2. Aladağlar Kış Kampı 2013...
Reklamlar
-
Aladağlar Kış Kampı gelenekselleşme yolunda sağlam bir adım daha attı.
Geçen yıl yapmıştık. Akıllarımıza öylesine yer etmiş ki, bir yıl boyunca konuştuk durduk.
Vakit yaklaşmıştı. Bir ay öncesinden planlar yapılıp projeler çizilmeye başlandı. Geçen yıldan aldığımız derslerle ekipmanlarımız gözden geçirilip takviyeler yapıldı.
Rota çalışmamız da tamamdı. Ünal Hoca'nın fikriydi bu rota. Lakin geçmemiz gereken bir Bakırdağı vardı. Yolun açık olduğunu öğrenince uygulamaya koymaya karar verdik.
Rotamız şöyle birşeydi.
Ve zaman geldi çattı...
Motosikletim, geçen yıl olduğu gibi KMX'im. Güzelce bakımdan geçti, lastikleri değişti falan.
Geceden yüklemiştim. Buluşma saatimiz 05.30
Garaja indim ve,
Buluşma noktasına aktım. Ünal Hoca ve Mete buluşma yerindeler.
Çok sürmedi, Bahadır da geldi.
Samandağ'dan, iyi bir mekaniker olan Mithat'ı bekliyoruz.
Mithat ta buluşma noktasına intikal etti. Hareket edebiliriz.
Topboğazı'nda Reyhanlı'dan gelecek olan Fuat bekleyecek. Sonrasında İskenderun'dan Sertaç ve Yücel'i alacağız.
Topboğazı.
Fuat ta hazır.
Ama ben motosiklet muhalefetinden dolayı maalesef yeterince hazır değilmişim. KMX üzdü beni.
Evet, cortladı...
Olaydan düştüğüm düşüncesi sinir katsayımı tavana fırlatmışken Mithat, Samandağı'nda dükkanında yedek bir motosikletinin olduğunu gidip getirebileceğini söyledi. Tüm itirazlarıma rağmen (bekleyenler var. Üstalik git-gel 140 km. yapacaklar)Bahadır'la birlikte yola çıktılar.
Yakında bulunan istasyonda sinir bozucu bir bekleyişe girdik.
Mete içeri,de çay bulmuş. Bu biraz yatışmama yardımcı oluyor.
Ünal Hoca'dan ıspanaklı ekmek. Henüz kahvaltı etmediğimiz için ilaç gibi geldi.
Yaklaşık birbuçuk saat sonra Mithat'la Bahadır göründüler.
Vakit kaybetmeden yükümü buradan itibaren bana yoldaşlık yapacak olan Ramzey'e yükleyip yola çıkıyoruz.
İlk başta kaybımız iki saat.
Moral bozukluğundan fotograf bile çekmedim. Bir çırpıda Yücel'le Sertaç'ın yanına ulaştık.
Kısa bir hoşbeşten sonra yola devam ettik. Şimdi İstanbul'dan gruba katılacak olan ve Yahyalı'da bizi bekleyen arkadaşlarımız Berk ve Eriş'le buluşmak üzere gazlıyoruz.
Bahadır'ın keyifi beyde yok.
Kozan'dayız.
Kozan'dan yaklaşık 15 km. ileride yer alan Dağlıcak Tesisleri'nde yemek molası verdik.
Bu güzergah üzerinde kesinlikle tavsiye edebileceğimiz bir mekan.
Güleryüzlü arkadaşımız siparişlerimizi alıyor.
Tavalar, kebaplar havada uçuştu. Hem lezzetli, hem hesaplı.
Yemeklerimizi yiyip biraz kendimize geldik.
Programımızın iki saat gerisindeyiz. Vakit kaybetmeden marş basıyoruz.
Şahane bir doğa ve,
Güzel yolları katederek hedefimize doğru adım adım yaklaşıyoruz.
Bu göl hoşumuza gitti. Lakin duruş sebebimiz Ünal Hoca'nın motosikletindeki arıza.
Gelmediklerini görünce aradık ve Ünal Hoca'nın amortisörünün bağlantı yerini kırıp hava filtresini parçalayarak selenin altını delemediğini ve orada durduğunu öğrendik. (Allahtan sele delinmemiş hocam...)
Elbette ki bana derman olan Joker Mithat takım sandığını açıp işe girişmiş ve olayı çözmüş. Bu olay, kaybettiğimiz iki saate bir saat daha ekletiyor bize.
Beklerken boş durmuyoruz tabii ki.
Yücel'den cevizli sucuk servisi.
Afili...
Ünal Hoca ve Mithat'ın gelişiyle tekrar yola koyuluyoruz.
Feke'deyiz.
Yorgun atlarımızın karınlarını doyuracağız.
İstasyon sahibi çok ilgili. Çaylarımızı ikram edip güzel sohbetini esirgemiyor bizden.
Bu güzergahta bir noktamız da bu istasyon oldu.
(Bu arada Bahadır'ın çaktırmadan CRF'yi test etmesi gözümüzden kaçmadı.)
Devam...
Saimbeyli...
İlerliyoruz.
Ve karlı dağlar bizlere yüzünü göstermeye başladı.
Develi istikametine döneceğiz. Bu noktada durup giysi takviyesi yapıyoruz. Zira iliklerimize kadar soğuğu hissetmeye başladık. Üstelik hava kararmak üzere ve biz Bakırdağı'nı geçeceğiz.
Takviye giysiler tamam.
Devam ediyoruz.
Bu dağ, gece bile ihtişamını hissettiriyor bize.
Bakırdağı Beldesi.
Burada biraz soluklanalım istiyoruz. 10 dakika soluklanma molasından sonra az bir mesafemizin kaldığı Develi'ye doğru ilerliyoruz. Niyetimiz burada biraz ısınabilmek adına bir çay içmek.
Lakin çayhane bulma girişimlerimiz sonuçsuz kalıyor.
Bir-iki kare fotograf alıp esas buluşma noktamıza, Yahyalı'ya doğru hareket ediyoruz.
Yahyalı'dayız. Girişte durup ekibin tamamlanmasını bekliyoruz.
Ve geçen yıl da bir gece geçirdiğimiz otelimizdeyiz.
Arkadaşlarımız Berk ve Eriş otele yerleşmişler. Hasretle kucaklaşıyoruz.
Biraz fazla üşümüşüz.
Yolda kaybettiğimiz üç saat bu saatte hedefe varmamıza sebep oluyor.
Motosikletlerimizi geçen yıl olduğu gibi Hükümet Konağı nizamiyesindeki polis arkadaşlara emanet ediyoruz.
Çorbacıdayız...
Çorba enfesti. Hele ki yediğimiz soğuktan sonra sıcak çorba ilaç gibi geldi.
Ekip full...
Geldiğimizde Yücel, çıkacağımız sığınma evini inşa ettiren Abdullah Hoca'yı aramıştı. Arkadaşlarıyla birlikte ziyaretimize geliyor Abdullah Hoca.
Ve bize sığınma evinin mutfak anahtarını veriyor.
Abdullah Hocam sağolsun sığınma evine 5 torba odun bıraktırmış. İlgi ve alakası için çok teşekkür ediyoruz Abdullah Hoca'ya.
Otelimize dönüyoruz.
Şaraplıyoruz tabii...
Sohbet muhabbet gırla gidiyor.
Şişeler tek tek devriliyor ve,
Ekip uçuşa geçiyor...
Ertesi sabah...
Çıkacağımız dağı gündüz gözüyle görebiliyoruz nihayet.
Sabahın fecirinde ''koğuş kalk'' nidalarıyla odaları dolaşıyorum.
E yani, sonuç normal.
Neyse ki kısa sürede tüm ekip ayakta.
Yücel'den sabah kayıntısı. (Yaptırdığı katıklıyı üç gün boyunca yedik, bitiremedik. Teşekkürler.)
Motosikletlerin yanına iniyoruz. Yükümüzü bağlayıp sabah çorbamızı içeceğiz.
Yük işi tamam, çorbacıdayız.
(Bahadır'ım, buzlu cam mı o ?)
Geçen yıl da sabah çorbamızı burada içmiştik. Nostalji yaşıyoruz.
Yahyalı...
Çorbalardan sonra mis gibi çaylarımızı da patlatıyoruz.
Ve market alışverişine iniyoruz.
Bu iş te tamam. Tek işimiz kaldı, o da yakıtımızı tamamlamak.
Yukarıda telefon çekmediğinden arkadaşlar son telefonlarını ediyorlar. Dönene kadar telefon yok.
Haydi benzinciye.
Bu iş te tamam.
Yoldan ayrılıp yukarılara tırmanacağımız noktadayız.
Geçen yıl yol tamamen kar-buz idi. Maalesef bu yıl sadece yükseklerde kar varmış. Biraz hayal kırıklığı yaşasak ta tekrar gelebildiğimiz için mutluyuz.
Şuraya bak, otoyol mubarek.
Karlı bölgelere yaklaştıkça biraz biraz yüzümüz gülüyor.
Deli Oğlan Berk yine rahat durmuyor. KTM'sini limitlerine kadar kullanıyor.
Şansımıza kamyonlar madenden malzeme çekiyor. Yolun vıcık vıcık çamur olmasına kamyonlar sebep olmuş.
Arkadaşları bekliyoruz.
---------- Mesajlar birleştirildi - 07:00 ---------- bir önceki mesaj zamanı 06:58 ----------
Beklerken de, biraz karın tadını çıkarıyoruz.
-Bu güzel ortamda mutlu olmamak elde mi..!
Çevreden görüntüler.
Enfes ama, di mi..!
Herkes mutlu.
İşte, geçen yıl o kadar zorlayıp ta çıkmayı başaramadığımız 2440 mt.deki Sığınma Evi ve Yayla Camii görüş alanımıza giriyor.
Son bir mutluluk pozu alalım ve
Yuvarlana yuvarlana motosiklelerimize gidelim.
Ben gömüle gömüle gidiyorum...
Hatıra.
Devam...
Sığınma Evi'ne giren yol biraz sakat. Dikkat etmek gerek.
Demeye kalmadı...
Parkedelim.
İşte Abdullah Hoca'nın bizler için ayarladığı odunlar.
''Lütfen kapıları kapatınız''da, nasıl ?
Çevremiz
Bayanlar tuvaleti.
Donmaması için açık bırakılmış.
Sığınma evi gerçekten mükemmel.
Zamanında bu cıvarda birkaç madenci tipiye yakalanıp donarak ölmüş. Sığınma Evi fikri o zamanlar akıllara düşmüş.
Bu evde bir insana yetecek herşey var. Mesela sobalar yakılmaya hazır, içleri dolu duruyor.
Yanyana bu oda gibi üç adet oda mevcut.
Mutfaktaki dolabı açtığımızda ise yumurtadan makarnaya, şekerden çaya birçok gıda maddesi bulmak mümkün.
Ocak aktif. Yanında çakmağı bile mevcut.
Çadır kuracak yer arıyoruz.
Karın yumuşadığı yerlerde batabiliyorsunuz. (Ayaktayım)
Bu dağlarda derler ki, Ayıboğan Yücel'i gören ayılar ölü taklidi yapar...
Çadırlar fora...
Arkadaşlara yakın olalım dedik ve çadırlarımızı sığınma evinin bahçesine kurmaya karar verdik.
Aman hocam, kremi bol sür ki yanmayasın. (Kar fena yakıyor.)
Yücel'den cevizli sucuk ikramı. (Sunuş biçimi biraz acaip ama olsun.)
Çadırlarımız tamam. Sabah çadırın kapısını açtığımda karlı dağları görmek istiyorum.
Kar üzerinde aperatif. (Teşekkürler Fuat.)
Öf bee...
Yücel'dir, ne yapsa yeridir.
Kar suyunun çok lezzetli olduğunu söylüyor.
Aslında bu nokta haritalarda 2440 mt. gösterse de Yücel'in saati 2270 mt. gösteriyor.
Hava hafiften bulutlandı.
Arkadaşlar yükleri boşalttılar ve 3.000mt.lere doğru çıkacaklar.
Ben mi ? Emanet motosikletle geldim. Mete içeride dizini burkmuş, yatıyor. Eh, kampı beklemek bana düştü.
Arkadaşlarımı uğurluyorum.
Hadi ben de biraz çadır muhabbeti yaparak dinleneyim.
Bu sefer karede motosikletim yok maalesef.
Yaklaşık bir saat sonra arkadaşlar geldiler.
Muhteşem güzelliklere şahitlik ettiklerinden bahsettiler. Fotograflar ve videolar yukarı çıkan arkadaşlarda, Merakla bekleyeceğiz.
Sertaç'ın makinasına yansıyan bir kareyi buraya taşıyorum. (Ellerine sağlık Sertaç, çok güzel bir fotograf.)
Joker Mithat extrem adam. Neredeyse yukarı kadar çıkacak.
Anlaşılan yorulmuşlar. 3050 mt.yi görmüşler.
Başlamak bitirmenin yarısıdır derler. Ben de raporun yarısına ulaşmış oldum.
Kısa bir ara. Devam edeceğim...
EN YAKIN YOL,BİLDİĞİN YOLDUR.
Reklamlar
-
Kocaeli İl Temsilcisi
-
Abi beğenmemek elde değil gerçkten çok çok güzel bir gezi raporun diğer yarısını bekliyorum
Alan O Veren O, Nedir Senden Gidecek, Görende Can Senin Zannedecek...
-
şimdi motora atlayıp gidesim geldi
Two Against the World
Hyosung RT125 (55.000) Hyosung GT250 X (100.000) Ducati Monster 1200
-
Tek kelime ile muhteşem :-) hayattan nasıl zevk alınacağını iyi biliyorsunuz abilerim. Sizleri izledikçe motora olan bağımlılığım artıyor. Saygılar...
-
ELİNİZE SAĞLIK,,, motorunuz içinde geçmiş olsun,,,
Bana göre en iyi Köpek: Isırmayan Köpek.
-
Hocam çok keyifli bir gezi olduğu gayet açık. Çocuksu mutluluklarınız gözlerinizden anlaşılıyor. Devamını bekliyorum
-
Baştan beri ağzım beş karış açık vaziyette, zevkle izledim...Harika bir gurup ve harika yerler...Arkadaş Bursa'dan da oraya nasıl geleyim ki...Elinize, kolunuza, motorunuza, emeğinize sağlık....
Sabih TÜZEM
Lifan Emisol 150
-
abi geziniz mükemmel olmuş...galatasaray-shalke 04 maçını izlerken yaşadığım heyecanın aynısını sizin gezi raporunuzu okurkende yaşadım
UNUTMAYIN MOTOSİKLET TEHLİKELİ DEĞİLDİR ONU TEHLİKELİ KILAN ÜZERİNDEKİ SÜRÜCÜDÜR HATTA MOTOSİKLET O KADAR MASUMDUR Kİ SİZ OLMADAN AYAKTA BİLE DURAMAZ.
-
super gezi olmus ellerinize saglik.
-
çok güzel etkinlik olmuş darısı bizim başımıza
-
Harkulade bir gezi olmuş.Birçok yorum yapılabilir.Ama en kısa şekli ile Abi siz hayatı yaşamayı biliyorsunuz diyim.Kirlenmek güzeldir reklamına en kral adaylar olursunuz
CB 125E(6000 km), Salcano Wolf 11(Gümüş Atmaca)
Özgürlük çoğu kişilerce çok bilinmeyenli bir denklem iken, biz motorcuların ilk marşla birlikte hissetmeye başladığımız hazdır
.(Murat KANAT 17.01.13
)
-
valla bi adana mt bi de siz...ama en çok siz
bu arada kapalı ortam verken niye çadır kurdunuz anlamadım...
-
-
İmrenerek izliyorum sizleri keyfiniz daim olur inşallah.
-
Harikasınız arkadaşlar,
Keyifle imrenerek sindire sindire rapor ve fotoğraflarınızı inceledim.
Tebrik ediyor devamını dört gözle bekliyorum.
İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu, insana bağlı.
-
helal size abilerim.bize bu görselliği yaşatan tüm ekibe tekrarını dilerim.herşey gönlünüzce olsun devamını sabırsızlıkla bekliyorum
BİR DÜŞMANI AFFETMEK ,BİR DOSTU AFFETMEKTEN DAHA KOLAYDIR.
-
Devam ediyoruz...
Çok vahşi duruyor, değil mi..?
Hatıra...
Sabah bu motosiklet buradan hayatta çıkmaz.
Belli ki bişeyler yürümüş. (Sonra buharlaşıp uçmuş.)
Bi yerleştiremediniz şu motosikletleri yahu. De hadi, gelin artık.
Berk, sırt korumasına ihtiyacın yok artık. Bu çamur katmanı sırt korumasından iyi olmuş.
Hadi ben de bi hatıra patlatayım.
Bırak sabahı, şimdi bile çıkması zor. Hemen donuyor zira.
Al bi tane daha. (Bu kırmızı değil miydi Hocam ?)
Arkadaşlar karşı yamaca tırmandılar. Kayacaklar.
Kaymaktan ziyade yuvarlanır gibi bir halleri var.
Vazgeçtiler.
Yücel'in icadı. (Kesinlikle işe yaradı.)
Doktorum cıvanım, Karşıya tırmanmak göründüğü kadar kolay değilmiş, di mi..!
Ayıboğan çadır komşum. (Şu dakikalarda biraz kar atıştırıyor.)
Haliyle de üşüyoruz azıcık.
Kamp ateşimizi dışarılarda biryerlerde yakmaya karar verdik. Zira Ünal Hoca'nın elinde ateş suyu var.
One shot...
Kamp ateşimiz ateşlendi.
Bu sefer temkinliyiz. Rüzgarın ucunu açtığı bir kaya parçası bulup ateşi orada yakıyoruz. Hatırlayan vardır. Geçen yıl karın üzerinde yaktığımız ateş birbuçuk mt. aşağıya inerek sadece kendini ısıtmıştı.
Konsantrasyon...
İkisi de tehlikeli.
Ateş suyu denemesi Yücel'de.
Ayıboğan'ın herşeyi tarz.
Amaaa...Bu sefer yemedi.
Bu idare etmez soğumaya..
Öhm, köhm, öğğğk...
(Başka türlü bu soğuktan başedilmez.)
Közlerimiz oldu Hocam, harekete geçme zamanı.
Bildinizz...
Ünal Hoca Antakya'dan beri kar üstünde nargile keyifini sayıklayıp duruyordu.
Emeline ulaştı.
Hava dönmeye, ayaz kendini göstermeye başladı.
Ünal Hoca büyük bir sabır ve özenle işine devam ediyor.
Marpuç ağızlıklarını aldık. Sırayla tadına bakacağız.
Vaaaay, çalıştı.
Meyveli meyveli bişiiler. Ama tadı ve kokusu mükemmel.
Sıradakiii...
Bu mu ? Yücel'in müzik kutusu. Bakmayın boyuna posuna. Yeterli sesiyle fena dinleti sunuyor.
Meyve yemiş gibi oldum.
Bu keyifli ortamı anlatmaya kelime dağarcığım yetmiyor aslında.
''Doyamadık'' desem ?
Benim gibi bir-iki deli bulup geri mi gitsek ne yapsak..! (Ayıboğan hazırdır mesela.)
Ateş suyu iyi gelmiş. Ne üşüme ne bişi. ''Umurumda mı dünya'' modundayız.
Kar yağışı biraz daha hızlandı.
Aman sönmesin.
Ooh yandan...
Sertaç için biraz endişeleniyor ve merakla bekliyoruz.
Hımmm..Bahsetmemiştim.
Sertaç önemli bir telefon görüşmesi için motosikletiyle aşağılara gitti. Hava karardığı halde dönmeyince iki arkadaşımız peşine gitti. Zira zemin buz olmuştu.
Neyse ki bir müddet sonra,
Sertaç arkadaşlarımızla birlikte geldi.
Şu an verilecek cezayı tartışıyoruz.
-Sertaç, eğil...(Aklınıza kötü bişey getirmeyin. ''50 şinav'' diyecektim.)
Sevgili Fuat akşam yemeği için mutfağa daldı. (Ne kadar teşekkür etsek az sevgili dostum.)
Mete...
Düşüş, sağ dizinde hafif tahribata neden oldu. Korkumuz yok elbette. İki tane doktor var grupta. Biri gözüne, diğeri dişine bakıyor...(Diz doktoru ''ha'' deyince bulunmuyor ki, idare et artık.)
Şaka bir yana, geçmiş olsun Mete.
Hazırlıklar son hız.
Soba ise gürül gürül.
Kremi az sürmüşsün Eriş.
Ah Sertaç'ım ah...
Sebil mi Hocam ?
Değilmiş...
Önden birazcık. (Fena acıkmışız. Çorbayı ve sucuğu bekleyemedik.)
Allah muhabbetinizi arttırsın.
Çorbalar...
Sucuklar...
Beklerken boş durmayalım bari.
Hadiin buyurun.
Annemin çorbası gibi...
Fuat'ım, ellerine sağlık. Açıkçası hiç beklemiyordum bu lezzeti.
Yemek sonrası Mete'ye masaj uygulanıyor. Ama dokunmak ne mümkün. Fena incimiş demek.
Ellerine sağlık Berk.
Odamız sıcak, karnımız tok, sırtımız perk.
Daha ne olsun, bir de kafadenk arkadaşlar birarada olunca keyifli ortam kendiliğinden geliyor zaten.
Takvim yaprakları...
Tam piller bitti derken,
Şahane bir çayla kendimize geliyoruz.
Çerezimiz bile var.
Çay faslından sonra ateş başına tekrar çıkılıyor. Anlaşılan Ünal Hoca nargilesine doyamadı.
Ateş tekrar canlandı,
Ve kamp ateş başının olmazsa olmazı tekrar sahne aldı.
Ben ise bu saatlerde dükkanı kapatmaya hazırlandım.
Huzurlu evimde, çadırımdayım.
Saat 03.00 suları.
Çadırıma çarparak çıtırtı çıkaran şeyin ne olduğunu merak ediyorum.
Kar yağıyordu. Bir sigara eşliğinde izledim keyifle.
Gökyüzünden adeta dansederek süzülüyordu kar taneleri.
Tekrar çadırımı kapatıp uyku tulumunun içine geçtim. Son zamanlarda hiç bu kadar keyifli bir uyku çekmemiştim.
Ertesi sabah...
Çadırımın kapısı güzel bir güne açıldı. Dışarıda soğuk ama enfes güzellikte bir sabah vardı.
Uyanıp fotograf kovalayan,
Hatta güneşin tadını çıkaran arkadaşlar vardı. (Bunu ancak Yücel yapardı zaten.)
Ünal Hoca ve Mithat kurup içinde kalmadıkları çadırlarını toplamakla meşgul.
Ben de bir çırpıda toparlanıp,
Yükleme işini hallediyorum.
Motosikletler adeta kazıkla çakılmış gibi, yapışmışlar.
Zemin fena donmuş.
Yük biraz sola kaydı ama olsun. İyi bağlandı. (Olsun demekle olmuyor işte. Bu dengesizlik ileride beni düşürdü.)
Kahvaltı hazırlıkları başlamış. Menümüzde sucuklu yumurta var. Ve Fuat'çım yine işbaşında.
---------- Mesajlar birleştirildi - 23:52 ---------- bir önceki mesaj zamanı 23:49 ----------
Ellerine sağlık Berk.
Buna ne denir ?
''Allah'' denir...
Hadi bismillah.
Şahane bir kahvaltıydı. (Belki ortamdan dolayı bize öyle geldi.)
Fuat düşünceli. Hepimizi etkisine alan bir durumdur bu.
Maceranın sonu yaklaşıyor...
Şimdi toparlanma telaşı.
Çevremiz.
Bu fikri tuttum. Bahadır botun burunlarına cep sobası yerleştiriyor.
Uyarı yazıları.
''Lütfen mecbur kalmadıkça bir günden fazla kalmayın. Başkaları da yararlansın'' gibi bişeydi.
İstanbul Ekibi hazır gibi.
KTM tek marşta çalıştı.
Yerdeki buzlar çözülmeye başladı.
Isı kalkanı.
Eriş bunu fırıncı eldiveniyle yapmış. Maliyeti 10 tl gibi bişey.
Yapışan motosikletler kurtarılıyor.
Sanırım herkes hazır.
Hadi yaallah...
Mete bugün biraz daha iyi. En azından motosikletini kullanabiliyor.
Gerçekten yetmedi. En az bir gün daha kalınırdı.
Olur böyle şeyler. Enduro'nun şanındandır. (Yükü eğri bağlarsın ha..!)
Bu da videosu...
http://www.youtube.com/watch?v=lnFX171EPfg
Yücel'in, kar zincirleri üzerinde biraz daha çalışması lazım.
Zincir bağlantısı lastiği patlattı.
Önce fitil denemesi, (Olmadı)
Ardından köpük. (Oldu)
Dayanışma örneği...
Mete, ağrıyan dizinden dolayı çamurlu yolda zorlanınca Sertaç yeni yareni CRF 250'sini Mete'ye verip, en azından asfalta kadar Transalp'e geçmiş.
Şahane manzaralar...
Ve Suna Yaylası.
Burada geçen yıl öylesine bir kar vardı ki, kaykayın üstünü masa gibi kullanmıştık.
Bizimkiler kamp alanımızı şöyle bir turlanıyorlar.
Öndeki grubu kardeşimiz durdurup çay ikramında bulunmuş.
Gururlandım ve insanlık adına sevindim.
Hay ellerine sağlık birader. Teşekkürler.
Bir de hatıra fotosu ve,
Yolumuza devam ediyoruz.
asfalttayız. Yahyalı'dan motosikletçi kardeşimizle Cuma akşamı hasbıhalımız olmuştu. Burada da karşılaştık.
Kısa hoşbeş ve,
Yahyalı'ya doğru hareket.
Geçen yılki kahvenin önündeyiz.
Gerek halk, gerek kahveci kardeş bizi tanıyor ve ilgi gösteriyorlar.
Kardeşimiz de Yahyalı'nın motosikletçilerinden.
-Hayır be olm, Erciyes'ten çıkıp geçelim Kayseri'ye işte...
-Aabi, yetmez mi üşüdüğümüz ?
Heeyyt...
Joker Mithat herzamanki gibi boş durmuyor.
Amcam, allah uzun ömürler versin. Geçen yıl da çekmiştim aynı kareyi.
''Ceviz'' diyor cılız sesiyle. Kahvedeki oğlunun bize ceviz ikram etmesini istiyor.
Hay sen çok yaşa e mi..!
Ve cevizlerimiz geliyor.
Yolcu yolunda gerek...
İkmal işini de halledelim derken,
Arkadaşlar köşedeki yıkama ünitesini görüyorlar.
Maksat motosikletler hafiflesin.
Sadece motosikletler değil, üstümüz de hafiflesin.
Of, cillop gibi oldu.
EN YAKIN YOL,BİLDİĞİN YOLDUR.
-
Sıradakiii...
Sevgili dostlarım, bu güzel macerada yanımızda yer aldığınız, renk kattığınız için çok teşekkürler.
Sizlerle herşey güzel.
Yoo, ben çamurumla gideceğim. Nasılsa yolda biyerlerde yağmur yer, temizleniriz.
Mithat'ın kaderi bu.
Ünal Hoca'nın motosikletinde arka fren problemi hasıl oldu. Mithat Usta'nın elinden kurtulamadı tabii. Adam geziye gelirken tamirhaneyi motosikletinin biyerlerine monte etmiş. Biz göremiyoruz ama monte etmiş işte. Ne gerekiyorsa biryerlerden çıkarıyor ve müdahale edebiliyor.
Helal olsun, ne diyim..!
Eriş KTM'ye yağ takviyesi yapıyor. (Kimse görmedi zaten. Biz bizeyiz.)
Şaka şaka. Böylesine zorlanmaya her motosiklet bu kadar yağ yakar.
Tamamız. Develi 35 km. ileride. Arkadaşlarımızla Develi'de vedalaşacağız.
Yoldan manzaralar.
Çamur Adam Berk...
Develi...
Erciyes yol ayrımı.
Vedalaşma faslı.
Garip bir hüzün, garip bir sevinç. Acaip bişey. Hem ayrılmak istemiyoruz, hem de yeni bir sürece start verebilmek adına seviniyoruz.
Çok garip gerçekten. Ayrılalı üç gün oldu ama bu satırları yazarken sizleri özlediğimi hissetmeye başladım.
10 cengaverden hatıra fotografı. (Bu arada kendimi de cengaverden saydım bedavadan.)
Hep böyle sevinç dolsun yüreklerimize...
Keyifle gidin arkadaşlar.
Gittiler...
Biz de gidelim.
Önümüzde 450 km. yol var. Keyifle yolculuğumuza başlıyoruz.
Dağlar heybetli, etkileyici.
Karşımızda Bakırdağı, arkamızda Erciyes.
Beldeden geçtik, dağa tırmanıyoruz.
Gelirken bu yolu gece geçmiş, iliklerimize kadar üşümüştük. Gündüz de çok farklı değilmiş.
Az değil. Neredeyse 2000 mt.
Aşağılar nisbeten iyi.
Akıllı durmak yok. Eminim Ünal Hoca öndedir.
İyi buralar iyi. (3.000'leri görünce...)
Tamam, yırttık.
Bu bölge çok hoşumuza gitti.
Feke'deyiz. Buradaki motosikletçi dostu benzin istasyonunu noktalamıştık.
O yüzden yakıtımızı buradan alıyoruz. (Çok ta alternatif yok zaten.)
Yücel'in katıklıları daha bitmemiş. Aslında 30 km. sonra bu güzergahta lokanta olarak noktaladığımız Dağlıcak'ta yemek molası vereceğiz ama olsun. Tadına bakılır katıklının.
Yola çıktık. Çıktık ta, yağmur bizi ''yöreye hoşgeldiniz'' dercesine karşılıyor.
Neyse ki kendimizi Dağlıcak Tesisleri'ne atıyoruz.
Siparişler geldi. Yumulun arkadaşlar.
Dağlıcak hatırası.
Yağmur durur diye bekledik biraz ama daha da hızlandı.
Gitmemiz gerek.
Yağmurda ve gece karanlığındaki sürüşümüz başlıyor.
Şurada durur, burada durur diyerek Ceyhan'a ulaştık. Burada biraz soluklandı yağmur.
Tekrar yoldayız.
Payas dolaylarında yağmur tekrar yakaladı bizi.
Bu istasyon, Yücel ve Sertaç'la vedalaşacağımız yer.
Arkadaşlar, herşey için çok teşekkürler. Herbiriniz ayrı birer değersiniz. Olaya renk kattınız.
En kısa zamanda sizlerle tekrarını diliyorum.
Ne kadar oyalansak ta boş. Bu yağmurun duracağı yok.
Davranalım öyleyse.
Antakya öncesi İskenderun dolaylarında bir istasyon görüp çay içebiliriz umuduyla dalıyoruz içeri. Ama heyhat. Çay ocağını kapatmışlar.
Artık durmayacağız.
Fuat Reyhanlı'ya gidecek, Mithat Samandağı'na...
Bahadır, Ünal, Mete ve ben Antakya devam edeceğiz.
-Eyvallah koçum...
-Lan, sağlam üşüdük valla...
-Ah şu dizim ağırmasaydı...
-Güzeldi güzeldi. Umduğunla değil, bulduğunla yetinecek, bundan mutlu olmaya çalışacaksın...
-Bi daha ne zaman gideriz ki ..?
-Eve varınca kendimi sıcak suyun altına atıp, sabaha kadar çıkmayacağım...
Haydi vedalaşalım.
İşte böyle sevgili arkadaşlar.
Yine hafızalarımıza yer edecek bir macera yaşadık. Evet, kabul ediyorum. Geçen sene olduğu kadar kırıcı değildi ama en az o kadar da güzeldi.
Daha güzellerini hepbirlikte gerçekleştirmek umuduyla, hepinize sonsuz teşekkürler...
Sevgiyle...
EN YAKIN YOL,BİLDİĞİN YOLDUR.
-
Harika vallahi ))gitmiş kadar oldum
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)