gittiğin yerlere peşinden gelmeye cesaret edebilecek tek bir gerçek bile yok.. öylesine masalsı..
uzun zaman oldu.. heyecanla bekliyoruz..
temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.
sorma bizde bekliyoruz uzun zamandır haber alamadı kendisinden ama bayrama hiç olmadı Christmas'a gelir diye düşünüyoruz biz
ANGARAJ
arkadaslar iranda atm sistemi farkli oldugu icin, finansal olarak cok idareli olmak zorundayim (en azindan su ana kadar bildigim kadariyla) internete girmiyorum. ilk firsatta uzun uzun yazacagimdir. kendinize iyi bakin selamlar.
"yorgunum cok yorgun"
evet arkadaslar artikin iranda degilim, ama neredeyim neredeyim ?
bir ip ucu: alper tunga oldi muu
issiz acun kaldi muuu?
:D
gorusmek uzere
"yorgunum cok yorgun"
doğu Türkistan-Kaşgar?
ANGARAJ
Qazvin?!
(Yazmış olduğum metin çok kısa)
Wanna see my Bannnnnnnkai?!?!!!
Arkadaslar burayi oyle yada boyle ihmal ettigim icin oncelikle ozur diliyorum.
Binbaki siz de oyle guzel ifade ettimissiniz ki bunlarin ustune soyleyecek bir sey bulamayip, tesekkur etmekle yetiniyorum. Duyarli ruhunuz ve kaleminiz icin.
Cezerye’ye de beni dusunup benim de bu konuda -yani yalnizlik- dusunmeme vesile oldugu icin tesekkurlerimi sunuyorum.
Ve tabi burayi takip eden tum arkadaslara da. Cunku ben tembel biriyim siz olmasaniz hic yazmazdim :utanmis:
Yalnizlik:
Temel Analitik ? : ben olmanin kacinilmaz kokensel bedeli, on sarti olarak olarak:
Bir “ben” olarak ayaklari uzerinde dikilmekle insan, buyuk bir ihtimal kazanmakla birlikte –yasamak- ben ve ben-olmayan probleminin de otesinde “olmak” luksende de vazgecer. Bu luksten vazgecmekle kazandigi seye karsilik odedigi buyuk bir bedel de vardir: ben-olmayan olmamak, onunla bir olamamak. Dolayisiyla onun gozlerinin ellerinin ve kulaklarinin yoneldigi dunya gorundugunden daha “sessizdir”. Cunku ne fikirleri ne de duygulari aracisiz olarak paylasma imkanindan yoksunuzdur. Bu konudaki tek siginagimiz da dil ve topragindan koparilip vitrinde mal haline geitirlmemis sanatlardir. Cocukca bir saflik ve gene cocukca bir cesaretle dolu oldugu surece. Ama yine de bu anlamdaki yalnizliktan kanimca kacis yoktur. Yalniz geldik, yalniz yasadik ve yalniz olecegiz.
Normal yalnizlik:
Bilgece: yalnizken yalnizligi, birlikteyken yoldasligi hos karsilarim. Yeterki birbirlerini cok aratmasinlar.
Bickin: islanmaktan korkan denize, yalnizliktan korkan motora binmesin…
Melankolik: motora binmek yalnizligi secmekten cok, ondan kacmaktir. Yanindaki koltugun boslugundan kacmak. cunku onu “arkanda” birakmissindir… ve bu kacisa kendini adarken, baska soguk bir seyin koluna girersin…
Sirano do bercarak, kazakistandan bildirdi
"yorgunum cok yorgun"
yazmadiydim ama icim rahat etmedi. gaccal ve kuvvetmacunu beylere de konuyla ilgili duyduklari heyecandan dolayisiyla tesekkur ediyorum.
yarin guncellemeye baslayacagim
gorusmek uzere.
"yorgunum cok yorgun"
oy oy oy yarın oldu burda beklemedeyiz merkez tamam
ANGARAJ
Dostum merhaba yazdıklarını merak ve heyacanla takip ediyorum .Ayrıca cesaretinden dolayı tebrik ediyorum .Sanırım ben dahil birçok arkadaşta seninle birlikte aynı heyacanı yaşıyordur senin gözünden bizde geziyoruz Yolun açık olsun sağlıklı güzel haberlerini bekliyorum ,sağlıcakla kal
evet en son Ermenistan'in daglik bolgelerinden meshur sevan golune iniyorduk.
boyle issiz ve efsanevi yollarda gercekten de neden motosiklet surdugumu daha iyi hissediyorum.
ehem her guzel sey gibi yolun bu kismi da bitti neyseki yolculuk devam ediyor
duzluge indikten sonra toprak bir yoldan asagi inerek gole ulastim:
kuzeye sehir merkezine gidip alisveris yaptiktan sonra ote yakadan guneye inmeye basladim. katkat atilmis yagliboya kokulu oturaklar. azcik da olsa "deniz" kokuyordu:
sevan halk icin onemli sayfiye kenti deniz kenarindaki kucuk evler hafta sonlar kiralamak icin:
soluma bakarak gidip milli parka "yakin" bir yere cadiri kurdum.denize sifir
yine kalbimin penceresinden bir sabah sahnesi:
"her sey ne guzel yarebbim" diyerek, nes'eyle pantolonunu giyen pempe yanakli doga sever motorcu, aci gercekle karsilasir, issirilmistir. ama elimi attigim gibi yakaladim namussuzu, ayni ceymis bond filimlerindeki kibindi:
toplanip tekrar guneye dondum.
selim gecidini gecerken -ipek yolu uzerindeyiz- kars'da gordugum bodur tas evlerle karsilastim. muhtemelen yerin altina dogru genisliyorlar ve ruzgardan etkilenmemek icin boyle yapilmislar. yardirdigim icin durup cekim yapamadim.
motor almazdan once hayallendigim bir yer vardi biraz animsatiyor:
bele bele guzel yerlerden geciyorum :
gecidi astiktan hemen sonra selim kervansaray karsimda. hatta abartip icine girmisim
kervansarayin yanindan baska bir an:
sozde bir ks daha vardi ama onu bulamadik. bari yakindaki kaleyi gormek icin koye girip alisveris yaptiktan sonra kaleye gitmeyi deniyorum ki oranin da yolu cokmus kismet.
jvari gecidine tirmanip, yolun kenarina uygun bir yere cadiri kurdum
ruzgar gene cok saglam esiyor bu sefer dis tenteyi iplerle de gerdirdim. bir lada dolusu aile gecerken heyecanla el salliyor
uyuyalim...
sabah vahsi ineklerin isgaliyle uyandim:
neyseki cok vahsi degillermis arkalarinda chovboylari da geldi:
yolumun ustu tarih oncesi sehirde duruyorum. gene cok ilgili rehberler yardimci oluyor, para almadiklari gibi, kentle ilgili de birseyler hediye ediyorlar.
gordugunuz gibi bu raporda tarih oncesi astronomi de vaaaaar.... koltugumun altindaki darbukayi evet photosopla sildim
3000 metre yuksekte bir gol kenarindaki diger sehire ne yazik ki ulasmadim. rehbersiz gitmek na mumkun. burayi ilginc yapan bir kaya resmi var bir kadin, bir erkek, yilan ve elma. MO, 7000'e tarihleniyor.
herhalde dunyanin yaratilisiyla ilgili en eski mitos da yine bir yilan ve kadin icerir. kibele anamiz, -bu gun doga ana diye anmaktayiz- o vakitler evrende yalnizdi ve bu yalnizliktan dolayi cani sIkildi. o vakit sIkIntisini gecirmek icin bir yilan yaratti ve onunla oynasti. onlarin oynasirken ki yuvarlanmalarindan daglar denizler ve dunya olustu. fakat kibele ana sonradan yaptiklari ayipci seylerden utandi ve yilani oldurup, ruhunu yeraltina gonderdi. (yilanli gadin fantezisi de buradan geliyor olabilir )
aslinda bu mitosla ilgili soylenebilecek baska seyler de var ama uzatmayacagim. belki sonra
ogleden sonra goris'tyim ermenistanda en cok bu sehri sevdim,sessiz sakin cicekli balkonlar. aksam ustu gorisli "bad boys"larla yemek yedim. bir foto cekelim mi dedim ama olmaz dediler ehehehe. megerse goris daha genel olarak bu bolge biraz mafya imis... neyse bu konuklugu kisa kestim ve kanyona dalip tekrar tepelere tirmanmaya basladim.
gun batiyor baco:
post-apokaliptik bir ruzgar essin.
gunu gene renkli bir tir parkinda sonlandirdim...
"yorgunum cok yorgun"
27 haziran
Sabah ilk defa bir tir parkindan para odeyerek ayrilmis oldum. Cuzzi bi sey ama neyse.
vadiden yine bir gecide tirmanip motoru bayir asagi salladim. asagidaki duzluge indigimde cok guzel bir cesmeyle karsilastim . kaba bir tasin uc oyuguna yerlestirilen su kaynaklari ufak birer caglayan yaparak en sonda tek noktdan asagi akiyor. en en yere yakini da cocuklar icin:
duzluk boyunca devam edip sinira vardim. her sinir bir helecan. 40 bin dram hikayesi de ufaktan kafamda. ama herhangi bir sikinti olmadan, biraz beklemeyle de olsa Ermenistan'a veda ediyoruz. ama neyseki onumuzde koskoca -her anlamda- iran var, bir elim yagda bir elim balda
iran tarafindaki brokrasi ve arama tarama biraz sasirtti. kimse triptik sormayinca bosuna aldik hb kunduz derken cikis kapisindan geri ilgili binaya yonlendirdiler. binanin kosesindeki kapiyi tiklatip triptik fln dedim, turk-i azeriler. oturttular, bekle ilgili gelecek falan yok yav olur mu oyle sey illa oturttular, misafir perverlikleri sinir tanimiyor. neyse bi adam geldi beraber kalkip ana giristen binaya girdik. bankodaki adam fotokopi istedi. yanimdaki “gorevli” benim pasaportu aldi, neyse ben de bankodakiyle oteki isleri hallediyorum. bankodaki pass'i istedi herif kaybolmus. gittim yan binada buldum. neyse geldi benimle hala passport elinde, bankodaki alip icerde kopyasini cekti, ona mi bana mi vermek konusunda ufak bir tereddut yasayarak bana teslim etti. bu arada ben bu keko'nun muameleci oldugunu idrak etmis bulunuyorum. Muameleciysen de hizmetim bu fiyatim da budur diyeceksin. neyse isleri tamamlayip keko'ya hic pas vermeden motorun yanina gittim ki bu da arkamdan peydah oldu. eliyle para para isareti yapiyor. ne parasi? dedim. fotokopi parasiymis! fotokopiyi ceken adam -devletin fk makinasi- parasini ondan almis. Gule gule dedim gule gule…
hayirlisiyla siniri terk ettik. sapsari bitkisiz ve coook sicak. cografya tamemen degisti. rast gele gidiyorum. ilk yerde bir harita almaliyim.
Hava gercekten de inanilmaz sicak…
internetten indirmek icin kafeye gittim. ama motor kiyafetli cafe net seansi bardagi tasiran son damla oldu. acayip kotuyum, disari cikip oturdum, midem bulaniyor ve basim agriyor. 2-3 saat cafenin karsisindaki golgede esnafla oturdum. kafama su doktukce iyilestim. kafenin ustu damda kalalim dedi gencler, yumurtali tonbaligi yedik ve uyuduk.
ve iran ekmekleriyle ilk resmi karsilasmam:
Iranda bildigimiz anlamda ekmek bu ince ekmeklerin 3-4 cesidi var ve normal oranla daha lezzetliler.
Havanin daha guzel olabilecegini umid ederek urumiyeye gittim. Gelgelelim “derya” cekilmis. Geriye mor renkli tuz kalmis. Bu arada iranda parali yollarin ve koprulerin motorlara beles oldugunu da ogreniyorum. Ilerleyen zamanlarda iran ve turkiyenin temel yonetim anlayisi farklarina daha cok tanik olacagiz.
aksam harita bulmak icin merkezdeyim. trafik akil almaz derecede kalabalik. haritayi alip dondugumde motorun basinda bi eleman var. hello mello, fizyologmus ayda 5000 usd kazaniyomus fln -oldukca genc bi eleman- , aksam seni gezdirim diyor. Sinirdaki tecrubeden dolayi, kibarca bu is icin odeme yapmam gerekip gerekmedigini ogrenmek istiyorum,
profesyonel rehber misin dedim?
yok dedi.
eh dedim eger profesyonelsen sana para odemem gerekir.
yok canim olur mu fln dedi.
e madem oyle gezelim dedim ben de.
evi yakindaymis, o arabasini ben de motoru park eyledim. yuruyup konusuyoruz. icecek icelim dedi iyi dedim. hosta tarzi kalabalik mekanda durduk.
yok dedim hepsini sen odeme, paylasalim.
1000 tumen var bende cikardim
neyse sonra hallederiz dedi, iyi dedik bekledik icecekler geldi ictik fln. yuruken can dedi bu hizmet tam olarak ucretsiz degil. bana 10 euro odemen lazim. tadaaa!!.
Neden? dedim. -bu arada ingilizce kosuyoruz-
ben sana basta sordum bu is parali mi degil mi diye, sen yok dedin biz insaniz!.
e basta parali deseydim kabul etmezdin demez mi ahahaha.
yok dedim 1000 tumeni al istersen icecek icin -onu almadi ama!- neyse madem hizmetin parali ayrilalim dedim.
yok dedi illa devam para onemli degilmis!
Bu zihniyet herhalde herhalde o yoreye ait bir durum, cunku ileride cok kral azeriler’le de tanisacagim…
ertesin gun kuzeye yoneldim. serin bir yerler ariyorum ama her yer cayir cayir:
haziran 29
khoydayim. buralarda bir seylerin gercek fiyatini ogrenmek cok zor, standart bir turist kaziklama fiyat listesi var gibi. Ilerde bu suphecilige karsilik daha gercekci bir anlayis gelistirdik. Sinirlara yakinyerler kazikci.
haziran 30
bir gecelik turkiye ziyareti yaptim.
1 temmuz
Tekrar irana gecip, tebrize indim. Iki eleman arabalariyla cadir kurabilecegim yere kadar birakti. Onlarin gittikten sonra yolun ote tarafina gecmek istememle birlik, gaz kolu bosa dustu. Tel kopmustu, tam da yerinde gece gece. Napsam napsam darken havayla rolantiyi acmak geldi aklima, oyle oyle geceleyecegim yere vardim.
2 temmuz
Hava hasta edercesine sicak, cadirin ici cekilmiyor. Turkiyeden aldigim bi kiloluk cokokremle ince iran ekmegi yiyorum.
3 temmuz
gaz teli isine girisesim hic yok, etraf dolanip 2t yag ariyorum ama artik umidi kestim, mental olarak kendimi, kizima (sicaktan beyni bulanmis motorcu) 10-40 araba yagi koymaya hazirladim. bu gune kadar hic araba yagi yakmadi ablasi icim kan agliyor ama yapacak bir sey yok.
bir takim saglik sorunlari dolayisiyla iran saglik sistemiyle de tanistik. memnun bi sorun yok. turk-i azeriler, aranizda bir ticaret iliskisi yoksa (o da bir kismi) gayet iyi insanlar cok yardimci oldular.
iranda yaygin bir gelenek taruf, daha once gelenler de bahsetmis, bir sey aliyosun mesela “konak ol” diyorlar yani para verme, bunu normalde reddedip, parayi odemek gerekiyor. ama 300 tumenlik suyu daha once 500'e satan bakkalin sigara tarufunu gorup, madem oyle oldum giti diyip ciktim, yuzundeki ifadeyi gormek lazimdi :D zaten sigaranin ustunde de duty free only yaziyor.
4 temmuz
tel isini halletim, yola cikma zamani. merkeze inip para exchange eylemeliyim. bir iki banka gezdim ama turk parasi alan yok. bankalardan bir tanesindeki calisan sarrafa gitmek icin yardimci olmak istedi. birlikte gidip para bozdurduk. 2t yag sansimi denemek icin motorcularin merkezine gittik ardindan ve yoldas (arkadas kelimesi yok yoldas diyorlar) tukkanin birisinden du zamaneh yagla cikinca pek bir sevindirik oldum. iki tanesini ufak bir pazarlikla 5000 tumene aldim. uzun zamandir aynasiz surmekteydim. ama iranda lazim. iki de ayna aldim. yoldas daha once tr motorcu arkadaslari oldugundan bahsetmisti. ayrilirken tekrar onlardan bahsederken bendeki jeton dustu. en sevdigim gezi raporlardan birisinin sahipleri. yoldas onlara da yardimci olmus tebrizde bu sayede tanismislar. vay gardasim gel seni bir daha bagrima basayim dedim. beni yol ayrimina kadar gecirdi. Dunya kucuk
guzel hava yakalamak icin, doguya gidiyorum, bir parkta elleri dovmeli bir dayi serinden bahsediyor. bakalim adi gibi serin mi?
daglarin etegindeki serin gercekten de adi gibi. merkez cok turistik oldugu icin yakindaki daha ufak bir yere gittim. burada aksam once parasiz denilen kamp yerine yasli sahibi illa para isteyince iyi ben de giderim dede
gelgeleim motoru tepememe karsilik bir cevap alamayinca akunun bosalmis oldugunu fark ettim. Hay bin gunduz, tam da yerinde!
Neyse iterek ciktim bolgeden.
polislerle konusurken gelen daha yuksek rutbeli. cadirda yatamayacagimi otel falan dedi. iyi dedim ucretsizse otelde de yatarim sorun yok. bir takim fikir alisverislerinden sonra beni bir otele attilar. Boylece bu yolculugun ilk ve tek otel gecesini yasadik.
5 temmuz
merkezde aku ararken tanistigim, arkadas git gel cok yardimci oldu ama aku yok. eldeki ise delik ve asit sizdirmis. onu onarttik ve motor tekrar isler hale geldi.
aksam ustu astaraya vardim. devletun kamp yerine 2000 tumen dedi gorevli.
iyi bir bakip cikiyim dedim. pek hosuma gitmedi,
cikarken gorevli tamam yav sana abeles dedi sehirde bir tur atip dondum. hazarda cimdim ve uyudum.
(okurken utandim valla ne pinti seymisim begn :D)
Irana giderken cok ucuz olacagi beklentisini tasiyordum. Herhalde biraz da bundan. Fakat o super ucuz gunler geride kalmis. Politik, ekonomik ve psikolojik ambargo can sIkiyor.
6 temmuz
Sabah derya’nin kenarinda ettim kahvaltimi.
“Yine denizlere donmeliyim” baco:
hazar boyunca guney doguya gidecegim.
aksam anzali'ye vardim. sicak turistik ve pahali. isfahanli araplarla biraz konustuktan sonra yattim.
Temmuz 7
sabah guzel havali bir yer sordum. ramsarin arkasi iyidir dediler, neyse motoru toplayim yola ciktim cakilda motor biraz yalplayinca verdim gazi ama herhalde bir de ayaga kalkmak lazimdi, tam topraga geciste uctuk, sagim solum siyrildi uzerime afiyet.
aksam ustu ramsardayim ingilizce konusan birisi cevarhirdi'yi tarif etti.
biraz alisveris edip dag yoluna ciktim. hava hakikaten guzellesti, yagmur bile yagdi valla ama iste iranlilar gezmeyi acayip seven bir millet o yuzden hafta ici yada sonu guzel yerlerde mutlaka bir turist kalabaligi oluyor. tabi bunun guzel taraflari da var:
ipte cambaz ve altta cigirtkani
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:20 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:29 ----------
temmuz 8
yatis ve komsuluk iliskileri ve ikramlari Kabul etmek gecti.
Temmuz 9
Irandaki kurtlere karsi uyarilmistim. Amman dikkat diyene, evet tehlikeliler, guzel yemeklerle gt gobek yapmaniza neden oluyorlar komsulardan birisinin sesi ankaradaki bir hanimla ayni kaslari da onun gibi inceltilmis, o konusurken gozlerimi kapatip, kurt lehceli farsca konusmayla ankaradakinin goruntusunu birlestirip o farsca konusurken kendi kendime aptalca guluyorum ehu.
aksam acayip yapiskan bir yankesici konugum var, cok zor savdim basimdan.
Temmuz 10
su ana kadar tecrube ettigim iran icin sasirtici bir durum var sis! oglen rasht'teyim. pazarcilarin yaninda durdum. bunlar da cok misafirperver, en iyi turkce konusanlari bayrampasada iki yil yattiktan sonra iran'a donmus. bir torba karisik meyvayi kabul etmeden gondermediler.
Chalusten tahran tarafina dondum.
iranda cayi uc cesit farkli sekerle icebiliyorsunuz bunlardan en ilginci ile bu yolda karsilastim:
Kasik ve seker bir arada
yol kalabalik ama motor icin cok zevkli, araba paketlemesi de
Otomobillerin motorlara pek hormeti yok. Sen hizlandin mi onlarda hizlaniyor, hep one gecmeye calisiyorlar (dumandan mi diyorum ama yok yok , ) vs. ozellikle u virajlarda disa savrulduklarinda icten gecmek cok eglenceli oldu.
nihayetinde bir kayak merkezine vardim. yolun gectigi zirvede kalabilecegimi ogrenince devam ettim ve hayatimdaki en dik egimli dar virajlari tatma imkanim oldu o kadar dik ki cogunlukla 1 vitesten yukarisini yemedi, dedim herhalde motor hararet yaparsa anca burada yapar. virajlardan biri alamayan pejo distaki tastan bariyerlere tirmanmis, gecmis olsun demek icin durunca motor azkaldi kalkmiyordu. sonunda super fantastish fasham tepesine vardim. ve bu arada “apollonun gunes sarisi da gok yuzunun yamaclarindan” denize kosmaktaydi:
tepede afganlar as pisirip satiyor. istedigim yere yerlesebilecegimi soylediler.
11 temmuz
sabah apollon safak perisini kovalamadan evvel uyandim. Hikaye odur ki apollon safak perisi dafne’yi kucaklamak ister o da kacar…
soguktu ama yagmur ciselemiyordu
Ve tilki yani herhalde tilki:
Bu da afgan cadiri:
daglarin ortasinda birisinin okuma odasi:
memedle vedalasip, tahrana dogru salladim motoru 3200 metreden sehre inmek hic iyi bir etki yapmadi, tahran kirli kalabalik ve buyuk bir sehir. iki gun kalip elcilik misafirligi yaptim. iki gun daha kalmam gerekince fasham'a donmeye karar verdim.
aksamustu fasham'a vardim bu sefer biraz da nezaket icabi memedin aslarindan bir tadiyim dedim. ingilizce bilen bir tip peydah oldu, gelip gecenlerden birisi. neyse aldim asi, ingilizce bilen 2000 tumen dedi. parayi verdim memed'e donup gulerek bu kiyagimi unutma gibisinden bir seyler soyledi farsca. hani iranda kaziklanmak siradan sayilabilir ama bu sefer bir de ikram edildik. iranlilar ticaret konusunda birbirlerine karsi da cok ikramkarlar. neyse sorun degil diyip kenarda oturup yemegi yerken bir az sonra memed geldi elinde 1000 tumenle bu senin dedi…
“yavas yavas gece bastirinca ay tepelerin ardindan kendisini gosterir. artemis (ay) sadece bir kere asik olmustur. coban endymion'a karyadaki latmos daglarinda uyurken. ve endymion ebedi uykuya mahkum olur. boylece ne yasamin zevklerini ne acilarini bilir ne de olum ona ugrar. artemis ona ay isigi olarak gelir ve endymion tanricayi ruyasinda gorur.”
Temmuz 16
sabah iranda alisik olunmayan motor sesleriyle uyandim. hele bir cikip bakiyim uu keteme'ler hele dur yigenim dedim, iki zamanli yagi tahranda nerede bulurum? biraz ingilizce kostuktan sonra megerse turk-i azeri imis ve trkce konusmaya basladik. yer tarifi aldim hosbes hoscakal, iki dk sonra tekrar ayni motorun sesi ciktim, arkadasim sana yag getiriyo dedi. dedim gerek yoktu su an yagim var. neyse arkas geldi, yag degil direk yagli benzin geldi, yav benzinim vardi. olsun dolduralim dediler. herseyleri ktm sapka tsort, cadirlarina davet ettiler cadir ktm megerse iran ana dagitimcisiymislar. bu arada 200sx'e (yanlis hatirlamiyorsam) binme hatasini yaptim, artci olarak da olsa. cok yaman bir sey.
hava serin de olsa cadirin sera etkisi yuksek, o yuzden sahra moduna gectim:
cadiri yere serip sadece dis tenteyi geriyoruz.
Temmuz 17
tahrana inip kagitlari verdim. artikin ozgurum, yallah, guneye. Tabelada old qom road; yaziyor. donelim eski guzeldir . ama yol hakkaten eski, mola verecek bir yer yok, sonunda araclarin durdugu bir yere cektim ben de ama o da nesi, burasi terk edilmis baco. galiba eski qom yolu beni paralelde akan baska bir evrene savurdu -qom mistik ve dini bir sehir-
terk edilmis bir kervansaray: -modern zamanlardan kalma- “old qom road”
on farim calismiyor baco. o yuzden uyuyacak bir yer bulmaliyim...
"yorgunum cok yorgun"
Qom’da durmadan devam edip dilijan’a vardim.
Burada tekrar aku cortladi. Bu nedenle kalis surem uzadi. Motorun akusuz calismamasi kotu bi sey :(
Dilijan’da rapru guncelledim. Kac gun kaldim hatirlamiyorum. Yerel genclikle takildik. Ardindan tekra daglara.
Vahsi ponponlar yolumu kesti, durmaktan baska yapabilecek bir sey yoktu.
Gecmis zamanlardan kalma bir gecit bizi baska bir dunya ya tasiyacak:
Bu tirmanisin ardindan, harika bir plato onumde uzaniyordu. Guzel seyler beklenmedik oldu mu etkileri daha fazla oluyor. Ama fotografa yansimamis. Ben boyle salak bisey yaptim:
Evet sira daglarla cevrilmis plato, muthisti. Ama arkasindan vardigim koyde bir o kadar. Heleki benim girdigim taraftan. Direk bin bir gece masallarina daldik.
Iranlilar cilgin ve eglenmeyi seven bir millet. Bazen daglara kadar tasiyor
Abiyane:
Bu su kanallari, geleneksel. Persapolis gibi eski sehirlerde de var. hem iklimlendirme hem de su ihtiyacini cozmek icin geleneksel bir cozum, tabi system bu yeryuzu kanallarindan ibaret degil.
Ben:
Hayat abiyane’de yavas aksa da yine de acelesi olanlar var:
Caliskan bir genc:
Abiyane gerek kiyafatleri gerekse, insanlariyla oldukca guzel bir supriz oldu. Afedersin dagin basinda koye ilk girisimde konusmaya basladigim jeday salvarli adam, “gezme seklini sevdim, gpsler, dev haritalar olmadan kucuk bir kagit parcasiyla gelmissin buraya” demisti. Iste boyle insanlarla karsilasmak yalniz hissetmemek icin iyi bir neden.
Yine kucuk kagit parcama bakarak, karkas dagini asmak uzere yola dustum…
Uc dort farkli istikamaet denedikten sonra karkas’I asma ihtimalleri biten’de bitti :/
Iste yol vermeyen karkas:
Bu kadar cok gun batimi cekmem pek hayra alamet degil baco: ne demisler nereye bakarsan oraya gidersin
---------- Mesajlar birleştirildi - 09:20 ---------- bir önceki mesaj zamanı 07:27 ----------
Iki gun natanz’da pinekledim. Iran ilginc bir yer, kimi yerde “harici” oldugunuz icin kaziklanirken, kimi yerde de ekmegi az sayida alinca para almiyrlar. Cok cesitli insan var. genel izlenimimse eglenceli ve cilgin insanlar olduklari yonunde.
Iranda sehirlerde gece ortaya cikan “vahsi hayvanlar” var 4 silindirli motosikletler, egsoz seslerinden ancak fark edebiliyrsunuz, cunku siz kafayi cevirinceye kadar kaybolmus oluyorlar. Bu gece polis gelip benim motoru control etti tenteyi acip, motor kismina baktilar. Ve ikna olup gittiler “o” degildim.
Isfahan once sahin sehir’de bir mola verip alis veris edeyim dedim. Dukkandan ciktigimda mtor yerdeydi, aha dedim yan ayak mi kirildi? Yok ondeki araba geri geri gelip carpmis. Hasar yan ayak ve sol sinyal. Iranda motor parcalari ucuz, tr’de 10 liraya dandik ayna alirken buradan, 5 liraya kirilmaya sasirtici derece dayanikli 5 liralik aynalar almistim. Adam bir miktar para verip gitti. Bu arada sah.seh’re girerken debriyaj maneti de bosa dusmustu. Dolayisiyla bu gun ve ertesi gunu servise ayirmak durumunda kaldim.
Tr’den beri sanzuman yagi’ni degistirmemistik, debriyaj isaret Kabul edilip yag degistirildi. Yan ayak sokuldu. Sinyali bulamayacagim icin tamir edildi.
Kucukken oynadigim traktorler gibi yag icinde jawa:
Gece isfahana girdim ve dogruca seasepol’e (boyle mi yaziliyordu?) gittim ama buda hayal kirikligi oldu, su cekilmis sicaktan. Genellikle resimlerde gorulmus ve hayali kurulmus yerlerin boyle bir riski var.
Aksam orada laflamaya basladigimiz genc bir arkadasin misafiri oldum.
Sabah tekrar sisepol, ders isleyen genclik:
Kopru:
Iranlilar parklardan guzel yararlaniyorlar. Bisiklete binenler kosanlar yuruyus yapanlar, uyuklayanlar, sohbet eden yaslilar, ders calisanlar… pek cok parkta da aletli cimnastik imkanlari var ve insanlar bunlari degerlendiriyor –saglik sokagi- deniyor parklarin bu kismina. Ve paslanmaya terk edilmis de degiller.
Ali-qapu:
Iran’da beni sasirtan ve beklemedigim bir sey daha vardi ki o da. Turkce yada turki konusan hanedanlarin, iran kultur birikimine yaptigi muazzam katki. Tabi insanin kafasini karistirmakla beraber, -guncel turkiyede yuceltilen komik ve basit “degerler” goz onunde bulunduruldugunda- daha onceki yaya gurcistan gezimin donusunde sahit oldugum hadiseyi destekler nitelikteydi. Sinirdan tr’ye donuyrum. Cok kalabalik. Ge tarafinda tunnel gibi bir sey var, insanlar onun vasitasiyla siraya giriyorlar. Ustu bir catiyla kapali buda yakici gunesten sizi koruyor. Yavas da olsa islemleri halledip sikintisiz, tr tarafina gectik. Burada insanlari yonlendirecek bir sey yok. Dolayisiyla grubun icindeki, en uyaniklarin, sira kapma, one gecme oyunu butun kalabaliga sirayet ediyor ve turlu milletten insan, bir birini tepeleyip icinden gecmeye calisarak debeleniyor. Hani mesela tr muhassir medeniyet olmaya calisiyor, ama onlarin da bir farki yoktu.
Bu olayi veri Kabul edersek, ne medenilik ne barbarlik, insanin dogasina gomulu bir sey olmayabilir. Onun dogasi, esneklik ve uyum saglamaktir denebilir.
Ayrica dilin muzigi de onu konusan insanlarin egilimleriyle ilgili fikir vericidir bence. Ve azerice turki diller arasinda en muzikli olani.
Neyse bu sinir macerasinda bir baska enteresan olay daha olmustu. Uyaniklardan bir tanesi isi iyice abartinca gorevli adami yakalayip ite kaka kalabaliga dogru savurdu. Ve sonra fare yakalamis kedi edasiyla. Niye izin veriyosunuz buna kardesim diye hafiften boburlenerek kalabaligi fircalamaya basladi. Huuop turkce bilen yok mu diyor? Sonun birisi bozuk bir turkceyle “iyi de naapalim” dedi. O da durdu durdu, “once ben vuracam agzina sonra sen, insan gibi siraya gecsin” diyerek. Herkese unutulmaz bir insanlik/medeniyet dersi verdi cunku dogudan batiya gidiyorduk dolayisiyla medeniyet dersi almamiz normaldi
Ali-qapu:
Uc boyutlu tavan suslemesi:
Malum dogunu bazarlari meshurdur. Istanbuldaki kapali carsi da bunlardan bir tanesi. Pek de hevesli olmayarak vakit oldurmek icin ben bazaar girdim:
Gelgelelim, burasi zannetigimden daha canli bir yerdi:
Ask:
Savas:
Sanat ve zanaatin bir ardaligi: (burasi muze degil arkadaslar tekrar hatirlatiyim Pazar
Ve bilimum sey:
Bayat hicbir sey yok:
Oylesine hosuma gitti:
Bu hanim, siyah sacli, mavi gozlu yuvarlak suratli, pek cok yerde karsiniza cikiyor, galiba eski bir sairmis:
Packman turist modunda bir noktadan oburune gidip “puan kazanmayi” sevmesek de yapacak bir sey yok mekanlar guzel.
Biraz yamuk da olsa butun inanc dunyasi severler icin gelsin, chelsutun:
Arka bahce :
Dis duvarlardaki suslemelerden:
On bahcede dizi cekimi provalari yapiliyor:
Binanin etrafinda yavasca bir tur attiktan sonra artik iceri giriyoruz. Giris tavandaki aynalar:
Ic mekan:
Ay a aaaa:
Iran ezber bozan bir ulke ama icerden.
Imam camisi: ali-qapu’nun da bulundugu imam meydanindadir.
Burada bir itirafta bulunayim. Ben normalde dini mekanlardan rehbere bakarak etkilenebilen birisi degilim cunku bakiyorum, her turden millet buralarda haril haril fotograf cekiyor. Ama ne mekanlarin buyuklugu ne de detayli bir iscilikle suslenmis olmasi, hangi dine ait olursa olsun bende bir etki yaratmiyor. Ne zamanki kazbegi kilisesi gibi muazzam bir peyzajin icine yerlestirildiginde yada yikik dokuk ve ufak da olsa ulasilmaz sira daglarin yuksek eteklerine insa edildiklerinde. Ozellikle de ikincisi, onu insa ederken ki adanmisligi ve fedakarligi, anlattigi icin. Cunku dini mekanlarda iyi bir mimariden ziyade, daha insaca ve inanc dolu bir seyin “anlatilmasi” gerekiyor gibi gelmektedir bana. Ve yolculugun ilerleyen kisimlarinda islam’a ait boyle etkileyici yerlerle de karsilasacagiz.
"yorgunum cok yorgun"
bir küme altın bulup da sonu ne olur bilinmez düşüncesiyle hemen parmaklarını altınlara daldırıp, bir avuç olsun kapmaya çalışan bir cimri gibi; "bu görüntü serap olabilir, hiç değilse gördüğüm kadarı bana kalsın" dercesine hızlıca okuyup bir yandan da fotoğraflara göz gezdirdim..
şimdi dönüp baştan sona tekrar, sindire sindire okuyacağım...
temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.
tekrar tesekkurler binbaki
topigin sismemesi icin devamini yeni baslik olarak aciyorum.
2. bolum
"yorgunum cok yorgun"
öyle okuyarak biten yazılardan değil bu..
bitmeyen gezi istiyoruz diyenlere gelsin hem; aşk ile şevk ile bir daha buyurun, okuyun okuyun...
temel taşları şu ulu sıra dağlar olan tapınaklarda en sofu müminlerin, en bilgin mollaların bilmediği ve onların hakikat, erdem ve onur üzerine verdikleri tüm vaazları aşan dualar öğrenelim.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)