Akdeniz/Kazaya ramak kala.
Reklamlar
-
Ankara-Konya-Antalya-Kalkan-Marmaris-Antalya-Bursa güzergâhında toplam ortalama 2000km’den oluşan gezimizin planlamasına epey öncesinden başlamış olsak, baya da kafa yormuş olsak da gezimiz, bilgisayar üzerinde, haritalar üzerinde çalıştığımızdan biraz farklı oldu.
Açıkçası bu denli uzun yol ilk tecrübemiz olmasa da insanın algısı haritalar üzerinden geçerken biraz karışabiliyormuş bunu da gördük. Ne demek istiyorsun dersen, şuraya da gidelim şurayı da görelim, bak bu rota çok güzel oldu 200kmcik ilerisinde Marmaris var orayı da görmek istiyorum ben diye harita üzerinde çalışırken insan 200kmcik yolların (birden fazla bu şekilde ekleme yaptık çünkü) sanki göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğini zannediyor. Ama tecrübeyle gördük ki kazın ayağı öyle değilmiş, tabi bunda seyahat ettiğimiz motorlar ve genel itibariyle motorla ilk seyahatimiz olması da etkilidir diye düşünüyorum.
Evet, gelelim hangi motorlarla çıktık yola, neler aldık yanımıza, nerelerde kaldık, hangi tecrübeyle bu yola çıktık (az bir tecrübeyle olduğunu burada açık ediyorum aslında)…
9bin km’lerde 2014 bir YBR-125 ve 7bin km’lerde 2015 bir R25 ile seyahatimize 29 Eylül sabah saat 6 civarlarında başladık. İkimiz de Ankara’da olmadığımız için aslında 3-4 saatlik bir yolculuğun sonunda Konya’da buluştuk.
Ben seyahatin Ankara’dan başlayan kısmı için sabah 06:40 gibi marşa bastım ve yola koyuldum. Ankara’nın bulutları Konya yolunda yaklaşık 40 km boyunca motoruma ve bana bir yolcunun arkasından su atarcasına yağmur gönderdi. Şimdi böyle keyifle anlatıyorum ama hafif de bir yağmur değildi aslında bildiğiniz sağanakta sürüş yapmak durumunda kaldım.
Yaklaşık 3-4 saatlik bir yolculuğun ardından biraz zor da olsa r25’li Tarsus’tan gelen arkadaşımla ve bizi Konya’da molamızda ağırlayan arkadaşımızla buluşabildik. Konya’daki arkadaşımızda henüz motor yok çalışmalar sürüyor onu da ekibe bir Mondial rx3i veya Yamaha mt25 ile dâhil edeceğiz inşallah.
Konya’da iyice dinlenip vakit öldürdükten sonra bu sefer seyahatin asıl keyifli olan iki motorlu kısmına başladık. Her şey gayet yolunda gitti ve akşam saat 8-8:30 gibi otelimize ulaştık. Bir şeyler atıştırdıktan sonra hiçbir şey yapmadan hemen dinlenmeye geçtik çünkü ikimizde de acil bel nakli ihtiyacı oluşmuştu. Bu sorunu motorların oturuş pozisyonundan, cc lerin küçüklüğüne kadar bilumum bütün mekanik hususlara bağladık ancak bir günde 600 km’yi daha 2-3bin km tecrübeyle yapmış olmanın en önemli faktör olabileceğini pek de göz önüne almadık.
Ertesi gün motorculuk serüveninin kesinlikle, tüm yol tecrübelerimde de belki en iyi yolunu yaptık. Antalya’dan Kaş-Kalkana giderken kat ettiğimiz yol hem doğal güzellikleri; bir yanının dağ yamacı bir yanının deniz olması, çok güzel plajların yanından geçmemizin ötesinde çok hoş bizim bile bu tecrübeyle muazzam keyif aldığımız virajlara sahipti.
Hani ateş almaya mı geldin diye bir deyim vardır ya bizim gezimizin özeti bu olabilir denebilir. Başta da ifade etmeye çalıştığım gibi sürekli yolda olmaya motor sürmeye odaklı bir program yaptığımız için, dinlenme, yorgunluğun sebep olduğu bitkinlik, gittiğimiz yerlerde iyi vakit geçirebilme bu yerleri iyice gezebilme gibi hususlara hiç dikkat etmemişiz. Genel olarak seyahat boyunca mesela kalkana varıyoruz, eşyaları indiriyoruz biraz denize gidiyoruz yorgun argın olduğumuz için çok duramayıp geri dönüyoruz yemek işini halledip uyuyoruz. Sonra uyanıp motor sürüyoruz (Tabi en güzel kısmı da bu ;)).
Velhasıl kelam Kalkanda da aynı şekilde erkenden kalkıp kahvaltımızı yapıp tekerleri döndürüyoruz ve bu seferki istikamet Marmaris, seyahat boyunca benim en çok beğendiğim, keyif aldığım yer burası. Denizde yüzen platformun üzerinde tanıştığımız 10 yaşlarında 3-4 çocukla deyim yerindeyse kanki oluyoruz. Artık denize balıklama atlama yarışmaları, gözlükle dipte balık takip etmeceler ve bilumum çocukça eğlenmeler. Gençler motorla oraya kadar geldiğimizi duyunca da baya bir mest olup bizi denizde soru yağmuruna tutuyorlar. Yeni motorcular Marmaris’ten yetişiyor gözünüz arkada kalmasın ;)
Marmaris’te güzel bir gün ve gece geçirdikten sonra artık seyahatimizin dönüş kısmına başlıyoruz. Şundan da bahsetmeliyim ki herhalde montlarımızın 4 mevsim olmasından ötürü yol boyunca bir hayli terledik hele motordan çantaları sökmek tekrar bağlamak tabiri caizse işkenceydi. Her neyse dönüş yolunda bu sefer direk Antalya’ya sürdük. Unutmadan seyahatimizde Konya ve Antalya’nın müthiş saygılı/dikkatli!!! Sürücülerini saymazsak önemli bir tehlike atlattık. Hemen ondan da bahsedeyim. Yolumuzda yine 80-90km/s hızlarda seyahat ediyoruz bu sefer ben öndeyim arkamda arkadaşım onun arkasında da bir kaç araç daha var. Bir köy/kasaba içinden geçiyoruz. Artık çıkışa doğru yaklaşmışken biranda nerden çıktığını anlamadığım siyah bir yavru köpek yola fırladı, aramızdaki mesafe o kadar kısaydı ki çok düşünecek bir durum yoktu, refleks olarak o anda iki defa kornaya basmamla köpek aniden durakladı tabi o arada ben de köpeği geçmiş oldum.
Çok şükür herhangi bir sorun olmadan bunu atlatmış olduk. Buradan çıkardığım ders tabi başka dersler de olabilir. Meskûn mahalden geçerken hem ekstra dikkatli olmak hem de riske yol açmayacak kadar hızımızı düşürmek önemli. Bunun haricinde dediğim gibi zaten gezi boyunca süratimiz de 80-90 bazı bölümlerde en fazla 100-110km/s lere çıkarak seyahatimizi tamamladık.
Son gün de Antalya’da beraber konakladıktan sonra artık yollarımızın ayrılma vakti gelip çatmıştı. Sabahleyin erkenden kalkıp kahvaltımızı da beraber yaptık ve birbirimize sarılıp ağlaştık. O kadar alışmıştık ki birbirimize arkadaşım ayrıldıktan sonra ben kendime gelemedim uyku uyuyamadım yemek yiyemedim. Antalya-Bursa seyahatimi nasıl yapacağımı bilemedim;(
Şaka şaka, tabi ki öyle bir şey olmadı hatta acaba sabah bu kadar erken kalkmasa mıydım uykumu alamadım zaten 5 gündür beraberiz ne bu duygusallık diye bile içimden geçirdim. Bunları ilk defa burada ifşa ediyorum. Uykusuzluk çok kötü bişey :\
Her neyse çok uzattım arkadaşım benden ayrılıp Mersine-Tarsus’a yola çıktı onun tek başına yol hikayesi de ayrı bir macera olmuş anlattığına göre bir göz atabilirsiniz. Ben de bir gün daha Antalya’da kaldıktan sonra Bursa’ya doğru sabah 7:30 gibi yola çıktım. Eve vardığımda saat 15:30 civarlarıydı. Bayramdan sonraki hafta da Bursa’dan Ankara’ya sürdüm motorumu ama orada bahsedecek çok da bir şey yok açıkçası.
Son olarak çokça konuşulan bir konu olarak YBR125 ile uzun yol yapılır mı, yolda kalınır mı, motor şişer mi, 125 le uzun yol yapılmaz gitmez, vs,vs sorularına sanırım cevap olabilecek bir tecrübe paylaşımı olmuştur diye düşünüyorum. Unutmadan yanımıza lastik tamir sıvısı ve zincir yağı aldık bunlar ile çözemeyeceğimiz ekstra durumlarda Türk Telekom ve Turkcell’e güvenmeyi tercih ettik :D
Ve dönüşte motorumu satılığa çıkardım, kışın yaklaşması, 125cc’yi büyütecek olmamdan dolayı bu kararı aldım. Cumartesi ilanı açtım pazartesi kendimi noterde buldumJ. Açıkçası bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Motorumu sattıktan sonra tabi bir boşluğa düştüm ve gün içerisinde genelde kendimi ikinci el ilanları arasında dolaşırken bulmaya başladım. Bu süreç böyle bir hafta kadar sürdü.
Yine cumartesi açılan bir ilan için pazartesi kendimi noterde buldum.
Ve yeni yol arkadaşım ;).
R25'li arkadaşımın kendi bakışını aktardığı yazı da şuracıkta;
http://www.motosiklet.net/forum/etki...in-gezisi.html
Reklamlar
-
Güzel bir yol hikayesi ve tecrübesi olmuş.
-
YBR'li arkadaşla fakirlik katsayımız aynı. Mont aynı, yan çanta aynı
-
Fileli mont almalısın
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)