Atatürk'ün bizlere armağan ettiği bu bayram herkese kutlu olsun.
Atatürk'ün bizlere armağan ettiği bu bayram herkese kutlu olsun.
19 Mayıs Atatürk'ü anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun...
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
Türk gençlerine emanetiniz olan laik, demokratik çağdaş Cumhuriyet, genç kuşakların omuzlarında sonsuza değin yükselecektir.
Bir kurtuluş hikayesi: Samsun'a çıkış
İşgal altındaki ülkesinde yaktığı kurtuluş meşalesini, 85 yıl önce Samsun'dan Anadolu karasına ve insanına taşıyarak, birlikte zafere götüren Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, gençliğe bayram olarak armağan ettiği tarihin yıldönümü: 19 Mayıs...
Şevket Süreyya Aydemir'in 'Tek Adam', İlhan Lütem'in '57 Yılın Öyküsü' kitaplarının yanı sıra Dokuz Eylül Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden derlediği bilgilere göre, Büyük Önder'i, Anadolu'ya taşıyan ve oradan ülkenin kurtuluşuna götüren süreç, 85 yıl önce bugünlerde gerçekleşti.
İstanbul'dan gidişini ''Benden kurtulmak için yolladılar'' diye yorumladı, aslında bunun, kurtuluşun başı olabileceğini sezdi. Hükümeti, İngilizleri aştı, en önemlisi makinaları eski, pusulasız Bandırma Vapuru ile fırtınalı havada salimen Samsun'a ulaştı.
Düşman filolarının İstanbul sularına gelip karaya asker çıkardıkları gün olan 13 Kasım 1918'de kente gelen Mustafa Kemal, Samsun'a geniş yetkilerle donanmış 3. Ordu Müfettişi olarak yola çıktığı 16 Mayıs 1919 gününe kadar zamanını kurtuluşun yollarını düşünmek ve araştırmakla geçirdi. O sıralarda Kars ve Ardahan Ermeniler tarafından işgal edildi, Ege ve Akdeniz kıyılarına düşman yerleşti, nihayet 15 Mayıs'ta İzmir, Yunan işgaline uğradı.
''Yollar Çok, Mıntıkalar Çok''
Kafasında sürekli Anadolu'ya geçme hayalleri kurarken, bir yandan İstanbul'daki temaslarını sürdüren Mustafa Kemal, Şişli'deki evinde görüştüğü Albay İsmet Bey'e, bu düşüncesini, ''Hiç bir sıfat ve selahiyet sahibi olmaksızın Anadolu'ya geçmek ve orada ulusu uyandırarak, kurtulma çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni bu mıntıkaya götürecek en kolay yol neresi olabilir?'' diye açtı. Harbiye Nezareti'nde görevli olan İsmet Bey'den, ''Yollar çok, mıntıkalar çok'' karşılığını aldı.
Büyük Önder'in söylemiyle O'nu, ''İstanbul'dan çıkarmakla ağır bir yükten kurtulacağını'' sananların aradıkları makul sebep, çok geçmeden, işgal kuvvetleri subaylarının raporlarıyla dolu bir dosya olarak geldi. O günlerde Karadeniz kıyılarında, Rum köylerine saldırılar yapıldığını iddia eden işgal kuvvetleri komutanları, 1919 Nisan'ında hükümete bir nota vererek, saldırıların önlenmesini, aksi halde bölgenin işgal edileceğini duyurdu.
Hükümet, nota karşısında telaşa düşerken, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hesaplı hazırlıkları, O'nun bölgeye 3. Ordu Müfettişi olarak bizzat Padişah ve Ferit Paşa tarafından gönderilmesi olanağını sağladı.
Harbiye Nazırı Şakir Paşa'dan yeni görevine ilişkin tebligatı alan Mustafa Kemal, görev biçimini de Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa ile birlikte düzenledi. Aynı zamanda dostu olan Kazım Paşa'dan ''Samsun'dan başlayarak, bütün şark vilayetlerindeki kuvvetlerin kumandanı ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetlerin valilerine ve bölgeyle herhangi temasta bulunan askeri ve idari makamlara emir verebilme yetkisini'' eklemesini isteyen Mustafa Kemal, ''Bir şey mi yapacaksın?'' diye soran Kazım Paşa'ya, ''Evet bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım'' karşılığını verdi. Kazım Paşa güldü, ''Vazifemizdir, çalışacağız'' dedi.
''Talih Bana Öyle Şartlar Hazırladı ki...''
Her şeyden ümidin kesildiği ve ''ne surette olursa olsun Anadolu'ya geçme'' kararına vardığı o günlerde, koruyucu ve geniş bir yetkiyle önüne Anadolu'nun yolları açılan Mustafa Kemal, o anki heyecanını sonraları şu kelimelerle anlattı:
''Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamıştı ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duyduğumu tarif edemem. Nezaretten çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önümde geniş bir alem vardı. Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.''
Mustafa Kemal'e, vedalaşmak için gittiği Yıldız Sarayı'nda, Padişah, elindeki tarih kitabını göstererek, ''Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete bir çok hizmetler ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Bunları unutma. Asıl şimdi yapacağın hizmet, hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin'' dedi.
Denizden Anadolu Karasına
Şişli'deki evinde son gecesini annesi ve kız kardeşiyle geçiren Mustafa Kemal, ertesi gün 16 Mayıs 1919'da, 19 kişiyle denize açıldı. Deniz fırtınalı, makinaları eski Bandırma Vapuru'nun pusulası bozuktu.Kaptan İsmail Hakkı Dursun ise bu suları tanımıyor, Karadeniz'e ilk kez açılıyordu.
Vapurun hareketinden önce Rauf Bey, Mustafa Kemal'e yola çıkmamasını, işgal kuvvetlerine mensup bir torpido tarafından takip edileceğini ve çevrileceğini haber verdi. Ama O'nun kaptana emri, ''Derhal ve bütün süretinle denize açıl'' oldu. Son sürati ancak 7 mil olan Bandırma Vapuru, yola çıktığında denizdeki fırtına, Mustafa Kemal hariç herkesin rahatsızlanmasına neden oldu. Fırtınalı denizde, uykusuz geceler sonunda İnebolu geçildi ve Sinop Limanı'na varıldı.
Buradan kara yoluyla gitmenin çareleri araştırıldı, ancak alınan yanıt, ''Ne yol var, ne vasıta'' olunca, Mustafa Kemal, arkadaşlarına,''Çocuklar, bir gecelik daha tehlike var. Onu da atlatabiliriz'' dedi. Vapurla yola devam edildi.
Ertesi gün 19 Mayıs 1919'da şafak sökerken, Bandırma Vapuru, direğine ordu komutanlığı forsu çekilmiş olarak Samsun Limanı'na girdi.
Büyük Nutku'na Samsun'a çıkışıyla başlayan Mustafa Kemal, milletinin kaderine ve çağın akışına yön verdiği dönemi de burada başlattı. 19 Mayıs günü Anadolu karasına ayak basan Mustafa Kemal, birkaç yıl sora 9 Eylül 1922'de, işgal kuvvetlerini ülkeden kovan orduya kumanda etti.
Mustafa Kemal Paşa İle Samsun'a Çıkanlar
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında, beraberinde tek tek kendisinin seçtiği 18 arkadaşı vardı. Devrime giden yolda ilk adımı bu arkadaşlarıyla beraber atmıştı.
Dil İskelesi'nden karaya çıkışında bir askeri mızıka marş çalmaya başlamış, Samsun Mutasarrıfı Ethem Bey, Polis Müdürü Refik Bey (Koraltan), askeri komutan ve belediye reisi, diğer birkaç memurla beraber ilerleyerek, paşaya ve maiyetine "Hoş geldiniz" demişlerdi.
Etrafta şaşkın bakışlarla izleyen birkaç balıkçıdan başka pek kimse yoktu. Doğruca, hemen yakında bulunan ve paşa ile karargahının ikametine ayrılan Mıntıka Palas Oteli'ne yürüyerek gidip yerleşmişlerdi.
Bu otel de bir gün önce bulunabilmişti.
Mutasarrıf Ethem Bey, "Muhasebe-i Hususiye" Müdürü Osman Bey' i çağırarak, gelen heyete ikamet olarak bir yer bulmasını istemiş, Osman Bey de, sonunda burayı bulmuştu ama, önemli bir sorun vardı.
Bu kadar önemli bir heyetin kalacağı bu binada hiçbir eşya yoktu. Çaresiz, o akşam bütün memurların evlerinden yatak, yorgan , karyola, mutfak eşyası türü eşyalar toplanırken, diğer taraftan da resmi dairelerden masa, sandalye ve benzeri şeyler temin edilmiş, boş ve atıl olan Mıntıka Palas Otele, bir günde oturulabilir hale getirilmişti.
Biraz dinlendikten sonra, ilk iş olarak salimen Samsun'a ulaşmış olduğunu bir telgrafla annesine bildirdi. Bu esnada bir İngiliz torpidosunun limana demir atmakta olduğunu emir eri Halit, nefes nefese paşaya aktarıyordu. Dürbünle zırhlıyı uzun uzun seyretti. İstanbul'dan hareketinden hemen önce Rauf Orbay, kulağına eğilmiş ve gemisinin İngiliz tarafından batırılacağını, bu yolda ölmeyi tercih ettiğini söylemişti Orbay'a Mustafa Kemal.
Mondros Mütakerisi' ni Osmanlı Devleti adına imzalayan Harbiye Nazırı Rauf Orbay da, birkaç ay önce emekliliğini istemiş, padişahın ricasına rağmen kararında diretmiş, kurulan hükümeti eleştirerek, ordudan ayrılıp, sivil hayata dönmüştü. Mustafa Kemal Paşa' yı uğurlayanlar arasında idi ve ilk fırsatta Anadolu'ya geçip, Mustafa Kemal'e katılacağını söz vermişti. Nitekim kısa bir süre sonra bu sözünü tuttu.
Kaptan İsmail Hakkı Dursun' un emektar emektar "Bandırma" vapuru Çaltı- burnu açıklarında dumanını bir keyifle savurarak Trabzon'a doğru yol alırken İngiliz torpidosu limana demir atıyordu. Bu gecikme, gerçekten de Allah'ın Türk ulusuna bir lütfu idi. Yolda birazcık oyalansalardı, belli ki İngilizlere yakalanacaklar, belki de batırılacaklardı.
Nitekim Sinopluların arzularına uyup karaya çıksaydı, kesinlikle bu torpidoya yakalanacaktı.
Olay şöyle gelişmişti:
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'da "Bandırma"ya bindiği zaman, karargahını teşkil eden 18 kişiden ayrı olarak, gemide iki sürpriz yolcu daha vardı. Bunlardan biri Albay Refet (Bele ) Bey, diğeri de Sinop' a yeni Mutasarrıf atanan Mazhar Tevfik Bey idi.
Refet Bey ile Mustafa Kemal, İstanbul'da anlaşmıştı. Onu Sivas'a 3. Kolordu Komutanı olarak götürmek istiyordu. Sivas önemli bir merkezdi, başında güvenebileceği bir komutana ihtiyacı vardı. O nedenle Refet Bey, Atatürk'le birlikte Samsun'a çıkanlar arasındadır ama, 18 karargah mensubu arasında değildir.
Gemideki ikinci konuk olan Mazhar Tevfik Bey ise, yeni atandığı Sinop' a gitmektedir.
Yol boyunca Mustafa Kemal, ülke ve gelecek hakkındaki görüşlerini anlatır ve bu genç mutasarrıfa hatta özel bir şifre vererek,ileride haberleşme olanağı da sağlar.
İşte, Sinop' a geldiğinde bütün Sinop halkı, mutasarrıflarını karşılamak üzere limanda beklemektedir. Mutasarrıf, karaya çıkınca gemideki mümtaz misafirlerinden bahseder ve Sinoplulardan gemidekileri karaya davet etmelerini ister.
Yolculuğun etkisiyle, gemideki herkes gibi, Mustafa Kemal Paşa da rahatsız olmuştur. O nedenle bir kart göndererek, teşekkürlerini bildirir ve oyalanmadan yolla koyulurlar. Bir an Sinop'tan kara yolu ile Samsun'a ulaşmayı düşünür ama, yolun çok güç ve uzun olduğunu öğrenir, vazgeçer ve bir an önce Samsun'a ulaşmak için yola koyulur. İşte ilahi tecelli budur. Eğer Mustafa Kemal Paşa, Sinop' a çıkıp orada biraz oyalansa idi, bu zırhlıya mutlaka yakalanırdı. Sonrasını ise tahmin etmek güç değil...
Mustafa Kemal, arkadaşları ile birlikte hafif bir kahvaltı yapıp, mutasarrıflığa gitti.
Mutasarrıf Ekrem Bey. Türk-Rum ilişkilerine ve kavgalarına yönelik sorulara verdiği cevaplarda eyyamcı bir idareci tipini çiziyor, hep Türkleri haksız buluyor, İmir Valisi Kambur İzzet gibi," Benden sonra tufan" felsefesi içinde gün geçirmeye eğilimli görülüyordu. Sorunlar ve sancılar içindeki Samsun'da daha genç ve dinamik idareciye ihtiyaç vardı. Mustafa Kemal, Dahiliye Nazırı ( İçişleri Bakanı ) Mehmet Ali Bey'den bu değişikliğin yapılmasını çok geçmeden istedi.
Aynı gün, Samsun'da bulunan 15. Tümen Komutanı'nın görüşlerini de, kendininkilerle ters düştüğünü gördü ve Sivas'taki 3. Kolordu' nun başına geçirmek üzere getirdiği Albay Refet (Bele) Bey' i Tümen Komutanlığı makamına oturtuverdi.
Böylece Samsun, onların eline geçmiş demekti. Yeni mutasarrıf Hamit Bey gelinceye kadar, vekaleten o makama da Refet Bey bakıyordu. (Bu tümen komutanı daha sonra Mustafa Kemal'in emrinde Kurtuluş Savaşı'na katılacak ve generalliğe yükselecektir.)
İşte, Samsun'a böyle çıkılmış, devrime ilk adım böyle atılmıştır.
1. Kurmay Albay Refet (Bele) Bey. 3. Kolordu Komutanı/ Sivas.
2. Kurmay Albay Manastırlı Kazım Bey. Kurmay Başkanı ( General Kazım Dirik ). Daha sonra İzmir Valisi ve Trakya Umum Müfettişi olmuştur.
3. Dr. Albay İbrahim Tali Bey ( Öngören ). Sıhhiye Reisi. Daha sonra Varşova Elçiliği ve milletvekilliği yapmıştır.
4. Kurmay Yarbay Mehmet Arif Bey ( Ayıcı Arif ). Kurmay Başkanı Yardımcısı. İzmir suikastinde asılmıştır.
5. Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey ( Gerede ). İstihbarat ve Siyasiyat Şubesi Müdürü. Daha sonra muhtelif büyükelçiliklerde bulundu.
6. Topçu Binbaşı Kemal Bey ( Doğan ). Topçu komutanı. ( Korgeneral Kemal Doğan)
7. Dr. Binbaşı Refik Bey ( Saydam ). Sıhhiye Başkan Yardımcısı. ( Başbakan )
8. Yüzbaşı Cevat Abbas ( Gürel ). Başyaver. Bolu Milletvekili
9. Kıdemli Yüzbaşı Ali Mümtaz ( Tünay ). Kurmay Mülhakı
10. Yüzbaşı Sadıkoğlu İsmail Hakkı ( Ede ). Kurmay Mülhakı
11. Yüzbaşı Ali Şevket Öndersev. Emir Subayı. Sonra milletvekili olmuştur.
12. Yüzbaşı Mustafa Vasfi ( Süsoy ). Karargah Komutanı. Birinci BMM' de tekrar milletvekili oldu.
13. Üsteğmen Hayati Bey. Kurmay Başkanlığı Emir Subayı. Sonra Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü olmuştur.
14. Üsteğmen Arif Hikmet ( Gerçekçi ). (Em. Hakim Tümgeneral Hikmet Gerçekçi). Kurmay Mülhakı. ( Daha Sonra Albay Refet Bele' ye Yaver)
15. Üsteğmen Abdullah. İaşe subayı.
16. Teğmen Muzaffer ( Kılıç ). Yaver
17. Faik (Aybars). Birinci sınıf şifre katibi.
18. Memduh ( Atasev ). Dördüncü sınıf katip. Şifre katibi yardımcısı.
Eh yani forum üyeleri....Abidik gubidik forum başlıklarını sayfalarca dolduran kardeşlerimiz.Biraz ilgi biraz bilgi...Başlığı açana teşekkürler katılanlara da tabiki.
Bende buradayım...Bende bu vatanın karış karış hertoprağını kimlerin hangi şartlarda ne ile suladığını bilenlerdenim.
Başka hangi ulusun böyle bir mazisi vardır.Şükür ki önderimiz 1000 yılda bir gelenlerden.
Çok yaşa Mustafa Kemal ve onun düşüncesine sahip çıkan bu ulusun evlatları....
Dedelerimizin başlattığını devralmayanlara duyurulur. BİZ BURADAYIZ.....
Bayramınız coşku ile geçsin....Kutay...
Ulu önderin bizlere armağan ettiği bu bayram hepimize kutlu olsun
biz ofiste çalışıyos... nası kutlamaysa artık
Durdurun dünyayı müsait bir yerde inecek var
Keşke ankarada olsaydık da Antıkabire motorlarımızla giderdik. Yok mu ankaradaki motorcularda faaliyet. Hepimizin bayramı kutlu olsun
Biz ilhamlarimizi gokten ve gaipten degil dogrudan dogruya hayattan almis bulunuyoruz. K.Atatürk
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)