Merhaba
2 gün 1 gece süren Karagöl gezimiz gerçekten çok keyifli, eğlenceli bir o kadarda zor geçti. Şimdi gelelim hikayemize. 29.07.2006 sabahı saat 04:30 'da baraj kapısında buluşma ve 05:00 gibi hareket etme planına uygun olarak ben baraj kapısına gittim. Ben ve onur haricinde kimse yok. Gelmesi gereken 2 kişi daha vardı. Telefon açtım Ertuğrul daha yatakta "Kalk çabuk gel dedim". Oğuz ise akşam misafirini yolcu ettiği için çok geç yatmış ve "abi 3 saatlik uykuyla yola çıkamam" dedi. Haklıydı ve bize yolda yetişeceğini söyledi. Bu arada büyük sipriz olarak Ertuğrul'un kross motorunun debriyaj balatası bittiği için motorla gelemedi ve benim yolcum olarak geziye katıldı. Neyse buluşmaya gelenler ile sabah kahvaltısı ve yiyecek mazlemesi tedariki için unlu mamülcüye gittik. Herşeyi hallettikten sonra saat 6:00'da yoldaydık. 1 saat süren bir yolculuktan sonra Pozantı'ya vardık. Pozantı'da benzin ikmali ve ufak bir moladan sonra hemen yolumuza koyulduk. Geri kalan kısmı resimlerle beraber anlatıcam.
Sabah yiyecek ve kahvaltı için durduğumuz yerde ben.
Otobanda Ertuğrul'un sigara molası ve bizimde dağ havasına ilk adaptasyon kolaylığı için durduğumuz yer.
Pozantı benzin ve ihtiyaç molamızdan sonra ankara yolu üzerinde gitmeye başladık ve Darboğaz ayrımına kadar geldik ve asıl yolumuza başlamış olduk.
Bu resimden sonra komik ve birazda tatsız bir olay yaşadık. Kaskımın tam altından beni sokan bir arı yüzünden paniklemeden yolun kenarına motoru çektim. Amacım iğnesini zehrini bırakmadan kırıp atmaktı. Tabi durduk ama sol ayağım yerde asfaltta diğer ayağımda hala arka frende. "Ertuğrul inelim şu iğneyi çıkaralım" dedim ve motoru söndürüp ayağımı frenden yan tarafa attım. Tabi atmamla daha önce fark etmediğim mucurda ayağımın kaymasıyla birlikte dengemiz bozuldu. Yük + Ben + Ertuğrul. Ertuğrul dengenin bozulmasıyla şu sözleri sarf etti "Abi.. Abiiii... Abiiiiii...." ve motor ve biz sağ tarafda şarampole düştük. Tabi düşerken atlama deneyimi olan biz sorunsuz bir şekilde uçuşumuzu tamamladık motor ise sağ tarafta devrilmiş vaziyette. Hemen benzini kapattık ve motoru kaldırmaya geçtik. Onur'da biraz ilerde bizi bekliyormuş ama nerde bunlar diye geri dönüyor. Ben sırtımı verdim motora kıpırdamıyor bile. Ertuğrul'da hadi abi dedi yüklendik ve zorda olsa motoru kaldırdık. Ufak bir kaza ve durum değerlendirmesinden sonra çok şükür bizi yolda bırakacak bir hasarın olmadığını sadece çantada boya çiziği ve çanta bağlantı demirinde ufak bir kırık olduğunu gördük. Ama sorun etmeyip yolumuza koyulduk.
Onur bir aile dostu olan Emirler köyünde yazını geçiren İbrahim abisine bizi ziyaret amaçlı götürdü. Tabi Türk misafirperverliği örneği kahvaltı yaptırmadan bırakmam diyen İbrahim abimizi kırmadık ve kahvaltımızı yaptık. İşte çevreden ve sofradan görüntü.
Kahvaltı yaparken baktığımız manzara arkadaşlar. Hava mükemmel.
İşte buda kahvaltımız.
Emirler köyünün üstünde sulama amaçlı bir sulama göleti oluşturulmuş. Gelmişken buraları da bir görelim gezelim dedik. İşte ordan görüntüler.
Artık Karagöl'e kadar hiç durmadan gitmek için yola koyuluyoruz. İşte güzel bir yol manzarası.
Bu kısımdan sonra artık tamamen stabilize bir yola ve yer yer ağırlaşan yol şartlarına girdik. Yolda kimi yerde sadece taş vardı. Motor resmen gezdi diyebilirim. Özellikle ağırlığımız ve 2 kişi olmamız işimizi iyice zora soktu. İşte yol manzaralarımız.
Bu resimden sonraki kısımda artık Karagöl'e çok yaklaştık. Zaten yolda kendini bayağı belli etmeye başladı ve çok gevşek zemin şartlarında yol almaya başladık. Sallantıdan yükler hafiften yer değiştirmeye ve beni de zor durumda bırakmaya başladı. Ertuğrul'da "Abi ben ineyim 2 kişi burayı çıkamayız çıksakta kesin motoru yatırırız" dedi haklıydı da ve Ertuğrul yayan olarak yola devam etti.
Motoru dinlendirdiğim bir noktada yolun ve çevrenin resmi. Ama resimde tam anlaşılmıyor. Yaşamak gerek.
Ertuğrul yayan vaziyette
Sonunda kazasız belasız ama yorgun bir halde Karagöl'e vardık. Vardık ama motorları aşağı indireceğimiz yolu görünce ben pess dedim. Onur ve aramıza yolda katılan Oğuz biz indirecez abi dediler ve sadece taşdan oluşan yoldan inmeye başladılar. Oğuzun motorunun arkası bir sağ bir sol yapa yapa zar zor inmeyi başardı. Sıra geldi Onur'a. Regal Raptor'un lastiği malesef kaya için uygun olmadığı için yoğun taş bir bölgede yana yattı. Hemen düzelttik ve Onur gene yoluna devam etti. Zar zorda olsalar göl kenarına motorları getirmeyi başardık. Ben motoru tepede görünür! bir yerde bıraktım ve malzemeleri, yan çantaları Ertuğrul'la sırtladığımız gibi gölün yolunu tuttuk. Yolda yayan inerken bile çok dikkat etmek gerekiyor çünkü hemen kayabiliyorsunuz. İşte tüm malzemeleri indirip kamp moduna geçtiğimiz görüntüler.
Arkada komşu kabile çadırları görülmekte
Dağcı olan ve kamp deneyimi iyi olan Onur'a yardım ederek çadırımızın yerini belirledik ve kurduk. Malzemelerimizi taşıdık ve kısa bir aradan sonra acıkan ekip hadi yemek yapalım dedik ve makarna yapma kararı verildi. İşte makarna operasyonundan görüntüler.
Su kaynamaya başlıyor. Bu ispirto ocağı çok iyi düşünülmüş ve görevini çok iyi yapan bir aygıt. Herkese tavsiye ediyorum
Bu arada çevreden de bilgiler vermek isterim. Bolkar Dağlarında bulunan Karagöl 2550m deki bir dağ gölü. Kamp için çok güzel bir yer. Doğal kaynak suyunuz var. İçimi çok yumuşak. Zemin göl çevresinde toprak kaya karışımı. Yerel bitki örtüsü kısa daha çok kır çiçeği kıvamında. Burda dünyada çok ünlü olan Toros Kurbağası (Rana Holtzi) yaşamakta. Geçen zamanda göle atılan aynalı sazan yüzünden bu kurbağaların yaşamı tehlikeye girmiş. Çünkü sazan yavruları kurbağa yumurtalarını yemeye başlamış ve kurbağa popülasyonunda azalma yaşanmış. Geçen yıllarda ağla balıkların çoğu toplanmış. Şu an sayıları bayağı bir az. İşte bizim ünlü Toros Kurbağası (Rana Holtzi).
Burda yaygın yaşayan başka bir canlıda bir tür kemirgen, toprak sincabı gibi bir canlı daha vardı. Tam ismini bilemiyorum ama çok sevimli bir hayvandı. Bizim makarna artıklarına da dadanacak kadar cesurdu. Takdir ettik kendilerini
Birazda çevreden bir iki resim.
Bulutun dağa gölgesi muhteşemdi.
Köyün çobanı hayvanları getirmiş otlatıyor. Çiling çlong çan seslerinin dağda yankılanması çok değişik bir melodi gibiydi. Bu arada bu resimde çadırımızda görülmekte. En alttaki turuncu çadırların en solundaki gri çadır bizimki.
Ekip motorların yanında.
Yorulan bizler biraz çadırda kestirelim dedik. Hoppadan daldık çadıra. Bu arada çay için su kaynatmış benim termosa demlemiştik. Tabi yorgunluktan herkes çayı unutmuş. Benim sonradan aklıma geldi ve bir baktıkki enfes bir çay var. Herkese bardakları dağıtıp servis yaptık. Çadırda çay keyfi yapmış olduk. İşte resimler.
Bu arada Darboğaz'dan Mehmet emmi her sene buraya çadır kurar balık avlamaya gelirmiş. Özellikle sonbahar ve bahar aylarının daha güzel olduğunu söylüyor. Daha sakin ve sessiz oluyormuş. Kendisine burdan selam söylüyoruz.
Hava kararmaya başlayınca ortam iyice soğumaya başladı. Yanımızda getirdiğimiz elma kütüklerini yakmaya başladık.
Motorlarıda göl kenarına getirmiştik. İşte göl kenarı motor pozları
Akşam yemeği olarak ta Ertuğrulun aldığı ne eti olduğunu anlamadığımız bir sucuk yedik Kendisine teşekkür ediyoz
Bu sırada yan kabile bir balık yakaladı. Bizde balığa bakmaya gittik. İşte balık
Balığa baktıktan sonra tekrar sohbete ateş başına dönüyoruz. Yan çadırdan genç arkadaşlarlayız.
Günün yol yorgunluğu artı sonraki faaliyetlerden iyice biten vücudlarımızı dinlendirmek için artık uyuma moduna geçiyoruz. Tabi uyumadan önce bir çadır muhabbei yapmadan olmaz. Erkekçe bir muhabbetten sonra herkes uykuya dalıyor
Sabah Çinligöl'e doğru yola çıkıyoruz. İşte dağın yamacından gölümüz.
Evet işte Çiniligöl'deyiz. Ortam muhteşem. Havasını solumanız gerek. Hayatınızda 1 defa bile olsa buraya gidin arkadaşlar. Bu arada Onur'da 4 derece suda yüzmeye hazırlanıyor.
Buda başka bir açıdan gölümüz. Arkada görülen geçitten geldik.
Evet burda da kurbağalara ratlıyoruz. İşte sevimli kurbiş kardeş.
Ve Onur suya atlıyor. Ardından Anaamm... Anaamm.... Bune soğuk... diyor
Evet artık dönüş yolundayız ve son manzaralarımız.
Motorları da çıkartmak tam eziyet oldu. Oğuz'un motor zincir boşandırdı. Ama genede motorları çıkarttık kazasız. Zaten 1 resim çekebildik bu sırada.
Adana'ya dönerken ünlü yaylalardan Tekir'e Oğuz'un ailesinin yanına yemeğe geçtik. İşte resimlerimiz. Bu arada arkada görülen dağ yamacında da annemler yayladaydı.
Ve Oğuz'un annesinin yaptığı muhteşem yemekler. Tekrar teşekkür ediyorum.
Geziye katılan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çok güzel bir haftasonu geçirdik. Hep beraber yeni etkinliklerde olmayı diliyorum.
Görüşmek üzere.