Erkinle(Pizza) birlikte yaz başından bu yana sürekli aklımızda olan akdeniz turumuza 26 ağustos öğleden sonra itibariyle start vermiş bulunuyoruz. Aslında bu gezi daha önce düzenlenecekti ama stajdır yaz okuludur derken bu tarihe kadar sarktı. Gezi planı şöyle. İlk gece bilecikte akraba ziyareti ve bir günde alınacak yolu kısaltma amaçlı bir konaklama. Ardında Side, Olimpos, Ölüdeniz ve Bodrum.
Ben motorumu yükleyip doğruca erkinlerin eve gidiyorum. Erkininde motoru yüklemesine yardım edip son hazırlıkları yaptıktan sonra yola çıkıyoruz.
Motorların yüklenmiş ve gıcır gıcır halleri. Ertesi gün bu temizlikten eser kalamayacak.
Temde küçük bir duraklama. Adapazarı üzerindeki bulutları görünce yağmur yağar mı yağmaz mı üzerine beyin fırtınası. Sonuç olarak yağmayacağına karar kıldık ve doğru çıktı Bileciğe kadar tek damla bile yağmur yemedik.
Bileciğe gelmeden önce çok tatlı virajları olan 6.4 km lik yeni asfaltlanmış çok güzel bir tırmanma şeridi var. Bu tırmanma şeridinde kendimizi o virajdan bu viraja attıktan sonra Bileciğe varıp motorları boşaltıyoruz. Sonrasında akrabalarla ufak bir sohbet ve akşam yemeğinin ardından Bileciği dolaşmak için dışarı çıkıyoruz. Fakat bu gezintimiz çok uzun sürmüyor çünkü bilecik ufacık bir yer olduğundan 20 dk içerisinde başladığımız noktaya geri dönüyoruz. Bilecikten küçük bir meydan.
Amacımız sabah erkenden kalkıp yola koyulmak ve Kütahyada kahvaltı etmek. Fakat sabah uyanıp havanın buz gibi olduğunu görünce bu fikirden cayıp kahvaltımızı bilecikte yaparak saat 8 dolaylarında yola koyuluyoruz. Bilecikten inip bozüyüke vardığımızda hava biraz ısınmış olmasına rağmen 17°. Bozüyükten çıktıktan sonra yağmur kendisini göstermeye başlıyor ve bizde ilk benzinlikte durup bekliyoruz.
Sıcak selenin keyfini çıkaran meraklı bir yavru köpek.
Köpeciği rahatsız etmeden bizde kendi keyfimize bakmak için benzinliğin kafetaryasına gidiyoruz. Birer sıcak çay içimizi ısıtıyor.
Biz yazlık montlarla ve de kot pantalonla yola çıktığımız için yağmur yamasa bile yerdeki ıslaklıktan ve havanın soğundan nasibimizi alıyoruz. Erkinin aklına bacaklara strech film sarmak geliyor hemen. Bende göğsümüze birer gazete kağıdı koyalım diyorum ve karşımıza böyle bir manzara çıkıyor. Konu mankeni Erkin, mekan afyon ikbal dinlenme tesisi.
Afyondan çıkıp tekrar Ispartaya doğru yola devam ediyoruz. Hava açıp güneş kendini gösterdiğinde iliğimiz kemiğimiz ısınıyor. Fakat bu yağmur peşimizi bırakmıyor Ispartaya 35 km kala kuvvetli bir sağnak yağmur başlıyor ve biz yine küçük bir benzinlik molası veriyoruz.
Oturmaktan arkam ağrıdığı için yatmayı deniyorum. Motorun arkasında eşya varken üzerine uzanmak oldukça rahat oluyormuş.
Yağmur çok şiddetli olmasına karşın kısa süreli oluyor ve yolumuza devam ediyoruz. Isparta antalya arası muhteşem çam kokulu yolu düzgün ve keyifli bir rota. tatil boyunca orada aldığım çam kokusu burnumdan gitmedi. Zaten başka bir yerde de benzerini almamıştım.
Akşam saatlerinde Sideye varıp Aydının(Powerbyaydın) bizim için önceden ayarladığı aparta yerleşiyoruz. Akşam yemeğinin ardından Sidede küçük bir tur atıyoruz. Yorgunluktan gözlerimiz kapandığı için daha fazla dayanamayıp otele dönüyor ve yatıyoruz.
Ertesi gün köprülü kanyona gidip rafting yapıyoruz oldukça keyifli oluyor. Özelliklede botu paylaştığınız insanlar bize denk gelen gibi olunca daha bir eğlenceli oluyor. Bottan bota atlayıp adam çekenler mi ararsınız, yoksa suya atlayıp diğer bottakileri teker teker suya düşürenler mi? Valla bizim botta hepsi vardı Haa pardon bottan bota adam çekenleri unutmuşum
Raftingten sonra dönüşümüz Akşam saatine kalıyor yapacak çok birşey yok denize girip çevreyi dolaşıyoruz.
Ertesi sabah kalkıp yola koyuluyoruz hedefimiz Olimpos fahat direk olimposa gitmiyoruz yol üzerindeki şelaleleri dolaşacağız.
Kaldığımız apart otel.
Manavgat şelalesi
Şöyle şelaleyi arkama alıp aslanlar gibi bir poz vereyim
Suya atlayan çocuklara çok özendim bir daha ki sefere bende önlemimi alıp gidicem.
bu fotoğraf üç ayrı kareydi üçünüde birleştirip tek kare yaptım :wink:
Hava çok sıcaktı güneşin altın giderken serinlemenin en kolay yolunu bulduk kendimizi ıslatmak. Arabaları ıslatmak için olan fıskiyelerin bulunduğu benzinciler en kolay yöntem oluyordu hiç motordan inmeye gerek kalmıyor. Fakat dikkatli olmak lazım zemin çok kaygan oluyor.
Erkin kendini serinletirken
Şimdide kurşunludayız. Burası manavgat kadar kalabalık değil ve de gölge olduğu için rahat bir nefes alıyoruz.
Tam akşam yemeği sorununu çözdüm diye düşünürken birden karşımdaki balık tutmak yasaktır yazısının altında elinde telsizle bekleyen görevli gözüme takılıveriyor. :twisted:
Olimposa varmadan bir benzin molasında su ve deterjanı görünce motorların üzerindeki iki gün önceden kalam kir aklımıza geliyor ve üstün körü yıkamaya başlıyoruz. :!: Zemin her zamanki gibi çok kaygan
Bu benzinlikteyken her yaz sürekli olimposa giden bir arkadaşı arayıp nerede kalalım diye soruyoruz. O da çıralıya gidin tavsiyesinde bulunuyor. Meğerse çıralı ile olimpos plajları ortak ama aralarında dağ olan kardeş yerlermiş.
Bir gece çıralıda çadır kurup ertesi gün olimposa doğru yol alıyoruz.
Çıralıdan olimposa doğru bir bakış.
Ve Olimpostayız
Çadırımızın direği kırıldığı için Olimposta ağaç evde kalmaya karar veriyoruz.
Bize kalmamız için ilk önerdikleri oda üstündeki yazıyı görünce vaz geçiyor ve başka oda soruyoruz
Baktılar suratsızlık yapıyoruz bizi memnun etmek için topkapı palace ayarladılar
Ertesi gün denize git gel yapmaktan sıkılıp çevreyi dolaşmaya çıkıyorum. Sorup soruşturduğuma göre çevrede en yakın gezilecek yer Phasalis. Bende doğrudan oraya gidiyorum.
Burası kentin ana caddesiymiş
Burası yan yana iki koyun bulunduğu liman kısmı.
Burasıda antik tiyatrosu. Konser için hazırlık yapıyorlardı.
Bende Erkin sıcaktan bunalmıştır diye dönüşte karpuz alıyorum. Filenin altında karpuz taşımak oldukça zor oluyormuş. Özelliklede benimki gibi iyice kendini salmış bir fileyle.
Manavgatta atlıyamamıştım ya içimde kalmış çıktım kayanın tepesine. Bir baktım yusufta gelmiş benim yanıma Yukarıdan aşağıya bakmak aşağıdan yukarıya bakmaya göre çok farklıymış. Ama birşey olmaz diye salıyorum kendimi suya. Sonra aşağıda yusufla konuşuyorum canı sıkılmış gidecekmiş ben onu uğurlayıp tekrar kayanın üzerine çıkıyorum 8)
Finikenin çıkışından finike manzarası.
Finikeden sonra bol virajlı sahil yolu. Duyduğuma göre bu hali yolun genişletilmiş haliymiş.
Ardından kaşı geçip kalkana varıyoruz. Kaş kalkan arası yine bol virajlı sahil yolu. Fakat bu yoldabr birini izleyen keskin virajlar yetmiyormuş gibi nereden estiği belli olmayan çok şiddetli bir rüzgar vardı.
Tepeden kalkan manzarası.
Sonunda ölüdenize varıyoruz
Ölüdenizde kaldığımız bungalow
Hemen motorları boşaltıp üzerimizi değiştiriyor ve doğruca denize koşturuyoruz.
Sanki tüm gün rüzgarla boğuşan ben değildim şimdide dalgalarla boğuşuyorum. Aslında ben dalgalarla boğuştuğumu sanıyormuşum büyük bir dalga beni kapıp yerden yere vurunca farkına vardım tabiki. Erkinin söylediğine göre bir ara sadece popom gözüküyormuş
Hava kararmaya başladı. Artık uzun enstantaneli fotoğraflar beni bekliyor.
Ertesi sabah kalkıp kahvaltı öncesi deniz kenarını dolaşmaya çıkıyorum motoruyla uğraşan sarışın bir turist görüyorum. Muhabbet etmeye başlıyoruz. ben ingilizce soruyorum o türkçe cevap veriyor. Sonra farkettim ki benim bildiğim ingilizceden daha iyi türkçe biliyor. Belki tanıyanınız vardır adı Chris ve Avusturalyalı. Dört yıldır dünyayı geziyormuş. Sitesinin adrsinide verdi www.earthrider.tk
Ben gördüğümde motorunun kopan debriyaj telini değiştirmekle uğraşıyordu yardım ettim beraber değiştirdik. bu 4. debriyaj teliymiş ama hala pratik bir yol bulamamış Teli değiştirdikten sonra bizim motorların yanına gidiyoruz bir kaç fotoğraf bizim motorla birkaç foto onun motorla. Sonra akşama buluşmak üzere sözleşip ayrılıyoruz.
Ölüdeniz acayip pahalı bir yer marketleri bile pahalıya satış yapıyor. Dışarıda yemek yemek oldukça tuzluya geliyor. Örneğin çorbalar 4 ytl civarı bir porsiyon adana ise 18-22 ytl arası. 1,5 litre su bakkal market fiyatı 1,5 ytl. jandarma sağolsun kantinin halka açmış ucuz ucuz satış yapıyor kutu bira 1,65 ytl 1,5 litre su 0,35 ytl.
Ertesi sabah erkenden kalkıp yola koyulmayı planlıyoruz ama önceki gece Chris ile içtiğimiz için pek mümkün olmuyor. Öğleye yaklaşırken Bodruma doğru yola koyuluyoruz.
Yatağana gelmeden viraj içerisinde yeşil ve kahverengi birşeyler görüyorum ilk başta şişe kırkları olduğunu düşünüyorum ama neyseki sadece patlıcan ve salatalıkmışlar.
Birden aklıma akşama mangal olduğu geliyor. Ve bizim patlıcan salatasının patlıcanları çıktı diyorum :twisted:
Yatağanda tam Bodrum sapağın orada aydamda arkamızdan gelen 2 motor (bir z750s birde mavi beyaz r1150) gözüme takılıyor ve ben Bodrum sapağını görmeyip kaçırıyorum. Yatağandan sonrada çok güzel virajlı pürüzsüz bir yolla çıkıyor karşımıza yola dalıp yanlış yolda olduğumuz anca 25 km sonra farkediyoruz.
Turgutreiste tatilini bodrumda yapan ablamlarla buluşup alışveriş işini hallediyoruz. Tüm nevaleyi ablamlara yıkıp ayrılıyoruz. Onlar minibüsle eve doğru gelirken bizde motorları boşaltıyoruz. Sonra yine vicdanım elvermiyor ablamları minibüsten karşıayıp paketleri yukarı çıkarıyoruz.
Benim motor yine yükleme sınırını aşmak üzere
Bodruma gidip bir de kale fotoğrafı çekmezsem olmaz ama.
Ertesi gün yola çıkıp bandırmaya gidiyor oradan da feribotla istanbula varıyoruz.