son derece keyifle okudum,izledim.azminize hayran kaldım,ben olsam çoğu yoldan bu kadar eziyet çekeceğime geri dönerdim.öncelikle motorunuzu,sizi ve anlatımınızı vedeee artçınızı tebrik ederim. ADANA'dan selam olsun.
son derece keyifle okudum,izledim.azminize hayran kaldım,ben olsam çoğu yoldan bu kadar eziyet çekeceğime geri dönerdim.öncelikle motorunuzu,sizi ve anlatımınızı vedeee artçınızı tebrik ederim. ADANA'dan selam olsun.
Helal olsun gerçekten büyük azim...
Anlatımlarda resimlerde çok zevkli ve güzel elinize emeğinize sağlık.
https://www.youtube.com/channel/UCsQMNz8EBD5jqoRCOlr-72Q
yok böyle bişey ya zevkle okudum cok cok güldüm artçıya selamlar ))
imdendim..... harika bir gezi, tüm olağan zorluklar ayrı bir tat katmış...
şelale yolundaki atletli dayı benim amcam olabilir
ya da teyzelerden biri benim halam veya yengelerimden biri olabilir
Çarşamba'da fazla oyalanmayıp Ayvacık tarafına Baraja çıkaydınız daha güzel olurmuş....
Neyse süper gezi, gayet akıcı, içine çekici, iş ve hayat karmaşasında boğulmuş bizler için güzel kareler...
söylenecek başka söz yok...
Motorun son hali nasıl çok merak ettim hala çalışır yürür denilen halde mi?
Ne kadar masraf çıkardı size?
Gezi güzel anlatım güzel eğlenebilmeniz ayrı güzel.
Şımartmayın abi şunu , teşekkürler.
Teşekkürler.
Kırılan ayna takozu 30 TL, arka çantayı vida ile montalamayı düşünüyorum. Bunun dışında mekanik bir problemi yok. Gayet çalışır ve yürür vaziyette Ankara'ya kadar geri getirdi. Kapının önünde duruyor, tek tekmeyle çalışıyor.
ha ha tahmin edebiliyorum.... birkaç gün sonra...
sahibinden.com... satılık ikinci el mondial bölümünde
Ankara'dan, öğrenciden temizzzz yan yatması yok çizziği dahi yok.... böyle bir motor yok.. kırılanı değişeni yok... taş gibi motor
tek seferde çalışır, dosta gider bir motor
diye bir ilan olabilir.... hey milleeett dikkatttt önümüzdeki uzun bir dönem sahibinden den ankara'dan mondial alımını durdurun
Çok güzel bi okadar da aksilik dolu bi gezi olmus. Ama Anlatım super. Tekeriniz düz bassın.
tekrar tekrar okunası bir gezi.2. bir yorumu da hak ediyor. aynı yolcu ve motorla devamını beklerim
Bitmedi, daha 2,5 gün daha var. Keratayı öğlen ustaya götürdümde yeni geldim.
Okuduğun için teşekkür ederim.
Tenku canım. Ama seni hep asfaltta görüyoruz, olmuyor. Azıcık dağa taşa da bekleriz.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Bu motorun sıfırı 2800 lira, ikinci eli 2500 lira.
Yatması, kalkması, çiziği, çürüğü, çarığı geziden öncede vardı geziden sonrada var olacak.
Böyle bir yorum yazdığına göre sana ancak "kişi kendinden bilirmiş" derim.
---------- Mesajlar birleştirildi - 19:44 ---------- bir önceki mesaj zamanı 19:34 ----------
Keratanın ön disk vidaları gevşemiş, marş dinamosu yandı sanmıştım, akü kutup başı gevşemiş ondan marş basmıyormuş top case tutacağının vidaları düşmüş birde. titreşim olmasa herhangi bir sıkıntısı yokmuş canavarın.
gelelim geziye;
Erfelek Şelalesi dönüşünde hemen yanı başında bulunan baraj göletine ait fotoğraflarda çektik;
---------- Mesajlar birleştirildi - 20:16 ---------- bir önceki mesaj zamanı 19:44 ----------
Erfelek'ten Sinop merkeze doğru giderken hemen yol üstünde Hamsilos Koyu tabelasını görüyoruz. Zaten daha önceden notlarımızdaydı ama kavuşmayı bu kadar erken beklemiyorduk.
Otun çöpün arasından gugıl mepsin bile bilmediği bir yoldan ( bildiğin sahil yolu ) Hamsilos koyuna varıyoruz. Hatta 600 mb'lık bir video bile var telefon tutacağına taktığım telefon ile çektiğim ama telefon ile bilgisayarı aynı çatı altında birleştiremediğimden şu an yükleyemiyorum.
Çok büyük beklentilerle gittiğim ama tabiri caiz ise avuçlayıp döndüğüm yer, Hamsilos Koyu;
Üstüm başımda günden güne Suriyeli çocuklara dönmüş;
Karnımızın acıktığını varsayarak sinop merkeze dönüyor ve hem yemek yiyip hemde ada ceza evi ile sinop kalesini görmeyi umuyoruz;
Kostok meşhur sinop lahmacunu yiyor bende martı döner;
Sonra sinop kalesi; koruyamadığımız tarihi mekanlardan birisi daha;
teletabi kıyafetimle bir poz;
Sinop saat kulesi, çıkarken herkes bize bakıyordu, dedim acaba ne sıkıntı var?? Sonradan farkettik tinerci mekanıymış;
Saat kulesinden manzara;
Sinop saat kulesi 20. yüzyılın başında geçirdiği bir yangın sonucu atıl duruma düşüyor ve kimse sahip çıkmıyor. Daha sonra baliciler tarafından tamamen orjinal olan mekanik aksamı parçalanıyor
Tuvaleti nereye koymuşlar
yavru tershane;
Hemen yanı başında bulunan ada ceza evine geçiyoruz fakat tadilat dolayısı ile girişe kapalı, sadece dışarıdan görebiliyoruz;
mahkumlar bakıp bakıp ne kaçma hayalleri kurmuştur kim bilir;
Hava kararmaya yüz tutarken Türkiye'nin en kuzey noktası olan İnceburun'a geçiyoruz. Yolda sayısız öküzün arasından slalom yaparak geçiyoruz.
Baktım köpeğin teki uzaktan bizi kesiyor, dedim bu seferde ben bunu korkutayım. Hayvan coğrafyasını şaşırdı ben üstüne sürünce, çıktığı ormana geri daldı.
İnceburun;
deniz feneri;
#sunset
En kuzeydeki mezar;
En kuzeyde içtiğimiz son çaydan sonra hava iyice karardı, Ayancık öğretmenevine gitmemiz lazım.
Sygic'e diyorum götür bizi pampa; Sygic " olm nerelere girdiniz yine lan!!" tepkisini veriyor. "Sen hele bi sür, ben ayarlayacam bişeyler" diyor.
Nereden ve nasıl geçtiğimizi anlamadan sahil yolundan ayancığa doğru gidiyoruz. Tofaş'ın teki kendini merso sandı zaar, ha bire selektör çakıyor. Düz yol olsa kuyruğumuzu kıstırırız amma söz konusu virajsa benim çinli geyşa Tokyo Drift sahnelerini aratmayacak virajlarıyla tofaşı diz çöktürüp tövbe ettiriyor.
Ayancık;
öğretmenevine vardıktan sonra fotoğraf makinesindeki resimleri telefona atabilmek için Kostok internet kafeye gidiyor ama başaramamış.
Tam korna yeniden çalışmaya başladı dediydim, gece yağan yağmur hevesimi yeniden kursağımda bıraktı. Aslında yiide oluyor, depo az biraz dolmuştur belkide.
Sonra hepsi yatmış, uyumuş.
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:38 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:16 ----------
5. gün - 20.06.2014
Sinop ve batısına dair herhangi bir planımız olmadığı için bugün sabah 07:00'de uyanıp sallana sallana kahvaltı yaptıktan sonra motorun eşyalarını yüklemek derken 08:45 gibi öğretmenevinden ayrılıyoruz. sahil şeridinden Bartın / Amasra'ya kadar gidip oradan safranbolu üzerinden Anakra'ya dönecektik. Bu niyetle yola çıktık.
265 km'si dağ yolu 90 kilometresi ise bölünmemiş normal yol olan bir güzergahımız var safranboluya kadar. Ondan sonrası otoban gibi yol zaten.
Güzergah;
Yol üzerinde gezecek, dolaşacak herhangi bir yerimiz yok. Amasraya kadar olan 265 km'lik yolu çok olsa 4 saatte geliriz diyerek başlıyoruz yola.
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:09 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:38 ----------
ayancık öğretmenevi;
Ayancık çıkış olması lazım;
Bunlar Karadeniz sahilinden Cide öncesi alınabilen son fotoğraflar. Ayancıktan ayrıldıktan 1 saat 15 dakika sonra bizim Kostok sanki malum olmuş gibi "kapat şu vizörü" diyor. Ben daha sana ne birader demeye kalmadan siyah ve büyük bir böcek ( sokmasından arı olduğunu tahmin ediyorum ) vizörden içeri daldı. Hatırlarsanız 1 gün öncesi Erfelek şelalesine giderken aynı sebeple motoru yatımıştık. Bu sefer yine ani bir fren yapaym diyorum ama gerek kalmıyor. Sağ şakağımda ılık ılık yanmalar başlıyor. Arı senin ben adasdasda diye diye yavaşlıyorum ve tam viraj içinde duruyorum. Kostok arkadan sesleniyor "ne girdi lan yine". Seri bir şekilde gözlük ve kaskı çıkardıktan sonra şeref mağduru arı uçarak uzaklaşıyor.
Vakit kaybetmeden tırnağı arının soktuğu yere saplayarak iğneyi çıkarıyorum, uzman böcekolog kostok bunun bir arı iğnesi olduğundan emin. 5 dakika kadar yolun sağında bekledikten sonra motoru kenara alıyım derken ( evet, kostok motoru eli ile bile dengede tutamıyor. Gözüm kör olsa da o işi ben yapmak zorundayım ) motor asfaltta kalıyor ama ben düşüyorum yolun kenarına. Bozuntuya vermeden kalkıp arının iğnesini fütursuzca daldırdığı o elem ve keder dolu bölgenin fotoğrafını çekiyoruz.
Biraz düşük bütçeli kamu spotu gibi oldu ama VİZÖR AÇIK özellikle dağlık alanda GEZMEYİN;
o sahil yolu nasıl Amasraya kadar, araba ile rahat gidilebilir mi
Benim tesellim ise beni sokan o tasvir bile edemediğim yaratığın ölecek olması.
Kafa zonklaması ile beraber yola devam ediyoruz. Kuğuköy civarında arı beni denk getirmişti. Oradan ineboluya kadar vukuatsız geliyoruz;
Abana;
Kostok sağolsun beni rahatlatıcı şeyler söylemeye çalışıyor.
"Alerjin olsa hacı şimdiye kadar yatardın yere"
"Bak buradan dolmuş geçiyor, birşey olursa ben motoru beklerim, seni dolmuşla sağlık ocağına salarız"
Adam 10 numara 5 yıldız kötü gün dostu.
Abana inebolu arasında arka fren iyice gevşiyor, onu biraz daha öne alıyorum ve arka frenin neden disk olması gerektiğini burada anlıyorm. ARtçı bindi derdi yok, balata eridi hadi öne al derdi yok.
İneboluyu geçer geçmez sevgili yol arkadaşımız yağmur yeniden o gül cemalini gösteriyor. az gittik uz gittik derken yağmur zıvanadan çıktı. Kendimizi atacak bir köy kahvesi arıyoruz. Doğanyurt mu? Belyaka mı derken İlyas Bey adında bir köyün kahvesine atıyoruz kendimizi.
Yağmur geçsin diye beklerken bakkaldan aldığımız poşetler ile yan çantaları örtüyoruz, kahve önündeki dam altında tam 2 saat bekliyoruz. ÇAyın teki gelsin ötekisi gitsin derken saat 13:30 a kadar köyde el mahkum misafiriz.
Biz kahve önünde beklerken kahvenin tam kapısına "karabaş" isimli boz bir kangal kırması köpek yatıyor. 2 saat boyunca kahveye girip çıkan yaklaşık 40 kişinin tamamı karabaş'a selam vermeden kahveye girmiyor. Herifin nasıl bir ağırlığı varsa köyde?
Karabaş, hoop, nasılsın?
Hayırdır yüzün düşük bugün.
Karabaş cumaya gelmiyon mu len?
misafirleri rahatsız etme, gel buraya yat.
Karabaş aşağı, karabaş yukarı. EN son biz ayrılırken acaba karabaş motor çalışınca üstümüze sarar mı derken kahveden birisi karabaş güle güle de len diye köpeğe sesleniyor.
Cide'ye doğru giderken yol;
İlyas Bey köyünün bakkalı cideye kadar giderseniz gerisi kolayda dediydi. Cide'yi gördükten sonra şükür namazı kılacak kadar oluyoruz.
Cide'ye gelen kadarki sahil yolundan bahsedeyim. Aman diyim gençler, torunumun torununa vasiyetimdir. Ne buraya gelsinler, ne de buradan geçsinler.
Şimdi google'dan bir kere daha baktım. Yok, vallaha gözüktüğü gibi bir yol değil. 265 km, ne eksik ne fazla. Biraz Cide'nin önünde 3-4 km kadar sahil yolu var. Birazda Türkeli'ne gelmeden önce. Bunun dışında Sinop -Bartın sahil yolu adı verilen yoldan tek motorla, artçıyla falan kesinlikle gemeyi düşünmeyin.
Bir yol düşünün racing ile zorlasan belki 60 görürsün, bir virajlar silsilesi düşünün 2. vitesle viraja giriyorsun ama 1 le çıkıyorsun. Yola sarkmış olan ağaç dallarından 10 metreden fazla görüş elde etmen mümkün değil. Zaten 10 metreye kalmadan zırp pırt viraj var. Viraj var ama ne viraj. Karşıdan araba gelecek diye yüreğin ağzında.
İçten dönsen arabanın kucağındasın, dıştan dönsen teker uçurum kenarına yanak basıyor resmen. Hele tırmanırken iş kolay, birde aynı viraja inerken denk gelirsen aynı anda frenaj da yapman gerektiğinden iş iyice çığrından çıkıyor.
Arka kampana ısınır, fren performansını kaybeder, ön disk zaten "Köpeğin oluyum basma bi daha" diye inliyor. Hızlı gidemediğiniz için hava soğutmalı bir motor 2-3 saatlik bir dağ tırmanışı esnasında artık yavaş yavaş yan çizmeye başlıyor. "beni bırakın baba, siz devam edin. Ben size yetişirim" Güneş tepeden vurdukça kaskın içinde beyniniz kaynıyor.
Her ne kadar kısa süreli 2 defa mola vermiş olsamda özlüce yada kayran köylerinden geçerken bir süreliğine artık başımı kaldıramadığımı sadece ön tekere bakakaldığımı farkediyorum. Virajlara içten girip, devir yakalayamayıp 1. vitese kadar düşüp, inişlerde fren kaçırıp yol kenarındaki banketi yalamaya başlayınca dedim öperler reizz. Benden bu kadar.
Kastamonulular gibi ecele hitaben "gelüse gelü, gelmezse gendü bülüğ" diyerek sol taraftaki tarlanın birisine daldım. Kaskı montu çıkarıp yağmur başlayana kadar yarım saat falan yattım.
2-3 motor olursunuz, yada motorlarınız kalifiyedir amenna, ama benim gibi çinli geyşa ile falan sakın dalmayın bu yola. Ne kıyı görürsünüz ne manzara. GPS'e bakıp bakıp söversiniz benden demesi.
Şükürler olsun Cide'yi gösterene;
3. arı faciasından kıl payı yırtıyorum, yemezlerrrrr;
Cidenin kenarındaki sahil yolunu ve düzlüğü görünce motorda ayağa kalkıp zıplaya zıplaya gidiyorum. Zaten karo taşlarıda şişmiş. Birde onlar veriyor coşkuyu, motor hoplaya hoplaya tam cidenin çıkışına geliyorki gözümde bir eksiklik var. akıyorum aynalar tamam, lan ne eksik ne eksik? Telefon o zıplama esnasında uçmuş öne koyup navigasyon olarak kullanıyorduk ya. Allahtan kör kelepçe ile öpücüklü olan plastiği motora bağlamıştım, sinyalin oradan tuttuğum gibi tükürükleyip gömüyorum devir saatinin üstüne.
Az daha dinlenmek için geri dönüp cidede yemek yemeye karar veriyoruz. Kostok yine lahmacun yedi.
Yemek değilde yanındaki pide çok güzeldi vallaha;
Cide çıkışında Gideros Koyunu da görüp geçiyoruz;
Daha fotoğraf vardı ama Hain Kostok yer açmak için silmiş
Aynı yer 2 tane Küre Dağı Milli Parkı tabelası görüyoruz. Girelim mi girmeyelim mi derken dirmiyoruz. Yeterince ot, çöp gördük herhalde.
Amasra'nın girişine kendimizi zor attık yine;
Gönül isterdi buralarda bir yerlerde geceleyelim, şilip şilip yapalım ama Amasra'nın bir dağından inip ötekine tırmanıp geçiyoruz. Sahil yolu ararken limana kadarda gittik tabiki.
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:52 ---------- bir önceki mesaj zamanı 22:46 ----------
Araba ile gidilir ama rahat işi zor.
Virajlar çok kör, yani viraja girmeden baktığınızda tam olmasa bile çıkışa dair birkaç ipucun olur normalde. Bu yolda yolun nereye döndüğünü bir Allah bilir. Bırak virajın çıkışını, virajın tam göbeğini dahi göremiyorsun. Hızlı gitmeye kalksan araç işide zor. Ve 4-5 saat boyunca toplasan ben 10 tane araba görmedim ( cideye kadar ). SOrna GPS'E bakınca gördüm, kastamonu üzerinden 60 km daha uzun ama jilet gibi bir yolu kullanıyor bölge halkı.
Daha çalışmayan motoru ayaklığından indirdiğinde dengede tutamayan adam motor alacak
Burdurda pancar motorundan yapılma, traktör çakması araçlardan vardı, Kostok ancak onu sürer.
---------- Mesajlar birleştirildi - 23:12 ---------- bir önceki mesaj zamanı 22:52 ----------
Amasra limanı;
Bartın - safranbolu yolu son 2 gündür gezdiğimiz dağlık ve virajlı yolların aksine otoban niteliğindeydi. 600RR sürüyormuş gibiydim.
Benim kara kızan hala su koymadı ;
---------- Mesajlar birleştirildi - 23:35 ---------- bir önceki mesaj zamanı 23:12 ----------
Gendümüzü saat 20:00 civarlarında Safranbolu'ya atıyoruz. İlk hesap tez elden buraları gezip Ankara'ya tozutmak. Makina artık tıka basa resim doldu. Bir özçekimlik yer bile yok. Kostok bile artık silmeye kıyamaz duruma geldi.
Hemen girişteki internet kafeye girip resimlerin bir kısmını upload edelim yada telefona kopyalayalım diyoruz. Kafedeki pc'lerde XP yüklü. Benim telefonu hiçbirisi tanımıyor. Telefon işi yattı. Upload desen bir resim 5-6 mb. 25-30 resim upload edelim desek kim bekleyecek bilgisayarın başında o kadar. Hele bir kafeci var, kurtlar vadisindeki sürekli "lan it" diyen uyuşturucu tüccarı baba vardı ya, aynı öyle.
Havada iyice karardı sayılır. Makinede en son 5-6 resim daha silerek resim kalitesini 12M den 3M e düşürüyorum. Anam!! 75 resimlik yer var.
Girişte soldaki ( eski köy merkezi ) denen yerden seyir terasına doğru çıkıyoruz. Yer boşaldı ya Kostok hemen başlamış abuk subuk resimlere;
Seyir terasıdan, çay 2 lira lan bu arada. İlyas Bey köyünde 50 kuruşa satan adam mı çok gerizekalı buradakiler mi çok açıkgözlü! artık siz düşünün. Ya o kadar gezmişsin 2 liraya mı takıldın derseniz, çayın memleketinde köylü Ahmet ağa 1 lira çekse çaya kimse o kahveye gelmez. 100 km güneyde % 400 farkla satan adamın ayağına gitmek için birde giriş ücreti ödersiniz. Yoksa möhüm değil yani;
Küçük köyden, aslında akşamda çok gezdik ama 7. motor yatırma vakasını yaşamayalım diye fazla sınırları zorlamadık
Gelelim gecenin final sorusuna. Nerde yatacaz?? Kostok bir gidelim diyor bir yatalım diyor. ,öğretmenevini arıyorum yine , adam arada birsürü laf geveliyor. Yok 5 kişilik rezervasyon var, yok ay tutulacak yok güneş görücüye çıkacak.
Bacanak dedim, yatıp zıbaracağım 2 tane somya var mı oralarda?
Var ama odada 5 tane yatak var dedi.
40. piyade alayı gece safranboluya gelecekmiş herhalde son anda vazgeçmişler. Dedim sapını çöpünü karıştırmadan yatalım biz burada. Tamam bacanak dedim, kes fişi. Ben geliyom. Saat 21:30 'du ben aradığımda 22:30 da burda olman lazım dedi. Herifin sesinden kıllanıp 15 dakikada öğretmenevine gittim, kontağı kapatmadan daldım reception amcanın oraya.
eğer 2 dakika falan daha geç gelsek zübük bizim odayı kızlı - erkekli 4 kişiye veriyordu az daha.
Bizi görünce Zuzuuw bey mi? dedi. Bende kafa sallayınca yandaki gruba dönüp "maalesef" dedi.
Neyse biz odaya yerleşip yemek için çıkacaktık, ulan dedim kıllık değil mi. Gittim fiş istedim.
Ben siz fişi almayınca kesip çöpe atmıştım dşyerek çöp kovasından karıştıra karıştıra saat 20:30 da kesilmiş bir fiş buldu verdi.
Babalı günahı boynuna ossun amma ben odaya 22 de gittim. İnsan satmadığı odanın fişini 1,5 - 2 saat önceden keser mi ?
Gördüğüm en ciks örtmenevi odasıydı;
Taze fiş miş kestirirdim amma ayancık - cide yoluna dua etsinler, ne zaman yemek yedim ne zaman uyudum hatırlamıyom.
Birde her gittiğim öğretmenevinde yüzümü yıkadıktan sonra o beyaz havluya yüzümü silince göz çukurlarım hariç geri kalan yerlerin havluda bıraktığı kuru kafa lekesinin zevki inanılmazdı.
Sonra hepsi yatmış, uyumuş.
Güzel bir gezi olmuş
6. Gün - 21.06.2014
Böyle bir gün planda falan yoktu. Safranbolu tahmin ettiğimden daha büyük ve güzel olduğu için 1 gün daha uzatarak bekledik safranbolu'da.
Gece yemek yiyecek yer ararken tabelaların birisinde Mencilis Mağarası" diye bir yer görüyorum. Şelale, koy, yayla faaln gördük ama hiç mağara nasip olmadı. Samsun'da vardı aslında, Kabaceviz'den sonra tövbe ederek gitmekten vazgeçmiştik şehir dışındaki yerlere.
Gece yatmadan önce internette bu mağaraya bakıyorum. Gayet ilgi çekici, resmen turizme açılmadan evvel dağcılık kulüpleri buraya gelirlermiş.
Mağaranın ölçülen uzunluğu 6.5 km. Sadece 400 metresi turizme açık. dağcılardan yazdıkları notlardan hatırladıklarım, mağara eski bir volkanik dağdan kalma. Zamanla akan su mağaranın içerisinde kanyon gibi şekillere sebep olmuş. Bu akan su sayesinde mağara çok derinlere gidiyor ve halen çok fazla su akıyor.
En alt kat suyla dolu olduğu için sadece özel izinle gelen dalgıçlar girebiliyor, üst kat turizme kapalı. Orta katın 400 metresini gezebiliyorsunuz.
Orta katda en son suyla buluşuyor ve oradan öteye dalgıçalr gidebiliyor. Daha önceden gitmiş olan bir ekip dağın ortasında krater gölü gibi birşeyin kenarında gecelediklerini ve çay demlediklerini yazmış. Bu kadar malzemeyi sudan nasıl geçirmişler? sormayın.
Bandırma vapuru gibi yine +65 teyzeler ile mağaraya girdiğimiz için içerisi tam bir panayır yeri gibiydi.
Sen çektiğini bana atsana.
olmaz sen benle faceden arkadaş değilsinki.
O zaman sen mukaddese at ben mukaddesle arkadaşım ondan alırım.
Bu arada mukaddes hanımdaki aracıyız bak ismimiz bile iş yapıyor havası ban ki moon'da yok.
Mağaranın bekçisi Deli Bekir'in çırağı bilmem kim elinde fenerle mağara içerisindeki sarkıt ve dikitleri birşeylere benzetiyor sürekli.
Meryem ana, aslan, çifte kumrular, güvercinler ...... Haa benziyor mu? Vallaha benziyor.
Fazla sıkmadan resimleri verelim, şu hikayeyide sonlandıralım artık
Mağaranın giriş kapısı yanda olduğu için göremedik, sazan gibi motoru koyabileceğimiz en uzak noktaya koyarak epey bir sabah sporu yaptık. Bizi gören abla da peşimizden gelince spor en çok ona yaradı.
Herhangi bir yazı veya not olmamasına rağmen daha önceden gördüğüm vadi içerisine yapılmış eski yerleşim yerleri iel bire bir aynı kadastrofik yapıya sahip olduğundan vadi içerisinde girişi su tarafından veya kayalarla kapatılmış birçok mağara olduğuna eminim.
hiamınaasads;
sizlere az biraz daha düzgün fotolar suanbilmek için makineyi ben elime alınca sizlerde mecburen bu arkadaşın dahil olduğu fotoğrafları görmek zorunda kalıyorsunuz, kusura bakmayın;
Çocukluğumdan aklımda kalan cehennem tasvirine çok uyuyor aslında;
burada yol bitiyor, en üst kat burası.
şu resimden oluşan dikitlerin volkanik olduğunu çok güzel anlarsınız, sanki altında lav varmış gibi yanıyor flaş vurunca;
burası neresi ki ??
bu +65'lik teyzeler içerideki rutubetli havayı astıma faydası var sanı derin derin çekiyorlardı. Her gördüğün sakallı misali. Birde birbirlerini doğruluyorlar bak nefes nasıl açıldı diye. Normalde bu kadar merdiveni ayda bir çıkmıyorki kadın.
su gelir güldür güldür;
Buradan hemen gece gezemediğimiz eski köy merkezine uzuyoruz;
Allah sonlarını benzetmesin, şuradaki ufaklık ile bizim kostoğun isimleri aynıydı. Annesi git babandan 5 lira al diyordu. Her gün yeni bir iş çıkarma kalk git sen al diyordu çocuk annesine, hem 5 lirayı ne yapacan 3 lira sana yeter diyordu.
Kara kızanı çarşıdaki yalağa susuzluğunu gidersin diye bırakıp eski çarşıya iniyoruz;
şehrin içinden kanlı canlı kanyon geçiyormuş eskiden, deri ustaları deriyi burada tabaklıyorlarmış;
En son olarakda eski ceza evi yada şimdiki ilçe jandarma komutanlığının olduğu yerdeki müze ve saat kulesine gidiyoruz;
Normalde önce müzeye gidip bilet aldıktan sonra o biletle saat kulesine de geliniyormuş. Biz işleri tersten yapmayı sevdiğimiz için önce saat kulesine gidiyoruz, zaten müze gezmekten hayatta haz almam ama saat kulesi bir başka;
yaklaşık 40 yada 50 yıldız bu saatin bakımından sorumlu aslında yemenici bir amca vardı saat kulesinde. Edirne saat kulesinin hikayesinide bu amcadan dinlemiştik. Gençliğe sitemi var kendisinin.
Gelenlere öncelikle saat kulesinin tarihçesinin yazılı olduğu bir sayfalık bir kağıt veriyor, sen okudum dedikten sonra sana soru soruyor. Tabi ne başından kaç tane yangın geçti nede kaç yıldır bu saat aktifmiş gibi sorulara cevap veremeyince basıyor kalayı amca.
Elde fotoğraf makinesi ile müze gezenlerden anca bu beklenir diyor.
Efenim şu görmüş olduğunuz saat kulesi
bilmem kaç yılında, bilmem kim tarafından yaptırılmış işte. Türkiyedeki orjinal aksam ile çalışan TEK saat kulesi.
Atıyorum istanbuldada var belki ama onların saat aksamı dijital ile değiştirilmiş. Ama safranbolu saat kulesi, haftada 1 kez kurmak şartı ile tam 250 yıldır çalışıyormuş.
sistem basit, kum torbasının aşağı çektiği sarkaç gide gele tik tak dişlileri çeviriyor. Ama 1 hafta boyunca hiç ayara ihtiyaç duymadanda çalışıyor bu alet.
1797 yapımı olan orjinal çan karabük demir çelik fabrikasında 1950 yada 70 yılında yeniden yapılıyor.
Sonra müzeye gittik ama müze değil komedi dükkanı. Düşünmüşler ne koyalım diye, en son bunları koymuşlar;
ilk laptop'un safranboluda üretildiğini biliyor muydunuz? TAbiki hayır, çünkü her ne kadar müzede olsa da yok öyle bir şey.
Beleş anti-virüs programı, virüsü türkü çağıra çağıra ararmış;
Hack yapma, kek yap;
rastgele, ne bulurlarsa koymuşlar bakalım;
Cem yılmaz'ın stand-up anlatırken kullandığı teknik gibi, s"afranbolu müzesini gezdik, ne gördünüz yani müzenin vermek istediği mesaj neydi, tema ne tema??"
Vallaha zenciler vardı, dünay barışı ama çok güzeldi....
Bir ara benim kol saatini vermeyi düşündüm müzeye;
taş, toprak, at , avrat, silah, kılıç, bilim , sanat, teknoloji, moda ne ararsan var;
Moda ve avrat burdaydı mesela, ( vitrinin içindekiler lenn )
http://i.hizliresim.com/qqovNR.jpg
Tam bitti ızdırap derken alt kat var dediler;
Kardeş payındaki Hilmi gibiyim, sevmiyom ama öğrenci 4 değil 2 lira olunca yeni gelin gibi hem ağlarım hem gezerim müzeyi.
Buda anadolu'nun son yıllardaki ulaşımda çok büyük emeği olan, kimselerin görmediği, bilmediği ama bak yaff adamlar ne viyadük yapmış diyerek geçtiğimiz o yerden bilmem kaç metre yüksekliğindeki asfaltın altında tüm derdi kederi çeken ön germeli prekast kiriş;
20 km hızla gidemeyen tırı bile çekemeyn Kostok, lan ben sana ne diyeyim ??
Ölmeden kalmadan, gidonu ele almadan 5950 km ile çıktığımız yolculuğu, 8250. km'de kazasız belasız(!) sonlandırıyoruz.
Kara kızan'ı güneşe bırakayım ki kemikleri D vitamini sentezlesin;
Selametle.
Almanya yenilince biz de yenilmiş,
Siz gezince biz de gezmiş olduk.
İşin şakası tabi. Anlatımıyla ve görselleriyle çok güzel bir gezi olmuş.
Baştan sona zevkle okuduk.
Tebrikler...
Motosiklet üstünde itlik yapmak çok zevklidir, fakat bu itliğin bütün motosiklet camiasına zarar vereceğini aklınızın köşesinde tutun.
Süper gezi olmuş desem yeterli olmaz sanırım, önceliklebenim gibi bir acemiye fazlasıyla cesaret verdiniz ve ufkumu genişlettiniz bunun için çok teşekkür ederim. 125 cc motorum var sizin gezi konunuzu görene kadar uzun yola çıkılırmı çıkılmazmı diye düşğnüp duruyordum ama bal gibide çıkılır hatta dağ bayır gezilir üstüne artçı alınır valiz bağlanır bunuda öğrenmiş oldum. Ramazandan sonra bende ilk gezime çıkarım bu gazla.
Bol fotoğraflı konuları açmak gerçekten zahmetli bir iş elinize sağlık, bu yorumları dün gece yazacaktım ama konuyu okurken laptop kuçağımda uyuya kalmışım ancak şimdi yazabiliyorum.
Tekrardan paylaşım için teşekkür ederim. Allaha emanet olun.
daha resim var mı?... bitmeyince ve güzel de gelince arkasını istiyor resimlerin insan... görüntüler güzel... sanırım son fotoların çoğunda deklanşöre siz basmışsınız... Belli ediyorlar..
tasarımlarımda kullanmak isterdim... ama neyse sonrasında ben gezer ben çekerim... şimdi telif hakkıydı lisans ücretiydi falan ile uğraşmayalım
ama şu artçıya da fazla yüklenme artık... bak biz okur tebrik eder geçeriz... sonra onla başbaşa kalcan...
bu arada paşam... çiziği akarı kokarı yok , ankaradan mondi almayın derken, ben senin gezinde kendimi gezinin içine aldığım gibi sen benim espriyi kendi içine alamamış üstüne almışsın... art niyet yoktu...
kişi kendinden bilir başka sorunun doğru cevabı olabilir.... ben sahibinden.com ve motosiklet.net gibi büyüklerden gördüklerimden biliyorum... ironik bir espriydi üstüne alacağını düşünmedim... düşünülmezdi de... neyse.. sıkıntı yok absorbe ederiz...
gezindeki güzelliklerin bana verdiği güzellikler bunları gölgede bırakır.. tekrar tekrar teşekkür ederim... 6 günlük gezinin anlatımı ancak bu kadar güzel olabilirdi...
125 cc motosiklet ile artçılı bir gezi bu kadar olabilir. Paylaştığınız için teşekkürler.
Az daha yüklenirse bana bütün ilişkimi kesebilirim gerçekten zuzuuwla. Her şeyi abartıyor adam istisnasız, karakteri böyle yapacak bir şey yok Hakkımda yazdığı saçmalıkların hiç birisine cevap vermeyi düşünmüyorum (Deliyle deli olmamak lazım sanırım ha bir de deli ile çıkma yola, başına getirir bela demişler) Gerçi az sonra mesajı okur zeytinyağlığa başlar arkadaş. Her şeye verecek cevabı var adamın. Bir insan her şeyi bilebilir mi? Bu adam biliyor işte yapacak bir şey yok. Meraklısına bir açıklama yapayım dedim. Yazan: ARTÇI
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)