Soğuk ve yağmurlu bir haftasonunda 2013'ün kamp sezonunu açalım dedik ve ufak bir iki rota hazırladık.
Sakarya-İstanbul-Bursa birleşimiyle renklendirdiğimiz ve tüm katılımcılarımıza teşekkürlerimizi sunduğumuz gezi-kamp raporumuzu iftiharla sunarım.
Sabah 7'de Emrenin evinde buluşup yüklüyoruz katırı (Şimşek McQueen'i) Fakat bir terslik var; Fatih hala ortalarda yok. Telefonu da kapalı. Anlaşılan uyuyakaldı ve bir kişi eksiliyoruz. Hayırlısı...
Kendimizi bir çırpıda Yalova Topçular İskelesine atıyoruz, orada İstanbuldan gelen ikinci yarımızı karşılıyor kucaklaşıyoruz. Celil abi, Ağafendi ve Ayşenur, Emre ve Habibe feribottan indiği gibi hasret gideriyoruz.
(Sakarya-Yalova arasında biraz yüksek tempo geldik. Karamürsele doğru yollar güzel olunca insan yata yata geliyor ister istemez. Biz de korçim Emre'yle indiğimiz gibi lastiklere bakıyoruz ne kadar yatmışız ki acabaaa diye
)
Eee sabahın 9'u, karınlar aç. Ne yapalım diyoruz ve ilk rotamızı çiziyoruz. Termal yolundan saparak "Sudüşen Şelalesi" yönüne sürüyoruz. Bu istikamette daha önceden de uğrak yerimiz olan "Ferhat Dedenin Yeri"ne geçip kahvaltı planlıyoruz. Yolda Marmara'nın ve Gökçekaya barajının ayaklarınızın altında olduğunu gördüğünüzde durup bir soluklanmak en iyi tercih oluyor.
Ferhat Dede'nin Yeri"ne varıyoruz. Burada soluklanıyoruz ve kahvaltı ediyoruz. Köy ürünleri, gözleme, ıhlamur vs. herşeyin kendileri tarafından yetiştirilip hazırlandığı bir mekan... (Geçen sene geldiğimizde 97 yaşındaki Ferhat dede ile tanışma ve helalleşme fırsatı bulmuştuk. Bize cebinden çıkardığı fındıkları ikram etmişti. Soruyoruz tekrar görebilir miyiz dedemizi diye. 4 ay önce Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu öğreniyoruz. Rahmetle dedem, nur içinde yatasın.)
Taaamm bu sırada "Süpriiiiz"
!!! Uyuyakaldığı için Sakarya'da bize katılamayan Fatih çıkagelmez mi! Kahvaltıda baskın basanındır yapıyor ve bizi yakalıyor. YBR125 için gayet iyi bir performans. Maşallahı var...
Kahvaltımızı ettik, Fatihimiz mekanımızı fethetti ve anımızı şereflendirdi. Artık yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. İstikamet Sudüşen Şelalesi, vuruyoruz yemyeşil doğa içinden geçen yollara... Ve Şelale mevkiine varıyoruz...
Sudüşen'e varıyoruz ve gördüğümüz manzara fevkaladenin fevkinde...
Geçen yıl yaz sonunda gelmiştik. Ve bu mevsimde şelalenin ne kadar da çağlayana dönüştüğünü görüyoruz. Keyfimiz ikiye katlanıyor. İnanılmaz güzellikte bir manzara bizi karşılıyor...
Ve yolcu yolunda gerek diyerek çeviriyoruz tekerleri. Bu sefer rotamız, aynı zamanda kamp alanımız olan "Yalova Kent Ormanı-Çifte Şelaleler"... Çınarcık merkeze uğrayıp gece için gerekli malzemeleri alıyoruz ve sürüyoruz Yalova Milli Park'ına...
Kampımızı kurduk kurulduk. Çalı çırpı odun kütük ne varsa topladık, herşey "soğuk" akşam için hazır. O zaman diyoruz ki, "Çifte Şelaleler"imizi görmeye gidelim. Yolda da doğanın güzelliğiyle fotoğraflanalım.
Şelale tracking turumuzu da geride bırakıp kamp alanına dönüyoruz. Tam o sırada Bursa'dan dostlarımız da bize misafir oluyor. Anlaşılan üşümüşler ve herkes yavaştan acıkmaya başladı. O zaman vakit ateşimizi yakma vaktidir. Ardına da köfteleri sucukları diziyoruz tabiiki.
Bursa'dan bize katılan misafirlerimizi de uğurladık. Geldiğiniz için teşekkürler arkadaşlar tekerinize sağlık. Ve meşhur gece başlıyor. Gündüzü de soğuk olan günün gece süreci başlıyor. Çok çetin, soğuk ve zorlu geçeceğini ve uyku konusunda da sıkıntı olacağını biliyorduk. Fakat yakacağımız ateş için gündüzden o kadar iyi hazırlanmışız ki, ateşin başında geç saatlere kadar demlediğimiz en az 15 demlik çay, çekirdeği-çerezi, içecekleri, müzikleri, muhabbetleri gerçekten keyfimize keyif kattı. Unutulmaz bir ateşbaşı gecesi geçirdik.
Ne geceydi... Ama artık gitme vakti. Yüzlerde hüzünlü bir ifade...
(Yanlış anlaşılmasın, ayrılık vakti yaklaşıyor diye değil! Pazar günü hava açacak diye beklerken aksine yağmura çevirdi. Şimdi yağmurda 200km gidilir mi!
)
Toparlanıp yola koyuluyoruz. Çınarcık sahilde sıcacık böreklerimizi alıp, sıcak bir sabahçı kahvesinde kahvaltımız ve hoş muhabbetimizle içimizi ısıtıyoruz...
Yalova'ya kadar birlikte sürüş yapıyoruz. Ve Yalova'da ayrılık vakti. Sakarya ekibi Gemlik'e gezmeye gidiyor, İstanbul ekibi de Topçular'a doğru yol alıyor. Buradan sonrası, Sakarya ekibi için iyice eziyete dönüyor çünkü yağmur hızını arttırıyor. Sakarya'ya varana dek yağmurla cebelleşiyoruz. Yolda Köfteci Yusuf'a uğrayıp hatırlaşıyor ve meşhur köftedini tadıyoruz. Güzergahımız Gemlik-İznik-amukova-Adapazarı... Ve sağ salim evimize ulaşıyoruz...
400km kadar teker çevirdik. Sudüşen ve çifte şelalelerini ziyaret ettik. Yalova-Termal-Çınarcık yollarını aşındırdık. Katılan tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimle, iy'ki varsınız dostlar... Dostluğumuz hiç eksilmesin. Sürç-i Lisan ettiysek affola...
Kenarda köşede sıkıştırdığız anektodlar:
Dışarıdan bakıldığında garip bir nota olduğu apaçık ortada. Nereye varmaya çalışmışsak artık...
Evli bi insanın bir gece boyunca telefonunun çekmemesi ne kötü. Sabah ilk işi içişleri bakanlığına hazırolda tekmil vermek oluyor. Garibim...
İbo bir ara sıra gecesindeyiz sandı ve enteresan hareketlerde bulunmaya başladı...
Burada ne yapmaya çalıştığına biz de anlam veremedik...
Şişiriyosun ama o yatak patlar...
(O yatak patladı ve yerde yattılar...)
Köpeğin akibetini merak edenler için; basın açıklaması yaptı "Ben de bir vstrom alıp düşüyorum yollara!" diyerek soru işaretlerini açıklığa kavuşturdu...
Gezi-Kamp ardından elimize geçen videolar:
https://www.youtube.com/watch?v=soL7qerqBKI
https://www.youtube.com/watch?v=MqpMBP0Z_I4
http://www.youtube.com/watch?v=YtRGAB2CjiU
http://www.youtube.com/watch?v=UKvQjiVDlJQ
http://www.youtube.com/watch?v=k5jgerMLnEM
http://www.youtube.com/watch?v=lHSINdLG_1w
http://www.youtube.com/watch?v=7whwUmvHgow
http://www.youtube.com/watch?v=1YkClXz-6HE