bolkarları aşmak (yada günübirlik moğolistan macerası)
Reklamlar
-
Korunaklı sevimli kabuklarımızın önüne…
koyarız hayvanat enduroları..hertarafı koruma demirli, gereksiz güçlü.
Belki hiçbir zaman çıkamayacak yada gidemeyecek olsak da, o uzak dağın tepesine, ya da bilinmez Moğolistan bozkırlarına gitmeye hazır biçimde beklemeleri içimizi rahatlatır.
Birer “kaçış kapsülü”dür belki bizler için…
Hiç gidilmese bile istediğimiz zaman“gidebilirliği”nin olduğunu bilmek bizi rahatlatır, aklımızı yerinde tutar… “gitmeme - gidememeye” “berbat sıkıcı yaşamımızda kalmaya” direncimizi arttırır…
Garip bir biçimde en isyana, bırakıp gitmeye teşvik edici alet, bizim isyan duygumuzu bastırmaya yarar.
Ama bazen her zaman gidilen uyduruk yollar, pazar gezileri insanı kesmez. Kaçıp gitme dürtüsü tutulmaz olur..
Sanki her şey biraz fazla "decaf " gelmeye başlar hayatımızda…
Her şey fazla “el değmeden paketlenmiş” olduğunda
Sürekli yediği hamburger köftesinin bir hayvanın eti olduğunu ilk duyduğunda şaşıran çocukları görüp
Korkarız bazen acaba bizde de oluşmaya başladı mı benzer “freeze dried” akıl durumları…
İşte bu tip durumlarda artık geri dönüş olmaz...
Zihnimizin uzay gemisini hayatın “Alien” ları doldurduğunda kapsüle atlamaktan ve kapsülün bizi gemiden götürebildiği kadar uzağa götürmesini ummaktan başka çare yoktur…
(Evet yazıya entel giriş bu kadar…)
Asıl durum şu ki… Geçen sene bir ölçek akıl ve on ölçek gerzek cesareti ile yaptığımız, kutup ayısı usulü ölüm tehlikesi korkusu yaşadığımız orta toroslar – boklarlar geçişini ( http://www.ikiteker.org/modules.php?...=orta+toroslar ) bu sefer tadını çıkarta çıkarta yapmak hep içimizde kalmıştı. Uyduruk geziler gibi değil sürüş açısından gerçek bir “challenge” idi. Buna ek olarak mars benzeri manzaralar, sıradağlara tepeden bakmak, önce zorlu yollardan aşıp sonra tam anlamıyla yoldan çıkmak, yüzlerce kilometrekarelik devasa platolarda deliler gibi gaz açarak gitmek ve her şeyin ötesinde: “ben torosları geçtim…hemde öyle yangın yolundan, dağ yolundan falan filan değil tam tepesinden…” diyebilmenin güzelliği ve verdiği tatmin hissi… bir sıradağı tepesinden aşmak tam bir “adventure riding” (yada ulan ne işiniz var dağın başında adam gibi bir yere gitsenize hali… bakış açısına göre )
İlk planımız tepeye çıkıp orada kamp yapmak, çadırla dağın tepesinde kalmak şeklinde idi. Ancak bir gün öncesinde çıkacağımız yükseklikten 500-600m aşağısına ailece giden mesut (mdogruc) bölgede havanın öğleden sonra saatlerinde bile bitarafını donduracak şekilde soğuk olduğunu anlatınca, kamp alanında (eğer bir yerlerden birer çuval odun motorlara yüklemezsek) zaten ateş yakma şansımızın olmayacağını bildiğimizden, eh bir de herkes market çadırı ve market uyku tulumu ile gideceğinden, ertesi güne sağ çıkamayacağımıza karar verip dağları geçtikten sonra bir yerlerde konaklamaya karar verdik. Çıkacağımız platolar en yakın köylere motorla 5-6 saat mesafede olacağından yukarıda başımıza iş gelirse çok eğleneceğimiz kesindi. Biz de o nedenle başımıza bişey gelir motorlara bişey olur falan diye, yanımıza bir pompa bile almadık ki eğlenceden mahrum kalmayalım.
Malum önce 40 derecelerde başlayan Adana sıcağı sonradan da dağ başında allah bilir kaç derecelere düşecek ısı için uygun giyim kuşam ardından gecelenecek vs vs olduğundan taşınacak giysi miysi falan filan çok yer tutuyordu. O nedenle volkan(pazer) top case’ini almış idi. Ancak sabah mesut (mdogruc) ların evine gittiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu. Elinde iki koca yan çanta ile asansörden çıkan Mesut…
-Abi bu ne ya naapçaz bunları. Başımıza iş açmazmı bunlar dağın başında..
-n’olcak yav…bissürü şey almam gerekiyodu yanıma millet top case çok daha kötü etkiyo sürüşü diyince bende iki yan çantaya pay ettim
hem ben yorulursam, beni bozarsa senin motora takarız olur biter.
- …
- peki abi sen bilirsin.
Sabah erkenden kalkılıp gidilecek tüm gezilerde olduğu gibi sabah erken kalkılıp gidilemeden başladı olay… Geyik meyik sigara filan, artı her gezi sabahı yaşanan fiks aksilikler (kredi kartı bozulması, evden çıkarken unutulan şeyler para almayı unutmak vs vs.) derken…
Nihayet yola çıkabildik…
Ekip:
Volkan (pazer) NX4
Mesut (mdogruc) GS-Dakar
Fakir (tintinopsella) GS-Dakar
Planımız: Adana - Tarsus – Atdağı – Çamlıyayla - dağ yolu - dağ yolu - biraz daha dağ yolu-nihayet allahın dağının tepesi - dağın diğer tarafında daha da dağ yolu - dağ yolu - hala dağ yolu - nihayet darboğaz köyüne varış - Ulukışla – bundan sonrası hayırlısı..
İlk olarak Tarsus’u harika geçtik:
- Fakircim niye Çamlıyayla tabelalarını takip etmiyoruz
- Abi ben biliyorum bu tabelaları takip edince yol çok uzuyo..asıl şehir içinden geçince kestirme oluyomuş
- eminmisin olum
- ohoo tabi abi noolcak en fazla iki kişiye sorarız
(yarım saat sonra)
- olum hala Tarsus dayız
- abi ne bilim ben ya bissürü ışık filan olduğunu büyük bi bulvar mı ney vardı diye hatırlıyorum
- iyi bakalım neyse bi sigara yakalım olmazsa..
Tarsus’dan çıkar çıkmaz üzücü bir olayla karşılaştık.. önümüzde giden iki scooter bizi arkalarında görünce “yav şunnara gösterelim bakalım viraj nasıl dönülür” moduna girip kendi kendilerine bize geçilmeden yaylaya çıkma moduna girince ( ulen memmed ahanda gosgoca bemveler geçemedi vallahıma varya heyt… modu) biri tam önümüzde kontrolü kaybedip high side oldu…Allahtan iman gücü, kamikaze ruhu ve koltuğun altına monteli oto teybinden gelen arabesk büyüsü ile full biçimde korumalı olan motorcu tarzan kardeşimiz olayı ufak tefek sıyrıklarla atlattı…
Sabah yola çıkmak için karga kahvaltısı öncesi kalkıp halen midemiz boş olduğu için Çamlıyayla yolunda bir ayran-sıkma yerinde mola verdik
- bilader çay var mı
- yaparız abi
-sıkma varmı
-yok
-yiyecek ne var
- şu an hiçbişe yok daha yeni geldik kahvaltı yapıyoruz abi
-e demekki kahvaltınız var..ne yiyosunuz bakim
-abi yumurta filan
-şimdi sen bi kalk ordan, bi koşu köye git bize taze pide ve yumurta al çayları da koy.. bu arada acele et ki biz senin kahvaltını bitirmeyelim..
-nasıl yani abi
- ekmekleri taze al ha.
-.??.. peki abi
Ardından kafası karışan çaycı bize süper bir yumurta yaparken “yav karizmatik foto olayını bir önceki gezide halletik ancak şöle asfaltta giderken bir fotomuz yok yahu… şööle bir iki yolda giderken foto yapalım kendimize vay ne havalı olur tadından yenmez be” olayına girdik
Çamlıyaylaya gelince hemen bölgeyi – yolları çok iyi bilen avcı-benzincide yollar hakkında tekrar bilgi aldık. Bu sefer bölgede Yörük çobanlar ile karşılaşabileceğimizi, geçen seneki kadar ıssız olmayacağını öğrendik…içimiz biraz rahatladı…(demek ki Allahın arap şahin kaçakçıkları ile karşılaşma tehlikesi yok)…
Çamlıyayla’dan sonra toprak yola girdik… orman içinden hızla yükselmeye başladık…
Kısa bir süre sonra artık ağaç yetişme sınırına gelmiştik… bu nokatadan sonra gittikçe daralan bir vadiden yükselerek devam ettik
Vadinin bitiminde hızla yükselmeye davam ettik... bir müddet sonra nispeten güzel toprak yoldan ayrılıp gerçek manzaralı geziye başlayacağız…
İlk gerçek tırmanış kısmında yol oldukça şahane olduğundan fotoğraf çekmeyi atlamışız işte bu fotoda görülen yoldan bu dağın tepesine çıkacağız..
Ve işte ilk plato 2500 filan metre civarı…aslında bu plato’yu asıl birazdan kuş bakışı görünce nasıl biryer olduğunu anlayacağız…
İlginç manzaraların içine atıyoruz kendimizi arkadaki beyaz dağ sırasına dikkat…birazdan onu tırmanmamız gerekecek
Örneğin bunlar sonradan öğrendiğimiz kadarıyla “kurt korkuluğu” imiş… bunları gören kurtlar insan sanıp kaçıyormuş…
İç ses: Mesut abi aha girdik gene kayaların içine… şu lastik bir patlasın görürüz taşı totemi
Bu arada daha önceden bu bölgede olduklarını duyduğumuz vahşi atlarla karşılaşıyoruz. Mesut atları görür görmez “abi dur korkutma hayvanları da bi fotograf çekim” diye bağırmama rağmen motoru atlara yöneltiyor. Eh bu sayede “vahşi atlarla beraber motor süren adam” tarzı reklam filmi tadında fotoları olmuş oluyor.
Ardından son tırmanışımızı yapmaya başlıyoruz… aşağıdaki plato doyumsuz manzaralar oluşturuyor.
Bu da günün en dumur anı…yuh be bu alet nasıl çıkmış oraya…ne yapar bu adamlar dağın başında
Artık en yukarıdaki platoya varmak üzereyiz…burada ilginç bir problem ortaya çıkıyor 3000m lerdeki irtifa nedeniyle bir fotograf çekmek için bile motordan inip binmek nefes nefese kalmamıza yetiyor…üç adımdan fazla atınca durup nefesinizi toplamnız gerekiyor karbüratörlü Falcon oksijensizlikten garip sesler çıkartmaya ve sürekli stop etmeye başlıyor…
Ama karşımıza çıkan bu manzara her şeyi unutturuyor …artık orta torosların tepesindeki devasa platodayız…bu arada içliklerin takıldığı ve havanın yine de bitarafımızı dondurduğuna dikkat
Volkan ufak bir düşüş atlatıyor…
Gezinin bu bölümü sürekli Moğolistan çağrışımları yapıyor… yüksek irtifa soğuk göz alabildiğine büyük platolar…
Bir ara volkandan falcon’u alıyorum… bayılıyorum NX4’e tam anlamıyla mükemmel motosiklet…hemen yaramazlık yapası geliyor insanın
Uzaktan gördüğümüz bir gölün yanına geliyoruz yerler müthiş kaygan yosunumsu bir çim kaplı…ilk geldiğimizde kayganlığı kestiremeyen mesut motoru kaydırıp düşürüyor… çantalarda yada kendinde hasar yok.
Ben madem bu kadar kaygan şu dakarla çizelim bakalım daireleri moduna giriyorum volkan ise gölün kenarındaki balçıkta batmadan gidebileceğine dair mesutla iddiaya giriyor. Keyiflerimiz süper…
Bu arada falcon’un iyice çatlayan yan karenajını bantla tamir ediyoruz…
Ardından Moğolistan macerasına devam hedef bir parça doğu taraftaki plato
Tam bu sırada Volkan’ın meşhur dökme demirden el yapımı arka çanta taşıma demiri kırılıyor. Ağızlarda 2001 sigarası tam sanayi ustası modu hemen işe koyuluyoruz. Oksijensiz ortamda bu kadarcık iş bile son derece yorucu olabiliyor.
Ardından ikinci platodayız… bu kısmı hızla geçiyoruz
Ve karşımıza ikinci bir büyük göl çıkıyor bunun çevresinde ise Yörük çadırları…hemen o yöne doğru gidiyoruz…göl son derece temiz ve berrak..
Ancak artık oksijensizlik susuzluk açlık ve yorgunluk beynimize vurmaya başladı daha aşağıdaki köye üç saatlik zorlu bir iniş bizi bekliyor. Paltolara son defa veda edip inişe geçiyoruz.
İniş yolunda bir göl daha
Evet nihayet beklenen oluyor ve ben de motoru dikkatsizlikten yere indiriyorum…normalde kolaylıkla motoru kaldırabilmem gerekirken oksijensizlikten kıpırdatamıyorum bile aleti. bana yardım etmeye gelen Volkan uzun bir süre nefes alamıyor…
Artık iyice alçalıyoruz 2200 m lerde bir anda tekrar nefes alabilmeye başlıyoruz ancak şimdide açlık ve susuzluk bastırıyor.
Darboğaz nihayet aşağıda göründü
Nihayet köye varış…hemen köydeki lokantaya kendimiz atıp hazırda ne varsa hepsinden istiyoruz üç kişi rahat on porsiyon yemek sonrası darboğaz köyünün kirazının çok özel olduğunu ve kiraz festivali yaptıklarını söyleyen köylüler bize meşhur festivallik kirazlarından sunuyor…e tabii görgüsüzce hemen kirazı silip süpürüyoruz
Buradan artık yönümüz Nevşehir-göreme geceyi göremede geçirmeye karar veriyoruz…soğuk havada artık asfalttan göreme’ye basıyoruz. Göreme’ye gece 12 civarında varıyoruz ilk işimiz göremenin tepesinden şööle güzel bir manzara fotosu almak
İkinci gün kaldığımız pansiyondan ayrılıyoruz..kısa bir süre göreme civarında off road yapmaya niyetleniyoruz…
Kısa bir gezinti sonrası Göreme’nin keyfini uzun uzun çıkartmak isteyen volkan’dan ayrılıp Aladağların kıyısından Adana’a dönüyoruz.
Notlar:
1: DD’nin “side case daha az etkiliyo sürüşü” hikayesi nedeniyle kulağı oldukça çınladı tüm yol boyunca… Yok arkadaşlar bu tip yollara kesinlikle ööle koca side case’lerle çıkılmaz…paşa paşa sırt çantası bağlamak lazım
2: çok yüksek irtifalarda oksijen azalınca sürekli çok derin derin nefes alınıyor. Ve çok su kaybediliyor. Normalin iki üç katı su almak lazım…ve özellikle bizim gibi alışık olmayanlar için en ufak iş bile işkence oluyor çok yoruyor dikkat etmek lazım. Sadece hard case in vidalarını sökerken mesut bayılıyordu… motoru kaldırmama yardım ederken volkan öksürmekten boğuluyordu. Oksijensizlik daha önemlisi ciddi dikkat kaybı yaratıyor
3: Özellikle bu gibi en yakın köyden 5-6 saat mesafeli yerlerde mutlaka biryerlere bisküvi çikolata vs gibi bişeyler sıkıştırmak lazım…
4. 40 derecelik adanadan sonra 5 derecelik dağın başı aşırı soğuk gelebiliyor. bu tip gezilerde giyecek çok önemli. Hepimiz ertesi gün yanımıza giysi almamıza rağmen üşüttük
5. döküm malzeme hiç sağlam olmuyor döküm çanta tablası yaptırmaya kalkmayın
6. mümkün mertebe her zaman motorunuzda birer örümcek ağ taşıyın koli bandı ve cırt da her zaman faydalı.
Those who would sacrifice essential liberties for a little temporary safety deserve neither liberty nor safety.
Ben Franklin
Reklamlar
-
Güzel demek az kalıcak ama güzel bir gezi olmuş...
Saygılarımla..
-
Süper Moderatör (BBRR)
bu gezi olmamış bu macera olmuş ..çoğu insana üstüne para verseniz yapmayacağı şeyi yapana motorcu deniyo işte .. bide kağıt kalemle olmuyo bu işler birebir yaşamak lazım ..özellikle uzun yol gideceksem sırt çantamı hiç eksik etmem.sırt çantası denince öle ufak bişi değil ..26lt lik çantalar ..hatta motoru devirirseniz düştüğünüzde size ekstra koruma sağlıyo.. (düşülmüş ve denenmiştir)..valla o yörüklerin yanına çadırı kurmak vardı..tabi oturduğumuz yerden ahkam kesiyoz ama ..
tekeriniz düz bassın
[B][COLOR="DarkOliveGreen"]"İnanç, görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız kimsenin göremediğini görürsünüz"[/COLOR][/B] [B]A. Şerif İZGÖREN[/B]
-
teşekkürler..gerçekten ketyifli bir geziydi...
biz de çadır kurmak isterdik ancak öğlen vakti 5 derece olan bir yerde gece eksi bilmemkaç derece de kamp yapacak ekipmanımız yoktu...ayrıca bölgede bırak odun- çalı çırpı'yı yakacak çöp bile bulmak imkansız olduğundan kamp ateşi bile yakma şansımız yoktu...dolayısıyla çadırlı kamp işi yattı
Those who would sacrifice essential liberties for a little temporary safety deserve neither liberty nor safety.
Ben Franklin
-
Abi helal olsun ya iyi cesaret valla sizin ki Fotograflara bakarken çok eğlendim biraz datırstım valla ne yalan söyliyim
İnandığınız gibi yaşayamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız...
-
Süper Moderatör (BBRR)
mangal olmadığı için gezi gereken ilgiyi çekmemiş..biz adana gezilerinde mangal görmeye alıştık.. bu ne dağ taş
[B][COLOR="DarkOliveGreen"]"İnanç, görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız kimsenin göremediğini görürsünüz"[/COLOR][/B] [B]A. Şerif İZGÖREN[/B]
-
Muhteşemsiniz doğrusu. Sınırları bayaa zorlamışsınız ama Moğol ellerinde ne işiniz vardı ki, aynı tadı Bolkarlarda da alabilirdiniz
İnnova 125, nx4 falcon, xt660r, CBF 600s diyerek devam ediyor hayat
-
Süper macera olmuş, hakkaten motorların hakkını vermişsiniz. O kayaların arasında lastik de patlamamış anlaşılan, bir önceki gezinizi okumuştum öyle bir tehlike atlatmamış olmanız da güzel. Paylaştığınız için teşekkürler bu arada grubunuz büyüyor her sene, yanlız o atlar vahşi değilmiş gibi geldi gözüme, siz de atalarımızın yaptığını yapıp kımız içip at eti mangalı yapabilirdiniz o zaman tam olurdu
"İyiler Kazanır Kötülükler Kazınır Dediler, Mutlu Olmak İçin Mutlu Etmek Yeter Dediler" ...1 :cat:
-
walla ne diyim ya size edilecek tek kelime war helal olsun
tekeriniz daima düz bassın sizin sayenizde gidip görmüş kadar olduk
-
10 Temmuz 2007, 12:10
#10
dağlar, taşlar, platolar, göller, atlar, yatlar, katlar...
hepsi harika...
o göl kenarında kamp imkanı olsa, ne kıyak olurmuş beyav.
elinize, yüreğinize sağlık.
Ülkemde hiçbir iyilik cezasız kalmaz.
-
10 Temmuz 2007, 12:56
#11
-
10 Temmuz 2007, 13:11
#12
ben geziye gezi demem içinde mangal olmadıkça :D
ayağınıza sağlık hocam kıskandırıyorsunuz bende çıkıcam şöylke bi tura ama önce motoru yenilemek lazım çakma kanuni crossla istten tekirdağa giderken korkuyorum ben :d
-
10 Temmuz 2007, 13:53
#13
H A R İ K A.. Okurken ve resimlere bakarken bir an ofiste olduğumu unuttum. Teşekkürler.
Hayallere ulaşmanın yolu, rüyalardan uyanmaktır.
-
10 Temmuz 2007, 17:48
#14
Ellerinize sağlık arkadaşlar. Gerçekten müthiş bir gezi ve paylaşım için teşekkürler. Yalnız aklıma takılan, o göl kenarında yaşayanların oksijen problemleri olmuyormuymuş? Keşke onlardan biraz ne yapılması gerektiği konusunda tiyo alsaymışsınız. Selamlar.
-
11 Temmuz 2007, 20:16
#15
Naci63 adlı üyeden alıntı
Ellerinize sağlık arkadaşlar. Gerçekten müthiş bir gezi ve paylaşım için teşekkürler. Yalnız aklıma takılan, o göl kenarında yaşayanların oksijen problemleri olmuyormuymuş? Keşke onlardan biraz ne yapılması gerektiği konusunda tiyo alsaymışsınız. Selamlar.
Hocam, muhtemelen sürekli olarak orada yaşadıkları için alyuvar sayıları bizimkilerin katbekat ustundedir diye tahmin ediyorum.Saygılar.
-
11 Temmuz 2007, 21:24
#16
Böyle iddialı bir geziye kalkıştığınız için bile tebrik ederim.Müthiş bir rota ve tempo.Yeni gezilerinizi merakla bekliyorum
GÜCÜN BİLGİ OLMADAN HİÇBİR DEĞERİ YOKTUR.
-
12 Temmuz 2007, 12:53
#17
sizleri tebrik ederim iyi gezmişsiniz ilerde aynı bölgeye bende gezi yapmak isterim.
-
12 Temmuz 2007, 22:42
#18
Şu bir gerçek ki böyle giderseniz motorumu sattıracaksınız bana arkadaşlar . Mesut abi üstadım senle görüşmem lazım bu konuyu . Gezi de bu macera da bu motorculuk da bu yaşam da .........
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ; ama algılanan ne ise gerçek de odur ? Ben köpeklere gem vurdum ;onlar at zannettiler kendilerini ; ama köpekler suyundan içti diye denizler kirlenmez, it eniği it olur , kargalar içinde kartal ; çakallar içinde aslan huzursuz olur
-
13 Temmuz 2007, 10:15
#19
Ah keşke haberim olsaydı demek dışında bir şey diyemedim...
İçim gitti...
Tekerlerinize sağlık...
-
13 Temmuz 2007, 11:10
#20
enduronun tadı bu işte...
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler