çok güzel bir gezi olmuş,sizinle olmak vardı.elinize sağlık..
Günü bitirdim ama o kadar çok ve güzel foto var ki şöyle birkaç tane daha atıvereyim yarına başlamadan önce;
(Fotoğraflar Konu akışından bağımsız rastgeledir)
Aydın ATAGÜL
Maltepe-İstanbul
BMW R1150GS
10 numara 5 yıldız, siz Karadenizde olsanız var ya , buralarda da süper geziler gerçekleştirirsiniz, yalnız buranın şartları daha çetin daha atraksiyonlu olur Bekleriz Karadenize
3. Gün
Kaldığımız dere kenarı ahşap çardak
Dere
ve ne idüğü belirsiz bir grup serseri
Tekmelerle uyandırıp kahvaltıya çağırıyoruz
Dere sesi eşliğinde güzel bir köy kahvaltısı
(Dere sesi dedim de gece sessizliğinde o kadar yakından derenin sesi pek hoş olmuyomuş. Sürekli çişin gelmesi yanı sıra uğultudan uyuyamıyosun.)
Cem, az insan ol olm, bu fotoyu gören olacak
Gezi planlamamızda sabah 08: 00 de teker döner kararı almamıza rağmen hala tutturabilmiş değiliz.
Dün Emli Vadisinden 10: 00 civarında anca çıkmış, gerçi vakitlice konaklama noktasına varabilmiştik. Günlük rotamızı kısa tutmanın avantajı, çok kasmıyoruz.
Kurtlu yapım gereği ben gene de huzursuzlanıp milleti dürtüp duruyorum, hadi hadi diye.
Onca yırtınmama rağmen anca 08: 30 gibi çıkmayı beceriyoruz.
2 şer li body sistemi ile gruplar halinde çıkıyoruz.
Kaldığımız yeri tepeden gören bir dönemeçte Toker'in hala tesiste motoru ile uğraştığını görüyorum. Telsizle çağrı atıyor ancak ulaşamıyorum, body'si cevap veriyor, ben bekliyorum siz devam edin diyor, biz de hareket ediyoruz.
Tatlı tatlı yükseliyoruz nefis manzaralar eşliğinde
Yükseldikçe çoraklaşmalar başlıyor
Çok keyifli bol oksijenli yollardan geçiyoruz
Bazen alçalıyor
Bazen yükseliyoruz
Saat 13: 00 civarında Kamışlı'ya varıyor, yemek molası veriyoruz.
Tur boyunca en ucuz yemek yediğimiz yer burasıydı.
1,5 porsiyon kuzu şiş + kocaman salata + mangalda biber, domates + limitsiz ayran,su v.s. karşılığı 10 TL ödedim.
Turun başından beri ayağımdaki MX botlar tarak kemiğime baskı yapıp canımı yakmaya başladı.
Katlanmaya çalışıyorum ama bütün enerjimi ve konsantrasyonumu alıyo.
Öyle ki yol boyunca etrafı izlemek, yola dikkat etmek yerine beynim sürekli bana "şşşş.. hacı.. botun tarak kemiği üstüne baskı yapıp fena canımı yakıyo... diyim bak.. şişirmeye de başladım anlayasın diye.. ama nafile, iplemiyosun... şşş... kime diyorum.." diyo.
Bu kadar uzun süre kullanmadığımdan önemsememişim baskıyı ve yanlış bot tercih etmişim.
Molalarda çıkarıp ayağımı rahatlatıyorum ama bu turu böyle tamamlamak zor olacak. İşkence etmeye başladı.
Gece uçakla Adanaya gelip bize katılacak olan Taner'in eşi aklıma geliyor, oğlana telefon açıp diğer botu Dilek'e götürmesini istiyorum. Gece Dilek diğer botu getirecek yaşasın.
Bir saatlik yemek molasından sonra devam ediyoruz. Gene gruplar halinde çıkıyoruz, ben en sona kalıyorum zira eczaneden ağrı kesici alıcam.
Yemek molası verdiğimiz yeri tepeden görmek harika.
Ayrı ayrı gidiyor olsak ta aralarda birleşiyoruz (checkpointlerde tamamen toplaşıyoruz)
Arkadaşlar muhabbet edip otu butu fotoğraflıyorlarken ben klasik olarak kurtlanıp yola koyuluyorum.
Bu, bugün arkadaşların da onayıyla keşfettiğim yeni sürüş tarzım oldu.
Milleti hadi hadi diye sıkacağıma, önden hareket ediyor, lay-lay-lom yol alıyor, aralarda bekliyorum.
Böylece ardarda giderken toz yutmaktan kurtuluyor, öndekine/arkadakine dikkat etmeden yolun ve manzaraların tadına varıyor, kendi tempomda keyif aldığım tipte sürüyorum.
Hem gerilmiyorum hem acaip keyif alıyorum. Bişi olursa arkamdan ekip geliyor diye de rahatım.
GPS teki rotayı takip ederek laylaylom gidiyorum, arkadakiler de bi türlü yetişemediler yahu.
Fena gidiyorum canım.. Kolay mı beni yakalamak..
diye gevrek gevrek sırıtır, yol ve manzaranın büyüsü ile süzülürken baktım yavaş yavaş medeniyet oluşmaya başladı...
Alla alla... rotamızda bi yayla vardı, medeniyete bu kadar erken varmıyoduk...
ne oluyo lan.. GPS e bakıyorum basbayaa rotanın üstündeyim işte...
Dur biraz daha gideyim hele diyip devam ettim baktım bir şehir, "Pozantı" yazıyo.
oha! Pozantı'dan biz ertesi gün geçeceğiz.
Nasıl geldim lan ben buraya?
Park ediyor, bir su içiyor, kask ve eldiveni çıkarıyor, GPS'e daha bi inceden bakıyorum.
Anaaa! La ben alette dursun lazım olur diye yüklediğim, rotamızdan Pozantıya kestirme kısa yol alternetifi rotasını kapatmamışım. Sapakta aktif olan bu kestirme rotaya sapmış esas rotamızdan ayrılmışım.
Hay ben kafama..
Sapak 25 km mesafede. Yani 25+25 = 50 km rotadan çıkmışım.
Ekip beni yakalayamıyo diye havalara girmeyip, rotada bir problemmi var diye adam gibi inceleseydim daha erken farkederdim.
Salağım ben!
Ekip fena dalga geçecek.
Burdan eve mi dönsem
Dönüşe geçip telefon çekimi kaybolmadan ekibi aramaya çalışıyorum. (Telsiz çekmiyo tabii)
Tam o sıra onlar beni aradı, durumu aktarıp döndüğümü, rota üzerinde yola devam etmelerini söyledim. (Gülmeye başladılar bile adiler..)
Tempoyu arttırıp demin süzülerek geldiğim yerlerden yardırarak yol alıyorum.
Kaçırdığım sapağı küfrederek geçiyor, Checkpoint olan Kızıldağ yaylasına varıyorum.
Ne yaylası, şehir olmuş burası.
Marketin önündeki çocuklar baarıyor "arkadaşlarınız bu yöne gitti" diye.
Hımmm... Henüz geçmişler demekki aramız çok fazla değil.
Manzara seyri ve laylaylomu askıya alıp tempolu sürüyorum, yakalayayım ekibi.
Aceleden birkaç kez daha rotadan çıkıp döndükten sonra Karaisalı'da benzin alırken yakalıyorum ekibi.
Hala uslanmayan içimdeki afacan baarıyo "olm 50 km fark yapmama rağmen sizi yakalam ya la.."
adam olmıycam..
Karaisalı'da benzinlerimizi dolduruyoruz.
Akşam olmak üzere, buralarda bi yerde kalıcaz.
Akşam yemeğini kampta yapalım diyor, kumanyalarımızı alıp devam ediyoruz.
Rotayı hazırlarken buraya yakın bi yerde Yerköprü diye bir yerleşim görmüş, Yerköprü Şelalesinin orada olduğunu sanmış, orada kamp atarız diye planlamıştım.
Yerli halka soruyoruz ama kimse Şelaleyi bilmiyor, çok eskiden bi şelale vardı ama artık kurudu falan diyo. Gene de oraya gidelim diyor, etrafı dolan dolan bulamıyoruz.
Meğer bildiğimiz Yerköprü Şelalesi buradan alakasız bir yerdeymiş, turun devamında gittik.
Hava kararmadan kampı atalım artık diyip bulduğumuz dere kenarı bir yerde duruyoruz.
Çok güzel olmayan yer ve pis kokan kirli dereye rağmen daha fazla oyalanmadan çadırları açıyoruz.
Niye herkes benim çadırdan uzağa yerleşiyo? Horlamamdan olabilir mi?
Çadırları kurup, nevalelerimizi çıkarıyoruz.
Herkes kendince yemeğini hazırlıyor.
Hava karardı artık, adettendir ufak ta olsa bi ateş yakıyoruz.
Sembolik te olsa illa sucuk pişecek
Ateş başında biraz sohbet edip erkenden yatmayı planlıyorum.
Zira Taner'le ben gece 24 gibi Adana havaalanına gidecek, Taner'in eşi Dilek'i alacağız. Benim de botlarım gelecek
Gece 22:30 gibi Taner'le çıkıp 60 km mesafedeki Havaalanına gittik.
Beklerken bıcıbıcı (adı öyleydi galiba) yedik.
Gece 02 : 00 civarında kampa döndük, ekip uyurken sessizce biz de çadırlarımıza girip yattık.
Aydın ATAGÜL
Maltepe-İstanbul
BMW R1150GS
gönder gelsin hocam
Ellerinize saglık güzel anlatımlı bir gezi serüveni olmuş kusura bakmayın ama afrikanın hakkını yemişsiniz hende 100 cc (750cc) degimiydi afrika
4. Gün
Sabah kalkıyoruz.
Artık aramızda yeni biri daha var. Dilek bundan sonraki yolda Taner'in arkasında seyahat edecek.
Ve sevgili botum geldi.
Soldaki pis-kaka bot, sağdaki ciciii..
Asfalt botum MX bot kadar korumalı olmasa da razıyım en azından vurmuyo.
Ekip kahvaltı halinde
Ekip hareket etmeden, ben önceden çıkıp şehire (Karaisalı) uğrayacak ve MX botumu kargoyla eve göndereceğim zira eşşek kadar bişi, boşuna taşımayayım.
Kargoyu verip ekiple buluşma yerine hareket ediyorum.
Bugün Hacıkırıyı geçicez, şu meşhur Belemedik yolu. Anamız ağlıycak.
Yolda Çarşı'ya rastlıyorum
Siyaaaaahhhh - Beyaaaaaazzz...
Varda Köprüsü
Buluşma yerimiz Hacıkırı'ya geldim, kimse yok.
Bir süre bekledikten sonra nihayet telsizle ulaşabiliyorum. Varda köprüsünden hemen sonraki çardakta oturmuşlar.
Gittim yanlarına.
Hareket edeli 1 saat olmuş ama burada da yayılıcaz
Varda köprüsünden biraz sonra geçecek olan treni bekleyip geçişini izliycez ve fotoğraflıycaz.
Beklerken köprünün üstünde geziniyoruz.
Bazen de hayattan bıkıyoruz
Aha! Deli Toker motoruyla geliyo köprüye
Kendini tren sanan Toker demiryolunda turluyo
Olm git başka yerde oyna..
Tren gelsin de gör..
Al işte!
Döndürmeye çalışırken yatırmış.
Hep beraber kaldırıyorlar.
Hadi çabuk tren gelecek..
Neyse yoldan çıkıyorlar, biraz sonra da beklediğimiz tren geçiyor
Basın da fotoğraflamak için yerini almış
2 saat oyalandıktan sonra hareket ediyoruz.
Önümüzde Belemedik geçişi var.. fena...
Aydın ATAGÜL
Maltepe-İstanbul
BMW R1150GS
aha! Çakıt vadisi, heyecan dorukta.Bekliyoruz,aman dikkat.Son foto
Hacıkırı, Belemedik, Taşdurmaz denen geçiş hakkaten fena.
Almanlar savaş vakti intikal için kayadan dağı kırarak yol yapmışlar, da hangi araç oradan gider onu anlamadım.
Bir tarafı kaya diğer tarafı km.lerce yükseklikte uçurum. Ağaç falan yok.
Yolun eğimi çok dik ve düz değil, virajlar var. Yani salıp gitmelik değil, duramaz uçarsın.
Zemin taş ve kaya parçaları dolu. hepsi oynak.
Düzgün bir iz yakalayayım diyosun birazdan kaya-taşla bitiyo mecbur başka çizgiye geçiyosun.
ama geçemiyosun zira o arada çakıl havuzu var ve durduramadığın motoruna yuvarlanan taşların üstünde yön vermek çok kolay olmuyo.
Çok antremanlı ve çok hafif motorla bu inişi zayiatsız geçmek mümkün.
4 sene önce 1150GS ile durarak, santim santim kayarak 3 kişiyle indiğim yolu bu kez XT ile daha rahat inmeye başladım.
Durmadan ama yavaşça iniyorum. Durmak istesem de düşmeden duramam zaten.
En öndeyim, Anrenalin tavan yapmış halde, öndekinden referans alacak durumum da yok, önceden yürüyüp yolu görmüş, yer beğenmiş te değilim.
Anlık çizgimi seçiyor, motoru kompresyonda ve olabildiğince frenleyerek seke seke iniyorum.
Bitmiyor mübarek. Bu kadar uzunmuydu burası yahu.
Hala düşmedim ama düşmem lazım.
Kendime şaşar halde düşmeden epeyce gittikten sonra nihayet bir çakıl havuzunda yatırıyorum yavaşça.
Herhangi bir zayiat yok, motoru kaldırıyor kalan son birkaç metreyi de inip yolun düzeldiği yerde parkediyorum. Huh bitti!
Arkadan Taner'ler geliyor.
Dilek arkasında iken bu inişi nasıl inecek derken o da son metrelerde yatırıyor motoru. Ama oraya kadar bile gelmesi mucizeydi.
Kalkıp biz iyiyiz işareti yapıyorlar. Hatta Dilek acaip keyif almış bidaa inelim diyo.
Ardından Bülent abi geliyor, başarılı..
Son metrelerde o da kontrolü kaybediyor, öndeki parketmiş motorlardan irkildi sanırım.
Zayiat yok.
Devam etmeden önce yolu biraz daha göstereyim
İnişe devam, Samet geliyor.
Yüksek sele KTM Adv'ye rağmen uzun bacakları sayesinde işi vukuatsız kotarıyor.
Ben de oturmuş sırayla gelenleri bekliyorum. Bu nokta son bölüm ve en pisi.
Aslında en pisi değil ama yukarıdan beri artık düşmem gerek modunda gelinen yer olduğundan burada bi koyverme oluyor.
Sırada Toker var, hafif motoru ve tecrübesi ile güzel bir çizgi yakalayıp hızlıca ve direk iniveriyor.
Alkışlarımız Toker'e.
Motorları düzlükte boncuk gibi dizmeye başladık.
En arkadaki Cem'i bekliyoruz, telsizle anans ediyoruz hadi gelsene diye
Cem aramızda off-road tecrübesi en az olan arkadaşımız. Üstelik en ağır motor da onda F800GS.
Yukarıda bi yerde artık bitmiş halde bekliyor.
Gelin indirin motoru bende mecal kalmadı diyor telsizle.
Biraz ben biraz Samet yardım ederek indiriyoruz emanet motoru
Ekip tamamlandı. Hakan bugünkü rota onun motoruna uygun olmadığından sabah asfalttan akşamki konaklama noktasına gitmek üzere ayrılmıştı.
Bundan sonraki yol buraya göre daha kolay.
Birak soluklandıktan sonra devam ediyoruz.
Allahaısmarladık Belemedik.
Bu ikinci geçişim, ne gerek var bu kadar eziyete bir daha geçmem artık diyorum.
(Seneye fikrimin değişme hakkı saklıdır)
Maşallah çok güzel bir gezi, macera.
abi elinize sağlık 2009 dakine göre dahabi tecrübe kazanılmış daha az yatan motor fotoları var üstelik anlatımın harika bu sene inşallah Toroslardan bıkarsında buralara gelirsin araziden nemrut,artos,erek,süphan dağ yollarından göl çevresini gezeriz hem tanışmış oluruz yaza kadar birkaç gezi yapıp foto atıcam beğeneceğinden eminim gezi fotolarınızı 4 gözle bekliyoruz farklı rotalar tercihimiz (karadeniz,doğuanadolu)teşekkürler.
Zorlu inişi zayiatsız atlattıktan sonra devam ediyoruz.
Sonraki mola yeri Pozantı.
Hem depoları dolduracağız hem de asfalttan oraya gelecek olan Hakan ile buluşup yemek ve belki konaklamak üzere Amcabey'in tesisine (Madenköy) geçeceğiz.
Yol üstünde solumuzda şöyle delikler görüyoruz
Merak ettim tırmandım, baktım sesler geliyo, hooo hooo diye girdim deliğe
Baktım demiryolu tüneli ve bir grup işçi kanal çalışması yapıyor
Demin geçtiğimiz Hacıkırı demiryolu bu dağın içinden geçiyomuş meğer.
O tepişip durduğumuz inişin solundaki kayanın içinden tren geçiyomuş.
Yola devam ediyorum, az önce yanlış mı gördüm dediğim hareketin sahibini yakalıyorum.
Yurdum insanı, scooter ile Pozantıdan gelip Hacıkırıya gidecekmiş bizim tepiştiğimiz noktada çıkmaya yememiş geri dönüyomuş.
Cesaretini takdir edip kısa bi muhabbet ediyor yola çıkmasını öneriyorum.
Başına birşey gelirse veya kalırsa falan arkadan gelelim biz diye.
Biraz ileride 2009 da çıkamadığım bir rampa olmalı. Gevşek zeminli dik uzun bir çıkıştı, lanet yeri bir türlü çıkamamış sonunda gücüm tükenip Hollandalı Auke den yardım istemiştim. O çıkartmıştı zar zor.
Bu scooterlı kardeş orada kalacaktır diye biraz oyalanıp ardından çıktım.
Tam yerini bulamadım sanırım ama herhangi bir yerde takılmadan gittim, ya yollar düzelmiş ya da motor/lastik daha uygun diye hissetmedim.
Scooter cı amca da yoktu ortada o da gitmiş demek ki.
Keyifli yollar geçerek Pozantıya yaklaşıyoruz.
Pozantıda telsiz menziline girdiğimizde Hakan'ın bizi beklediği benzinciye gidiyoruz.
Sıcaktan bunalmış Hakan'ı buzla serinlerken buluyoruz
Benzinleri doldurup kısa bir dinlendikten sonra Madenköy'e devam ediyoruz
Amcabeyin tesisinde yemek molası veriyoruz
Yemekte iyice yayılıp bira faslına da geçiyoruz
Derken böyle olmayacak bu akşam burada kalalım en iyisi diyip motorları düzgünce parkediyoruz
2009 da da burada konaklamıştık.
Etrafta bir sürü Çardak var, minderleri serip ağaçların altında açıkta uyuyacağız.
Bugünkü zorlu inişin yorgunluğunu yoga ile atmaya çalışan Cem : -Sevgi içimizde
Herkes bi tarafta yatıyoruz.
Aydın ATAGÜL
Maltepe-İstanbul
BMW R1150GS
Devam et ustam, gözümüz gönlümüz açılsın
5. gün
Sabah kalkıp toparlanıyoruz.
Amcabey bizden önce kalkmış kalvaltı masamızı hazırlamış bile
Kahvaltıya saldırıyoruz.
Ancak bir sorunumuz var; Taner dün gece fena olmuş. Habire tuvalete gidip durmuş, bozmuş mideyi. Ateş ve halsizlik te var.
Ne yapıcaz falan konuşuyoruz.
Dilek ile Taner kalmaya, biraz daha dinlenmeye karar veriyorlar. Toparlandığında asfalttan basıp bizi bir noktada veya akşam konaklama noktasında yakalamayı düşünüyorlar.
Yapacak birşey yok, adam çok halsiz, hadi dinlen diyip biz çıkıyoruz.
Bu arada Samet'te biraz rahatsız, Taner kadar olmasa da sıkıntı var onda da.
O da biraz daha dinlenip siz Karagöle gidip gelene kadar yakalarım diyor.
Yükselmeye başladık
Bi dahakine şu gölü de rotaya ekleyelim
Hedef Karagöl.
Karagöl'e gidip gelicez, yol üstü değil. 10 km uzakta ama görelim istiyoruz, görmekten başka tırmanması keyifli.
Karagöl'e zirveden bakıyoruz.
Yanına inmek konusunda istekli değilim. Zorlu bir kısmı var, kasmak istemiyorum.
Neyi ıspatlayacağım ki.
Ama Toker rahat durmuyor ve iniyor
Sonra dönüp geliyor, çok uğraşmadan çıkmayı başarıyor, motoru da kendi de bu işe uygun.
Dönüp iniyoruz.
Samet ile haberleşiyoruz, daha iyiymiş Darboğaz'da bekleyin geliyorum diyor.
Darboğaz'a devam ediyoruz.
Darboğaz sevimli gelmiyor, oturacak yer bile bulamıyoruz, oysa 2009 da çok güzel ağırlamışlar, tepsi ile kafam kadar kalın kirazlar sunmuşlardı.
Baktık pek tat, ilgi yok, Samet'i arayıp Darboğaz'da beklemeyip rota üstünde görebileceği şekilde yeşillik bir yerlerde duracağımızı söyledik.
Yol boyunca teyzeler gördük bizden..
Bi yeşillik gölgelikte Samet'i bekledik, geldi devam ettik.
Aydın ATAGÜL
Maltepe-İstanbul
BMW R1150GS
Anlatım güzel konu akışı güzel manzaralar güzel maşallah herşey güzel.
Paylaşım için çok sağolun gözümüz gönlümüz açıldı resmen
Herşeyiyle akıyor, sabırsızlıkla bekliyoruz.. ;)
Devam devam
Şu an bu konu içerisinde 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 misafir)