Gökçeada gezisi & RKS Titanic 150
Reklamlar
-
Merhaba arkadaşlar;
Forumda üyeliğim eski olsa da motor sahibi olmadığım için pek aktif değildim. 17 Haziran'da RKS Titanic 150 ile motor hayatına adım atmış oldum. İş yerim ve ev arasındaki günlük kullanımlar harici sağa sola yaptığım zorunlu geziler haricinde ilk kamplı gezimi 29-30-31 Ağustos tarihlerinde Gökçeada'ya yaptım. Burda dilim döndüğünce yaşadığımız maceraları ve güzel anıları paylaşmaya çalışacağım. Yazım yanlışları ve hatalar için şimdiden affınıza sığınıyorum
Nam-ı diğer "karakaçanım"
Herşey hafta içinde arkadaşımla haftasonunu nasıl değerlendirsek dite birbirimize takılırken sürekli ertelediğimiz gökçeada gezisini birbirimize hatırlatmamızla başladı. Olur mu olmaz mı, eksik malzemeler derken her şeyi cuma günü içerisinde ayarladık. Rota, kamp malzemeleri, yiyecekler ve diğer planlar....
İş çıkışında eve aceleyle gidip tüm hazırlıklarımı yaptım ve arkadaşımı almak için evine doğru yol aldım. Vardığımı bildirmemle aşağı inmesi bir oldu. Topcase içerisine eşyaları güzelce yerleştirip üzerine de sırt çantası ve diğer eşyalarımızı bağladık. Hareket edecektik ki arkadaş telefonu evde unuttuğunu ve evin anahtarının topcase'deki çantada olduğunu hatırladı Mesai sonrasında hazırlandığımız için Çanakkale merkezden Kilitbahir yada Eceabat feribotuna ve beraberinde Kabatepe limanından Gökçeadaya giden vapura geç kalma/kaçırma endişemiz daha da arttı. Acel tecel anahtara ulaşıp evden telefonunu aldıktan sonra eşyaları tekrar topladık ve yola koyulduk( telaştan foto çekmek akla gelmedi tabi). Çanakkale limanına vardığımızda saat 21.25 i gösteriyordu. Yetistik 21.30 vapuru ile geçip 21.45 de kabatepe limanına doğru ilerlesek 15 km lik yolu biraz gazlamayla 22.00 a kadar bitiririz, her şey yolunda diye bir oh çekmişken asıl her şey burda başladı. Bilet görevlisi feribotun 21.40 da kalkacağını ve gökçeada vapuruna yetişemeyeceğimizi belirtti. Napsak netsek derken en kotü diğer limanda kamp atarız diye düşünü feribota geçtik. Motoru parkedip üst kata çıktıktan bir kaç saniye sonra ne görsek beğinirsiniz feribot 21.40 yerine 21.30 da hareket etmişti bile. O an inanın çocuklar gibi sevindik ve diğer feribota yetişme inancımız arttı. 21.45 gibi kilitbahirden kabatepeye yol almaya başladık. Eceabata vardığımızda kabatepe sapağını kaçırmamak için ne yapmamız gerektiğini etrafa sorarken 3. şokla karşılaştık. Ben soracak insan ararken artçının hareketiyle arkasındaki çanta vb çözülmüş ve kendini yere bırakmıştı. Ah vah edip toplarken yaklaşık 5 dk süreyi burda harcamış olduk. (tabi yine foto yok )
Kabatepe limanı sapağını gösteren tabela geçtiğimiz mi değil mi derken bir anda kendimi sola sapmış buldum ve yolun izin verdiği ölçüde hızlı şekilde ilerledik. Karşımıza çıkan tabelayı da benzer şekilde geçince bir an geri dönüp baksak mı diye durakladıysak da etraftan gelen köpek/yabancı hayvan sesleriyle tam gaz yola devam ettik. Artçım liman yolunda ilerlerken saatin 22.00 ı geçmiş olmasına rağmen ümidim kırılmaması için bir şey dememiş sonradan anlattığına göre.. Limana girdiğimiz de saat 22.15'i gösteriyordu ve arabalar sıra halindeydi. Oldukça şaşırdık ve feribotun gidip gitmediğini sorduk. Teknik bir sebepten dolayı beklediğini öğrendik ve en öne doğru ilerledik. Burdaki görevliler yakıt ikmali sebebiyle kalkışın biraz daha gecikeceğini belirtti. Tabi bizde önceki feribot olayı gibi havalara uçtuk
Feribottan inince etraf karanlık olduğundan pek kamp yeri bakmadan ilçe merkezine ilerliyoruz. Bulduğumuz ilk çay bahçesinin yeri müsait olması sebebiyle sahibinden kamp kurmak için izin istedik, sağolsun bizi kırmadı ve yardımcı oldu.
Geceyi biraz tedirgin geçiriyoruz. Hiç bilmediğimiz bir yer, ilk kez böyle bir geziye çıkmanın heyecanı, gece etraftan gelen sesler, sokaktan geçen sarhoş insanların tartışma seslerini çok yakında hissetmemiz, zafer bayramı sebebiyle gece bitmek bilmeyen araç sesleri vb.. derken sabahın erken saatlerinde kendimizi uyanmış buluyoruz. Çadırdan kafamızı uzattığımızda iki afacanın yanı başımızda beklediğini görüyoruz. İlk başlarda çekinsek de sonradan hem biz hemde onlar bize alışıyor.
Merkeze kısaca göz attıktan sonra etraftaki yakın yerlere dükkanlar açılana dek gezmek için hazırlanmaya başlıyor ve haritamızdan gideceğimiz yerlerin planını çıkartıyoruz.
fotoğraf yüklemelerim bitince devam edeceğim. İş yoğunlumdan dolayı mazur görürsünüz umarım.
---------- Mesajlar birleştirildi - 17:58 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:25 ----------
İlk ziyaret noktamız koruma altında olan, rumların eski yerleşimi olarak bilinen ve halen az sayıdaki rum halkının yaşamakta olduğu "Zeytinli"....
Acıkan midelerle birlikte merkezdeki dükkanların açılmış olacağını umarak 2-3 km lik dönüş yolculuğumuza başlıyoruz.
Merkeze geldiğimizde meydandaki tören hazırlıkları içerisindeki askerler bizi karşılıyor. Mehmetçiklerimizi çekmek için komutandan izin alıyor ve bir kaç kareyle yapılan hazırlıkları ölümsüzleştiriyoruz.
İhtiyaçları giderip alışverişimizi yaptıktan sonra adanın kuzeyinde bulunan kumkale'ye doğru ilerliyoruz. Merkeze yaklaşık 7-8 km mesafede bulunuyor. Yol yazın elden geçirildiği için biraz mıcırlı bu yüzden dikkat etmekte fayda var. Kumkale gece hayatı bakımından gökçeadanın kalbi diyebiliriz. Tabi gece hayatı deyince aklınıza bir İstanbul yada İzmir gelmesin. Salaş şekilde düzenlenmiş kafe/bar tarzında yerler ve bir kaç balık restoranı var. Halk ve esnaf gayet yardımsever.
Karnımızı doyurduktan sonra sert esen rüzgar sebebiyle denize nerde girebileceğimizi esnafa soruyoruz. lodos ve poyrazda adanın farklı yerlerinin uygun olduğunu ve o günkü rüzgar sebebiyle bizim güney kıyılarını tercih etmemizin daha uygun olacağını belirtiyorlar. Teşekkür edip merkeze dönmüşken yine bir süprizle karşılaşıyoruz. Merkezin çıkışında arka lastiğimiz patlıyor ve merkeze dönüp tamirci arayışına giriyoruz. Patlak lastikle gezdiğimizi gören motorcu arkadaşlar tamir için organize sanayiye gönderiyorlar. Tamircinin elindeki işler sebebiyle burada 1 saat geçirdikten sonra 2 tane yama yapılıyor lastiğimize... Keyfimizi kaçırmadan artçımı merkezde bırakmış olduğum kafeden alıp yola devam ediyoruz. Güneyde tuz gölünde ve denizde windsörf ve katesörf yapıldığını netteki bloglardan okumuştum. Şansımıza o gün turnuva yapıldığını öğreniyoruz.
Heyecandan altımda cross/enduro motor varmış gibi kumların arasına dalarak tuz gölü kenarına ulaşmaya çalışıyorum. Kumda motor deneyimini ilk kez tattığımdan 1-2 kez motoru düşük hızda kuma yatırıyorum. Allahtan koruma demiri ve full korumam vardı. Motoru yatırdığımı görenlerden biri yardım ediyor ve motoru ayağa kaldırıyoruz. Yardım eden kişinin turist olduğunu konuşmasıyla birlikte farkediyorum. Sağolsun desteği ve biraz iteklemesiyle kumda yol almaya devam ediyorum. Biraz gittikten sonra aynı sahneyi yaşıyoruz ve bu sefer başka bir turist yardımcı oluyor.
Turnuvanın başlamasını beklemeden adanın en batısında bulunan gizli limana doğru yola çıkıyoruz. Planımız burda geceyi geçirmek ve gün batmadan varabilirsek azıcık da olsa denizin tadına varmak.
Adanın yollarının neredeyse tamamı elden geçirilmiş ve yenilenmişti. Sıcak zift üzerine mıcır dökerek kaplama yapmışlardı. Yol mıcır olmasına rağmen pek rahatsız etmedi ve etrafta pek öyle birikinti yoktu.
Yer yer daralan yollar ve her an sağdan soldan keçi çıkacak gibi hissettiğimiz yerler de vardı tabi ...
Gün batmadan bir kaç saat önce gizli liman olarak geçen ve adanın en batısında bulunan yere ulaşıyoruz. Tabi olmazsa olmazımız, ada halkına ve ziyaretçilere eşlik eden keçiler de bizlerle birlikte gün batımının en güzel izlenebildiği bu noktada..
Etrafta göz gezdirip geçici olarak çadırlarımızı kuruyoruz.
Burda ŞİMDİLİK el değmemiş bir doğa bizleri karşılıyor. Sahilin arka tarafında bir kaç çay bahçesi tarzı yer ve duş/wc içeren ufak yapılar bulunduruyor..
Tuz gölünde edinilen tecrübe ve cesaretle burda da kumluk alanda elden geldiğince denize doğru ilerliyorum.
Etrafı gezerek biraz fotoğraf da çekiyoruz.
Nedense fotoğraf çekerken/çekilirken biraz agresif gibi duruyorum.
Gece tertemiz gökyüzü ve pırıl pırıl parlayan yıldızların altında geçirdikten sonra sabah çadırımızdan başımızı çıkardığımızda yağmura göz kırpan bir havayla karşılaşıyoruz ve yağmur bastırmadan toparlanmaya başlıyoruz.
Ve toplanan eşyalarla birlikte yola koyulmaya hazırız..
Adaya gelmişken keçileri beslemeden yola çıkmayalım diyoruz...
Bulunduğumuz yeri daha iyi görmeniz açısından bir kaç panaromik çekim..
Dönüş yolunda arkadaş "Marmaros" denilen yer hakkında arkadaşından güzel şeyler duyduğunu belirtiyor ve tabelanın gösterdiği ayrıma giriyorz. Başlangıçta güzel olan yol git gide bozuluyor, yokuş olarak eğitimi artıyor ve lastiğimizin altından kayan mıcırlar bizi karşılıyordu ( karşılıyor kelimesini biraz fazla kullandım sanki ). Yoldaki mıcır yoğunluğunun artışıyla birlikte vites küçültmem ve aynadan arkadan gelen araçları farketmem bir oluyo fakat burda bir terslik yaşanıyor ki sormayın. Vites ufaltmamla birlikte "tank slapping" ( tank tokatlaması) denen olayı mıcırlı yoldan dolayı yaşıyorum, motoru toparlayamayacağımı anlayınca gazı tamamen kesip sol tarafa doğru yattığımızı hatırlıyorum. Allahtan koruma demiri ve arka çanta var ki bize zeminle motor arasında hayat üçgeni gibi bir yer sağlıyor. Dizimde dizlik olduğundan dolayı üzerindeki izlerden yerle ilk teması benim yaptığımı anlıyorum. Artçım ise yerle daha yumuşak şekilde temas ettiğinden dizinde pek bir iz yada yara yok. Sadece ayağı yerle artçı peginin altına nasıl olduysa giriyor ve orada sıkışıyor. Arkadan ve karşı yönden gelen araçlarla motoru kaldırıp artçımın sağlık durumunu kontrol ediyoruz. Çok şükür ki ayağındaki ufak sızı haricinde sorunu bulunmuyor. Yukarıdan inen araçtakiler boşa devam etmememizi ve görülmeye pek değecek bir şey olmadığını söylüyorlar. Artçım da sonradan arkadaşlarının yukarıya araba yada motorla değil de katır sırtında çıktıklarını hatırlıyor ve paylaşıyor, yaşanılanlardan dolayı üzülüyor. Onu teselli edip tekrar yola koyuluyoruz. Anayola ulaşıp ilerledikten bir süre sonra 5-10 motorluk bir ekiple karşılaşıyoruz. Sağolsunlar selektör ve kornayla selamlamaları sonucu yaşanılan talihsiz olayın tedirginliğini atlatarak daha bir güven içerisinde ilerliyorum.Merkezde kahve molası verdikten sonra feribota bineceğimiz limana ulaşıyoruz.
Burada da farklı bir motorcu grubuyla karşılaşıyoruz. Onlarla feribotun en önüne motorlarımızı parkediyor ve kabatepe limanına vardığımızda İstanbul-Çanakkale yol ayrımına dek birlikte gazlıyoruz.
Macera ve anılarla geçen haftasonunu arkadaşımı bırakarak bende eve dinlenmek için dönüyorum. Gökçeadayı kafa dinlemek, doğayla kucaklaşmak, kısa hafta sonunu doyasıya değerlendirmek için alternatifleriniz arasına koymayı can-ı gönülden tavsiye edebilirim. 150 cc altı motor için merkezdeki feribota aktarmalı olarak 12 lira verdik. Yiyeceklerin çoğunu evden getirdik. Zaten merkezinde bilinen bazı zincir marketlerin şubesi bulunuyor. Eczane bulunsa da size özel, temini zor ilacınız varsa lütfen mutlaka beraberinizde adaya getirin. Dönüşte eşe dosta hediye olarak kahve almayı unutmayın.
Reklamlar
-
hiç degişmemiş gokceada aynı 2011 yılında askerlık yapmıstım.aynı askeri düzeni 2011 tarihinde bende yaşamıştım.ne cabuk gecmiş diyorum şimdi...
-
Hakan müthişsin. Bu şekilde devam. Ama gelecek seneki Balkan turunu planlamamız lazım.
-
haziran güzel gezi olmuş ,anılarım canlanıverdi,8haziran 2013 tarihinde bende gezi yapmıştım, 20 yıl önce askerlik yaptığım günlerimi hatırladım,o resmini çektiğin askerler 5. komando alayının askerleriydi,hemen heryere gitmişsin,adanın her yeri tüm doğallığı ile duruyor hala,çok bakir alanlar var oralarda,gökçeada merkez,kaleköy ,uğurlu bölgesi,kefaloz(aydıncık koyu) hala çok güzel,bu güzel geziyi bizimle paylaştığınız için teşekkürler ,saygılar.
-
Off adamı nasılda özlemişim bee halbuki her yaz oradayım yarı memleketim benim biricik adam
Resimler için çok teşekkürler tekerinize taş değmesin
-
-
mesut hoca adlı üyeden alıntı
haziran güzel gezi olmuş ,anılarım canlanıverdi,8haziran 2013 tarihinde bende gezi yapmıştım, 20 yıl önce askerlik yaptığım günlerimi hatırladım,o resmini çektiğin askerler 5. komando alayının askerleriydi,hemen heryere gitmişsin,adanın her yeri tüm doğallığı ile duruyor hala,çok bakir alanlar var oralarda,gökçeada merkez,kaleköy ,uğurlu bölgesi,kefaloz(aydıncık koyu) hala çok güzel,bu güzel geziyi bizimle paylaştığınız için teşekkürler ,saygılar.
Sizde sağolun hocam. Sizin gökçeada gezi yazınızdan sonra benimde adaya olan ilgim ve merakım arttı.1Kuzulimanı etrafında sizin gibi kamp yapmak istedik ama gece karanlığında vazgeçip merkezde kaldık. Kefalos ve uğurluya uğramak için pek vaktimiz kalmadı. Lazkoyuna uğradık ama kalabalık yüzünden gizli limana doğru ilerlemeyi tercih ettik.
İmkan buldukça gezmek için haftasonları gidebileceğimiz muhteşem bir yer. Umarım insanlarımız kıymetini bilir ve bu doğal güzelliği koruyabilir.
---------- Mesajlar birleştirildi - 10:37 ---------- bir önceki mesaj zamanı 10:34 ----------
hitit63 adlı üyeden alıntı
Hakan müthişsin. Bu şekilde devam. Ama gelecek seneki Balkan turunu planlamamız lazım.
Balkan turu unutulmaz olacaktır eminim ki ama öncesinde ege ve akdeniz turu yapmayı gönlümden geçiriyorum. Yazınki imkana göre belki ikiside olabilir. Bende size eşlik etmeyi can-ı gönülden isterim.
-
Çok güzel gezi tebrikler...
-
Paylaşım için teşekkürler.Güzel bir gezi yapmışsınız.Bir kaç ufak kaza olsada,neyseki büyük bir vukuat yok.
Resimler ve anlatımda güzel.
https://www.youtube.com/channel/UCsQMNz8EBD5jqoRCOlr-72Q
-
Kumdaki o deneyim ve heyecanı sizlere nasıl anlatsam, aktarsam bilemiyorum. Her yer sporcu dolu, ben ana yoldan oraya donerken yanımdan hoplaya zıplaya gecen kroscu, manzaranın heyecanı derken soluğu kumların arasında düşe kalka göl kıyısında aldım. Dİğer mıcırlı kaza can sıkıcı olsa da bana çok büyük tecrübe kattı ve forumda tank tokatlama adlı olayı okuduğumun aklıma gelmesi daha büyük şeylerin başımıza açılmasını önledi. Hele motorcuları görüp de güvenin tazelenmesi
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)