HAMEDAN
7.Mayıs.2014 günü ikindi vakti Hamedan Babatahir Oteline yerleştik.
Hemen her şehirde korna çalıp selam verenler oluyordu ama sevgi ve coşku Hamedan’da daha fazlaydı .
Iran’daki oteller kaldığınız süre boyunca pasaportunuzu vermiyorlar. Ancak ayrılırken alabiliyorsunuz.
Akşamında hem gezmek hem de karnımızı doyurmak amacıyla Hamedan sokaklarındaydık.
Ekmek fırınındakilere selam veriyor, Türkçe konuşuyor ve kendilerinden izin alarak fotoğraflıyoruz.
Konuşmaları tavırları Anadolu insanının sıcaklığında ve samimiyetindeydi.
Ramazan aylarında fırın önünde ekmek almaya uğraştığım çocukluk günlerimi hatırladım.
Seyahatımızın konu başlığı her ne kadar “Acem İllerinde Bir Acemi” olsa da anladım ki biz Türk illerinde geziyorduk.
[URL=http://s678.photobucket.com/user/serdar23_bilgem/media/Acem%20illerinde/268.jpg.html][/URL ]
Konu başlığını değiştirmeyi düşündüm bir ara ama gidemediğim İran şehirlerini bir gün görme ve
bu başlığa ekleme ümidiyle bu niyetimden vaz geçtim.
Küçük bir lokantada karnımızı doyurduk.
Parça eti bıçakla kıyarak veya kıymayı şişe tutturarak iki farklı kebap yapıyordu.
Odun kömürü yerine doğalgaz ocağında pişiriyordu.
Alttan gelen alev üstteki silindirleri ısıtıyor, şişler pişiyordu.
Otele dönerken yolumuz üzerindeki bu türbeye uğradık.
8.Mayıs.2014 günü otelden ayrılmak için işlemlerimizi yaptırıyoruz.
Resepsiyondaki kadınların, ayakta duran görevli kişiye “Ali Ağa” diye seslenişleri
ve kelime vurguları bizden farksızdı. Farsça konuştuğu için diğer kelimeleri anlayamıyordum tabi.
Hamedan’da Büyük Selçuklu Devletine ait taş taş üstüne bir esere rastlayamamanın
hayal kırıklığını yaşadım veya vardı da biz bulamadık.
Otelin park yerinden çıkıyoruz.
Daha önceki motorize gezginlerden Ali Sadr mağarası hakkında bilgi sahibi olduğumdan oraya gitmeye karar verdik.
Yer ve yön bulmak benim için hep mesele olduğundan ne yapacağız diye sorduğumda, bizim civan delikanlı
Halil Can kendinden emin bir şekilde, “Ali Sadr tabelasını gördüm Hocam, bulması kolay” deyince takıldık arkasına.
Halil Can da yolu bulamayınca Hamedan sokaklarında turlamaya başladık.
Bulması kolay Hocam,” dediğinde komplekse girmiştim.
Nereye gidiyoruz Halil?
Oh Olsun !
Neyse, doğru yoldayız galiba.
Aleyküm selam şıhım..
Ali Sadr mağarasını yakınlarda bir yerlerde sanıyorduk.
Meğer Hamedan’a 60 Km uzaklıktaymış.
Ne demişler “Danışan yüce dağları aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış”
Yol tarifi alıyoruz, , para almıyorlar nasıl olsa.
Gönlümde daima yeni bir yol hazırlığı,
Her lâhza başka beldelerin iştiyâkı var;
Yıldızların, ayın bile hasretle baktığı
Çöller, denizler engin ufuklar ve yaylalar...
Bir sevginin hayalini takip eder gibi,
Çok kerre bir melâl ile baktım ufuklara;
Bazan coşup da, bağrı yanık derbeder gibi
Çılgınca bir karar ile aktım ufuklara.
Ruhum zamana sığmadı, eb'ada sığmadı,
Her lâhza başka bir yer için coştu hasretim
.