Kapat
Üye Girişi
Motovento
Motomax

Stajyer yarışçı gözüyle Rally D'orient / Ayşe Şule Bilgiç

    REKLAM ALANI
  1. #1
    admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Nisan 2003
    Çok şükür yarıştan sağ salim döndüm... Benim için gerçekten çok önemli bir tecrübeydi. Bu önemli tecrübeyi elbette ki sizle paylaşacağım. Şimdi her şeyi biraz başa sarıp anlatayım. Tüm bu yarış macerası, ayıptır söylemesi, bendeniz, 4 seneden sonra ilk kez fırsat bulup sahilde uzanmış, arkadaşlarımla geyik yaparken, sevgili Kemal Merkit'in bir telefonuyla başladı.


    Kaldı ki o zamana kadar hiç bir tanışıklığımız yoktu Kemal'le... Büyük şanssızlık... Dünya tatlısı bir adam... Neyse işte bu telefonla ben İstanbul'a döndüm. Benim katılacağım kesinleştiğinde, yarışa 10-12 gün bir şey kalmıştı. Biz Kemal Merkit, Kutlu Torunlar'la beraber üçümüz Opet Cross Country Racing Team olarak katıldık.

    Ömrü hayatında bu tip organizasyonların hiç kıyısından bile geçmemiş bir çömez olarak bu zaman zarfında ne öğrendiysem Kemal, Kutlu, Selim, Timur'dan öğrendim. Mesela en başta, öyle 'hadi ben yarışa gidiyorum' deyip gidilmediğini öğrendim. Çok ciddi bir ön hazırlığı var. Özel bir motosiklet, özel kıyafetler, kayıt prosedürleri ve aklınıza ilk anda gelmeyecek bir sürü küçük ayrıntı var. Ben sevgili takım arkadaşlarımın tecrübelerine sığınarak işin bu kısmına daha çok 'gözlemci' olarak iştirak ettim. Hatta adım 'stajyer yarışçı'ya bile çıktı.

    Neyse Ankara'ya vardığımızda olay mekanında hummalı bir çalışma vardı. Kayıtlar için devlet dairelerindeki, 'mühür bas yan masaya' kıvamındaki prosedürü tamamladığınızda, start almaya hak kazanıyorsunuz. Ben bu prosedürün 'p' sini bilmediğim için kuyruk misali takılıyorum takım arkadaşlarımın peşine... Kapalı parkta start için bizi bekleyen motorlara bakarken aklımdan hep 'Acaba başıma neler gelecek?' sorusu geçiyor. Her şey o kadar ‘‘flu’’ki... Koskocaman bir belirsizlik. Start Ankara Hipodromda 400 metre ikili kalkışlarla başlıyor. Hemen akabinde ertesi günün start sıralamasını belirleyecek olan özel etaba geçiliyor.

    BEN NERDEN GİDİCEM

    Kapalı parka gidip geçmemiz gereken yolları gösteren 'road book'umu yerine takacağım ki o da ne çalışmıyor meret. Kalkış podyumuna geldiğimde, üzerimdeki o kıyafetler, kask gözlük, sıcak ve tabi ki heyecan yüzünden nefes almakta zorlanıyorum. Sonra kendi kendime 'aaa abartma be eğlenmeye geldik alooo...' diye teskin edip toparlanıyorum. Kalkışın hemen ardından normal etapta yol notum olmadığı için birilerinin peşine takılıp gidiyorum özel etabın startına. Yine çok sıcak. Herkes startını bekliyor. Merkit'i görüyorum önlerde... Beni görünce 'oh çok şükür sağ sağlim gelmiş' manalı bir gülücük atıyor bana. Start sırası bana geldiğinde gülümseyerek başlıyorum etaba. Arkamda peş peşe 2 atv ve 4-5 motor var. Etap sonunda tek isteğim, 'suuuuu...' Karnemi teslim etmek üzere normal etaba geçtiğimde yine road book çalışmadığı için takılıyorum önümdeki 3 motorun peşine. Ohh, hazır navigasyon. Paşa paşa giderken trafikte bir yol ayırımına geliyoruz. O da ne? Önümdeki motorların ikisi sağa biri sola gidiyor. 'Nası yaaaa, ben nerden gidicem?' derken ortada bir duraksıyorum. Sonra orana vurup iki motorun yanılma payı daha düşük diyerek, onların girdiği yöne giriyorum ki bir 'o da ne?' daha. İkisi de karşımda bana doğru geliyorlar. Hayda.. sonunda yolu tutturup gidiyoruz finişe... Ben bu sıralama etabının sonunda her ne kadar sonunculuk bekliyor olsam da, akşam listede epey bir motoru arkamda bıraktığım yazıyor. Mesela Türklerden Selim teknik arıza yüzünden, Kemal Kantarsa pek temkinli takılmasından dolayı arkamda start alıyorlar.

    Ertesi gün asıl er meydanı açılıyor. Kafamda bin tane soru işareti. Bir ara yürümekte bile zorlandığım bu kıyafetlerle, hayatımda ilk kez kullandığım ralli motoruyla, hiç tanımadığım, tecrübe etmediğim yol koşullarında, ‘‘deli mi dürttü de’’ bunu yapıyorum kendime diyorum. Ama start aldıktan sonra aklımda hiçbiri kalmıyor. Yol olmayan benim için normalde ‘‘hadi gel şurdan geçelim’’ deseler, ‘‘yok abi ben almayayım' diyeceğim yerlerden bir cesaret kaptırıp gidiyorum. Ve asıl zor iş road book takip etmek... Yavaş gidip navigasyon hatası yapmamaya çalışıyorum. Arkamda start alıp gazlayarak beni geçen bir sürü motoru navigasyon hatası yapmadığım için yolda yakalıyorum. Her biri başka bir yönden geliyor. Süratliyken navigasyon hatası yapmak çok daha olası. Ve hepsi bu olasılığa dahil oluyorlar. Çok keyifli 70 km'nin sonunda tuz gölü kenarında devam eden etap yavaş yavaş bana dişlerini göstermeye başlıyor..

    Motor üstümde helikopter tepemde

    'Kumda motor nasıl gider?' sorusuna deneme yanılma yoluyla cevap bulmaya çalışırken, aynamda biz toz bulutunun inanılmaz bir hızla bana doğru geldiğini fark ediyorum. Hemen Kemal Merkit'in sözleri aklıma geliyor; 'Bak otomobiller motorlara bu uzun etaplarda mutlaka yetişir ve kimseyi tanımazlar, ölümüne geçerler yanından. Çok dikkatli ol. Güvenli bir yerde dur bekle geçsinler. Beni bile düşürüyorlardı geçen senelerde, aman diyeyim Allahsız bunlar, çok dikkat et...' Aynamdaki toz bulutunu ensemde hissetmemle kendimi öyle bir atıyorum ki yarım metre yüksekliğindeki tarlaya. Motosikletimle iyice havalanıp konuyoruz tarlanın ortasına. Daha doğrusu motor benim üstüme konuyor. Sol ayağım tamamen motorun altında feci sıkışmış durumdayım ve kalkamıyorum. Tepemdeyse leş kargası gibi bir helikopter dolanıyor sürekli, 'Hah ha salağa bak kalkamıyor...' 'Bire 10 veririm kalkamayacak...' diye konuşarak beni seyrettiklerini düşündüğüm anda kan beynime sıçrıyor ve 'şiiii-raaa' tadında 'güç bende artıııık' diye bağırarak tutup atıyorum motoru üstümden. Birkaç otomobilin daha geçmesini bekleyip motoru yerinden ışın kılıcımla kaldırıp devam ediyorum yola. Tabi 'geliyorum yol ver' sinyali göndermeyen otomobile küfür ede ede gidiyorum. Öyle bir sinyal mi var demeyin evet var! Arkadaki sizi gördüğü anda kornaya bastığında özel bir sistemle sizin motorunuzdan keskin bir sinyal duyuluyor. Bunu duyduğunuzda da yol vermeye fırsatınız oluyor. Adamlar düşünmüşler ama bir de kullansalar. Günün sonunda, verdiğim iki kilo, dudağımdaki uçuk, her kasımın 'ben yarın gelmiyom, bana ne banane...' diye sızlamaları dışında enteresan bir şey olmuyor. Bir sonraki günün start listesinde 37'inci sırada ismim yazıyor olmasına rağmen, tüm mantığımı kullanıp, yarışın tamamını bu kondüsyonla tamamlayamayacağının farkında olarak sabah start saatimde, oteldeki odamda deliksiz bir uykunun ortasında, rüyamda dağ tepe, tam gaz gidiyorum.. ..

    Yarışın sonunda

    7 günlük yarışın sonunda takım arkadaşlarımdan Sevgili Kemal Merkit Genel klasmanda 10'uncu, Kutlu Torunlar 23'üncü Timur sağlam ATV'siyle 26'ıncı, Kemal Kantar ise 27'nciliği aldılar. Anlatmadan edemeyeceğim. Şimdi Kutlu ile Kemal arasında çok tatlı bir çekişme vardı. Eğlenmeyi bilen adamlar olduklarından özellikle Kemal'in Kutlu için yaptığı espirilerden karnımıza ağrılar giriyordu. Her fırsatta Kemal'i geçemeyeceği espiri konusu yapılan Kutlu 4'üncü gün ciddi bir performansla döndü, günün 8'inci en iyi derecesini yapan Kutlu o günü Kemal'in üç sıra üstünde bitirdi. Bu günün sonunda Kemal'in yanına sokulup; 'Geçmiş olsun, Kutlu olayı kitlemiş' dediğimde, Kemal tüm afacanlığıyla; 'Yol verdim ya...' dediydi ki Kutlu 6'ncı gün etapta benzin deposunu delince işler değişti. Hepimiz bu genç adamdan ciddi bir derece beklerken bu talihsizlikle Kutlu olayı 23'üncü tamamlayabildi. Sağlık olsun be Kutlucum... Yarışın motosiklet kategorisinde birincisi ise KTM'siyle Fransız Jean Brucy oldu. Herkesleri tebrik ediyorum..


    Ayşe Şule Bilgiç
    ruzgarinkizif650gs@hotmail.com


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    biglebowski - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Eylül 2010
    Şehir
    Adana
    Yil 2005, aylardan Nisan. Adana’da, 9 aydir calismakta oldugum isimden ayrilip eski isime, yani turist rehberligine donmeye karar veriyorum. Kapadokya bolgesinde, local bir seyahat ecentasinda calismaya basliyorum. Aradan bir ay gecmeden patron beni Fransiz bir organizatoru karsilamak icin Ankara’ya gidecegimizden bahsediyor. Adamin Ingilizcesi zayif, bizim patron Fransizca bilmiyor. Dolayisiyla cevirmenlik isi bana dusuyor. Bana karsilamadan sonra, organizatorle birlikte Bolu’ya gececegimizi, sonra tekrar Ankara’ya donecegimizi soyluyor. Sonra da guzergahimizin Konya, Urgup, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum oldugundan ve Erzincan-Sivas-Kayseri hattindan Nevsehir’e geri donecegimizden bahsediyor. Hicbirsey anlamiyorum. Kendi kendime ne garip bir tur diye dusunuyorum. Cunku patron da geliyor. Ustelik musteri bir kisi! Turu hangi aracla yapacagiz diyorum. Adamin kendi araci var diyor! Kayseri, Sivas ve Erzurumla ilgili bilgilerimi tazelemem gerekiyor falan diye dusunurken nerelerde konaklayacagimizi da soyluyor ve yola koyuluyoruz…
    Adami Ankara’da karsiladiktan sonra Bolu’ya dogru yola koyuluyoruz. Nissan Patrol 3.0 Litre Dizel. Ozel celik konstruksyonlu, navigasyonlu falan. Bildigin rally araci! Adam direksiyonda, bizimki yaninda, ben arkada. Daglar, tepeler, yemyesil ormanlar falan darken fazla uzatmadan Ankara’ya donuyoruz. O gun patron bizimle kalmiyor. Nevsehir’e donuyor. Biz adamla otelde bir sonraki gun kacta kalkacagimizi falan konustuktan sonra odalarimiza dagiliyoruz… Gune cok erken baslamamiz gerektigi icin, bu otelde ve sonrakilerde otel yonetimiyle konusup 05:00-05:30 civari kahvaltiyi hazir ettiriyoruz…
    Ilk gun kahvaltinin hemen ardindan hizli bir bicimde Konya’ya dogru yola koyuluyoruz. Ben kullaniyorum. Kendisi tum elektronik cihazlarin bulundugu co-pilot bolumune geciyor. Kulu makasindan geciyoruz ve adam bana sagda dur diyor. Duruyorum. Kilometresini sifirlayip Turk genelkurmayindan alamadigi fakat uzun ugraslar sonucunda Rus ordusundan temin ettigi ve tum patikalari gosteren GPS haritasini calistiriyor bilgisayarinda ve sagdan gir diyor bana. Saga bakiyorum, bombos bir arazi. Yol falan yok yani. Direksiyonu kirip daliyorum araziye. Gidecegimiz yon konusunda surekli talimatlar veriyor ve tehlikeli cukur, tumsek yada donuslerde tamamen durmami istiyor. Kacinci km’deysek de defterine kayit ediyor ve karsilasilan durum herneyse, km’nin yanina basit bir resmini ciziyor. Normal sartlarda Konya ovasinin belki de hicbir zaman yolunuzun dusmeyecegi koylerinden ve bazi yerlerinde tuz golu manzaralariyla geciyoruz… Dur-kalk, dur-kalk geceyi ediyoruz. Konaklama Aksaray’da. Butun gun sadece cikolata, badem, findik ve su. Ha bir de bu gezide tanistigim Gauloises sigarasi… Yorgunlugu siz dusunun!
    Bu sekilde gecen 5 gun, turlu macera ve her zerresi camura bulanmis arac. Buraya kadar hersey tamam. Lakin bir de madalyonun obur yuzu var. Ne bu organizasyonu, ne de organizatoru taniyorum o siralar. Ayse’nin bu yazisini da yeni goruyorum hatta Kemal Merkit ve Kutlu torunlar ile beraber yarisa katilmis, bunu da yeni ogreniyorum! Yaziya hicbir yorum yapilmamis, belli ki bu forumdaki bircok kisinin haberi bile olmamis zaten ama bizim cingoz recai her nereden bu ihaleyi kapmissa artik; Dunyanin en buyuk rally organizasyonlarindan birinde, etap sonlarindaki konaklama yerleri ve burada tavuk doner kesip ayran satacak adamlarin konuslandirilmasindan, spor kanallarinin yayin yapacagi cadirlara, teknik ekibin ve saglik personelinin kalacagi otellerin ayarlanmasina kadar butun organizasyonu kendisi yapmis fakat ekstradan bir talepte bulunmamam icin de bana oncesinden hicbir bilgi vermeden direk olayin icine katmistir ki; cingozlugu de buradan geliyor zaten! Bilen bilir, turizmde her hizmetin bir bedeli vardir. Ekstradan yapilan hersey icin de belirlenmis bir fiyat tabi. Mesela gunluk turun bir bedeli vardir. Musteriyi hava alaninda karsilayip oteline yerlestirirsen fiyati ayridir. Neyse paradan gectim de bari yanima bir kamera falan alabilseydim! Cunku ozellikle Sivas-Erzurum hattinda olaganustu manzaralarla karsilastim ve gectigimiz yerlerde dogayi ve insanlari fotograflamayi cok istedim. Gerci fotograf cekmeye falan firsatim olur muydu onu da bilmiyorum ya neyse…
    Kulu makasina kadar bizim patronun ne is cevirdiginden haberim yoktu. Bu bes gun boyunca bazen “ne yapiyoruz, nerdeyiz, ne zaman bitecek bu” dedigim anlar olduysa da anlamadigim bir sebepten dolayi bu camur, bu yollar, bu daglar, bu motor sesi ve bu tatli yorgunluk bana tarifi imkansiz bir cosku ve heyecan veriyordu. Sanirim, yillar sonra aciklayabildigim bu duygu aslinda bu organizasyonla tetiklenen “enduro” tutkusuydu. Arkadasim Muko’nun o siralar kullandigi Tenere XTZ 660 da fitili atesleyen bir diger unsur oldu ve sonrasinda ilk motosikletim olan Dominator NX 650’yi aldim…
    Cocuklugumda televizyondan izledigim rally organizasyonlarindan birinde bulunmustum. Yarismadim. Adim da hicbir zaman bilinmeyecekti belki. Fakat ben onun ayrilmaz bir parcasi olmustum bile…
    Tamamen tesaduf sonucu gordugum bu yazi beni 7 yil onceye goturdu ve paylasmak istedim dostlar. Daha cok sey var aslinda anlatilacak ama iste, dilimiz dondugunce...

    Saygi ve sevgilerimle…

  3. #3
    eray_uluyazı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Eylül 2010
    Şehir
    ataşehir, istanbul
    Motosikleti
    '07 HONDA CBF 500 (adriana ;)
    biglebowski senin de rüzgarın kızı'nın da yazılarınızı soluksuz okudum.
    ciddi anlamda anlattıklarınızdan ağızımın suyu aktı diyebilirim.
    güzel paylaşımlar için teşekkür ederim
    KUL FANİDİR YOL MUKADDES, ELBET VERİLECEK BU SON NEFES,
    NE MAKAM KALICI NE HEVES,
    ORTA SAHADA TEK ADRES MANUEL FERNANDES

  4. #4
    biglebowski - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Eylül 2010
    Şehir
    Adana
    Ben tesekkur ederim Eray kardes guzel yorumun icin

  5. #5
    biglebowski - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Eylül 2010
    Şehir
    Adana
    Dikkatimi cekti de; Ayse Sule B. son yazisini 2010'da yazmis yanlis gormediysem. O tarihten beridir kose yazisi yazmiyor galiba...

  6. #6
    Chronix - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Temmuz 2008
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Ducati Monster 1200
    yeni işi artık pepe ile çocuklarımızı eğlendirmek sanırım.
    Two Against the World

    Hyosung RT125 (55.000) Hyosung GT250 X (100.000) Ducati Monster 1200

  7. #7
    gti_king - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Mart 2010
    Şehir
    İstanbul Bayrampaşa
    Motosikleti
    Kawasaki KLX 250
    Bence Pepe işinde iyi gidiyorlar kardeşi ile birlikte.

  8. #8

    Üyelik
    12 Aralık 2018
    Ara sıra aklıma gelirdi ama hiç bu kadar üstüne düşmemiştim. İş yerinde otururken canım sıkıldı kurcaladım sürekli ve buldum galiba (neyi aradığımı bilmiyorum ama ona göre).
    Bir vakit küçükken her yaz mevsimi gittiğim Erzincan ili, İliç ilçesinin Kuruçay kazasına bağlı Kozluca adındaki küçük köyümüzde uzaktan yani 10 Km ilerden gelen araba sesi duyulurdu. Büyüklerimiz; "Aha la Kim geliyi acaba" falan derdi hatta araba sesi duyulduğunda. Bir gün bu köyde motosikletler atvler Rally arabaları hatta kamyonlar havada uçuştu kabus gibiydi sanki be ! adım atamıyorduk küçücük köyde arabaların altında ezilmekten korkmuştuk. Zevkliydi... çocuktum ve böyle bir şeyle ilk defa karşılaşmıştım unutulmaz bir şeydi. Bizim köyde Allah'ın dağında yarış yaptılar vay beee...
    Bunları kayıt eden birde babamın kamerası vardı ama ben hala kasetleri bulamadım ama aramaya devam ediyorum.. coming soon inşallah bir bulsam olur. gerçi kasetlerden önce ben asıl aradığımı buldum gibi bu yarışın ismi... Rally D'orient.!


Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler