Sümbülzade Vehbi Efendi'nin Padişaha yazdığı Şiir
Reklamlar
-
20 Ağustos 2012, 17:12
#1
Reklamlar
-
20 Ağustos 2012, 17:43
#2
-
20 Ağustos 2012, 17:58
#3
http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BC...ade_Vehb%C3%AE bu da bu efendinin hayatıdır fakat ben bu şiirin gerçek olmadığına inanıyorum.
---İTÜ Makina Mühendisliği 2009---
2009-2010 UYARI Model Uydu Takımı
2010- ? ITU Formula SAE Takımı
-
20 Ağustos 2012, 19:43
#4
Evet bence de gerçek değil.Sonradan uydurma olduğu belli oluyo.Fakat bu şiiri görünce osmanlıcanın ne kadar şiire yatkın bir dil olduğunu bi kez daha anladım.O eskilerin divan edebiyatı , şiirleri falan çok güzelmiş.Bi de şimdiki türkçemizin şiirlerine bakın.Bi şeye benzemiyo.Osmanlıcadan uzaklaştıkça o güzelim dilimizi kaybetmişiz.Atatürkün bir ermeniye yazdırdığı alfabeyle yeni bir dil oluşturulmaya çalışılmış ama malesef tutmamış.
-
20 Ağustos 2012, 20:05
#5
NoMotorNoCry adlı üyeden alıntı
Evet bence de gerçek değil.Sonradan uydurma olduğu belli oluyo.Fakat bu şiiri görünce osmanlıcanın ne kadar şiire yatkın bir dil olduğunu bi kez daha anladım.O eskilerin divan edebiyatı , şiirleri falan çok güzelmiş.Bi de şimdiki türkçemizin şiirlerine bakın.Bi şeye benzemiyo.Osmanlıcadan uzaklaştıkça o güzelim dilimizi kaybetmişiz.Atatürkün bir ermeniye yazdırdığı alfabeyle yeni bir dil oluşturulmaya çalışılmış ama malesef tutmamış.
Saçma sapan konuşma.
Esas Türk dili Yunus Emre'nin dilidir, bugün hala anlaşılır. Yunus'u okursan Türkçenin gücünü anlarsın. Osmanlıca dediğin dil Farsça, Arapça, kısmen İtalyanca, Rumca ve Ermenice, son dönemlerinde ise Fransızca kelimelerin ağırlıkta olduğu bozulmuş bir Türkçedir.
Senin "şiirleri çok güzelmiş" dediğin dil aşağı yukarı şöyle:
Onu I saw geçen, walking karşı kaldırım-ül şerifiden;
Le Monde scheisse derken öptüm dudak-ül nyetinden,
Le havle ve la may the force, gider azm'ü yallah ederinden;
Demedi "selam'un hello" panzerkampfwagenimin yanından geçerken.
Bak bu Türkçe, Almanca, Fransızca, Rusça, Arapça ve Farsça kelimeler içeren bir şiir.
Bence sen anlamadığın için güzel geliyor sana. Atatürk'ün devrimleri sayesinde Türkçe konuşuyoruz, Arapça/Farsça özentisi bir dil değil. Hoş, şu anda da dili İngilizceye çevirmeye özenen çok var ya, neyse...
-
20 Ağustos 2012, 20:19
#6
Khutuck adlı üyeden alıntı
Saçma sapan konuşma.
Adam açık sözlü yapıcak bişi yok
Ahaha "arada giriyorum millete laf sokup çıkıyorum ya"
Bilgi Üniversitesi Motosiklet Kulübü Kurucu üyesi.
Lütfen cevap yazdığınız yorumumu beğenin. Yazdıktan sonra bakmayı unutabiliyorum.
-
20 Ağustos 2012, 21:47
#7
Ne sokup çıkarmış padişaha bee...
-
20 Ağustos 2012, 22:57
#8
güzelmiş
-
20 Ağustos 2012, 23:03
#9
-
20 Ağustos 2012, 23:52
#10
NoMotorNoCry adlı üyeden alıntı
Evet bence de gerçek değil.Sonradan uydurma olduğu belli oluyo.Fakat bu şiiri görünce osmanlıcanın ne kadar şiire yatkın bir dil olduğunu bi kez daha anladım.O eskilerin divan edebiyatı , şiirleri falan çok güzelmiş.Bi de şimdiki türkçemizin şiirlerine bakın.Bi şeye benzemiyo.Osmanlıcadan uzaklaştıkça o güzelim dilimizi kaybetmişiz.Atatürkün bir ermeniye yazdırdığı alfabeyle yeni bir dil oluşturulmaya çalışılmış ama malesef tutmamış.
başta ilk yorumda süppeeeer demişin 2 saat sonra demediğini bırakmamışın anlamadım....
-
21 Ağustos 2012, 00:37
#11
NoMotorNoCry adlı üyeden alıntı
Evet bence de gerçek değil.Sonradan uydurma olduğu belli oluyo.Fakat bu şiiri görünce osmanlıcanın ne kadar şiire yatkın bir dil olduğunu bi kez daha anladım.O eskilerin divan edebiyatı , şiirleri falan çok güzelmiş.Bi de şimdiki türkçemizin şiirlerine bakın.Bi şeye benzemiyo.Osmanlıcadan uzaklaştıkça o güzelim dilimizi kaybetmişiz.Atatürkün bir ermeniye yazdırdığı alfabeyle yeni bir dil oluşturulmaya çalışılmış ama malesef tutmamış.
bu şiir osmanlıcaysa çok süper osmanlıca anlıyorm demektir
-
21 Ağustos 2012, 13:40
#12
Khutuck adlı üyeden alıntı
Saçma sapan konuşma.
Esas Türk dili Yunus Emre'nin dilidir, bugün hala anlaşılır. Yunus'u okursan Türkçenin gücünü anlarsın. Osmanlıca dediğin dil Farsça, Arapça, kısmen İtalyanca, Rumca ve Ermenice, son dönemlerinde ise Fransızca kelimelerin ağırlıkta olduğu bozulmuş bir Türkçedir.
Senin "şiirleri çok güzelmiş" dediğin dil aşağı yukarı şöyle:
Onu I saw geçen, walking karşı kaldırım-ül şerifiden;
Le Monde scheisse derken öptüm dudak-ül nyetinden,
Le havle ve la may the force, gider azm'ü yallah ederinden;
Demedi "selam'un hello" panzerkampfwagenimin yanından geçerken.
Bak bu Türkçe, Almanca, Fransızca, Rusça, Arapça ve Farsça kelimeler içeren bir şiir.
Bence sen anlamadığın için güzel geliyor sana. Atatürk'ün devrimleri sayesinde Türkçe konuşuyoruz, Arapça/Farsça özentisi bir dil değil. Hoş, şu anda da dili İngilizceye çevirmeye özenen çok var ya, neyse...
Şu an kullandığımız Türkçe'de daha mı az yabancı kelime var sanki.Otobüse oturgaçlı götürgeç mi diyoruz , ya da hostese gök götürür konutsal avrat mı diyoruz?Dillerin birbirinden etkilenmesi gayet doğal bişey.Bugün benim elime bi almanca ya da fransızca gazete ver , ben sana en az 100 tane kelimenin anlamını söylüyeyim.Halbuseki ben hayatımda hiç almanca veya fransızca öğrenmedim.Sadece ingilizce öğrendim.Biri start derken diğeri starten diyo.
Şu an alfabemiz bi ermeninin gıçından uydurduğu bi alfabe olmasaydı , arapça olsaydı ben kutsal kitabımı okurken ne dediğini anlıyabilecektim.Şu anki kullandığımız türkçenin gerçek türkçeyle alakası yok.Gerçek türkçeyi merak ediyosan internette bir sürü kaynak var.Bi aç oku bakalım.Bişey anlıyabilecek misin.Atatürk sayesinde gerçek türkçeye kavuşmuşuz.Kocaman bi yalan.Osmanlıca gerçek türkçeye daha yakındı her zaman.Şu anki uyduruk türkçeyle malesef ne şiir yazılabiliyo ne de okunabiliyo.Osmanlıcayı bırak , en eski türkçenin edebiyat eserlerinde bile bi ahenk var.Bir ruh var.Şimdiki uyduruk alfabeyle , uyduruk türkçeyle ne şiiir ne de edebiyat tat vermiyo.Kütük gibi bir dil.
---------- Mesajlar birleştirildi - 12:40 ---------- bir önceki mesaj zamanı 12:29 ----------
canerol adlı üyeden alıntı
başta ilk yorumda süppeeeer demişin 2 saat sonra demediğini bırakmamışın
anlamadım....
Uyduruk da olsa süper.Bunda ne yanlış var
-
21 Ağustos 2012, 14:38
#13
Yunus Emre adlı üyeden alıntı
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni
Aşkın aşıkları öldürür, aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler, külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni
Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni
Yunus'dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni
Bu şiir 1300 yılından kalma, yani 700 yıllık.
Nabi adlı üyeden alıntı
Arus-i kâmı niçün namurade vermezler
Müyesser olsa bile rugüşade vermezler
Ne denlü eyler isen arzıhal-i suz ü güdaz
Nüvişte-i ezlîden ziyade vermezler
Olurdu her kişi maksudu denlü hahişker
Yazık meta-i muradı mezade vermezler
Eder harab ya olmaz mideye vasıl
Bu bezm-i köhnede vezn üzre bade vermezler
Eğerçi sofa-i şatrecdir bu kevn ü fesad
Bakılsa müft sana bir piyade vermezler
Felek senin tutalım destine reh-i fursat
Heman bu denlü cihanı fesade vermezler
Bu köhne metbah-i âlemde kimseye Nabî
Neval-i ayşi dem-i iştihare vermezler
Urfalı Şair Nâbi
Bu şiir ise 1700'lerden kalma, yani 300 yıllık. Hangisi daha Türkçe?
Orta Asya Türkçesi istersen al sana 1300 yıllık Orhun Yazıtları:
Orhun Yazıtları adlı üyeden alıntı
teŋri : yarlıkadukin : üçün : özüm : kuutum : bar : üçün : kagan : olurtum : kagan : olurup : yok : çıgań : bodunug : koop : kuubratdım : çıgań : bodunug : bay : kıltım[71]
Tanrı lütufkâr olduğu için, benim (de) talihim olduğu için, hakan (olarak tahta) oturdum. Tahta oturup yoksul (ve) fakir halkı hep derleyip topladım: Fakir halkı zengin yaptım.[71]
üze kök : teŋri ; asra : yagız : yer : kılıntukda : ekin ara : kişi oglı : kılınmış : kişi : oglınta : üze : eçüm apam : bumın kagan : iştemi kagan : olurmış[71]
Üstte mavi gök altta yağız yer kılındığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış. İnsan oğullarının üzerine atalarım dedelerim Bumın Hakan İştemi Hakan tahta oturmuş.[71]
Üze teŋri basmasar asra yir telinmeser Türk bodun iliŋin törüŋün kim artatı udaçı erti?
Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti?
Bunça törüg kazganıp inim Kül Tigin özi ança kergek boldı. Kaŋım kagan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda kaltı.[73]
Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı.[73]
1300 sene sonra hala bu dili zor da olsa anlıyoruz; arada 50 nesil olmasına rağmen dil hala aynı dil. Hiçbir Avrupa dili bu kadar eski geçmişe sahip değil.
Şu an kullandığımız alfabe bir Ermeninin kıçından uydurduğu bir alfabe değil, aslında 70 yıllık bir sürecin ürünü. Türkçede olan seslerin hepsi Türk alfabesinde var; alfabeyle Yunus Emre'yi yazabiliyorsak alfabenin ne kadar isabetli olduğunu görürüz.
Osmanlı'daki alfabe tartışmaları, resmi olarak 1862'de, zamanın İlim Cemiyeti'nin başkanı ve sonraların Eğitim Bakanı olan Münif Paşa'nın sesli harf bulunmayan ve bitişik yazılan Arap harflerinin eğitimi zorlaştırdığını söylemesiyle başladı. Paşa, ‘huruf-ı munfasıla' denilen, yani bitişik yazılan Osmanlı harflerini değil, ayrı yazılan Latin harflerini savunmakta ve yeni bir alfabenin okumayı kolaylaştıracağını iddia etmekteydi.
Dil devrimi ilk kez Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi dönemin aydınları tarafından ortaya atılmış, Azeri Ahundzáde Mirza Fethali 1863'te İstanbul'a gelerek zamanın sadrazamı Áli Paşa'ya Arap harflerinin ıslahı konusunda bir rapor sunmuş, teklifi ciddiye alınmayınca da Latin karakterlerine benzeyen yeni bir ‘Türk alfabesi' yaratmaya çalışmış fakat bir neticeye ulaşamamıştı.
I. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa tarafından ordu içinde haberleşmeyi kolaylaştırmak için "Huruf-u Munfasıla" adlı Arap harflerinin basitleştirilmiş halini kullanan bir alfabe tekrar denenmiş, bu alfabeden 15 yıl sonra dil devrimi yapılmıştır.
Kaynak
Osmanlı'nın en gelişmiş zamanında bile halkın %90'ından fazlası okuma yazma bilmiyordu, cihan hakimi devlet 700 yılda halkına okumayı öğretemedi. Cumhuriyet ise bu işi 70 senede başardı, bugün halkın %95'inden fazlası okuryazar. Arap alfabesini öğrenmek istiyorsan git öğren, en fazla iki haftanı alır. Arapça öğrenmek istiyorsan o en az 5 yılını alır.
Ha bir de yeni öğrendiğim bir şey, Orhun Alfabesi ile Türk Alfabesi birbirine çok benziyor. Kıyaslamaya şuradan bakabilirsiniz.
-
*Kül Tigin Yazıtı Güney Yüzü
Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda İnci Irmağı (Seyhun) geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar orduları yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş.
*Kül Tigin Yazıtı Doğu Yüzü
Devletin dağılış sebepleri şu şekilde anlatılıyor: 'Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş.'
*Kültigin Yazıtı Kuzey Yüzü
Kül Tigin'in ölümü üzerine Bilge Kağan'ın söyledikleri: 'Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümlü yaratılmış. Öyle düşündüm. Gözümden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum.
*Bilge Kağan Yazıtı Kuzey Yüzü
Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öylece yaklaştırırlar imiş. Tatlı sözlerine, ipekli kumaşlarına aldatıp Türk halk, çok sayıda öldün ! Türk halkı, mutlak öleceksin ! Güneyde Çuğay dağlarına Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk halkı mutlak öleceksin !
*Bilge Kağan Yazıtı Kuzey Yüzü
Türk halkı ! aksisin: acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir doyarsan acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun tükendin. Her ne sözüm varsa ebedi taşa hakkettim. Ona bakarak öğrenin.
*Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü
İkinci Göktürk Hakanlığının kuruluşu şu şekilde anlatılmış: 'Türk Tanrısı ve kutsal yer, su şöyle yapmışlar şüphesiz ki: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı, annem İlbilge Hatun'u göğün tepesinde tutup yukarı kaldırdılar şüphesiz. Babam 17 erle baş kaldırmış. 'baş kaldırıyor' diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehre inmiş, derlenip toplanıp 70 kişi olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babamın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip derlemiş toplanmış. Hepsi 700 kişi olmuşlar.
*Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü
Bilge Kağan babasının seferlerini anlatıyor: 'Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti yasaları koyup vefat etmiş. Babam hakan vefat ettiğinde ben sekiz yaşımda kaldım.
Türk Oğuz beyleri, halkı işitin ! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk halkı senin devletini, yasalarını kim yıkıp bozabilir idi?
*Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü
Babamızın, amcamızın kazandığı halkın adı sanı yok olmasın diye Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım; kardeşim Kül Tigin ile iki şad ile ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım. Halkı besleyip doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay, Tatabı halklarına doğru güneyde de Çin'e doğru 12 sefer ettim, savaştım. Ondan sonra Tanrı öyle buyurduğu için, bahtım, talihim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum. Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım, az halkı çok kıldım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım.
*Tonyukuk Yazıtı Doğu Yüzü
Bilge Tonyukuk ben kendim Çin ilindi kılındım. Türk milleti Çine tabi idi. Türk milleti hanını bulmayıp Çinden ayrıldı, hanlandı. Hanını bırakıp Çine tekrar teslim oldu. Tanrı şöyle demiştir: Han verdim, hanını bırakıp teslim oldun.
*Tonyukuk Yazıtı Doğu Yüzü
Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Fazla olarak Kırgızın kuvvetli kağanı düşmanımız oldu. O üç kağan akıl akıla verip Altun ormanı üstünde buluşalım demiş. Şöyle akıl akıla vermişler: ''Doğuda Türk kağanına karşı ordu sevk edelim. Ona karşı ordu sevk etmezsek, ne zaman bir şey olsa o bizi ne zaman bir şey olsa öldürecektir. Her üçümüz buluşup ordu sevk edelim, tamamen yok edelim'' demiş.
*Tonyukuk Yazıtı Güney Yüzü
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin boğazı tok idi. Düşmanımız etrafta ocak gibi idi, biz ateş gibi idik. İltiriş Kağan bilici olduğu için, cesur olduğu için, Çine karşı on yedi defa savaştı, Kıtaya karşı yedi defa savaştı, Oğuza karşı beş defa savaştı. Onlarda müşaviri, yine bizzat ben idim.
*Tonyukuk Yazıtı Doğu Cephesi
İlteriş Kağan kazanmasa, ve ben kendim kazanmasam, il de millet de yok olacaktı. Kazandığı için, ve kendim kazandığım için il de il oldu, millet de millet oldu. Kendim ihtiyar oldum, kocadım. Herhangi bir yerdeki kağanlı millette böylesi var olsa, ne sıkıntısı mevcut olacakmış ? Türk Bilge Kağanı ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)