http://www.haberturk.com/yasam/haber...ik-omru-kalmis



Çayın 25 yıllık ömrü kalmış
Her 100 Türkün 96'sı gün boyu çay içiyor. Ve çayın ömrü ne yazık ki doluyor. 100 yıllık ömrü olan Türk çayı 75 yılını doldururken, kalan 25 yılın nasıl uzatılacağına dair çare aranıyor
17 Haziran 2012 Pazar, 10:42:59


ELİF KEY / HT PAZAR

Bir fincan acı kahvenin 40 yıl hatırı varmış, bir harf için de aynısı söylenmiş ya, öğreten varsa 40 yıl köleliğe dair... Henüz bir bardak çay için verilecek bir 40 yıl yok, zaten istatistiklere göre çayın da Türkiye’de 25 yıllık ömrü kaldı. Çünkü; ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişinin geçim kaynağı olan çay, iklim değişikliğinin yanı sıra, tarımsal ilaçların ve gübrelerin bilinçsiz kullanımı gibi nedenlerle tehdit altında. Ve işin özeti: Çoğu çiftçi çay bitkisinin ömrünü nasıl uzatacağını bilemediğinden, çaylıklarımız azalıyor. Peki ne yapmalı? Yanıtlarını almak için yaylaya çıkıyoruz. Türkiye’nin en yeşil, yılın 200 günü yağmur alan bölgesi Ayder Yaylası’nda, şansa güneş tepemizde. Yayla serin olur sanırsınız; değil. Buralar böyleyse besbelli memleket yanıyor. İstanbul’dan kalkıp önce Trabzon’a, oradan Rize’ye ve Ayder’e kadar gelmemizin sebebi, harareti alacak bir bardak çayın öyküsünü dinlemek... Unilever, “Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi”yle Türk çayının geleceğini korumak için çıktığı yolun hikâyesini paylaşmak istiyor.

KAÇKARLAR’A KAFES KURULMASIN
Bizimle bu seyahate çıkanlardan biri de Rainforest Alliance (Yağmur Ormanları Birliği) YönetimKurulu Üyesi Kenyalı Annemieke Wijn. Bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan Rainforest Alliance, çevresel etkileri azaltmak, toplumsal ve ekonomik faydaları artırmak üzere, geçimleri toprağa bağlı olan bireyler, topluluklar ve şirketlerle işbirliği yapıyor. Kuruluş, 20 yıldır ormanlar için belirlenen standartlara bakıyor ve sertifika veriyor. Wijn, Kaçkarlar’ın yağmur ormanlarının tamkarşılığı olduğunu anlatırken, Karadeniz’in ormanları ve buradaki nüfusun beraber yaşayabileceği konusunda iyimser... Ben değilim. En azından, Ayder’e bugün bir tabelacı açan köşeyi döner. Zira her yer inşaat. Ama Wijn’e göre, korumak için Kaçkarlar’a kafes kurup kapatmanın anlamı yok. “Hem içinde durup hem korumak mümkün” diyor. Kuruluşun Unilever’le işbirliği 2011’de başlamış ve hedef bu kuruluşunmeşhur kurbağalı sertifikasını almak, ama bunun için hem ekonomik hem sosyal alanlarda projeler geliştirmek gerek... Lipton’cular da çaylıklardaki 150 bin kadına meme, rahimağzı kanseri vs. taraması yapıyor.

Gezinin sonunda çay hasadı var. Dünyanın bazı çay bölgelerinde 12 ayda 20 kez çay hasadı yapılabilirken, bizde hasat 3 kez. Dolayısıyla bu vakitlerden birine denk gelmek büyük şans, zira Çarşamba’yı sel aldımı o sel bazen 1 hafta, bazen 1 ay sürüyor. Elimizde çaymakasları, dikkatle kesiyoruz yaprakları. Çay yaprağı daha kesilirken kokusunu avuçlarınıza veriyor. Yeşil çaylar, kokulu çaylar ve hatta organik çaylar üzerlerine alınmasın ama siyah çayın yaprağı bambaşka kokuyor. Her gün Türkiye’de 100 kişiden 96’sı bir bardak çay içmeden güne başlamıyor. Sırf bu 96 kişi için bir bardak çayın 25 yıl sonra da demlenmesi gerekiyor!

Bu da kopyaladığım haberin linki:http://www.haberturk.com/yasam/haber...ik-omru-kalmis

Konu hakkında detaylı bir bilgim yok,ama kesin forumda işin içinde olan,konudan haberdar olan arkadaşlar vardır.Fikirlerinizi merakla bekliyorum.Biraz önce National Geographic te denk geldim,bu konuya lipton el atmı galiba.Türk şirketleri nerede.Zaten topraklarımın tarım potansiyelinin çok altında verim alıyoruz.İnşallah çayı da kaybetmeyiz.