TVS Apache ile Isparta- Ayvalık 1.319 km
-
Herkese selamlar küçük büyük herkese sevgi ve saygılar. Motosikletsiz geçen ızdıraplı bir 4 seneden sonra, dört sene hayalini kurduğum motosikletten çok farklı bir modele bir gecede karar varıp ertesi sabah ilk otobüsle Isparta'dan Antalya'ya giderek adı antipatik ama kendi sempatik motorumuza kavuştuk. İşlemleri hallettik, ekipmanlarımızı aldık; acemi ve plakasız bir şekilde koyulduk yola. Yol 138 km, hava sıcak, motor rodajda, ben ona acemi o bana. 50- 60 km ile yavaş yavaş çıktık Isparta dağına, çıkarken de bi arı kardeş hayırlı olsuna geldi, boynumuzdan soktu, nefesimizi kesti ama şükür vardık Isparta'ya. Dört yıl kafamda belli bir model oluşturmuşken bir gecede fikir değiştirip bu motoru almamda ne etkili oldu ben de tam bilmiyorum. İyi mi yapmışım ona da siz karar verin artık.
Şimdi bazılarınız kızacaktır belki, sıfır motor uzun yola gider mi diye. motor gitse bile yabancıydık birbirimize haklısınız. Ama insan bazen ani kararlar vermeli bence. Hayat o zaman daha çekilir daha eğlenceli geliyor en azından. İlk zamanlar viraj almaya bile korktuk birlikte ama memleketim Ayvalık'a gitmeden 480 km'yi devirdik, alıştık biraz daha birbirimize.
Güzargah bu arkadaşlar. Aydın- İzmir üzerinden gidiş ve Akhisar- Salihli üzerinden dönüş yapıcam.
19 ekim sabah saat 07.00, km 480, Isparta. 600 Km'lik yolculuk başlıyor.
Yük çok şükür hiç sorun çıkartmadı. Ahtapot ve file lastikler çok işe yarıyor. Depo üstü çantada çok kullanışlı. içine hem bir ton şey alıyor hemde kendi isteğinizle kolayca çıkartabiliyorsunuz.
Çıkalı yarım saat falan oldu ama durmak zorunda kaldım. Hava çok soğuk, toprak henüz ısınmamış ve yazlık ceketim beni ısıtmaya yetmiyor. Durup kışlık kısmını içine takıyor ve yoluma devam ediyorum.
Saat 09:38 Ender dinlenme tesislerinde ilk molamı veriyorum fotoğraf çekemedim. çekmeyede gerek yok gerçi. kıl müşteri imajı vermek istemiyorum ama ilaçlama sebebiyle çorba yok. civarda başka tesis de olmadığı için 5 lira verip içi boş kaşarlı tost yiyorum. Çorba hayaliyle yanıp tutuşan midem, kaşarlı görünümlü tostu görünce oturuyor hatta yayılıyor. Siz siz olun, yanınızda hanım yoksa kamyoncuların uğradığı yerlerde mola verin.
Saat 10:42 Denizliye varıyorum. Biraz geç kaldım çünkü yolda bir kamyon bir otomobili biçtiği için bir saat kadar yol kapalıydı. Otomobil kötü durumdaydı. içindeki dört kişiyi yarım saatte anca çıkardılar. Eğer gazeteci değilsek böyle durumların fotoğraflanmasını doğru bulmuyorum. İnsanlar acı çekerken fotoğraf çekilmesinin amacı ne olabilirki. Fotoğraf dediğin baktığında insana mutluluk vermeli. Bu arada yolda depo yedeğe geçince 50 liralık benzin alıp depoyu dolduruyorum. Yakıt ile ilgili veriler ilerki bölümlerde
Pabuç kafam, sıcaktan mıdır, geç kaldığımdan mıdır bilinmez; Denizli'de yanına uğradığım Ali Abinin fotoğrafını çekmedim. Ali abiye ayrı bir bölüm ayırmak istiyorum. Ali Abi Denizli'de motosiklet alım satım, aksesuar, yedek parça ve tamir yapan bir abimiz. Kendisiyle tanışmam bir dizlik sayesinde oldu. Sahibinden.com'da bir dükkan açmış abimiz. Adı Rekor Motor. Bende kendisinden bir dizlik aldım bu kanalla. Ancak siparişimin o gün kargoya verilmesi lazımken bir türlü kargoya verilmediğini görüyorum. Arıyorum babası çıkıyor Ali abinin, oğlum ilgileniyor bu işlerle diyor, söylücem kendisine diyor; tamam diyorum. Neyse akşam oluyor hala bir hareket yok arıyorum tekrar dükkanı genç bir çocuk bu sefer, Kargocu geldi ama aldı mı dizliği burdan bilmiyorum diyor. O gün kargoya verilmiyor ürün.
Ertesi sabah işe gitmek için hazırlanırken tanımadığım bir numara arıyor, açıyorum Ali abi. Çok saygılı bir ses: Efendim dün aramışsınız beni, veremedim kargoya özür dilerim. hemen siparişinizi iptal ediyim paranızı iade ediyim diyor, o kadar saygılı o kadar esnaf. olur mu diyorum senin canın sağolsun. Yarın geçicem zaten Denizli'den, alırım geçerken diyorum. Çok iyi olur diyor güzel de bi indirim yaparım diyor size, misafirde ederim diyor, tekrar özür diliyor ve kapatıyor telefonu. Yahu diyorum adam yerin dibine girdi bi dizlik için.
Denizli'ye vardığımda arıyorum Ali abiyi, gelip alıyor beni motoruyla. Yemek söyliyim diyor, geç kaldım diyorum zor ikna ediyorum. Çay içip görüyoruz hesabımızı, gerçekten de güzel bir indirim yapıyor. Ben mutlu, o mutlu. Kurumsal olmayı hakeden bir adam.
Denizli'ye kadar geldik, Ali abinin çayını içtik. Yarında yolun neden 13 saat sürdüğünü anlatır devam ederiz. daha balık tutucaz. Bundan sonra fotoğraflara daha fazla ağırlık vericem.
Reklamlar
-
begenerek okudum , devamini ve ekstra fotolari bekliyoruz.
-
hayırlı olsun...
Allah kaza bela göstermesin...
bu arada alışverişin tek adresi feyizoğludur bana göre...
bu zamana kadar hiç şikayetçi olan birini göremedim...
-
2. BÖLÜM
Selam dostlar. Denizli'den çıktık yola ama çok geç kalmışım saat öğlene gelmiş yolda 5 dakika durmaya bile tahammül edemiyorum çünkü yolum daha uzun. Hem kaza dolayısıyla oyalanmam, hem rodajın yeni bitmesi sebebiyle yavaş gitmem 220 km'yi 5 saatte aşmama sebep oluyor. O yüzden yol fotoğrafları biraz az.
Reflektörlü yelek çok işe yarıyor. İnsanlar gerçekten sizi farkediyor. Uzaktan polise benzetildiğiniz için size daha temkinli yaklaşıyorlar. Uzun yolda mutlaka kullanın, bu yelek gerçekten saygınlık kazandırıyor iki tekere.
Bu fotoğrafı çektikten 15- 20 dk sonra, Nazilliye 5 dk kala motor birden yalpalamaya başlıyor. Hayır diyorum, hayır, hayır ama ne lastik dinliyor beni ne de içinden süzülüp giden hava. Arka lastiğim patlıyor. En son Benzin istasyonunu 3-5 km önce geçmişim. Önüme bakıyorum ilerlerde bir istasyon var gibi. Çarem yok, patlak lastikle bir km kadar öne ağırlığımı vere vere gidiyorum. Hava sıcak, montum kışlık; boyunluk, dizlikler falan fenalık geliyor. Çıkartıyorum hepsini motorun üstüne. İstasyonda maalesef lastikçi yok. çalışana soruyorum en yakın lastikçi 3-4 km ilerde. E napıcaz diyorum, dur bi internetten lastikçi numarası bulayım diyor, ha yaşa diyorum.
İnternetten arayıp bulduğu lastikçi, Dondurmam Gaymak filmindeki dondurmacı çıkıyor. Dondurmacılığı bırakıp lastikçiliğe başlamış. Tip, konuşma, hareket ve davranışlar aynı. Daha telefonla konuşurken, gelirim ama sadece gelmeye 40 lira alırım diyor. Napıyım diyorum al, pazarlık yapacak halim mi var benim. Abimiz geliyor kamyonetiyle, yüklüyoruz motoru kasaya, çıkıyoruz yola. Bütün kaslarımı devreye sokarak ayakta durmaya çalışıyorum çünkü kamyonet küçük, ayağını koyacak yer yok . Kırmızı ışıkta duruyoruz yanıma otobüs yanaşıyor. Yarım saat kadar önce kasıla kasıla geçtiğim otobüsten gülerek bakıyolar bana. Üşümeye başlıyorum ama ceketi ön tarafa koyduğumu farkediyorum. Arkamızdan bi ambulans geliyor çok acelesi var. Bizim lastikçi yol vermek için saçma sapan hareketler yapıyor; allah diyorum, motosiklet öldürmedi ama bu adam kesin öldürecek beni. Az ilerde kalabalığı farkediyorum. Ambulansta orda; motosiklet kazası olmuş, adam yolun ortasında yatıyor. Yanlarından suçlu gibi geçiyorum; ben motosikletin üzerinde, motor kamyonetin üzerinde varıyoruz lastikçi dükkanına. Yol beş dakikadan biraz daha fazla sürüyor ama 40 lirayı bu kadarcık yol için gözden çıkardığıma üzülmüyor, düşmeden geldiğim için seviniyorum.
Dükkan biraz kalabalık. bir kamyon, bir minibüs var önümde. ama bu abimiz sanki kendisini ziyarete gelmiş lise arkadaşları gibi davranıyor müşterilerine. Ben hariç herkesi parmaklarıyla yokluyor; mesleki bir alışkanlık diyorum heralde. Sonra güreş tutuyolar birbirleriyle falan ulan diyorum kendime o kadar yol var, o kadar lastikçi var gel sen bu adamı bul. Normalde kültürel alışkanlığımız olan bu bayağılıklara gülmem gerekiyor ama gülemiyorum. Abicim diyorum bak yolum uzun, yap benim işimi yoluma gideyim. he he halletçiz senin işi diyor; peki diyorum pandik yeme korkusuyla, çekiliyorum köşeme. Tam iki saatte bir iç lastik takabiliyor. Jantımı çiziyor üstüne, sesim çıkmıyor. Arkadaki yükleri tekrar yüklüyorum, allahıma şükür diyorum bunda da vardır bir hayır. iki saatte yaptığı on dakikalık işe 40 lira ulaşım, 40 lirada iç lastik ve işçilik istiyor ama 65 lira veriyorum; bidahakine değiştirelim o lastiği dubleks yapalım diyor arkamdan, he diyorum he he he la he
Nazilli yakınlarında olur da lastiğiniz patlarsa boşverin, hiç durmadan devam edin Bu arada lastiği patlatan arkadaş bir çiviymiş, hay ciğerimin çivisi. Hayatımın ciğeri benim lastiğimi delik deşik etmiş varsın sen de bir ufak delik aç.
Fransız dedeler zamanında demişler ki: Her sey ters gidiyorsa, belki de sen ters yöne gidiyorsundur. Aklıma geldiği halde almadığım lastik tamir köpüğü, iki buçuk saatime maloluyor, yapcak bişey yok can sağlığı.
Aydın'a varıyorum. saat 15:15. 286 km'lik yolu tam 8 saat 15 dakikada alıyorum. ve önümde daha 300 km var. kendi kendime soruyorum hala, nasıl başardım bu kadar yavaş gelmeyi. Daha İzmir'de çizmeleri gönderen Motomax mağazasına gidicem sözde... Karnım acıkmış. Aydın'da ufak bir yemek molası veriyorum. Vakit kaybetmeye tahammülüm yok çünkü biraz daha oyalanırsam gece yarısı varıcam Ayvalık'a.
Eski yoldan gidiyorum. Paralı yolları sevmediğim için otobanı kullanmıyorum. Belki de bir saat kazandıracak bana ama halkın yolunu halka satanlardan hazetmediğim için paralı yolları iri beygirli araçlara bırakıp bedava yolun tadını çıkarıyorum. Hava bedava, su bedava, yol bedava, benzin be...
Yol bakımsız da olsa Çamlık üzerinden Selçuk'a varıyorum. Gezilecek görülecek o kadar yer varken geçip gitmek içimi sızlatıyor. Otobanla geçen transitler gibi oluyorum, ruhum geride kalıyor ama ben gidiyorum, memleket bekler.
Bir Alman atasözü der ki, Herkesin sahip olmak istediği otobanlar yaptık ama ruhumuzu kaybettik. En azından onlar demese de ben öyle düşünüyorum. Otobanlarla alıp veremediğim yok, keşke her yolun alternatifi bir otoban olsa da bedava yollar bize kalsa
Önce şunu dinleyin hele bi Bonus olsun.
http://www.youtube.com/watch?v=z9lh6n839Xs
Bir buçuk yıl önce ayrıldığım sözlümle gelicektik buralara. Çadır olucaktı sırtımızda, motorumuz olucaktı, kırmızı şarabımız olucaktı bi de ucuzundan. O gitti başkasıyla nişanlandı, ben yalnız geçiyorum şimdi buralardan; ruhum geride kalmış, hem de çok geride...
Efes Harabeleri, Meryamana Kilisesi, Şirince köyü, Kuşadası hep bu bölgede. Gezmediğim yer hakkında atıp tutmak olmaz. Bidahaki sefere ayrıntılı gezi yazısı yazarım inşallah buralar için.
Isparta'dan Aydın'a kadar sıkıcı diyebileceğim bir yolculuk oldu. Hem aksilikler, hem de yolun dümdüz uzanması ovalar üzerinde insanı sıkıyor evet. Ancak Güzelim dağların Ege'ye dikine dikine uzanması Aydın'dan sonra kuzeye doğru çıkarken güzel bir sürüş yaşatıyor. Düz ovalardan kıvrımlı yollara girmek, tatlı tatlı virajlara girmek iyi geliyor. Motosiklet için benzin neyse, motorcu adam için de viraj odur desem çok mu iddialı konuşmuş olurum
Hindular şöyle der: Eğer önünde iki yol varsa eğer en kıvrımlısını, en virajlısını seç. Ruhun ancak o zaman seni yakalar.
Şu ana kadar motosikletten, sürüşten falan bahsetmedim nerdeyse. merak edenler için yazının sonunda artı ve eksilerini yazıcam.
Bu akşamlık bu kadar dostlar. Yarın Ayvalık'tayım. Lafı dolandırıp reyting yapma amacım yok. keşke vaktim olsada bir gecede yazsam. İyi geceler herkese.
-
hadi la bekliyoruz hee :D
4 Teker bedenimi, 2 Teker ruhumu taşır
Yanlamak biz de ata sporu!
-
benim anlamadığım, lastikler tubeless değilmiydi yani?
Tubeless yapmak çok basit ve patlasa bile janta oturmaz. Ve apache orjinal lastikleri adinin en adisidir.
-
Ellerine sağlık çok güzel rapor oluyor. Merakla bekliyoruz devamını..
-
Fuzuliye sormuşlar "sevmek mi daha güzel sevilmek mi?" Sevişmiyorsanız ikisi de fuzuli demiş... SEMTİN HAYLAZI
-
Yazınızı Keyifle okudum paylaşım için öncelikle teşekkürler size bir tavsiyede bulunayım Ben Apachenin o dandik lastikleri yüzünden geçn hafta kaza geçirdim benim canım yandı senin yanmasın lastikleri ilk fırsatta değiştir isotlar gruba lastik için bir sürü mail attım ama bir kişi dönmedi mail,im budur.
Tvs Apache Rtr'nin ölümcül lastikleri
28.11.2012
Yanıtla ▼
3 Ay önce Bayiniz olan sürat motordan Apache aldım.Ivırı zıvırı derken 5000 tl yi buldu motorsiklet.Bu motor Hindistan da üretilmiş ve oranın ilkimine yoluna göre üretilmiş bir motosiklet sırf standart diye o lastikler üzerinde kalacacak mı değişemez mi o lastikler.Ben bugün o lastikler pardon iç lastikli lastikler için ölümden döndüm bende ve motorumda kalıcı şeyler kaldı hangi yüzyılda yaşıyorsak artık kamyonların lastiği bile dubleks lastikler.Bu motorla gümrükte geçeceği zaman 4 mevsim kullanılabilen bir lastik takamıyor musunuz.Siz dağıtıcı fira değil misiniz fiyata biraz daha ekleyin o şekilde satın biz zaten bu motorlara bir dünya para verip bilnçsizce o lastiklerle geziyoruz.Kimse de uyarmıyor illa kaza mı yapalım illa birilerin canı yansın mı.Bizim de ailemiz var Bizim de sevdiklerimiz var.Honda bile cbf 150 modeli çinden geldiği zaman duro lastik takıyor fiyata etkiliyor bu mudur sadece motorsikleti satmak mıdır olay.Gerekli yerlere şikayette bulunacağım Lastiklerin fotoğrafını çekip.
-
06 Aralık 2012, 14:53
#10
Arkadaşlar lastik konusu tamamen benim hatam evet. O dandik lastiklerle uzun yola çıkılmayacağını öğrendim. Yazının devamında motosikletle ilgili değerlendirme yaparken lastik konusuna değinecektim. Ufak bir su birikintisi bile çok tehlike yaratıyor bu lastikler. Alır almaz değiştirimesi lazım. Herkese teşekkür ediyorum akşam yazmaya devam edicem.
-
06 Aralık 2012, 17:15
#11
güzel bir yol olmuş her ne kadar ufak tefek sıkıntılar yaşasan da ;) seni ayvalık ta çok sık görüyorum lakin bir türlü yanına uğrayıp tanışma fırsatımız olmadı..her gün önünden yüzlerce kez geçiyordum dolmuş taksi ile Ayvalıkta tek apache bende diye biliyordum iki olmuşuz..kısmet olursa bir gün uğramak isterim yanına..
-
06 Aralık 2012, 17:34
#12
eby78 adlı üyeden alıntı
güzel bir yol olmuş her ne kadar ufak tefek sıkıntılar yaşasan da ;) seni ayvalık ta çok sık görüyorum lakin bir türlü yanına uğrayıp tanışma fırsatımız olmadı..her gün önünden yüzlerce kez geçiyordum dolmuş taksi ile
Ayvalıkta tek apache bende diye biliyordum iki olmuşuz..kısmet olursa bir gün uğramak isterim yanına..
Dostum Ayvalık'ta değilim şuan Isparta'dayım. Bayram tatili için gittim, 2-3 hafta kalıp döndüm. Ayvalık'ta hala teksin yani Çamlık'ta mı oturuyosun?
-
06 Aralık 2012, 21:12
#13
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.
-
06 Aralık 2012, 23:21
#14
barex adlı üyeden alıntı
Dostum Ayvalık'ta değilim şuan Isparta'dayım. Bayram tatili için gittim, 2-3 hafta kalıp döndüm. Ayvalık'ta hala teksin yani
Çamlık'ta mı oturuyosun?
yok hayır armutçuktayım ben..cunda dolmuş taksilerinde çalışıyorum,yelken'e çıkarken aygen büfenin önünde görüyordum senin motoru..evet hala tek benim apache burada
-
06 Aralık 2012, 23:24
#15
eby78 adlı üyeden alıntı
yok hayır armutçuktayım ben..cunda dolmuş taksilerinde çalışıyorum,yelken'e çıkarken aygen büfenin önünde görüyordum senin motoru..evet hala tek benim apache burada
Arkadasim motoru satip baska motormu almayi planliyorsun?
-
06 Aralık 2012, 23:28
#16
braingulp adlı üyeden alıntı
Arkadasim motoru satip baska motormu almayi planliyorsun?
evet kısmet olursa ya cbr250 yada hyosung 250r niyetim var sezona..
-
06 Aralık 2012, 23:45
#17
eby78 adlı üyeden alıntı
evet kısmet olursa ya cbr250 yada hyosung 250r niyetim var sezona..
Hayirlisi... Bende inazuma yada cbr250r dusunuyorum ilerde.
-
06 Aralık 2012, 23:48
#18
sağol arkadaşım senin için de hayırlısı olsun gönlünden geçen olur inşallah.. ;)
-
07 Aralık 2012, 00:15
#19
cok güzel bir yazı olmus , hayırlı yolculuklar kardesim
-
07 Aralık 2012, 00:47
#20
3. BÖLÜM
Herkese selam dostlar. Selçuk civarlarında kaldık dün akşam devam edelim.
Şimdi Selçuk civarında kaldık ama sanmayın sizi fotoğrafa boğucam. Ayvalık'a kadar fotoğraf yok üzgünüm. Sebebini az çok tahmin edebilirsiniz, ayağımı toprağa koyacak zaman yoktu.
Selçuk'tan ilerliyorum İzmir'e doğru. Kırmızı ışıkta farkediyorum ki cep telefonum olması gereken yerde yok. Lan diyorum, hayır diyorum, bu kadar fazla diyorum; en son yarım saat önce durup kısa bi konuşma yapmıştım ama nereye koydum hatırlamıyorum. Tam motordan inerken selenin üzerinde bişey farkediyorum, meğersem konuştuktan sonra iki bacağımın arasına koymuşum telefonu. Yarım saat gitmişim öyle. Düşmemiş olması mucize resmen. Siz siz olun telefonu kalbe, beyne ve yumurtalara yakın konumlandırmayın.
Normalde otobandan gitsem bir saat sürecek olan yolu iki, üç saatte alıyorum. İzmir'deyim, Adnan Menderes Havalimanı'nın önünden itibaren bir trafik başlıyor ki sormayın. Sağdan soldan geçen kurye motorculara aldırış etmeyerek kendimi tehlikeye atmamak için şeridimi koruya koruya yol alıyorum. Halkapınar kavşağı civarlarındayım. Trafik hızlı hızlı akıyor, değil durmak gaz kesmek bile azıcık mümkün değil. şeridin ortasındayım ki motor teklemeye başlıyor; lan demiyorum bu sefer, ha siktir diyorum ne oluyor. Göstergeye bakıyorum ki benzin bitmiş meğersem, aklıma bile gelmemiş bakmak. Durulabilecek en tehlikeli noktada durup yedek depoya alıyorum benzini. Hemen hareket edip yarım saat sonra ilk istasyona giriyorum. Aslında Shell ve Bp gibi Amerika menşeli uluslararası firmalar hep antipatik gelir bana. En azından Türk menşeli akaryakıt firmalarını kullanmaya çalışırım. Favorim Opet. Çok güzel sosyal sorumluluk projeleri yapıyolar. Ayrıca temiz tuvalet projeleriyle diğer akaryakıt şirketlerine de örnek olmuşlardır. Neyse ilk istasyon Shell, girdik mecburen aldık yakıtımızı. En son 400 km önce yakıt aldığıma göre, 400 kilometrede 50 lira yakmış. Yani kilometrede 0,12 lira yakmış. Yakıt gerçekten çok iyi. Yakıtı hiç sorun etmiyosunuz çünkü gerçekten çok cimri. Hele de benzin normal fiyatlar seyrinde olsa tadından yenmez ama neyse buna da şükür. En azından -şimdilik- toprağından petrol fışkıran ortadoğu ülkelerinde yaşayan Müslümanlar gibi elimizde bidonla benzin almaya gitmiyoruz. Siz siz olun, size dedelerinizle birlikte bir ülke armağan etmiş bir lidere nankörlük etmeyin. Yaratanın Türk milletine armağan ettiği en büyük nimettir Atatürk. Nankörlük müslümanım diyene yakışmaz.
İzmir'den Ayvalık'a doğru seyrederken hava kararmaya başlıyor haliyle. Tahammülüm yok durmaya ama mecbur durucaz. Çünkü kaskın camını değiştirmem gerek. siyah(filmli) vizörü çıkartıp Şeffaf, normal vizörü takayım ki önümü görebileyim. Bilenler bilir, İzmir- Aliağa arası yüksek tonajlı araçların bol olduğu bir yoldur. Menemen, Aliağa hattında uzanan büyük sanayi firmaları ve özellikle Aliağa Petkim petrol rafinesi bu yolun yükünü hayli fazlalaştırıyor. Menemenden sonra bir fırtına başlıyor ki sormayın. Kubilay'ın şehit olduğu topraklardayım varsın essin fırtına. Depo üstü çantanın üzerine yatıyorum. Görenler apaçi zannediyor belki ama rüzgarın etkisini bu sayede en aza indirmeye çalışıyorum. İki saat boyunca hiç gaz kesmeden gidiyorum. 12 saati geçmiş motosiklet üzerindeyim ama o tabelayı görünce bütün yorgunluk gidiyor bedenden:
Sevdiğimi gördüm sanki, sevdiğimi görmüş gibi çarptı kalbim. En son sevdiğim kadını gördüğümde el sallamıştı bana otobüs penceresinden; o gün onu son kez göreceğimi bilsem bırakırmıydım hiç elini. Siz siz olun sevdiğinizin kıymetini bilin. İnsan bir kez sever. İnsanın doğası bir kez sevmeye programlı, diğerleri bir alışkanlık sadece.
Ayvalık'a vardım. Ailemin haberi yok benim motorla geleceğimden. Sürpriz yapıyorum bizimkilere, büyük bir şok yaşıyolar. Şükür varıyorum. Saat sekizi geçiyor, onüç saat süren yolculuğun sonuna geliyorum. Yorgunum, yorgunum ama mutluyum; hem de çok mutluyum. Son bir buçuk senedir hiç bu kadar mutlu olmamıştım. İnsan mutlu olmayı bile unutuyor zamanla...
Varır varmaz çektim bu fotoğrafı.
Kırmızı kutu gördüğünüz gibi hala sırtımda. Geç kalmıyım diye İzmir'deki mağazalarına uğrayamadım. Ayvalık'tan kargoyla yolladım sonra.
Reklamlar
Konu içerisindeki kullanıcılar
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
Bu Konudaki Etiketler