Mersin'de okumuş biri olarak bir çok yaylasını dolaştım ama Arslanköy taraflarına hiç gitmemiştim. Kuzenimi ve çocuklarını da özlemiştim, o zaman bir Mersin gezisi şart oldu. Geçtiğimiz Cuma günü iş çıkışı Kara Kedimle düştüm yollara.
Gün batımı seyehat etmek de ayrı bir zevk.
Bir çırpıda Mersin'deyim. Yeğenlerime sürpriz oldu sevinçten çıldırdılar. Ufaklıklara hediye de almıştım, çok mutlu oldular haliyle
Ben de az oynamadım halının çizgilerini kendime yol yapıp...
Eniştemin kitaplığı ve maket arabaları.
Bizim ufaklık Egemen'in çizdiği resim. Evet, şairin dediği gibi; "Birisi Barışı Başlatmalı!"
Bir tablonun önünde çektim Egemen'in yeni maket Ducati'sini, çok afilli oldu
Cumartesi sabah... Bugün Aydeniz'imin tenis kursu var, oraya gideceğiz. Bugün Mersin'de dolaşma günüm. Yukarılara Pazar günü çıkacağım.
Ego annesine çiçek toplamış parktan. Çok çapkın olacak bu çocuk büyüyünce
Decatlon'dayım. Bir kaç ihtiyacım var, hazır bulmuşken onları alayım diyorum. Mersindeki mağaza Adana'dakinden çok daha büyük.
Kara çaydanlığın yerini tutmaz ama kuzenimin kırmızı çaydanlığı da pek hoşuma gitti
Ve günlerden pazar. Bugün hep merak ettiğim Arslanköy'e gideceğim ve biraz dağları dinleyeceğim. Sabah Aydeniz yolcu ediyor beni, tabiki Kedi'yle hatıra pozu çektirmeden bırakmıyor
Önce Gözne'ye uğruyorum.
Gözne Kalesini ziyaret ediyorum. 5 TL alıyorlar girişte, ben de verdiğim para bi işe yarasın bari şu kaskım ve montumu emanet edeyim dedim görevliye, motoru da onun oturduğu yere bırakıp kaleyi gezmeye başladım. Hiç bir espirisi yok, insanlar içeride piknik yapıyor, duman altı bir mekan
Piknikçi ailelerden birinin çocuğundan rica ediyorum benim bir fotoğrafımı çeker misin diye. Ardından annesi geldi bir sokum kepab verdi, karnımı doyurdu
Gözne'den sıkıldım artık Arslanköy yolundayım. Dağ havası solumaya ve kıvrımlı yolların keyfini çıkarmaya başladım bile.
Tepelik bir yerde, taşlarla sabitlenmiş bir Türk Bayrağı fark edip biraz endurolara özenerek yolun dışını çıktım, tepeye tırmandım. Bayrak o kadar güzel dalgalanıyor ki Toroslarda, çok hoşuma gitti, epey bir vakit onun manzarasında dinlendim.
Çok zevkli virajlı bir yolda sallana sallana geze geze Arslanköy'e ulaştım. Yavaş gitmenin ve çevreyi izlemenin zevkini anlatamam.
Bir güneş paneli tesisi.
Köyü çevreleyen tepelerde hala kar var.
Arslanköy'den Fındıkpınarı'na geçen bir dağ yolu var, orayı yoklayayım dedim, ama çok çamurdu, benim motorum da tecrübem de bu macerayı kaldıracak kabiliyette olmadığından vaz geçtim, bir dere kenarında oturum biraz sessizliği dinledim.
Arslanköy'ün ucra köşelerini gezdikten sonra merkeze doğru yöneldim. Bir sulama göletinden köyün karşı tarafından fotoğraflar çektim.
1 Mart köyün kurtuluş tarihiymiş. Yani yarın köyde kutlamalar var, ama benim ne yazık ki dönmem lazım. Arslanköy çok vatansever, bilinçli ve yürekli insanların köyü. Kıbrıs savaşında da Mersin'e inip savaşa giden askerlerimize destek olmuş, hepsine kendi bağlarından üzümler ikram etmiş ve onları dönüşte de karşılamış insanlar. Ayrıca değil ülkemizin dünyanın en çok üniversite okumuş insanına sahip köylerinden biriymiş. Hemen hemen her haneden bir ve daha fazla öğretmen çıkaran enden köylerden.
Günün sonunda bir çayı hak ettim. Köyün kahvesine geçtim, iki bardak çay ve iki bardak kekik içtim. Amcalarla biraz muhabbet edip dönüş yoluna koyuldum.
Dönüşte de aynı yoldan döndüm, ama sanki çok ayrı çok daha güzel manzaralar izleyerek.. Keyifli bir yoldu vesselam.
Bu kırmızı renonun arka koltuğunda bi ufak kız çocuğu vardı. Kendisi ile yaklaşık bi 15 dakika oyun oynadık yolda Nasıl mı? önce el salladık bir birimize, sonra ben ayağa kalkıp sürmeye başladım, o da ayağa kalktı, sonra o koltuğun arkasına saklandı, ben de ön camın arkasına saklandım sürdüm sonra o gülmeye başladı benim komik hareketlerime, sonra babasından fırçayı yiyinde ben de kendilerini solladım ve devam ettim. yanakları al al olmuş 5 yaşlarında bir yörük kızıydı, keşke fotoğrafını çekebilseydim
Yol boyu ağaçların budanıp beyaza boyandığını gözlemledim. Sanırım kireçti bu gri-beyaz madde.
Derken bir virajın çıkışında önüme keçiler atladı (Mete abi olsaydı birine çarp da yiyelim derdi)
Hemen önlemimi alıp yavaşladım, sonra da sağa çekip sürünün çobanı ile sohbet ettim biraz. keşke sabah olsaydı vakit, biraz çobanla dağları dolaşırdım.
Akşamı ettim, gün dağların ardından batıyor.
Ah bu yollar...
Yoldan bu güzel manzara fotoğrafı Çetin Ağabeye gelsin.. Artık her yola çıkışımda ettiğim duamın içinde o da var. Yolcunun duasında olmak güzel şeydir belki...
Pazar akşam sağ salim kuzenimin evine geri döndüğümde Aydeniz bana sürpriz yapıyor. Kek yapacak bana
Ve günlerden Pazartesi, sabah erkenden yola çıkıyorum, İskenderun'a direkt ofise geçeceğim, o yüzden otobandan yardırıp gittim, hız limitlerimin biraz üstüne çıktım (110-120km)
El Clasico Mıstık Ustada mercimek çorbası, bol biberli, Başkan Amcanınki gibi
Ve ofisteyim.
Değirmenin yeni sayısı için bir Ahşap Oyma ustasi ile çekim vardı, röportaj da yaptım ve bunu yeni aldığım kompakt makine ile yaptım, bu ufak aletler de baya başarılı sonuçlar veriyor doğru ışığı bulduktan sonra.
İş çıkışı akşam Hamok Toplantısındanyım. Savaş abi ile güzel bir sürüşle Kıcı virajlarından Antakya'ya uzandık. Dostlarımızı özlemişiz
Kaplan abim ve efsane scooterı
Delüüü
Yine güzel bir toplantı oldu, her zamanki gibi.
Cuma günü başlayan motosiklet gezim pazartesi gece yarısı eve varmam ile bitiyor. Toplamda 800 küsür km yaptım, kuzenimgili ziyaret ettim, çocukları mutlu ettim, dağları dolaştım, dostları gördüm... Dağ yollarında Musa Eroğlu dinledim, Fuat Saka dinledim. Otobanda Cem Karaca, Yeni Türkü dinledim. Yollar ve müzikler, molada çay da varsa, doğal antidepresan üçlüsü...
Kara Kedime her geçen gün daha çok alışıyorum ve sevmeye başlıyorum. Yakıt tüketimi de hiç fena değil, otobanda 110 km hız ortalaması ile gittim 3.2 lt yaktı ortalama. Arslanköy turunda ise dağ yollarında sakin sürüşle yakıt tüketimi ortalama 2,6 lt oldu, özenle hesapladım Beni hiç yormadı, hiç bir sorun çıkarmadı. Tek sorun durduğum benzinliklerde görevlilerin meraklı soruları idi, markasını anlatmam çok uzun sürüyor O yüzden Kawasaki deyip geçiyorum artık , nasıl olsa aynı fabrikadan çıkıyorlar
Bu güzel geziyi sonlandırırken, eklıma en çok takılan ve üzüldüğüm hususu belirtmem lazım. Otobanda sabah ve gece sürüşlerimde çok sayıda "hayat kadını" ile karşılaşıyorum Adana Mersin civarı. Ve bu gezimde dönüşte Erzin' e yaklaşırken daha çocuk sayılacak yaşta birini rastladım kenarda. Çok canım sıkıldı... Hayat gerçekten zor... Ve her defasında benim moralimi bozmayı başarıyor bir şekilde.
Selam ile...