6 gün, 2300 km Batı - Orta Karadeniz Gezisi - 2014
Reklamlar
-
23 Haziran 2014, 14:21
#1
Arkadaşlar merhaba;
16.06.2014-21.06.2014 tarihinde yapmış olduğumuz Orta-Batı Karadeniz gezisini sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle forumda konu açıp ve internetten nereleri gezebiliriz diye araştırıyoruz fakat 2-3 tane yorumdan fazlası gelmeyince Ordu ve batısındaki yerler ile ilgili tüm turistik yerlere göz atıp yol/zaman olarakta hesaba katıp kendimizce bir güzergah çıkarıyoruz.
Ankara çıkış olmak üzere 5 gün 4 gece planlıyoruz fakat sonu öyle bitmedi.
1.Gün
Pazartesi sabah yurtta kahvaltı yaptıktan sonra 7:30'da okuldan ayrılıp yol üzerinde hızlıca benzin alıp direk Ceritkale Kötü'nde bulunan Eski Kaya Mezarları ve Sulu Mağaraya gideceğiz.
Eşyalar;
Motorun hali;
Yan çantalar egzosta değerek yanmasın yada yolda açma yapmasın diye kancalı lastikler ile iyice sarıyorum ama bu lastikler asıl görevlerini daha sonra ifa edecekler.
Yola çıkmadan önce yağ, buji, hava fitresi değişimi yapıp, cep telefonu ve fotoğraf makinasını şarj edebilmek için aküden gidona kadar çektiğim kablolara usb çıkışı bağlayarak kendimce bir şarj aleti yaptım önce.
Bala Yol ayrımında ilk molamızı veriyoruz;
Artçı sigarasını daha yarılamadan köpek havlamaları ortalığı götürüyor, tepenin kıyısına yaklaşıp aşağı doğru baktığımda bir düzine köpeğin bize doğru tatlı-sert koştuğunu görüyorum. Eldiveni kaskın içine sokup, kaskıda koluma taktığım gibi motoru çevirip kaçıyorum, 50 metre sonra artçı aklıma geliyor ve durup onu beklıyorum. Yükümüzüde sardıktan sonra ceritkaleye kadar durmadan yol alıyoruz.
Yol üzerinde internetten resimlerini gördüğüm ama planda olmayan bir köprüyle karşılaşıyorum;
Çeşnigir köprüsü;
Cansıkıcı bir durum ise bu gibi yapıların üzerinde sprey boya ile yazılmış olan Kral devre 89/4 yada ali ayşeyi seviyor yazıları.
yarım saatlik bir bekleyişin ardından yola çıkıyoruz. ilk günün planı uzun.
Gps ve tabela yardımı ile Ceritkale köyünü kolaylıkla buluyoruz, köy kahvesini pass geçtikten sonra köyün sonunda yollar 2 ye ayrılıyor. Sola dönerek gidiyoruz, 10 dakıka yol aldıktan sonra burda mağara falan olmaz arkadaş diyerek bahçe belleyen bir dayıya doğru adres sormak içn yaklaşıyorum.
+Selamun Aleyküm dayı
- O yüzündekini bir çıkar hele de tanıyalım in misin cin misin?
Kaskı taktıktan sonra içine gözlük taktığım için bana zorluk oluyor ve kolay kolay kaskı çıkarmam, dayı tırstı ya hemen çıkarıyorum.
+Dayı buralarda bir mağara varmış??
-Hee var nolacak?
+Biz o mağarayı gezmeye geldik.
-Başka yer bulamadınız mı ?
Ya sabır çektikten sonra yenge başladı anlatmaya
-- yolda ayrıldığınız çataldan sola değil sağa dönün doğru gidin mağara daha şordaki vadinin içinde
Doğru ya lan! tepede mağara mı olur? Vadiye doğru yardırıyoruz. ilk kross deneyimini burada yapıyoruz. VAdi içinde su birikintisi, ağaç dalları, lastik patlamaz inşallah diyerek gidiyoruz allah gidiyoruz. Taa ki köpeklerin uygulamasına takılana kadar. Anlayacağınız ne mağara nede mezar falan bulamadık.
Biz bu noktaları bulurken X ve Y koordinatlarını Sygic'e girerek buluştuk, burada biraz korkuyoruz ya hiç bir yeri bulamazsak diye. Moral bozukluğu ile köyden ayrılıyoruz. Keskin ilçesine doğru yol alıyoruz.
Motoru ilk defa burada yatırıyoruz, kırılan dökülen yok yola devam.
Reklamlar
-
23 Haziran 2014, 14:31
#2
Çok heyecanlı başladı, hadi devam
-
23 Haziran 2014, 15:03
#3
Keskin ilçesinin girişinde su almak için bir bakkal görüyorum, bakkala bakarken dikkatim dağılıyor ve bakkalın önündeki kaldırıma ön tekeri gömünce artçı neredeyse omzumdan uçacaktı. Motoru 2. defa yatırıyoruz ve benim alt takım biraz hasar görüyor.
Bakkaldan suyu alıp kapıda içerken ne görelim? Karşımızda bizim Ceritkale'de aradığımız Sulu Mağara tabelası dikiliyor.
Şapşal şapşal gülerek mağara girişine kadar tırmanıyoruz, fakat 2. hayal kırıklığıda beraberinde geliyor. TEDAŞ mağaranın elektriğini kesmiş ve kayakamlık jeneratör için benzin vermiyormuş. Görevli böyle söyledi. Motordan benzin çekelim falan dedim ama görevli pek yanaşmadı. Saya söve Hattuşa'ya doğru yola çıkıyoruz. İlk 2 girişimimiz fos çıkıyor.
Mağara kapısı;
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:35 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:31 ----------
İç anadolunun yağsız tuzsuz ve ıssız yollarından Hattuşa'ya doğru gidiyoruz,
Yolda kuyruk sokumum ağrıyınca totişi biraz olsun rahatlatmak adına benzin deposunun üzerine çıkıp oturuyorum;
Yoldan kareler;
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:42 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:35 ----------
Sungurlu yolundan Boğazkale'ye doğru ayrılıyoruz, yolda hınzırlık olsun diye benzin deposunu kapatıyorum. Maksat artçıyı korkutmak motor bozuldu diye. Motor stop etti, artçıyı indirdim, ahh vahh çekiyorum yalandan.
Sonra depoyu açıp marşa bir basıyorum, o da ne!! Marş basmıyor ve tık diye sigorta sesi gelip motor tüm elektriği kesiyor. Acaba noldu noldu derken durumu artçıya itiraf ediyorum ama motor hakikaten bozuldu. Tüm eşyaları çözüyoruz, koltuğu kaldırıp aküyü çıkarıyoruz ve akünü sigortasını değiştiriyoruz ama nafile her taktığımız sigortayı motor attırıyor. Hemen ustaya telefon çakıyorum, gidondaki kabloların şase yapmış olabileceğini yada akünün sigortasının değşmesi gerektiğini anlatıyor ama yok, durum bu değil. Ayak marşına basıyorum, motor çalıştı, tüm elektrik aksam çalışıyor fakat marş motoru yandı galiba. Bundan sonra yolun tamamında ayak marşı ile çalıştıracağız motoru. Hay şaka yapmayı kafama sokan şeytana...
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:50 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:42 ----------
Allahım başka arızalar göstermesin diyerek HAttuşa Ören YErinin kapısına yanaşıyoruz. Devirsiz yanaştığım için motor stop ediyor ve hoppaa 3. kez yan yatırıyorum motoru ve yamaç olduğu için düştükten sonra cüneyt arkın gibi geriye takla atarak kalkabiliyorum.
Artçı: Birader süremeyeceksen bisiklet kiralayalım asdasd, tüm iç anadoluya rezil olduk 3 saattir
ben: Gürültü yapma lan, ittir vurduralım.
Sonra giriyoruz hattuşaya.
Bu arada kelle başı 8 TL giriş ücreti varmış, görevli yürüyerek gezemezsiniz motorla girin diyor, şeytana uyup sıcaktan bunalınca kaskı montu eldivenleri kapıya bırakıp apaçi stayla motorla dalıyoruz içeri.
Hattuşa milattan önce 1700'lü yıllardan kalma Hititlerin başkentliğini yapmış unesco tarafından dünya mirası olarak sayılan çok öenmli ve turizm potansiyeli bir o kadar yüksek bir yer. Elinde kitaplarla her bir kayayı inceleyen onlarca turist bulabilirsiniz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:52 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:50 ----------
Hititler çok büyük bir imparatorluk, hataydan çoruma, diyarbakırdan çanakkaleye kadar anadolunun tamamını kaplayan imparatorluğun başkenti Hattuşa'dır.
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:59 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:52 ----------
Sur kapısının içeriden görünümü ;
Büyük tapınak;
Aradan geçen 4 bin yıldan fazla zaman içerisinde tüm yapılar toğrağın içinde kalıyor ve 1893 yılında fransız bir arkeolog tarafından bulunuyor burası. Tapınakların tepesi gözükecek kadar kazıyorlar. Yani fotolarda biz yapıların genelde üst kısımlarını görüyoruz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:03 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:59 ----------
Büyük tapınaktaki Aslan Havzası;
Şehir merkezinden fotolar ;
Fotolardan görür müsünüz bilmem ama içeride koyun otlatan çoban vardı. Dğnya mirasına bu kadar sahip çıkabiliruz işte.
Şehir savunmasında rol alan 3 büyük kapınında sizler için fotoğraflarını çektik.
Aslanlı kapı;
Teyze mirasa dahil değil, o sonraki nesillere inşallah.
-
23 Haziran 2014, 15:07
#4
güzel , devamını bekliyoruz
Yalnız bi şeyi, merak ettim, hep artçı artçı demişsiniz, kimdir bu artçı
-
23 Haziran 2014, 15:31
#5
YEr kapı;
Şehirin baskına uğraması esnasında halkın yer altı geçidini kullanarak şehri boşaltabilmesi için yapılmış 15 metre yüksekliğinde kayalarla yapılmış devasa surlar ve yeraltı kapısı. Burası bölgenin hakim bir noktası olduğundan düşman askerlerinin yer kapının olduğu yerden gelmesi imkansız, bu sebeple halk buradan güvenle kaçabilirdi.
Yer kapının çıkışı;
Bir tarafa sur örüp, öteki tarafa merdiven yapmaktaki amacı anlayamadım ama, bulanınız olursa benide aydınlatsın.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:10 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:07 ----------
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:13 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:10 ----------
Sfenksli kapı;
Yukarıdan bir tur atıp yerkapı'nın girişine varıyoruz tekrar.
Kral Kapısı;
Arkadan game of thrones müziği duyar gibi oluyorum ama gözüm Jofrey ..çini aramıyor değil.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:16 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:13 ----------
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:19 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:16 ----------
fusuy364 adlı üyeden alıntı
güzel , devamını bekliyoruz
Yalnız bi şeyi, merak ettim, hep artçı artçı demişsiniz, kimdir bu artçı
İlerleyen bölümlerde kendisine epey yer vereceğim.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:31 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:19 ----------
Hava bozmaya başladı, akla Temel ile Dursun'un yağmurlu havada ava gitmesi fıkrası geliyor ve güvenlikten bıraktığımız eşyaları almak için duruyoruz. Boğazkalede yarım saat kadar motosiklet tamircisi arıyoruz şu marş olayını çözelim diye, eski cavaların tepesinde zıplayan dedeler gibi halim mecalim kalmadı marş pedalına vurmaktan. Ama tamirci ikindiye gitmiş, vakit kaybetmek istemiyoruz, zaten havanın ardı bozuk!, yola devam. Notlarımıza bakıyoruz yakınlarda bir yerde Yazılıkaya varmış. 4 km galiba uzaklığı hafif yağmur çiselerken oraya gidiyoruz.
Ters resimleri bir dahaki sefere düzelteceğim, tamam.
Bu yazılıkaya Kral cenazelerinin törenlerinin yapıldığı en kutsal tapınakmış, Krallığın ayrıca en kuzey noktalarından birisi.
Bu noktadan sonra yağmur kendini iyice belli ediyor, bizim planlara göre merzifon öğretmenevinde yatacaktık. Vira bismillah diyerek yağmurlu yolda benzin ikmalinden sonra asılıyoruz gaza!
Ben üzerimdeki monta ve pantolona güveniyordum, yağmurda birşey olmaz diyordum ama işin aslı öyle çıkmadı. Daha Çorum merkeze 50 km varken donuma kadar ıslandım ve yol üzerindeki bir marketten püskevit alalım hemde camide saklanırız diye durduk.
Motoru ağaç altına bıraktıktan sonra bakkala dalıyorum
+Selamun Aleyküm dayı
- Aleyküm Selam, Çay var içer misin? ( geçmişteki tanıdığım çorumlular profiline tamamen ters bir hareket geldi dayıdan )
+ sağolasın dayı, arkadaş bekliyor. ( kraker püskevit falan alıp parayı uzatıyorum )
-Milli sporcu musunuz? ( Kıyafetler parlayınca öyle sandı zaar )
+ Yok dayı milli geziciyiz biz.
Bakkal ahalisi kahkahayı patlatır.
Ben poşetlerle caminin bahçesine gittim. Kerem hemen yumuldu püskevite.
Yağmur dinsin diye beklerken o gün kandil miydi anlamadım, caminin içi ana baba günü gibi. Cemaatin yarısı kadın, bizde hint fukarası gibi kapıda püskevit tırtıklıyoruz. Kerem dediki az daha durursak rahmetli ninemde gelecek, kalk biz gidelim.
Sonra yağmurda nasıl olsa ıslandık diye gidiyoruz.
-
23 Haziran 2014, 15:33
#6
Güzel gezmişsiniz(Bazı vukuatlar olsada...)devamını merakla bekliyoruz
https://www.youtube.com/channel/UCsQMNz8EBD5jqoRCOlr-72Q
-
23 Haziran 2014, 15:46
#7
Yolda Yağmur bölüm sonu canavarına dönünce ULUSOY dinlenme tesislerine giriyoruz. Suyumuzu sızdırıp bir tas çorba içelim diyoruz. Motoru kapalı garaja koyup gerekli ön hazırlıkları tamamlayıp masada beklıyoruz fakat gelen yok, self servismiş asdasdasd. Gidip bi tabak sulu yemek bi tas çorba alıyoruz. 21 Türkiş Lira tuttu. asdasdasd
Ben kantindeki 4 çeşit 6,5 lira olan yemeğe söverken başıma gelene bak. Zaten ben kolay kolay et yemem, şaşkınlıktan aldığım yemeğe bak.
1,5 saat sonra yağmur hafifledi sanıp yola çıkıyoruz.
Sonra yolda yağmur bir kez daha level atladı tam çorum dönemecinde, doluya döndü. Islanmayan bir bot kalmıştı içine düştüğüm sayesinde o da ıslandı. Merzifon işinden vazgeçip çorum girişindeki otobüs durağına giriyoruz.
Telefonun şarj 5%, ilk aradığım otel 200 lira fiyat çekince polis evini arıyorum, oda var ama 5 kişi kalırsınız diyor. Kerem Cami'de yatalım daha iyi diyor, cemaat sabh namazına gelince bizi kaldırır nasıl olsa diyor. En son 2% şarjla öğretmenevinin telefonunu bulup, ezberliyorum ve arıyorum, adam tamam yer var diyince son olarak google maps'ten adresi ezberliyorum ve şarj bitiyor. Yağmur dolayısı ile motordaki USB girişi ıslandı ve anahtardan kapatmak durumunda kaldık artık onu kullanamıyruz. En son denizden çıkmış balık gibi kendimizi Çorum öğretmenevine atıyoruz.
Duş alıp, ıslanan botların içine tuvalet kağıdı doldurup, ıslak eşyaları cam önüne serip gömüyoruz kafayı yastığa.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:46 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:41 ----------
1. gün böylelikle tamamlanıyor, daha sonra geziye çıkmak isteyen arkadaşlara tavsiye niteliğinde birşeyler karalayacağım,
1- Kıyafetlere güvenmeyin, vallaha ıslanıyor, sabahada kurumuyor.
2- Günlük menzili kısa tutun, yetişmiyor yada yetiştirecem diye bazı yerleri pass geçmek zorunda kalıyorsunuz
3- mümkünse gideceğiniz turistik yerlerin danışma bürolarını önceden arayıp açık mı kapalı mı önceden haber alın.
4- 125 lik motorla, 3 tane çanta ağzına kadar dolu ve artçıyla yola mola çıkmayın. Kamyon gibi oldu ne gidebiliyoz, ne durabiliyoz
5- Kalacak yer alternatifiniz bol olsun, haftasonları değil mümkün olduğnca hafta içi gezinki pansiyonlar oteller boş olsun.
kalan 5 günüde peyder peyi yazacağım, yaklaşık 600-700 tane foto var.
ilk gün yaklaşık 375-400 km yol gitmişiz, sonra kafa dank ediyor ve diyoruzki hava durumu yada arıza olursa bazı yerleri pass geçmeyeceğiz. bunun yerine ertesi gün kaldığım yerden rotayı bozmadan devam edeceğiz. Vakit yetişmezse kalanları sonra gezeriz diyoruz.
1. Gün genel şeması.;
1.gün;
Ankara-ceritkale köyü- ceritkale kaya mezarlığı-sulu mağara
hattuşa ören yeri
boğazkale
yazılıkaya
alacahöyük
çorum (konaklama)
-
23 Haziran 2014, 16:00
#8
keyifli bir gezi ve keyifli bir anlatım olmuş.ıslanmak yorulmak dert çekmek pahalı yemek yemek ve konaklama çilesi bu işin güzelliği bence.hepsi anı ve hepsi ilerde iyiki yapmışım diyeceginiz türden şeyler.yoksa motorculuk nerde kaldı öyle elini sıcak sudan soguk suya sokmazsan herşey rayında gitse ozaman bukadar keyif almazdın inan.ama tabiki su geçirmeyen kıyafet,motor botu vs ekipmanlar daha rahat olabilir.gezi sürecince gidilecek yerdeki konaklamaları önceden ayarlamakta işinizi kolaylastırı.yemek olayına gelincede nerede ne meshursa yemek lazım olsa olsa 200-300 fazla odersın ama ınanın değer herbir lokmasına.devamını bekliyorum.kazasız belasız daha nice gezilere...
-
23 Haziran 2014, 20:07
#9
_RoMeO adlı üyeden alıntı
keyifli bir gezi ve keyifli bir anlatım olmuş.ıslanmak yorulmak dert çekmek pahalı yemek yemek ve konaklama çilesi bu işin güzelliği bence.hepsi anı ve hepsi ilerde iyiki yapmışım diyeceginiz türden şeyler.yoksa motorculuk nerde kaldı öyle elini sıcak sudan soguk suya sokmazsan herşey rayında gitse ozaman bukadar keyif almazdın inan.ama tabiki su geçirmeyen kıyafet,motor botu vs ekipmanlar daha rahat olabilir.gezi sürecince gidilecek yerdeki konaklamaları önceden ayarlamakta işinizi kolaylastırı.yemek olayına gelincede nerede ne meshursa yemek lazım olsa olsa 200-300 fazla odersın ama ınanın değer herbir lokmasına.devamını bekliyorum.kazasız belasız daha nice gezilere...
Dahası gelecek, Ben samsunda pide yesem versem 30 lira koymaz, ne bileyim inegölde köfte yese koymaz. Memur çocuğuyum çok sayıda ili gezdim dolaştım 11 liraya ezogelin içmedim. 2 çeşit yemek daha 20 lira yanına salata + tatlı alsan 50 liraya bu kadar vasat yemek yemesin arkadaşlar.
bunun dışındaki ıslanma, arıza falan filan bunlar dediğiniz gibi tuzu biberi.
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:14 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:09 ----------
Bu arada il günün güzergahı şöyle;
https://www.google.com/maps/dir/ODT%...3161e7!1m0!3e0
---------- Mesajlar birleştirildi - 16:29 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:14 ----------
2. gün
Bugün genel olarak şu güzergahı gezeceğiz;
merzifon
Vezirköprü
Amasya
Amasya kalesi
yeşilırmak
Taşova
Erbaa
Niksar
Ünye
Ünye kalesi
Ordu öğretmenevi
Ordu Boztepe Seyir Tepesi
Çorum öğretmenevinde sabah saat 07:00'de uyanıp kahvaltı yaptıktan sonra eşyaları motora bindiriyoruz. Her gün yarım saatten fazla sürüyor bu eşya yükleme olayı. 08:30 gibi yola çıkıyoruz, üstümüz başımız hala tamemen kuru değil, allahtan botlar büyük oranda kurumuş.
Vezirköprüye kadar gittikten sonra GPS diyorki tamam ağa yol burda biter. Yine adres sorma çabaları başlıyor. Köy kahvesine soruyoruz ve ilk tarif edilen yerden gidiyoruz tabi bu arada ara sıra durup GPS kontrolüde yapıyoruz. Bir kavşağa denk geldik yol inanmazsınız 7ye ayrılıyor. Genç bir kadına sorduk kanyon nerde diye, Önce Türkmen köyüne kadar gitmemiz gerektiğini, sonra zaten kanyonu bulacağımızı söylüyor. 2. bir Ceritkale faciası yaşamaya hiç niyetimiz yok. Türkmen köyüne kadar köpeklerin eskortluğunda gidiyoruz.
Manzaraya karşı fotoğraf çekmeden geçmek olmazdı.
Türkmen Köyü girişinde serseri ruhlu bir köpek işin cılkını çıkarıyor ve mıcır taşı dolu bir yolda bizi kovalıyor, Kerem'de açı ayarlaması yapıyor. GAzı bıraksam 1. Türkmen Köyü meydan muharebesi başlayacak köpekle kerem arasında.
Forumdan Emre Abinin ÇÜOOOOAAA tekniği aklıma geliyor ve köpeğe bağırıyorum. Köpek "Kim lan bu manyaklar" dercesine bakıyor ve peşimizi bırakıyor, bizde düşmeden köy meydanından kanyona doğru tırmanıyoruz.
Özellikle Merzifon - vezirköprü arasındaki dağ yolunda sürmek çok keyifliydi bunuda unutmadan yazalım.
---------- Mesajlar birleştirildi - 16:38 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:29 ----------
Tepeden Vezirköprü baraj göleti gözükmeye başladı.
Derken Aman Tanrım!! karşımızı stabilize bir toprak yol çıkıyor, daha kötülerini gördük diyerek inmeye niyetleniyoruz. Buradaki sıkıntı yük çok fazla, tırmanmaya kalktığımızda motorun burnu havaya kalkıyor ve eğer tırmanış esnasında duraklarsak motor geriye doğru kayıyor. Artçının ayaklar yan çantalar sebebi ile yere değmeyince otomatik olarak motoru yatırıyoruz. Daha önceki 3 seferde başımıza bir iş gelmedi fakat önemli bir yeri kırarsak bu dağın başında kalma ihtimalimiz çok yüksek ve tek motor olduğumuzdan çığlıklarımıza cevap verecek kimseler yok.
Vira bismillah diyerek toprak yoldan aşağı yarı yanlayarak yarı dikine iniyoruz;
Yolu çekmeyi unutmuş kerem, 2 resim sonra kanyonun dibindeyiz. Korkuyor düşecez diye, kene gibi sarılmış arkadan bana.
Buraya çok sık Kross motorları ile geliyorlarmış, feribotun kaptanı öyle söyledi. Ayrıca karşıdaki köylerde yaşayan insanlar merzifona gidebilmek için çok sık kullanıyorlarmış bu feribotu. Ağaca bir tabela üzerinde telefon numarasını çakmışlar. Arıyorsun feribot taksi gibi geliyor seni almaya. Tam biz oradayken bir telefon geldi ve feribot araba yüklemek için manevralar yapıyordu.
Biz buradan geri dönüp tokat istikametinde gideceğimiz için feribotu kullanmadık.
Eğer buraya grup olarak gelirseniz yanınızda ufak bir ızgara, köfte getirmeyi unutmayın. Ateş üzerinde 10 numara 5 yıldız ayaküstü karnınızı doyurup yola devam edebilirsiniz. Bizim lojistik sıkıntılarımız olduğu için biz ciğerci kedisi gibi piknik yapan aileleri uzaktan kesiyoruz ve 1 saat sonra kanyondan tırmanışa geçiyoruz.
Tırmanırken ben benzin deposuna oturuyorum keremde benim yerime oturuyor. 1. vites çok atak olduğu için dönemeçler hariç 2. vitesle tırmanıyoruz. Dönemeçlerde 1. vitese attığım an motorun burnu Godzilla gibi havalanıyor, bu sebepten Kerem yine hiç foto çekmemiş. Maalesef size yol üzerinden foto sunamıyoruz.
Köye kadar ulaştıktan sonra Kerem başlamış yine resim çekmeye.
Köyü çıktık ve vezirköprüye doğru yol alırken;
---------- Mesajlar birleştirildi - 19:07 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:38 ----------
Vezirköprü - Merzifon yolunda ilerlerken Vezirköprü Baraj göleti tabelasını görüyoruz. Kerem devam edelim diyor ama bir daha ne zaman geliriz belli olmaz diye girmek istiyorum.
Baraj yolundan kareler;
Yol bozuk ve yük fazla olduğu için yol ile tarla sınırından giderken ön teker suların açtığı yarığa düştü ve akabinde bizde tarlaya yuvarlandık.
4. düşüştede motora zarar gelmedi, depo tam dolu olmadığından benzin atmıyordu bizde foto çekmek için hemen kaldırmadan bekledik.
Daha sonradan çakıyorumki düştüğüm yerde yumruk büyüklüğünde taşlar var ve sağ kaburgalarımı o taşlara vurmuşum, aynı anda keremin elide benim altımda kalmış. Onun eli geçti fakat üzerinden 7 gün geçmesine rağmen benim kaburgam hala şiş ve sabahları uyandığımda ağrıyor.
Hız düşük olsada yaralamalı kazalara sebep olabiliyor, aman dikkat.
Baraj göleti yolundan resimler, artçınıza fotoğraf çekme dersin verin. Yoksa Kerem gibi ilgisiz alakasız herşeyi çeker.
TAbelda 7km yazsada 11 km sonra gölete ulaşıyoruz;
Tabelayı çıkarken çekiyoruz, Kerem "ben girmeyelim dedim bak düştük" diye sayıklana sayıklana geliyor arkada.
-
23 Haziran 2014, 21:21
#10
sabırsızlıklar bekliyorum yolculugunuzun devamını
-
23 Haziran 2014, 22:10
#11
ulasgncrock adlı üyeden alıntı
sabırsızlıklar bekliyorum yolculugunuzun devamını
gereksiz resimleri ayıkladınktan sonra anlatıma devam edeceğim inş. tabi upload edebilmek için boyutlandırma falan filan derken biraz uğraştırıyor.
---------- Mesajlar birleştirildi - 20:49 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:24 ----------
2. günün rotasınıda paylaşalım;
Vezirkaleden sonra Suluova - Amasya yoluna doğru ilerledik. Saat 13:00'ü geçmişti. Daha biz Amasya'yı geçip ünye'ye gideceğiz. Yol uzun, vakit yok. Bizim asıl planda 2. gün Asarkaya Milli Parkı, Gaga Gölü, Ordu - Boztepe falan vardı. Duraklama yapmadan tapa gaz gitsek yine yetişemeyeceğiz.
Moral sıfırlandı, sinirler gergin. Kerem bastı isyanı. Sonra asıl noktaları gezmeden il atlamayacağız diye karar alıyoruz ve yetişemediğimiz yerleri ertesi gün gezmek üzere bırakacağız diyoruz.
Vezirköprü'den Amasya'ya kadar tapa gaz yol alıyoruz; bir defa inşaat çalışması görünce ara veriyoruz.
Baraj desen baraj değil, sulama kanalı desen 20 metre perde duvar örmüşler. Anlamadan ve vakit kaybetmeden Amasyaya doğru devam. Saat olmuş 16:30
Asıl planda Amasya merkezden geçmek vardı ama Kerem biraz daha zorlasan ağlayacak olduğundan Amasya çevre yolunda bir pidecide karnımızı doyuruyoruz ve Amasya şehir merkezine girmeden sola dönerek Tokat istikametinde durmaksızın devam ediyoruz.
Taşova ve Erbaa'yı geride bıraktıktan sonra Niksar sapağından ayrılıyoruz.
Yol üzerinden resimler;
Anlatırken bile o an içinde bulunduğum moral bozucu ve sıkıntılı hal sarıyor yine beni;
Hava kapanmaya başladıkça Kerem'in serzenişler artıyor. Zorlasan yola devam etmeyip Niksar'da kalacağız.
Sonunda Niksar'a ulaşıyoruz; Saat 17:00
Niksardan geçerken "Niksar kalesi" tabelasını görüyoruz.
Kerem: Yürü abi geç kaldık zaten.
Ben: Bir daha ne zaman gelecez olm Niksar'a, bırak kaleyi görelim bari.
İlçe içi trafikten dolayı 20 dakikada ancak Niksar kalesinin girişine ulaşıyoruz.
Yazılı kısım burada biraz fazla oldu, ancak; belirtmek istediğim birşey var. Türk halkı adres tarfi etme özürlü. İlçenin tepesinde duran kaleye çıkan yolu soruyoruz, bir tane aklı selim insan araç çıkabilecek yol tarif etmiyor. Birisi ahanda burada yol var diyince motorla dalıyorum o yola.
5. kere motoru burada yere yatırıyoruz ve bu sefer düşen motor sürükleniyor. Sol ayna ve aynanın kütüğü kırılıyor. Arka topcase'i tutan tutamak kırılıyor. Ben ayağa kalkıyorum fakat Kerem motorun altında sıkışmış, motor viteste ve teker dönüyor. Hemen kontağı kapatıp keremi kucaklayıp çıkarıyorum motorun altından.
düştüğümüz patika, bu yolu bize tarif eden akla zihniyete ne diyeceğim bilemiyorum ve 100% eminimki bu kaleye arabaların dahi çıkabileceği adam gibi bir yol var.
---------- Mesajlar birleştirildi - 20:58 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:49 ----------
Elimizde fazlaca var olan kancalı lastikler lastikler sayesinde arka çantayı hızlıca 5 dk içerisinde sabitliyorum, eskisinden daha sağlam oldu.
Bu arada fark ediyorumki arkaya sonradan taktığım 3'gen stop lambasının bir vidasıda zaten düşmüş ötekisi ise düşmek üzere. Düşmüş olan vidanın yerine elimizdeki kancalardan birini geçiriyorum ve lastikle topcase'e bağlıyorum. Artık düşme şansı yok, ötekinide sıkabildiğim kadar sıkıyorum.
Kerem bu son düşmeden sonra iyice contayı yaktı, "hep benim sözümü dinlemediğin için oluyor bunlar, sana dedim ben direk geçelim diye."
Hızlıca motoru topladıktan sonra Kerem yürüyerek ben motorla çıkıyoruz niksar kalesine. Bize tarif edilen bu saçma yolu şayet düşmeden çıksak bile bittiği yerden yine uçacakmışız nasıl olsa. Ayrıca bizim çıktığımız yol kalenin arka duvarına çıktı ve kalenin içini falan göremedik.
Niksar halkına saygı ve sevgilerimi ilettikten sonra kalenin birkaç fotoğrafını çekip ayrılıyoruz.
Niksar'dan sonra Ünye'ye giden dağlık bir yola giriyoruz ve bu yol 100 km. Başlangıçta sıkıntı yoktu fakat yoldaki tırları, kamyonları ve virajları gördükten sonra yaklaşık 2 saatte çıkabiliyoruz bu yoldan.
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:05 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:58 ----------
Kerem sağolsun sizlere bol bol tünel görüşlü Niksar - ünye yolu fotosu çekmiş;
Ordu'ya gideceğimiz ilk güzergah aslında sahil yoluydu ama ertesi gün aynı yolu geri dönmemek için bu yolu seçmiştik. Sahil yolundan orduya gitseydik Çamiçi yaylası için bu niksar yoluna girecektik zaten, yolu buraya uzatınca otomatik olarak Çamiçi yaylasını da gördük.
yaylada yükseldikçe bulutlara erişiyoruz en sonunda;
Bu yol daha önce Karadeniz görmemiş bir insan için gerçekten büyüleyiciydi. Rengarenk dağ yamaçları, aynı dağın herbir yamacında farklı mevsimi yaşamak.
Dağın bir yamacında güneş sizi terletirken, öteki yamacında esen yelden üşüyebiliysunuz.
Kerem'de git gide kendini geliştirip daha sanatsal çekimler yapmaya başlamış, tabi yolda benzin alırken fotoğrafları kontrol eden benim ettiğim küfürlerinde etkisi vardır.
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:10 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:05 ----------
KPSS'ye girip atama bekleyen öğretmen adayımız Kerem Akkuş'u gördükten sonra müslüman kesilip buraya taini çıkması için dualar etmeye başladı.
Adam hasta arkadaş, yolu çekmez yandaki tepeyi çeker;
Totiş molası vermemek için ben yine benzin deposunun üstüne tırmanıyorum, hem daha az acı hemde daha uzun bir görüş sağlıyor tabi düşmediğin sürece. Bu şekilde düşersen bacaklara elveda diyebilirsin.
-
23 Haziran 2014, 22:17
#12
İyi güzel gezmişsiniz dostum ama bukadarda düşülmezki allah daha beterinden korumuş
-
23 Haziran 2014, 23:12
#13
Gördüğünüz gibi hava kararmaya başladı. İnternetten alıp Sygic'e yüklediğimiz koordinasyonlara göre ünye kalesi ve Asarkaya milli parkı hemen bu yolun çıkışında gösteriyor. Önce Asarkayaya uğrayacağız.
Sonra bir bakıyorum benim yumuşak sesli hatun "hedefe varıldı" nidaları atıyor.
Lan nereye varıldı ? Dağın tepesindeyiz. Motoru yolun sağına çekip Kerem'le kesişiyoruz. 2. Ceritkale vakasına goşgeldiniz.
Hangi süper zeka ekledi bilmem ama Asarkaya Milli Parkı Google Maps'ten baıkca Ünye-Niksar yolu üzerinde gözüküyor. alakası yok efenim.
Yoldaki bir teyzeye soruyoruz ve en bilindik cevabı alıyoruz,
"ohoooo siz çok yanlış gelmişsiniz. ( Hiçte şaşırmadım )", "Fatsaya giderkene çimento fabrikasını geçince yolun sağında orası" diyor teyzemiz.
Aklıma niksardaki yol tarifi geliyor ve ben kadına kızarak ilerliyorum. Bu kızgınlıkla peş peşe 3 tane arabayı virazjlarda solluyorum. Motor yana yattıkça ayaklık yere sürtüyor ve virajın tekinde ayaklık yere vurunca zıplıyoruz. Benim kafaya dank ediyor. Altındaki 125'lik çinli, sen ne halt işlemeye yatıyon o kadar. KAza atlatmanın stresi ile hızı biraz düşürünce yolun sağında Ünye Kalesi tabelasını görüyorum. Hemen eldiveni çıkarıp GPS'e bakınca hakkaten burdaymış. Bayram harçlık almış çocuklar gibi sevinerek dalıyoruz içeri. 3-5 tane köpek kovalasada küçük oldukları için yetişemiyorlar ve 2 saattir viraj dönmekten beyni sulanmış olan ben bu daracık ve tek şeritli yolda 70-80 ile ağaç dallarına vura vura gidiyorum. Sonunda Ünye Kalesi'ne ulaşıyoruz. Tahmin ettiğimden çok daha güzel.
Saat tam 20:00'de ünye kalesindeyiz.
Şaka maka benim kara kızan beklenenin çok üstünde bir kondüsyon gösteriyor, taktir ettim vallaha.
Kale surlarına tırmanınca dışarıdan atıl gözüken kale manzarasının hiçte fena olmadığını görüyoruz ve o kadar kaza ve moral bozukluğunun üstüne bu manzara tüm yorgunluğumu ve sinirimi aldı.
Kaleden aşağı bakınca bulutları görüyorsunuz,
teletabi kıyafetlerimle bir poz vermeden olmaz.
Kale duvarından aşağı;
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:32 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:28 ----------
Oguz7734 adlı üyeden alıntı
İyi güzel gezmişsiniz dostum ama bukadarda düşülmezki allah daha beterinden korumuş
Motoru görmen lazım oğuz kardeş, kamyon gibiydi. Motor azıcık yalpaladığı zaman artçı ayaklarını yere koymaya çalışıyor ve tüm ağırlığını bir anda tek bir noktaya veriyordu. Benimkiside bacak yani. 150 kg motor, 60 ben, 75 artçı 30 da çantaları say.
Zaten ben ayağımı yere koyuyorum motor sabit, artçı debelenince küt yatıyor yere.
Zaten bu noktadan sonra bir kere daha düştük ama o çok farklı bir hikaye ve o günün sonuna kadar kahkaha ata ata güldük ona.
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:45 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:32 ----------
250 metre yüksekliğindeki kayalıklardan faydalanılarak hakim bir tepeye yapılmış muhteşem bir kale. Biraz bakımsız ama şehir içinde olmadığından gayet iyi korunmuş.
Şu ana kadar gezdiğim yerler içerisinde beni en çok etkileyen yer oldu gerek manzarası gerek yapısıyla.
Kale toplamda 40'tan fazla devlete hizmet ediyor ve en son Osmanlılar kullanıyor. 485 basamak ile inilebilen kuyu bile var ana kayanın içerisinde ama demir parmaklılar ile kapatılmış.
6. yy'da kale duvarına yukarıdaki resimde gözüken Kale Mezarını yapıyorlar. Krallar öldükten sonra kale duvarına gömülmüşler.
Geçelim iç avluya;
Hava kararmaya başladıkça daha puslu bir hava hakim oluyor.
Bir dehlizle tepeye çıkabiliyorsunuz fakat dehlizin üstü yıkılmış durumda;
Bu basamağın nereye gittiği hala sırrını koruyor, 485 basamak kadar inişler fakat daha sonra düşen kayalar yolu kapamış. Sağolsun ne bakanlık nede kaymakalmlık herhangi bir ışıklandırma veya koruma hizmetinde bulunmamış;
Kerem yorgunluktan kırılırken bende bayrağa kadar tırmanıyorum;
---------- Mesajlar birleştirildi - 21:49 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:45 ----------
Ünye kalesinin yol tarifinide yapalım.
Ünye ilçesinin Güzelkale köyünün içerisine girerseniz parke taşı kaplanmış yol sizi kaleye götürür. Köyde köpek çok ama küçükler.
---------- Mesajlar birleştirildi - 22:12 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:49 ----------
15 dakikada tüm kaleyi gezdikten sonra 20:15 te karakızan'a atlayarak kaleden ayrılıyoruz. Hava karardığı için Asarkaya ve gaa gölü yalan oluyor.
Ama internetten daha önce baktığım kadarı ile Ordu - Boztepe geceleri daha güzel oluyor diye bu gece Boztepe'yi de aradan çıkaracağız.
Sahil yolundan ordu'ya doğru sürüyoruz, bilmem ne kadar yol gittik. Yolda ne bir araç ne bir ışıklandırma. Buzz gibi havada motor farının şeritlerden yansımasını takip ederek Ordu'ya ulaşıyoruz. Tam girişteki belediyenin önündeki kavşakta duruyoruz fakat o da ne?
Benim telefonun paket dolmuş, internet çaışmıyor. Kerem'i orada bırakıp hem yemek yiyecek yer arıyorum hemde telefona kontor yüklüyorum.
İnternet geldikten sonra kalcak yer aramaya başlıyoruz. Her zaman sona bırakmak adetimizdir. Ordu öğretmenevini arıyorum ve bingo. Yol tarifinide aldıktan sonra hemmencecik damlıyoruz öğretmenevine.
Eşyaları motordan söküp yerleşiyoruz, ben kereme bir an önce çıkalım gezelim desemde normalde ayda bir ıslak mendille koltuk altlarını silen Kerem Günde 2 kere duş alma hastalığına yakalandı. Oda arkadaşım olmasa temiz titiz sanacaz ama ne olduğunu biliyoruz.
Bir kerem duş aldı birde ben derken 23:00'da ayrılıyoruz öğretmenevinden. Marş dinamosunu yaktık ya, yolun ortasında zıpla allah zıpla, zıpla allah zıpla, resepsiyondaki kızda bakıyorya, benzine çakmak çaksan yanmaz asdasdas.
Gidip o saatte açık olan bir yer bulup nerden estiyse beyti yiyioruz. Teleferikler o saatte devre dışı olduğu için GPS'e götür bizi Boztepe'ye reiz komutunu veriyoruz.
Tüm Türkiye'yi fellik fellik gezen alet, orduda sapıtıyor. hangi sokakta olduğunu anlamadan hoplayıp zıplayıp duruyor cadde cadde.
Sonradan bir yol buluyor ve tırmanıyoruz, Niksar kalesi yolundan 2 kat daha dik, ve bildiğin taşlık bir yol. Sonra ordu girişindeki Boztepe tabelası aklıma geliyor ve ara sokaklardan ışıklara yakalanmadan Ordu girişindeki yola kadar gidiyoruz.
ama bitmedi, parke taşı döşeli bir yolu var, yükte fazla olunca burun yine dikilmeye başladı. Depoya otursam sokaklar dar. Krosscu moda geçip dikiliyorum ayağa ve 20 dakika sonra tırmanıyoruz boztepeye.
Bizi karşılayan ilk manzara;
Sonra gündüzden kalan çay tepsisinden nasiplenmeye çalışan kuçu kuçu;
Makina iyi olsa iyi bir resim çekeeğiz ama, elden geldiğince ;
Karanlıkta koşturan birşey var, flaşı bir çakıyorum bizim yumoşcan;
Ben ondan tırstım o da benden, garibim duvarın sonuna kadar gitti ama kaçacak yer yok;
Bu vesile ile 2. günüde bitiriyoruz.
Bu arada çorum öğretmenevi'de Ordu'da kelle başı 30 TL alıyor. GAyet temiz ve fiyatta çok uygun.
Yazmaya yarın devam ederim ama 350 kişi konuya bakmış 3 tane yorum var. Arada bir geri dönüş yaparsanız kalan 4 günü ona göre yazarım. Daha çokmu anlatım istiyorsunuz daha çok resim mi? Mesela İçinde Kerem'in olduğu resimleri paylaşma falan diyebilirsiniz.
-
23 Haziran 2014, 23:12
#14
Valla acımaya başladım size, kaç kez düştünüz öyle, son düşüş çok fena olmuş, umarım geziyi sağ salim bitirmişsinizdir, bu arada sisizn motorun yük kapasitesi 2 kişi ve yükleri kaldırmaz normalde, iyi dayanmış makine, bu arada gezdiğiniz yerler süper, tebrik ediyorum sizi, ha bi de aklıma gelmişken sorayım, arkadaşınla (artçınla) aranız bozulmadı di mi
-
23 Haziran 2014, 23:17
#15
fusuy364 adlı üyeden alıntı
Valla acımaya başladım size, kaç kez düştünüz öyle, son düşüş çok fena olmuş, umarım geziyi sağ salim bitirmişsinizdir, bu arada sisizn motorun yük kapasitesi 2 kişi ve yükleri kaldırmaz normalde, iyi dayanmış makine, bu arada gezdiğiniz yerler süper, tebrik ediyorum sizi, ha bi de aklıma gelmişken sorayım, arkadaşınla (artçınla) aranız bozulmadı di mi
Artçıyı ve motoru sağa salim getirdim. Ben yanıma A'dan Z'ye tüm takım çantamı almıştım ama kerata yaktığı benzinin hakkının verdi. En baba yokuşları 4. vites 80 le kemirdi.
Rotaya gelince, ilk gün iç anadoluydu zaten. 2. günde 450 km yol vardı çok can sıktı, 3. gün Everete tırmanmış gibi olacağız, ama 4-5-6 size daha çok görsellik sunacaktır.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
-
23 Haziran 2014, 23:38
#16
geziniz çok güzel bazı aksaklıklar olsa da marş motorunu yaptırın artık yazık yaw aynen devam anlatımda güzel
-
23 Haziran 2014, 23:59
#17
valadeut adlı üyeden alıntı
geziniz çok güzel bazı aksaklıklar olsa da marş motorunu yaptırın artık yazık yaw
aynen devam anlatımda güzel
Gerisinide yakın zamanda tamamlayacağım, marş motoru elektrikli bir olay olduğu için yolda elletmek istemedim. SAğdan solda kablo keserler, gezinin anası ağlasın istemedim. Memlekete dönünce benim ustaya yaptıracağım onu.
Okuduğunuz için teşekkürler.
-
23 Haziran 2014, 23:59
#18
Sen bakana yazana bakma kardeşim.maşallah iyi gezmişsiniz.vaktim olsada bende gezsem.anlatımında güzel fotolarında.sabırsızlıkla bekliyorum şahsen
-
24 Haziran 2014, 00:03
#19
hyo kenan adlı üyeden alıntı
Sen bakana yazana bakma kardeşim.maşallah iyi gezmişsiniz.vaktim olsada bende gezsem.anlatımında güzel fotolarında.sabırsızlıkla bekliyorum şahsen
Okuduğunuz için teşekkür ederim, daha önceden Toros 2009 ve 2013 gezilerini okuduğum zaman bu geziyi yapmaya karar vermiştim. Alp Bey'in anlatımı ve geziyi sunuşu o kadar güzeldi ki sanki yanlarında ben de varmışım gibi zevk almıştım ve gece 3 e kadar okumuştum.
Buraya kadar sıkılmadıysanız bundan sonrasında hiç sıkılmazsınız diyorum.
Yalnız çok yoruldum, yarın devam ederim.
-
24 Haziran 2014, 00:04
#20
Tebrikler güzel gezmişsiniz.Gözlük yüzünden kask çıkarmak istememe konusunda yalnızım sanıyordum.Değilmişim
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 4 kullanıcı var. (0 üye ve 4 misafir)