Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

Bol Fotoğraf ve Anlatımlı 4 Günlük Toros Dağları 2024 Turum

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    RideForLife. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Eylül 2018
    Şehir
    Antalya & Isparta
    Motosikleti
    Dominar 400 UG
    Selamlar kıymetli forum ahalisi ve ziyaretçiler. En son bu foruma girip açtığım gezi yazısından sonra hayatımda çok fazla şey değişti. Öğrenciydim, mezun oldum; bekârdım, evlendim; işsizdim, mühendis oldum. Beyaz bir Drift'im vardı, Dominar'ım oldu. Onca değişikliğin arasında değişmeyen tek şey motosiklete binmek oldu.

    En son 2021 yazında tura çıkmıştım ama o zaman yazmak için yeterli hevesi bulamamıştım. Ama bu sefer hem anı kalsın diye hem de sizle paylaşmak için yazmak istedim.

    Baştan söyleyeyim, detaylı anlatımlı ve duygu katılmış bir yazı olacak. Bence acele etmeyin, kahvenizi, çayınızı, suyunuzu alın ve güzel bir yazıya hazır olun

    Önce yazıyı, sonra resmi koyacağım; bu şekilde okuyabilirsiniz.

    O zaman başlayalım,

    -----
    1. Gün

    Öncelikle rotamız bu şekilde, dört gün sürecek. Ortalama 300 km süreceğim her gün ve kamp yapacağım. Tabii ki kamp yapmak zorunlu değil; herhangi bir durumda otelde kalma gibi bir alternatif de var, ancak ana amaç kamp. Daha önceki senelerde Akdeniz ve Ege sahillerini çokça kez dolaştım. Bu sefer doğuya, Mersin'e doğru gitmek istedim. Ancak sahil gezmesi benim için çok anlamlı olmayacaktı çünkü yeterince sahillere doymuştum ve dağlara, yaylalara gitmek istiyorum. Ara ara mesai molalarında virajlı yollar, rotası güzel yollar araştırmalarında bulduğum rotalardan bir rota çıkardım kendime. Bu sene turumuz Mersin'in dağları, Ermeni havzası ve Geyik Dağları'ndan oluşuyor.



    İlk gün sabah kalktım, çok fazla acelem yok. Tek hedefim, ortalık tam aydınlıkken kamp yerine ulaşmak; çünkü kamp yapmak istediğim noktaya daha önce gitmedim. Herhangi bir fotoğraf ya da kaynak yok, bu sebeple eğer gittiğimde beklediğim gibi bir yerle karşılaşmazsam en azından bir şehir merkezine ulaşabilecek kadar vaktim olsun istiyorum.

    Sabah kalkıp güzel bir duş ve kahvaltı sonrasında eşyalarımı motosiklete yükledim ve eşimle birlikte evden çıkıp onu işe gönderdim, kendim de yola koyuldum. İlk gördüğüm benzin istasyonunda lastiklerimin havasını kontrol ettim ve yakıtımı doldurdum.



    Alanya'ya kadar yoğun bir trafik vardı. Gergin, önünüzün açılmadığı bir sol şerit ve yanında 80-90 km/saat hızlarla seyredebileceğiniz bir sağ şerit vardı. Sağ şeritte ağırlıklı olarak Alanya'ya kadar geldim, arkasından yollar tenhalaştı ve Mersin virajlarına kadar sakin bir yol vardı. Mersin virajlarına başlamadan önce kısa bir mola verdim, su içtim ve virajlara hazırlandım.



    Mersin virajlarında önüme herhangi bir yavaşlatıcı araç çıkmadığı için gayet güzel bir şekilde, virajları motoru bir sağa bir sola yatırarak keyifli keyifli bitirdim. Bazı noktalarda mahalle içinden geçiyor gibisiniz; sağınızda ve solunuzda restoranlar var. Bunlardan birinde durup fotoğraf çektim. İlginç gelen, aşağıya kadar dik zikzaklarla inen yollar ve muz bahçeleriydi. Alanya'yı geçtikten sonra Mersin'e kadar dağlarda, tepelerde hemen hemen her yerde muz bahçelerini görebiliyorsunuz.



    Virajlardan sonra yaklaşık yolculuğumun dördüncü saatindeyim ve öğle yemeği vakti geldi. Yol kenarında gördüğüm bir gözlemeci levhasından sonra motoru çekiyorum ve harika bir manzara eşliğinde öğle yemeğimi yiyorum. Hem motorumu hem de kendimi dinlendiriyorum. Keyifler yolunda, yollar harika. Tam bir tur başlangıcına yaraşır şekilde günüm devam ediyor.





    Yemekten sonra biraz daha Mersin virajlarını döndükten sonra Anamur’a doğru açılan tünellere yaklaşıyoruz ve yol duble hale geliyor. Duble yolun nimetinden yararlanarak biraz tempoyu arttırıyorum ve hızlı virajların keyfini çıkarıyorum. Anamur’a geldiğimde hemen benzin alıyorum ve pompacıya kalacağım yerle ilgili birkaç soru sorup bilgi almaya çalışıyorum.

    Anamur'da yakıt alırken birkaç kişi yanıma geldi ve muhabbet ettik. Anladım ki birçok kişinin kalbinde bir yerlerde motosiklet var ama yaşam, belki de imkanlar el vermediği için motosikletten uzaklaşmışlar.



    Yakıtı doldurduktan sonra Anamur’da markete uğruyor ve kampta lazım olacak birkaç eşya aldıktan sonra yayla yollarına giriyorum. Bu gece bu fotoğrafta gördüğünüz zirvelerden birinde kamp yapacağım. Ama hangisi olduğunu ben de bilmiyorum



    Bu yolların virajlarını haritalarda gördüğümde gerçekten nasıl olacağını merak ediyordum. Asfaltı güzel mi, yollar bozuk mu, çok kalabalık oluyor mu, benim için herhangi bir tehlike olur mu gibi sorular her zaman aklımdaydı. Street View’de yeterli bilgi olmadığı için biraz merak içerisindeydim. Ama yol o kadar güzeldi ki sanırım motosikletle gittiğim en güzel yollardan ilk beşe koyabilirim. Asfalt, yere sürtebileceğiniz kadar güzel tutuyor. Lastiklerin sınırını çok tatlı bir şekilde zorlayabiliyorsunuz. Bu arada zorlayabiliyorsunuz derken 80-90 km hızlardan bahsetmiyorum, 40 ila 60 km arasında dönüyorsunuz virajları. Üçüncü vitesten ayrılmadan, deniz seviyesinden yaklaşık 1600-1700 metreye kadar tırmanıyorsunuz.

    Eğer bu bölgeye gelirseniz, kesinlikle Anamur-Ermenek arasında sürmenizi tavsiye ederim. Hem doğası çok güzel hem de yolları, virajları harika. Yolun resmini de ekliyorum



    Zirveleri tırmandıkça yol kenarlarında olan dinlenme noktalarından kendime kamp noktası seçiyorum. Eğer gittiğim yerde kamp noktası istediğim gibi olmazsa, buralardan bir tanesine gelip kamp yapacağım. Kamp alanına doğru giderken bir mahalleye giriyorum ve orada bir topluluğa rastlıyorum. 6-7 tane erkek toplanmışlar, bir tane Rus gezgine laf anlatmaya çalışıyorlar. Rus gezginimiz, tek tekerli şarjlı bir araç ile Anamur’dan Ermenek’e gidiyormuş. Maksat gezmek. Hemen kaskımı çıkarıp hem bir mola veriyor hem de yerel halk ile gezgin arasında tercümanlık yapıyorum.



    Gezgini gönderdikten sonra dedim sıra bende. Ben şu noktaya kamp yapmaya gidiyorum, oraya en düzgün yoldan nasıl gidebilirim? Aralarından bir tanesi, "Ben arabayla yakınından geçeceğim, beni takip et; oraya kadar götüreyim" dedi. 10 dakika süreyle takip ettikten sonra çeşmeye geldik ve orada ayrıldık. O kendi köyüne gitti, ben de tarif ettiği yoldan kamp noktasına doğru gittim.



    Sabah 10:00’da evden çıkmıştım, saat 18:30’da kamp noktasına varıyorum. Kamp noktası beklediğimden biraz farklı ama kötü değil. Kalınabilecek şekilde bir yol cebi. Hem de üstü kapalı masaları var. Masalarda rahat rahat takılacağım, gece de çadıra çekileceğim. Gider gitmez sandalyemi çıkarıyorum, biraz manzaraya karşı ayaklarımı uzatarak oturuyorum. Ve gelen 1-2 kişiyle muhabbet ediyorum. "Burada kalma, burası biraz tenha" sözlerine karşılık "Peki abi, bakalım" diyerek karşılık veriyorum.





    Biraz dinlendikten sonra çadırımı kurmaya başlıyorum. Çadırı kurarken çubuklardan bir tanesini kaldırmaya çalışırken çıtır çıtır bir ses geldiğini duyuyorum ama müdahale edemeden çubuklardan bir tanesi tam ortasından kırılıyor. Hava yavaştan kararmaya başlıyor ve tam da en istemediğim durumlardan biri ortaya çıkıyor. Yanıma birçok tamir kiti almıştım ama onların hepsi motosiklette olabilecek olumsuz durumlar içindi. Konaklama eşyalarıyla olabilecek herhangi bir olumsuz durum için bir hazırlığım yoktu açıkçası. Önce hemen bir çözüm yolu düşündüm ancak aklıma bir şey gelmedi.

    Daha sonra biraz oturdum, eşime yazdım, manzara seyrettim falan derken biraz daha rahatladım çünkü ilk başta durum karşısında biraz gergindim. Sonra dedim ki "Bir çubuk eksik olsun, acaba ne fark eder ki? En fazla yamuk durur" diyerek çadırı kurmaya çalıştım. Ve gerçekten de sadece bir tarafın havada kalması haricinde herhangi bir sıkıntı yoktu. Orayı da durduğum noktadaki levhaya yaslayarak çadırın dik durmasını sağlamaya çalıştım. Sabah bir çözüm düşünecektim.



    Çadırı kurduktan sonra eşyalarımı çadıra koydum, yatağımı hazırladım. Daha sonra yemek hazırlıklarımı yaptım. Bu akşam yemekte makarna ve ton balığı var. Yemeğimi hazırladıktan sonra ışıkları kapatıp baykuş, çakal ve kurt sesleri eşliğinde yemeğimi yedim. Bakmayın böyle rahat yazdığıma, en son Google’dan "kurt kampa gelir mi" diye arama yapıyordum



    Yemeğimi yedim, çadırımı kurdum, motosikleti yanıma çektim ve gerekli güvenlik önlemlerini aldım. Sadece geriye dinlenmek ve geceyi geçirmek kaldı. Biraz podcast dinledikten sonra yorgunluktan uykuya dalıyorum. Gece bir ara soğuktan uyandım, üzerime uzun kollu bir kıyafet giydikten sonra tekrar uyku tulumunun derinliklerine süzülüp uykuya daldım.



    -----

    2. Gün

    İkinci gün sabah erkenden, korna ile selam verme arzusuyla dolup taşan abiler sayesinde uyanıyorum. Çadırın girişini açtığımda beni bu manzara karşılıyor. Hava çok güzel, serin. Fotoğraf çektikten sonra güneş biraz daha yükselene kadar uyudum.



    Güneş sıcaklığını biraz hissettirdikten sonra kalktım ve biraz açma-germe yapıp yürüyüş yaparak etrafı inceledim. Biraz kendime geldikten sonra çadırdan eşyalarımı çıkarıp kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım.



    Bugün uzun bir yol gideceğim için sağlam bir kahvaltı yapmak istiyorum. Turun en uzun yolu, 420 km ile bugün. Kahvaltıda dört yumurtalı patatesli omlet var. Önce çayımı demledim, arkasından patatesi tavaya koyup azıcık yağda kızartıp üzerine yumurtaları kırdım. O kahvaltı süresinde yoldan gelip geçen herkes selam veriyor. Sanırım bir 15-20 kere el kaldırıp "Aleykümselam" dedim. Tabii bu beni mutlu etmedi değil.

    Kahvaltımı rahat rahat, aheste aheste manzarayı seyrederek yapıyorum. Aklımda sadece bugün gideceğim harika Ermenek yolu ve arkasından tırmanacağım yollar var. Gideceğim yolları düşündükçe heyecanlanıyorum, heyecanlandıkça yeme hızım artıyor. Bir ara durup kendime "Neden bu kadar hızlı yiyorum ya?" diye düşündüm açıkçası.



    Kahvaltıdan sonra güneş iyice sıcaklığını hissettirdi ve terlemeye başladım. Daha fazla oyalanmadan eşyalarımı toplamaya başladım. Toplamaya başlamadan önce son bir fotoğraf alıyorum. Tabii toparlanma süreci yaklaşık 15 dakika sürüyor. Üstümü değiştirme, çadırı toplama, uyku tulumunu toplama, mutfak malzemelerini çantaya koyma vs. Küçük kontroller, çadırı sandalyeyi katlayıp motora sabitleme derken biraz terliyorum. En son üstümü değiştirip yola çıkıyorum.





    Bu sefer geldiğim yoldan değil, farklı bir yoldan gidiyorum. Şöyle düşünelim, bir U harfi düşünün. Dün gittiğim toprak yolun iki ucunu birbirine bağlayan kestirme bir yol. Ben bugün U’nun bir ucundan başlayıp diğer ucuna gideceğim ve dünkü turist ve yerel halkla karşılaştığım noktaya ulaşacağım. Gittiğim yol o kadar güzel ki, kaskımın yüzünü açtım; 30-40 km hızla yüzüme vuran buz gibi havayla birlikte yaklaşık on kilometrelik dar, zikzaklı yolun keyfini çıkardım.





    Bu harika yoldan sonra Ermenek yoluna bağlanıyorum. Ama o harika doğa beni bırakmıyor. Güzel asfalt, çam ağaçları, serin hava ile birlikte virajların tadını çıkarıyorum. İçlerinden geçtiğim köylerde sadece yaşlı, beli bükük amcaları görüyorum. Geçerken selam vermeyi ihmal etmiyorum. Ama aklıma "Acaba ben bu yaşlara kadar yaşarsam nerede, ne yapıyor olacağım?" sorusu geliyor.



    Ermenek’e harika yollardan geçtikten sonra, Görmeli-Ermenek kavşağından Gülnar’a doğru Moça Geçidi’ne tırmanıyorum. Yol tek şerit, yani karşıdan herhangi bir araç geldiğinde benim emniyet şeridine doğru çıkmam gerekiyor. Ama bu yollarda karşılaştığım araç sayısı onu geçmemiştir. Bu arada yeri gelmişken belirteyim, bu durumda üçüncü gün hariç hiç motosikletçi görmedim. Demek ki buralar çok fazla bilinmiyor diye düşündüm. Ya da belki de hafta içi olduğu içindir. Ya da bir tek ben deliyimdir

    Moça Geçidi’ne yakın Mezarlıkalan Mahallesi’nde bir cepte duruyor ve fotoğraf çekiyorum. Burada manzara eşliğinde biraz mola veriyor, nefesleniyor ve ailemle iletişim kuruyorum.





    Gülnar yolunda harika manzaralarla devam ediyorum. Burada yolda yaklaşık 5-6 kez durup manzara fotoğrafı çektim ama hepsini buraya koyamıyorum tabii ki. Ama size bu güzel fotoğrafı göstereyim: Moça Geçidi’nden geçtikten sonra, yaklaşık 10 km sonra çektim bu fotoğrafı. Resimde görünen zikzaklı yoldan geçeceğim birazdan. Şu anda tepenin zirvesindeyim, firkete virajları ile dere yatağına inecek; daha sonra resimde görünen yoldan zirvelere doğru tırmanacağım. Şaşırdığım bir şey de yolların temiz olmasıydı. Yollarda toz, çakıl, toprak vs. yoktu. Bu yüzden sürüş güvenliği açısından rahattım ve sadece yolun keyfini çıkardım.



    Bu fotoğrafta, bir önceki fotoğrafta olan yoldan çekilmiş bir görüntü var. Sol taraftaki minarenin sağ üstünden çekmiştim bir önceki fotoğrafı.



    Yolda giderken bir köyün içerisinden geçtim ama burada yaklaşık 1 dakika boyunca yolun müsait olmasını bekledim. Köy pazarı kurulmuş, kasaplar açılmış, dönerciler çalışmaya başlamıştı. Kasapların önünde, dışarıya kadar uzanan sıralar ve meyve tablalarının önünde elleri poşetlerle dolu insanlar vardı. Tabii beklerken şaşkın bakışların üzerinde olduğunu fark etmedim değil .



    Yaklaşık 1 saat sonra Gülnar'a ulaşıyorum. Yakıtımı dolduruyor ve akaryakıt istasyonundaki abilerle yaklaşık yarım saat kadar oturup muhabbet ediyorum. Hem bana mola oluyor, hem de bir şeyler atıştırıp su takviyesi yapıyorum. Buradan Aydıncık’a yani sahile doğru ineceğim. Sahile inerken, yine gideceğim yollarla birlikte bu harika manzarayı fotoğraflıyorum. Ve fotoğrafta görünen yollardan gideceğim için heyecanlanıp kahkaha atarak yola devam ediyorum.



    Sahile iner inmez yemek işini halletmek istiyorum. Aslında aklımda A101, Bim gibi yerlerden soğuk sandviç alarak geçiştirmek vardı, ancak yol üzerindeki tantuni levhalarını görünce şans verdim ve paket tantuni yaptırarak sahile gidip yedim. Lezzeti iyiydi; aslında bir nevi açlığı geçiştirmiş oldum diyebilirim.



    Buradan sahil şeridini takip ederek Aydıncık’tan Büyükeceli’ye geçiyorum. Büyükeceli’den tekrar Gülnar yoluna dönüyorum. Evet evet Gülnar, geldiğim yere geri dönüyorum. Üçgen çiziyorum yani. Şu karşıda görünen dağlara doğru tırmanıp onları aşacağım ve Mut’a doğru yol alacağım.





    Gülnar’ı geçtim, dağları aştım, Mut’a doğru zikzaklı yollardan inişe başladım. Yollar güzel, araç sayısı çok az, doğa harika, keyifler yerinde. Ama 300. km’ye gelmenin yorgunluğu yavaş yavaş kendini hissettiriyor. Bir de yokuş aşağı inince uzun bir süre biraz konsantrasyon kaybı yaşıyorum. Taşucu-Mut ana yoluna bağlandıktan sonra Mut’a kadar biraz tempoyu arttırıp Mut’ta mola veriyorum. Mut’ta en şaşırdığım şey hava sıcaklığı oldu. Bir önceki fotoğraflarda genelde serin, hatta soğuk havayla karşılaşırken Mut 36 dereceydi ve bunaltıcıydı.




    Mut’tan Ermenek’e doğru yolluyorum. Asfalt yeni atılmış, bu yüzden çok güzel. Özellikle Mut’tan sonra uzun uzun düzlükler var. Burada yüksek tempoyla gidiyorum, daha sonra tırmanışa geçiyorum. Asfalt o kadar kaliteli ki, neredeyse peşlikler yere değecek kadar bir sağa bir sola yatırarak, bir yandan da zevkten kahkaha atarak yol alıyorum. Lastikler burada harika iş çıkarıyor.



    Ve bugün gidilen 420 km'nin ardından Ermenek Barajı'nda kamp noktasına ulaşıyorum ve hemen ekipmanları çıkarıp terlik-şort moduna geçiyorum. Arkasından çadırımı kuruyor, etrafı temizliyor ve anı fotoğraflıyorum.



    Günü batırana kadar hiçbir şey yapmadan oturuyorum. Barajda zıplayan balıklara bakıyor, "Ah be, keşke olsam" diyerek keyif çıkarıyorum. Gün battıktan sonra etraftan biraz odun topluyor, gece belki yakarım diye ateş çukuruna odunlarımı diziyorum. Yemek malzemelerimi de çıkarıyor, akşam yemeği için hazırlık yapıyorum. Güneş gittikten sonra harika bir esinti ile birlikte hava tam da mükemmel kıvamı oluyor. Şort ve terlik ile devam ediyorum.



    Gece hava harika, esinti var, sinek yok. Yemeğimi yedikten sonra kahvemi hazırlıyorum, ateşimi yakıyor ve kahvemi içerek ateşi seyrediyorum. Ateşi seyrederken bir yandan da podcast dinliyorum. Öyle günü düşünüp ateşle birlikte vakit geçirirken saat gece yarısını bulmuş. Zaten aşırı yorgun olduğum için ağırlık iyice çökmeye başlıyor.



    Bütün yemek malzemelerini çadırda, diğer malzemeleri motorla çadır arasına koyarak ortalığı toparlıyorum. Ve son olarak bu fotoğrafı alıp yavaş yavaş çadıra çekiliyorum.



    -----

    3. Gün

    Hafif sıcak bir gece geçirdikten sonra serin esintili bir sabaha uyandım. Kalkıp göl etrafında biraz yürüyüş yapıp etrafı inceledim, göl kenarına inip taş attım, elimi yüzümü yıkadım ve kendime geldim. Arkasından kahvaltımı hazırladım. Kahvaltıda domates, salatalık, ekmek var. Biraz fakir kahvaltısı oldu ama yapacak bir şey yok. Bugünkü gideceğim yol yaklaşık 240 km. Haritalardan baktığım zaman beş saatlik bir sürüş gösteriyor. Bu sebeple hiç acele etmeden rahat rahat takılıyorum. Kahvaltıdan sonra bir kahve yapıyor, ayaklarımı uzatarak manzaranın ve serin havanın keyfini çıkarıyorum.



    Keyifli bir sabahın ardından saat 09:00'a doğru toparlanmaya başlıyorum. Tüm eşyaları toparlamak, üstümü değiştirmek yaklaşık 20 dakika sürüyor. Toparlandıktan önce ve sonra fotoğraf çekiyorum.



    Toparlandıktan sonra motoru çalıştırıp ısıtıyorum. Yola çıkmadan önce genel motor kontrollerini yapıyorum. Zincirim ne durumda, sinyallerim çalışıyor mu, ışıklarda problem var mı, fren ve debriyaj ayarlarını kontrol ediyorum. Tam kontrollerimi yaparken sis farımın gevşediğini ve arka fren rezervuarımın vidalı yerinden kırıldığını fark ediyorum. Hemen sis farını sıkıp kelepçe ile sabitliyorum, hem de arka fren rezervuarımı kelepçe ile yerine sabitliyorum. Her ikisinin de düzgün olduğundan emin olduktan sonra yola çıkıyorum.

    https://www.youtube.com/shorts/Nga6D...?feature=share

    Ermenek Merkez'de markete uğrayarak bugünün öğle yemeğini alıyorum. Sandviç . Ermenek'te bütün evler manzaralı çünkü bütün evler daha yamacına yapılmış. Garip kayaların oyuklarının dibinde evler var, bunlara şaşkın şaşkın bakarak Ermenek'i geçiyorum.



    Ana yola girmeden önce zincirimi yağlıyorum ve son bir fotoğraf çekip yola düşüyorum.



    İşte şu gördüğünüz karşıdaki dağları aşacağım. Yolun kalitesi güzel, şimdilik. Önce aşağıya kadar ineceğim, arkasından tekrar tırmanışa geçip aşacağım. Aşağıya inerken keyifli virajların ve firkete virajlarının tadını çıkarıyorum. Konya Sarıveliler'den Alanya'ya doğru dönüş yaptıktan sonra yolların kalitesi biraz daha düşüyor.



    Sarıveliler'de ilginç yapılı tepelerin yamacına yapılmış evleri görüyorum. İçimden "Kesin bunlar TOKİ'dir" diyorum. Evlerden çok kaya-toprak yapısı dikkatimi çekiyor. Sanırım ilk defa bu şekilde bir kaya yapısı görüyorum.



    Yola devam ederken Alanya Karapınar köyünden geçiyordum ki harika bir koku aldım: Pişi kokusu. Acaba dönüp şansımı denesem mi diye düşünüp geri dönüyorum ve sağ tarafımda çeşme, çeşmenin karşısında marketi görüyorum. Marketin önünde oturan abiye diyorum ki, "Abi burada pişi kokuyor, pişi var mı?" dedim. Sorduğum sorunun cevabı olarak "Gel yeğenim, otur" lafını duyduktan sonra sevinçle motoru park edip masaya oturuyorum. Ben masaya oturduktan sonra birkaç amca daha geliyor ve muhabbet ediyoruz. Burada öğle yemeğimi yedim. Pişi dökmelerinin (bizim buralarda dökme denir; lokma dökmek, pişi dökmek gibi) sebebi de hem bugün Miraç Kandili hem de mevlüt varmış. 45 dakika kadar soluklandıktan sonra "Haydi, selametle" deyip yola devam ediyorum.



    Karapınar'dan sonra iki tane tünelden geçtikten sonra Gökben Yaylası'na doğru dönüyorum. Şu yolun güzelliğine bakar mısınız? Sakin bir şekilde, açık vizörümdan yüzüme vuran serin havayla birlikte tırmanışa başlıyorum.



    Gökbel Yaylası'na tırmanırken ne bir araba görüyorum ne de insan. Sadece dere kenarlarında ağaçların arasında otlayan inekler ve keçiler var. Fotoğraf çekmek için durduğumda duyduğum tek şey, ağaçların arasından geçen rüzgârın sesi ve uzaklarda otlayan keçilerin zil sesleri.



    Gökbel Yaylası'ndan sonra toprak yollardan inişe başlıyorum. Fotoğrafı çektiğim yer Gökbel Yaylası'nın zirvesi. Karaalan Mahallesi'ne doğru yer yer toprak, yer yer asfalt yollardan geçiyorum. Bol bol küçük mescitler, yayla evleri ve sayısız çeşme görüyorum. Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama bu gezide gördüğüm çeşme sayısı yüzden fazladır.



    Karaalan Mahallesi'nden sonra Alanya Gündoğmuş'a doğru gidiyorum. Yollar dar, resimdeki gibi asfaltı var ve doğayla iç içe. Öğle saatleri olduğu için hava bir hayli sıcak. Açıkçası bu kadar sıcağı beklemiyordum. Biraz da bunaldım.



    Tam bunalma seviyesinin arttığı sırada o harika tabelayı görüyorum; "Şelale". Uçan su şelalesinin hemen yanına gelmişim ama bunun farkında değildim. Hemen 1 km kadar içeriye girip şelalenin yanına gidiyorum. Resimde sol tarafta gördüğünüz yosunlaşmış kayalardan akıyormuş normalde şelale; ancak şu anda su yok. Kar sularından besleniyormuş ve en gür zamanı Nisan, Mayıs, Haziran aylarıymış. Ama yine de Kanyon'dan gelen su buz gibi. Girmesem olmaz diyerek çıkarıyorum pantolonu, direkt dalıyorum. Aslında burada videoda çekmiştim; ancak suya girdikten sonra hipotermi geçiriyormuş gibi olduğum için garip sesler çıkardım. Bende izletmek isterdim size harika bir sudan çıkış videosu ancak o kadar da harika bir çıkışım olmadı .

    Bir de burada hem restoran hem de kamp alanı var. Karavanınızla ya da çadırınızda gelip kalabiliyorsunuz. Çadırla kalma ücreti 400 TL'ymiş. Yani dolar kuruyla yaklaşık 13 $. Dolar fiyatını belirtme sebebim, ileriki yıllarda olur da biri bu yazıyı okursa o zamanki kur ile değerlendirme yapabilsin diye.



    Şelalede serinleyip meyve molası verdikten sonra tekrar tırmanmaya başlıyorum. Gündoğmuş'a doğru harika virajlardan ve frikiklerden geçiyorum. Bu güzel yollara bu manzaralar eşlik ediyor.



    Gündoğmuş'tan sonra Pınargözü Piknik Alanı'nı geçiyorum. Piknik alanlarında insanlar var. "Ya abi, burada piknik yapılır mı, ta nereden geldiniz?" diye düşünmüyor değilim çünkü yollar gerçekten virajlı, arabayla giderken ciddi derecede yorabilecek şekilde. Piknik alanını geçtikten sonra bu harika manzarayı görünce güzel bir fotoğraf ile anılaştırdım.



    Varacağım noktaya son 30 km. Rakım yaklaşık 2000 metrede. Hava gerçekten serin. Sanki Ekim-Kasım ayında güneşli bir günde yolculuk yapıyor gibiyim. Hayatımda ilk defa bu şekilde bir doğayla karşılaştığım için etrafa bakarak devam ediyorum. Bu yollardan giderken birkaç motosikletçiyi de görüyor ve selamlaşıyorum. Gittiğim gün bu çevrede bilinen bir göl olduğu için uğrak bir nokta olduğunu belirtmeliyim. Yoksa hayatta ne motosikletçi ne de arabacı görmek mümkün değil.



    Ve bugünün son durağı, turun son konaklama noktası. Gölün etrafı tamamen düzlük ve yeşillik. Gözünüzde kestirdiğiniz herhangi bir yerde kamp yapabilirsiniz. Bir tarafında tamamen inekler, koyunlar ve çobanlar var. Sayısız hayvan vardı. Sessizliği tek bozan hayvanların boyunlarındaki çan sesi. Hava esiyor, güneş olmasa üşütecek şekilde. Anladım ki bu gece soğuk geçecek.

    Bu arada gelmeyi düşünenlere birkaç not: Market ve manav var. Ama çok çok az seçenek var. Belediye birkaç tane tuvalet koymuş; peçete yok ama tuvaletler genel olarak temiz. İstediğiniz noktada kamp yapabilirsiniz. Zaten çokça kamp yapan kişi oluyor. Ateş yakmak serbest ama odun yok. Çimlerin üzerinde ateş yakmamanızı tavsiye ederim; varsa taş çukuru ya da mangal kullanınız.



    Gölün etrafında az da olsa yapılaşma var ama neyse ki yolların kötülüğünden midir yoksa merkezleri çok uzak olduğundan mıdır, bilmiyorum; toplam ev sayısı 20'yi geçmemiş. İyi ki de öyle olmuş; yoksa bu güzelim doğa mahvolacaktı.

    Resimde gördüğünüz kazlar da gölün etrafında öylece dolaşıyor, keyif çıkarıyorlar.



    Güneş gittikten sonra gerçekten de rüzgârla birlikte hava iyice soğuyor. Yanıma üşürsem diye sıcak çorba aldım; hemen tüpte suyu kaynatıp yapıyorum. Uyku tulumunun içine girip sandalyede manzara ile birlikte çorbamı içiyorum.

    Bu fotoğrafı çektikten yaklaşık 5 dakika sonra yanıma bir abi ve oğlu geliyor. Buradaki evlerden birinde bu gece kalacaklarmış. Kendisi de Alanya'da yaşıyor ve motosikletçiymiş. Bayağı bir sohbet ettik, nerelere gittim, neler yaptım; yine onun yaşadığı hikayeler vesaire derken ayakta bayağı muhabbet ettik. Böyle bir yolculuğa tek çıktığım için ve bu yaşta yaptığım için beni bayağı tebrik etti.

    Gecenin bir hayli soğuk olduğunu, uyku tulumumun derecesi ve çadırımın su geçirip geçirmediğini sordu. Uyku tulumu yeterliydi, ancak çadırım yazlık bir çadırdı. Çadırın yazlık olduğunu duyunca geceyi evde geçirmeni teklif etti, ancak dedim ki, "Macera maceradır; yapacak bir şey yok, ben çadırda kalmak istiyorum ." Daha sonra akşam yemeğine davet etti, ailesiyle birlikte akşamı geçirdik. Saat 23:00 gibi gerçekten buz gibi, ıslak bir geceye doğru çadıra çekildim.



    -----

    4. Gün

    Ve son gün; bugün artık dönüş günü. Ama durun, geceye başlamadan önce, geceyi nasıl mı geçirdim? Yanıma her ihtimale karşı bir ince, uzun bir de kalın uzun kollu kıyafet almıştım. Atlet, tişört ve iki uzun kollu üst giydim. Altıma termal içlik, üzerine eşofman; çorap olarak da iki tane uzun çorap giydim. 10 derecelik Uyku tulumunun en derinlerine süzüldüm ve nefesimle birlikte ısınarak uyudum. Gece bir ara çok fazla tuvaletim geldi ama inanın soğukta dışarı çıkmak hiç istemiyordum. Ama daha fazla dayanamayarak belediyenin koyduğu tuvalete gidip geldim. Geri geldiğimde titrememi durduramıyordum; direkt olarak yine uyku tulumunun içerisine girdim, tamamen kapanıp ısınmaya çalıştım. Titremem kesildikten sonra uykuya daldım.

    Çadırı sırılsıklam, fena şekilde çiğ yağdı. Ve çiğ içeriye de geçti. Sabah dışarıda kalan her şey fena şekilde ıslaktı. Resimde sanırım net bir şekilde belli oluyor.
    Gün doğmadan kalktım ve yürüyüş yaptım. Biraz yürüyüşten sonra kendime bir ihlamur yaptım ve ısınmaya çalıştım.



    Gün yavaş yavaş doğuyor ve harika manzaralar sunuyor. Hayvanların sesleri yavaş yavaş çıkmaya başlıyor. Ve ben de ısınmaya başlıyorum.



    Kamp yaptığım noktaya geniş bir açıyla bakış.



    Bu sabah yanıma aldığım küçük süt, granola ve muzla harika bir kahvaltı yapıyorum. Bir sonraki turlarımda kesinlikle bu şekilde basit kahvaltılar yapacak şekilde hazırlık yapacağım. Sadece bu kahvaltıyı bile tüm tur boyunca yiyebilirdim. Basit, hızlı ve besleyici. Güneş beni iyice ısıtıyor, keyfim gittikçe artıyor.

    Kahvaltı yaptıktan sonra uyuşuk uyuşuk toparlanıyorum. Yaklaşık beş saatlik bir yolum var; artık eve döneceğim.



    https://www.youtube.com/shorts/qky3f5MJ3F4

    Eğri Göle uzaklardan son bir bakış. Gerçekten güzel bir yer. Umarım hiç tahrip olmaz.





    Dağ yollarından Konya Hadime'ye doğru gidiyorum. Kullandığım yolları tekrardan kullanmamak için gölün diğer tarafından dolaşacağım. Köyden fazla uzaklaşmadan yolum kesiliyor.



    Yine uçsuz bucaksız bir yerlerdeyim. Bozuk yollardan ileride tamamen topraktan oluşacak yollardan ilerliyorum. Ne bir araba ne bir insan. Gördüğüm sadece 2-3 tane köpek oldu.



    10 km kadar toprak yoldan gittikten sonra asfalta bağlandım. Asfaltla birlikte yaylalardan inerek Gezlevi'ye geldim. Gezlevi'den sonra bozkıra çok güzel virajlardan geçtik. Tam lastiklerim kıvama geldikten sonra jandarma durdurdu. Güzel bir noktada, çeşme başında durmuşlar. 5-10 dakika kadar sistemin açılmasını bekledik. Normalde salacaktı ama önümdeki adam biraz gergin olunca jandarma hepimizi tuttu.



    Yola devam. Bozkırdan Akseki'ye doğru geçiyorum. Doğanın keyfini çıkarıyorum. Dönüş yolunda çok fazla fotoğraf çekmedim.



    Ve bu son fotoğraf. Akseki'den İbradı'ya geçtim ve oradan yeni Antalya-Konya yoluna bağlandım. Konya yoluna bağlanmadan hemen önce yol kenarındaki arazilerden birini gözüme kestirip durdum. Karnım baya acıktı. Hemen su kaynatıp yanımdaki hazır noodle'ı yaptım. Arkasından da meyve yedim. Biraz da dinlendikten sonra yola devam ettim.



    -----

    Bu turda yakıt + 500₺ gibi bir masraf yaptım. Toplamda 1215 km yol yaptım. Motosikletin yol bilgisayarında 28 km/L (3.6L/100KM) ortalama yakıt tüketimi vardı. Hızın olmadığı, sadece keyifli keyifli gitmenin, virajların ve doğanın tadını çıkardığım bir gezi oldu. Bu turda anladım ki, ülkemizde gezilecek görülecek birçok yer, gidilecek harika yollar var. Senelerdir Antalya’da yaşamama rağmen buraya bu kadar geç gelmenin pişmanlığını yaşadım Bir de gezide hiç gerginlik yaşamadım, özellikle şehir içlerinde ve köy beldelerinden geçerken defansif sürüşüm sayesinde tehlike de atlatmadım.

    Minimum teknoloji kullanımına gayret ettim. Kafayı sıfırladım, bol bol anılar biriktirdim. Günübirlik ya da bir gün konaklamalı arkadaşlarımla sürebileceğim harika rotalar edindim. Kısacası çok iyi geldi.

    Okuduğunuz için teşekkür ederim, bir sonraki yazılarda görüşmek üzere.

    Sevgiler,

    Said.



    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2

    Üyelik
    26 Mart 2018
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    2022 Suzuki V-Strom 650A
    Harika gezi, harika paylaşım, keyifle okudum, teşekkürler.

  3. #3
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Güzel rota, güzel gezi, güzel rapor.
    Kamp attığınız yerler de oldukça iyi.

    Keyifle okudum, izledim.

    Ellerinize sağlık.

  4. #4
    lordmayros - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Ağustos 2022
    Şehir
    İSTANBUL
    Motosikleti
    Kawasaki Z500SE 2024
    harika bir gezi fotoğraflara bayıldım
    ama bu kadar şeyi tek başınıza yapmak cesaret ve enteresan,
    düşünüyorum da ben tek başıma hayatta yapamam illa kafa dengi bir arkadaş ararım
    dundanbiri bunu beğendi.

  5. #5
    RideForLife. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Eylül 2018
    Şehir
    Antalya & Isparta
    Motosikleti
    Dominar 400 UG
    Alıntı Cyan adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Harika gezi, harika paylaşım, keyifle okudum, teşekkürler.
    Alıntı Guven adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Güzel rota, güzel gezi, güzel rapor.
    Kamp attığınız yerler de oldukça iyi.

    Keyifle okudum, izledim.

    Ellerinize sağlık.
    Teşekkür ederim

    ---------- Mesajlar birleştirildi - 09:39 ---------- bir önceki mesaj zamanı 09:35 ----------

    Alıntı lordmayros adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    harika bir gezi fotoğraflara bayıldım
    ama bu kadar şeyi tek başınıza yapmak cesaret ve enteresan,
    düşünüyorum da ben tek başıma hayatta yapamam illa kafa dengi bir arkadaş ararım
    Teşekkür ederim . Aslında 2 arkadaşım vardı birlikte sürmekten çok keyif aldığım ancak onlarla vakitlerimiz uyuşmadı. Benim yakın süreçteki tek müsaitliğim turun olduğu günlerdi. Sonra biraz yoğun bir sürece girecektim. Arkadaşlarımda bu vakitlerde müsait değildi sınavı vs vardı ondan uyuşamadık

    Tek yapmanın güzelliği ayrı ama. Rezillikte olsa güzellikte olsa sizin. Tempo kafanıza göre yemekler kafanıza göre. Bence turun yalnız olanı ayrı güzel arkadaşla olanı ayrı güzel.

    Bir de takip cihazı vardı yanımda. Uydu bağlantılı takip edilebiliyordu. Hanımı böyle ikna edebildim yalnız çıkmaya yoksa içi rahat etmeyecekti
    espresso, Guven ve lordmayros bunu beğendiler.

  6. #6
    Adana İl Temsilcisi adanalı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    25 Ekim 2006
    Şehir
    ADANA
    Motosikleti
    YAMAHA XJ6 DİVERSİON F, YAMAHA BW'S 100
    Keyifle okudum. Sizinde çok keyif aldığınız belli. Elinize sağlık

  7. #7
    RideForLife. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Eylül 2018
    Şehir
    Antalya & Isparta
    Motosikleti
    Dominar 400 UG
    Alıntı adanalı adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Keyifle okudum. Sizinde çok keyif aldığınız belli. Elinize sağlık
    Teşekkür ederim

  8. #8
    haluk23 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Eylül 2007
    Şehir
    Türkiye
    Motosikleti
    CRF250 Rally - Wave 110i - Crypton S - CB125F ...
    Çok keyif alınmış bir turu çok emek harcayarak oldukça detaylı bir şekilde paylaşmışsınız.


    Keyifle okudum.

    Teşekkür ederim.

  9. #9
    kdiner - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Şubat 2011
    Şehir
    İSTANBUL/ÜSKÜDAR
    Motosikleti
    14-16 200ns,16 Mt-25, 17 D400, 18 Mt25abs
    Alıntı RideForLife. adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Selamlar kıymetli forum ahalisi ve ziyaretçiler. En son bu foruma girip açtığım gezi yazısından sonra hayatımda çok fazla şey değişti. Öğrenciydim, mezun oldum; bekârdım, evlendim; işsizdim, mühendis oldum. Beyaz bir Drift'im vardı, Dominar'ım oldu. Onca değişikliğin arasında değişmeyen tek şey motosiklete binmek oldu.

    En son 2021 yazında tura çıkmıştım ama o zaman yazmak için yeterli hevesi bulamamıştım. Ama bu sefer hem anı kalsın diye hem de sizle paylaşmak için yazmak istedim.

    Baştan söyleyeyim, detaylı anlatımlı ve duygu katılmış bir yazı olacak. Bence acele etmeyin, kahvenizi, çayınızı, suyunuzu alın ve güzel bir yazıya hazır olun

    Önce yazıyı, sonra resmi koyacağım; bu şekilde okuyabilirsiniz.

    O zaman başlayalım,

    -----
    1. Gün

    Öncelikle rotamız bu şekilde, dört gün sürecek. Ortalama 300 km süreceğim her gün ve kamp yapacağım. Tabii ki kamp yapmak zorunlu değil; herhangi bir durumda otelde kalma gibi bir alternatif de var, ancak ana amaç kamp. Daha önceki senelerde Akdeniz ve Ege sahillerini çokça kez dolaştım. Bu sefer doğuya, Mersin'e doğru gitmek istedim. Ancak sahil gezmesi benim için çok anlamlı olmayacaktı çünkü yeterince sahillere doymuştum ve dağlara, yaylalara gitmek istiyorum. Ara ara mesai molalarında virajlı yollar, rotası güzel yollar araştırmalarında bulduğum rotalardan bir rota çıkardım kendime. Bu sene turumuz Mersin'in dağları, Ermeni havzası ve Geyik Dağları'ndan oluşuyor.

    https://i.hizliresim.com/erfhosd.png

    İlk gün sabah kalktım, çok fazla acelem yok. Tek hedefim, ortalık tam aydınlıkken kamp yerine ulaşmak; çünkü kamp yapmak istediğim noktaya daha önce gitmedim. Herhangi bir fotoğraf ya da kaynak yok, bu sebeple eğer gittiğimde beklediğim gibi bir yerle karşılaşmazsam en azından bir şehir merkezine ulaşabilecek kadar vaktim olsun istiyorum.

    Sabah kalkıp güzel bir duş ve kahvaltı sonrasında eşyalarımı motosiklete yükledim ve eşimle birlikte evden çıkıp onu işe gönderdim, kendim de yola koyuldum. İlk gördüğüm benzin istasyonunda lastiklerimin havasını kontrol ettim ve yakıtımı doldurdum.

    https://i.hizliresim.com/ml1xssq.jpeg

    Alanya'ya kadar yoğun bir trafik vardı. Gergin, önünüzün açılmadığı bir sol şerit ve yanında 80-90 km/saat hızlarla seyredebileceğiniz bir sağ şerit vardı. Sağ şeritte ağırlıklı olarak Alanya'ya kadar geldim, arkasından yollar tenhalaştı ve Mersin virajlarına kadar sakin bir yol vardı. Mersin virajlarına başlamadan önce kısa bir mola verdim, su içtim ve virajlara hazırlandım.

    https://i.hizliresim.com/sfijraz.jpeg

    Mersin virajlarında önüme herhangi bir yavaşlatıcı araç çıkmadığı için gayet güzel bir şekilde, virajları motoru bir sağa bir sola yatırarak keyifli keyifli bitirdim. Bazı noktalarda mahalle içinden geçiyor gibisiniz; sağınızda ve solunuzda restoranlar var. Bunlardan birinde durup fotoğraf çektim. İlginç gelen, aşağıya kadar dik zikzaklarla inen yollar ve muz bahçeleriydi. Alanya'yı geçtikten sonra Mersin'e kadar dağlarda, tepelerde hemen hemen her yerde muz bahçelerini görebiliyorsunuz.

    https://i.hizliresim.com/8fx2w11.jpeg

    Virajlardan sonra yaklaşık yolculuğumun dördüncü saatindeyim ve öğle yemeği vakti geldi. Yol kenarında gördüğüm bir gözlemeci levhasından sonra motoru çekiyorum ve harika bir manzara eşliğinde öğle yemeğimi yiyorum. Hem motorumu hem de kendimi dinlendiriyorum. Keyifler yolunda, yollar harika. Tam bir tur başlangıcına yaraşır şekilde günüm devam ediyor.

    https://i.hizliresim.com/k0jyjhd.jpeg

    https://i.hizliresim.com/svpbpdi.JPG

    Yemekten sonra biraz daha Mersin virajlarını döndükten sonra Anamur’a doğru açılan tünellere yaklaşıyoruz ve yol duble hale geliyor. Duble yolun nimetinden yararlanarak biraz tempoyu arttırıyorum ve hızlı virajların keyfini çıkarıyorum. Anamur’a geldiğimde hemen benzin alıyorum ve pompacıya kalacağım yerle ilgili birkaç soru sorup bilgi almaya çalışıyorum.

    Anamur'da yakıt alırken birkaç kişi yanıma geldi ve muhabbet ettik. Anladım ki birçok kişinin kalbinde bir yerlerde motosiklet var ama yaşam, belki de imkanlar el vermediği için motosikletten uzaklaşmışlar.

    https://i.hizliresim.com/oy8dgi6.jpeg

    Yakıtı doldurduktan sonra Anamur’da markete uğruyor ve kampta lazım olacak birkaç eşya aldıktan sonra yayla yollarına giriyorum. Bu gece bu fotoğrafta gördüğünüz zirvelerden birinde kamp yapacağım. Ama hangisi olduğunu ben de bilmiyorum

    https://i.hizliresim.com/oy8dgi6.jpeg

    Bu yolların virajlarını haritalarda gördüğümde gerçekten nasıl olacağını merak ediyordum. Asfaltı güzel mi, yollar bozuk mu, çok kalabalık oluyor mu, benim için herhangi bir tehlike olur mu gibi sorular her zaman aklımdaydı. Street View’de yeterli bilgi olmadığı için biraz merak içerisindeydim. Ama yol o kadar güzeldi ki sanırım motosikletle gittiğim en güzel yollardan ilk beşe koyabilirim. Asfalt, yere sürtebileceğiniz kadar güzel tutuyor. Lastiklerin sınırını çok tatlı bir şekilde zorlayabiliyorsunuz. Bu arada zorlayabiliyorsunuz derken 80-90 km hızlardan bahsetmiyorum, 40 ila 60 km arasında dönüyorsunuz virajları. Üçüncü vitesten ayrılmadan, deniz seviyesinden yaklaşık 1600-1700 metreye kadar tırmanıyorsunuz.

    Eğer bu bölgeye gelirseniz, kesinlikle Anamur-Ermenek arasında sürmenizi tavsiye ederim. Hem doğası çok güzel hem de yolları, virajları harika. Yolun resmini de ekliyorum

    https://i.hizliresim.com/1oy1rn3.jpeg https://i.hizliresim.com/e3udh9y.jpg

    Zirveleri tırmandıkça yol kenarlarında olan dinlenme noktalarından kendime kamp noktası seçiyorum. Eğer gittiğim yerde kamp noktası istediğim gibi olmazsa, buralardan bir tanesine gelip kamp yapacağım. Kamp alanına doğru giderken bir mahalleye giriyorum ve orada bir topluluğa rastlıyorum. 6-7 tane erkek toplanmışlar, bir tane Rus gezgine laf anlatmaya çalışıyorlar. Rus gezginimiz, tek tekerli şarjlı bir araç ile Anamur’dan Ermenek’e gidiyormuş. Maksat gezmek. Hemen kaskımı çıkarıp hem bir mola veriyor hem de yerel halk ile gezgin arasında tercümanlık yapıyorum.

    https://i.hizliresim.com/918kp1n.JPG

    Gezgini gönderdikten sonra dedim sıra bende. Ben şu noktaya kamp yapmaya gidiyorum, oraya en düzgün yoldan nasıl gidebilirim? Aralarından bir tanesi, "Ben arabayla yakınından geçeceğim, beni takip et; oraya kadar götüreyim" dedi. 10 dakika süreyle takip ettikten sonra çeşmeye geldik ve orada ayrıldık. O kendi köyüne gitti, ben de tarif ettiği yoldan kamp noktasına doğru gittim.

    https://i.hizliresim.com/975f98l.jpeg

    Sabah 10:00’da evden çıkmıştım, saat 18:30’da kamp noktasına varıyorum. Kamp noktası beklediğimden biraz farklı ama kötü değil. Kalınabilecek şekilde bir yol cebi. Hem de üstü kapalı masaları var. Masalarda rahat rahat takılacağım, gece de çadıra çekileceğim. Gider gitmez sandalyemi çıkarıyorum, biraz manzaraya karşı ayaklarımı uzatarak oturuyorum. Ve gelen 1-2 kişiyle muhabbet ediyorum. "Burada kalma, burası biraz tenha" sözlerine karşılık "Peki abi, bakalım" diyerek karşılık veriyorum.

    https://i.hizliresim.com/n5yudpf.JPG

    https://i.hizliresim.com/bv8c22g.jpeg

    Biraz dinlendikten sonra çadırımı kurmaya başlıyorum. Çadırı kurarken çubuklardan bir tanesini kaldırmaya çalışırken çıtır çıtır bir ses geldiğini duyuyorum ama müdahale edemeden çubuklardan bir tanesi tam ortasından kırılıyor. Hava yavaştan kararmaya başlıyor ve tam da en istemediğim durumlardan biri ortaya çıkıyor. Yanıma birçok tamir kiti almıştım ama onların hepsi motosiklette olabilecek olumsuz durumlar içindi. Konaklama eşyalarıyla olabilecek herhangi bir olumsuz durum için bir hazırlığım yoktu açıkçası. Önce hemen bir çözüm yolu düşündüm ancak aklıma bir şey gelmedi.

    Daha sonra biraz oturdum, eşime yazdım, manzara seyrettim falan derken biraz daha rahatladım çünkü ilk başta durum karşısında biraz gergindim. Sonra dedim ki "Bir çubuk eksik olsun, acaba ne fark eder ki? En fazla yamuk durur" diyerek çadırı kurmaya çalıştım. Ve gerçekten de sadece bir tarafın havada kalması haricinde herhangi bir sıkıntı yoktu. Orayı da durduğum noktadaki levhaya yaslayarak çadırın dik durmasını sağlamaya çalıştım. Sabah bir çözüm düşünecektim.

    https://i.hizliresim.com/1lk4nn3.JPG

    Çadırı kurduktan sonra eşyalarımı çadıra koydum, yatağımı hazırladım. Daha sonra yemek hazırlıklarımı yaptım. Bu akşam yemekte makarna ve ton balığı var. Yemeğimi hazırladıktan sonra ışıkları kapatıp baykuş, çakal ve kurt sesleri eşliğinde yemeğimi yedim. Bakmayın böyle rahat yazdığıma, en son Google’dan "kurt kampa gelir mi" diye arama yapıyordum

    https://i.hizliresim.com/s78r4q5.jpeg

    Yemeğimi yedim, çadırımı kurdum, motosikleti yanıma çektim ve gerekli güvenlik önlemlerini aldım. Sadece geriye dinlenmek ve geceyi geçirmek kaldı. Biraz podcast dinledikten sonra yorgunluktan uykuya dalıyorum. Gece bir ara soğuktan uyandım, üzerime uzun kollu bir kıyafet giydikten sonra tekrar uyku tulumunun derinliklerine süzülüp uykuya daldım.

    https://i.hizliresim.com/4j60sjr.jpeg

    -----

    2. Gün

    İkinci gün sabah erkenden, korna ile selam verme arzusuyla dolup taşan abiler sayesinde uyanıyorum. Çadırın girişini açtığımda beni bu manzara karşılıyor. Hava çok güzel, serin. Fotoğraf çektikten sonra güneş biraz daha yükselene kadar uyudum.

    https://i.hizliresim.com/pe0px9q.jpeg

    Güneş sıcaklığını biraz hissettirdikten sonra kalktım ve biraz açma-germe yapıp yürüyüş yaparak etrafı inceledim. Biraz kendime geldikten sonra çadırdan eşyalarımı çıkarıp kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım.

    https://i.hizliresim.com/7rddsq4.jpeg

    Bugün uzun bir yol gideceğim için sağlam bir kahvaltı yapmak istiyorum. Turun en uzun yolu, 420 km ile bugün. Kahvaltıda dört yumurtalı patatesli omlet var. Önce çayımı demledim, arkasından patatesi tavaya koyup azıcık yağda kızartıp üzerine yumurtaları kırdım. O kahvaltı süresinde yoldan gelip geçen herkes selam veriyor. Sanırım bir 15-20 kere el kaldırıp "Aleykümselam" dedim. Tabii bu beni mutlu etmedi değil.

    Kahvaltımı rahat rahat, aheste aheste manzarayı seyrederek yapıyorum. Aklımda sadece bugün gideceğim harika Ermenek yolu ve arkasından tırmanacağım yollar var. Gideceğim yolları düşündükçe heyecanlanıyorum, heyecanlandıkça yeme hızım artıyor. Bir ara durup kendime "Neden bu kadar hızlı yiyorum ya?" diye düşündüm açıkçası.

    https://i.hizliresim.com/oki19bt.jpeg

    Kahvaltıdan sonra güneş iyice sıcaklığını hissettirdi ve terlemeye başladım. Daha fazla oyalanmadan eşyalarımı toplamaya başladım. Toplamaya başlamadan önce son bir fotoğraf alıyorum. Tabii toparlanma süreci yaklaşık 15 dakika sürüyor. Üstümü değiştirme, çadırı toplama, uyku tulumunu toplama, mutfak malzemelerini çantaya koyma vs. Küçük kontroller, çadırı sandalyeyi katlayıp motora sabitleme derken biraz terliyorum. En son üstümü değiştirip yola çıkıyorum.

    https://i.hizliresim.com/secaj71.jpeg

    https://i.hizliresim.com/rk568vp.jpeg

    Bu sefer geldiğim yoldan değil, farklı bir yoldan gidiyorum. Şöyle düşünelim, bir U harfi düşünün. Dün gittiğim toprak yolun iki ucunu birbirine bağlayan kestirme bir yol. Ben bugün U’nun bir ucundan başlayıp diğer ucuna gideceğim ve dünkü turist ve yerel halkla karşılaştığım noktaya ulaşacağım. Gittiğim yol o kadar güzel ki, kaskımın yüzünü açtım; 30-40 km hızla yüzüme vuran buz gibi havayla birlikte yaklaşık on kilometrelik dar, zikzaklı yolun keyfini çıkardım.

    https://i.hizliresim.com/9umk5fg.jpeg

    https://i.hizliresim.com/sjc4l95.jpeg

    Bu harika yoldan sonra Ermenek yoluna bağlanıyorum. Ama o harika doğa beni bırakmıyor. Güzel asfalt, çam ağaçları, serin hava ile birlikte virajların tadını çıkarıyorum. İçlerinden geçtiğim köylerde sadece yaşlı, beli bükük amcaları görüyorum. Geçerken selam vermeyi ihmal etmiyorum. Ama aklıma "Acaba ben bu yaşlara kadar yaşarsam nerede, ne yapıyor olacağım?" sorusu geliyor.

    https://i.hizliresim.com/628li14.jpeg

    Ermenek’e harika yollardan geçtikten sonra, Görmeli-Ermenek kavşağından Gülnar’a doğru Moça Geçidi’ne tırmanıyorum. Yol tek şerit, yani karşıdan herhangi bir araç geldiğinde benim emniyet şeridine doğru çıkmam gerekiyor. Ama bu yollarda karşılaştığım araç sayısı onu geçmemiştir. Bu arada yeri gelmişken belirteyim, bu durumda üçüncü gün hariç hiç motosikletçi görmedim. Demek ki buralar çok fazla bilinmiyor diye düşündüm. Ya da belki de hafta içi olduğu içindir. Ya da bir tek ben deliyimdir

    Moça Geçidi’ne yakın Mezarlıkalan Mahallesi’nde bir cepte duruyor ve fotoğraf çekiyorum. Burada manzara eşliğinde biraz mola veriyor, nefesleniyor ve ailemle iletişim kuruyorum.

    https://i.hizliresim.com/e3gmyf1.JPG

    https://i.hizliresim.com/sydzv91.jpeg

    Gülnar yolunda harika manzaralarla devam ediyorum. Burada yolda yaklaşık 5-6 kez durup manzara fotoğrafı çektim ama hepsini buraya koyamıyorum tabii ki. Ama size bu güzel fotoğrafı göstereyim: Moça Geçidi’nden geçtikten sonra, yaklaşık 10 km sonra çektim bu fotoğrafı. Resimde görünen zikzaklı yoldan geçeceğim birazdan. Şu anda tepenin zirvesindeyim, firkete virajları ile dere yatağına inecek; daha sonra resimde görünen yoldan zirvelere doğru tırmanacağım. Şaşırdığım bir şey de yolların temiz olmasıydı. Yollarda toz, çakıl, toprak vs. yoktu. Bu yüzden sürüş güvenliği açısından rahattım ve sadece yolun keyfini çıkardım.

    https://i.hizliresim.com/do7824f.jpeg

    Bu fotoğrafta, bir önceki fotoğrafta olan yoldan çekilmiş bir görüntü var. Sol taraftaki minarenin sağ üstünden çekmiştim bir önceki fotoğrafı.

    https://i.hizliresim.com/qua1mgh.jpeg

    Yolda giderken bir köyün içerisinden geçtim ama burada yaklaşık 1 dakika boyunca yolun müsait olmasını bekledim. Köy pazarı kurulmuş, kasaplar açılmış, dönerciler çalışmaya başlamıştı. Kasapların önünde, dışarıya kadar uzanan sıralar ve meyve tablalarının önünde elleri poşetlerle dolu insanlar vardı. Tabii beklerken şaşkın bakışların üzerinde olduğunu fark etmedim değil .

    https://i.hizliresim.com/11kbk3u.jpeg

    Yaklaşık 1 saat sonra Gülnar'a ulaşıyorum. Yakıtımı dolduruyor ve akaryakıt istasyonundaki abilerle yaklaşık yarım saat kadar oturup muhabbet ediyorum. Hem bana mola oluyor, hem de bir şeyler atıştırıp su takviyesi yapıyorum. Buradan Aydıncık’a yani sahile doğru ineceğim. Sahile inerken, yine gideceğim yollarla birlikte bu harika manzarayı fotoğraflıyorum. Ve fotoğrafta görünen yollardan gideceğim için heyecanlanıp kahkaha atarak yola devam ediyorum.

    https://i.hizliresim.com/aa57hgv.jpeg

    Sahile iner inmez yemek işini halletmek istiyorum. Aslında aklımda A101, Bim gibi yerlerden soğuk sandviç alarak geçiştirmek vardı, ancak yol üzerindeki tantuni levhalarını görünce şans verdim ve paket tantuni yaptırarak sahile gidip yedim. Lezzeti iyiydi; aslında bir nevi açlığı geçiştirmiş oldum diyebilirim.

    https://i.hizliresim.com/ijhyljb.jpeg

    Buradan sahil şeridini takip ederek Aydıncık’tan Büyükeceli’ye geçiyorum. Büyükeceli’den tekrar Gülnar yoluna dönüyorum. Evet evet Gülnar, geldiğim yere geri dönüyorum. Üçgen çiziyorum yani. Şu karşıda görünen dağlara doğru tırmanıp onları aşacağım ve Mut’a doğru yol alacağım.

    https://i.hizliresim.com/pws83hu.jpeg

    https://i.hizliresim.com/7cb45qq.jpeg

    Gülnar’ı geçtim, dağları aştım, Mut’a doğru zikzaklı yollardan inişe başladım. Yollar güzel, araç sayısı çok az, doğa harika, keyifler yerinde. Ama 300. km’ye gelmenin yorgunluğu yavaş yavaş kendini hissettiriyor. Bir de yokuş aşağı inince uzun bir süre biraz konsantrasyon kaybı yaşıyorum. Taşucu-Mut ana yoluna bağlandıktan sonra Mut’a kadar biraz tempoyu arttırıp Mut’ta mola veriyorum. Mut’ta en şaşırdığım şey hava sıcaklığı oldu. Bir önceki fotoğraflarda genelde serin, hatta soğuk havayla karşılaşırken Mut 36 dereceydi ve bunaltıcıydı.

    https://i.hizliresim.com/ksf3vjq.jpeg


    Mut’tan Ermenek’e doğru yolluyorum. Asfalt yeni atılmış, bu yüzden çok güzel. Özellikle Mut’tan sonra uzun uzun düzlükler var. Burada yüksek tempoyla gidiyorum, daha sonra tırmanışa geçiyorum. Asfalt o kadar kaliteli ki, neredeyse peşlikler yere değecek kadar bir sağa bir sola yatırarak, bir yandan da zevkten kahkaha atarak yol alıyorum. Lastikler burada harika iş çıkarıyor.

    https://i.hizliresim.com/jhjjlc2.jpeg

    Ve bugün gidilen 420 km'nin ardından Ermenek Barajı'nda kamp noktasına ulaşıyorum ve hemen ekipmanları çıkarıp terlik-şort moduna geçiyorum. Arkasından çadırımı kuruyor, etrafı temizliyor ve anı fotoğraflıyorum.

    https://i.hizliresim.com/p0geg61.jpeg

    Günü batırana kadar hiçbir şey yapmadan oturuyorum. Barajda zıplayan balıklara bakıyor, "Ah be, keşke olsam" diyerek keyif çıkarıyorum. Gün battıktan sonra etraftan biraz odun topluyor, gece belki yakarım diye ateş çukuruna odunlarımı diziyorum. Yemek malzemelerimi de çıkarıyor, akşam yemeği için hazırlık yapıyorum. Güneş gittikten sonra harika bir esinti ile birlikte hava tam da mükemmel kıvamı oluyor. Şort ve terlik ile devam ediyorum.

    https://i.hizliresim.com/s7qb5l7.jpeg

    Gece hava harika, esinti var, sinek yok. Yemeğimi yedikten sonra kahvemi hazırlıyorum, ateşimi yakıyor ve kahvemi içerek ateşi seyrediyorum. Ateşi seyrederken bir yandan da podcast dinliyorum. Öyle günü düşünüp ateşle birlikte vakit geçirirken saat gece yarısını bulmuş. Zaten aşırı yorgun olduğum için ağırlık iyice çökmeye başlıyor.

    https://i.hizliresim.com/r7nfati.jpeg

    Bütün yemek malzemelerini çadırda, diğer malzemeleri motorla çadır arasına koyarak ortalığı toparlıyorum. Ve son olarak bu fotoğrafı alıp yavaş yavaş çadıra çekiliyorum.

    https://i.hizliresim.com/2v3eenm.jpeg

    -----

    3. Gün

    Hafif sıcak bir gece geçirdikten sonra serin esintili bir sabaha uyandım. Kalkıp göl etrafında biraz yürüyüş yapıp etrafı inceledim, göl kenarına inip taş attım, elimi yüzümü yıkadım ve kendime geldim. Arkasından kahvaltımı hazırladım. Kahvaltıda domates, salatalık, ekmek var. Biraz fakir kahvaltısı oldu ama yapacak bir şey yok. Bugünkü gideceğim yol yaklaşık 240 km. Haritalardan baktığım zaman beş saatlik bir sürüş gösteriyor. Bu sebeple hiç acele etmeden rahat rahat takılıyorum. Kahvaltıdan sonra bir kahve yapıyor, ayaklarımı uzatarak manzaranın ve serin havanın keyfini çıkarıyorum.

    https://i.hizliresim.com/4o3k6n4.JPG

    Keyifli bir sabahın ardından saat 09:00'a doğru toparlanmaya başlıyorum. Tüm eşyaları toparlamak, üstümü değiştirmek yaklaşık 20 dakika sürüyor. Toparlandıktan önce ve sonra fotoğraf çekiyorum.

    https://i.hizliresim.com/sni2dvu.png https://i.hizliresim.com/8hxsvuy.png

    Toparlandıktan sonra motoru çalıştırıp ısıtıyorum. Yola çıkmadan önce genel motor kontrollerini yapıyorum. Zincirim ne durumda, sinyallerim çalışıyor mu, ışıklarda problem var mı, fren ve debriyaj ayarlarını kontrol ediyorum. Tam kontrollerimi yaparken sis farımın gevşediğini ve arka fren rezervuarımın vidalı yerinden kırıldığını fark ediyorum. Hemen sis farını sıkıp kelepçe ile sabitliyorum, hem de arka fren rezervuarımı kelepçe ile yerine sabitliyorum. Her ikisinin de düzgün olduğundan emin olduktan sonra yola çıkıyorum.

    https://www.youtube.com/shorts/Nga6D...?feature=share

    Ermenek Merkez'de markete uğrayarak bugünün öğle yemeğini alıyorum. Sandviç . Ermenek'te bütün evler manzaralı çünkü bütün evler daha yamacına yapılmış. Garip kayaların oyuklarının dibinde evler var, bunlara şaşkın şaşkın bakarak Ermenek'i geçiyorum.

    https://i.hizliresim.com/m7hs1v2.jpeg

    Ana yola girmeden önce zincirimi yağlıyorum ve son bir fotoğraf çekip yola düşüyorum.

    https://i.hizliresim.com/3cqst7o.jpeg

    İşte şu gördüğünüz karşıdaki dağları aşacağım. Yolun kalitesi güzel, şimdilik. Önce aşağıya kadar ineceğim, arkasından tekrar tırmanışa geçip aşacağım. Aşağıya inerken keyifli virajların ve firkete virajlarının tadını çıkarıyorum. Konya Sarıveliler'den Alanya'ya doğru dönüş yaptıktan sonra yolların kalitesi biraz daha düşüyor.

    https://i.hizliresim.com/o2jd4l9.jpeg

    Sarıveliler'de ilginç yapılı tepelerin yamacına yapılmış evleri görüyorum. İçimden "Kesin bunlar TOKİ'dir" diyorum. Evlerden çok kaya-toprak yapısı dikkatimi çekiyor. Sanırım ilk defa bu şekilde bir kaya yapısı görüyorum.

    https://i.hizliresim.com/8rdg2dm.jpeg

    Yola devam ederken Alanya Karapınar köyünden geçiyordum ki harika bir koku aldım: Pişi kokusu. Acaba dönüp şansımı denesem mi diye düşünüp geri dönüyorum ve sağ tarafımda çeşme, çeşmenin karşısında marketi görüyorum. Marketin önünde oturan abiye diyorum ki, "Abi burada pişi kokuyor, pişi var mı?" dedim. Sorduğum sorunun cevabı olarak "Gel yeğenim, otur" lafını duyduktan sonra sevinçle motoru park edip masaya oturuyorum. Ben masaya oturduktan sonra birkaç amca daha geliyor ve muhabbet ediyoruz. Burada öğle yemeğimi yedim. Pişi dökmelerinin (bizim buralarda dökme denir; lokma dökmek, pişi dökmek gibi) sebebi de hem bugün Miraç Kandili hem de mevlüt varmış. 45 dakika kadar soluklandıktan sonra "Haydi, selametle" deyip yola devam ediyorum.

    https://i.hizliresim.com/193ucd6.jpeg

    Karapınar'dan sonra iki tane tünelden geçtikten sonra Gökben Yaylası'na doğru dönüyorum. Şu yolun güzelliğine bakar mısınız? Sakin bir şekilde, açık vizörümdan yüzüme vuran serin havayla birlikte tırmanışa başlıyorum.

    https://i.hizliresim.com/lrv2hfh.jpeg

    Gökbel Yaylası'na tırmanırken ne bir araba görüyorum ne de insan. Sadece dere kenarlarında ağaçların arasında otlayan inekler ve keçiler var. Fotoğraf çekmek için durduğumda duyduğum tek şey, ağaçların arasından geçen rüzgârın sesi ve uzaklarda otlayan keçilerin zil sesleri.

    https://i.hizliresim.com/kqfsyq6.jpeg

    Gökbel Yaylası'ndan sonra toprak yollardan inişe başlıyorum. Fotoğrafı çektiğim yer Gökbel Yaylası'nın zirvesi. Karaalan Mahallesi'ne doğru yer yer toprak, yer yer asfalt yollardan geçiyorum. Bol bol küçük mescitler, yayla evleri ve sayısız çeşme görüyorum. Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama bu gezide gördüğüm çeşme sayısı yüzden fazladır.

    https://i.hizliresim.com/6xsi8v5.jpeg

    Karaalan Mahallesi'nden sonra Alanya Gündoğmuş'a doğru gidiyorum. Yollar dar, resimdeki gibi asfaltı var ve doğayla iç içe. Öğle saatleri olduğu için hava bir hayli sıcak. Açıkçası bu kadar sıcağı beklemiyordum. Biraz da bunaldım.

    https://i.hizliresim.com/td0t1nt.jpeg

    Tam bunalma seviyesinin arttığı sırada o harika tabelayı görüyorum; "Şelale". Uçan su şelalesinin hemen yanına gelmişim ama bunun farkında değildim. Hemen 1 km kadar içeriye girip şelalenin yanına gidiyorum. Resimde sol tarafta gördüğünüz yosunlaşmış kayalardan akıyormuş normalde şelale; ancak şu anda su yok. Kar sularından besleniyormuş ve en gür zamanı Nisan, Mayıs, Haziran aylarıymış. Ama yine de Kanyon'dan gelen su buz gibi. Girmesem olmaz diyerek çıkarıyorum pantolonu, direkt dalıyorum. Aslında burada videoda çekmiştim; ancak suya girdikten sonra hipotermi geçiriyormuş gibi olduğum için garip sesler çıkardım. Bende izletmek isterdim size harika bir sudan çıkış videosu ancak o kadar da harika bir çıkışım olmadı .

    Bir de burada hem restoran hem de kamp alanı var. Karavanınızla ya da çadırınızda gelip kalabiliyorsunuz. Çadırla kalma ücreti 400 TL'ymiş. Yani dolar kuruyla yaklaşık 13 $. Dolar fiyatını belirtme sebebim, ileriki yıllarda olur da biri bu yazıyı okursa o zamanki kur ile değerlendirme yapabilsin diye.

    https://i.hizliresim.com/s6h6zql.JPG

    Şelalede serinleyip meyve molası verdikten sonra tekrar tırmanmaya başlıyorum. Gündoğmuş'a doğru harika virajlardan ve frikiklerden geçiyorum. Bu güzel yollara bu manzaralar eşlik ediyor.

    https://i.hizliresim.com/41lzu6n.jpeg

    Gündoğmuş'tan sonra Pınargözü Piknik Alanı'nı geçiyorum. Piknik alanlarında insanlar var. "Ya abi, burada piknik yapılır mı, ta nereden geldiniz?" diye düşünmüyor değilim çünkü yollar gerçekten virajlı, arabayla giderken ciddi derecede yorabilecek şekilde. Piknik alanını geçtikten sonra bu harika manzarayı görünce güzel bir fotoğraf ile anılaştırdım.

    https://i.hizliresim.com/8pr6fhg.JPG

    Varacağım noktaya son 30 km. Rakım yaklaşık 2000 metrede. Hava gerçekten serin. Sanki Ekim-Kasım ayında güneşli bir günde yolculuk yapıyor gibiyim. Hayatımda ilk defa bu şekilde bir doğayla karşılaştığım için etrafa bakarak devam ediyorum. Bu yollardan giderken birkaç motosikletçiyi de görüyor ve selamlaşıyorum. Gittiğim gün bu çevrede bilinen bir göl olduğu için uğrak bir nokta olduğunu belirtmeliyim. Yoksa hayatta ne motosikletçi ne de arabacı görmek mümkün değil.

    https://i.hizliresim.com/3evzi4w.jpeg

    Ve bugünün son durağı, turun son konaklama noktası. Gölün etrafı tamamen düzlük ve yeşillik. Gözünüzde kestirdiğiniz herhangi bir yerde kamp yapabilirsiniz. Bir tarafında tamamen inekler, koyunlar ve çobanlar var. Sayısız hayvan vardı. Sessizliği tek bozan hayvanların boyunlarındaki çan sesi. Hava esiyor, güneş olmasa üşütecek şekilde. Anladım ki bu gece soğuk geçecek.

    Bu arada gelmeyi düşünenlere birkaç not: Market ve manav var. Ama çok çok az seçenek var. Belediye birkaç tane tuvalet koymuş; peçete yok ama tuvaletler genel olarak temiz. İstediğiniz noktada kamp yapabilirsiniz. Zaten çokça kamp yapan kişi oluyor. Ateş yakmak serbest ama odun yok. Çimlerin üzerinde ateş yakmamanızı tavsiye ederim; varsa taş çukuru ya da mangal kullanınız.

    https://i.hizliresim.com/b1zmtvt.JPG

    Gölün etrafında az da olsa yapılaşma var ama neyse ki yolların kötülüğünden midir yoksa merkezleri çok uzak olduğundan mıdır, bilmiyorum; toplam ev sayısı 20'yi geçmemiş. İyi ki de öyle olmuş; yoksa bu güzelim doğa mahvolacaktı.

    Resimde gördüğünüz kazlar da gölün etrafında öylece dolaşıyor, keyif çıkarıyorlar.

    https://i.hizliresim.com/auamh7d.jpeg

    Güneş gittikten sonra gerçekten de rüzgârla birlikte hava iyice soğuyor. Yanıma üşürsem diye sıcak çorba aldım; hemen tüpte suyu kaynatıp yapıyorum. Uyku tulumunun içine girip sandalyede manzara ile birlikte çorbamı içiyorum.

    Bu fotoğrafı çektikten yaklaşık 5 dakika sonra yanıma bir abi ve oğlu geliyor. Buradaki evlerden birinde bu gece kalacaklarmış. Kendisi de Alanya'da yaşıyor ve motosikletçiymiş. Bayağı bir sohbet ettik, nerelere gittim, neler yaptım; yine onun yaşadığı hikayeler vesaire derken ayakta bayağı muhabbet ettik. Böyle bir yolculuğa tek çıktığım için ve bu yaşta yaptığım için beni bayağı tebrik etti.

    Gecenin bir hayli soğuk olduğunu, uyku tulumumun derecesi ve çadırımın su geçirip geçirmediğini sordu. Uyku tulumu yeterliydi, ancak çadırım yazlık bir çadırdı. Çadırın yazlık olduğunu duyunca geceyi evde geçirmeni teklif etti, ancak dedim ki, "Macera maceradır; yapacak bir şey yok, ben çadırda kalmak istiyorum ." Daha sonra akşam yemeğine davet etti, ailesiyle birlikte akşamı geçirdik. Saat 23:00 gibi gerçekten buz gibi, ıslak bir geceye doğru çadıra çekildim.

    https://i.hizliresim.com/9xokz6y.JPG

    -----

    4. Gün

    Ve son gün; bugün artık dönüş günü. Ama durun, geceye başlamadan önce, geceyi nasıl mı geçirdim? Yanıma her ihtimale karşı bir ince, uzun bir de kalın uzun kollu kıyafet almıştım. Atlet, tişört ve iki uzun kollu üst giydim. Altıma termal içlik, üzerine eşofman; çorap olarak da iki tane uzun çorap giydim. 10 derecelik Uyku tulumunun en derinlerine süzüldüm ve nefesimle birlikte ısınarak uyudum. Gece bir ara çok fazla tuvaletim geldi ama inanın soğukta dışarı çıkmak hiç istemiyordum. Ama daha fazla dayanamayarak belediyenin koyduğu tuvalete gidip geldim. Geri geldiğimde titrememi durduramıyordum; direkt olarak yine uyku tulumunun içerisine girdim, tamamen kapanıp ısınmaya çalıştım. Titremem kesildikten sonra uykuya daldım.

    Çadırı sırılsıklam, fena şekilde çiğ yağdı. Ve çiğ içeriye de geçti. Sabah dışarıda kalan her şey fena şekilde ıslaktı. Resimde sanırım net bir şekilde belli oluyor.
    Gün doğmadan kalktım ve yürüyüş yaptım. Biraz yürüyüşten sonra kendime bir ihlamur yaptım ve ısınmaya çalıştım.

    https://i.hizliresim.com/poiovhx.jpeg

    Gün yavaş yavaş doğuyor ve harika manzaralar sunuyor. Hayvanların sesleri yavaş yavaş çıkmaya başlıyor. Ve ben de ısınmaya başlıyorum.

    https://i.hizliresim.com/5f7ri1u.jpeg

    Kamp yaptığım noktaya geniş bir açıyla bakış.

    https://i.hizliresim.com/8925xb6.jpeg

    Bu sabah yanıma aldığım küçük süt, granola ve muzla harika bir kahvaltı yapıyorum. Bir sonraki turlarımda kesinlikle bu şekilde basit kahvaltılar yapacak şekilde hazırlık yapacağım. Sadece bu kahvaltıyı bile tüm tur boyunca yiyebilirdim. Basit, hızlı ve besleyici. Güneş beni iyice ısıtıyor, keyfim gittikçe artıyor.

    Kahvaltı yaptıktan sonra uyuşuk uyuşuk toparlanıyorum. Yaklaşık beş saatlik bir yolum var; artık eve döneceğim.

    https://i.hizliresim.com/lucq2bm.jpeg

    https://www.youtube.com/shorts/qky3f5MJ3F4

    Eğri Göle uzaklardan son bir bakış. Gerçekten güzel bir yer. Umarım hiç tahrip olmaz.

    https://i.hizliresim.com/r18888e.jpeg

    https://i.hizliresim.com/ldahaqv.jpeg

    Dağ yollarından Konya Hadime'ye doğru gidiyorum. Kullandığım yolları tekrardan kullanmamak için gölün diğer tarafından dolaşacağım. Köyden fazla uzaklaşmadan yolum kesiliyor.

    https://i.hizliresim.com/9tgx4qt.jpeg

    Yine uçsuz bucaksız bir yerlerdeyim. Bozuk yollardan ileride tamamen topraktan oluşacak yollardan ilerliyorum. Ne bir araba ne bir insan. Gördüğüm sadece 2-3 tane köpek oldu.

    https://i.hizliresim.com/s39xgww.jpeg

    10 km kadar toprak yoldan gittikten sonra asfalta bağlandım. Asfaltla birlikte yaylalardan inerek Gezlevi'ye geldim. Gezlevi'den sonra bozkıra çok güzel virajlardan geçtik. Tam lastiklerim kıvama geldikten sonra jandarma durdurdu. Güzel bir noktada, çeşme başında durmuşlar. 5-10 dakika kadar sistemin açılmasını bekledik. Normalde salacaktı ama önümdeki adam biraz gergin olunca jandarma hepimizi tuttu.

    https://i.hizliresim.com/ly9ql0d.jpeg

    Yola devam. Bozkırdan Akseki'ye doğru geçiyorum. Doğanın keyfini çıkarıyorum. Dönüş yolunda çok fazla fotoğraf çekmedim.

    https://i.hizliresim.com/klxc98h.jpeg

    Ve bu son fotoğraf. Akseki'den İbradı'ya geçtim ve oradan yeni Antalya-Konya yoluna bağlandım. Konya yoluna bağlanmadan hemen önce yol kenarındaki arazilerden birini gözüme kestirip durdum. Karnım baya acıktı. Hemen su kaynatıp yanımdaki hazır noodle'ı yaptım. Arkasından da meyve yedim. Biraz da dinlendikten sonra yola devam ettim.

    https://i.hizliresim.com/fsa189d.jpeg

    -----

    Bu turda yakıt + 500₺ gibi bir masraf yaptım. Toplamda 1215 km yol yaptım. Motosikletin yol bilgisayarında 28 km/L (3.6L/100KM) ortalama yakıt tüketimi vardı. Hızın olmadığı, sadece keyifli keyifli gitmenin, virajların ve doğanın tadını çıkardığım bir gezi oldu. Bu turda anladım ki, ülkemizde gezilecek görülecek birçok yer, gidilecek harika yollar var. Senelerdir Antalya’da yaşamama rağmen buraya bu kadar geç gelmenin pişmanlığını yaşadım Bir de gezide hiç gerginlik yaşamadım, özellikle şehir içlerinde ve köy beldelerinden geçerken defansif sürüşüm sayesinde tehlike de atlatmadım.

    Minimum teknoloji kullanımına gayret ettim. Kafayı sıfırladım, bol bol anılar biriktirdim. Günübirlik ya da bir gün konaklamalı arkadaşlarımla sürebileceğim harika rotalar edindim. Kısacası çok iyi geldi.

    Okuduğunuz için teşekkür ederim, bir sonraki yazılarda görüşmek üzere.

    Sevgiler,

    Said.

    https://i.hizliresim.com/auamaft.JPG
    Güzel bir gezi ve anlatım olmuş zamanında Akdeniz turu yaparken Gündoğmuş ermenek mut üzerinden bende d400 ile geçmiştim manzara ve yollar dediğiniz gibi çok güzel.

  10. #10
    tommygun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    29 Temmuz 2015
    Şehir
    İzmir, Pornova
    Motosikleti
    Ülkedeki en yüksek km.li Kawasaki Er6F (2008)
    Elinize emeğinize sağlık çok güzel bir gezi olmuş.

  11. #11
    F54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    25 Haziran 2010
    Şehir
    sakarya
    Motosikleti
    crf 1000L + dio
    çok güzel olmuş

  12. #12
    dundanbiri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Haziran 2015
    Şehir
    Bandırma
    Motosikleti
    Pulsar NS 200
    Geçekten keyifli olmuş, okurken de keyif aldım.
    Aşklar biter yollar bitmez dedim, ne aşk bitti ne de yollar..

  13. #13
    RideForLife. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Eylül 2018
    Şehir
    Antalya & Isparta
    Motosikleti
    Dominar 400 UG
    Alıntı tommygun adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Elinize emeğinize sağlık çok güzel bir gezi olmuş.
    Alıntı F54 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    çok güzel olmuş
    Alıntı dundanbiri adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Geçekten keyifli olmuş, okurken de keyif aldım.
    Teşekkür ederim

  14. #14

    Üyelik
    23 Ocak 2018
    Şehir
    Kocaeli
    Motosikleti
    Yamaha YBR125 ESD, Bajaj Dominar D250
    Keyifle okudum gezi notlarınızı, paylaşımınız için teşekkür ediyorum.

  15. #15
    mavellen - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Mayıs 2016
    İmrenerek okudum. Mükemmel gezi olmuş. Gezideki bazı yerlere uğramışlığım var. Gökbel'e giderken bir ara karşıma kurt çıkar mı acaba demeden kendimi alamamıştım. Doğa o kadar sakin ki, insanı bağzen korkutuyor.

  16. #16
    espresso - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2016
    Şehir
    Trakya
    Motosikleti
    Suzuki Vstrom DL650 XT
    Süper bir anlatım olmuş. Tam forumda sevdiğim tarzda bir gezi yazısı.
    Bu başlığı dün gece gördüm ama motorla 200km yoldan yeni dönmüş yorgundum, okumadım, ertesi gün sakin zamanda rahat rahat okurum dedim, bugün sabahki işler bitip öğle arası olunca hemen açtım okudum.

  17. #17

    Üyelik
    17 Mart 2014
    Emek vererek detaylıca yazmışsınız, elinize sağlık. Geçtiğiniz güzergahları senede 1-2 defa giderim. Özellikle Anamur Ermenek arasını - Mut Ermenek arasını sırf viraj yapmak için geçiyorum. Bölgede halen keşfedeceğiniz birçok güzellik var. Tekrar gitmek isterseniz bu kez Bozyazı'dan Ermeneğe çıkmayı deneyin. Zirvede durup Toroslardan Kıbrısı seyredin. Ermenek barajının güneyinden geçip Nadire kanyonunu görün. Gökbel yaylasının hemen altında kuşyavası uçurumundan aşağıya taş atın. Yazmakla bitmez... Yollarda karşılaşmak üzere.

  18. #18
    RideForLife. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Eylül 2018
    Şehir
    Antalya & Isparta
    Motosikleti
    Dominar 400 UG
    Alıntı espresso adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Süper bir anlatım olmuş. Tam forumda sevdiğim tarzda bir gezi yazısı.
    Bu başlığı dün gece gördüm ama motorla 200km yoldan yeni dönmüş yorgundum, okumadım, ertesi gün sakin zamanda rahat rahat okurum dedim, bugün sabahki işler bitip öğle arası olunca hemen açtım okudum.
    Alıntı Tekpiston adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Keyifle okudum gezi notlarınızı, paylaşımınız için teşekkür ediyorum.
    Teşekkür ederim .

    Alıntı mavellen adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    İmrenerek okudum. Mükemmel gezi olmuş. Gezideki bazı yerlere uğramışlığım var. Gökbel'e giderken bir ara karşıma kurt çıkar mı acaba demeden kendimi alamamıştım. Doğa o kadar sakin ki, insanı bağzen korkutuyor.
    Sağa çekip motoru kapattığımda hissettiğim ıssızlık gerçekten garip ve hayret verciydi. Hiçliğin ortasında gibi oluyorsunuz.

    Alıntı sodurlu88 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Emek vererek detaylıca yazmışsınız, elinize sağlık. Geçtiğiniz güzergahları senede 1-2 defa giderim. Özellikle Anamur Ermenek arasını - Mut Ermenek arasını sırf viraj yapmak için geçiyorum. Bölgede halen keşfedeceğiniz birçok güzellik var. Tekrar gitmek isterseniz bu kez Bozyazı'dan Ermeneğe çıkmayı deneyin. Zirvede durup Toroslardan Kıbrısı seyredin. Ermenek barajının güneyinden geçip Nadire kanyonunu görün. Gökbel yaylasının hemen altında kuşyavası uçurumundan aşağıya taş atın. Yazmakla bitmez... Yollarda karşılaşmak üzere.
    Yazıklarınızı not aldım. Bir sonraki seferlerde rotamı oralara yapmaya çalışacağım Teşekkür ederim
    espresso bunu beğendi.


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler