Bleach bir live action,manga ve anime'den uyarlanan bir film yani.Çoğu kişinin anlamaması normal herifler bam diye konuya girmiş ben de izlediğimde "siz naptınız oglum"gibi bir tepki verdim.Animesi tam 366 bölüm onun devamını manga'dan okumanız gerekiyor.NOT:bi 6 tane de filmi var.10 sene önce izlemeye başlamıştım Benim favori animelerimden'dir .
paylaştım mı bilemiyorum, zaten çok olmadı herhal izleyeli
atmosferi çok hoşuma gitti, arada açar izlerim tekrardan
sword of the stranger
TERMINATOR DARK FATE
Orjinal seri'den sonra yapılan sacma filmlerinden sonra gayet başarılı buldum.
Terminatör 3 olarak ele alabiliriz bunu, zaten 1-2'nin devamı niteliğinde cekilip o b.ktan filmleri yok saymış.
Sarah ablamızı özlemişiz onu fark ettim, özellikle yapay zekanın duygu / merhamet geliştirebileceğini bu sefer hissettirmeye değil direk öğretmeye calısmışlar.
Ara ara "ne alaka" dediğimiz sahneler olsa bile diğer terminatör filmleriyle kıyasladıgımızda son derece başarılı .
7,5 / 10
Zaten ichigo’nun kastığı eğitim ve dk başı kan bağlarından gelen boost’lar ile utanmasa Yamamoto amcayı parmağı ile indirecek birşey olacak. Fakat hollow yarısı gibi dövüşmeyi bir türlü öğrenemedi. Zangetsu’yu pervane gibi çeviren ve doğaçlama saldıran süper hollow dövüş tarzı nerede, saçma sapan getsuga tenshou sallayan reel yarısı nerede...
coq
pedro almodovar iyidir. hable con ella - (konuş onunla) oldukça güzel bir filmdir, skin i live in ise oldukça değişik bir filmdi.
acı ve zaferi henüz seyretmedim. iyi yorumlar var, bu sene iyi yorumlar alan filmlerden beğenmediklerim de oldu, banderas çok tuttuğum bir karakter değil.
yeni terminatör filmi ise açıkçası benim açımdan bir facia oldu.
ilk filmlerin "ilk" olmasından gelen çarpıcı etkilerinden sonra alışkanlık hissi ya da buna benzer sebeplerin yanında ellerindeki maddi ve teknolojik imkanları, kurgu ile birleştirememeleri gibi sebepler var.
arada 1917 filmini seyrettim,
beklentilerimin oldukça altında çıktı.
üçüncü şahıs fps tarzı dışında ayırt edici fazla özelliği yok.
hikayenin, savaş karşıtı, kült bir film çıkarma potansiyelini, geleneksel alman düşmanlığı ile öldürmüşler.
savaşın anlamsızlığı üzerine çok fazla gönderme yok, sadece doğa, hayvanlar, siviller, şehirler üzerindeki yıkıcı etkisine değinilmiş.
tarantinonun filmini henüz seyretmedim,
seyrettiklerim içerisinde;
oscar adayım "parasite".
the lighthouse filmini es geçen akademi, gidip jokeri parlatırsa şaşırmam.
Dark Waters
2016 yılında new york times gazetesinde yer alan "The Lawyer Who Became DuPont's Worst Nightmare" isimli makaleden yola çıkılarak yapılan film, şirket savunması yapan bir avukatlık bürosu çalışanı robert bilott'un dupont firması ile olan savaşını anlatıyor.
film aşırı derecede çarpıcı, zira "hayali karakterler" olan şirketlerin nasıl insanın üzerinde olduğuna dair oldukça çarpıcı tespitler ve gerçekler barındırıyor.
büyük annesinin köylüsü olan wilbur tennant isimli redneckin kendisine gelmesi ile başlayan serüven yıllar boyu sürüyor. devletten daha kuvvetli olan firma ile çarpışma oldukça çetin geçiyor.
film, genel anlamda sıradan.
mark ruffalo, döktürmüş diyemeyeceğim, zira elemanın film boyunca yaptıkları tamamen irade savaşı, bunu da çok net yansıtamamış, tek film yerine iki tane olması gerekiyor gibi görünüyor.
dupont, insanları ve çevreyi kirleten bir firma. bu zararı daha çarpıcı şekilde ortaya koymaktan kaçınmışlar, sanki film firması da tırsarak girmiş olaya.
"woman at war" filminde doğa oldukça güzel tasvir edilmesine rağmen bu filmde aynı tadı bulamıyoruz.
tim robbins'in toplantıdaki tiradı ise oldukça güzel idi. filmdeki zencilerin konumlandırılması da biraz hatalı geldi.
bunların yanında filmin, anlattığı ise bildiğimiz ve fakat sırtımızı döndüğümüz bir gerçeği önümüze getiriyor.
şirketlerin hırsları, teknolojinin getirdikleri ve bedelleri.
yavaş gitmesine rağmen sıkmadan, gerilimi düşürmeyen bir film.
bu konuyu çekmek dahi oldukça cesaret istiyor.
ülkemizde de benzer bir filmin altın madenleri konusunda çekilmesini isterim.
can't be worried about that shit. life goes on man.
Hunt For Gollum
LOTR Fan ı arkadaşların cektiği bir çok filmden birisi.
Aragorn'un yüzünklerin efendisi filminde gösterilmeyen bir kısmında Gandalf'ın onu Gollum'u aramaya yollamasını konu ediyor.
Bizim tiktok videoları aklıma geldi, elalem ne yapıyor biz neler yapıyoruz.
Fan yapımı olarak düşünüp izlediğinizde hoş bir film, bunu düşünmezseniz ciddi anlamda vasat.
Puan vermiyorum fan yapımı olduğu için.
Ek olarak; born of hope diye bir fan filmi daha var. Aragorn reisin doğuşu.
Once Upon a Time ...in Hollywood
herhangi bir film için oldukça güzel, bir tarantino filmi için oldukça zayıf.
kıyas kriteri ise külliyatında yer alan diğer filmler.
caprio ve pitt ise inanılmazdı.
Lucky
Harry Dean Stanton, bir çok filmde yan karakter olarak görmeye alışık olduğumuz bir oyuncu. sanırım 200 civarı filmde yer almış, alien, green mile ve tabi ki paris teksas.
filmde, basit bir çöl kasabasında yaşayan, rutini devam ettiren, bir anlamda son anı bekleyen bir karakteri canlandırıyor.
sıradan bir insan, basit bir hayat.
filmdeki diğer karakterler, özellikle david lynch'in canlandırdığı howard karakteri oldukça ilgi çekicidir.
Lucky ve çevresinin ölüm, yaşam, gündelik hayat üzerine diyalogları oldukça öz ve zekice, oyunculuk anlamında ise stanton neyin nasıl yapılacağını, o yaşına rağmen öğretiyor.
egemen sinema olarak hollywood çetesinin geldiği nokta itibari ile böyle karakterlerin ve yeteneklerin harcanmış olmasının hüznü oldukça ağır.
Paris, Texas
oldukça yavaş ve derin bir film.
aldığı övgüleri sonuna kadar hak ediyor.
fazla irdelemeyeceğim.
çok değişik duygulara giriftar etti.
can't be worried about that shit. life goes on man.
şurada kısaca fikirlerimi belirttiğim ve oldukça beğendiğim parasite filmi oscar töreninden eli dolu ayrıldı.
film ekibini tekrar tebrik ederek saygılarımı sunuyorum.
oscar alanlardan ise;
açıkçası brad pitt'den ziyade joe pesci'nin almasını isterdim.
laura dern ise sadece yazılan repliği güzel okumasından mütevellit (...even god isn't there) ödülü aldı gibi duruyor.
jojo rabit'in ödül alması da güzel oldu. oldukça eğlenceli bir film.
en iyi erkek oyuncuda favorim caprio idi.
sinematografi ödülünün the lighthouse'da olmasını isterdim, 3 şahıs video oyunu kılıklı 1917 olmamış.
can't be worried about that shit. life goes on man.
Jojo Rabbit
Bir akıl hastanesine gidip oradaki delilere bana bir film yazın desem muhtemelen bu film ortaya çıkardı.
Tek kelimeyle mükemmel!
Film başladığında ne oluyo yahu çoluk çocuk nazicilik mi oynuyor bunu mu seyredeceğiz diye biraz gerildik ama el bombasının patlamasıyla işler değişti.
2. dünya savaşını anlatan bir sürü film izledik. Hatta artık nazi-yahudi filmleri izlemiyorum bile diyebilirim o kadar sıktı artık.
Ama bu film bambaşka olmuş.
Gitmeye karar vermemin sebebi televizyonda çok reklamının dönmesi oldu.
Dur bi foto daha koyayım.
Şimdi burda bu fotolara bakarken anlamsız gelecek ama seyredince anlayacaksınız.
Başroldeki çocuk resmen döktürmüş. Arkadaşı rolünde toraman bir çocuk var o da çok iyi.
Sam Rockwell her zamanki gibi muhteşem.
Rebel Wilson'a bayıldım. Karakteri giymiş resmen.
Acaip sayko hareketler ve diyaloglarla dolu ama asla komedi filmi diyemeyeceğimiz, insanın bir yerlerini acıtan harika bir film olmuş.
Sırada 1917 ve parazit var.
Onları da seyredersem bu yılki heykellere aday olan filmlerin tamamını seyretmiş olacağım sanırım.
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
Bu konu ne güzel olmuş. Yazan arkadaşlara teşekkür ederim.
Hemen torrentle indirmeye başladım bir kaç film. Akşam akadar inmiş olur. Eve gidince ne izlesem diye buraya bakarım artık.
bumblebee
Filmden beklentisi yüksek olan yokmuştur elbette, bu nedenle "cok kötüydü" demeye gerek yok.
Cıtır bir film tadında, bumblebee kardeşimizin maceraları.
Marvel coklu evren olayları ve solo film cekme fantazisi gibi olmuş biraz, "ulan herkes yapıyor bizde solo film yapmalıyız" demişler.
pizza kola yaparken izlenebilir, çıtır film.
4 / 10
O değil de bunblebee ns200'e benziyor
oscar almasına sevindiğim filmlerden bir tanesidir.
çocuk, inanılmaz.
sırıtan tek kişi, Scarlett Johansson . bu kadını bir türlü sevemedim. muhtemelen kendi hatası, potansiyelini eğlence sinemasında kullanmış olması, ağır filmlerdeki rolünü seyircilere kabul ettirmekte zorluk çektiriyor. (marriage story)
filmi bitirmedim, yarıda bıraktım, geniş zamanda oğlanla beraber seyredeceğim.
bu aralar aki kaurismaki filmlerine dadandım,
ingmar bergman serisisinden sonra ancak bu şekilde oluyor.
dün seyrettiğim Toivon tuolla puolen - The Other Side of Hope, suriyeli bir göçmenin finlandiyada yaşadıkları üzerinden gidiyor.
kendi stili var, bir anlamda yeşilçamın filmlerini andırıyor, bizimkilerin replikleri daha üstün.
bir kibar feyzo'yu bu adam yapmış olsaydı, çok farklı yerlerde olurdu.
ne'se.
arndiol
21 bridges, sana uyar.
can't be worried about that shit. life goes on man.
1917
Beğenmedim!
Hikaye çok zayıf.
Bir sürü mantık hatası var.
Fakat nasıl bi çekim yapmışlarsa bir ara ben siperden bakıyorum, esas oğlan önümden geçiyor zannettim.
Filmi gömmek istemiyorum çünkü gerçekten harika çekilmiş sahneler var.
Fakat film bana en ufak bir duygu yansıtmadı.
Buna merakta dahil.
Fakat görüntü, çekim resimler harika.
Başroldeki çocuğu tanımıyorum o yüzden oyunculuğu için pek bir şey söylemek istemem ama bu filmde vasat.
Sinema bir görsel şölendir diyenlerdenseniz film hakkını veriyor.
Ama bir bütündür diyenlerdenseniz ortanın biraz üstü bir film.
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
TO THE BONE
anoreksi hastalığından muzdarip başrolümüz birkaç tedavi merkezi deneyip sonuncu da kalabilmiştir.
Yemek yemeyen, yediğini kusan, kalorisini sayan, romantik yemeğe cıkıp yemeği yiyip agzından cıkaran Ellen ablamızı filmin odak noktası olarak alabiliriz.
Kemoterapi sürecini önemseyen birisi olarak anoreksik ablayı "kemo görüyor" olarak garsona söyleyip sonrada gülüştükleri noktadan sonra filme gıcık olmaya başladım.
Olay değil durum hikayesi olan film Keanu abimiz için izlenebilir.
Finali de bi o kadar sacma, yarım ve boştur.
Cogu kişi sevdi bu filmi ama yok hocam ben sevemedim.
2.5 / 10
Şu an bu konu içerisinde 7 kullanıcı var. (0 üye ve 7 misafir)