıyor.Bu kadar vicdanınız varya hani diyarbakır cezaevinde yapılan işkencelerede aynı vicdanı gösterin başka ihsan istemem.33 kurşun diye aratın neler çıkacak.Hastayım bu klavye şovenlerine...
Bide şu var ölen insanın arkasından giydirenler aynı fikirdeki başkabakana da terörist falan desinlerde maçalarını göreyim.
T.Erdoğan ve m.A.Birand tamamen karşıt görüşüm belirteyim.M.ali birand ve akp'ci birçok yazar neyin doğrultusunda konuşuyor.Hükümetin demi... Maçanızı hükümete gösterinde göreyim.
O hain bu hain bitemedik gitti anasını satayım.Şunu da ekleyeyim Rte bir sonraki dönem devlet başkanı olacak bölgelere yerel yönetimler getirecek bazılarıda klavyede Atam bizi kurtar diye ağlayacak.kimsenin görüşü umrumda değil ancak herşeye şikayetçi olupta şikayet ettiği konuya karşı bir örgütlenmeye gitmiyorsa çıkardığı sesler ancak boş teneke kadar olur.Tarihin akışı her zaman pratik eylemlerle değişir laf kalabalığı,sömürü,ölen kişilere özlemle değil.Son sözüm herkes üstüne alınmasın neyi destekliyorsanız destekleyin onun için çalışın.Sempati duyduğunuz partilere üye olun yerel dergiler çıkartın.İnsanların sorunları dinleyin ne bileyim ama hep şikayet.Oturduğunuz yerden hiçbirşey değişmez.
bu ülke çok olay gördü, diyarbakır cezaevi olsun, maraştaki otel yakma olsun... bunların hepsi sistematik şekkilde yapıldı. bir üstteki yazımı okursan bunu daha iyi anlarsın; casuslar 2 tarafın arasına girip bunu yaptı işte. devlet görevlilerine para yedirip diyarbakır cezaevi gibi olayları yaşattılar.
yahu şuna bakın, ne zaman bu konular açılsa karşımıza diyarbakır cezaevi, maraştaki otel yakılma olayı gibi şeyler söyleniyor değil mi?
çok özet geçiyorum, bir düşünün lütfen;
köy enstitüleri kapatılıp bu ülke cahil bırakılmadı mı?
cahil insanları kandırarak ya da parayla mevkiyle aramıza şerefsiz insanlar sokarak bizi bize düşman etmediler mi?
bu gibi şeyler bizi bize düşman etmedi mi?
pkkyla apoyla şunla bunla uğraşacağımıza bi GAP projesini adam gibi bitirebilseydik güneydoğu zenginlik içinde olmayacak mıydı? tarladan fabrikaya fabrikadan evlere hatta yurtdışına ürün satmayacak mıydık?
300-400 milyar dolar pkkya harcanmadı mı 30 küsür sene içinde?
o para senin benim cebimden çıkmadı mı?
o para kimlerin cebine gitti?? ya görevini kötüye kullanan devlet görevlilerinin cebine, ya da halkını sömüren Kürt büyüklerine! şu cümleyi iyi bi anlasanız olay çözülecek zaten.
parsını geçtim ülke 30 sene kaybetti?
sırf onbinlerce insan hayatını kaybetmedi mi? yazık değil mi bunca insana?
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 3 kullanıcı var. (0 üye ve 3 misafir)