1 – Her zaman bahsettiğim gibi çocukluk hevesimi tatmin için aldığım motosikletim ile 24 saatte kaç kilometre yol giderim sorusu aklıma takıldı.
Bu soruya cevap bulamak için 26 Ağustos 2019 yola çıkmaya karar verdim. Tabi sohbet esnasında bu konuyu arkadaşlarıma ve kardeşlerime de söyledim. Yola çıkma hazırlıkları yaparken onlarda geldi bahçemiz müsait olduğu için oturup sohbet ettik. Hem bu vesile ile bana hayırlı yolculuklar da demiş oldular.
Sağdan itibaren küçük oğlum, ben, annem, abim, Selman arkadaşım, Ahmet arkadaşım, Özcan arkadaşım ve kardeşim.
2 - Motosikletimin başlangıç kilometresi.
3 - Hazırlıklarımı tamamlayıp yola çıktım. Evdeki hesap bir gün giderim. İki günde dinlene, dinlene kısmetse dönerim. Toplam üç günlük bir yolculuk olacaktı.
4 – Saat 02:40 gibi İzmit te 03:40 gibi Sakarya da oldu. Gece olduğu için İzmit te çektiğim fotoğrafın kalitesinden memnun olmadığım için koymuyorum. Bu tabelanın olduğu yerde de bir köpek sürüsü yaşıyor zor resim çekebildim.
5 – Saat 05:50 gibi Düzce ye ulaştım. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladı.
6 – Saat 07:00 gibi Bolu dayım hava tamamen aydınlanmış vaziyette.
7 – Ankara ya ulaştığımda öğle ezanı okunmaya başladı. Demek saat 13:10 civarı.
8 - İlk aksilik oluyor. Egzoz bağlantı somunları gevşiyor. Yanıma 10 ağzı açık anahtar almıştım tekrar sıkıp yola devam ediyorum.
9 – Yollar başka şubesi olamayan benzin istasyonları ile dolu kimdir nedir bilmiyorum.
10 - Uçsuz bucaksız Konya ovası.
11 – Ankara'dan sonra yollar tabiri caizse kaymak gibi en ufak çatlak, patlak yok aman nazar değmesin.
12 – Tam mevkiini kestiremiyorum ama bir yerde tuz gölünün içine yürüyerek girebileceğiniz bir yer var. İnsanlar yürüyerek gölün içinde ilerliyor sağ köşede dikkat ederseniz daha ileri kadar gidiyorlar.
13 – Tekrar egzozun motor bloğuna bağlandığı yerdeki somunlar düşüyor. Şereflikoçhisar da sanayiye giriyorum. Cıvatacıdan bir iki somun istiyorum sağ olsun avuçla veriyor borcumu soruyorum ne olacak birkaç somun diyor. Böylede tok gözlü insanlar.
14 – Gece saat 22:00 civarı Aksaray'a ulaşıyorum. Yalnız dikkatimi çekti Ankara, Aksaray arasında birkaç sefer Konya il sınırı tabelası gördüm. Bir de acayip sayıda tır var. Aksaraylı bir arkadaşımız ( ekademir ) ben kamyoncuyum diyordu. Tabi kamyon sayısı insan sayısından fazla olunca insan otomatikman kamyoncu oluyor. Fakat insanı hiç rahatsız etmiyorlar ne korna ne selektör sizi görünce karşı şeride geçiyor sizi iyice solladıktan sonra bulunduğunuz şeride geçiyorlar. Şuna eminim gece kamyonların olduğu saatte gitmek en güvenlisi.
15 – Aksaray, Zengen arasında bu benzincide 24 saatlik sürüşüme son veriyorum. 720 kilometre civarı sürmüşüm daha 24 saatin dolmasına 1 saat 30 dakika var ama olsun yeter. Burası yine Konya il sınırı içinde Niğde'den çıkıyorsun bir müddet Konya'dan devam edip tekrar Niğde'ye giriyorsun. Benim gibi ilk defa gelenlerin kafası karışıyor.
16 - İlk gece burada konaklıyorum. Biraz yorgun olduğum için mışıl mışıl uyuyorum.
17 – Tabi klasik kahvaltımı yapıyorum. Mısır gevreği ve süt bir dakikada hazır.
18 – Benzin istasyonunun arakasında birkaç elma ağacı var elmalar yere dökülmüş biraz topluyorum. ( Benzinci ile konuştum istediğin kadar al dedi. )
19 - İstirahatimizi yaptık yola çıkma zamanı ama nereye? Evdeki hesap buraya kadar bir arkadaşımla konuşuyordum dedi ki sen İskenderun da askerlik yapmadın mı? Buraya kadar gelmişken git orayı da gör. Fırsat bu fırsat en fazla bir veya iki gün kaybedersin. Olurdu olmazdı derken çıktık yola.
20 – Aksaray'dan sonra Ulukışla'ya doğru kurulmuş bir sürü mevsimlik işçi çadır köyleri var.
21 – Tarlalara tırları, kamyonları çekmişler domates doldurmaya çalışıyorlar.
22 – Tabi İstanbul un kaç milyon olduğu belli değil bunca insana yiyecek lazım.
23 – Bu da başka bir kamyon domates bekliyor.
24 – Memleketimizin geleceği olan borun motor katkısı, deterjanı şusu busu derken gazozunu da yapmışlar.
25 – Son defa Konya'dan çıkıp Niğde'ye giriyorum bundan sonra Konya yok. Ankara'dan Pozantı ya giderken il sınırı olarak üç kere Konya İl sınırından geçiyorsun. İnsan bilmeyince kafası karışıyor yahu ben biraz önce Konya il sınırından geçmemiş miydim diyorsun.
26 - Taşrada hükümet konağı olmak. Ulukışla hükümet konağı Kaymakamlığın resmî sitesinde bile resmi yok. Varsa bile ben göremedim. Neyse etraf tepeler ne kadar kıraç.
27- Anadolu'dan klasik bir görüntü yeşil vadi kıraç yamaçlar. Ulukışla / Niğde
28 - Ulukışla / Niğde - Pozantı / Adana arasındaki yol bazen sarp yamaçlar arasından geçiyor. Yamaçların rengi de alışık olmadığız renk olunca bazen sanki başka gezegendeymişsin hissi uyanıyor.
29 - Pozantı / Adana'ya ulaşıyorum. Burada yol ikiye ayrılıyor. Paralı veya parasız olan ben tabi parasız olana sapıyorum hgs yok.
30 – Mersin il sınırına ulaşmış oluyorum. Adananın bir ilçesinden diğer ilçesine giderken Mersin'den geçiyorsunuz. Yol parasız olmasına rağmen gayet bakımlı ayrıca canlı hareketli kasabalar var. Otoban yapıldığı halde eski yol neşesini pek kaybetmemiş gibime geldi.
31 – Yoldan bir manzara. Karşı tepeye bakarsanız sanki yukarı bakan insan kafası gibi duruyor burun, göz, yanak, alın ve saçlar en azından ben benzettim.
32 - Şimdi biri sorsa o kadar dolaştın hiç kandile gittin mi diye. Gittim deyip yemin etsem başım ağrımaz işte ispatı. Bu kandil hangi kandil fazla karıştırmayın.
33 – Çamalan / Tarsus mevkiinde Alman mezarlığı tabelası görüyorum. Acaba ne iş deyip ziyaret ediyorum.
34 - Mezarlığın girişinde sol tarafta mermerleri kırık kitabe var. Kitabede Bağdat demir yolu yapımında hayatını kaybeden Alman vatandaşları burada yatmaktadır yazıyor.
35 - Girişin tam karşısında burada defnedilenlerin isminin yazılı olduğu iki mermer plaka üsttekinde 26 isim alttakinde 15 isim toplam 41 kişi.
36 - Al işte adı sanı duyulmadık bir istasyon daha biz ömrünün nerdeyse tamamı İstanbul da geçmiş olanlar için enteresan geliyor.
37 – Tarsus'a ulaşır ulaşmaz ilk benzin istasyonuna yan gelip hemen soyunup dökünüyorum. Benzin istasyonları ile kanka olduk ya rahatız.
38 – Nevaleyi çıkarıyorum. Şalgam suyu, ton balık, kuru soğan ve ekmek. Bu sırada benzincide çalışan Mustafa ile Yasin geliyor biraz laflıyoruz. Bana nasıl hürmet edeceklerini şaşırıyorlar nescafe, soğuk su, eşyalarımı koymak için poşet falan veriyorlar. Abi duş var istersen duş yap diye teklifte bulunuyorlar. Güzel sohbetleri ile sanki kendimi evimde hissediyorum sağ olsunlar. Buradan tekrar kendilerine teşekkür ederim.
39 – Tarsus'ta hayvan parkı ( hayvanat bahçesi ) zoo varmış. Seneler oldu hayvanat bahçesine gitmeyeli çok isterdim gitmek ama her yere vakit yok maalesef.
40 – Tarsus ayrıca başlı başına dolaşılması gereken bir yer. Çok gezilecek yer var. Sol alttan ikinci yeri görünce ESHAB-I KEHF ne oluyoruz dedim. Selçuk efeste de yedi uyuyanlar mağarası var demek ki çeşitli yerlerde var bu mağaradan. Ben de tabelayı görünce uyandım.
41 - Yine Adana il sınırındayım. Adana yı dolaşmadan geçiyorum. Fakat Adana da çok sakat motosiklet kullanıyorlar ya da bana öyle geldi kafadan kamikaze gibi dalıyorlar. Gitti iki araba arasında kaldı diyorsun baktın iğne deliğinden geçer gibi sıyrılıp geçiyorlar.
42 – Osmaniye yeni bir il sınırındayım. Gece sürmek bana gündüze göre çok daha rahat ve güvenli geldi. Otomobil sayısı nispeten az tırlar rüzgarından başka kesinlikle rahatsız etmiyor.
43 – Gece bir benzin istasyonuna çadır kurayım diyorum. Benzinci ne çadırı abi ser şuraya çimlerin üzerine çarşafı yat diyor. Bende matı serip çarşafla üzerime örtüp yatıyorum o sıcakta iyi ki öyle yapmışım. Püfür, püfür uyudum. Benzincilerde yatmanın tek sıkıntısı yola yakın olduğun için geçen kamyonların sesi gerçi ben sese o kadar hassas değilim.
44 – Payas buradan sonra askerlik anılarım başlıyor. Bitmez bizim milletin askerlik anısı ölene kadar anlatır. Gerçi artık her şey dahil bir aylık mecburi tatil sistemine döndü ama olsun.
45 - Şu manzarayı görünce resmen dumura uğradım. Ben Sarıseki de askerlik yaparken Payas iki bakkal bir kahvehane bir tanede bar ( bildiğimiz bar ) vardı. Çarşı izninde inzibatlardan dolayı İskenderun'a gitmez Payasa giderdik. Kahvede akşama kadar okey oynardık. Payas iki üç sokaktan ibaretti. Şimdi boş yer kalmamış.
45 a – Bu fotoğraf Sarıseki sırtından çekilmişti arka taraf Payas tarafı. Arada isdemir, başka bir demir çelik ve gübre fabrikası vardı. Arası resmen boşluktu.
46 - Sarıseki’ye anılarımın olduğu yere ulaşıyorum. Ben buradaki akaryakıt depo komutanlığında kısa dönem er olarak askerlik yaptım.
47 - Burası askeriyenin iskelesi idi. Yakıt doldurmak veya boşaltmak isteyen tankerler buraya yanaşırdı. Şimdi terk edilmiş giriş toprak dökülerek engellenmiş.
47 a - İskeleye yanaşmış devletin deniz nakliyat şirketine ait gemi o zamanlar özelleştirilmemişti. Amerikan gemileri de yanaşırdı. Onlara binemezdik.
48 – Nizamiye cezalı askerler beyaz denizci kıyafetleri ile nizamiyede nöbet tutardı. Beyaz kıyafet ile bir yere oturamazsın gelen gidende çok olurdu nerdeyse devamlı esas duruşta dururdun.
49 - Birliğin karargahı önündeki dört köşe yer havuzdu etrafında kamelyası vardı. Sağda Atatürk büstü bayramlarda orada tören yapılırdı. Bir denizcilik ve kabotaj bayramında konuşma yapma görevini bana vermişlerdi o büstün önünde konuşmayı okumuştum.
50 - Karargahın ana kapısından girişin hali hiç böyle göreceğim aklıma gelmemişti hüzünlendim.
51 - Nöbet tutuğum oda santral telefonlara ve telsize bakardım 4 saat gündüz 4 saat gece şeklinde üç arkadaş dönüşümlü şekilde.
51 a - O günlerde çekilmiş bir fotoğraf ne günler geçmiş.
52 - Burasıda yatak hane ne hal gelmiş.
52 a - Yatakhane de çekilmiş bir fotoğrafım. Kolumda ki saat rahmetli amcamın, rahmetli oğlunun saati. Akrandık 18 yaşında hastalıktan vefat edince bana verdiler onun anısına takıyordum sonra ne oldu hatırlamıyorum.
53 – Ana binanın sağ ön köşesi sağ yerde beton olan yerde yemek masaları vardı üzeri kameyle yazın öğle yemeklerini açık havada yerdik. Sol taraf voleybol sahası göstermelik değil ciddi ciddi voleybol maçları yapılırdı.
54 - Sağ oda laboratuvar bir iki test yapardım. Asıl testler için Ankara'ya numune gönderilir orada yapılırdı.
54 a - Laboratuvarda test yaparken çekilmiş fotoğrafım.
55 – Yeter bu kadar nostalji oradan motosikletime atlayıp doğruca İskenderun askerken pek gezememiştim inzibatlar yüzünden. Pas pas yapılacak, cimler sulanacak hop çarşıdan yakala birkaç er onlara yaptır.
56 - Aç dolaşmak yok hemen atıştırıyorum bir şeyler. Yemek seçme adetim yoktur.
57 – Oradan Hataya şimdiye kadar Akdeniz ve Ege sahilinde şehir merkezini görmediğim iki şehirden biri diğeri Mersin bu gezide ikisini de görmek nasip oldu.
58 – Al işte sana yerli otomobil, kamyonet, kamyon, pat pat ne dersen de artık. Türkiye de milli teknoloji ve imkanlarla yapılıyor mu yapılıyor. Satılıyor mu satılıyor. İş görüyor mu görüyor. Amcam yengemi de almış yanına oh mis bundan iyisi Şam'da kayısı.
59 – Bu da başkası buralarda ( fotoğrafın çekildiği yer Yayladağı / Hatay civarı ) çok yaygın milletin işini görüyor.
60 - Yayladağı bana çok şirin geldi.
61 – Oralara kadar gelmişken sınıra kadar gitmemek olmaz sınır kapalı tabiri caizse in cin top oynuyor ortalıkta kimseler yok. Buradan sonrası eve dönüş yapılan her kilometre beni eve yaklaştırıyor.
62 – Bu da gümrük kapısından önceki tabela arkada gümrük kapısı gözüküyor.
63 - Dönüşte Defne / Hatay a uğruyorum burada üç tane ziyaret var. Burası ortadaki kapıda Musa - Hıdır yazıyor. Buralara bakan arkadaş soruyorum nedir buranın geçmişi diye Samandağ'da buluşan Hz. Musa a.s ile Hz Hıdır a.s burada ayrılmışlar diyor. Kuranda gecen kavyer köyü burası dedi. Kapıdaki kitabeye özellikle baktım Hz. Hıdır a.s yazıyor. Bir oda ve içeride ortada bir sanduka var bir sonraki resmin aynısı.
64 - Burası oranın yaklaşık 20 metre kadar arka tarafında başka bir yer orası Hz. Musa yazıyor ama aslında Hz. Yahya diyor. Niye diyorum ben bilmem diyor oraya bakan başka biri geliyor o da aynısı söylüyor niye diye soruyorum oda ben bilmem diyor aralarında anlamadığım bir dilden konuşuyorlar. Buranın hikayesi ne diyorum gene uzun bir yabacı dilde konuşma cevap gene ben bilmem.
65 - Ön kısıma geliyorum burada da bir ziyaret içinde sanduka ortalıkta buraya bakan kimse yok kapısında şeyh Ali - şeyh İbrahim yazıyor. Gelip dua edip gidenler var biraz bakınıp gidiyorum.
66 – Yine aynı yere yakın harbiye diye bir yer var her yamaçtan sular akıyor.
67 – Bu akan şelalerin arasına masa koymuşlar her yer kebapçı.
68 - Çok muhteşem bir yer her yerden su akıyor her yerde masalar var fotoğraflarla hakkını veremediğim bir yer sabah olduğu için dükkanlar daha açılmamıştı ben yiyemedim ama kesinlikle tavsiye ederim ortamı yeter.
69 – Oradan Hatay merkeze gidiyorum çok mistik bir ana caddesi var. Bu fotoğrafında o caddenin hakkını veremediğini düşünüyorum.
70 – St Pierre kilisesi Hz. İsa'nın havarilerinden petrusun ilk vaaz verdiği yer burada ki cemaatin ilk defa Hristiyan ismini ( hristiyan isminin çıktığı yer ) aldığı yer. İlk kilise ve Hristiyanlar için bir haç yeri.
71 - İçerisi arkada sadece bir kürsü var üstünde bir heykel sol tarafta baskın olursa kaçmak için bir kapı.
72 - Kaçmak için kullanılan kapıdan ( bir önceki fotoğrafta ) dağın tepesine doğru oyulmuş bir yol var. Dikkatli bakılır ise dağdaki pencereler gözüküyor.
73 – Oradan arkeoloji müzesine gidiyorum müze kart geçiyor.
74 – Kim olduğunu bilmediğim ama Hatay'ın neredeyse simgesi abi ile resim çekiliyorum.
75 – Granitten yapılmış bir heykel o zamanki teknoloji ile kaba kuvvetle yapıldığını düşünürseniz akıl ötesi bir işçilik.
76 - Başka bir eser bir lahit keski ve çekiçle yapıldığını düşünürseniz akıllara zarar . Kim hangi usta nasıl yapar imkânsız ötesi.
77 - Müzeye yeni bir eser ekliyorlar. İlginç geliyor. Duvarda fotoğraf çekmesi yasak yazdığı halde dayanamayıp çekiyorum. Abla hemen yasak diyor peki niye yasak diyorum duvarda yazıyor diyor. Bende duvarda yazdığı için mi yasak diyorum. Sadece neden yasak olduğunu söyleyin diyorum. Mantıklı bir cevap veremiyorlar. Yasak da yasak tan başka cevap veremiyorlar. Nedenini düşünmemişler.
78 - Müzenin karşısında mozaik tablolar yapıp satan bir dükkan var. Meraklısı 2019 modellerden alabilir.
79 – Oradan Mersin'e geçiyorum Adana'da pek enteresan bir görüntü bulamadım. Tarsus da Nusret gemisi var. Onarılmış aslımı yoksa replik asımı anlayamadım. Biliyorsunuz yük gemisine çevrilmiş sonra batmış on sene su altında kaldıktan sonra çıkarılmıştı.
80 – Gece Mersin'e ulaşıyorum ve o sakinlikte şehri baya gezdim. Gayet güzel tren garı var. Mersin çok modern bir şehir gece yarısı olmasına rağmen sokaklar hareketli insanlar sağda solda kafelerde oturuyor. Gece olduğu için fotoğraf çekecek yer ve ortam bulamıyorum. Sabah Erdemliye geçtim. Hemen bitişiğinde Ayaş'ta denize girdim su havadan sıcaktı.
81 – Silifke / Mersin'e gelip te bir Kızkalesi hatırası çekilmeden olmaz.
82 – Yolda ( Aydıncık / Mersin ) düğüne denk geliyorum. Kanber rolüne girip biraz müzik dinleyip monotonluktan kurtulmaya çalışıyorum.
83 – Ve Anamur
84 – Anamur'da her yer sera aralarında dolaştım ucu bucağı yok. Sera denizi.
85 - Ortalıkta kimseler yok kapıları kilitlemişler girmek mümkün değil en sonunda aralık bir kapı bulup içeriye bakıyorum ve bu fotoğrafı çektim.
86 – Sabah kahvaltısı için çorba içtim denmesin hiçbir yere oturmamış.
87 - Gazipaşa'dayım. Kimse kusura bakmasın vardır bir özelliği ama ben göremedim.
88 - Antalya'nın göz bebeği Alanya ama bu yazı Alanya'nın şanına hiç yakışmamış baya yavan kaçmış. Akıllarına bir şey gelmiyorsa İskenderun yazısına bakıp biraz ilham alabilirler.
89 – Alanya kalesinin önü sağ arkada görünen yer tarihi Alanya tersanesi. Arkada eski yelkenli gemi şeklinde tekneler yaptırmışlar deniz turları düzenliyorlar.
90 – Alanya kalesinin karşı tepesine Alanya yazmışlar.
91 – Buda kaledeki burçtan sahildeki sur ve tarihi tersanenin görüntüsü.
92 – Yine kalenin burcunda Alanya limanı ve Alanya'nın görünüşü.
93 - Burası fotoğraf çektiğim burcun tepesi ben çıkarken zorlandım o zamanda bu kadar taşı malzemeyi nasıl çıkarıp yapmışlar hayret.
94 - Manavgat'tayım değişik bir stil kullanmışlar. Farklı ve hoş olmuş.
95 – Tabi her Manavgat'a gidenin gittiği yer Manavgat şelalesi. Giriş 6 lira adamlar şelaleyi gösterip para kazanıyorlar Manavgat için büyük bir gelir kapısı.
96 - Aslında iki tane şelale var bir de az aşağısında küçük şelale var. Oraya da gitmek istedim fakat maalesef her yeri göremiyorsun. Her yeri görmek istesen aylar yetmez.
97 - Ilıca kasabasının kapısı gayet sade ve çok şık. Artık her kasaba veya şehre kapı yapmak moda oldu.
98 – Antalya şehir merkezine ulaşıyorum.
99 – Bu kadar Rus turist olunca da onlara da hitap etmek gerekiyor.
100 - Antalya'nın Kemer çıkışına teleferik kurmuşlar nereye gelip gidiyor bilmiyorum. Binme imkânım olmadı.
101 – Bu da Kemer’e bağlı Göynük’ün kapısı. Onlarda kendilerine böyle bir kapıyı uygun görmüşler.
102 – Finike hükümet konağı gayet şık olmuş Ulukışla hükümet konağı ile kıyaslarsak.
103 – Bu da Demre’de bir ilan Yavaş yavaş birkaç kelime Rusçada öğrenmenin sırası geliyor.
104 – Bu da Noel babanın heykeli Noel baba kilisesinin bahçesinde.
105 – Noel baba kilisenin içi.
106 – Bu da kilisenin içinde bulunan bir lahit işçiliğe hayran kaldım. O zamanki imkanlar ile kim nasıl yapar hayret. Kapaktaki ve yanlardaki işçilik çekiç ve murç ile ne sabır ne emek.
107 – Demre'nin arkasındaki dağın yamacından görüntüsü her yer sera. Böyle olunca Antalya tarımda da rakipsiz oluyor.
108 - Kaştayım. Kaşa girmeden neredeyse 10 kilometre varken otogar yapmışlar dağın başına ne akla hizmetse. Otogardan Kaş’a gitmek servis yoksa daha büyük bir sorun.
109 - Kaş’ı bir gezmek istiyorum bana çok cazip gelmiyor. Hemen çıkıp yoluma Muğla istikametinde devam ediyorum.
110 - Kaputaş plajı aşağı inip denize girmeyi gözüm kesmedi. Sadece yukardan bakıp Kalkan istikametine devam ettim.
111- Yolda güzel bir çeşme başı görünce fırsat bu fırsat bir şeyler atıştırayım dedim. Hazır kolay yapılan çorba ve makarnalardan yaptım. Bir nevi piknik oldu.
112 – Daha neler göreceğiz. Millet ne yapacağını şaşırmış. Dükkân sahibi gelip reklamını yaptı. Gel sabun vereyim yüzüne sür dene diyor refleks olarak gayri ihtiyari yok yok istemem diyorum.
113 - Köyceğiz civarında bir yerler yerini tam bilemiyorum uçak restoran. Asıl yemek servisi aşağıda uçağın altında.
114 - Uçağın içi gayet şık döşemişler hiçbir masraftan kaçınmamışlar.
115 - Çok güzel tablo gibi evler. Hele yeşilliğin içinde seyirlik olmuş.
116 – Hafif yamaçta önü düzlük arkada seyrek birkaç çam ağacı veya göl kenarı ne harika olur önünde üç beş ördek tadından yenmez.
117 – Yeni bir il yeni görülecek yerler. Gerçi Muğla şehir merkezi denizden uzak ama kıyıdaki her ilçesi meşhur.
118 - Yatağanda bir yemek molası veriyorum.
119 - Yatağan termik santrali çevredeki kömür rezervlerini değerlendirerek memleket için gerekli elektrik ihtiyacını karşılamak maksadıyla kurulmuş.
120 - Yatağandan Milas yoluna sapıyorum. Aydın şehir merkezinden geçmeden devam ediyorum.
121- Milas tabelası önünde resim çekilirken bisikleti ile Alman Günter geliyor tarzanca sohbet ediyoruz. Dört ay önce Köln'den yola çıkmış 68 yaşındaymış. Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, İran diye sayıyor bende durumu kurtarmak için İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu falan diye karşı atağa geçiyorum.
Sonra İran'ın kentlerini dolaşmış her halde onları sayıyor bende İzmit'in ( Kocaeli ) ilçelerini sayarak Çayırova, Gebze, Dilovası, Körfez, Derince şeklinde karşılık veriyorum. Neyse iki, iki berabere kalıp iyi şanslar dileyip yolumuza devam ediyoruz.
122 – Milas'ın orada kenarda garip kalmış bir kale onu da bir yad edeyim dedim.
123 – Bafa gölünün yanından geçerek Aydın il sınırına giriyorum.
124 - Söke'ye dağdan inerken sol taraftaki tepelerde rüzgar gülü var sağ taraftaki ovada da rüzgar gülleri var. Ovadakilere şaşırıp bir anlam veremiyorum.
125 – Ovaya inince anlıyorum acayip bir rüzgâr var gitmekte zorlanıyorum. Soruyorum bu rüzgâr devamlı böyle mi diye evet diyorlar. Boşuna ovaya da kurmamışlar.
126 - Söke'de benzincide mola verince bu köpek ailesini görüyorum. Bir fotoğraf çekmek için yaklaşıp eğiliyorum anne köpek bunu görünce yanlış anladı. Analık duygusu ile olanca gücünle saldırdı. Ben tekme vuruyorum o saldırıyor en sonunda pompacı gelip kurtardı yoksa işim çok zordu.
127 - Söke çıkışında zincirim koptu. Daha önce Mersin’de kopan zincir muhafazasını kaynattırmıştım. İyi olmadı zincire sürtüyordu önemsemedim sonuç yolda bıraktı. O gece orada kaldım. Benzincideki arkadaş gayet uğraştı ama olmadı. Bende ite, ite tamirciye götürdüm. Meydandaki fırından bir iki şey aldım kahvede kahvaltı yaptım. Bu sayede Sökenin içini de az buçuk görmüş oldum.
128 - İzmir / Selçuk'a doğru yolu çıktım. Ortaklar / Aydın girişine gelince dumura uğradım. Bakın ilerde yol nereden geçiyor.
129 – Yol yapmak için tarihi eseri kepçeyle yıkmışlar. Kopan sur parçaları tap taze ( kopan yerler daha beyaz ) orada duruyor. Sanki memlekette yol geçirecek başka yer kalmamış. Demir yolu da aynı şekilde 100 metre sağından suru yıkıp geçmiş.
130 – Birde önüne arkasına tabela asmışlar iyi marifet yapmışlar gibi. Gideni yerine koyabilecekler sanki. Sorsan tarih konusunda mangalda kül bırakmazlar. Herkes kafasına göre bir yerleri tırtıklıyor. Kimisi tarihi eseri, kimisi ormanları kimisi de denizi herkes kafasına göre geniş takılıyor.
131 - Selçuk'tayım program hazır Efes, Meryem ana, Yedi uyuyan ( Tarsus dada Yedi uyuyan tabelasını görünce gerçi ben uyandım ama neyse ) belki Şirince.
Biri kıyamet kopacak Şirince ile Fransa'da bir köy kurtulacak balonunu bu millete nasıl yedirdi be!
132 – Tam Selçuk girişinde resim çekilirken otobüsün rüzgarından tripot devrildi. Makinam ölürken bile son ana kadar görevini yaptı. Bu gezi boyunca en doğal ve duygusal fotoğraf bu oldu. Bir makine için duygulanacağımı hiç düşünmemiştim.
132 a – Gezide fotoğraf makinasız kalmamak için hemen İzmir'e telefon açtım. Gel hallederiz dediler. Gittim abi seninle konuşan arkadaş yok biz yapamayız sen şuraya git diye başından attılar. Oraya gittim orası başka adres verdi en sonunda bu burada olmaz İstanbul'da Sirkeci'de anca olur diye beni İzmir'den de attılar. Sayelerinde Konak / İzmir'in sokaklarını iyice gezmiş oldum. Tek faydası o oldu.
Bundan sonrası cep telefonunun kamerası ile idare etmeye kara verdim. Baştan olmaz deseler Selçuk'u gezerdim.
133 - İzmir'in her üst geçidine yürüyen merdiven yapmışlar çok hoşuma gittim kimse zorlanmıyor, üşenmiyor. Gerçi her ihtimale karşı ortaya yoldan geçmesinler diye çit yapmışlar onu da yeşillik ile kamufle etmişler göze batmıyor.
134 - Aliağa civarlarında bir benzinci ağacı kesip saksı yapmışlar başka var mı bilmiyorum gayet orijinal olmuş.
135 - Ayvalık / Sarımsaklı ’ya geliyorum. Motosikleti bir otelin girişine çekip denize gidiyorum. Sanki lobideymiş imde motosikleti görebileceğim bir yere çekmişim havası verdim.
136 – Motosikletten emin bir şekilde gönül rahatlığı ile denize gittim. Deniz sefası yaptım. Gecede aynı yerde aynı şekilde kaldı. Kimse kurcalamadı.
137- Şeytan sofrası denen güzel bir tepe var Ayvalık koyları seyrediliyor neresi koy neresi deniz karışıyor. Güzel seyirlik imkânı veriyor.
138 - O tepede bir çukur var şeytanın ayak izi deniyor. Millet bez falan bağlıyor. Şahsım olarak hiç tasvip etmediğim hareketler. Arka karşıda görünen yerler Ayvalık kasabası.
139 – Bizim burada da giyim bağış kutuları var. Özellikle baktım içine girmeyin diye bir uyarı yok. Ayvalıklı kardeşlerim siz yoksa içine giriyor musunuz yoksa bizim buradakiler temiz içine girilebilir mi anlamadım. Burası biraz karışık bir konu.
140 – Biz Çanakkale savaşı deyince hep Gelibolu kısmını anlıyoruz. Ali abim ( bursalıali ) uyarınca Anadolu yakasında da savaşların olduğu dikkatimi çekti. Bende tavsiye ettiği bir tabyaya ve onun şehitliğine gittim hepsi için iki dua ettim.
141 – Bu da Hasan – Mevsuf şehitliğinin tabyası. Kitabesine göre 18 Mart 1915'te yapılan düşman saldırısında gemilerden atılan iki top mermisinin biri buraya düşmüş tam 4000 ( dört bin ) mermi. Dile kolay yaşanan cehennemi ortamı düşünebilir musunuz? Tek kelime dehşet veya fedakârlık veya azim veya sevgi ne derseniz artık.
142 - Bu da şehitliğin içinden bir kare.
143 – 2004 yılında vizyona giren Truva ( troy ) filminde kullanılan Truva atı sonra Çanakkale hediye edilmişti. Gece olduğu için güzel bir görüntü olmadı kusura bakmayın.
144 - Çanakkale - Tekirdağ güzergahından dönüyorum. İçime seyahatin bitme hüzünü kaplıyor. İstanbul'dan önceki son şehir.
145 - Tekirdağ sahilden gelirken İstanbul'un ilk ilçesi kısmetse evime başlangıç noktama sayılı kilometreler kaldı.
146 – Bu da Silivri belediyesinin personel servisi. Önce iş güvenliği deyip önlem olarak kasaya reflektör asmışlar sağlı sollu aferin.
147 – Nihayet evim deyim 3 gün diye tahmin ettiğim seyahatimi 11 günde çok şükür sağ salim tamamlamış bulunuyorum. Üzerimde mutlu bir yorgunluk var.
148 - Canım motosikletim. Beni üzmeden 3560 kilometre sırtında taşıdı. Helal olsun yaktığı benzin.
Videomu da seyrederseniz memnun olurum.
Gezi yazımı okuyanlara, filmi mi seyredenlere, yorum yapanlara, yorum yapmayanlara her zaman ki gibi teşekkürü bir borç bilirim. Yapıcı eleştirilerinizi beklerim.
Not: 11 günde 3560 kilometre yol yaptım. Her gece çadırda kaldım. 100 kilometrede sakin kullanımda 2 litre süratli kullandığımda ( 60 km/h üstü - 70km/h hiç görmedim ) 2.5 litre yaktı. Güneş gözlüğümü yine kaybettim. Fotoğraf makinemi yarı yolda düşürüp arızalanmasına sebep oldum. 132. fotoğraftan sonrasını cep telefonu ile çektim.