Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax

ILK SEYAHATNAME FETHIYE (DALIS-UCUS)

    REKLAM ALANI
  1. #1
    PIAGGIO - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    16 Haziran 2005
    Şehir
    ANKARA
    Motosikleti
    Piaggio X9 250 Evo
    Forumlardaki gezi raporlarını iç geçirerek okumaktan ve resimlere bakmaktan şaşı olmak üzereyken kendi kendime Kenan oğlum yeter artık, otur sende bir gezi raporu yaz demeye nihayet karar verebildim.

    Bu gezi raporu aslında 2003 yılında yaptığım bir geziye ait. Yaklaşık 1991 den beri Fethiye ye hemen her sene tatile giderim. Neden her sene Fethiye ? Tabiki başka yerlerede gidilir gittimde, gidiyorumda. Ama Fethiye tutkusu 1991 de 3 arkadaş olarak 1 yıl boyunca planladığımız bir tatilin, 2 arkadaşımın su koyup tatile gitmekten vazgeçmesiyle başladı. Aldım sırt çantamı kimse gelmesede ben gidiyorum diyerek atladım gittim Fethiyeye. İlk gidiş, yer yurt bilmemek, nerede kalınır ne yapılır düşünmeden atladım bir taksiye ve çek dedim Fethiye limanına.

    Limana geldikten sonra ilk işim limanda turlamak oldu tabiki. Bir taraftan sabahın o saatinde dingin denize, limana demirli birbirinden güzel teknelere bakarak dolaşırken bir taraftanda nerede kalınır sorusuna cevap aramakla meşgulüm. Derken gözüme bir tekne takılır. MERMAID (Denizkızı) teknenin ismi.



    MERMAID’in Bir resmi. O hala resimdeki gibi ama ben biraz değiştim

    Üzerinde bir sürü alet edavat . İplere asılı balıkadam elbiseleri, kenarlara dizili dalış tüpleri v.s. v.s. Zaten çocukluğumdan beri merhum Kaptan Jack Cousteau’nun belgesellerini hayranlıkla seyreden biri olarak su altına ve dalışa (Uçuşa,) hep hayranlık duymuşumdur . Tüm bunlar birden acaba bende dalabilirmiyim sorusunu aklıma getirirken tekneden çıkan biri, hayran hayran bakışlarımdan sanırım aklımdan geçenleri anlamış olacak ki, günaydın diyerek ve halimden oraya yeni gelen biri olduğumu anlamış olsa gerek dalmayı mı düşünüyorsun diyerek beni kahve içmeye tekneye davet etti.

    Tanışma ve sohbet faslından sonra içilen kahvenin ardından o gün ilk dalışımı yapmaya karar verişim ve SCUBA (Tüplü Dalış) ya başlamam böyle oldu. Geçen seneler, alınan kurslar ve birbirinden güzel dalışlar ve kimi ölüm kalım derecesine varan yaşanan tehlikelere rağmen dalış olayı hayatımda yer etmiş oldu. Geçen sürede hem ben hemde kanına girdiğim birçok arkadaşımıda aynı güzellikleri görüp yaşasınlar diye defalarca Fethiye ye götürerek dalış yapmalarına önayak oldum.


    El sallayan tombul kişi ben oluyorum


    Bu arada lafı çok uzattım. Gelelim 2003 yazına. Yine kanına girdiğim bir arkadaşımla (Yukarıda resimdeki başına geleceklerden haberdar olmayan arkadaş Süleyman) la dalış olayı için Fethiye ye gitmeye karar verdik. Onunda ilk dalışı olacak bu. Atladık otobüse ver elini Fethiye. Hemen ucuzundan bir pansiyona yerleşmece ve ardından MERMAID in demirli olduğu yere gidiş ve yine biz geldik muhabbetinden sonra dalış yapmak üzere Fethiyenin birbirinden güzel koylarına yapılan yolculuk.




    Süleymanın ilk dalışa hazırlığı


    Süleyman acemi tabi. İlk dalışı acemilerle birlikte demirlediğimiz koyun kıyısından ben (tecrübeli sayılıyorum) tecrübeli grupla açıktan dalışlarımızı yapıyoruz. Yine mükemmel berraklıkta bir denizi ve insanı defalarcada dalsa hayran kalmaktan alıkoyamayacağı su altı güzellikleri.






    İlk 2 gün değişik koylarda yapılan dalışlarla geçiyor. 3. gün değişiklik olsun diye Fethiye içinde yapılan tarihi kültür turu. Likya Kral Kapıları, kral mezarları. İnsan bu tarihi eserlere bakarken aslında birçok ülkede olmayan ama bizimde kıymetini bilemediğimiz nekadar çok güzelliklerimiz olduğunun farkına varıyor.





    Mezarların içinde ne ararsan var. Akşamcıların açık hava tuvaleti olmuş durumda



    Fethiye deyince akla ilk gelen yerlerden biride ÖLÜDENİZ tabiki. Gitmemek olmaz. Her gelişimde mutlaka gittiğim ve herkesede gitmesini görmesini tavsiye ettiğim bir yer.





    Son 2 yıldır her gelişimde ÖLÜDENİZ de kumsalda güneşlenirken seyretmeye doyamadığım bir olay vardı. Oda hemen ÖLÜDENİZ e yamaç olan BABADAĞI ve o dağdan atlayan yamaç paraşütçüleriydi. Dediğim gibi dalmak ve uçmak hep hayaliyle büyüdüğüm ama sadece hayal olduğunu düşündüğüm şeylerdi. Evet dalmayı gerçekleştirmiştim ama uçmak o nasıl bir duyguydu ki acaba. Uçakla uçmak desen defalarca değişik vesilelerle herkes gibi bir yolcu uçağına binip uçtum. Ama ya 5 m.lik bir kumaş parçasına bağlı iplere asılarak uçmak ve bunu bir dağın muhteşem ve aynı zamanda ürküten yamacından atlıyarak yapmak nasıl birşeydi ?





    Yine şeytan dürttü. Dürtülen sadece ben olsam neyse Süleymanıda dürtmüş tabiki. Yanyanayız ya. Ayıp olmasın onuda dürteyim demiş. Süleyman a varmısın atlayalım dememle. Toparlanıp sahildeki Yamaçparaşütü klüplerinin önüne dikilmemiz 10 dk. yı bulmadı. Selam kelam, sohbet , fiyat , pazarlık derken 2 saat sonraki atlayış için el sıkıştık ve heyecanla o 2 saatin geçmesini beklemeye başladık. Beklerkende hem birşeyler atıştıralım hemde heyecanı biraz yatıştıralım diyerek bir bira yuvarladık.

    Derken saat geldi. 4x4 lere binerek kalabalıkca bir grupla bay bayan , çocuk karışık ver elini BABADAĞ (2000m) yukarıya. Yarım saatlik ve camel trophy i andıran bir tırmanışın ardından BABABDAĞ ın tepesine vardık. Aman allahım o ne manzara, one güzellik. İnsan kendini dünyanın tepesindeymiş gibi hissediyor. Bir süre en azından benim nutkum tutularak o manzarayı seyre dalıyoruz. Derken birden 5 – 10 dk. İçinde o manzarayı ayaklarımın yere basmadığı bir yerden görebileceğim fikri aklıma dank ediyor ve içimi bir ürperti kaplıyor. (Ve başlıyorum YUSUF la konuşmaya). Oğlum diyor eminmisin bu işi yapmaya, bak bu dalmaya benzemiyor. Vazgeçtiğin an iş işten geçmiş olabilir felan gibisinden bir muhabbete dalıyoruz.) Tam bu esnada arkadan biri sesleniyor. İsterseniz hazırlanmaya başlıyalım siz benimle atlıyacaksınız diyor. İşte o an dönüşüm olmadığını anlıyorum ve YUSUF’a veda edip bana seslenen arkadaşa buyrun diyorum




    Süleymanla atlıyacağımız yamaç ( Ne manzara ama)


    Çok kibar ve konuşmasıyla sizi rahtlatan pilotumla tanışıyorum. Bana yapacağımız şeyin çok doğal birşey olduğunu sanki sırt çantamızla trackinge çıkıyormuşçasına anlatıyor. Yapacaklarımız derken aslında benim yapacağım pek birşey yok. Sadece 2 adım koştuktan sonra iniş anına kadar oturup anın tadını çıkartmamı söylüyor. Bende hı hı... demekten başka bir cevap vermiyorum. Sanırım yeterli oluyor ve başlıyor beni giydirmeye. Çekilen resimler olmasa inanın nasıl giyindiğimi ve kuşandırıldığımı hiç hatırlamıyorum.







    Yerdeki katlı duran sarılı beyazlı bez parçası masa örtüsü değil pilotumla beni 2000 m den aşağıya indirecek olan paraşüt

    Aynı şeyleri Süleymana da yapmışlar. Oda aynen öyle hiçbirşey hatırlamadığını söylüyor.

    Evet kuşamlar tamam paraşüt yamaç yönüne serilmiş durumda yerde duruyor. Ben beraber uçacağımız pilotun önünde verilecek KOŞ komutunu beklemeye başlıyoruz. Ve komut geliyor. KOŞŞŞ başlıyoruz koşmaya daha doğrusu koşamamaya , adeta patinaj çekiyorum. Sanki arkadan biriler asılmışda iplerimize bize durun gitmeyin yapmayaın atlamayın dercesine bizi tutuyor. Sonra anlıyorumki havayla şişen paraşütümüzün yarattığı bir durum bu. Sonra nasıl oduğunu anlayamadığım bir şekilde ayaklarımın yerden kesildiğini ve boşlukta koşmaya çalıştığımı farkediyorum ve anlıyorumki artık yerde değiliz. GEÇMİŞ OLSUN... bir süre çamaşır ipine asılı elbise gibi kala kaldıktan sonra pilotumun hemen arkasından gelen OTUR talimatıyla kendimi kuşamlardan tutunarak oturma pozisyonuna çekiyorum. VE UÇUS o andan sonra başlıyor benim için. Hani derler ya anlatılmaz yaşanır işte tam öyle bir durum halindeyim. Kuşlar gibi hür ve özgür bir şekilde rüzgarın sesi ve teninize deyen esintisi herşey kafanızdan uçup gidiyor.



    Başka bir boyuttasınız. Atlamadan önceki korkularımın hiçbir kalmıyor hepsi benimle birlikte uçup gidiyor bir taraflara. Tam bir trans halindeyim. Derken pilotumun sesiyle yalnız olmadığımız farkına varıyorum. Bana iyi olup olmadığımı midemle ilgili bir sıkıntım olup olmadığını soruyor, neden diyorum. O da genelde kusmalarla karşılaşıyoruz diyor. Bende öyle bir duygu yok. Ama acaba der gibi oluyorum kendime. Yok canım olmaz öyle birşey ve neyseki olmuyor. Derken bir sarsıntı ve pekde hafif olmayan bir iç geçmesi yaşıyorum. Boşluğa düşmek gibi. Ne oldu diyorum. Pilotum bana endişelenme TERMİK ler diyor (Hava akımlarına verilen isim) bunlar doğaldır diyor. Hatta uçuşu daha zevkli hale getirdiğini söylüyor. Ona o an katılamıyorum. Ama işin ustası o bir bildiği vardır herhalde deyip fazla kafama takmamaya karar verip uçuşun zevkini çıkarmaya başlıyorum. Bir süre sessizlik ve huşu içinde uçuşumuza devam ediyoruz. Her geçen an biraz daha rahatladığımı hissediyorum ve başlıyoruz pilotumla sohbet etmeye. Ne zamandır uçuyor, nasıl başladı, kimler uçuyor gibisinden muhabbet ediyoruz. Pilotumu çok sevdim. Çok efendi ve kibar bir arkadaş. Hoş sevmesem ne olacak bir yerde hayatım onun ellerinde ve yeteneklerinde. Yani kısacası kaynaşıyoruz kısacık zamanda.



    Ben ve Pilotum (Resimleri Süleyman Çekiyor)

    Yavaş yavaş atladığımız tepenin üzerine yükseliyoruz ve 10 dk. Önce atladığımız yamaç ayaklarımızın altından kayıp gidiyor. Tabi bu arada atlayan birçok kişi var onlarda bizim gibi yanımızdan altımızdan kayarcasına gidiyorlar

    Pilotum sizin arkadaşda ileride deyince Fethiye ye yalnız gelmediğimin farkına varıyorum. Doğruya SÜLEYMAN nerede acaba derken sizin arkadaşın SÜLEYMAN olduğunu hatırlıyorum. Bu arada yavaşça deniz üzerine doğru ilerlemeye devam ediyoruz manzara bir harika. Sağ tarafımda muhteşem ÖLÜDENİZ manzarası arkamda BABADAĞ ve altımda uzanan masmavmavi bir deniz harikulade bir manzara.



    Atlayan Diğer Arkadaşlar



    Pilotum arkadaşınızın yanına gidelim diyor. Nasıl yani felan diye düşünürken farkedilir bir dönüş yaparak tekrar BABADAĞ tarafına doğru uçuşa geçiyoruz. Onunda göstermesiyle farkediyorumki ileride bizim gibi giden bir TANMDEM (Çift Kişilik) paraşüt. Süleymanın o paraşütte olduğunu söylüyor. O kadar paraşütün içinde nasıl olupda tanıdığına akıl erdiremiyorum. Yaklaştıkça gerçektende onlar olduğunu anlıyorum ve uçuş daha zevkli bir hal almaya başlıyor.

    Görüyorsunuz ve biliyorsunuzki sizin gibi yakın bir arkadaşınızda aynı olayı sizinle birlikte aynı anda yaşıyor. Müthiş bir keyif. Derken paraşütşler yan yana geliyor. Yan yana derken yaklaşık bir 30 m var aramızda. Yada bana öyle geliyor. Söylemeyi unuttum bu arada ben mütemadiyen boynuma asılı olan kameramdan uçuşu çekmekteyim. Daha doğrusu kamera ne yapacağını biliyor. Ben sadece onu tutuyorum. Derken hoca yanlarına gidelim diyor. Anlamadım. Zaten yanlarında değilmiyiz ? Pilot yok canım sohbet etmeye gidelim diyor. Hadi bakalım daha neler olacak.

    Usta bir manevrayla bayağı bir yakınlaşıyoruz ve 2 paraşüt 4 adam yan yana sohbet etmeye başlıyoruz. Ben Süleymanla, pilotum diğer pilotla derken benim pilot hadi tepelerine çıkalım diyor. Yine anlıyamadığım bir durum ve başlıyoruz yükselmeye ve dahada yakınlaşmaya artık kendi gölgemi Süleymanların paraşütünün üstünde görmeye başlıyorum. Derken pilotum hadi ayak basalım üzerlerine diyor. İçimden yok canım dahada neler demeye kalmadan ayaklarımn altında havayla dolu paraşütün gergin kumaşını hisediyorum. Ürpermemek elde değil. Birden içim kıyılıyor. (O arada YUSUF birşeyler demeye çalışıyor) derken tekrar yavaş yavaş onlardan uzaklaşmaya başlıyoruz ve derin bir iç çekişle YUSUF u yolluyorum. İçimden de bu sene bu kadar macera bana yeter derken Pilotum yine içimi hoplatan birşey söylüyor. Hareket yapalım mı ? istermisiniz diye soruyor. HOPPALAAA buda ne şimdi oluyorum. Tabi içimden (Her zaman olduğu gibi YUSUF geliyor. Konuşuyoruz. Olurmu olmazmı derken. Tamam diyorum YUSUF a buraya kadar geldik dönmek olmaz. Onuda yapalım anasını satayım diyorum. İstemeye istemeye YUSUF geri dönüyor).

    Pilotuma tamam yaaaa, geldik madem yapalım diyorum. Bu arada aklıma ne yapacaz biz demek geliyor. Oda bana SPIRAL diyor. Oda ne diyorum. Spiral diye bir akrobasi hareketi diyor. Düz uçuşun sıkıcılığının dışına çıkıp (Neresi sıkıcıysa. Tabi ben onun gibi günde 5 defa aynı atlayışı yapmadığım için) spiral şeklinde dönüş yaparak düşüş yapacağız diyor. Bunun üzerine YUSUF bana abi eminmisin yaw diyor. Ama daha fazla kafa yoracak halim kalmadığından TAMAM lafını çakıyorum.

    Bunun üzerine pilotum bağırmaya başlıyor. Kime ? Bana değil Yan tarafta uçan Süleymanın pilotuna. Biz gidiyoruz diyor. Ben hop nereye gidiyoruz demeye vakit bulamadan Pilotum bana sıkıca tutunun diyor. Ama ben zaten sıkıca tutunduğumu düşünüyorum. Derken bir salınım hareketi başlıyor ve başlıyoruz SPİRAL yapmaya. Bir elim sıkıca kuşamların bağlı olduğu askıyı tutuyor bir elimde açık olup olmadığını bilmediğim kameram başlıyorz müthiş bir merkezkaça. Müthiş bir kuvvet bizi savurmaya başlıyor. Sanki bir ipin ucuna bağlı taş gibi hissediyorum kendimi. Buda anlatılmaz yaşanır hadiselerinden biri. Aşağıya bakıyorum. Kulağımda rüzgarın ıslığı Tüm dünya, bir deniz bir kara, bir deniz bir kara şeklinde gözümün önünde dönüyor ve G (ci) kuvvetinin ne demek olduğunu yaşayarak o an anlıyorum. Aynı andada bana müthiş gelen bir hızla yere yaklaştığımızı hissediyorum. Benim için dakikalarca uzun gelen bu hareket (Aslında öyle değil sonra anlıyorum) sonunda bitiyor ve tekrar düz uçuşa geçiyoruz. Aman allahım işte adrenalin boşalması denen şey bu olsa gerek diyorum. Ve elimde olmadan basıyorum kahkahayı (YUSUF un etkisiyle tabi) .

    Sonra farkediyorum bu hareket neticesinde baya bir yükseklik kaybederek yere yaklaşmışız. Pilotum bana nasıldı diyor ? Bende kahkahalarla karışık harika neden daha önce yapmadık deyip beni bile şaşırtan bir cevap vererek mutluluğumu ifade ediyorum. Daha sonra pilotum evet artık iniş pozisyonu alalım diyerek beni uyarıyor. Ve oturduğum yereden kendimi kaldırarak sarkmamı istiyor. Denileni efendice yapıyorum. Tekrar ipe asılı çamaşır pozisyonuna geçiyorum ve kanat çırparmışçasına paraşütten gelen seslerle sahildeki küçük baraka dükkanların üzerinden süzülerek iniş noktamıza yaklaşıyoruz ve aşağıda bizi bekleyen elemanların da yardımıyla bir kuş gibi adete sandelyeden ayağa kalkarcasına bir rahtlıkla yere ayak basarak uçuşumuzu tamamlıyoruz. Benim kuşamlar daha tam sökülmeden Süleyman ında yere indiğini görüyorum. Ondada aynı sırıtan surat hali. Onunda yukarıda aynı duyguları benimle aynen yaşadığını anlamakta zorlanmıyorum.

    Seneye 2. atlayıs. Bu defa başka bir arkadaşla




    Kenan Mutlu


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2

    Üyelik
    30 Haziran 2005

  3. #3
    just_life - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Haziran 2005
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    Fazer
    Müthis bir tatiL ve güzel resimler. Ellerine sagl1k
    \'\'Sadece ileri gitme riskini alanlar, ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir\'\'

  4. #4
    ohyeah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2005
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    BMW F 650 GS DAKAR
    arkadaşım fotolar cok guzel ama boyutlarını dusurursen daha guzel olur. boyle biraz karısık olmus
    Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz
    M.Kemal ATATÜRK

  5. #5
    merih - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Eylül 2005
    Şehir
    hatay-antakya
    Motosikleti
    zealsun 200

    slm

    fotolar harika en önemlisi deli olmak mükemmel özellikle korkusuz kahramanları severim yasayın bikere dogduk birkere ölecez


Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler