Fi tarihinde bir memlekette, kabiliyete ve yeteneğe çok önem veren bir padişah varmış. Öyle ki, herkesten çok farklı bir özelliğe sahip, kabiliyeti olan herkes, padişahın huzuruna çıkar, bu yeteneğini ortaya koyar ve hediyeler alırmış. Bir gün huzura garip hüneri olan biri gelmiş.
- “Padişahım, ben, yirmi tane iğneyi arka arkaya dizdikten sonra, elimdeki ipi bir atarım, bu iğnelerin deliğinden bir kerede geçiririm” demiş.
Huzurda bulunanların hepsi, kulaklarıyla duyduklarına inanamamışlar. Adam, yirmi tane iğneyi dizmiş, almış eline ipliği, belli bir uzaklıktan fırlattığı gibi tüm iğne deliklerinden bir kerede geçirmiş.
Padişah;
- Aferin sana demiş ve hazineci başına emir vermiş;
- Bu adama, on kese altın verin.
Arkasından da askerlerine dönmüş;
- Bu adama yirmi değnek vurun da aklı başına gelsin.
Adam şaşırmış, "Padişahım, hediyeyi anladık da, sopa ne oluyor?".
Padişah;
- Bu hüner acayip bir hüner. Hiç kimsenin böyle bir şey yapması mümkün değil. Ama, sen böyle bir şeyi yapabilmek için kim bilir kaç sene boyunca uğraştın, didindin. Senin vaktin bu kadar değersiz mi? Bu çabayı, bu uğraşı insanlara faydalı olacak daha güzel bir yetenek edinmek için neden göstermedin? Hünerine on kese altın veriyorum. Boşa geçirdiğin zamanlar için de yirmi sopa attırıyorum ki, aklın başına gelsin"