1500 km lik Güney Ege gezimizi arkadaşım Özgür ile beraber yapma fikri belirdiğinde hem daha sonra yapacağımız 3500 km lik Doğu Anadolu gezimiz öncesi kendimizi test, hemde motosikletlerimizi test etmek için değerli bir fırsat olduğunu anlamıştık...
Eş, iş, çocuk, nakit bilinmeyenlerini denk getirdikten sonra sabah 6 da kalkıp motosikletimi hazır etmeye başladım.. Zincirimi birgün önceden gaz ile temizleyip WD40 ile iyice spreylemiştim. Sabahleyin sadece sprey yağ sıktım.. Motosikletimi gıcır gıcır gezi öncesi temizlemiştim...
Daha sonra evimin karşısındaki fırında hem sabah kahvaltımı yapıp hemde Özgür'ü beklemeye başlamıştım ki; 2. bardak çayıma Özgür yetişmişti bile....
Artık hazırdık, devam etmek gerek..
Rota Antalya-Korkuteli-Tefenni-Karamanlı-Denizli-Aydın-Kuşadası idi... Durmak yok yolda olmak gerekti.. Atladık motorlara Korkuteli yokuşunu çıkmış hatta Nur Pastanesinde dondurma molasına gelmiştik bile...Pastanede kayınvalidemi arayıp Karamanlıdaki elma bahçesinde çayı hazır etmesini rica ettiğimde sevinçten uçacaklardı...
Nihayet Karamanlı ve Elma Bahçesi.. Özgür çok huzurlu bulduğunu söyledi.. Sesiz ve dingin....
Çay ve ikram edilen birkaç parça bisküviden sonra istikamet Salda Gölü idi... Sanırım samimiyetle ikram edilen taş olsa bile dünyanın en lezzetli şeyi oluyor...
Yola devam...
Karamanlı Baraj Göleti.... Sular bu sene bol.
Salda Gölü... Batı Anadolumuzda yalnız bir göl.... Eminim bu göl yabancıların elinde olsa etrafı yeşillendirilir.. Kanolar, yelkenliler konulur, iskele, dubalar konulup, ortalık canlı olurdu.. Ama bu kocaman göl yapayalnız... Anadolu fakir... Anadolumuz ise zengin...
İstikamet Denizli...
Karınlar acıkınca hedef İskendercidir...
Daha önceden gezi öncesi acılar ile verilmiş 4 kg yerine İskender ile derhal yerine konulur....
Restaurant sahibide klasik olarak eski motorcudur.. Kawasakim vardı benim muhabbeti.. O da eski motorcu imiş... İnanın sahibinin AUDİ Q serisi cipi motorlarımızın yanında sönük kaldı... Hemen eski motorcu ??? ile resim şip şak...
Aydın'a devam edereken bir mola anı OPET te..Havamız gene 10 numara... Herkes meraklı... Önce uzaktan süzmeler sonra yakınlaşmalar... Sonra benimde (ne hikmetse hep aynı marka motor) Kawasakim vardı abi... Olayları....))
En nihayet Kuşadasında otelimizdeyiz... Otelimize yerleştikten sonra biraz Kuşadasını dolaşıp yemek yedikten sonra yataklarımıza... Bu arada o gece Bursaspor şampiyon olmuştu.. 37 yıllık bir fenerbahçeli olarak Bursayı tebrik ediyorum...
Daha sonra sabah Kuşadasından ayrılmak üzere iken karşı ilkokuldan bir adam gelir.. Öğretmende eski motorcu imiş... Gene muhabbet gırla... Ben şöyle motorcuyum, böyle motorcu idim... Hüsnü öğretmenimize selamlarımızı iletiyoruz... Onlar hem anne hem baba idiler.. Canım Öğretmenlerim...
Bugün mühendis olmamı rahat koşullarda yaşamamı onlara öğretmenlerime borçluyum...
Daha sonra herkesin bildiği gibi EFES i ve Meryem ANA yı ziyaret var.. Detaylara girmek istemiyorum.. Sanırım herkes biliyor...
Dönemin İstanbul'u imiş Efes... 200.000 nufuslu bir yerleşim... Müthiş...
Yola devam.... Ama Özgür dün geceden beri Kokoreç diye tuturunce bende dayanamadım... Canım bir anda çekti....
Özgürrrrr KOKO diye bağırmaya başlıyorum..... Canım fena halde yarım ekmek acılı kokoreç ve ayran istiyor, dayanılmaz.....
Tüm gün KOKO- KOKO- KOKO diye sayıklayınca, bulduk bir tane kokoreççi.. SÖKE çıkışı...
Özgür sanki 10 yıldır yemek yememiş gibi saldırır kuzu kokoya... Ama gerçekten çok lezzetli idi.. 1.5 adet kuzu kokoreçi 10 dakika gibi bir sürede mideye indirdik...
Karınlar doydu...
İstikamet DİDİM ve sığ sahilleri... Manzaralar çok hoş... Güzel....
Eeee, midede kuzu kokoreçler olunca sıra geliyor manzaraya.. Yoksa manzarayı filan gördüğümüz yoktu...
DİDİM Altınkum dayız.... Güzel bir plajı var... Hoş...
DİDİM sonrası direkt BODRUM...... Ve Bodrum geceleri, çok eğlenceli... Fazla cıvık, vıcık resimler eklemiyorum.. Ama Bodrum hareketlenmiş, arkadaşlar...
Sabah benim akşam nöbete yetişmem gerekli, Özgür'ünde Bodrum yarımadasını dolaşma isteği ağır basınca zorunlu ayrılık yaşanır...:((((
Bodrum çıkışı değerli dostum ile helalleşilir..... Ben direkt Antalya o ise 2 saat sonra Antalya yapacaktır...
Hüzünlü bir veda.... Çare yok.....
Milası çıkarken hava bozar... Durum bellidir.. Islak bir şekilde 450 km sürüş olacaktır... İçlikler giyilir....
Dönüş yolu tam bir felaket idi.... Soğuk, fırtına, rüzgar, yandan tepeden, ortadan, beriden , geriden heryerden su ıslak yağmur soğuk don, fırtına, dolu her bir nane vardı.. Tam 450 km böyle idim...
Antalyaya 10 km kala kendi durumumu gösterir resim aşağıdadır.. 450 km lik sürüşte Mayıs 20 de hiç üşümediğim kadar üşümüş, donmuş, rüzgar yemiş, afallamış bir durumda idim...
Daha akşam mesaiye yetişecektim.... Kayık bir durumda 1500 km yi tamamladım....