Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax

Abbasin yolculugunda son bolum 5

    REKLAM ALANI
  1. #1
    n61l - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Ağustos 2008
    Şehir
    Fiyordlar
    Motosikleti
    jawa 638
    Dorduncu bolum

    hazarda isleyen yolculu feribotlarin tamami azebaycan'a aitti. esasen yuk tasima maksatli degerlendirilen bu gemilerde yolcularsa yuklerin aksesuarlari olarak goruluyor. oysa zamaninda, oldukca yolculari da hesaba katan bir sekilde imal edilmisler. fakat bu unsurlar her anlamda artik kuflenmeye terk edilmis.

    bunlara bir ornek oyun salonu:



    ama yine de gemiler. motorlu tasitlar arasinda cok ozel bir "ruha" sahip olanlardan. ve bu yolcu odakli olmama ona farkli bir tat katiyor.



    bes de hareket edecegi soylenen geminin ertesi gun kalkmasi yolculuk suresiyle ilgili soylenen 18 saatin de oldukca iyimser bir tahmin olabilecegi suphesini yaratsa da yataktan kalkip guverteye ciktigimda baku karsimizda uzaniyordu.

    baku aciklari:



    azerbaycana giris diger ulkelerden biraz farkli oldu. vize alirken sadece neden ermenistana gittigim sorulup, turistik cevabiyla sorunsuz vizeyi almis olmama ragmen. giriste herkesin geldiginde onunu ilikledigi siyah bir mersedesi beklemek gerekti. makinadaki 528 resme tek tek bakildi. basili olanlardan arasindaki tum ermenistan resimleri ali kondu.

    gecenin bir vakti, cok kalabalik guzel isiklandirilmis luks arabalarin cirit attigi baku sokaklarina aktik:



    mekerzde bir yemek yiyip, ayakustu oyalandim. azerbeycani turkiyedeyken pek merak ettigimi soyleyemem. hatta azerilerle ilgili de pek olumlu fikirlere sahip degildim. fakat cesitli ulkelerde karsilastigim insanlar bu anlayisi olumsuzlamisti. dolayisiyla azerbaycan azarilerinin nasil oldudunu otekilerden farkli olup olmadiklarini merak ediyordum. tum azerbaycani goz onunde bulundurursak otekilere nazaran daha urkek ve yilgin buldum bunlari.

    bir gece bakude kalip ertesi gun yola ciktim.

    gece gence istikametinde ilerlerken motor tek silindire dustu. neymis cift silindir motor surmek iyimis cunku biri cortlayinca oburuyle yavasda olsa devam edebiliyoruz. ne o oyle "tek kollu boksor" gibi tek silindirmis peh peh. solda kohne bir benzinlige girdim. ben atesleme ayarinin bozulup sag bujinin yaglandigini dusunurken. bujiyi soktugumde kafanin erimis oldugunu gordum -oha- o silindirin platininin vidasida gevsekti. efruzlari irandan ne olur ne olmaz diye yanima almis, aktau'da motor calismayinca karburator temizligiyle birlikte bujileri de bunlarla yenilemistim. atesleme ayarini yapip tekrar eski bujileri taktim. boylece bu turun neredeyse tamamini bi cift bujiyle tamamlamis olacaktim. (bi ... git yaa)

    sabah hava saguktu:



    televizyondaki gunluk fal, "herseyi ozumun kudretiyle basaracigimi" soyluyordu. dolayisiyla cepteki motoru yukelemeyi kabul etmis otobus firmasinin karti onemini yitirdi. tek kritik nokta gurcustanda gori civariydi. motoru karton feyringle donattim. ayaklara sambiryalden kilif yapildi. on tekerim 3.50 yari arazi arka 3.25 asfaltti. karla karsilasirsak bunlar da yer degistirecekti.

    gurcustanda bayildigim otobus duraklarinin guzel bir ornegi yol kenarindaydi. bu sefer usenmeyip geri dondum.





    basit ve dolaysiz olmasinin yani sira "elegant" bir anlatim. tabi bunlarda "sakat" bir taraf da var. o da sovyetlerin herseye oldugu gibi sanata da islevsel yaklasip onu "cifte kosmasi". "halk icin sanat"? herhangi bir seyin ozunu baska bir seyle yerdegistirmek, onu "salindiran" olduren bir seydir. fakat artik ona islevi buyuran cerceve artik yok. dolayisiyla artik o "kendi halinde". bu yaraticiligi kendi halinde gorebildigimiz icin sevinelim, fakat o idealin batisi adina da uzulelim. hani yanlis da anlasilmasin dedigim, ben gominist de degilim. hatta icindeki bazi sey pek yalan ve iki yuzlu gelir "proleterya diktatorlugu" mesela. ote yandan eger samimilerse "proleteryaya" yaslanarak is yapmak da baslibasina acayip bi sey. adam olsalardi amele olmazlardir

    ogleden sonra siniri gecip, aksamustu tiflise vardim.





    hava karardiginda goriyi gecip, geceledim.

    buralarda hava biraz daha sogudu ama yol temiz.



    kutaisi yoresinde hava ilk bahara dondu alttaki feyringleri cope attim.

    ve gun batarken sarp'a yaklasmistim:




    iki gece karadeniz kiyisinda uyuyup ankaraya vardim.


    uyari: efendim, kalbi olanlar, hemoroidi olanlar, alkolluler, ne olur ne olmaz diye pesinen poposunu pudralayip motora binen sert motorcular (pisik olduktan sonra pudrayalan icin problem yok), sahip oldugu icerik ne olursa olsun motosiklet gibi "kafadan tahtasi eksik" bir seye binip efendilik narasi atanlar -madem efendisin niye nara atiyon?-, beslenme cantasina haslanmis yumurta koymayan kutup kasifleri -ogretmen kokuyo diyodu be abi aliskanlik iste, "iyi de beslenme cantasi niye?", e derli toplu oluyor...- mini etek giyip sonra kimse bakmadigi halde cekistiren hanim kizlar -ben kendimi boyle seviyorum, deluganli ol "ya sev ya terk et"-, "ilericiler"-"gericiler" ve goministler size tavsiyem okumamanizdir. ha yok illa okuyacam diyorsaniz da siz bilirsiniz.

    le sonuc:

    "ruhani meslekler" gibi bulasikcilik mesela baskalarinin "pisligini" temizlersin, tabagi catali tekrar "ortaya" cikarirsin. yol-culuk, yola koyulmak da boyle "ruhani" bir tarafa sahipti. keza yasamak da bir hayati "katetmek"tir. dolayisiyla maddi bir pratik olarak yolculuk da ruhsal yolculugumuzda bir rihtim olabilirdi. heryerde ve seyde vardir boyle "izler" limanlarin ayrilmayi, motosikletlerin gitmeye vaadetmesi gibi. o yuzden ben oyle yada boyle bu yol-culuga motosikletle dusmusum. gelgelelim bunlarin hepsi dedigim gibi bir ihtimal icerir fakat onu garanti altina alamaz. o ihtimalin birer cagrisi, "ayakizleri" vardir onlarda. takip edecekler icin. gelgelelim onu "duymak" icin aranmak da yersizdir. onun "sevdigi" yerlerde "beklemek" belki en faydalisidir.

    dolayisiyla maddi pratikler esansiyel-ozsel yurumenin, yol-da olmanin, ayrilmalarin gitmelerin ve varislarin sadece rihtimlaridir. orada bir kere "yolcu" olabilirsek ne mutlu. ve hergun pesinden kosulacak bir hedef de degildir bu cunku artik heryerde "bizimledir". -salliyor da olabilirim-

    su kanatli semblun yorumuna donelim. demistik ki gunesi yukseltecek kanatlara can verecek olan acik sozluluktur. sevgiyle iligli kisimda bunun bir siradan sevgi mesaji olmadigini soyledigimiz gibi bu acik sozluluk hikayesinin de mesela buyuklerin soyledigi "aman cocuuuum sakin yalan soyleme" gibi siradan bir mesaj olmadigini da soylemek lazim. cunku bu isin harici tarafidir. olsa iyi olur ama baska bir seyle kiyasla onemsizdir. o, esas, olmazsa olmaz olan bu acikcaligin kendi-sine donuk olmasidir. buna kendisinin icinde barinmak diyelim, bir butunluk hali. bunun olmama haline de salinma. salinan insanlarin ve onlarin meydana getridigi topluluklarin sinirsistemlerinin ortak ozelligi, esansiyel yalancilik ve iki yuzluluktur. ne insanlar ne de mesela onlarin meydana getirdigi devlet gercek ideallere ve tehditlere sahip degildir. ideal diye sarildiklari seyler, salinirken ceplerine tikabasa doldurmaya calistiklari ve merhametine sigindiklari tilsimlaridir, isterler ama neden istediklerini bilmezler. ne kacindiklari ne de sarildiklari hakikidir. ve o, salinmakta olan, kendi-siyle olan rabitasini yitirmis olmak dolayisiyla bu "gercek-disiligin" tabi kaynagidir. yalandan gercek dogar mi? elma agacinin armut verdigi nerede gorulmustur baco?

    peki problem nedir? bu hayat da oyle yada boyle bir tokluk yaratmiyor mu "mide"de? buna da iki cevap verilebilir.

    1. midede tokluk oluyor, fakat "yiyecek" sahte oldugundan. mide dolu olsa da aclik devam ediyor. yedikce daha yiyesi geliyor herkesin, -bunye ac cunku- ve tabi piyasada arz talep dengesi de arz aleyhine bozulurken sonusuz bir donguye giriyor. bu durum sahte mal fiyatlarinda asiri bir yukselisi de beraberinde getiriyor. hem sahte hem pahali rezalete gel! siskin mideli fakat zayif bunyeli egosu karincalanan salinan bir tip egemen oluyor, normal kabul edilegeliyor. dilenen tek sey siskin bir midenin verdigi huzurla uyumak. biraz cc buyutsem aradigimi bulur muyum acaba? ohhhh dunya varmisss tabi yine hatirlatayim, ne kucuk cc ne buyuk yine hic bir seyi kendi basina kazandirip kaybettirmez ve garanti altina alamaz. hakikatin isigi orciye vurmussa katilmamak caiz degildir

    2. Rabitasizlik ve salinma, ozsel sahtelik, insanin maddi olmayan tarafi icin yokluk durumudur. maddi olandan daha acikli bir yok olma hali(buna artik tanik olmaya tahamul edemeyen birisi mesela soyle demis: "hatanin" neresinden donulse kardir...). cunku yasarken olmussundur. ustelik ayiptir da yasiyomus "taklidi" yapmak . birkere gelinen su dunyada yasamak varken olume gomulmek ustelik bunu sozde kendince yasiyor olmak adina yapmak ne acikli ve komiktir. kabuklugun hazin kaderi diyelim buna da.

    cal baco cranberries'den zombi'yi cal



    butun insanlarin dogasinda baskin bir ortaklik bulunur mu?

    kaybolsa da "evin yolu"nu bulmaya en yatkin tabiat kedininki midir?

    eger oyleyse kopeklerin, kuslarin, farelerin ve boceklerin hali nicedir?

    viyetnamliyi altin kafese koysak yine de miyami miyami der mi?

    organik natural insan nasil yetistirilir?

    bunlarin kismen cevabi olsa da "kismen" olduklari icin yazmiyorum.

    ama ne bliyim ilk "uzun" yolculuguma 5-6 yasladirndayken cikmistim. dikmenden asagi ayranciya -dagdan inmisim-. kucuk adimlarla bir gun surdugu icin bizimkiler polise haber vermisler bizim bebe kayboldu diye. bir yasindan biraz kucukken kusadasinda tanidik olmayan birisi kucaklamis beni, geri verdiginde aglayip tekrar onu istemisim. tabi bunu ben hatirlamiyorum, tum yonleriyle ogrenmem askerlik sonrasina denk gelir. bunlar gibi baska cocukluk anilarim da var artik ilginc olabilecek.

    efendim adamin biri zamaninda "bildigim bir sey varsa hic bir sey bilmedigimdir" demis emege saygi ama iddali bir soz en azindan bir sey biliyorum diyor. oysa ben bunu da demiyorum. biliyo olabilirim de olmayabilirim de onu da bilmiyorum :D dolayisiyla tespitler baglaminda yazdiklarimin dogru yada yanlis oldugu konusunda bir iddiam varolmadigi oldugu da yoktur. ben ne mutlu ve ne yazik ki sizin cogunuz gibi cok bilen ve kesin cevaplari olan bir akilli bidik degilim. mesela ilk okulun ilk gunu herkes anneleri gidince aglamisti. ben de neden agliyolarki diyerek bakmistim onlara. aradan bir ay gecti annem okula geldi bu sefer o giderken beni de gotur diye aglamistim. o ilk gun aglayan herkes bu sefer bana bakip gulmustu. cunku onlar artik buyumus bense cocuktum. ve boylece "unuttular" ilk gun "sebepsiz yere" aglamis olmanin alinlarindaki utancini.

    kezban ve bir arkadasiyla sihhiyede yuruyoruz. isimler hakkinda konusuyorum. bu tartisma da yine ilk okul yillarina gider -yapma muhterem biz de muslumaniz-. bir gun kizlar kirmizi erkekler mavi kapla kaplayacak defterlerini denmisti. tuafima gitmisti boyle bir ayrim. eve donunce bununla baslayan konusma, neden bazi isimlerin erkeklere bazilarinin kizlara konuldugu sorusuyla bitmisti. farkli bir baglamda konusuyordum o gun, kezbanin arkadasi, bunun daha once bir baskasi tarafindan yapildigini suclarcasina soylemisti, "seni hirsiz". ve bak sen su aptalin yaptigina "terecilere" tere satiyor! kacilin ey ahaliiii. bir baskasina email adresimi veriyordum bilencan@..... adresi gorunce bir yuzu bulandi, ki bu arkadas beni hos karsilayan birisiydi. ruhu sad olsun diye soyledim:"soy adim o soy adim".



    ne desek ki?

    yerinde duramaz abdulcenap

    dursa bi turlu kiprasa bir baska

    one atilir sirtindaki bulabildigi her firsatta

    "ben buradayim" der "abdulcenap"

    rahat vermez o'na cirkin uzuvlariyla uzanir dunyasina

    sen der "abdulcenap" sen "busun" BEN.

    ne yapsa nerelere donse?

    afrikadaki aclara yardim etse?

    yoksa isirip cirmalayacagi birilerini mi bulsa?

    sirtindakinin basini oksayacak, onu zirlamaktan ali koyacak.

    bitmek bilmez o'nun ezelden gelen izdirabi

    hep bi kosusturma, aranma ve tirmalama

    biraksa debelenmeyi abdulcenap,

    ve bi cesaret! donup baksa

    orada belki baska bir sey bulacak: yeni dogan gunahsiz saf bebek

    huzurla ve sevgiyle kucakla onu ve ozu-gur birak

    sen de buyu be artik, abdulcenap.




    SON
    "yorgunum cok yorgun"


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    teocan94 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    25 Eylül 2011
    Şehir
    Konya
    Hocam Senin Tüm Konularını İlgiyle Okuyorum. İlerde İmkanlarım El Verirse Bende Yapmayı Düşünüyorum Bu Tarz Bir Ülkeler Arası Tur
    İnsanın Ruhu Özgür Olunca Böyle Güzel Şeyler Çıkıyor Ortaya Helal Olsun Yürekli Adamsın...

  3. #3
    GaCCaLL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Haziran 2009
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    KTM 1190-DR 350-Joyride 200-BMW R26-Jawa 250
    Okuyanlar var abi ama yazanlar niye bu kadar az sence? Belkide doğruluğun su götürmez gerçekciliğinden dolayı yazılmıyor birşey, karalanmıyor...belkide saçma geliyor herkeze ama söyleceğim bir tek şey yazacak birşey bulunamaması..... Sadece bu...
    Kendi adıma, özlemişiz gırgır şamata yapmayı seninle muhabbetin dibine vurmayı hoşgeldin, iyiki gittin, iyiki geldin diyebiliyorum sadece...
    ANGARAJ

  4. #4
    safakk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Mayıs 2011
    Şehir
    İstanbul
    çok çok güzel tekerinize sağlık ilk bölümden şimdiye kadar baştan sona takip ettim ve gerek anlatımınız olsun gerek fotoğraflarınız olsun harika allah herkese nasip etsin böyle güzel geziler yapmayı ufukunu açmayı... Tekrardan tebrik ediyorum

  5. #5
    binbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Nisan 2011
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    yamaha tdm 900 A
    çoğu zaman elimizden gelenler içimizden gelenlerden daha az. bu orantısızlığın acısını daima yaşayacağız sanırım.
    olmak istediğimiz yer ile olduğumuz yer arasındaki farkın dayanılmaz baskısını kıran; bir başkasının o yerde olduğunu görmek, bir başkasının hayalinizi gerçekleştirdiğini bilmek; hele de o duygu derinliği ile hakkını vererek bunu yaptığını görmek oldukça rahatlatıcı oluyor, mutluluk veriyor…
    başından sonuna kadar harika bir gezi ve raporu.. fotoğraflar ve anlatım hayal gücüne daha fazla yer bırakıyor.. aynı zamanda, yazınız etkisinde hayatı; çağımızın dayattığı, hayatımız sandığımız hayatı sorgulamamak elde değil..
    böylesi güzel ve efsanevi bir geziyi bizimle paylaştığınız için tekrar tekrar teşekkürler...
    temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.

  6. #6
    cezerye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    31 Mart 2006
    Şehir
    Melbourne, AU
    Motosikleti
    Hyosung gt250 (vardi)
    Ne guzel gezdik biz de seninle... Aklina-ayagina saglik
    Shocking Blue'yu da playlist'ime ekledim Okuyorduk; keske bir bahane bulup hep yazsan
    Saygilar..
    Wanna see my Bannnnnnnkai?!?!!!

  7. #7
    remzi_39 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    17 Kasım 2009
    Şehir
    büyük bir köy
    Motosikleti
    Var
    Baktim baktim baktim..
    Ayip yahu...
    Insan bukadar gezermi hic????
    Agzim acik kaldi yemin ederim...
    Tek kelime ile harikasin...
    Hayatin icin bir saniyeni harca.
    Hayatini bir saniye icin harcama.

  8. #8

    Üyelik
    22 Temmuz 2009
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    xciting250i
    gezi yazın çok güzeldi teşekkürler. yaptığın gezinin atmosferini bize yaşattın.bence bu atmosferin katmanları, gidilen yerler ve gidilen motordan başlıyıp hayatla ilgili düşüncelerinle son buluyor ayrıca hayattaki toklukla ilgili yazdığın bölüm çok güzeldi

  9. #9
    Kocaeli İl Temsilcisi piyanist_irf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    29 Mart 2011
    Şehir
    kocaeli- karamürsel
    Motosikleti
    kawasakı versys,honda wın-go
    Yazdiklarinizin yarisini okuyamadan gozumdeki rahatsizliktan dolayi.maleseg devam edemedim ): dun gozume bir anlik dalginligim sonucu el motorundan (avuc taslam) kizgin capak firladi genelde. tedbirli davranirim ama olacak iste

    ancak sulanmayan diger gozumle okuyabildigim kadar benim hayalimdeki geziyi yapmissiniz. tekerinize ve sagliginiza zeval vermesin allah. cok guzel bor gezi olmus ..

    ama boylesine guzel bir gezi birkac cumle.ile kisitli kalamaz benim icin. gozum duzelsin. asil yorumum o zaman gelecek
    | ▌▌| ▌▌▌| ▌▌| ▌▌▌| ▌▌| ▌▌▌|
    |_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_|_| http://www.irfmotor.com/

  10. #10
    YÖRÜK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Temmuz 2008
    Şehir
    ANTALYA
    Motosikleti
    BMW R1200 GS
    kesinlikle çok ama çok tebrik ederim.gezi raporunuzun tüm bölümlerini soluksuz okuyarak sizi ilgi ve merakla takip ettim..geçmiş olsun,iyi istirahatler diliyorum..ve yenilerini de bekliyoruz biraz soluklanın da tekdir edilecek bir işi başardınız.tebrikler..
    SÖZ KONUSU VATAN İSE GERİSİ TEFERRUATTIR!!!

  11. #11
    mete_han - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Ağustos 2005
    Şehir
    4.LEVENT & SERENGETI
    Motosikleti
    Melmeket Uşak/Manisa.2020 NC 750 X DCT/2015 CBF150
    eline ayağına sağlık yav...nası akıyor konu ve fotolar...zaman durmuş gibi...
    Gerçekler acıdır/Metehandro acıtır//Pinokyo/BMX/Star103/Cobra105/Dt125/İnnova125/Lıberty200/Ybr125/CBF150/PCX/Activa/Inazuma/NC700S/750S/750 X/750SDCT
    (1992/2020) Köftestar&Pandastar&Banstar

  12. #12
    n61l - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Ağustos 2008
    Şehir
    Fiyordlar
    Motosikleti
    jawa 638
    bu yaziyi 2.5 ay kadar once yazmis ama internete yuklememistim



    hersey, suyun dokulmesi gibiydi. bizim ismiyle cagirdigimizin "dile gelmesi" icin her bir an'in kendisini az-sonrasi'nda yitirmek "pahasina" bir sonraki an'a el ve can vermesiydi. oyle ya bu olmasa su nasil dokule gelir ve orada tekrar tekrar da denesek her seferinde essiz bir sekil alarak bicimlenirdi. bir dalganin denizde yol alisi gibi. her bir an olusu devr alir ve bir sonrakine tasir. orada sonsuzluk dile gelir. o halde kiyiya vuran nedir? bicim, deniz yine oradadir ve daglardan esecek ruzgari "bekler". biz insanca soyle deriz. "yeni bir motor aldim", "bu gun suraya gittim", "cok mutluyum/mutsuzum", oysa bunu yaparken aslinda "kan govdeyi goturur" her seyi oyle basitlestirmis, olup bitenin kendiceligini oyle kirpmisizdirki iste ancak buna "insanca" diyebiliriz. ama bu bir duyumsayan-benlik olarak dunyayi deneyimleyebilmenin gundelik imkani ve bedelidir. oysa sen orda oyle o seyi isimlendirir ve ayirdedip, geriye kalan herseyi disarda birakirken. otekilerin ona "el verenlerin" hatri kalir. cunku evrenin ilk hareketi aldigi gunden beri bir sonraki icin kendisini "tuketen" o'nu olduran tum "kucuk sevimli" anlarin sonucudur o. ve olmazsa olmaz bicimde onlarin aldigi bicimle yani bu olageliyor olmanin ozgun nasilsa oylesiligiyle, bu olusla belirlenmistir. ve sen bir anda silip attin hepsini o butun "kucuk parcacik"lari. bunu su domino taslariyla yapilan resim oyununa benzetebiliriz. her bir domino tasi kendisini bir otekine "devrederek" sonunda resmi tamamlar. ihtiyac duyulan bir "tasarim" ve ilk harekettir. bu yuzden bizim "olmak" dedigimiz -hatta "olmak yada olmamak"- hem dikey -evrenin ilk hareketi aldigi andan itibaren olup biten her sey- hem de yatay o anda onunla birlikte olup biten diger tum "olmak"larin aldigi ozgun bicimle baglanmistir. bizim bu olus dediklerimiz, sadece anlarin silsilesi icinde "yakaladiklarimiz" duzenliliklerdir, "topaklanmis anlar" -insancaya yatkin olan ve onu var kilan-.

    bu dikey ve yatay iliskiden ne sonuclar cikar?

    birinci olarak butun bu insanca coklugun aslinda/gercekte "insanca olmayan" bir butunluk-teklik oldugu

    ikinci olarak her an'in ve onlarin el verdigi "topaklarin" essiz bir "zorunlulukla" belirlenmis oldugu,

    ucuncu olarak tum bu belirlenmislige ragmen onun icinde "dalgalanan" hic bir seyin "az sonrayi" bilemeyecegi ve uzerinde oyle yada boyle bir hakimiyet kuramayacagi.

    tabi bundan bir suru baska sonuc da cikartilabilir.


    ote taraftan her anda boylesine "belirlenmis" oldugumuzu soyledigimde millet isyan bayragini cekecektir. "oha! olumumuz bile bize ait degil". buna evvela soyle cevap veririm: "seni mulkiyetci ac, isbirlikci!"

    belirlenmislikten bahsederken iki "deger" verdik, dikey ve yatay. bir de ucuncu deger ister olus. diger ikisine "can verecek", ona "derinligini " katacak, eger bu olmasaydi, ne olmak ne de olmamak uzerine konusabilirdik. hatta buna iliskin ne bir duyum ne de fikir olabilirdi. olusu mantiksal olarak kurgulamak dahi soz konusu olmayacakti. cunku mantik da olmayacakti, ve "bize" ait ne varsa. dolayisiyla bu ucuncu sey insanca olusun "olmazsa olmazidir". onsuz insanca olus mantiksal olarak "mutlak" bir yokluktur. nedir bu?:

    insanin anlama yetenegi!

    ne diyoruz buna turkcede: anlamak fiilinin koku "an"dan an-lak. ne guzel ust uste geldi dimi bu iki "an"! boylece de an-lak'in (yalamaktan yalak gibi dusunun bunu ) mumkun kildigi irade dedigimiz seyin, bu belirlenmislik icinde ne gibi bir "gorevle" olageldigini de aciklamanin sirasi geldi: olusunu, tabiatini, kendinden gelen derinlik icinde an-lamak! cunku o esasen budur. hayat cok renga-renk gozukse de. kisi adini koysa da koymasa da yakin yada uzak oldugu, icra "edebildigi" yada "edemedigi" budur.


    kisi tabiatina iliskin kavrayis ve onunla temas olmadigi surece, daha once de soylemisitim: "olmak yada olmamak" probleminde olmamak saflarinda yer alinir. cunku "an-lamiyor"sundur. neyi? hakikati! olusa katilirsin, ama bir dere yada tas gibi. iste ancak bu kadar iraden vardir. tasidigin tabiyatla -olanakla- karsilastirildiginda halin, eger boyle gelip gidersen ebedi yokluktur. hic var olmayan birisi nasil olur? bu halin hic de ise yaramaz degildir elbet. sen uyurken bu halde. boklu derelerinde ne ruhlar bogulur, taslarinin altinda ne yurekler ezilir.

    iste bu, insanoglunun yeryuzundeki "tatsiz" yazgisidir. hem en agir ve yorucu hemde en hafif ve dinc. bunu bilerek/bilmeyerek ve buna ragmen/bununla yasamak/yuvarlanmak...

    "an" her halde iki anlamiyla da tabiat'a acilan "arka kapi"dir. oradan girildi mi bir ucurumun ucunda gogun altinda uzanan derin ve engin denize bakarken bulabiliriz kendimizi, alacakaranlikta.

    peki nedir bu karsimda duran ey!

    SON-SUZ-LUK.

    gorebildigim, duyabildigim ve icime cekebildigim kadar

    o'ndaki ben...


    herneyse, bana tesekkur edilmis, tesekkur edecek bir sey var midir?. belki vardir?. neye tesekkur edildi yada neyden esirgendi. "efsanevi" bir sey var miydi hakketen?

    derelerin ve taslarin boyle bol, derelerin oyle taskin taslarin boyle dengesiz oldugu bir yorede elbet yasamak icin, atletlikte ustalik lazim! eh bu da biraz yordu beni. tesekkur edilen bu atletik performansim miydi? yok yahu ordaki erdemlerimizden "ele gecirebildiklerinizi" pek desteklediginizi zannetmiyorum, sonra neden bizden "adam" cikmiyor diye debelenin. su boklarla da ne yapsam? tezek olur mu bunlardan? yoksa meraklilarina mi biraksam? eh onlar bunu sever, hem yapar hem de yer!

    su insanat bahcesinde, su tam tamlarin hic susmadigi su ciglik cigliga yapilan doymak bilmez solende.

    artik bu islerde susmak taraftariyim. turkiye zaten ozel bir mecra, belki pek cok yerden daha duskun insanlar renkli boncuklar ve fala. hem sen degil miydin zaten magranda kadininin gonlunu okuzun kopardigin kafasindan akan kanla alan.

    o halde daha ne dememi beklersin?

    ne hakkinda konusayim daha?

    boklu derelerin ve yuvarlanan taslarin hikayesi hakkinda?

    buyuk cogunlugunuzun agzina almaktan keyif aldigi tek sey, bosluk ve yokluk.

    oysa onu ne kadar dolu dolu heyecanla ve keyifle agzindan savurmustun: medeniyet ah!

    kendi zindanini kendisi yapan adam.


    aaaa efendim olurmu amaaaaaa, geriye mi gidelim yaniiiiiii?


    iste ne yazik ki yon bulmayi da bilmiyoruz galiba. eger oyleyse senin ne "ilerin" ne de "gerin" hakikidir. halbuki ilke basittir. eger kaybolmussan. kayboldugun noktaya geri doneceksin. ve tekrar deneyeceksin yolunu bulmaya. ama sorun su ki sen kayboldugunun da farkinda degilsin. hala farkinda degilsin sirtinda tasidigin konusan cesedin. onu sen oldurdun ve o senin lanetin. (tabi "ben"im de)

    renkli boncuklarini biriktir sen ve en mahrem yerinde sakla. afacan ve kiymetbilir hirsiz maymunlar misali.

    bunu yazdiktan sonra bir adim daha ileri attik, ucunda bulundugumuz yerden. "iyi insanlarla" bir duvar koyduk aramiza. fakat duvarlarin arkasindaki "iyi insanlar" bu sefer beni anlamaya calisti. yanilmiyorsam, 3. hafta sonunda "enforme" oldular . boylece orada olmama bir turlu akil erdiremeyince turettikleri 2-3 senaryoyu rafa kaldirip, yeni fikre sarildilar. ve ben herseye ragmen suskunlugumu koruyunca 1. ay sonunda. bu sefer dogal olarak sahip olmadigim huzursuzluk, yapay olarak elde edildi. hani bu kadar "belden asagi"lik hic tahmin edebilecegim bir sey de degildi. dayanmasi guc sebepsiz hizla ivmelenen bir huzursuzluk. neyseki sigara icmeyince ivmesi kesildi ve yaklasik 45dk sonunda yine sebepsiz bir mutluluk patlamasiyla sona erdi. ote yandan bunu yaparken "iyi insanlarla" eklemlenebilmek icin firsat kollayan "kotu adamlari" ikna etme argumani da cok ilgincti. her neyse tekrar susup susmayacagimin belli olacagi gune bir hafta kala butun yeme isini biraktim. tabi bu surecte karincalanan beyinler de bosdurmadi. ilk dort gun sadece su, oteki gunlerse oruca halel getirmeyecek miktarda kesme seker, hazir corba yada ufak kahvaltiliklardan yedim.

    oncesindeki gezgin sekiz ay boyunca farkli etniklerden farkli insanlarla tanismistim. ve hepsi de misafirperver ve guleryuzluydu. o halde "kotu insanlar" nerede diye sormustum. cunku bunlar gerek kendi aralarinda gerekse de turklerle problemleri olan milletlerdi. yani hepsi boyle guleryuzlu ve "iyi"yken nasil olur da bir birlerine korkunc seyler yapabiliyorlardi -tabi turkler de dahil-? bunun cevabini soyle vermistik: her anlamiyla catisma, insan icin en saf/katiksiz turnusol kagidi. catisirken insanlarin ne mal olduklari ortaya cikiyordu.

    tabi sonrasinda oyle "insan"/"insanlar"la karsilastik ki insan agzi oldugundan utanir. o yuzden belki de susmak en iyisi cunku onlari gorunce kisi kendisine de yabancilasabiliyor. zaten her yaziyi "bu son" duygusuyla yaziyorum ama hayat yine de bizi sasirtiyor. dolayisiyla yazacak bir seyler turuyor.

    2.5'ayin sonunda tekrar eve donduk ama, eslik etmesi gereken mutluluk duygusunu bir yerlerde yitirmistik. o zaman da cekip yorgani kafaya "Allah rahatlik versin" dedik. ama vermedi! balkona ciktik "temiz hava almaya" orada da babam sarildi kollarima, herhalde "patronun" benimle isi bitmemisti daha! eve en yakin hastanede yuzundeki gulumsemeyi gizlemeye calisan hemsireyle karsilandik!

    oyle yada boyle banttan banta sekerek gecti aylarim.

    adetim degildir ama simdi bazi alintilar yapacagim. adetim degildir cunku kimsenin adina yaslanmaya ihtiyac hissetmem. degildir cunku, kimseye vakif oldugum iddasinda degilimdir. degildir cunku ben siradan anlamiyla bir "bilimci" degilimdir. degildir cunku hayat kavgamda tek basima durmayi tercih ederim. degildir cunku onlarin adlarini "bos yere" anmaktan sakinirim. ha kimisini de sevmedigimden anmak istemem. kimisini de henuz "okumamisligimdan". yine anmayacagim merak eden kendisi bulsun! yada belki de ben kotu adam'imdir da adlarini suistimal etmekten cekinirim. boyleyse de nasil bir "kotu adam"liktir bu denir ya... tabi akillilari kandirmaya calisan bir sarlatan da olabilirim. ama bu da kendi icinde celiskili bir ifade olur. dogruya akillilikla kandirilmak nasil ayni tumcede bir araya gelir? ama anlasilan o ki zaten onlardan birisi anildi ve belki de istemeyerek de olsa o bana isaret edildi. belki de boyle oldu... tabi ben belki de cok acemiyim onun hakkinda yani forumdaki bazi cengaver arkadaslar gibi "soyle soyle demisti, ama bu su su anlama gelir" ahkam kesmeyecegim. boyle iddiali bilgiclikleri ilgililerine birakiyorum.

    adimlarimiz sokaklarinda pek issiz cinlar. ve gece yataklarindayken, gunes dogmadan cok once birinin gectigini isitseler, kendi kendilerine soracaklardir: nereye gider bu hirsiz (diye)?
    karanliktir gece. karanliktir yollari ...'un
    ...cunku gece yurumeye alisikti ve uyuyan herseyin yuzune bakmayi severdi.
    insan turlu turlu uyandirilir uykusundan. evet hos bir sey de degildir. velhasil her seyin de bir bedeli vardir. beni ilk uyandiran yanlari korkuluklu bir yatakta uyurken ustume dogan dolunayin isigiydi. kocaman ve cok parlak.

    ...seni dar gonulleriyle cok dusunurler....
    sen onlara yumusak davranirken dahi, kendilerini horgordugunu sanirlar; ve senin iyiligini gizli kotuluklerle oderler.
    bir de soyle bir foto cekmisim iranda.



    ip ustunde uyuyan bir canbaz ve onun hakkinda konusan yuzu boyali cigirtkan. yukaridaki alintilari yaptigim kitapta da benzer bir hikaye var. bazi yonlerden farkli olsa da. ama bu fotonun cekilme hikayesi yani fotoyu ceken benin ve fotodaki tum unsurlarin oraya gelme ve o sekli alma ve o seklin benim tarafimdan fotograflanmasi dahasi canbaz hikayesini kitabin yazari tarafindan islenmesi ve tum bunlar arasida ortaya cikan uyum... ne kadar da kucuk ihtimalin gerceklesmesi diyecegim ama bu da dusuk ihtimalligin hafife alinmasi olacaktir. hatta kalabaligi sevmedigim icin ordan bir an once uzaklasmak isteyip hepi topu 1-2 dk orada kaldigim da dusunulurse. hersey bir taraftan gayet tesaduf ote taraftan da degil...



    oyle yada boyle...
    nadrov bunu beğendi.
    "yorgunum cok yorgun"

  13. #13
    binbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Nisan 2011
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    yamaha tdm 900 A
    şöyle arada bir dönüp okumak gerekiyor. iyi de oluyor..
    mutluluğu ve yaşama gücünü günlük hayattaki duygulanımlarda bulamayıp, hayatın küçük girinti çıkıntılarına sığmadığını; büyük hedeflere, büyük mücadelelere ihtiyaç duyduğunu hisseder herkes.. sanırım çok az kişinin cesareti isteği kadar güçlü oluyor..
    temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.

  14. #14
    jackonbir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Mayıs 2011
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    beat-cbf150-apache-cbf150-NC700-XMAX-DJANGO-ACTIVA
    öyle şeyler görür ki uzaklara giden biri,
    gerçeklik sandığı şeylerden çok uzaktır.
    yurdunda anlattığında sonra bunları,
    çoğunlukla yalancıya çıkar adı.
    dikkafalı halk inanmaz ona,
    görmemişse, açıkça hissetmemişse.
    tahmin ederim ki, toylar da,
    şarkıma pek inanmayacaktır.

    hermann hesse
    harley is making love with davidson

  15. #15
    binbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Nisan 2011
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    yamaha tdm 900 A
    ara sıra gelir okurum ben.
    buyrun buyrun, çekinmeyin..
    temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.

  16. #16
    GaCCaLL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Haziran 2009
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    KTM 1190-DR 350-Joyride 200-BMW R26-Jawa 250
    Özledik kendisini görüşmüyoruz aylardır,
    bizim huysuz ihtiyarla ara ara görüşürmüş ama bize vakıf olmadı birtürlü..
    ANGARAJ


Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)