İdeolojik veya siyasi bir yazı değildir.Sistemi çok güzel ifade etmiş bir yazı,kaliteli bir kalemden.Beğendim ve beğeninize sunmak istedim.
Selamlar...
Allah’a İnanırlar, Memuriyeti Severler!
Ankara üzerine yazdıklarını büyük zevkle okuyoruz diyen bir arkadaşım, bürokratlarını ne zaman yazacaksın Başkentin diye soruyor. Güzel soru. Soru güzel de bürokratı anlatmaya başlayınca insanın nerede duracağını kestirmesi zor.
Çünkü bundan iki sene kadar önce müsteşar muavini olarak bir bakanlığa atanmayı heyecanla bekleyen bir tanıdığa “mevzuat mı üstün, ayet mi?”diye sorduğum da inanın,suskun kalmayı tercih etmişti.“Ne biçim soru kardeşim bu? Sen bana böyle bir soruyu nasıl sorabilirsin?” deyip susturmamıştı beni.İnanın hiçbirşey yapmadı,sadece büyük bir sükûnet içinde karar namesinin yayınlanmasını bekledi.
Neyse,oldu bir kere ve iş başa düştü. Bir-iki kelam edeceğiz. Bürokratların etkinliğini anlamak için odalarına bakmak gerekir en başta. Büyük odalar,televizyon,koltuk gibi ekstraları olan odalar önemli bir devlet bürokratıyla karşılaştığınızı hemence söyleyiverir size.
Bir şekilde 6400 ek göstergeyi kapıyorsunuz işte. Sayılı adamlardan biri oldunuz artık. Bundan sonra ki aşamada ise size nasıl ulaşıldığı çok önemlidir.Telefonla arandığınızda direkt siz çıkıyorsanız,bu hiçde önemli adam olmadığınızı,alelade bir memur olduğunuzu gösterir.Yok,telefonlarınız sekreter tarafından bağlanıyorsa gerçekten büyümüşünüz demektir. Ayrıca arkadaşlarınızı bile sekreterinize bağlatıyorsanız bu büyümenin çok ötesinde bir şeydir.
Geçenlerde kulak misafiri olduğum bir olay…İsmi lazım değil, bir bakanlıkta müsteşar muavini(Devlette 3no’lu görevdir)olarak çalışan bir yönetici,bıyığı yeni terlemiş bir müfettiş adayına aynen şunları söylüyordu:“Müfettişlik askerlik gibidir oğlum,müfettiş üstatlarına saygıda kusur etme,bu senin aleyhine olur.Sen şimdi bir müfettişin yanında çalışacaksın,yanında çalıştığın müfettiş senin herşeyin,ona göre davran.”
Sırada üç sene önce başımdan geçen bir olay var: Kültür Bakanlığı’nda çalışan Genel Müdür Yardımcısı bir arkadaşın koluna girip hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordum ki, bana, “Üstadım, bakanlık koridorlarında bu şekilde yürümemiz doğru değil, dışarıda daha rahat muhabbet etsek olmaz mı?” dedi. Dışarı çıktık sonra. Sonra, “Ya hocam bir gün dışarıda buluşsak da uzun uzun muhabbet etsek daha iyi olmaz mı? Birde bu günlerde işler çok yoğun biliyormusun.” dedi. Bir türlü dışarıya çıkamadık, üç yıl oldu. Vakti yok ama hiç aksatmadan Taraf Gastesi alıyor,uzun uzun,satır satır okuyor,genel müdür yardımcılığı görevini layıkıyla yapmaya devam ediyor.
Onlar ki Allah’a inanırlar,memuriyeti severler!Hiç mutlu oldukları görülmemiştir.Baca gibi dar,karanlık yerlerde çalışırlar.Ama gelin görün ki yürek genişliğinin ne olduğunu çoktan unutmuşlardır.Yüreklerini dayanıklı yada aydınlık tutmak zorunlulukları yoktur.Buna yükümlü saymazlar kendilerini. Başkalarını sevdikleri meçhul,başkaları tarafından pek sevilmedikleri aşikârdır.Bir top A4 herşeyden daha kıymetlidir onlar için.Kalemleri gerçekten de kılıçtan daha keskin,kurşundan daha isabetlidir.Gittikleri lokantada garsonun getirdiği peçeteye yahut yolda yada kazara uğradıkları bir parkta rüzgârın havaya savurduğu bir kâğıda gayri ihtiyarî bir hamleyle paraf yada imza atmaya kalkabilirler.
Bir işin nasıl yapılacağından çok,nasıl yapılmayacağını daha iyi bilirler.Anayasa,kanun,tüzük,yönetmelik,genelge,yö nerge, tebliğ, talimatname vesair bilumum mevzuatı didik didik ederler de, o işin olamayacağını,aksi ileri sürülemez kesinlikte,hemde anında ispat ederler. Tek başlarına karar veremezler.Sürekli toplantıdadırlar.Toplanır,toplanır dağılırlar.Sonra tekrar toplanırlar. İşler her zaman yoğundur.O kadar yoğundur ki,asla asıl işlere yoğunlaşamazlar. Yoğunlaşmaya kalkacak olsalar,birden bir gürleme kopar,sel olup üstünüze yağarlar. Ne verirlerse kendilerinden, ne vermezlerse o da kendilerindendir. Öyle yani.
bekirfuat@yahoo.com