çeşmeli-hacıalanı yağmur çamur filan
Reklamlar
-
28 Ağustos 2007, 14:26
#1
Aslında geçen hafta yaşadığım nar gibi kızarmış “biker translate” olma deneyiminden sonra Çukurova yöresinde yazın motora binmenin son derece salakça bişey olduğuna kanat getirmiştim. Bütün hafta motora dokunmayı bile düşünmedim. Hatta hafta içi “abi hafta sonu bir gezi yapalım” muhabbeti olduğunda “bakalım yaparız bişiler” diyordum ancak, beynimde omlet olması düşüncesini aklıma getirmeden, motor gezisi planı bile döndüremiyordum.
Ancak cuma günü yine geldiler bana kulağımın arkasından biri “zzzt bzzzt şşşt bilader o kadar da sıcak diil ya…olmazsa yaylalara filan gideriz… alla mis gibi” demeye başladı. “sevgili iç ses bölgedeki yaylalar bile kavrulmakta. iki hafta önce pişmedik mi yav aldağ’da” dediysem de olmadı..”bak abi sen bu şekilde iç seslerini dinlemezsen, bizi bastırırsan sürekli, sonra alimallah hasta filan olursun, yok prozaktı, yok çocukluğuna döndü filan, değer mi ama”
Neyse sonuçta akıl sağlığımız adına hafta sonu gezi yapalım dedik… şöyle yaldır yaldır berbat yollu bir rotaya girer sonrada keyifli bir yemek yeriz diye planladık.
(şu planların hiçbir zaman tutmadığını bir öğrenebilsek)
Sonuçta yol planı şu şekilde çıktı:
Adana – Çeşmeli 100km otoban. Çeşmeli de Cemille buluşma
Çeşmeli deresinde kum ocağından dere yatağına giriş 7 km dere yatağından geçiş
10 km dere tabanından vadinin yamaçlarına patika – yangın yollarından çıkış
30 km boyunca vadi yamaçlarındaki toprak yollardan devam, hacıalanı köyüne
Köy yolundan hacıalanı göletine 5 km
Köy yolundan İlemin yaylasına 25 km köy yolu (asfalt)
İlemin de Volkan (pazer)’ın yayla evinde mangal ve manzara keyfi ardından dönüş.
Katılım
Fatih F650GS(siyah)
Cemil F650GS(mavi)
Fakir F650GS-D (ne idüğü belirsiz abidik çirkin renk)
On yüzmilyon derece havada, sıkıcı bir dümdüz otoban yolculuğu sonrası çeşmelideyiz. Cemil’i beklerken hızla üstümüzü çıkartıp bissürü soda içiyoruz. Çantaları su ve bisküvi ile dolduruyoruz.
Cemilin Adana usulü ful korumasına dikkat… şort, altta çizme, üstüne dizlik.
Katırlar yüklü ve yola hazır vaziyette
Ardından dere yatağına giriyoruz… Açıkçası hepimiz içten içe özlemişiz gürül gürül gitmeyi
Fotoğraf filan yok tabi doğal olarak..Bi müddet sonra artık vadinin yamaçlarına tırmanmaya başladığımızda.. sıcaktan helak olmadan, gölgede bir su içme molası veriyoruz..
Yola devam.. ancak yol çok fazla yola benzemediğinden… bir yerden sonra haya gücümüzü kullanarak yolun ne taraf olduğunu bulmamız durumu oluşunca bir yerde fatih kayboluyor. … işin kötüsü az önce çıktığımız yoldan geri dönmemiz mümkün değil çünki oldukça dik ve gevşek zeminli bir patikadan 1-2 km boyunca tırmandık…fatih arkada değil… ve motorunun sesi de gelmiyor… aynı yerden inmeye kalkarsak yüzde yüz uçurumdan aşağı gideriz…cemil’le motorları bırakıp içimizden inşallah bişe olmamıştır diye geçirerek aşağı fatih’e bakmaya iniyoruz…bir müddet sonra ilerden fatih görünüyor:
- ehem sanırsam ben bir noktada farklı bir yola girmişim…bikaç km sonra girdiğim yerin bir yol olmadığını anlayınca geri döndüm
Çıktığımız yerde yol ikiye ayrılıyor ne yöne gideceğimiz meçhul… dediğim gibi geri dönme şansımız da yok:
- ehem arkadaşlar sanırım kaybolduk (fakir)
- evet… neyse buradan geri de inemeyiz…çakıt iki olur (cemil)
- olsun daha iyi oldu kaybolduğumuz.(fatih)
- aman ne olacak buluruz bir yerler nası olsa keyfini çıkaralım (cemil)
- evet süper (fakir)
(PS: insanın kendisi ve arkadaşları dağ başında kaybolmaktan zevk alan kişiler olunca durup hayatı hakkında düşünmesi zamanı gelmiştir bence…)
Yol ayrımından bir tarafın yakın zamanda kullanıldığını görüp o tarafa gidiyoruz… şans eseri hemen köşeyi dönünce bir çoban çıkıyor… cemil yolu teyid ediyor… “evet kardeş buradan gidersek hacıalanı’na çıkıyormuş” bu sırada fotoğraf çekmek aklımıza geliyor… vadi yamacının üst kısmındayız… vadi altımızda harika görünüyor
Bu noktadan sonra yolu da bulmanın keyfiyle biraz tempo arttırıyoruz yol da artık patika olmaktan çıktı…birkaç km sonraki bir molada garip gümbürtü sesleri geliyor…
- ilerde maden var ya vadi herhalde onun sesini taşıyor bu gümbürtüler o (cemil)
- belki de birisi av filan yapıyodur çifte sesidir..(fkr)
- belki gök gürültüsüdür..(fatih)
- hadi canım sende ..(hep beraber)
Doğal olarak beşyüzmilyon derecelik adana ağustosunda gök gürültüsü marslı saldırısı kadar absürd bişey… dolayısıyla ciddiye almıyoruz..ancak biraz sonra hava hafiften kararıyor…
- ilerde yağmur var sanırsam
- iyi
- hımm daha hacıalanına 20 km miz var naapçaz
-ıslancaz tabi başka naapçaz
Yağmurun başladığı an
Açıkçası yağmur o kadar güzel geliyor ki yok yolların çamuruymuş yok bitarafımıza kadar ıslanmışız falanmış filanmış umurumuzda olmuyor.
Hava iyice serinliyor.. mis gibi orman ve toprak kokusu heryerde.. yol keyifli off..
Ardından madene geliyoruz…yollar toprak ama artık iyice düzgün… ben Dakar avantajı sayesinde bizimkilerden biraz önce madene ulaşıp bir iki foto çekiyorum artık köye geldik sayılır diye keyfim yerinde
Bu noktada daha önce iki üç kez geçtiğimiz dereyi geçerken “su geçişi foto” su yapalım birde iyice çamur olan motorları yıkayalım (köy yerine pis pis gitmemek lazım diilmi) durumu ortaya çıkıyor
Bu noktadan sonra yolumuz az ancak yol iyice berbat biçimde çamur olmuş durumda..yavaş yavaş kaya kaya devam ediyoruz..
Nihayet köyün yoluna çıktık
Bir kez daha dere geçiliyor:
Nihayet kendimizi köyün kahvesine attık…son derece keyifli bir yer… köy genelde yayla olarak kullanılıyor… oldukça sakin huzurlu hava oldukça serin
Bir parça içimiz ısındıktan sonra gölet’e gitmeye karar veriyoruz…köye kadar gelirken bizi rahatsız etmeyen soğuk bu sefer çok fena vuruyor…donumuza kadar ıslağız, üstümüzde yazlık file montlar… göle indiğimizde dişlerimiz takırdıyor (gerçi birer adana’lı olarak ağustos’da diş takırdaması hepimize ilginç bir deneyim oluyor)
Bu noktada çantaya boşken sallanmasın diye kışlık içliği koyduğumu hatırlıyorum..he he he
(Gezinin en güzel anı oluyor benim için…)
Gölün kıyısına biraz yaramazca indiğimiz için yaramazca geri çıkmamız gerekiyor.
Artık köyden dönme vakti…ancak köye ve köyün içindeki vadiye tepeden bakan bir noktada küçük bir mola veriyoruz..
Bu noktadan sonra artık köy yolu da olsa asfalttayız… (köy iki vadinin birleştiği yerde kurulu biz doğudaki vadiden geldik batıdaki vadide asfalt yol var) hızla aşağı iniyoruz indikçe hava ısınıyor..mersin sahilinin göründüğü bir noktada manzarayı çekiyoruz:
Köyden 20 km sonra ilemin yaylasına dönüyoruz… yaylada volkan(pazer)lerın yayla evine gidiyoruz… etler avcarlanmış (marine edilmiş’in adanacası) hatta mangal bile yanıyor…volkan her şeyi hazırlamış…yayla evinin balkonundan neredeyse tüm mersin sahili görünüyor.. harika bir deniz manzarasında süper bir yemek yiyoruz.
(yemek gezisi – ülkem motorcusunun gezi anlayışına uymadan gezi olur mu olmaz…)
Manzara o kadar güzel ki hava kararana dek balkonda mayışıyoruz.
Sonra da eve dönüş…
Those who would sacrifice essential liberties for a little temporary safety deserve neither liberty nor safety.
Ben Franklin
Reklamlar
-
28 Ağustos 2007, 14:33
#2
tek kelime süper olmuş elinize emeğinize sağlık...bizde gidebilsek keşke.. seneye belki burda olursam.. bende köye götürmeyi düşünüyorum motoru..
-
28 Ağustos 2007, 14:46
#3
güzel ıslanmışsınız elinize saglık
-
28 Ağustos 2007, 14:52
#4
Vay Be ..heyyttt Beeeaaaa Bunlar Adanali Peeeehhhhh...hakkaten Çok HoŞ Bİr Gezİ OlmuŞŞŞ...tebrİkler...
[B][COLOR="DarkOrange"]CBF 150 ADANA[/COLOR][/B]
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler