Aksamustu, yarin git, dileklerine karsi, yarin’in da bu gunden bir faki olmayacak diyerek, vedalasip, iran’in en heyecan verici yerlerinden bazilarinin bulundugu bolgeye dogru gaz actik. Shiraz’I gectigimde artik gun batmisti. Gece yolculuklarinda, etrafi goremesek de degisik bir uh hali oluyor, sakin ve dingin. Ozellikle de gun dogumunu yolda karsilamayi seviyom. Tabi bu yolda, gecen bir kamyondan bi litrelik pet sise firlattilar ama olsun :/ yeri gelmisken, iranda yasadigim bir baska ilginc olaydan bahsedeyim, su farin bozuk oldugu gecenin sabahi ilerdeki tesislerden yiyecek alip, bu is icin yapilmis sadirvanimsi konaklama zimbirtilarinin bulundugu yan tarafa gecip, 6-7 tane bu sekilde kucuk yapi var. ufak bir cati, dort tarafi acik. Kimsenin bulunmadigi yanyada 3 tane bos yapinin bulundugu tarafa gecip birisinin onune durdum. Motordan inip oturmaya hazirlanirken, bir araba gelip benimle sadirvan/tente arasina girdi, baktim adam arabadan indi, yuzunde saklamaya calisilan bir gulumsemeyle. Bir de kadin, arabayi birakip tesislere dogru yuruduler. Ben de motoru orda birakip yandakine oturdum. Bunlar geri geldikten sonra birden degistiler, ozur dilemeler, yiyecek ikramlari vb, cunku yuruyerek gelirken plakayi gorup, ‘harici’ oldugumu fark etmislerdi. Insan fitrati enteresan bi fitrat baco. Benzer bir olayi gurcistanda da duymustum, marjinal kesimden bir vatandasla konusurken, bunlar yabancilara iyidir, birbirlerininse girtlagini sIkarlar demisti. Tabi bu olaydan iran’a iliskin genel bir fakir cikartmamak gerekir. Cunku beni ilginc bir sekilde neredeyse her zaman yerli zennederek karsiladilar. Ve her zaman guzel karsilandim.
Gecenin karanliginda efsanevi parsa’ya guncel irandaki adiyla takht-i cemsid’e ve greklerin verdigi isimle persepolis’e vardim. Motoru parkedip, uzaktan karanliktaki sulietleriyle bile heycan uyandiran, her nekadar giris sabaha kadar kapali da olsa geceki halini biraz gorebilmek icin, antik kente dogru yurumeye basladim. Buyuk duvarlarin ustunde yukselen, yapilari gorunce, vay dedim, duvarlar sanki sonradan bir restorasyon uygulamasinin bir parcasiymis gibiydi, cunku gelmeden once gordugum hic bir parsa fotografinda da bu duvarlar yoktu.
Bastan bir uyari yapiyim, bu resmi ekledikten sonra sembolun sadece kanat kisimlarinin anlami hatirladigim icin oteki kisimlarini da ogrenebilmek maksadiyla soyle bir interneti karistirdim. Olay biraz haddini asti. Dolayisiyla asagidaki kismi “fala inanmayin falsiz da kalmayin” kivaminda okumakta fayda var. Cunku cevirinin cevirisi, yorumun yorumudur.
Evet faravahar(kanatli adam), zerduslugun onemli figurlerinden bir tanesi, fravashi’yi simgeledigine inaniliyor. Zerdustluge gore dunya gerceklik/iyi(mazda/asha) ve yalan/kotu(druj/angra) arasindaki savasa ev sahipligi yapar. Hatta bundan ibarettir. Iste fravashi(secilmis olan/secmis olan/acikca soyleyen, inanci) Mazda’nin (bilgelik/isik) ugrunda Angra’ya(kotuluk/yalan) karsi savasan, koruyucu ruhtur.
Faravaharla ilgili tum yorumlar, 20.yy’a aittir. Ayrica Ahura(isik) Mazda (bilgelik, iyi) ve Ahriman (Angra “kotu, yokedici, habis” Mainyu “dusunce, ruh”): catismasinin da daha cok yonlu oldugunu gorduk, parantez iclerinden anlasilacagi uzere . Yine sembolun daha yalin ve eski kullanimlarina tanik olduk.
Avesta’da(eski metinlerin toplandigi avestan dilinde yazamalar derlemesi) sembolun dogrudan bir yorumu yapilmamis. Ama yapilan yorumlar, kaynagini avestadan aliyor.
Bir yorum su sekilde:
1. Ortadaki adam yasliliktan gelen bilgeligi;
2. Uc katli kanatlar, “iyi dusunce, iyi konusma, iyi davranis”i;
3. Kanatlarin baglandigi cember, ruhun ve evrenin sonusuzlugunu;
4. Adamin eli, hayatta takip edilebilecek tek bir yol, ve bununda ileri oldugunu;
5. Adamin elindeki cemberin, sadakat ve inanci, -evlilik torenlerinde de kullanildigi uzere- temsil ettigi yonundedir.
Guncel zerdustulukte de genel olarak, hayatin amacini, ruhu Ahura Mazda’yla birliktelige goturen yolu temsil ettigi yonundedir.
Bir baska yorum da su sekilde:
Ortadaki cember gunesi temsil etmektedir. Gunes isik kaynagidir ve “seyleri” karanliga karsi gorunur kilandir. Gunes(Isik, Mazda) hakikati(asha), isigiyla aydinlatandir. Bu ozelligi dolayisiyla cember ayni zamanda bilgeligi(Mazda) simgelemektedir. Bilgelige ilistirilmis/ondan cikan iki kanat vardir. Bunlar gercekten ayrilmadan konusmak ve davranmaktir. Gunesin ortasindan bir adam cikar, bu onun kaynagini gunesten(bilgelik) aldigini sembolize eder. Yine elinde de bir gunes tutar, yani ona sahiptir. Dolayisiyla hem kaynagini ondan almakla ona ait olurken, onu elinde tutarak, kaynagin da ona –kendisine- ait oldugu resmedilir. Yuzu donuktur eli de o tarafa bakmaktadir. Konusmakta ve isaret etmektedir. Gunesi tuttugu eli de ayni istikamettedir. Yani gostermektedir, dinleyenlerine/isaret ettiklerine. Gunes, bilgelik onun kerametidir. Gunesi yukseltecek, hakim kilacak ve isigiyla da gercegi(asha, hakikat) bilinebilir hale getirecek olan da yine kanatlar yani dusuncede, dilde, davranista saflik dolayisiyla da onlarin Bir-ligidir.
Avestadan iligili sayilabilecek bolumler:
Yasna 31 bolum 22
Bilge ve akilli adam, kendi dusuncesiyle gercegi ayireden ve hakikatin/tanri duzeninin farkinda olandir. O … gercekten ayrilmadan konusur ve davranir. (kanatlar)
Yasna 34 bolum 10
Bilge adam, hakikate/tanri olan aski ve inanciyla, askin ve iyi davranisin yolunu kaybetmis olanlara anlatacaktir… (yuzunun donuk olusu ve eli/elindeki)
Yasna 30 bolum 4
Bu iki ruh (bilgeligin isigi ve habis/yikici ruh) karsilastiklarinda, birisi varligi otekiyse yoklugu dogurdu.
Kaba Zerdust (cok kaba bir adammis ), bunun karsiliginda neyi vaadeder: Hakikat ve dingin bir ruh.
Tabi bunun icin kaynagini onun govdesinden alan kanatlarin onu yukseltmesi, isiginin hakim olmasi gerekir. Bireysel ve toplumsal anlamda.
Dolayisiyla ogretiye bu sekilde baktigimizda “ay ne hosmus ne guzel soylemis bu kaba zerdust” diyebiliriz. Fakat insanlarin, oyle yada boyle, fikirlerinin, hayallerinin ve fiziksel varliklarinin bozuk para gibi harcandigi bir dunyada, pek de pratik oluru olan bir sey degil gibi. Cunku dunya yalanlar ustune kuruludur, o yalanlarin ustune de insanlar kendi dunyalarini insaa etmislerdir. Dolayisiyla sistemle insanlar arasinda “bir al gulum ver gulum” iliskisi hasil olmustur. Ornek mi? yakin tarih ve herkesin az cok bir seyler bildigi bir hikaye olarak: Osmanli’nin yikilisi, Araplarin, bu konudaki kiskirtilmalari, -osmanli yuzunden geri kaldiniz- (eger geri idiyseler, ve bunun sebebi osmanli idiyse simdi “ileri” olmaliydilar), Kuzey afrika, suriye ve irak’in bu gunku durumu, (yalan ustune yalan). Bunu hakim kilan neydi –oyle yada boyle- : yalanlarin bastaci edilmesi, cunku “islerine geliyordu”. “tatmin” ediciydi. Daha otesini de kurcalamadilar. Gerek osmanli yikilirken gerekse simdi.
Dolayisiyla birilerinin dogruyu soylemesi ne yazar? Diyelim ki kaybedecek bir seyin kalmamis ki yada herseyini kaybetmeyi goze alabilecek kadar buyuk billurlara sahipsin. Ya dinleyenler herseylerini kaybetmis yada herseylerini kaybetmeyi goze almislar midir?
Buna karanligin hukumranligi diyelim. Cunku eger isik yoksa insanin eline birseyler tutusturup, sadece el yordamiyla tanima imkanina sahip bu bicareye, elinde su anda “ekmek” var deyip, inandirabilirler. O da afiyetle yer cunku “actir”. Ve neticede, Badicilerin :D de bir sozu vardir: “ne yersen o’sundur/o olursun”
Zannedilmesin ki bu bir tek araplar icin gecelerlidir. Bu gun dunyada, marjinalize edilmis, komik duruma dusurulmus, meczup gibi gosterilen, hatta terrorist ilan edilen 3-5 ulke disinda karanlik hukum surmektedir. Bana gore. Onlarin da sonu yakindir. Ha bunlardaki hayat “ideal”midir. Orasini bilmem ama aci-tatli oyle yada boyle daha gercektir.
Insanlari bundan kurtaracak herhangi bir sey de gormuyorum. Hic bir –ism, -icilik, bunlara bagliligini ilan etmek vb insanlari garanti altina alamaz. Bir bakmissin sen de star wars’daki deyimle “gucun karanlik tarafina” gecivermissin. Eger oyle olmasaydi, yani karanlik fark edilmeden ele gecirebilecek kadar guclu olmasaydi herkes onu, kendilerini ele gecirmeden fark ederdi. Ornek mi istersiniz? Efenim bir ulke var uzakta, genel olarak muhafazakar bir ulkedir oyleyiz derler? Bir de dusturlari var: “Ask Karin doyurmaz” diye. Bu kadinlara hitaben buyrulmus bir ogut niteliginde. Eh bu dusturu Kabul eden kadin ne yapacaktir? Parayi, aska tercih edecektir. E peki bu kadini isteyen erkek ne yapacaktir? O da paranin pesinden kosacaktir ki, o na sahip olsun ve boylece de kadina. Bu yolla aski “arayanlarin” eline “karanlikta” parayi “tutustururlar”, senin askin artik budur derler. E guzel kardesim hani “muhafazakar”diniz, hani “ahlakli”ydiniz. Bu nedir? hayat kadinligini? –para karsiligi ask- Sozlesmeli degil de kadrolu olunca bu isin ozu degisti mi, mubah bir sey mi oldu sizin icin? Eh tabi o ulkede herkes kadrolu olmak icin cabalar.
Demem o ki, tam aksi yonde bir soylem icindeyken bir bakmisin, yuzuklerin efendisindeki gibi “kiymetlimis, kiymetlimis” diye ortalikta aranan terli islak tuaf bi hayvan olmussun. Gunumuz dunyasi boyle kaypak bir yer baco. Yada belki de hep oyleydi.
Tabi bunlari okurken ve yazarken farkettik ki, biz de bilmeden oyle yada boyle kaba zerdustun mesajindan sebeplenmisiz. Sadece biz degil, anadolunun eski “ofkelileri” ve daha otesindeki modernleri de dahil olmak uzere, modern bilim-kurgu yazini/sinemasini hatta askin ve inancin one cikisiyla baska anadolululari da ki onun yoldasi da zaten tebrizliydi –kaba zerdustun de urumiye civarindan oldugu rivayet olunur- etkiledigi soylenebilir-. Dolayisiyla antic ve modern caglarda, kaba zerdusutun adi unutulmus ama mesaji biyerlerde birilerinde yasamaya devam etmis gorunuyor. Her ne kadar hic bir zaman hakim olamamis olsa da.
Bir bask ilginc iliski de dervislerin yolculuklarinda destek aldiklari on’a yaslanarak yurudukleri, asa’laridir o da hakikat(asha) olmasin?
Halaluyah “kardeslerim”!!
Lafi fazla uzattik.
Sehrin icinden bir gecit:
“muhafizlar”:
Parsa (persepolis) esasen bir toren merkezi, bildigimiz anlamda bir kent degilmis. Milattan once 550-330 arasinda kullanilmis. Yer Cyrus tarafindan secilmesine ragmen tamamlamak Darius ve onun oglu Xeres’e kismet olmus. Istikameti kuzey doguya Pasargad’a cevirdim, Cyrus’un baskentine.
Seni Robert Langdon Türkiye subesi diye tanimlayacagim artik.
Yazdiklarini anlayabilmek için bazen iki defa okumak zorunda kalip, gicik kapsam da,
ulem bir arkadas edineceksen böyle bir adam olsun hissi uyandiriyorsun.
Öyle olunca da soracak sorular çikiyor ortaya.
Ben de sorucam tabi.
Kim bu 3-5 ülke sana göre hocam?
Takilip kaldim.
Aslinda ben baska bir cümleye takilip kalmistim.
Su kocaman billurlarin varsa cümlesine.
Ona gülümserken normalde kaçirmam gerekirdi ama demekki henüz sarap etkisini göstermedi.
Laf lafi açsin, devam edelim.
Seni Robert Langdon Türkiye subesi diye tanimlayacagim artik.
Yazdiklarini anlayabilmek için bazen iki defa okumak zorunda kalip, gicik kapsam da,
ulem bir arkadas edineceksen böyle bir adam olsun hissi uyandiriyorsun.
Öyle olunca da soracak sorular çikiyor ortaya.
tesekkurler coq hos seyler yazmissiniz, gulumsetti yazdiklariniz beni. kisinin kendisine yonelik boyle guzel sozlerin yan etki dogurmayacagi bunyeler sairin feylezofun ve iyi ruhlu ve guzel kadinlarinkidir ama. benim gibi "olumluler" icinse fazladir yine de tesekkurler.
Ben de sorucam tabi.
Kim bu 3-5 ülke sana göre hocam?
Takilip kaldim.
yukarida zaten biraz fazla yardirmisim mesela o kisimda "herkes kadrolu olmak icin cabalar" diyerek kas ettigim kendini guvence altina alma cabalarini -her anlamda- da icine alacak sekilde genis bir ifadede bulunmakti. ve tabi "herkes"ten kastim bunun herkesin "kulagina uflenen" bir sey oldugu ve benim izlenimim olarak da cogunlun icabet ettigi bir "tavsiye" oldugu yonundeydi.
o kisma genel olarak baktigimdaysa dedigim gibi biraz fazla "yardirmis" olsam da. yolun bir parcasi olan dusuncelerin oyle yada boyle yansimasi dogaldir. ote yandan hic bir unsurun otekilere baskin cikmasini da istemem.
tabi ben de konusmak isterim, 3-5 ulke ve dunya hakkinda, ama izin verirseniz daha sonraya erteliyelim.
Aslinda ben baska bir cümleye takilip kalmistim.
Su kocaman billurlarin varsa cümlesine.
Ona gülümserken normalde kaçirmam gerekirdi ama demekki henüz sarap etkisini göstermedi.
Laf lafi açsin, devam edelim.
o konuda da suan biraz daha farkli dusunuyorum. onu da raporun sonunda yazacagim herhalde.
tekrar tesekkur ediyorum. siz de benim forumlarda ilgiyle okudugum yazdiklarina onem verdigim katilimcilardan bir tanesisiniz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 10:58 ---------- bir önceki mesaj zamanı 10:51 ----------
safakk, iyi dilekleriniz icin tesekkurler.
---------- Mesajlar birleştirildi - 11:56 ---------- bir önceki mesaj zamanı 10:58 ----------
Eski motosikletleri seviyorum :
Ilk sahip oldugum motosiklet 5-6 yaslarindayken hedaye aldigim mavi depolu silindirleri yanlardan cikan ufak bir seydi Ilk bindigim motosiklet de bir jawa 350’ydi ilk okulda olmam lazim. Tanidiklara misafirlige gitmistik. Ilginc bir aileydiler, sepetli jawayla baba-ogul motorda anne de sepette tatile giderlerdi iste ben de o jawa’nin sepetinde ilk defa motosikleti tattim. tabi genclik parkinda silindirin icinde donen motorcular da yine o donemlere ait anilardan.
Bu yolculukta zaman zaman yukseklere zaman zaman da deniz seviyesine yakin yerlere indik. Karburatorun hava karasimini da buna gore eger cok yukselmissen fakirlestirdik –daha cok hava verdik- nispeten cok asagi inmissek de zenginlestirdik –hava daha yogun oldugu icin-. Tabi bu baslarda yapiyordum daha sonra ideal oldugunu dusundugum bir ayarda biraktim. Dolayisiyla buralara kadar GE’den beri bir cift bujiyle geldik diyerek. Boyle de bir not dusmus olayim
Yezd’e girerken cok heycanliydim cunku, olen bedeniyle topragi kirletmek istemeyecek kadar ince bir dusuncenin (fazla ince bir dusunce gibi gozukse de) etkilerinin ve kalintilarinin daha fazlaca olduguna inandigimiz bir bolgeydi burasi. Ve tabi hayaller ve gercekler problemi yine bizi bekliyordu. Aksam uzeri vardigim yazd’de dogruca gittigim sessizlik kulelerini –dakhne- issiz bir yerde hayal etmistim oysa sehrin ortasindaydilar. Baska sebeplerle de yine bu dakhne ziyareti moral bozukluguyla sonuclandi. Kos kos parka gittim uyumak icin. Burada iranlilarla laflayip cay icmeye basladik, normalde gectigim yerlerde insanlar benden “yadigar” isterler bu sefer bir degisiklik oldu ve beluc genc anahtarliga takilacak buyuklukte bir ayakkabi yadigar verdi. Aksamin ilerleyen saatlerinde de, dayilardan bir tanesi cinayetten hapis yatip ciktiktan sonra eroini birakmasi onuruna kizilhacin kendisine hediye ettigi yuzugu vermek istedi. Dedim “olmaz cok fazla anisi var bunun sende” cunku yuzuk ona istirabla gecen yillara karsilik verilmis bir nisandi. ama o yine de vermek istedi. Ben de bir yandan gonulsuz bir yandan da onu kirmak istemeyisimdem dolayi kabul ettim. Tabi kafam da karisti. Cunku onlarla yolculuktan irandan’dan irandaki hayattan ve benzeri konulardan konusmustuk. Yani gonlumu almalarini icab ettirecek bir durum da yoktu. “yazd” bunlari “vererek” bir sey mi demek istemisti? Mesela yuzuk yakinda kismetim cikacagi, kucuk ayakkabi da torunlarimi pispislayacagim anlamina mi geliyordu?
Ertesi gun camasir yikayip, dus aldim. Pek gezesim de yoktu.
Yolda karsilastigim insanlar disarda uyudugumu ve uzun bir yolda oldugumu ogrenince, yemek isini nasil hallediyorsun nerde banyo yapiyorsun gibi sorular sorabiliyorlar. Yikanma mekanlarindan bir tanesi umumi tuvaletler :$, pek sicak bir dusunce olmasa da is goruyor ve olmedim. O halde ustune fazla dusunmemek lazim…
Aksam kapanmak uzereyken ateskah’a gittim
Dogal isik kaynagi olarak ates, zerdustler icin onemli bir yere sahip.
Kaba zerdust’un bir hintli ressam tarafindan yapilan temsili tasviri:
Ateskah disardan:
Yazd saat kulesi:
Amir Chakhmagh camisi:
Yazd:
Ertesi gun yine cok merak ettigim mekanlardan birisi olan Zurkhaneh’ye gittim:
Buralarda hem vucut hem ruh guclendiriliyor. Kokenleri Islam oncesi doneme uzansa da Islamin yayginlasmasiyla ona uyum saglamislar.
Iran sehirlerinde ve koylerinde, Pasargard’dan, Galat’a, Abiyane’den Tahrana, en azindan benim gorduklerim bulunan karmasik su sisteminin en detaylilarindan birisi de Yazde bulunuyor. Yer alti sulari, kanat adi verilen bu konuda uzman iscilerin actigi tunellerden sehre getirilerek yer alti rezervuarlariyla birbirlerine baglaniyorlar. Kanat iscileri geleneksel olarak beyaz giyerlermis, hem karanlikta birbirlerini daha iyi secebilmek hem de bir cokme durumunda yer altinda olurlerseler, kefen olarak. Iste her turlu zorlugu asip, guncel bir kanat tuneli insaatini sizin icin goruntuledik
Tabi orta genclik caglarinda turk televizyonlarinin gelmis gecmisleri arasinda en cok iz birakanini ziyadesiyle izlemis birisi olarak, hakkaten merak eden bir ses tonuyla ilk sorum su oldu dayi’ya:
“zor olmuyo mu?”
Sonra da
“neden beyaz degil?”
Ruzgar yakalayicilar:
Yakalanan ruzgar rezervuarin icindeki suyun ustunde sogur ve yuksek basinc yaratir, bu basincla da tunellerden gecerek evleri ve yiyecek muhafaza edilen odalari serinletir.
Yazd ve jawa:
Yazd’de bir gece de Imamzade’de uyudum, artik cadir da kurmuyorum, mati motorun yanina serip uzaniyorum ustune. Sabah yasli bir adam geldi yanima, basinda beyaz arkasi kuyruklu bir sarigi vardi, o da bir iran isi cg125 kopyasiyla gelmis buraya, heybesinden cikardigi ekmegi benimle paylasmak istedi.
Amcayla vedalasip kendi yollarimiza ayrildik. Sehri terk ederken uzaktan bu sefer merkezde olmayan kendi halindeki dakhne’yi fark ettim:
demin bayıldım ayıldım tekrar bayıldım şimdi kafam güzel yazıyorum.tarih aşkı en yüksekte olan biri için mükemmel bir gezi topiği.tebirk ederim sizi. belki bir gün ben de özgürlüklerimi elde ettikten sonra sizin gibi dünyaya doğudan merhaba diyebilirim. herşey gönlünüzce olsun...
Yazd’I arkamda birakan tepeyi astigimda, cok kuvvetli bir ruzgar esmeye basladi karsimda. Ruzgar “gitme” mi demek istiyordu? Ben yine soz dinlemedim ve icimden gecip giden ruzgara karsi yola koyuldum.
Chak-chak’a donen yol, gecmiste hayallendigimiz yere, -ermenistanda da vardi boyle bir yer hatirlarsiniz- biraz daha benziyor:
Aksam Kharanogh’da konakladim.
“Sukoprusu” ve yorenin Imamzadesi:
Bir seyler yazdiktan sonra uyudum.
Sabah yavas yavas toparlanip yola koyuldum. Ogleden sonra ufku bir beyazliktir kapladi gitti. Ne ola ki? Ilk defa boyle bir seyle karsilasiyordum:
Efenim kum firtasiymis
Issiz colun ortasinda bir cami, firtinanin gecmesi icin oraya sigindim. 24 nisan 1980 yilinda “muttefikler” tarafindan tahrandaki rehine krizini sonlandirmak icin duzenlenen “kartal pencesi” operasyonunda kum nedeniyle col’e dusen helikopter(“deniz aygiri”) :
Bu da cole terk edilmis:
Cok ilginc bir “ruh hali” vardi bu cami avlusunun. Yerli motorcular cole ragmen surduklerine gore “vay dedim benim neyim eksink!” firtinanin 20km sonra daglar dolayisiyla kesildigini ogrenince ben de yola koyuldum.
Yola cikiyorum:
Firtina zordu ama beni daha buyuk bir zorluklar bekliyormus.
Onumdeki sehre 20km kala benzinim bitti… uzakta gordugum kavsaga kadar motoru ittim. cunku bina gibi birseyler vardi. Ben yakinlasinca onlar hareket etti :( sonunda kavsaga varip motoru orta ayag alip ileri dogru iki adim atmamla motor yandaki bayira yanlamasi kutedenek devrildi… oooooohv sheet (ruzgar sonuzu dinlemedik diye kizmis olsa gerek) hayatimdaki en zorlu motor kurtarma tecrubesini yasadik. Nefes nefese, kirmizi bidonlu motorcu olarak yola ciktim. Bi kisi mi durmaz kardesim, “kirmizi bidon”un manasini bilmiyonuz mu? Tabi ilginc bi sahneydi ortada bi vasita yok? Kirmizi bidonum ve ben. Icimden hero’mu anmistim ki tam, ufukta gorundu “kahraman”! . Hem de kendinden yagli benziniyle.
arkadasin verdigi benzinle istasyona gidip benzin aldiktan sonra uyumaya gittim...
Sonunda vardik mashad’a ama yezddeki arkadasin soyledigi gibi gercekten de cok kalabalik bir sehir. Dahasi ramazan bayramina denk gelmisim. Dolayisiyla konsolosluk isleri icin bayram tatilinin bitmesini beklemem gerekiyor. Bu nendenle ben de sehirin disina surdum.
Ilk gece bir davete icabettigim yerde uyuduktan sonra. Simdiye kadar daha ziyade uzaktan resmini cekmekle yetindigimiz tepelere, daha da yaklastik:
Motor karsidaki tepede
Buralarda biraz yurudum, hem bir gitmek vardi icimde hem de kalmak. Sonunda motorun ustune cikip uzandim…
Burada pek tuaf uryalara gark oldum baco. Denisik ruh hallerine. Zamaninda bir tip fakultesi bahcesinde otururken yanimdaki arkadasa soyle demistim: insanlar teferruatlarini esaslari zannediyorlar. teferruatlari gormek kolaydir. ustunde gorunur olduklari bir zemine sahiptirler: Baskalarinin teferruatlari, cunku bunlar insandan insana basitce degisir. Oysa onu mumkun kilan oz boyle bir zeminden tam tersi sebeple yoksundur. Belki burada bu dag basinda, yari uyku yari uyaniklik halindeyken. Bu ne tandik ne insan gonlunce olan yerde. O esas’i biraz daha yakindan hissettik. Dagcilari da, tum risklerine ve zorluklarina ragmen tekrar ve tekrar daglara ceken de boyle bir seydir, belki baco.
Aksam uzeri asagi inip farkli bir yoldan tekrar Mashad tarafina donerken onumdeki 3-4 gunde kalabilecegim, uygun bir yer buldum.
Gelgelelim ruzgar gene cok yaman baco. Insan gokyuzunun altinda uyuma alisinca, cadir da dar gelmiye basliyor zaten.