4 Gece 5 Günlük Ufak Ege Gezisi Çeşme-Datça-Knidos
Reklamlar
-
Selam arkadaşlar,
30 Nisan ve 1-2-3-4 Mayıs 2016 tarihlerinde ufak bir ege gezisi yaptım. 4 gece 5 gün sürdü. Çeşme, Karaburun, Datça ve Knidos taraflarını gezdim.
Toplamda 2290 km yapmışım.
Aşağıda gezinin detaylarını ve fotolarını bulabilirsiniz.
İlk önce rotayı ekleyelim.
1. gün;
Sabah saat 06:17 de teker döner :D
İlk km sayacını her depoyu doldurduğumda sıfırlıyorum. İkinci km sayacı ise bu gezide yapacağım toplam kmyi ölçecek. 3. olan ise motorun gerçek kmsi.
Eskihisardan feribota bindim. Güneş daha yeni yeni bulutların arasında göz kırpıyor sanki uyanmak istemezcesine.
İzmire yaklaştık. Kuvayi milliye anıtı. Buraya kadar bildiğimiz yollardan geldim o yüzden resim çekilecek anlatılacak pek birşey yok.
Klasik ulubat gölünün oradan MustafaKemalPaşaya oradan Susurluk, Akhisar üzerinden İzmire doğru.
Hop Çeşme'de otelin önündeyiz. Saat 14:00 gibi. Çantaları indirip bi yarım saat dinlendikten sonra Karaburunu dolaşmaya çıkıyorum vakit kaybetmek yok
Ve başlıyoruz esas motor rotaları :D
Yol; geniş güzel bir yoldan bildiğimiz eski köy yoluna dönüşmeye başladı ama olsun manzaralar süper
Ve Karaburun iskelesi ile karşımızda;
Devam ediyoruz yola;
Hasseki taraflarına geldik ve yol bitti Bundan sonrası toprak yol imiş eğer buruna doğru gidersek. Biz asfalt yoldan devam ediyoruz. Biraz denizden uzakta içeri doğru kıvrılıp yukarı doğru çıkıyoruz
ve burnun güney tarafına geçiyoruz.
Manzara ile beraber tırmanıyoruz.
Her yer rüzgar tribünü, güzel gelişme enerji alanında.
Artık aşağı doğru inme vakti denize yaklaşalım biraz uzaktan da güzelde yakından daha güzel manzaralar
Nedense Karaburun yarımadasında pek ağaç yoktu en azından yol kenarlarında. Gördüğüm en ağaçlık yol.
Denizde görülen küçük ada gibi şeyler balık çiftlikleri.
Oh be manzaraya bak
Direk dağdan blok blok mermer çıkıyor.
Ve çeşmeye geldim. 3 saatlik güzel bir turlama oldu. Artık biraz da çeşmeyi gezelim.
Çeşme kalesinin önündeki aslanlı paşa
Çeşme sokakları;
İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü. Alttaki yazıda İsmet İnönü'nün bir sözü var, diyor ki (ne kadarda anlamlı bir sözmüş meğersem.);
"Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur."
Kaleyi gezemedim kapanmıştı, yarın sabaha kaldı artık.
Çeşmeyi arşınlamaya devam;
Ve Çeşmede gün batımı;
Güzel bir lokanta da balığımla kalamarı gömüp, otele çekiliyorum bu kadar yeter yarın erken kalkcaz kaleyi gezicez ya yola çıkmadan
2. gün;
Sabah bu manzarının eşliğinde kahvaltımı ediyorum.
Karnım da doydu. Artık çeşme kalesini gezebilirim yola çıkmadan.
Çeşme kalesi 1508 yılında II. Beyazıt döneminde inşa edilmiş.
Kulelerden biri;
Rus askeri ile bizim asker. Ne kadar farklılar değil mi?
Türk donanmasının yanışının resmedilmiş halleri.
Kaleden çeşme limanının görünüşleri;
Evet, ortadaki gölge benim :D
Çeşmenin panoramik görünümü;
Kaleyi de gezdik artık yola çıkabilirim. Selçuk'a gideceğim. Ama ilk durağım Alaçatı.
Şöyle bir Alaçatı sokaklarında ufak bir yürüyüş yapıyorum ne var ne yokmuş diye buralarda.
Otobandan devam ettik yola. Şunu farkettim İzmir'in trafiği çok güzel yav, herkes kendi halinde takılıyor, kimse kimseyi rahatsız etmiyor ve gereksiz sol şeriti işgal eden yok.
Ve Selçukdayız. Otele ulaşmam biraz problem oldu. 1 Mayıs Pazar günü Cumhurbaşkanlığı bisiklet yarışı Selçukta bitiyormuş. O yüzden ana caddeler trafiğe kapalı idi.
Rica ettim polis abiden benim ana yolun karşısına geçmem lazım diye hotelim karşıda dedim. Sağ salim otele vardıktan sonra hemen üstümü değiştirdim ve Efese doğru yürümeye başladım.
Hani derler ya evladım bak buraları hep dutluktu diye gerçekten de öyle. Bir 3 km kadar bu dutlukların arasından gölgede yürüdüm
Ve Efese girdik. İlk başta bizi tüm görkemiyle büyük antik tiyatro karşılıyor. 24000 kişilik kapasite varmış vay anasını.
Zamanında bu antik tiyatrodan başlayıp limana kadar giden yol varmış. Ve burada satıcılar mallarını satıyormuş yol boyunca.
Şu an yolun bir kısmı gözüküyor aşağı doğru giden. Liman zamanla toprakla dolmuş.
Limana giden yol makette güzel anlaşılıyor.
Burada resimde solda görülen beyaz tshirtlü ayaktaki rehber anlatırken duydum. Protokol kelimesi "öndeki kıç" demekmiş. Yani arkada oturanlar önünde sizin kıçınızı görüyor ya, protokol kelimesinin anlamı buradan geliyormuş :D
Efes agorası yani kent merkezi, çarşısı.
Ve tüm görkemiyle Celsus kütüphanesi;
]
August Kapısı yani Agoraya geçiş kapısı;
Celsus kütüphanesindeki 4 kadın heykeli Celsus'un 4 özelliğini vurguluyormuş. Bunlar;
Sophia yani Bilgelik;
Arete yani Hayalgücü
Ennoia yani Zeka;
Episteme yani Bilgi;
Celsus kütüphanesi ile August kapısı beraber;
Umuma açık halk latrinası yani helası Rahat rahat böyle pöfür pöfür :D
Hadrian tapınağı.
Şu şehrin görkemine bak, bu hali bile nefes kesici, sağlam haliyle nasıl güzeldir.
Trajan Çeşmesi; Ortada duran İmparator Traianus'un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgelermiş.
Odeon yani meclis. 1400 kişilik kapasitesi varmış.
Efesi de gezdik. Selçuğa dönüyorum yine tabanvay. Yol boyunda yarışın bitişi için hazırlıklar devam ediyor.
Sordum oradaki görevlilere 16:30 gibi yarış bitermiş. O yüzden 2 saate yakın bir sürem var gezmeye devam
İlk hedef İsa Bey camii.
1374 ve 1375 yıllarında Aydınoğullarından İsa Bey yaptırmış camiiyi. Caminin içi sade ama avlusu pek güzel.
İsabey Camiinin uzaktan görünüşü;
Oradan Saint John kilisesine geçiyoruz. Hemen yakınlar zaten 5 dk yürüme mesafesinde.
Pek gözünüzde birşey canlanmadı değil mi? O zaman bu makete bakın, bayağı dolu dolu bir kiliseymiş;
Ayasuluk tepesindeki kaleye tırmanıyoruz. Atam bizi selamlıyor türk bayrakları eşliğinde.
Kaleden panoramik görünüm;
Ve kaleden tekrar kiliseye iniyoruz. Saint Johnun mezarı;
Tekrar atamızı selamladıktan sonra artık gidebiliriz.
Tekrar aşağıya inip yarışın sonunu da izledim. Bisikletlilerden önce motorlu polisler ufak bir show yaptılar.
Valla çok artistler çok güzel geçtiler içim gitti ben de geçmek isterdim öyle motorumla
Ve bisikletliler ama öyle böyle geçmediler önümüzden, göremedim bile adamları fena gidiyorlar. Videoya çekeyim dedim ben videoyu başlatana kadar 50 kişi geçti
Bunlar geride kalanlar pek kasmayanlar :D
Yarışı da gördük, müzeye geçiyoruz.
Marcus Aurelius büstü. Bu kadar net heykel görmemiştim sanki 3D printerdan çıkmış gibi maşallah.
Fildişinden yapmışlar bu el kadar tasvirleri, detaya gel;
Alt tarafta bir kadın ile erkek öpüşüyor ya ondan öyle olmuş bu :D
Dinlenen savaşçı diyor ama bana daha çok yayan gibi geldi
Kadının örtüsünün kıvrımlarını bile ne güzel yapmışlar gerçek gibi yav.
Ve ünlü Artemis Heykeli;
Çok az insan vardı müzede, detaylıca yakından inceleme fırsatı buldum bu güzeli :D
Bu da başka bir artemis, büyük olanı.
Müzeyide gezdik hava kararmadan motora atlayıp Şirince'ye gitmeye karar verdim.
Biraz da Şirince'yi gezelim bakalım neler varmış;
Kalispera Yunancada "iyi akşamlar" demek bu arada.
Dilek çeşmesi gelsin paralar
Tarihi gerçek bir şaraphane, Şarap üretimiyle ünlü Şirince;
Eski okul binasından restauranta çevrilen Artemis Restaurant. Artemis kelimesi daha çok anlam ifade ediyor şimdi
Ardından Selçuğa geri döndüm. Ev yemekleri yapan bir yerde karnımı doyurduktan sonra motoru da kitledim kaçmasın diye.
Yarın 2 gün konaklayacağımız Datça'ya geçeceğiz.
3. gün;
Sabah erkenden kalktım ve Selçuk manzarası eşliğinde kahvaltımı ettim otelin terasında.
Bu arada kaldığım otelin adı "Hotel Canberra" idi. 55 lira gibi bir fiyata kaldım gecelik. Fiyat performans olarak çok başarılı idi.
Dün vaktim yetmemişti, Meryem Ana'yı ziyaret etmeden gitmek olmaz. İlk durak Meryem Ana ondan sonra ver elini Datça
Şöyle bir hikaye var meryem Ana ile ilgili benim çok hoşuma gitmişti ilk duyduğumda.
"Bildiginiz gibi Hz. Meryem, Allah tarafından bir meleği görevlendirmiş ve Hz. Meryem hamile kalmıştır. Ama Allah (cc) Hz. Meryem'e karnındaki çocuk hakkında hiçkimseye bir açıklama yapmamasını şüphesiz Allah'ın herşeyi düşündüğünü
ve bildiğini melek aracılığıyla söylemiştir.Hz. Meryem bir sürü saldırılara maruz kalmıştır hatta ona kötü kadın diyenler zina yaptın diyenler nerdeyse halkın bütününü kapsamıştır ama o hiç konuşmamıştır yaratıcının verdiği emire
sadık kalmıştır. Derken çoçuk doğar, Hz. Meryem küçücük yavrusunu kucağına alır ve kalabalığının ortasından yürümeye başlar. Tüm halk ordadır ve Hz. Meryem'e saldırılar yaparlar, taş atarlar, kötü kadın diye bağırırlar ama o asla konuşmaz.
Kalabalığının tam ortasında önü kesilir, karşısındakiler ileri gelen bütün din adamlarıdır. Hz. Meryem'in geçmesine izin vermezler ve Hz. Meryem konuşması yasak oldugu için işaretlerle birşey anlatmaya çalışır ve şu hareketleri yapar.
İlk önce sağ elini sol omzuna götürür daha sonra sağ omzuna götürür daha sonra karnına ve en sonrada alnına götürür. Yani elini sol omzuna götürdüğünde (solumdaki melekler)daha sonra sağ omzuna götürür elini (ve sağımdaki melekler şahidim olsunki)
daha sonra karnına götürür elini (bu kucağımdaki çocuk) ve en sona elini alnına götürür (Allahın bana verdiği alın yazımdır)...
Yani haç işareti şuradan çıkmıştır hikayeye göre.
Olayın devamında ise kalabalık Hz. Meryemin zina yaptığı yetmiyor gibi bir de onlar alay ettiğini zannederler. Bu sırada Hz. Meryemin kucağındaki daha yeni doğmuş bebek birden konuşmaya başlar.
Bütün halk dehşete bürünür hepsi titremektedir korkularından hepsi diz çöker yalvarmaya başlar bir kaçı nefes alamaz din adamlarının dili tutulur.
Daha süt emen bebek şu sözleri söyler;
(Ben Allahın elçisiyim size peygamber olarak gönderildim. Allaha inanın ve onun emirlerine uyun şüphesiz o herşeyi duyar ve bilir onun herşeye gücü yeter...)
Bu sözleri söyleyen daha yeni doğmuş bebeğin adı ise... Hz. İsa'dır...
Bir 8-9 km kadar çam ormanları arasından virajlardan tırmanarak Meryem Ana evine ulaşıyoruz. Giriş 5 TL.
Hem müslümanlar hem de hristiyanlar için kutsal bir mekan.
Meryem Ana Evi bu ama içeride fotoğraf çekmek yasak.
İçerisinin fotoğrafı dışarıda var zaten
Meryem Ana Kaynak Suyu kana kana içtim susamışım
Dilek duvarı; türkçe, ingilizce, fransızca, almanca, vs... her dilden kağıtlara dökülmüş dilekler...
Ben çok beğendim Meryem Ana'nın olduğu yeri. Tam bir orman içinde ve huzur hakim etrafa. Zaten Bülbül dağı diye geçiyor o bölge her yerde bülbül sesleri muhteşem bir mekan.
Ufak bir dinleti bu küçük kuştan Lezzetli çipetpet bu :D
Meryem Ana'dan sonra Kuşadasından sapıp Dilek Yarımadasına geldim fakat içeri girmedim. (daha önceden gelmiştim buraya)
Ben Dilek Yarımadasını komple motorla turlayacağım diye geldim meğersem 8-9 kmlik kısmı trafiğe açıkmış sonra geri dönmek zorunda kalınıyormuş. Askeri bölge varmış buruna doğru.
Buraya kadar gelmiş iken Zeus mağarasına bir bakalım su nasıl diye.
Mavi Yeşil renkli su dağdan gelen tatlı suyun ve denizden gelen tuzlu suyun karışımı ile yavan bir maden suyu haline dönüşmüş.
Mitolojide Göktanrısı Zeus, kardeşi Poseidon’u kızdırdığında elindeki üçlü yabasını kaldırarak dalgaları kabartıp, denizi altüst eden Poseidon’un gazabından kaçıp sakinleşmesini beklemek için bu mağaraya sığınırmış.
Dinlenip, yıkanırmış ayrıca.
Yola devam;
Bafa Gölü, Söke-Milas-Yatağan arası muhteşem yollar var. Gidiş geliş çok rahat ve asfalt çok kaliteli.
Yola devam, Yatağan Termik Santrali, o kadar rüzgar tribününden sonra pek güzel manzara değil ama :(
Akyakaya doğru sağlam bir iniş yapıyoruz. Yolda seyir molası
Akyakayı geçtik Çetibeline doğru yola devam. Çok kaliteli yollar var buralarda.
Çağlayan Şelale restaurantta yemek molası.
Çok lezzetli bir saç kavurma söyledim. 27 lira idi ama bayağı doydum ve çok güzel gitti sıcak sıcak. Saçı bile sıyırdım :D
Marmaris gözüküyor aşağıda;
Marmarisi geçtik artık Datçaya kadar şahane manzaraları yollardan geçiyoruz. Manzaraya bakmaktan fotoğraf çekmekten kendimi alamadım.
Saat 17:00 gibi Datçadayız. Kaldığım odanın balkonundan manzara
Şöyle bir Datça sahili, limanı etrafı bir gezeyim hava kararmadan.
Eski Datça diye bir yerde varmış taş evlerin olduğu. Dedim oraya gideyim bugün yarına bırakmayayım çünkü yarın Knidos'a gideceğim.
Eski Datça evlerinden seçmeler;
Eski Datça'da Can Yücel Sokak, Büyük Türk şairi ömrünün son günlerini Datça'da geçirmiş.
4. gün;
Sabah uyandım fakat hava yağmurlu.
Bir an dedim otelde miskin miskin takılsam mı? Sonra hemen vazgeçtim bu karardan, yağmurluklarımı giydim ve Knidosa; burnun en ucuna demirden atımı sürdüm
İlerledikçe sis arttı görüş mesafesi düştü yollarsa ıslak ve biraz kötü hafif tırsa tırsa eco modda (ıslak zeminde ani gaz açmamak için) yola devam.
ve 1 saatten biraz fazla süren yolculuktan sonra Knidos'a vardım. Deniz kenarında bir antik kent burası, dışarı motoru parkedip başlıyoruz gezmeye.
Her yerde şehir kalıntıları, koyunlarda otluyor aralarında :D
Sur kalıntıları, kule yıkıntıları belli oluyor.
Çok güzel bir rıhtımı var. 360 derece bir panoramik fotoğraf. (Panoromiğin biraz b.kunu çıkarmaya başladım gibi )
Rıhtımdan antik tiyatronun görünümü;
Rıhtımdan bakınca tek bir tekne gözüküyor etrafta demir atmış.
Tee uzakta Knidos Deniz Feneri var, sordum gidiliyor mu diye, gidiliyormuş. Kafaya koydum fenere kadar çıkıcam.
ve mükemmel manzaralar eşliğinde başlıyoruz tırmanmaya. ilk önce sur kalıntılarını aşıyorum.
Kan ter içindeyim ama yaklaşmaya başladım
Ve fenere ulaştım zorlu bir 40 dakikalık yürüyüşten, tırmanıştan sonra. Manzara nefes kesici.
Karşıdaki adalar yunan adaları. Ve 4-5 tekne özgürlüğe doğru yelken açıyorlar...
Fenerden Knidos koyu ve antik kentin görünümü bayağı da uzaklaşmışık ha. Benden başka manyak yok buraya kadar gelen
Fenerin etrafında 360 derece ufak bir video. Hadi bu kıyağımı unutmayın
Artık geri dönüyorum. Yokuş aşağı daha kolay geri dönüş 20 dakika sürdü
Hoşçakal Knidos Feneri :(
1 tekne vardı 3e çıkmışlar ben tepelerdeyken Bir gün tekne ile gelip ben de demir atmak isterim bu koya inşallah.
Bir tanesi palamarları atıp bağlanıyor iskeleye.
Valla değdi doğrusu iyiki gelmişim Knidos'a yağmur da yağmadı gezerken (3 saat falan sürdü herhalde gezmem), geri dönüş başlasın.
Ufak bir sanatsal çalışma :D
Ve Datçadayız. Günün yorgunluğunu atmak için hemen motoru park edip otelin önüne. Denize gireceğim
Datça da her yerden denize giriliyormuş, su tertemiz zaten dibi gözüküyor ve balıklar yüzüyor.
Denize de girdim bi yarım saat, su biraz soğuktu ama tüm yorgunluğum aldı. Benden başka kimse yoktu koskaca denizde Biraz daha datçayı gezeyim yarın dönüş var son saatler :(
Karnım da acıktı (deniz acıktırır abi :D ) yine ev yemekleri yapan esnaf lokantası buldum ve 20 liraya güzelce karnımı doyurdum.
Yemekten sonra gezmeye devam;
Alışverişi mi de yapıyorum. zaten fotolarda görmüşsünüzdür her yerde Bal, Badem ve Zeytinyağı satan dükkanlar var. Meşhurmuş Datçanın Balı, Bademi.
Kekik balı 30 TL, Çam Balı 15 TL, Diken Balı 20 TL. Fiyatlar gayet uygun. 5 kavanoz kekik balı aldım
Tabi pazarlıkla 26 küsür liraya falan geldi kekik ballarının kavanozu.
Güzelce sardırdım şu baloncuklu naylonlara motorda kırılmasın diye yan çantalarda.
Hava kararmaya başladı kuruyemişimi aldım oturdum deniz kenarındaki bir banka ve dakikalar geçtikçe manzara güzelleşiyor.
Yine mi abi panoramik fotoğraflar der gibisiniz, evet :D Valla eski gezilerimde hiç panoromik foto çekmemiştim telefon ile çok güzel oluyor hoşuma gitti ondan yani
Bu da karşı taraftan panoramik :D
5. gün;
Dün akşam hep yağmur yağdı. Bugün de yağacak gibi. Bugün dönüş günü. Tee gebzeye kadar gideceğim, 900 kmye yakın bir yolum var. Yandık
Sabah sağlam bir kahvaltı ettim. Pek durmadan hava kararmadan en azından yalovaya varmam lazım ondan sonrası kolay feribotla karşıya.
Marmarise kadar muhteşem manzaralar eşliğinde sabah dinginliğinde gazlamalar
Motorsuz panoramik manzara;
Motorlu panoramik manzara;
Marmarisi geçtik Muğla'ya doğru yükseliyoruz. İzmir yerine Denizli-Afyon-Kütahya istikametinden eve dönmeye karar verdim.
Belki Kütahya Dumlupınar şehitliğine uğrarım diye yol üstünde. Hem sanki izmir tarafı yağmurlu gibi, yağmurdan kaçayım biraz da
Geçit gördüm mü 1000metreden fazla fotoğrafımı mutlaka çekerim
Hava şimdilik güzel daha yağmur yok. Denizliye doğru az kaldı.
Acıgöl manzarası. Gölün derinliği 150 cm ile 210 cm arasında değişiyormuş. Her yerde boy verebilirsin yani :D
Türkiyenin birinci dünyanın ikinci doğal, temiz sodyum (ülkemizdeki sodyum sülfatın %90ı bu gölden sağlanıyormuş) kaynağı imiş.
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete
Zaten bu manzarayı görünce ileride yagmurluklarımı giydim bir benzinlikte. Bundan sonrası yalovaya kadar ara ara yağmurlu geçti.
Afyon-Kütahya arası bu yolda ne rüzgar varmış arkadaş bir kere hazırlıksız yakalandım herhalde, 2-3 metre motoru sağa attı nasıl tırstım.
Zaten arka teker yere iyi tutunsun diye 3. viteste 6-7-8 bin devirlerde 100-110-120 gibi hızlarda geldim paso bu arayı. Dumlupınar'a da uğramaktan vazgeçtim, hava kararmadan yol almam lazım.
Baksana gök yere iniyor arkadaş.
Frig vadisi civarları ve Porsuk barajı manzarası. Eskişehire de az yol kaldı. Hava da açtı biraz.
ve gök kuşağı yakaladım bir tane. Çok mutlu oldum o kadar yağmur ve rüzgar eziyetinden sonra
Bozüyük-İnegöl arası çok güzel yol burası. Tabii inegöle yaklaşınca tekrar yağmur başladı ama farketmez yağmurluklarım hala üzerimde.
Saat 19:30 gibi sağ salim yalova Köfteci Yusufa vardım. Buraya kadar sadece tuvalet, benzin ve su molası için durdum yemek bile yemedim hala kahvaltı ile duruyorum.
Biraz planlarda sapma oldu yağmur ve rüzgar yüzünden hızım düştüğünden beklediğimden uzun sürdü geri dönüş. 11 saatte yalovaya vardım gibi.
Dönüş yolu boyunca 3 depo bitirdi namussuz. Ben de 3 çesit yemeği hakkettim herhalde. Kuzu beyti, köfte ve sucuk
Sağ salim eve geldik, motoru neredeyse 14000 km yapmışık. Bu gezide toplamda 2290 km tutmuş.
5 kavanoz balı da sağ salim kırmadan getirmişim çok şükür
Teşekkür ederim okuduğunuz için.
Önceki gezilerime bakmak isteyenler aşağıdaki linklere tıklayabilir...
1) 2-3-4 Nisan Bergama Kaz Dağları ve Kuş Cenneti Gezisi
http://www.motosiklet.net/forum/etki...ti-gezisi.html
2) 5 günlük Ufak Batı Karadeniz Gezisi Diyebiliriz (Çorum, Kastamonu, Bartın, Ulus)
http://www.motosiklet.net/forum/etki...rtin-ulus.html
3) 5 günlük Ihlara, Ürgüp, Hacı Bektaş, Ilgaz ve Daday Gezim
http://www.motosiklet.net/forum/etki...day-gezim.html
4) 16-21 Mayıs Göller Bölgesi Gezim
http://www.motosiklet.net/forum/etki...esi-gezim.html
Reklamlar
-
Aboo hacı abi sen napmışsın sanki geziye birlikte çıkmış gibi yaşadım resmen
-
Tek kelime ile muhteşem. Tebrikler
-
Abi süper bi gezi yaptık sayende çokta ekonomik oldu valla :p Bi dahaki sefere yolun kuşadasına düşerse beklerim misafirimiz ol
-
Gözüm de doydu karnım da tebrikler
-
tebrikler. çok güzel gezi olmuş. sırf bu geziler için motor almak istiyorum zaten
-
Tebrik ederim çok güzel bir gezi olmuş. İçim açıldı vallahi )))
-
Gezinizi gerçekten çok beğendim. Üşenmeyip paylaştığınız için teşekkür ederim.
Kuşun ötüşü muhteşemmiş gerçekten.Hele o fenerin bulunduğu yerden çektiğiniz video... Kuş olup uçmak istiyor insan bazen.
-
Harika bir gezi olmuş paylaşım için teşekkürler
Bu arada çipetpet iyiymiş hahahha bi anda Kuşçu amcanın yüzü geldi aklıma
-
Emeğine sağlık çok Güzel olmuş.
-
Seyahaate sıhhat var denir gezenlar sıhhat kazansın bizde gitmiş gibi olalım paylaşımlarla .. elinize sağlık .. teşekkürler..
-
Bravo resim ve anlatım mükemmel devamını bekleriz
-
öncelikle et konusunda aynıyız bende köfte ve beyti gömerim yusufa gittiğimde...
çok güzel gezmişsiniz ve fotoğraflarıda çok beğendim, bende 19-22 mayısta izmir ve datça tarafına gidicem bana ufak bir rehber niteliğinde oldu burası
-
hakikaten on numara bir rota ve on numara bir gezi olmuş,resimleri çok beğendim gezilerinizin devamını dilerim,eskişehirden selamlar...
-
kardeşim güzel gezmişsin tekerine sağlık çok güzel yollar çok gzel manzara
datça dedin de aklıma geldi palamutbükü ne gitseydin keşke çok güzel bi manzara deniz kum
datça da ev yemekleri yapan 1 yer oraya da bi defa gittim gitmez olaydım yemekler güzel ama çok kalabalıktı ve ben kalabalığı hiç sevmem :(
çok güzel yerler bende datça dan direk sakarya ya geldim 1 günde 980 km yol dile kolay nc ile anam anam akşam sırt üstü yatamadım....
-
Enduro alayım bende yapacam :d
-
Bu sitedeki okuduğum en güzel gezi yazılarından olmuş. Çok beğendim, kattığınız yorumlar, anlatma tarzınız çok güzel. Tekeriniz hep yola bassın.
-
Gezmiş kadar olduk eline sağlık çok güzel ve panoramik bi gezi olmuş
-
Foto çekmekten geziye zaman ayırabildiniz mi?
-
Çok güzel bir gezi olmuş. Tekerine yüreğine sağlık
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)