Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax
3. sayfa BirinciBirinci 12345 ... SonuncuSonuncu

[M.T] Kitap Kurtları ve Okurları....

    REKLAM ALANI
  1. #41

    Üyelik
    17 Mayıs 2011
    Tektek yazamam , son dönem hadiseleri üzerine edindiklerim fena ezoterizm ve okültizm'e kaymaya okudukça şaşırmaya başladım.

    Bu meyanda , okuduğum son dönem kitabları ve önerilerim.


    Gılgamış Destanı

    Nuh'un Küresi

    3. Dünya Savaşı

    Gizlenen Dünya Tarihi

    Paganizm 1

    Paganizm 2

    Ben Demiştim

    Anatula - Kayıp Kıtalar, Kara Delikler ve Kuran'daki Bilim

    Peygamber Enok'un Kitabı

    Arşimet'in Elyazmaları ( hayatımda alıpta pişman olduğum tek kitap, vakit kaybı yazarını bulsam söveceğim yüzüne.)

    Bilimin Kapıları Arşimet (üsttekinin aksine çocuklara yönelik olsada daha bilgi içerikli)

    Evanjelizm


    Kitap leşlerim, 200 üzerinde leşim vardır

    [IMG][/IMG]


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #42
    DKN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Ocak 2013
    Alıntı Carbondioxid adlı üyeden alıntı Mesajı göster

    Kitap leşlerim, 200 üzerinde leşim vardır

    http://<a href="http://hizliresim.co...mr.jpg</a></a>
    ooou bende bu çocuğun Türkçesi nasıl bu kadar zenginleşmiş diye düşünüyodum. adam yiyip içip okumuş nolcak. kaç didi gitti bi kitaba

  3. #43

    Üyelik
    17 Mayıs 2011
    Alıntı DKN adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    ooou bende bu çocuğun Türkçesi nasıl bu kadar zenginleşmiş diye düşünüyodum. adam yiyip içip okumuş nolcak. kaç didi gitti bi kitaba
    Eskiden didi yohtu yiğen , dud şurubu ilem hakladım külliyatı , şinciki jojuklar şanssız cıxx yazıık.

  4. #44
    okan kömür - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    10 Ocak 2015
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    honda grom
    Machiavelli-hukumdar siyaset severler icin cok guzel bir kitap

  5. #45
    fz6_fazer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Ağustos 2010
    Şehir
    alanya
    Motosikleti
    ybr 125 esd
    En son Mümin Sekman'nın Kişisel Kurtuluş Savaşınızı Başlatın okudum,sonrada Kesintisiz Öğrenme,okumaya devam ediyorum,son zamanlarda tembellik diz boyu

  6. #46

    Üyelik
    22 Eylül 2016
    Motosikleti
    .
    Ben birinin yaşamını,tavrını,duruşunu,nasıl biri olduğunu,başarı ve yenilgilerini,anlatan biyografi kitaplarına bayılıyorum.

    En son Kod Adı Yeşil'in biyografisini okumuştum.
    Ondan önce de Türkiye'nin ünlü mafyalarının hayatından kesitler anlatan Derin Abiler diye bir kitap okumuştum.

    Ondan önceside ünlü ressam Renaur un hayatını anlatan bir kitap.

    Birini anlatsın yeter
    Merak böyle birşey.

  7. #47

    Üyelik
    17 Aralık 2012
    Şehir
    Ankara
    Kayıp Zamanın İzinde 7 kitap 2 ciltte: Proust, Fransız malı Dostoyevski gibi düşünülebilir. Derinlemesine insan incelemesi. Ama çok daha güçlü ve okuması zevkli betimlemeleri vardır. Karşıdan yanında bir kadın varken yürüyen bir adamın bize doğru bakınca gözünün bir anlık parlamasını veya yürüyüşe çıkmış, güzel bir kadının kıyafetini paragraflar boyunda anlatır, üstelik sıkılmadan okursun. Köpürtülmüş popüler yazarlar gibi değildir, çok ustalıklı bir kalemi var herifin. Henüz yarısına bile gelemedim ama devam ediyorum. 3000 sayfa. Sürükleyici değil ama okuması zevklidir. Sevip sevmeyeceğine karar vermek için önce birinci kitabı ayrı satın almak akıllıca olabilir. Ciltli olanın sayfaları çok ince ve puntolar küçük.

    Galaksinin Otostopçu Rehberi beşibiryerde: Modern masal. Bilim kurgu/fantazi. Douglas Adams'ın tarzını en azından görmüş, tadını almış olmak lazım. Çok iyidir. 5 kitabın bir arada sunulduğu büyük boy ciltli bir versiyonu var. Ama benim tavsiyem önce birinci kitabı alıp deneyin. Eğer beğenirseniz ve bunun gibi 4 kitap daha bitirmek isterseniz ciltli olarak veya tek tek olarak alabilirsiniz. Ama ciltli kitap büyük boy ve kalın olduğu için yanında taşımak zor oluyor. Evrim ve fizik propagandası, insanlık eleştirisi.

    Tanrı Yanılgısı: Richard Dawkins reyizin eseri. Ateist olmaya ikna edecek bir kitap değil de zaten ateist olanlara çerezlik bir okuma gibi. Richard Abi'nin Oxford dersleri başta olmak üzere videoları bile daha dolu dolu.

    Savaş ve Barış, Anna Karenina: Çok çok iyi birer klasiktir. Tolstoy'un en az bir kitabını okumuş olmak lazım. Geniş kocaman bir hikaye anlatır ve zevklidir. Neredeyse her roman gibi insanı anlatır. Savaş ve Barış Anna Karenina'dan daha üstündür ama daha uzundur. Bütün klasikler için geçerli bir çeviri sorunu var. Bilindik büyük yayın evlerinin çevirilerini tercih edin. Diğerleri gerçekten okumaktan soğutur.

    Budala, Suç ve Ceza: Suç ve Ceza daha çok bilinir ama Budala çok daha büyük bir eserdir. İnsanı derinlemesine anlatır. Tolstoy'unki kadar geniş bir hikaye anlatmaz ama insanı çok derinlemesine analiz eder. Kendini cezalandırma ve katarsis teması yaygındır. Bu adamı okumuş olmak, insanı tanımak, insanları tanımak, kendini tanımak için çok önemli bir adımdır.

    Dönüşüm: Kafka'nın meşhur böcekli kısa kitabı. Kapitalizm eleştirisi.

    Kürk Mantolu Madonna: Kahve eşliğinde en çok poz verilen novella (kısa roman). Bir gecede okunabilecek kadar sürükleyicidir.

    1984: Totaliter rejim eleştirisi. Anti-ütopya. Okudukça insanı ezer. Günümüze ışık tutar.

    Hayvan çiftliği: Bir başka totaliter rejim eleştirisi. Daha kolay okunur. Bu da günümüze dair düşündürür.

    Zen ve motosiklet bakım sanatı: Felsefe kitabı. Motosikletle alakası yok. Seni beni aşar. Okuma boşuna.

    Puslu Kıtalar Atlası: İhsan Oktay Anar modern zamanın büyük yazarlarından. Diğer eserleri de güzeldir. Kolay okunur, sürükleyicidir.

    Divan, Aşkın Celladı, Annem ve Hayatın Anlamı, Varoluşçu Psikoterapi: Akademik temelli popüler psikoloji için Irvin Yalom en iyi yazardır.
    orumcekadam bunu beğendi.

  8. #48
    twisten - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Nisan 2009
    Alıntı zaferce adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Kayıp Zamanın İzinde 7 kitap 2 ciltte: Proust, Fransız malı Dostoyevski gibi düşünülebilir. Derinlemesine insan incelemesi. Ama çok daha güçlü ve okuması zevkli betimlemeleri vardır. Karşıdan yanında bir kadın varken yürüyen bir adamın bize doğru bakınca gözünün bir anlık parlamasını veya yürüyüşe çıkmış, güzel bir kadının kıyafetini paragraflar boyunda anlatır, üstelik sıkılmadan okursun. Köpürtülmüş popüler yazarlar gibi değildir, çok ustalıklı bir kalemi var herifin. Henüz yarısına bile gelemedim ama devam ediyorum. 3000 sayfa. Sürükleyici değil ama okuması zevklidir. Sevip sevmeyeceğine karar vermek için önce birinci kitabı ayrı satın almak akıllıca olabilir. Ciltli olanın sayfaları çok ince ve puntolar küçük.

    Galaksinin Otostopçu Rehberi beşibiryerde: Modern masal. Bilim kurgu/fantazi. Douglas Adams'ın tarzını en azından görmüş, tadını almış olmak lazım. Çok iyidir. 5 kitabın bir arada sunulduğu büyük boy ciltli bir versiyonu var. Ama benim tavsiyem önce birinci kitabı alıp deneyin. Eğer beğenirseniz ve bunun gibi 4 kitap daha bitirmek isterseniz ciltli olarak veya tek tek olarak alabilirsiniz. Ama ciltli kitap büyük boy ve kalın olduğu için yanında taşımak zor oluyor. Evrim ve fizik propagandası, insanlık eleştirisi.

    Tanrı Yanılgısı: Richard Dawkins reyizin eseri. Ateist olmaya ikna edecek bir kitap değil de zaten ateist olanlara çerezlik bir okuma gibi. Richard Abi'nin Oxford dersleri başta olmak üzere videoları bile daha dolu dolu.

    Savaş ve Barış, Anna Karenina: Çok çok iyi birer klasiktir. Tolstoy'un en az bir kitabını okumuş olmak lazım. Geniş kocaman bir hikaye anlatır ve zevklidir. Neredeyse her roman gibi insanı anlatır. Savaş ve Barış Anna Karenina'dan daha üstündür ama daha uzundur. Bütün klasikler için geçerli bir çeviri sorunu var. Bilindik büyük yayın evlerinin çevirilerini tercih edin. Diğerleri gerçekten okumaktan soğutur.

    Budala, Suç ve Ceza: Suç ve Ceza daha çok bilinir ama Budala çok daha büyük bir eserdir. İnsanı derinlemesine anlatır. Tolstoy'unki kadar geniş bir hikaye anlatmaz ama insanı çok derinlemesine analiz eder. Kendini cezalandırma ve katarsis teması yaygındır. Bu adamı okumuş olmak, insanı tanımak, insanları tanımak, kendini tanımak için çok önemli bir adımdır.

    Dönüşüm: Kafka'nın meşhur böcekli kısa kitabı. Kapitalizm eleştirisi.

    Kürk Mantolu Madonna: Kahve eşliğinde en çok poz verilen novella (kısa roman). Bir gecede okunabilecek kadar sürükleyicidir.

    1984: Totaliter rejim eleştirisi. Anti-ütopya. Okudukça insanı ezer. Günümüze ışık tutar.

    Hayvan çiftliği: Bir başka totaliter rejim eleştirisi. Daha kolay okunur. Bu da günümüze dair düşündürür.

    Zen ve motosiklet bakım sanatı: Felsefe kitabı. Motosikletle alakası yok. Seni beni aşar. Okuma boşuna.

    Puslu Kıtalar Atlası: İhsan Oktay Anar modern zamanın büyük yazarlarından. Diğer eserleri de güzeldir. Kolay okunur, sürükleyicidir.

    Divan, Aşkın Celladı, Annem ve Hayatın Anlamı, Varoluşçu Psikoterapi: Akademik temelli popüler psikoloji için Irvin Yalom en iyi yazardır.
    Okuduğunuz kitapların birçoğu benim okuduklarım ile örtüşüyor Artı olarak George Orwell' in 1984'üne bu haftabaşı başladım. Gerçekten de dediğiniz gibi günümüzü anlatıyor. Hatta okurken acaba dedim bugün yaşadıklarımız daha önceden planlanmış mı? big brother, düşünce polisi vs... Ve ekranlarda sürekli kötülenen diğer karakter... Korku,endişe, paranoya, kapitalizm, faşizm ve sosyalizm... Tavsiye ederim okumayanlara ...

    Evet bence de Budala Suç ve Ceza'dan daha iyi bir eser. Bir de sefiller(Victor baba) hastasıyım. Karamazof kardeşleri okumak ise bana bi eziyet olmuştu :( Dostoyevski kasıyor beni, Tolstoy daha akıcı geliyor bana ...

    Neyse 1984'ü daha bitiremedim. Evli ve çocuklu olunca bekarken ki kadar hızlı bitiremiyorum :( Bir de hafıza sorunu var. Bir gün ara versem tekrar elime aldığımda kaldığım yerden bir kaç sayfa öncesini tekrar okumak zorunda kalıyorum :( Yaşlandık mı ne
    Amacım bu haftasonu bunu bitirip Hayvan Çiftliğine başlamak ...

  9. #49
    Motosiklet Eğitmeni COQ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Ocak 2008
    Şehir
    France
    Motosikleti
    Honda
    Bütün kitaplarını okuduğum tek yazar Stephan King idi.
    Son türkiye tatilimde Soner Yalçın'ın okumadığım 2 kitabını aldım.
    Onları okuyunca tüm kitaplarını okuduğum ikinci yazar o olacak.
    Sıraya Zülfü Livaneli'yi de koydum.
    Geçtiğimiz gün Konstantin Oteli'ni bitirdim.
    Daha önce Kardeşimin Hikayesi ağzımı açık bırakmıştı.
    Bu adamın yazarlığı, müzisyenliğini geçti bence.
    Sanıyorum okumadığım diğer kitaplarını da alacağım.

    Bu arada Türkiye kitap konusunda cennet.
    Kitaplar neredeyse bedavaya satılıyor.
    Bir dünya kitap aldım geldim beni bir sene idare ederler.

    1984 konusu geçmiş.
    Bu yaz enteresan bir olay oldu.
    Bursa'da bir sahafta 1. baskısını buldum.
    Adam servet istedi bir saat pazarlık yapıp yine bir servet ödeyip aldım.
    Büyük bir hevesle elime aldım ama Türkçe çevirisi pek zevk vermedi.
    Ya da okuyalı uzun yıllar olduğu için ben kelimeleri yerli yerine koyamadım.
    Yine de fransızcasını tekrar okuyacağım.

    Kürk Mantolu Madonna'yı galiba lisede okumuştum.
    Şu bir resimde gördüğü kadının peşine düşen elemanın hikayesiydi değil mi?
    Güzel kitap.

    Şu ara elime Safiye Sultan'ı aldım.
    Henüz ilk bölümü yeni bitirdim.
    Yabancı bir yazar adı aklıma gelmedi.
    İlginç bir kitaba benziyor bitirince yorum yaparım.
    Arkasından Hürrem Sultan'ı okuyacağım.
    İkisini de sahaftan aldım.

    Bu arada beni göçertirse Stephan King göçertecek.
    Adam habire yazıyor.
    Durduramıyoruz.
    Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
    Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)

  10. #50
    Mersin İl Temsilcisi yürekçe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Ağustos 2006
    Şehir
    Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
    Motosikleti
    Cân ile hem cahan, dehr ile hem zaman
    Ben de safahat'a taktim yeniden..
    Tebrizi'nin makalat
    Nostalji takiliyorum

  11. #51

    Üyelik
    20 Aralık 2016
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Gsx-R 1000(gixxer k9)
    Madem kitapçılar toplandı sorularım var...
    Roman ağırlıklı okuyorum ama odaklanamıyorum.
    Okul zamanında da böyleydim.
    Sınavlarda da böyleydim.

    Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum haliyle odaklanamıyorum.

    Tavsiyelere açığım.

  12. #52

    Üyelik
    17 Mayıs 2011
    Alıntı Alonedark93 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Madem kitapçılar toplandı sorularım var...
    Roman ağırlıklı okuyorum ama odaklanamıyorum.
    Okul zamanında da böyleydim.
    Sınavlarda da böyleydim.

    Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum haliyle odaklanamıyorum.

    Tavsiyelere açığım.
    İlgi alanın olan kitaplara yönel (artık neler ise) , bendenizinde okumaya cesaret edemediği yazıt türüdür , haklısın vesselam.

  13. #53

    Üyelik
    17 Aralık 2012
    Şehir
    Ankara
    Alıntı Alonedark93 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    odaklanamıyorum.
    Ben de odaklanamıyorum.

    Odaklanamıyoruz. Ben de sen de o da odaklanmakta güçlük çekiyor. İş için, okul için yapmak zorunda olduğumuz bir işe, okumaya da odaklanamıyoruz; okulda veya başka yerde 40 dakikalık bir konuşmayı takip etmekte de zorlanıyoruz; zevk için okuduğumuz bir metne de odaklanamıyoruz, filme de, 10 dakikalık youtube videosuna da sonuna kadar odaklanamıyoruz. İş olsun diye dolandığımız forumda okuyacağımız yazı ilgimizi çekiyor olsa bile bir kaç yüz kelimeyi, yarım sayfayı geçti mi okumakta zorlanıyoruz. Arada hep bir telefon kontrol etme, forumda yeni bir şey var mı onu kontrol etme, facebook'a bakma veya arada başka bir kısa video izleme hep yapılıyor. Hızlı tüketiyoruz, ilgi gösterebildiğimiz zaman gittikçe kısalıyor. Odaklanmış vaziyette kalabilme süremiz (attention span) sürekli azalıyor. Tüketmeye, yeni şeyler görmeye ve bu yeni şeyleri saniyesinde eskitmeye çok alıştık. Her zaman yeni ve oyalayıcı, dikkatimizi dağıtıcı bir şeyler elimizin altında var. Özellikle telefonlarımız, tabletlerimiz bu konuda çok öne çıkıyorlar. Hiç bir şey olmasa bile saati ve bildirimleri kontrol etmek için elimiz telefona gidiveriyor. Arkadaşımızla aslında ilgimizi çeken bir sohbet yaparken bile bir kaç dakikada bir telefona bakıveriyoruz. İş için de olsa zevk için de verimliliğimiz aslında aynı anda birden çok şeyi yapabileceğimizi sanmakla düşüyor çünkü gerçekte beynimiz aynı anda birden çok şeyi layığıyla yapamıyor. Farklı görevler arasında sürekli gidip geliyor. Bir ona bakıyor, bir buna bakıyor ve her görev değiştirdiğinde uyum sağlaması için biraz zamana ihtiyaç duyuyor. Bu modda gün boyu devam ettiğimizde de gün sonunda görüyoruz ki aslında niyetlendiğimiz işlerin veya zevkli uğraşların hiç birini layığıyla tamamlayamamışız. Odaklanabilme süremizi artırmak için biz özel bir çaba sarf etmedikçe bu iş kötüye gitmeye, biz de verimsizleşmeye devam edeceğiz. Odaklanma süresini artırmak ve başına geçtiğimiz bir şeyde gerçekten yol almak için önerilen bir teknik var: Pomodoro. Bu teknik, bir şeyin başına geçince sadece o şeyle ilgilenmek üzerine kurulu. Saati 25 dakikaya kurup sonra kısa bir mola vermekle başlıyor. Ardından bir 25 daha ve bir kısa mola daha. 3 pomodoro sonrasında ise uzun bir mola. Günde mesela 6 pomodoro yapmak büyük başarı. Başlarken günde toplam çok daha az pomodoro yapmak mümkün. Veya başlarda pomodoro sürelerini 10 veya 15 dakika yapmak da mümkün. Roman okurken saati 15 dakikaya kurup bu süre zarfında telefona bakmamak, başka şeyle ilgilenmemek bir başlangıç olabilir.

    Şuradan biraz daha detaylı bilgi alınabilir: https://www.youtube.com/watch?v=aUPGlxDSrw8
    Şu da İngilizce bir kaynak: https://www.chriswinfield.com/40-pomodoro-workweek/

    Alıntı Alonedark93 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum
    Benim de aklım başka yerlere gidiyor, ben de dalıyorum.

    Fakat belki de aklımızın başka yerlere gitmesine, dalmaya, boş boş pencereden bakmaya ihtiyacımız vardır. Belki de bir odada tek başımıza otururken sıkılıyor olmak gerekli ve doğal bir şeydir. Kaçınmaya gerek yoktur. Belki de zihnimiz aslında ihmal ettiğimiz bazı şeyleri yapmaya cesaretlendiriyordur bizi.

    Türkçe alt yazılı şu videoya bir göz atmayı öneririm: https://www.youtube.com/watch?v=8lz-qrVUecE
    Maalesef Türkçe alt yazısı bulunmayan şu video da hayli açıklayıcı: https://www.youtube.com/watch?v=LDcm6twPEJA

    Bir odada telefonumuzla ilgilenmeden sadece oturuyor olmak veya boş boş pencereden bakıp dalmış gitmiş olmak, bizi kendimizle baş başa bırakır. Korkularımız, endişelerimiz, geçmişimiz, geleceğe dair umutlarımız, planlarımız, kaygılarımız, yaşadıklarımızın bizde uyandırdığı duygular, isteklerimiz, karşılanmamış arzularımızın uyandırdığı yılgınlık, coşkularımız... Bunları anlamak ve irdelemek için sıkıldığımız zamanlar idealdir. Aslında kendimizle baş başayken bu duygulardan ve dolayısıyla kendimizden kaçmak için telefonumuzdaki sosyal ağ uygulamalarını kullanırız. Ama kaçmak yerine kendimizi, duygularımızı anlamaya zaman ayırırsak belki de kendi kendimize kalmak, sıkılmak o kadar da korkutucu olmayan, aslında ihtiyacımız olan ve kendimizi tanımakta bir hayli yol alabiliriz. Hatta tek başına sıkılarak geçirilen sadece kendi içine dönük verimli bir düşünme eyleminin yaratıcılığımıza da iyi geldiği iddia edilir. Yani aslında bir roman okumaya çalışırken hangi düşüncelere dalıyorsak, neleri hatırlıyorsak belki de zihnimizin o olayları değerlendirmeye, duygularımızı daha net anlamaya, daha belirgin plan yapmaya, kendimizi tanımaya ihtiyacı vardır. Ondan böyle dalıp gidiyoruzdur. Dalıp gittiğimiz yerden kaçmadan, verimli bir kendini analiz etme, duyguları belirginleştirme eylemi güzel olabilir. Belki de kafamızda halledeceğimiz bu şeylere layığıyla zaman ayırdıktan sonra romana dönersek daha rahat bir zihinle, daha kolay odaklanabiliriz.

    Sıkılmanın gerekli bir lüks olduğunu ifade eden İngilizce bir yazı: https://www.theguardian.com/books/20...k-and-enjoy-it
    Sıkılmak ile yaratıcılık ilişkisine dair bir başka maalesef İngilizce bir yazı: https://www.wired.com/2017/01/clive-thompson-7/
    Sıkılmak üzerine yukarıdaki iki yazı kadar derin olmasa da güzel bir deneme: http://www.salom.com.tr/haber-79544-sikilmak.html

    ***

    İlber Hoca satın aldığımız kitapların yarısının bizi sarmamasının, devam etmeden bırakmamızın normal olduğunu ifade ediyor. İlgimizi daha çok çekecek kitapları tercih etmek de düşünülebilir.

    ***

    Uzun yazı okuyamamak, odaklanamamak hepimizin sorunu ancak bununla, iki satır yazı okuyamamakla övünmek, tıpkı çok düşünmemekle, cehaletle ve ahlaksızlıkla övünmek gibi son dönemde popüler olan bir davranış biçimi. Forumun değişik başlıklarında karşılaştığım bir durum. Toplum olarak gerçekten de ezilmeyi, sömürülmeyi, köleleştirilmeyi hak ettiğimizin bir göstergesi sanki.
    Alonedark93 bunu beğendi.

  14. #54

    Üyelik
    10 Aralık 2006
    Okuduklarım ya da okumakta olduklarım mevzusuna girersek oradan çıkılmaz, binin üzerinde okumuşum, geçenlerde kütüphaneyi saymaya kalkıştım da . (Gidip gelmeyen de onlarca kitap var, hala üzülürüm onlar için)
    An itibariyle 4 kitabı bir arada okuyorum. Yok övünmüyorum, aslında tek tek okumak daha zevkli, benimki aç gözlülük, eskiden tek tek okurdum son yıllarda cozuttum en az iki kitabı aynı anda okumazsam kesmiyor . Tabii genellikle konuları birbirine benzer ya da birbirini tamamlar kitaplar oluyor bunlar. Nadiren çok alakasız da oluyor. Evde akademik bir şey okurken, vapurda roman ya da çizgi roman okumak gibi.
    Dünya klasiklerinin en önemlilerini okul yıllarımda okumuştum, şimdilerde çizgi romanları çıktıkça onların çizgi romanlarını topluyorum. Hani çocuğumu bunlarla kitaba heveslendirir miyim diyerekten. Son dönemse popüler bilim ağırlıkla gidiyorum ve Carl Sagan külliyatını deviriyorum, bunca zaman nasıl okumamışım diye hayıflansam da neyse ki çoğunu okudum son 1 yılda. Yanına da çocuk gelişiminden, mindfullnes'a, stres'le başa çıkmadan, tarihe, dine, oradan çizgi romana, ütopya ve distopyalara dalıp çıkmalar yapıyorum. Sonum 46 nolu koğuş gibi görünüyor olsa da ben halimden gayet memnunum. Bu arada okumak, merak etmek, sorgulamak ya da derin düşünmek insanı delirtmez, niyetiniz varsa beklemeyin yani.
    Kitap okumak hobi değil bana göre, bir ihtiyaç, hayatın bir parçası, yemek içmek, zıçmak gibi, hatta helada okumak çok zevklidir tavsiye ederim. Ben okumazsam kendimi eksik ve kötü hissedenlerdenim, hatta helada kabızlığa da iyi gelebiliyor okunan şeye göre. Yok bunun bilimsel ispatı yok, totomdan uydurdum.
    Kitap okuma diye bir hobiye de inanmam, çünkü kitap okumak - genellersek okumanın kendisi zaten - ciddi bir iştir ve ihtiyaçtır. Buna alışkınsanız o ihtiyacı, eksikliği hissedersiniz.

    Aşağıya ise buradaki arkadaşları yani motosikletçileri ilgilendirecek kitapları listelediğim blog linkimi atayım:
    http://mymotorcycleexperience.blogsp...t-kitaplg.html

    Detaylara tek tek girersem iş uzar. Okuyoruz işte, okumak lazım, kutsal kitabını bile ana dilinde okuyup anlamayan bir toplumda "niye lazım, gerek yok google var" diyenler çıkacaktır. Ama bunu diyenlerin bazılarını tanıyorum, google'a bile yeterince başvurmayan, başvurduğunda da okumadıkları için neyi arayacaklarını bilmeyen tipler.
    Aslında sadece okumak ve okuduğunu anlamak bile hayatta bir adım öne geçirebiliyor insanı. Bunu yıllar önce rahmetli babamın hastalığı zamanında, iki hastane arasında koştururken, sadece duvarlardaki duyuru ve yönlendirmeleri okuyarak işlerin nasıl kolaylaştığını ve yüzlerce insanın bunu yapmadığı için yanlış sırada saatlerce beklediğini, boşuna kat kat deli danalar gibi dolandığını görerek idrak etmiştim. Halen de herhangi bir devlet dairesinde sık sık fark ederim.
    Okumak sanıldığı gibi pahalı bir şey de değil, ben bunu kabul etmiyorum, bu olsa olsa okumamanın bahanesi olabilir. Kitaplığımdaki dünya klasiklerinin önemli bir kısmını MEB kitabevlerinden öğrenci harçlıklarımla almıştım yıllar önce.

    Neyse, bak okumanın kötü bir yanı var, biraz çeneni düşürebiliyor ve yazarken de işi fazla uzatabiliyorsun, anlatacak çok şeyin oluyor çünkü. haa bak bir de bu forumda bile kim okuyordur kim o kadar okumuyordur anlayabiliyorsun, az buçuk insan sarraflığı yapabiliyor insanda. Yukarıda yazan arkadaşların bazılarının iyi bir okur olduklarını ben önceden tahmin etmiştim mesela, yazdıkları bunu ele veriyordu çünkü.
    Hadi kaçtım ben.

    NOT: Çok okuyan mı çok gezen mi daha çok bilir? sorusu tavuk ve yumurta ikilemi gibi bir şey değildir, zira her ikisini de yapan en güzel insandır.

    ---------- Mesajlar birleştirildi - 20:36 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:17 ----------

    NOT2: Hadi bilhassa gençlere bir kaç tavsiye de bulunayım. Sıralama rastgeledir,önem sırasına göre değildir.
    1 - Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - Carl Sagan (her gencin okuması lazım)
    2 - Yaratıcı aklın sentezi - Server Tanilli (bu kitap lise ve üniversitede, okumaya ciddi olarak başlamış gençler için ilk okunacaklardan biridir bana göre, çünkü nasıl okuyacağınızı anlatıyor esasen)
    3 - (Casusluk seviyorsanız) Şibumi - Trevanian ve devamını yazan Don Winslow'dan Satori tabii ki. Adam nasıl Trevanian gibi yazmış la, dedirtti bana.
    5 - Gazap Üzümleri - John Steinbeck
    6 - Kutsal İsyan - Hasan İzzettin Dinamo (Çok ciltli tek bir roman ama kurtuluş savaşını bu kadar detaylı anlatan başka şaheser yok gibi) Devamı da çok ciltli Kutsal Barış.
    7 - Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı - Robert M. Pirsig. Yazarını geçenlerde kaybettik. Hayatımda iz bırakan kitaplardandır, dikkat motosiklet temalı felsefe kitabıdır, felsefe ile alakanız yoksa beğenmeyebilirsiniz. Finali yürekten vurur.
    8 - Dostoyevskinin tüm eserleri ve bilumum Rus Edebiyatı klasikleri.
    9 - Bertrand Russel - Sorgulayan Denemeler
    10- Yabana Doğru - John Krakauer (In to the wild adlı filmin kitabı ülkemizde de mevcut, film de kitap da müthiştir, gençlere mutlaka tavsiye.
    11 - Oğuz Atay - Tutunamayanlar ve tüm eserleri. "Beyaz Mantolu Adam" hikayesini bulun okuyun, belki internette bile vardır.
    12 - Yerli klasikler sayılabilecek, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri, Sait Faik, Ahmet Hamdi Tanpınar ve pek çok Osmanlı son dönem ve cumhuriyet ilk dönem yazarları.
    Şiir sevenlere mutlaka Nazım, Attila İlhan, Metin Altıok, Necatigil, Ataol Behramoğlu, Edip Cansever Ve tabii ki Can Yücel baba. Daha sayarım da siz bi bunları okuyun hele.

    Bu liste bitmez, bunlar bilhassa ne okuyayım diyen gençlere ve henüz okumamışlara idi.

    Al işte bak gene uzattım, sözde kısa kesecektim.

    Haa bak inanın ya da inanmayın ne olursanız olun ama mutlaka ve mutlaka sağlam, güvenilir bir çevirisinden Türkçe Kuran-ı Kerim. (Hatta bir kaç çeviriden bi kaç kez okunabilir).
    Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'unu da sadeleştirilmiş bir metinden ekleyin listeye derim.

    Şimdi harbi kaçtım işte.
    Carbondioxid bunu beğendi.

  15. #55

    Üyelik
    17 Mayıs 2011
    Alıntı Cloud adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Okuduklar....

    Haa bak inanın ya da inanmayın ne olursanız olun ama mutlaka ve mutlaka sağlam, güvenilir bir çevirisinden Türkçe Kuran-ı Kerim. (Hatta bir kaç çeviriden bi kaç kez okunabilir).


    Kuran-ı Kerim hakkında yazdıklarınıza , bilhassa birkaç ceviriden kısmına katılmakla beraber , "keşke" zamanımız "alimleri>bilenleri>akademisyenleri>bilim insanları" kurulu ile yeniden çevrimi yapılsa..

    Hatta , En'âm 92 gereği , evvelkileri'de okumak isterdim(modern ve anlaşılır versiyonlarını.)

  16. #56

    Üyelik
    10 Aralık 2006
    Alıntı Carbondioxid adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Okudumda ^^

    Kuran-ı Kerim hakkında yazdıklarınıza , bilhassa birkaç ceviriden kısmına katılmakla beraber , "keşke" zamanımız "alimleri>bilenleri>akademisyenleri>bilim insanları" kurulu ile yeniden çevrimi yapılsa..
    Valla ben ilk okuduğumda 5 tane akademisyenin çevirdiği Diyanet yayınlarınınkini okudum, 5 akademisyen bir araya gelmiş bunu mu çevirmiş demiştim. Adeta ciddi okura hakaret eder gibiydi, pek çok yerin altı çizili durur kitaplığımda. Elmalılı Hamdi Yazır'ı tavsiye ederim. Geçen yıl ondan bir kez daha okuduydum.
    Bu arada aynısı Nutuk için de geçerli, Velidedeoğlunun metni fena değildir ama gençler için daha sade metinler olduğunu biliyorum, sanırım geçenlerde yanılmıyorsam İş Bankası yayınlarından Gençler İçin Nutuk diye bir kitap çıktı.
    Benim anlatmak istediğim öyle ya da böyle bildik bir çeviriden mutlaka ana dilde okunmasıdır, çünkü önüne gelenin bilhassa din hakkında o da kuran da var, şu da kuranda var diye atıp tuttuğu bir ortamda okuyunca, bakış açınız değişiyor. Tabii biraz objektif bir okumayı da gerektiriyor bu. Yoksa kim çevirirse çevirsin, bazı insanlar okuyunca şaşırıp kalıyor ve kabullenmek istemiyor bazı şeyleri.
    Neyse bu konuyu uzatmak istemem, herkesin kendini bağlar. Ben sorgulayan, kuşkucu tiplerdenim biraz, bu sebeple kendim araştırıp öğrenmeyi seviyorum ondan tavsiye ettim her ikisini de. Bu topraklarda yaşayan ve kitap okuyan her insanın her ikisini de bir kez olsun vakit ayırıp okuması gerektiğini düşünüyorum. Okumayana zaten diyecek bir şey yok, o ilaç prospektüsünü de okumuyor...
    Selamlar.
    İyi okumalar.

  17. #57

    Üyelik
    20 Aralık 2016
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Gsx-R 1000(gixxer k9)
    Alıntı zaferce adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Ben de odaklanamıyorum.

    Odaklanamıyoruz. Ben de sen de o da odaklanmakta güçlük çekiyor. İş için, okul için yapmak zorunda olduğumuz bir işe, okumaya da odaklanamıyoruz; okulda veya başka yerde 40 dakikalık bir konuşmayı takip etmekte de zorlanıyoruz; zevk için okuduğumuz bir metne de odaklanamıyoruz, filme de, 10 dakikalık youtube videosuna da sonuna kadar odaklanamıyoruz. İş olsun diye dolandığımız forumda okuyacağımız yazı ilgimizi çekiyor olsa bile bir kaç yüz kelimeyi, yarım sayfayı geçti mi okumakta zorlanıyoruz. Arada hep bir telefon kontrol etme, forumda yeni bir şey var mı onu kontrol etme, facebook'a bakma veya arada başka bir kısa video izleme hep yapılıyor. Hızlı tüketiyoruz, ilgi gösterebildiğimiz zaman gittikçe kısalıyor. Odaklanmış vaziyette kalabilme süremiz (attention span) sürekli azalıyor. Tüketmeye, yeni şeyler görmeye ve bu yeni şeyleri saniyesinde eskitmeye çok alıştık. Her zaman yeni ve oyalayıcı, dikkatimizi dağıtıcı bir şeyler elimizin altında var. Özellikle telefonlarımız, tabletlerimiz bu konuda çok öne çıkıyorlar. Hiç bir şey olmasa bile saati ve bildirimleri kontrol etmek için elimiz telefona gidiveriyor. Arkadaşımızla aslında ilgimizi çeken bir sohbet yaparken bile bir kaç dakikada bir telefona bakıveriyoruz. İş için de olsa zevk için de verimliliğimiz aslında aynı anda birden çok şeyi yapabileceğimizi sanmakla düşüyor çünkü gerçekte beynimiz aynı anda birden çok şeyi layığıyla yapamıyor. Farklı görevler arasında sürekli gidip geliyor. Bir ona bakıyor, bir buna bakıyor ve her görev değiştirdiğinde uyum sağlaması için biraz zamana ihtiyaç duyuyor. Bu modda gün boyu devam ettiğimizde de gün sonunda görüyoruz ki aslında niyetlendiğimiz işlerin veya zevkli uğraşların hiç birini layığıyla tamamlayamamışız. Odaklanabilme süremizi artırmak için biz özel bir çaba sarf etmedikçe bu iş kötüye gitmeye, biz de verimsizleşmeye devam edeceğiz. Odaklanma süresini artırmak ve başına geçtiğimiz bir şeyde gerçekten yol almak için önerilen bir teknik var: Pomodoro. Bu teknik, bir şeyin başına geçince sadece o şeyle ilgilenmek üzerine kurulu. Saati 25 dakikaya kurup sonra kısa bir mola vermekle başlıyor. Ardından bir 25 daha ve bir kısa mola daha. 3 pomodoro sonrasında ise uzun bir mola. Günde mesela 6 pomodoro yapmak büyük başarı. Başlarken günde toplam çok daha az pomodoro yapmak mümkün. Veya başlarda pomodoro sürelerini 10 veya 15 dakika yapmak da mümkün. Roman okurken saati 15 dakikaya kurup bu süre zarfında telefona bakmamak, başka şeyle ilgilenmemek bir başlangıç olabilir.

    Şuradan biraz daha detaylı bilgi alınabilir: https://www.youtube.com/watch?v=aUPGlxDSrw8
    Şu da İngilizce bir kaynak: https://www.chriswinfield.com/40-pomodoro-workweek/



    Benim de aklım başka yerlere gidiyor, ben de dalıyorum.

    Fakat belki de aklımızın başka yerlere gitmesine, dalmaya, boş boş pencereden bakmaya ihtiyacımız vardır. Belki de bir odada tek başımıza otururken sıkılıyor olmak gerekli ve doğal bir şeydir. Kaçınmaya gerek yoktur. Belki de zihnimiz aslında ihmal ettiğimiz bazı şeyleri yapmaya cesaretlendiriyordur bizi.

    Türkçe alt yazılı şu videoya bir göz atmayı öneririm: https://www.youtube.com/watch?v=8lz-qrVUecE
    Maalesef Türkçe alt yazısı bulunmayan şu video da hayli açıklayıcı: https://www.youtube.com/watch?v=LDcm6twPEJA

    Bir odada telefonumuzla ilgilenmeden sadece oturuyor olmak veya boş boş pencereden bakıp dalmış gitmiş olmak, bizi kendimizle baş başa bırakır. Korkularımız, endişelerimiz, geçmişimiz, geleceğe dair umutlarımız, planlarımız, kaygılarımız, yaşadıklarımızın bizde uyandırdığı duygular, isteklerimiz, karşılanmamış arzularımızın uyandırdığı yılgınlık, coşkularımız... Bunları anlamak ve irdelemek için sıkıldığımız zamanlar idealdir. Aslında kendimizle baş başayken bu duygulardan ve dolayısıyla kendimizden kaçmak için telefonumuzdaki sosyal ağ uygulamalarını kullanırız. Ama kaçmak yerine kendimizi, duygularımızı anlamaya zaman ayırırsak belki de kendi kendimize kalmak, sıkılmak o kadar da korkutucu olmayan, aslında ihtiyacımız olan ve kendimizi tanımakta bir hayli yol alabiliriz. Hatta tek başına sıkılarak geçirilen sadece kendi içine dönük verimli bir düşünme eyleminin yaratıcılığımıza da iyi geldiği iddia edilir. Yani aslında bir roman okumaya çalışırken hangi düşüncelere dalıyorsak, neleri hatırlıyorsak belki de zihnimizin o olayları değerlendirmeye, duygularımızı daha net anlamaya, daha belirgin plan yapmaya, kendimizi tanımaya ihtiyacı vardır. Ondan böyle dalıp gidiyoruzdur. Dalıp gittiğimiz yerden kaçmadan, verimli bir kendini analiz etme, duyguları belirginleştirme eylemi güzel olabilir. Belki de kafamızda halledeceğimiz bu şeylere layığıyla zaman ayırdıktan sonra romana dönersek daha rahat bir zihinle, daha kolay odaklanabiliriz.

    Sıkılmanın gerekli bir lüks olduğunu ifade eden İngilizce bir yazı: https://www.theguardian.com/books/20...k-and-enjoy-it
    Sıkılmak ile yaratıcılık ilişkisine dair bir başka maalesef İngilizce bir yazı: https://www.wired.com/2017/01/clive-thompson-7/
    Sıkılmak üzerine yukarıdaki iki yazı kadar derin olmasa da güzel bir deneme: http://www.salom.com.tr/haber-79544-sikilmak.html

    ***

    İlber Hoca satın aldığımız kitapların yarısının bizi sarmamasının, devam etmeden bırakmamızın normal olduğunu ifade ediyor. İlgimizi daha çok çekecek kitapları tercih etmek de düşünülebilir.

    ***

    Uzun yazı okuyamamak, odaklanamamak hepimizin sorunu ancak bununla, iki satır yazı okuyamamakla övünmek, tıpkı çok düşünmemekle, cehaletle ve ahlaksızlıkla övünmek gibi son dönemde popüler olan bir davranış biçimi. Forumun değişik başlıklarında karşılaştığım bir durum. Toplum olarak gerçekten de ezilmeyi, sömürülmeyi, köleleştirilmeyi hak ettiğimizin bir göstergesi sanki.
    Zahmet edip yorumladığınız için teşekkür ederim.
    Sonuna kadar okudum, hatta daldım aklım başka yerlere gitti tekrar okudum.

    Dediklerinize harfiyen katılıyorum ama bu sıkıntıyı atlatamıyorum benimle mezara kadar girecek gibi hissediyorum. Bunun teknolojiyle alakalı olduğunu düşünmüyorum.
    Sosyal medya kullanmıyorum hatta karşı biriyim.
    Okul hayatımda da bu böyle devam etti.
    Hayatımda adam gibi sorularını okuyup girdiğim tek sınav ehliyet sınavıdır ne kadar komik olsada gerçek bu.

    Dün kitabı 25.sayfada bırakmışım az önce elime aldım 20. sayfadan başladım sanki ilk defa okuyorum gibi.

    Aile içi sıkıntılar ve yaşadığımız tramvalar bu konuda başı çekiyor gibi.

    2014 Eylül ayında bu dalma yüzünden odaklanma sorunu yüzünden e-5 de duran kamyona arkadan 65-70 km hızla vurmuş biriyim. Ve aynı şekilde geçtiğimiz aralık ayında aynı vaka yüzünden kaza yapıp ayağımı kırmıştım.

    Yani sorun hep aynı ama önüne geçemiyoruz.

  18. #58
    Mersin İl Temsilcisi yürekçe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Ağustos 2006
    Şehir
    Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
    Motosikleti
    Cân ile hem cahan, dehr ile hem zaman
    Sahsen, cocugumu okusun istemem.
    Kahvehanelere gidemiyoon, arkadas sohbetlerindeki kari kiz pozisyonlari seni acmiyor, tu kaka felsefe yapma muamelesi goruyorsun...
    Kitaplarin demlik alti olarak goruldugu ulkede, kitap okuyanlarin hali belli...
    Hele hele yazmaya kalktin mi!... sanki dunyadaki yazarlar gokten inmis! Sen bunu yazmis olamazsin bakislari, imalari... neyse; simdi biri gelip ukalalik yapma demeden susayim...
    Haaa; evet, eskiden ukalaydim, oysa simdi harikayim ;)
    Alonedark93 bunu beğendi.

  19. #59

    Üyelik
    17 Aralık 2012
    Şehir
    Ankara
    Kitabın yeri bizim evde de mühim.







    Carbondioxid ve Kübra006 bunu beğendiler.

  20. #60
    Mersin İl Temsilcisi yürekçe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Ağustos 2006
    Şehir
    Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
    Motosikleti
    Cân ile hem cahan, dehr ile hem zaman
    @zaferce hocam, kitapliginiz, benimkiletin ki gibi eklerden biri gibi.
    Direk zemine ve sifir basiyor. En ufak bir su baskini( badima geldi maalesef boru eki patlamis evde yokken ) halinde alt raftakiler telef olur ve tabani da curur. Bir hirdavatcidan 4 ayak 16 vida ile ucuz ve basitce yerden 10cm kadar yukseltilebilir. Ben kilitli tekerlekler taktim bazilarina, kimisi de duz ayak.. nacizane dost fikridir
    zaferce bunu beğendi.


3. sayfa BirinciBirinci 12345 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler