İtalya Yunanistan Bölüm – 11– Toskana (Lucca - Floransa - Siena - San Gimignano)
Reklamlar
-
18.06.2017 Pazar
Birçok Avrupa ülkesini gezmemize rağmen, burası heryerden gerek kültürüyle, tarihiyle, gelenekleriyle gerekse yemekleri ve insanları ile oldukça farklı olan, size bambaşka deneyim ve hazlar yaşatacak olan muazzam bir bölge. Hala eski zamanlardaki gibi yaşamayı, gelenekleriyle mutlu olmayı bilen harika insanların yaşadığı yerler burası. Bir tarafta Ortaçağdan kalma taş binaların kulelerin ihtişamı, diğer tarafta ucu bucağı görünmeyen mis kokulu üzüm bağları.. Karış karış tüm köyleri gezilmeye değer.
Toskana bölgesine giden bir çok insan Floransa ya da Sienna'nın buranın kalbi olduğunu söyleselerde, bizim favori yerimiz San Gimignano'ydu. Pisa'ya uğramaya gerek dahi duymadık. Biz daha keşfedilmemiş, herkes tarafından bilinmeyen yerleri görmeyi tercih ettik.
Daha önceki yazımızda çok bilinmeyen Lucca'dan bahsettiğimiz için Lucca'yı bir daha burada anlatmak istemedim. Yine de şirin kulen (Torre Guinigi) ve tependeki ağaçlarınla kalbimizdesin Lucca
Floransa
Kuzey İtalya'da yer alan Toscana bölgesinin başkenti burası. Şehrin içinden geçen Arno nehri etrafına kurulmuş. Michelengelo’nun, Da Vinci’nin hatta Dante’nin dolaştığı sokaklarda dolaşıyor olduğunuzu bilmek insanı farklı hissediyor. Her bir sokağın, her bir meydanın muazzam eserlerle dolu olduğuna şahitlik ediyorsunuz. Aaa şu binaya bak, heykele bak derken hepsi çok ünlü kişilerin eserlerin çıkıveriyor. Bu küçük sayılabilecek şehirde 60 adet müze bulunuyor. Hepsini gezmeniz zaten imkansız. Yürüyerek tüm şehri gezebilirsiniz ama yorucu oluyor. Bu şehrin tamamı neredeyse Medici ailesinin.
Sabahın erken saatlerinde gelip, yarım günümüzü geçirdiğimiz bu yerde daha fazla kalabilirdik fakat rotayı yetiştirmek için daha fazla zaman ayıramadık.Floransa'da görülmeye değer yerlerin başında Uffizi Galerisi, Floransa Kathedrali (Duomo), Vecchio Sarayı, orijinal Davud Heykeli geliyor.
İlk durağımız Ponte Vecchio dillere destan olmuş meşhur köprü. Üzerinde küçük küçük dükkanların olduğu bu köprü kuyumcular ve hediyelik eşya dükkanları tarafından kullanılıyor. O kadar kalabalıktı ki, fotoğraf çekilmek tam bir zulm oldu.
Şayet zamanınız ve güzel sanatlara ilginiz varsa uğramadan dönmeyin diyebileceğimiz bir müze Uffizi Müzesi. İçinde Leonardo, Michelengelo, Raffaello, Caravaggio ve daha birçok ünlü sanatçıya ait eserler bulunuyor.
Santa Maria del Fiore namı diğer Duomo, şehrin simgesi olan Kathedral. Dış cephesindeki mermer kaplamalar kathedrali çok farklı kılıyor. Giotto’nun Çan Kulesi ise hemen Kathedralin yanında yer alıyor. Aslında Katedralin bir parçası olan yapı, Giotto’nun Çan Kulesi ismiyle anılıyor. Kutsal kitapta 7 sayısına önem verildiği için kulede 7 adet çan bulunuyor.
Piazza Michelengelo (Michelengelo tepesi) şehre kuşbakışı bakmak isterseniz harika bir manzarası olan bu yere uğramadan geçmeyin. Buraya uğrayıp, Floransa'ya veda ettikten sonra yolumuza devam ettik.
San Gimignano
Öyle bir köy düşünün ki taş evleri, göğe kadar uzanan boy boy kuleleri, surlarla çevrili köy meydanı, etrafında göz alabildiğince uzanan üzüm bağları... Yok yok burası gerçekten masal diyarı. Zaman duruyor ve gezinin en en güzel zamanı başlıyordu. İşte karşınızda güzel kulelerin şehri San Gimignano!
Akşam üzeri bu masal köyüne varmıştık. Genellikle büyük turlar sadece Floransa, Siena, Pisa gibi büyük şehirlere götürürken asıl keşfedilmemiş güzelliği olan bu köylerde daha çok zaman geçirmek bizim tercihimizdi. O nedenle bir gece burada kalacak şekilde rezervasyon yaptırmıştık. Siena'ya bağlı olan, kuleleri ile meşhur, etrafı tamamen surlarla çevrili bir köy burası. Köy içinde aracınızla dolaşmanız imkansız o nedenle kalacağımız oteli bulup, motoru parkettikten sonra bu antik kasabayı yürüyerek dolaşmaya başladık. İtalya'nın birçok şehrinde olduğu gibi bu köyde de çok fazla kule bulunuyordu. 12 ve 13. yy dan kalan bu kulelerin bazıları zamanla savaşlar ve doğal afetlerle yıkılmış olsa da günümüzde hala tüm ihtişamı ile ayakta kalmayı başaran 14 kule vardı. Her bir kule bir aile tarafından inşa ettirilmiş. Kulelerin boylarının uzunlukları ise ailelerin varlıklarını gösteriyor. Şehrin zor zamanlarında koruma ve savunma amaçlı kullanılmış olsa da zengin ailelerin birer statü göstergesi haline gelmiş. Kulenin boyu ne kadar uzun olursa, o aile o kadar zengin olduğunun kanıtıymış.
Otelden çıkar çıkmaz eski, geleneksel kıyafetlerini giymiş insanlar dikkatimizi çekti. Dar sokaklarından geçerek Piazza Cisterna ve Piazza del Duomo dedikleri ana meydana geldiğimizde (bu iki meydan aslında yanyanalar ) anladık ki öyle güzel bir festivale denk geldiğimizi. Ferie delle Messi dedikleri her sene haziranın 3. haftası düzenlenen bir Ortaçağ festivale ev sahipliği yapan bu köy, dünyanın her yerinden birçok turisti de bu dönemde kendine çekiyormuş. İstesek bu tarihi önceden ayarlayamayabilirdik. Tüm halk ve şehrin geçmişe dönüş yaptığı bir Ortaçağ Festivaline bizde katılma şerefine erişmiştik. Şarkılar, danslar, oyunlar ve şövalyeler ile kendimizi Ortaçağ'da hissettik. Kasabanın kalbi olarak adlandırılan bu meydanda herkes merakla gerçekleştirlecek olan geçiş törenini bekliyordu. Ayrıca bu meydanda Gelateria dondurmacısı da çok meşhur. Denemenizi tavsiye ederiz. Dünyanın en iyi dondurmacısı ödülünü üst üste birkaç sene almış. Geçiş törenini beklerken hemen aynı meydanın yanında kurulmuş olan pazardan eşim çiçekli bir taç aldı. Biz de ortama uyum sağlamaya başlamıştık. El yapımı birçok hediyelik eşyanın ve yöresel lezzetli yiyeceklerin satıldığı bu tezgahlar tam bir görsel şölen sunuyordu. Maalesef motor yolculuğunun en zor tarafı bu tarz yerlere gidince hediyelik ya da hatıra birşey alamamak. Ağırlık başa dert olabiliyor. İsmini ortasındaki tarihi Orta Çağ su kuyusundan alan bu meydanın tam ortasında 13. Yüzyıldan kalma bir su kuyusu bulunuyor. Etrafına biraz oturup, soluklandık. Meydanın çevresindeki kuleler, zarif saraylar, Orta Çağ evleri insanın gerçekten başını döndürmeye yetiyor.
Meydanda dağıtılan broşürlerden o gün boyunca yapılacak olan tüm eventlerin saatlerini öğrendikten sonra ilk durağımız Museo della Tortura yani işkence müzesiydi. burası Ortaçağ'da hangi aletlerle işkence yapıldığını ve ceza verildiğini gösteren canlı yaşayan bir müze aslında. Müzenin kapısından içeri girerken duvardaki kurukafaları gördükçe insanın tüyleri diken diken oluyor. İçeride birçok işkence aletini de gördükten sonra kendimizi dışarı attık.
Surların etrafında yürüyüp at yarışlarının yapılacağı alana gelip yerimizi en ön sıradan aldık. Geleneksel kıyafetlerini giyen şövalyelerde turnuvanın yapılacağı alanda bir bir yerlerini almaya başlamışlardı ve ardından yarışı başlattılar. Geleneklerine o kadar bağlılar ki insanların neşesi ve bağrışlarıyla bir anda bizde kendimizi kaybettik. Onlar gibi tezavurat yapıp, heyecanlarına ortak olduk. Kendimi gerçekten Ortaçağ'da bir günde yaşıyormuşum gibi hissettim. Yarışmanın amacı pistin 2 tarafından atlarıyla gelip ortadaki zırhı devirmeye çalışıyor kazanan puanı kendi hanesine yazdırıyordu ve yarışmanın sonunda galip gelen yeşil pelerinli şövalye oldu
Tüm yarışlar ve oyunlar bittikten sonra sıra en son yapılacak olan şövalyelerin geçiş törenine geldi. Her ailenin kendine ait bir flaması var. Tüm aile bireyleri geleneksel kıyafetlerini giyip geçite katılıyorlar. Festivalin çıkış noktası doğurganlık ve hasat aslında. İnanın tam bir görsel şölen sundular. Hayatımda insan boyunu geçen at ya da öküz görmemiştim.
Bu harika kortej bittikten sonra pizzacıdan pizzalarımızı alıp , ana meydanda bulunan San Gimignano Kathedralinin merdivenlerine oturup gece ayininin bitmesini bekledik. Bu Kathedralin içindeki fresklerin 1300 lerden kalma olup bugüne kadar hiç restorasyon görmediği söyleniliyor. Hava yavaşça kararıyordu. Klisenin içine maalesef giremedik çünkü içeride sadece yerel halk vardı. Dualar bittikten sonra ellerinde mumlar ve fenerlerle kalabalık bir grup içeriden çıkarak, şarkılar söyleyerek dar sokaklarda kayboldular.
O kadar yorulmuştuk ki.. Zamanın durduğu bu yerde gece nasıl oldu anlamamıştık. Biraz dinlenmek için otelimize geri döndük.
Kuş sesleri içinde, mis gibi kokan tarlaların arasında güneş yavaştan doğuyordu. Erkenden yola çıkmak üzere motorumuzu yükledik. Uzun zaman etkisinden kurtulamadığımız büyülü, masal kitaplarından fırlayan sevimli küçük köy seni asla unutmayacağız.
Otel bilgisi: Le Romite
Siena
İtalya’nın Toscana bölgesinde Floransa’ya sadece 63 km uzaklıkta bulunan bir şehir burası. Romus ve Romulus ikiz kardeşler tarafından kurulmuş. Yolumuzun üzeri olduğu için uğramadan geçmek istemedik. Sabah erken saatlerde geldiğimiz için cafeler, restoranlar yeni açılıyordu. İnsanlar işe gitmek için evlerinden yeni çıkıyorlardı. Siena’da yaşamış yüzlerce ünlü sanatçı, İtalyan sanat ve mimarisinin en güzel örneklerinden birçoğunu buraya bırakmışlar. Tıpkı Floransa'da olduğu gibi şehri gezerken Duccio, Simone Martini ve Ambrogio ve Pietro Lorenzetti’nın muhteşem eserleri ile karşılaşacaksınız.
Siena'nın birçok noktası trafiğe kapalı olduğu için yürüyerek gezmeniz gerekiyor. Bir şehri oralı gibi yaşamak ve hissetmek istiyorsanız yürüyerek gezmek kadar şehri size yaşatan başka birşey olduğunu düşünmüyorum. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarının birinde motorumuzu parketmek için çok zor yer bulduk. Bir kilisenin önünde motor için küçük park yerleri yapmışlar. Sokakların hem eğimli olması hem de taşlarından dolayı motoru parketmek oldukça zor oldu. Motorumuzu güvenli şekilde parkettiğimizden emin olduktan sonra şehri keşfetmek için kendimizi vurduk yollara.
Dar sokaklarından geçip, şehrin en meşhur meydanında kendimizi bulduk. The Piazza del Campo Palio adı verilen at yarışlarının yapıldığı ve Dünya’da eşi benzeri olmayan deniz kabuğu şeklinde inşa edilen meydan. Etrafında birçok restoran, cafe ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Şehrin kalbi burası diyebiliriz. Sabahın erken saatlerinde orada olduğumuz için geceden kalan gençler meydanda boylu boyunca yatıyorlardı
Yine aynı meydanda Palazzo Pubblico (Halk Sarayı)'na karşı güzel bir kahvaltı yaptık. Torre del Mangia adıyla anılan Ortaçağ mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bu kule şuan devlet binası olarak kullanılıyor. Binanın içinde Ortaçağ eserlerinin sergilendiği Civic Museum bulunuyor.
İkinci durağımız Piazza del Duomo Siena (Siena’nın Duomosu) Burası siyah ve beyaz mermerle inşa edilmiş bir Katedral. Gothik mimarinin de en güzel örneklerinden birisi. Girişler ücretli. Zamanımız da çok olmadığı için önünde bir fotoğraf çekilip yolumuza devam ettik.
Siena'nın dar sokaklarında gezerken dikkatimizi en çok çeken enterasan sokak lambaları idi. Biz çok beğendik, orjinal bulduk sizce de öyle değil mi?
Son durağımız ise San Domeniko Bazilikası idi. Siena’nın en önemli yapılarından biri aslında. 1226 yılında Camporegio Tepesi’nin dik tarafına inşa edilmiş. Gotik manastırın yapımı yaklaşık iki yüz yıl sürmüş. Uzaktan fotoğraf çekildikten sonra Siena'ya veda ettik.
Ertesi gün mola vermek için yine Ortaçağ'dan fırlamış başka bir köye uğradık. Adını bile şuan hatırlamıyorum. Burası kesinlike turistik bir yer değildi. Yemek yemek hatta su almak için bile açık bir yer bulamadık. Hatta sokakta bir insanla dahi karşılaşmadık. Birkaç fotoğraf çekilip, aç susuz yolumuza devam etmek zorunda kaldık.
Reklamlar
-
Fotoğraf makinesi nedir? merak ettim, gopro mu yoksa?
-
artemis99 adlı üyeden alıntı
Fotoğraf makinesi nedir? merak ettim, gopro mu yoksa?
Merhaba,
farkli cihazlari kullandik. Genel olarak GoPro ve Canon 650D
-
Harikasınız - yazım diliniz de çok berrak ve sürükleyici Gezi notlarınızı zevkle takip ediyorum. Kazasız belasız, mutlulukla tamamlayacağınız nice güzel geziler diliyorum
-
paylaşımınız için tebrikler, güzel geziler oluyor
-
Tengri adlı üyeden alıntı
Harikasınız - yazım diliniz de çok berrak ve sürükleyici
Gezi notlarınızı zevkle takip ediyorum. Kazasız belasız, mutlulukla tamamlayacağınız nice güzel geziler diliyorum
Beğenmenize çok sevindim. Size de kazasız belasız sürüşler dilerim.
potasyum adlı üyeden alıntı
paylaşımınız için tebrikler, güzel geziler oluyor
Teşekkür ederiz, yorumlarınız bizim için çok değerli.
-
otoyol kullandın mı? fiyatla nasıldı otoyolların?
-
Tundzhay adlı üyeden alıntı
otoyol kullandın mı? fiyatla nasıldı otoyolların?
selam, evet kullandim fena degildi. Avrupa ortalamalarinda.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)