Yarım saat çok büyük keyifle okudum helal olsun sizlere, devamını bekliyorum.
Okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür ederim.nayken81 adlı üyeden alıntı
Okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
Okuduğunuz ve yorumda bulunduğunuz için teşekkür ederim.Tebrikler güzel gezmişsiniz.Gözlük yüzünden kask çıkarmak istememe konusunda yalnızım sanıyordum.Değilmişim
Yarım kask olsa tamamda, fullface olunca bakkala, dükkanlara girerken hayatta çıkarmam kaskı.
o kadar yolu bu motorlamı yaptınız,valla helal olsun,sakın ha motorunu küçümsediğimi sanma,bendede cbf150 var,valla ben de her yere gidiyorum,gezince kafama reset atıyorum,gezinizi çok beğendiğimi söylemek istiyorum,saygılar kardeş...
Okuduğunuz için teşekkürler. Mondial'in viral reklamı gibi oldu ama motor aksamı olarak drift diğer çinlilere hayat dersi verir. Bunun dışında kalan parçalar ise tırt. Önümüzdeki yaz Advanture Touring alma niyetim var mesela f650 gibi, şimdiden ön ısınma yapıyorum.
Okuduğunuz ve geri dönüşte bulunduğunuz için teşekkür ederim.Anlatımınızı çok beğendim , içten ve sıcakGezinizin merakla devamını bekliyorum , saygılar
Genelde depo full gezdiğimizden düştüğümüz zaman benzin atıyor motor, ve hemen kaldırmazsan karbüratör benzin doluyor mtoor boğuluyor. Bu sebeple fotoğraf çekmek için vakit bulamadan hemen motoru kaldırıyorduk.
Okuduğunuz için teşekkürler.
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:17 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:05 ----------
3. Gün - 18.06.2014
Ordu öğretmenevinde her zamanki gibi 07:00'de uyandık. Kahvaltı+ duj + motorun yüklerinin sarılması derken 08:50 gibi ayrıldık.
Bugünün daha önceden planlanmışrotası şöyleydi. Muhtemelen yüksek alkolün etkisinde yazmışım bu rotayı.
Ordu - Çarşamba - Kabaceviz şelaleleri - Antyeri ören yeri - Amisos Tepesi sinop - Bandırma vapuru - Kızılırmak deltası kuş cenneti - Sinop kalesi - Ada ceza evi - Hamsilos koyu - İnceburun - Erfelek şelalesi - Babaçay kanyonu - İnaltı köyü mağaraları.
Şimdi bile okuyunca helikopterle gezecek herhalde pecemenk dediğinizi duyar gibiyim. Ama Allah'tan bir gün önce çok vakit kaybederek gezemediğimiz noktalara önce gideceğiz.
Asıl rota şu şekilde oldu ;
Ordu - Gaga Gölü - Yason Burnu - Kabaceviz şelaleleri - Çarşamba öğretmenevi.
E bu seferde hiç yörümemişsiniz diyebilirsiniz, şayet Mr Kerem ölüm korkusunu yenip sizlere Kabaceviz'den fotoğraflar çekseydi neden sadece bu kadarla yetindiğimizi anlardınız.
Unutmadan bugünün hedefi sinopta konaklamaktı, yersen
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:24 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:17 ----------
09:00 gibi Ordu il merkezi sınırlarını terkeyledik, azraili ensesinde hissetmeyen Kerem çekmiş fotoğraf buralarda;
Fatsa girişinde müsait bir yer bulup denizi seyrediyoruz, daha ataması yapılmamış Kerem Fatsa ve Ordu'yu gördükten sonra Ordulu bir kız bulup buraya yerleşme planları sayıyor. İnsan burada yaşlanmaz, ahşaptan evin olsa limon satar yine yaşarsın falan filan. Çocuklarda fındık ağacının gövdesini kemirerek yaşayacak ya.
Muhabbetin döndüğü cep;
Adam elinde DSLR varmış gibi ha bire sanatsal çekim girişimlerinde bulunuyor.
Ama bu akşamdan sonra duruma el koyup ertesi gün çekimleri ben yapacağım
Size biraz daha Kerem'den inciler sunayım;
Ordu çıkışındaki deniz feneri;
Bolaman yolu;
insanın şu çekimi yapabilmesi için, neyse demiyorum;
Yorumsuz;
idare eder;
Derken internette gördüğümüz ama bir cacığa benzemediği için plana dahil etmediğimiz Hoyant Adasını gördük. Motordan inmeden Fotoğraf çektik;
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:37 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:33 ----------
30 a kadar saydım, sonra bıraktımGüzel bir gezi daha, sağolun sayenizde, yakıt harcamadan gezmiş gibi oluyoruz
Ancak fotolara numaralandırma yapsa idiniz dah makbul olacak idi, yorulup saymayı bırakmadan evvel yukardan aşağıya beğendiklerim.
8
9
11
12
13
22
23
29
49
90
94
98
125
700'den fazla fotoğraf yükleyeceğim, nasıl numaralandırayım ?
Kimseninde yukarıdan aşağı fotoğraf sayacağını akıletmemiştim.
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:39 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:37 ----------
Kerem'den bir sanatsal portre daha;
çok güzel gezi olmuş. bu arada sprey boyanın mucidine epey kaydırdım ulan nerede bir kalıntı varsa ' Ali Ayşeyi seviyor' şafak eşşeğin gözü' yazmayın ulan yazmayın
Bas Gitar tınılayan bir felsefedir dedi Yaşlı Kurt, Motosiklet ise homurdayan bir felsefedir dedi Yavru Kurt...
Hoynat Adasından sonra Bolaman yoluna devam ediyoruz, bir gün önce Ordu'ya gelirken tünelli olan yolu kullandığımızdan giderken burayı seçiyoruz hemde Yason Burnundan geçeceğiz.
Yason Burnu - Jason Church;
Kerem'den natural portreler gelmeye devam ediyor ;
Sit alanı ilan edilmiş olan yarım adada öküz otluyordu, Kerem'in bu resmi niye çektiğini bilmiyorum ama daha sonra kuş cenneti diye gittiğimiz yerdeki mandalara şimdiden aşina olasınız diye yapmış olabilir.
Kilise;
Artizmişim gibi çek pampa;
Bu arada benim kara kızan gnah çıkarttırmış;
Saat 09:50'de kiliseye varmışız;
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:53 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:50 ----------
Google maps linkini, ve tüm güzergahı geziye ait bilgiler kısmında paylaşacağım.çok güzel gezi olmuş. bu arada sprey boyanın mucidine epey kaydırdım ulan nerede bir kalıntı varsa ' Ali Ayşeyi seviyor' şafak eşşeğin gözü' yazmayın ulan yazmayın
Biz bu noktalardan bazılarını bulmak için köy ahalisi ile birbirimize girecektik neredeyse, bu sebeple dilediğiniz noktanın X ve Y koordinatlarınıda isteyen olursa yazarım.
Saat 10:00 gibi Yason burnundan ayrılıp Gaga gölüne ulaşabilmek için Bolaman sahil yolunu takiben Fatsa yoluna gidiyoruz;
Fatsanın girişinde ATM'ye girerek keş alıyorum bir miktar, daha sonra GPS'in bize tarif ettiği ara sokaktan GAga gölüne giderken bir marketin önünde durup gaga gölü kenarında tırtıklamak için püskevit, su abur cubur almak üzere marketin tekine dalıyorum. Beni gören kadın teflon tavaya atılmış margarin gibi koltuğundan aşağı eriyip duruyor.
"Dur abla" dedim. Önce gözlüğü, sonra kaskı çıkarttım. Montun önündeki fermuarıda açtım maksat sizdeniz mesajı vermek. Nevaleyi aldım çıkarken bakkalın önündeki dondurma dondurma dolabında en son 1998 yılında anasınıfına giderken babamın bana aldığı bir dondurmayı görüyorum.
Panda Net, tam 50 000 liraydı o zaman, daha sonra üretimden kalktı galiba şimdilerde yine satılmaya başlamış.
Ne magnum ne cornetto bu vanilyalı dondurmanın yerini tutamaz bende.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:05 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:02 ----------
Fotoğraf çekilecek yerlerde ben 20 km/h hıza düşüyordum, buna rağmen adam önünü değil yanını çekmeye çalışıyor. Senin bu gördüğün resimler ayıklanmış olanları, bu adam denize zoom yapıp fotoğraf çekmiş adam, lütfen destek çıkmayalım.Artçının hiç suçu yok bence. Yollar kötü ve motorun hızı fotoğrafları bozuyor adam nasıl fotoğraf çeksin. Fotoğraf makinesi de çok iyi değil. Sen de kötü fotoğrafları koyma o zaman arkadaş. Adam canıyla cebelleşiyor arkada
Yalnız bakkaldaki dondurma eriyip daha sonra yeniden şoklandığı için tüm tadını kaybetmişti, bir iki dil attıktan sonra bıraktım dondurmayı.
Gaga gölüne doğru tek şerit, bol virajlı ve mükemmel kamyon takip etmeli bir rotamız olduğu için resim mesim çekmeden gaga gölüne ulaşıyoruz.
Döktür Keremmmm;
Buradan bakınca anlıyoruzki gölün kenarında oturacak kamelya falan yok, taaa şo karşı tarafta bir tane ağaç altı var, ailenin teki postu yaymadan evvel oraya gidip biz yayılıyoruz.
Kerem yeşil fındık buldu;
Fındığın Naked hali; Karenajlardan arındırdık;
Ağacın altına geldikten sonraki ilk fotoğraf, şimdi benim ne demek istediğimi anladınız mı?
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:19 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:11 ----------
Neyseki hızlı toparladı kendini;
Kara kızan selektör çekiyor beni de beni de diye;
10 dakikadır kovaladığı balığı yakaladı sonunda;
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:23 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:19 ----------
Burada paketini açtığımız bir çekirdek çekirdek vardı, gittiğimiz her yerde azar azar yedik. Şu an çekirdek yanımda
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:29 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:23 ----------
Niksar - Ünye yolunda Asarkaya Milli Parkı'nı sorduğumuz bir teyze vardı hatırladınız mı? Hani demişti çimento fabrikasını geçince sağda diye. Hakikaten oradaymış.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:41 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:29 ----------
Arada rotayıda verelim;
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:50 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:41 ----------
Giriş ücretlidir falan yazıyordu ama kapıda kimse yoktu, haftaiçi olduğundandır;
Zoom yap Kerem;
Yürürken bile bariyer çekebilme özelliğine sahip;
Şahs-ı mümtaz, Zaat-ı Kerim;
Park içerisindeki patikadan görüntüler;
Tabelaya 33 çeşit hayvan yazmışlar ama içerideki kümeste 4 tane gariban vardı ve hepsinin bacağı sakattı, galiba yaralıları yakalayabiliyorlar sadece;
Ayrılmadan evvel çayımızı çorbamızıda içelim;
Ordu ve Asarkaya'da farkettiğimiz birşey var, Karadeniz diye geldik. Gittiğimiz her mekanda Anakra havası çalıyordu. Sapık damgası yememek için oynayanları çekemedik ama "La bize her yer Angara" diye çığlık atan kol kola girmiş 30 tane uşak vardı burda.
Lazcadan Türkçe'ye böyle çeviriliyormuş demekki;
Kara kızansız olmaz; o su şisesini Gaga gölünde atacaktık ama Jandarma öğle yemeğini yemek için göl kenarını tercih edince onuda yanımıza aldık.
12:50'de geldiğimiz asarkaya'dan tam 1 saat sonra ayrılıyoruz;
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:09 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:50 ----------
Saat 13:00'te asarkayadan ayrıldık desek, arada geçen kısmı hatırlayamıyorum, O gün beyin amcuklaması geçirdiğimiz için olsa gerek. Filmin kopmasına az kaldı.
Çarşamba ilçesinde hem bu geçişimizde hemde gece tekrar buraya geldiğimizde farkettiğimiz şey burada yola çıkarken kimse yola bakmıyor aklınızda bulunsun. Çevre yolundan 110 ile gidiyorsun hoop bir tane station wagoon reno atladı yola, kornaya bastım camdan el hareketi yaptı.
Devam ederken en sağdan hala çarşambaya doğru gidiyoruz, motosikletli bir dayı scooter ile yola atladı, bende gıcıklığına adamın bir karış solundan korna çalarak geçtim, sağ aynadan bir baktım dayı çıktığı yola geri atladı.
En sonuncusunda sebze yüklü bir kamyon yola atladı ben bir şerit sola ani bir şekilde kaydım, zaten sol aynayı Niksar'da kırdık. Kafa joystick gibi ha bire geri dönüp duruyor. Arkayı kolaçan edemeden geçtim kamyonun solundan. Kamyon bana korna çaldı birde. BEnde elimi havaya kaldırarak zafer işareti!! yaptım kamyoncuya.
Hesaba katmadığım şeyse Mercedes Axor benim Mondi'den hızlı gidiyor.
Aynadan bakınca dayı arayı kapatmış beni tepeleyecek, önümüzde kırmızı ışık. Arabalar durmuş yol kapalı. Hızı biraz düşürdükten sonra Sağ taraftaki kaldırımın engelli çıkışından slalom yaparak tali yola atlıyorum, kırmızı ışıktan geçmek sureti ile ilçe içerisine giden ara yola dalıyorum 100 metre gittikten sonra durup bekliyorum gelecekler mi diye.
Aynı marka model, aynı firmaya ait 3 tane kamyon var arkada.Baktım gelen geçen yok. Hazır ilçede durmuşken şu aynayı taktıralım dedik.
Saat 15:00'te GPS'ten yerini bulduğumuz Samsun / Çarşamba Mondial bayiisine varıyoruz. Ben adama servis yeri soruyorum, o bana bu motor nasıl geldi Anakra'dan diye soruyor. 10 dakikalık muhabbetin ardından 2 tane yer tarif ediyor bize. İlk yer hemen 2 sokak arkada, dükkanın önü hayabusa, 1000RR dolu. Ama üzerinde Mondial yazıyor.
Allah'ın selamını verdikten sonra dalıyoruz içeri, önce motorun sol kütüğü tamamen söküyor sonra parça aramaya gidiyor. Yarım saatlik bekleyişten sonra parça yok başka bir ayna ve takoz takalım diyor.
Ulan arkadaş, parça yoksa niye söktün benim motoru??
Motoru geri toplayıp Sygic hakkında ufak bir brifing verdikten sonra öteki Mondial servisine gidiyoruz. Yarım saat içerisinde genç bir eleman sağolsun hızlıca takozu değiştiriyor ve biz Kabaceviz serüvenimize başlıyoruz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:40 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:09 ----------
Bu saatten sonra Kerem Azrail'in nefesini sürekli ensesinde hissettiği için 4-5 fotoğraf anca çekmiş. Doğal güzellik harikası bu mekanı ancak tasvir ederek anlatabilirim sizlere.
16:00'da Çarşamba merkezden ayrılıyoruz. Öncelikli hedef Kabaceviz köyü. Köyü bulsak nasıl olsa birisi bize tarif eder şelaleyi diye düşünüyoruz.
Sygic ağaya soruyoruz ve bize 25 km'lik bir rota çiziyor.
Çarşamba'dan dalıyoruz karşımıza bir tren yolu geliyor. Sygic motorun bu tren yolunu takiben gidebileceğini iddia ediyor. Ama mümkün değil.
Başka bir yola sapınca yeni güzergah bulur diyoruz, ulan bir tur atıyoruz yol yine tren yoluyla kesişiyor.
Dönüp dolaşıp Tekkeköy ilçesinden çıkıyoruz.
Yaa Hak diyerek dalıyoruz içeri, 15 dakika sonra daldığımız girişe geri dönüyoruz.
3 denemenin ardından 3. Ceritkale faciası ile yüz yüze olduğumuzu anlıyoruz.
Ben bu Karadeniz'in ne tarafına sövsem diye kafayı çevirirken Kocaman bir Kabaceviz Şelaleleri tabelası görüyorum. GPS ile helalleştikten sonra yolun bundan sonrasını sora sora gideceğiz. Az ilerledikten sonra elinde çapa ile ilerleyen bir dayı buluyoruz.
+ Selamun Aleyküm dayı
-Aleyküm selaaaaam
+Dayı sen Kabaceviz şelalesinin yerini biliyon mu
- vallaha yeğenim şincik sfsdfsd aca güney afsdfsdfsdsdf, ordaaan sfsdfsdfsdffsdf dooru asdasdas
Dayının ne dediğini anlamak mümkün değil, bozuntuya vermeden anlamış gibi gidiyoruz.
Yolda kovalayan köpeklere artık alıştığımız için köyleri birer birer geçiyoruz. Hangi köyleri geçtin diye sorarsanız bilmiyorum. Ama Tekkeköyden itibaren kahverengi tabelaları takip ederseniz Kabaceviz köy merkezine kadar gidebilirsiniz.
Yolda beynim pişince bakkalda duruyoruz.
Yollar çok bozuk ve tabelalar sarmaşıklar arasında saklandığı için hızlı gidemiyoruz zaten.
Bu fotoğraflar Kabaceviz yolundan olması lazım;
---------- Mesajlar birleştirildi - 15:55 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:40 ----------
Bir süre sonra asfalta elveda diyip neydiün belirsiz yollara giriyoruz.
saat 16:40'tan sonra kerem makinayı cebine sokmuş.
Giderayak son resimler;
İsmi kuvvetle muhtemel Kibarlar olan köyde birkez daha adres sormak için duruyoruz. fötr şapkası ve 1.90 boyu ile bir amca tek elini gidona öteki elini benim enseye atıyor.
+Selamun aleyküm dayı
-merhabaaa
+Şelaleye bu yoldan mı gidiyoruz.
-Doğru git evlat, dosdoğru git ( el ensede, sallıyor kafamı ), hayatta doğru yoldan sapma! ( sosyal mesajıda verdi ) asfalttan da sapma.
Lan asfalt nerde ??
Bu dayıya güvenmektense Sygic'e güvenmeyi tercih ediyorum ve açıyorum GPS'i.
Önce nerdesiniz olm siz tepkisini veriyor gariban.
Sonra sadece koordinat olarak köy merkezine yakın olduğumuzu görüyoruz.
Muhtemelen saat 17:00 civarında bnm alete göre tam köy merkezi ayrımında bulunuyorduk. Sağa doğru manyak bir virajla birlikte tepe çıkmamız lazım. Kerem Jesus diye haykırıyor.
Kerem: Olum bak yine düşecez, geri dönelim boş ver. ( buradaki boş ver'in aslının ne olduğunu tahmin edersiniz artık )
Ben: Hayatta dönmem, bu kadar yol geldik. Olmadı yürürüz. ( Nah yürünürmüş )
Şu gördüğünüz noktadan itibaren Kerem tabanvay ile yola devam ediyor, ben kara kızanla.
---------- Mesajlar birleştirildi - 16:19 ---------- bir önceki mesaj zamanı 15:55 ----------
Bu gördüğünüz rampa daha sonra şekil değiştiriyor. O yumruk büyüklüğündeki taşlar insan kafası, yer yer küçük valiz büyüklüğüne geliyor. Rampanın eğimi felaket.
1. viteste gazlıyorum, arka teker taşları geriye doğru atıyor. Yolun kenarındaki toprak kısımdan hızımı alıp 2. vitese attıktan sonra boğa gibi arka teker spin ata ata, ben üstünde zıplaya zıplaya arada virazjlar döne döne saman çeken 3 tane kadının yanına kadar geliyorum.
Durduktan sonra kalkabileceğim en düz yerde motoru durdurup kadınlara şelale soracağım.
Ben: Kolay gelsin teyzeler.
Kadın 1: sağolasın evlat, şelalecilerden misin sende?
Ben: Evet teyze nereden gireim?
Kadın 1: Geç yanımızdan doooru git.
Yola bakıyorum, yok ebesinin gözü. Yolun ortasındaki çukura su doldur, içine ilkokul çocuğunu at boğulur.
Ben: Teyze bu şelaleye son on yılda giden oldu mu ?
Kadın 2: her gün kırk tane araba 100 tane motorcu gelir buraya senin gibi.
Ben: Peki nereden çıkıyorlar?
Kadın 2: Bu yoldan.
Genç kadın: arabalar buradan çıkar ama sen motorla ortadaki yoldan çıkabilirsin.
Kadın 2: yok be anam o yolu sel aldı ya, nasıl çıksın.
Genç kadın: Çıkar çıkar, musa emmim falan hep çıkıyor.
Kadın 1: Bak oğlan, sen şu ortadaki yoldan dosdoğru git, orada sorarsın birine.
Bulunduğum bu noktadan sonra yol 3'e ayrılıyor. Soldan, ortadan veya sağdan gidilebilirmiş. Çenenizi 50 derece yukarı kaldırdığınızda cami ve caminin yanında duran bir araba görebilirsiniz. Yani bu kadar bir eğim daha çıkacaksınız.
Başka bir acaayiplik, ilerde sorarsınız dediği köyde ben başka kimseyi görmedim.
Kadınlara dedimki " arkadan benim arkadaş geliyor, beni yolladığınız yola onu da yollayın diyip ben başlıyorum marş pedalının üstünde tepinmeye. Ortadan diye tabir ettiğim yoldan ilk virajı döndükten sonra 5 tane sığır çıkıyor yola. Bunların arasından geçip 2. yamaca doğru asılıyorum.
Zıplıyor, zıplıyor, zıplıyor gözlerim yuvalarında taklalar atıyor. Yolu görmek mümkün değil. Baharda köyü vuran sel, yolun ortasına sulama kanalı yapmış ve kadınlar beni bu yola yollamış. Az kaldı diyorum, şu tepeyide aşarsam galiba şelale burada diye son düzlüğe asılıyorum. Motor stop ediyor. Çakıl taşları üzerinden geri geri kaya kaya 6-7 metre geri geliyorum.
Düştüm mü? Hayır. Muahahahha.
Motorun anırma sesinden tüm danalar aşağı doğru kaçıyor. Bu yoldan çıkmak mümkün değil, dönüyorum geri. Çıktığım o felaket yeri arka teker ful kitli, ön tekerle sık bırak sık bırak yapa yapa iniyorum. Ne kadar oyalandım bilmiyorum. Kan ter içinde söve söve Kerem geldi.
Kerem: Noldu lan?
Ben: Olm burada yol mol yok.
Kerem. Baksana asdasd buraya yol denilmezki, tabiat kendiliğinden yapmış bunu.
Şişede kalan son suları içip, tüm eşyaları motorun üstünde bıraktıktan sonra yürüyerek gideceğiz. Az önce motorun çıkmadığı yeri yürüyerek tırmanıyoruz. Kereme ufak bir tane köpek sarıyor. Hayvan hoşttan kışttan anlamıyor. Biz yürüyoruz o kovalıyor.
Bir evin camından atletle bir dayı sarkıyor.
- Hooo gençler hoşgeldiniz, yayan mı geldiniz nerede motor ?
+ aşağıda bıraktık dayı çıkmıyor.
- 2 kişi çıkmaz tabi, biriniz inseydi ya
( Nerden bildi arkadaş 2 kişi denediğimizi
+ Yol yok dayı hangi yoldan çıkacaz
- Oradan araba bile çıkyıor, siz becerememişssiniz.
( o yoldan eğerki araba çıksın, kellemi giyotinin altına koyarım )
- Çakılı takip edin bu yol sizi şelaleye götürür.
+ Ne kadar yürürüz
-Çok olsa 20 dakika
15 dakika yürüdükten sonra yolun ortasında kaplan bozması bir köpek yatıyordu devam edemedik. Ama adam çok olsa 20 dakika dedi ya, abartısız 1 saat daha yürüsek değil şelale sadece şelaleye giden bağlantı yoluna varabilirmişiz. Tam 4,5 saatlik köy içinde şelale arama maceramdan sonra köyün içindeki tüm yolları öğrendiğimden biliyorum.
orta yoldan geri dönüp motorun yanına varıyoruz.
bu yoldan geri inerek 3'lü sapakta bekliyoruz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 16:43 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:19 ----------
Kerem geri dönme hevesinde. Ben elime aldığım dal parçalarını sağa sola vurarak çıkardığım tüm kıyafetleri geri giyiyorum.
Nasıl olurda 20 dakika dedikleri yol en az 1,5 saat olur. E bunun birde geri dönüşü olur.
Yok olm diyorum kereme, ben geri dönmem. GPS'e bakıp soldan giden yolun ortadaki yolla ilerde buluştuğunu görüyorum. Diyorumki ben soldaki yoldan tırmanacam.
Şuraya haritayı bir verelim;
---------- Mesajlar birleştirildi - 17:09 ---------- bir önceki mesaj zamanı 16:43 ----------
Kırmızı ile çizilmiş olan yol, saman çeken kadınların beni ilk yönendirdikleri yol.
Yolun 3 e ayrıldığı yer her seferinde tilki gibi dönüp dolaşıp geri döndüğümüz yer.
2. seferde açık mavi ile çizilmiş olan yoldan başlıyorum tırmanmaya, kerem yürüyerek geliyor arkada.
2 sefer motor stop ediyor veya taşlardan dolayı doğrultusu değişerek yol kenarındaki otlara dalıyorum ama düşmeden. Motoru geri çıkarıp çalıştırıp zıplaya zıplaya açık mavi yoldan köyün içindeki yatay olan eğimi olmayan yola kadar tırmanıyorum. Geçen bahardaki sel yolun ortasından kanal açmış resmen, 3-5 sefer ayaklık o kanala sıkışıyor yada karterin altını taşlara vuruyoruz. Motor arka tarafını 90 derece kaydırsa bile gazı hiç bırakmıyorum, ayağımı yere vurup kaya kaya o mavi yolun sonuna kadar çıkıyorum.
Eğer saman çeken kadınların dediği yoldan gitseymişiz, bakın o kırmızı yolun bittiği yerden mavi ve sarı yolun kesiştiği yere kadar daha gelecekmişiz. Ve bu yolu yürüyerek 20 dakika çok olsa dediler.
Asıl saçam sapan olan iş, bakın kırmızı yolun sağ tarafında köy merkezine çıkan bir yol varmış, o yoldan arabalar dahi çıkabiliyor ama maceraperest köy halkından hiç kimse bize bu yoldan bahsetmiyor. Nasıl mı buldum ? Köy merkezindeki hiçbir arabanın benim çıktığım yoldan çıkma ihtimali yok. Tekerlerin sıyırmasını bırak altı lakk diye yere oturur zaten.
Ben mavi yolun bittiği yerde 10 dakika kadar keremi bekliyorum, Adam tüm günahlarından arınmış bir şekilde kan ter içinde çıkıp geliyor ve yalağa akmakta olan suda elimizi yüzümüzü yıkarken yağmur bastırıyor.
Bu kadar geldik hayatta geri dönmeyiz diyerek kalan yolu yürümeye çalışacağız. Ama biz şelalenin o sarı güzergah boyunca olduğunu bilmiyoruz.
Saat 18:20'de keremle sarı güzergahın başından başlıyoruz yürümeye. 18:45 'e kadar yürüyeceğiz,şelaleyi bulursak ne ala olmazsa 15 dakikada geri gelip hava kararmadan köyden ayrılacağız.
Az biraz gittikten sonra küçük bir çocuk abi motor nerde dedi. Ben hiç cevap vermeden yanlarından geçip sarı yol boyunca gidiyorum. Kerem arkadan gelip, bu çocuk motor sorduğuna göre yol uzun lan desede ben aldırış etmeden hala yürüyorum. Pekte bozuk olmayan eğimsiz dağ yamacında yatay seyreden yoldan 18:45 E kadar 20 dakika yürüyoruz ve kurumuş bir şelale tarzı birşey görüyoruz.
Sinirimden ağlayacağım, lan nasıl olurda kimse şelalede su yok demez??
Sarı ile mavi yolun kesiştiği yere kadar 15 dakika geri yürüyoruz. Keremle bir daha il merkezinde olmayan yerlere gitmeyeceğiz diye karar alıyoruz. Sygic rotası takip etmeden, gideceğimiz yerin adını google maps direk tarif ediyorsa demekki yolu var diyeceğiz bundan sonra. Çünkü bizim plot ettiğimiz X ve Y koordinatlarına ya yol gitmiyor yada yaşadığı köyün içindeki yolu tarif etmekten aciz insanlarla karşılaşıyoruz.
Tam motora bindik derken benim tırmandığım mavi yoldan bir traktör tırmanıyor, yanımıza yanaşıp benzin mi bitti gençler diyor. Yok dayı benzin var ama şelaley, arıyoz biz dedik. Tamam yolu yarılamışsınız siz diyerek yeniden çalıştırıyor traktörü. Traktör o yolu çıkmaya çalışırken koca dişli arka tekerler spin atıyor, ön teker düştüğü yarıktan dolayı saağ sola dönemiyordu.
Yaşlı bir teyze " çocuklar bulamadınız mı şelaleyi" diye soruyor.
Ben bulduk teyze ama içinde su yok diyorum.
Kadın: nasıl olmaz su, daha sabah gittim ben, bal gibi su var içinde diyor.
Ben: gittik teyze, kuruydu diyince kadın enrden döndünüz diye soruyor. Bende sığırlar bağlıydı diyince.
Kadın: O sığırlar bizim, orası şelale değil, daha gitmeniz lazım diyor.
Ne kadar daha gideceğiz teyze diye sorduk, çok olsa 5 dakika yavrum, siz dibinden geri dönmüşsünüz diyor.
Yol bozuk ama eğim yokya, atlıyoruz motora keremle, az önce motor nerde abi diye soran sıpanın yanından, sol tarafımız uçurum, sağ tarafımız koca koca taşlarla dolu keçi patikasından 60 km/h hızla az önce geri döndüğümüz yere kadar gdiyruz.
Kerem yeter olm, aşağı düşeceğiz diyor. Ben nasıl olsa daha dik bir yokuş gelmez diye olduğu gibi gidiyorum.
Bir yerde keremi indirip ben motorla devam ediyorum, çünkü motorun altı yere sürtmeye başlamıştı. kartere takılan dallar çıtır çıtır kırılırken oradanda aşağıya gidiyorum.
Kerem yürürken;
Su sesi duymaya başlıyoruz. Ve karşı dağın tepesine adamlar ev yapmış
Bu vadinin içinde yol arayıp durduk işte;
---------- Mesajlar birleştirildi - 17:14 ---------- bir önceki mesaj zamanı 17:09 ----------
efenim sonra motoru şöyle bir yere bırakıp yayan olarak 1 dakika daha yürüyoruz. Sinirden mi yorgunluktan mı yoksa yeşillikten mi bilmiyorum daha fazla motorun üzerinde denge sağlayamıyordum.
Çalıların altından kanyon - şelale karışımı yere dalıveriyoruz.
Su yok desek yalan olmaz;
Hepsi aynı yer gibi gözükebilir fakat bu taşların üzerinden yürüyerek kanyon içinde gidebiliysunuz;
---------- Mesajlar birleştirildi - 17:18 ---------- bir önceki mesaj zamanı 17:14 ----------
Su azlığından ve havanın kararmasından dolayı bizde gözükmeyen şelalenin aslını internette bulduğum fotolarla göstereyim;
Dağcılar buraya bizim gittiğimiz yoldan değil, aşağıdan şelalenin düştüğü yerden itibaren tırmanıyorlarmış.
Orjinal resimler böyledir, bunun haricinde suyun fışkırdığı resimler montajdır, itibar etmeyiniz.
Şöyle bir resimle 3 köpek kovalamasının ardından dağdan iniyoruz;
Yolun en düzgün olduğu iniş burasıydı, ancak burada durabildik.
İniş güzergahımız ise tırmandığımız mavi yol değil, tırmanamadığımız kırmızı yoldan oldu. Yağmur ve hava karanlığı nedeniyle en kısa yoldan köyü terkettik.
o çıkamadığımız yoldan inerken Kerem'e altın bşr öğüt verdim. Motor yanlasa bile sakın ayağını yere koymaya çalışma dedim. Çünkü bu esnada ağırlık dengesi bozuluyor ve motor benim kaldırabileceğimden çok ağır oluyordu. Kerem her ne kadar 1-2 sefer arkadası taşlardan sekip 180 derece kaydığımız zamanlar ayağını yere koymaya çabalasada ben hiç frene basmadan olanca hızı ile indiğimden bu sefer düşürmeyi beceremedi.
Akşam öğretmenevine varınca ne kadar korktuğunu itiraf etti.
Buna bayıldım ya, güzel gezi ve güzel resim olmuş karadeniz bir başka güzeldir. Seneye nasip olursa bende düşünüyorum.
- Hooo gençler hoşgeldiniz, yayan mı geldiniz nerede motor ?
+ aşağıda bıraktık dayı çıkmıyor.
- 2 kişi çıkmaz tabi, biriniz inseydi ya
( Nerden bildi arkadaş 2 kişi denediğimizi
+ Yol yok dayı hangi yoldan çıkacaz
- Oradan araba bile çıkyıor, siz becerememişssiniz.
( o yoldan eğerki araba çıksın, kellemi giyotinin altına koyarım )
- Çakılı takip edin bu yol sizi şelaleye götürür.
+ Ne kadar yürürüz
-Çok olsa 20 dakika
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
