Bir Almanya macerasi - Filme ilaveten renkli Hechlingen '09 -
-
Benım kuçüklüğümde radyolarda temsil dıye bır sey vardı .Merakla dinler ertesi gün devamı gelsın dıye beklerdık valla tadı damağımda kalmıştır . Tıpkı onun tadında oldu merakla devamını beklıyorum eğer devamı yoksada sızın arşivinizde muhakkak bır seyler vardır
siz ordan devam edın bız seve seve okuruz teşekkürler.
Reklamlar
-
Hayatin icin bir saniyeni harca.
Hayatini bir saniye icin harcama.
-
-
Motosiklet Eğitmeni
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
-
CengizhanD adlı üyeden alıntı
Aklıma Almanya deyince Helga'dan başka bir şey gelmiyor abi
Artık Hitlerde gelmiyor, Almanlar mazlum , Ruslar kötü,kaka Almanların bu konudaki çalışmaları takdire şayan, Stalin diktatörde, Hitler değilmi 2,5 milyon yahudi öldü.
Sonuç: Savaşlar kötüdür, Filler tepişirken olan çimenlere olur.
Kawasaki Ninja 250r: 0/13.000km, VFR 800:13.000/ --- km
-
Berlinden ayrildik ayrilmasina ama sanki topu topu iki gun gecirdigimiz Berlini daha arkamizi doner donmez ozlemeye baslamistik. JFK in 63 Berlin ziyareti dolayisiyla yaptigi unlu konusmadaki sozu geldi aklima o sirada...
"All free men, wherever they live, are citizens of Berlin, and,
therefore, as a free man, I take pride in the words, “Ich bin ein Berliner.”
Nerede yasiyor olursa olsun, tum ozgur insanlar Berlin vatandasidir, iste bu nedenle gururla soyluyorum ki "ben bir Berlinliyim" JFK, 1963...
Kennedynin bu sozleri bazi aptal Amerikali tercumanlarca "ben bir kremali çöregim" (Berliner bir tur Alman coregine ABD de verilen isimdir) diye tercume edilip JFK nin ne dedigi bazi hoduk Amerikalilarca anlasilamamasina ragmen tarihe gecmistir.
http://www.youtube.com/v/hH6nQhss4Yc&hl=en_US&fs=1&
Insan Berlinde kendini gercekten bir Berlinli gibi hissedebiliyor. Rahat, insancil bir sehir.
Autobahn / otoyolun mucidi aslinda taa Roma imparatorlugu doneminden beri yol insaatinda dunyanin oncusu olan Italyanlar. Ancak gercek anlamda otoyol insaatini ve kullanimini Hitler den once Konrad Adenauer doneminde Almanyada goruyoruz.Daha sonra Hitler zamaninda issizlige bir care olarak otoyol insaatlari serpilmis ve ulkenin her yanini sarmaya baslamis.
Alman otoyollari dunyada diger ulkelerle kiyaslanmayacak kalitede. Sadece betonarme ve asfalt kalinligi 75cm yi buluyor. Metrelerce kalinlikta SIKistirilmis kum ve micir karisimindan olusan temeli ve drenaj sistemleri de cabasi. Ornegin Amerikada yol kalinligi bunun yarisi.
HIz limiti olarak 130km/h "tavsiye ediliyor" herhangi bir limit yada kontrol gormedim. Belki Almanyanin baska kesimlerinde vardir.
Yol iki seritli ve benimki gibi 160km/h i gecemeyen kucuk ekonomik bir otomobille oldukca heyecanli anlar yasayabiliyorsunuz. Ornegin ben sag seritte 140 ile giderken onumde 120 ile giden bir TIR kamyonu buluyorum... Eh sollamam lazim, aynalara bakiyorm ortada kimse yok. Guzel guzel sinyalimi verip kamyonun yarsina geldigimde enseme nerden ciktgini allahin bilebilecegi en az iki tane Mercedes biniyor. Adamlar seni anliyor ve korna, selektor filan yapmiyorlar ama sen utaniyorsun haliyle...
Benim araba 140 dan 160 cikip da sollama bitene kadar arkamdaki Mercedesin sahibi iki telefon gorusmesi tamamlayip, gazetesinden de bir iki makale okuyordu herhalde...Bir iki tecrubeden sonra cok daha dikkatli olmaya basladim ama durum hic ic acici degildi. Ben sag seritten 130km/h ile giderken yanimdaki sol seritten 130km/h ile Audiler BMW lar geciyor, ruzgarlarindan bizim zavalli Fiat Puntonun odu patliyordu. Daha onceki hayatimda tabii ki muhtelif yerlerde hizli giden otomiller gordum, icinde bulundum ama trafihgin yarisinin 230 km/h ve ustu seyahat ettigi bir ortamda birkac yuz km yapmisligim olmamisti. Yaris pisti gibi resmen.
Adamlar yaninizdan wup wup wup diye gectigi zaman, "benim araba durdu herhalde inip bir bakayim" diyeceginiz geliyor. Oysa 140~150 civarinda ter icinde gidiyorsunuz. Bizim Amerikada 90km/h ustunde ceza yiye yiye alistigimiz duzenden sonra manyak bir tecrube...
Dresdene yaklasirken icimi garip duygular kapliyordu.Ikinci dunya savasinda bu sehrin ugradigi tahribat ve 40,000 (?) civarinda masum sivil can kaybinin izleri hala ordamiydi?
Dresden Bombardimani tarihin kara ve aci sayfalarindan biri.
Subat 1945 in ortasinda Ingiliz ve Amerikan ucaklari zaten coktan bitmis olan Nazi Almanyasini teslime zorlamak amaciyla aptalca bir sey yapiyor ve gerek askeri gerek sanayi degeri sifir olan, o donemde guzelligi Parisle boy olcusen, dunya kultur ve sanat merkezini insafsizca bombaliyor.
Olay atom bombasinin icadindan once...Ama bombardimanin siddeti ve sonuclari Hirosima ve Nagasakiye atilan iki atom bombasinin toplamindan yuksek. Tam 45Megaton TNT gucunde yangin ve infilak maddesi yagiyor sehre. Bu bir "yangin firtinasi" olusturuyor ve sehrin sicakligi 1500C ye yukseliyor.
Yeralti siginaklarina saklananlar bile kavruluyor.
Bu arada sehrin hemen kuzeyindeki buyuk askeri birlik ve karargaha tek bir bomba bile dusmuyor.
Yanabilecek hersey yanip yokoluyor Dresdende, yollarin asfalt kaplamalari bile buhar oluyor. 1944 sonlarinda Tokyonun ugradigi bombardimanin bir tekrari yasaniyor burada. Hernekadar Tokyoda oldurulen yaklaSIK 100,000 sivilden daha az can kaybi olsada sonuc yine insanlik yarasi. Insan dusunuyor "niye, niye?" diye, bir cevap bulamiyor...
Boyle karisik duygularla yaklasiyoruz sehre dogru...
-
ps:
Dresden şehrimiz ayrıca el yapımı bebekleri ile de ünlü bir şehrimiz. İsmini bu şehirden alan Dresden dolls isimli punk & kabare öğelerini birleştirmiş grubumuz ise dinlemeye değer
Paylaşım için teşekkürler güzel geziymiş hakkaten. Ama motorla çıkmak lazımmış otobana =)
★★ ----- Decaying organic matter ----- ★★
-
Hayatin icin bir saniyeni harca.
Hayatini bir saniye icin harcama.
-
Remzi ben "Almanyada TIR lar 120 ile gidiyor" demedim, onumdeki TIR 120 ile gidiyordu dedim. Bana hizli geldigini sen nereden biliyorsun? O TIR i sen mi kullaniyordun yoksa???
Otoban fotografi cektik birkac tane. Iyi bir fotograf yok. Hem pek enteresan da degil, yol iste...
Buyrun bir adet Berlin - Dresden arasi Autobahn fotografi. Ruzgar jeneratorleri dikkatimizi cekmisti.
-
Donald_Duck adlı üyeden alıntı
Adamlar yaninizdan wup wup wup diye gectigi zaman, "benim araba durdu herhalde inip bir bakayim" diyeceginiz geliyor. Oysa 140~150 civarinda ter icinde gidiyorsunuz. Bizim Amerikada 90km/h ustunde ceza yiye yiye alistigimiz duzenden sonra manyak bir tecrube...
...
harikasın abi hayırlı yolculuklar ,iyi eğlenceler
-
Aaaaa bugün yeni birsey yok.. Neden? Alismistim yahu Donald usta..
Hayatin icin bir saniyeni harca.
Hayatini bir saniye icin harcama.
-
-
Donald_Duck adlı üyeden alıntı
Iste bu ve bunun gibi 7 tanesi yuzunden...
Yarin (Pazar) gunu de bu derya kuzulariyla okyanusta macim var. Pazartesi aksami devami geliyor...
ooooooohhhhh.. Derya kuzusu...
Bu baligin almanca ismi ney ustam???
Nerede tuttun bunlari???
Hayatin icin bir saniyeni harca.
Hayatini bir saniye icin harcama.
-
Motosiklet Eğitmeni
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
-
"Subat 1945 in ortasinda Ingiliz ve Amerikan ucaklari zaten coktan bitmis olan Nazi Almanyasini teslime zorlamak amaciyla aptalca bir sey yapiyor ve gerek askeri gerek sanayi degeri sifir olan, o donemde guzelligi Parisle boy olcusen, dunya kultur ve sanat merkezini insafsizca bombaliyor.
Olay atom bombasinin icadindan once...Ama bombardimanin siddeti ve sonuclari Hirosima ve Nagasakiye atilan iki atom bombasinin toplamindan yuksek. Tam 45Megaton TNT gucunde yangin ve infilak maddesi yagiyor sehre. Bu bir "yangin firtinasi" olusturuyor ve sehrin sicakligi 1500C ye yukseliyor.
Yeralti siginaklarina saklananlar bile kavruluyor."
önemli bir bilgi, teşekkürler.
güzel bir gezi yazısı ellerinize sağlık.
can't be worried about that shit. life goes on man.
-
remzi_39 adlı üyeden alıntı
ooooooohhhhh.. Derya kuzusu...
Bu baligin almanca ismi ney ustam???
Nerede tuttun bunlari???
http://de.wikipedia.org/wiki/Pomatomus_saltatrix
Almancasi "Blaufisch". Turkcesi Kofana... Kucugune Lüfer, onun da kucugune çinekop, daha da kucugune yaprak derler bizde. Akdeniz, Marmara, ve okyanuslarda yasar...
---------- Mesaj ekleme zamanı: 23:18 ---------- İlk mesajı ekleme zamanı 22:56 ----------
Pardon, Luferin kucugune Sarikanat derler, Cinekop sonra gelir...
-
-
Yalnız derya kuzusu benim kuzudan bile büyük, okyanustan kendinizmiavladınız bunları ??
-
coq adlı üyeden alıntı
sazan de l'alaman baligi o Remzi.
Geçen yil ailecek yaptigimiz Almanya gezisinde kendimi kaptirip, 170-180 km/h hizlara takilmisim.
Karim hizdan korkar, fransada otobanda 130 km/h yi geçtigimde, birdaha konture bakmama gerek kalmaz, o bana kaçla gittigimizi surekli hatirlatir.
Ama Almanya daki hiza o bile alismis, donuste Fransa'ya girince hizimi dusurdum.
Bir sure gittikten sonra dondu bana soyle dedi.
-Ne o? Arabami bozuldu?
Yenge hakli sonucta... Fransaya girdin tirstin dimi????
---------- Mesaj ekleme zamanı: 03:19 ---------- İlk mesajı ekleme zamanı 03:15 ----------
Donald_Duck adlı üyeden alıntı
http://de.wikipedia.org/wiki/Pomatomus_saltatrix
Almancasi "Blaufisch". Turkcesi Kofana... Kucugune Lüfer, onun da kucugune çinekop, daha da kucugune yaprak derler bizde. Akdeniz, Marmara, ve okyanuslarda yasar...
---------- Mesaj ekleme zamanı: 23:18 ---------- İlk mesajı ekleme zamanı 22:56 ----------
Pardon, Luferin kucugune Sarikanat derler, Cinekop sonra gelir...
Blaufisch mi????
Bire bir tercüme yaparsak.. Mavibalik demek oluyor türkcesi..
Hic duymadim...
Raki resimleri yok ama yaninda?
Rakisizmi yedin yoksa bunlari? Türkiyedekiler duymasin bunu bana bak ustam..
---------- Mesaj ekleme zamanı: 03:28 ---------- İlk mesajı ekleme zamanı 03:19 ----------
coq adlı üyeden alıntı
çinekop candir.
Tarafimdan her zaman tercih edilir.
Bir gun oldugumde yaradan kimin bu hiyarin uzerinde hakki varsa gelsin alsin diye bir emir buyurursa, beni çinekoplar yer.
çok can yaktim çok.
Ama eylemlerimiz, devam edecek.
Ona bakarsan bende cok makrele nin canini yaktim..
Makrele nin türkcesini bilmiyorum...
Merak etme sen dostum... öteki dünya varmi yokmu kim biliyorki?
gidip gelen daha olmadi..
simdi wikipedia ya baktim..
Makrele=uskumru
Hollandada azmi tutmadik..
cok aptal bir balik...
oltada yem yok ama bir cekiste 6-8 tanesini cektigimi biliyorum..
Hayatin icin bir saniyeni harca.
Hayatini bir saniye icin harcama.
-
O balik bir sise "Cordon Bleu Sans Rival Mastikha" esliginde kemali afiyetle goturuldu.
-------------
Kusura bakmayin araya bir suru sey giriyor, her gun muntazam yazamiyorum...
Neyse efendim iste boyle karisik duygularla sehre giriyoruz ve karsimiza cikan manzara karsisinda kafamiz busbutun alt-ust oluyor...
Bun ne ya?
Biz satolar, saraylar katedraller filan beklerken karismiza devasa bi cami cikti...(*)
Agzimiz acik bakakaldik kubbesinde Yenidze "Yenıce" yazan bu oryantal esere... Bianin hikayesi kisace soyle. Yanice, yada "Yenice Karasu" su anda dogu Yunanistanda bulunan, "Turk Tutunu" ile unlu eski bir Osmanli sehri. SImdiki adi "Genisea" imis... Bir Alman girisimci Osmanlilardan tutun alarak sigara uretmek amaciyla bu fabrikayi kuruyor. Sehrin bulundugu iklim bu is icin ideal, ve fabrika cogu biz orta yaslinin gayet iyi hatirlayacagi "Yenice " sigarasini uretmeye basliyor. Sigara daha sonralari (bizim bildigimiz zamanlar) Turkiyede Tekel tarafindan uretilmeye de devam ediyor. Binanin yapim tarihi 1909...
Biraz daha derinlemesine ve enteresan bilgiyi "Kultur ve Sanat 38" dergisi 1998 yayinnda, internette buldum, asagiya ekliyorum.
-------------------------------------
Bu fabrikanın tarihçesi şöyle: Yüzyıl başında, “Yenice Tütün ve Sigara Fabrikası” sahibi Hugo Zietz’e, işi büyüdükçe mevcut mekân yetmez olur ve sattığı şark ürününe uygun düşen bir üslûpta yeni bir fabrika binası yaptırmaya karar verir. 1908’de yapılan bina bir cami görünümündedir. Sözde Moritanya camilerini andıran bu caminin üzerindeki “Yenice” yazısını Dresdenliler yadırgarlar ve “Şenice” diye telaffuz ederler. O dönemin belediyesinin, bu egzotik binanın yapımına nasıl izin verdiği hususu hâlâ tartışılmaktadır. Büyük bir vergi mükellefine karşı mı çıkılamadı, yoksa mimar Prof Dr. Hammitzsch’in bu projesine duyulan bir merak mı söz konusuydu, ya da “böyle görülmeye değer bir binanın Elbe şehrine ne zararı olacak canım” diye mi düşünüldü bilinmez.
Her ne ise: 11 Ocak 1909’da işletmeye açıldığından beri “Yenice” gerek Dresdenliler ve gerekse diğer ziyaretçiler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış. O dönemi yaşayanların ifadesine göre, uzaktan parlayan kubbesi, şehrin endüstri göstergesi halini almış, bir bölüm insan da binanın ayrıntısına inen şiirsel tasvirine kapılmış. 23 Şubat 1910 tarihli Sachsen Post gazetesinin bir yazarı şöyle bir başlık atmış: Elbe kıyısında bir parça şark.
Zietz, kalitenin ve ince sarılmış sigaraların da önemli yer aldığı marka bilincinin karakterize ettiği bir çağın başında çok iyi bir iş gerçekleştirmiş oluyordu: Minarelerle süslü bir cami ile abidevi bir reklam aracı yaratmayı başarmıştı. Ancak Mimar Hammnitzsch’e bu bina uğur getirmez. Gelenekçi ve çok tutucu olan devlet mimarlar odası, bu görkemli binadan etkilenmemiş ve hükmünü vermiştir: Bu adamın kendi aralarında yeri yoktur artık. Ve Prof. Hammnitzsch’in oda kaydı silinir. Hâlbuki bu mimar, 50 metrelik kubbesi ve 63 metrelik (minare biçiminde) bacasıyla, inşaat tekniği alanında Almanya’da bu yükseklikte bir çelik iskelet kurup, bir ilki gerçekleştirmiştir.
Hugo Zietz ise, bu arada beş kat artan ve tüm Dresden’e yayılan şubelerinin kapasitesini yaptırdığı bu binaya taşır; bu da daha önce yıllarca Şark tütünlerini ve tütün harmanlama sanatını araştırmış olan iş adamına salt teknolojik bir kolaylık sağlamakla kalmamıştır. Sigara yüzyıl başında tüm dünyayı fethettiği için, devlet derhal bundan vergi geliri sağlayabileceğini fark eder. Değerli malların depolanması ve mecburi bandrol ve vergi kontrolü gibi katı yükümlülükler, böyle bir bina içinde kolaylıkla gerçekleştirilebilmektedir artık.
Dresden kenti uygun coğrafi konumu ve devamlı nemli havasıyla tütünün muhafazası ve işlenmesi için ideal bir yer olduğundan, Türk ve Yunan tütün satıcıları burayı tercih etmişler ve nihayet 1834’de burada ticari amaçla sigara üretimine karar vermişler. Rus şehri St. Petersburg’lu Joseph Huppmann’ın 1862’de “Laferme” adında ilk büyük sigara fabrikasını kurmasıyla, bu alanda önemli bir mesafe kaydedilmiş. Rusya, Türkiye ve Mısır’ın yanında sigaranın kaynaklandığı ülkelerden biri olarak, o dönemler sigara üretimi konusunda teknolojik açıdan epey ileri bir konumdadır.
Joseph Huppmann’ın başarısı rekabeti kızıştırır. 1878’de Saksonya’nın başkentinde 8, 1881’de 21, yüzyıl dönümünde ise 41 fabrika mevcuttur. Markalar ise hep Şark’ı çağrıştırır: Antipapirosa, Alexandra, Calife de Bagdad, Delphi, Ottoman. 1920’lerde Almanya’da içilen her dört sigaradan biri Dresden’de üretilmekteymiş.
İşine 1886’da başlayan Hugo Zietz de bu şark modasına sadık kalır ve sigarasına “Salem Aleikum” adını seçer. Bununla öyle başarılı bir çıkış yapar ki, sigara en çok satılan markalardan biri olmakla kalmaz, kaymak tabakanın uzun süre tercihi olur ve sahibine “Saksonya Kraliyet Sarayı Servisi” unvanını kazandırır. Diğer sigara fabrikatörleri gibi, Hugo Zietz de cami biçimindeki binaya taşınır ve gün be gün elle sarma yönteminden makineyle üretime geçer. Ancak başta seri üreticilerden kaynaklanan rekabet baskısına karşı Zietz, enfes tütünlerden oluşan özel karışım içeren markalarla direnir. “Yenice”nin sahibi artık en büyüklerden değildir. Fakat iddialı olduğu bir şey varsa, o da Almanya’nın, belki de dünyanın en dikkat çekici sigara fabrikasına sahip olmasıdır.
“Yenice” binası, II. Dünya Savaşı’nda Dresden’e yönelik İngiliz-Amerikan hava bombardımanından (13 Şubat 1945) mucizevî bir şekilde kurtulur. Barok üslûbunun hâkim olduğu bu güzelim şehir bir gecede yerle bir olurken, binanın sadece kubbesi yıkılır; iç mekândaki hasar ise önemsizdir. İşçiler cami biçimindeki bu binanın salonlarında sekiz yıl daha, 1953’te makineler devre dışı bırakılana kadar sigara üretimine devam ederler. Doğu Almanya’da da sigaraya talep artınca, yine ihtiyacı gidermek için çağa uygun başka bir yer bulunur. Zamanla iç mekânda meydana gelen bozulmaları tamir etmek için bir süre para bulunamaz. Yalnızca dış yüzey yetersiz de olsa yenilenir, ama şarka özgü mozayik çalışmalar düşmekten kurtulamaz. Bina yine de tütün bürosu olarak hizmete devam eder.
“Yenice”, zamanın etkisiyle düştüğü mütevazı ve hüzünlü görünümünü, artık terk etmiş durumda. Hugo Zietz’in zamanında güzellik ve işlevsellik binanın çekiciliğini meydana getirirken, artık sadece güzelliği ile göz kamaştırmaya devam ediyor. Berlin’li bir gayrimenkul grubunun mülkiyetinde olmak üzere, “Yenice” büyük paralarla yenilenmiştir. 1992 yılında belediye meclisi ikiye karşı sekiz oyla, Dresden doğumlu bir mimarın fikrini dâhiyane bularak kabul eder. Yıllardır Batı Berlin’de yaşamış olan mimar Axel Schultes, “Yenice”nin garipliklerine, kubbeye bir tahliye merdiveni kurarak yeni bir çekicilik ekler. Bugün parlak bir beyazlık içinde, bu masal binası, bir oteli ve büro kompleksini içinde barındırıyor.
Açık söylemek gerekirse, özellikle eski Doğu Almanya topraklarında yaygın olduğu anlatılan yabancı düşmanlığından ötürü korka korka gittiğim Dresden’de hiç beklemediğim bir sevecenlik bulmuştum: Örneğin bir şey sorduğunuzda insanlar ilgileniyor ve yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Meğer Dresdenliler yabancıyla zaten yanyana yaşamaya alışkın insanlarmış. “Yenice”nin dumanı artık tütmüyor, ama işlevi devam ediyor anlaşılan.
(Bu yazının hazırlanmasında Kerstin Eckstein’ın “Ein Stück Orient an der Elbe. Yenidze und die Geschichte der Zigarette” [Elbe Kıyısında Bir Parça Şark. Yenice ve Sigaranın Tarihi]. Konturen. Magazin für Sprache, Literatur und Landschaft. Heft: 3, 1993, s. 19-24) başlıklı yazısından yararlanılmıştır.
(*) Yukardaki fotoigrafi daha iyisini bende olmadigi icin Wikipedia dan aldim
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler