Şimdi geçen hafta elektronik posta kutuma gelen bir mektubu sizle paylaşmak istiyorum. Mektubu yazan Mevlüt Sağlam Ankara’da motosikletli kurye olarak çalışıyor. Anlattıkları Mevlüt bey’in gözünden Ankara’da yaşananlar. Vallaha ben bu yazıya çok yorum yapmak istemiyorum. Katıldığım epey bir yer olmasa kalkıp da buraya koymazdım ama abartıldığını düşündüğüm yerler de yok değil. Buyurun okuyun ve yorumu siz yapın!
ÇEK BAKAYIM SAĞA EHLİYETİN VAR MI
"Ben Ankara trafiğinde günde yaklaşık 200 kilometre yol yapan biri olarak şu kanıya vardım. Ya büyük motorun olacak ya da serseri olacaksın. Nedenine gelince...
Otomobil sürücülerinden örnek vererek başlayabilirim. Diyelim ki altınızda şöyle ’ciks’, gösterişli, pahalı bir otomobil var. Trafik sizi çevirdiği zaman ne der? "İyi günler beyefendi evraklarınızı görebilir miyim?" Peki, altınızda eski kasa her hangi bir otomobil olsa, ya da eski olması da önemli değil orta halli modifiyeli bir otomobil olsa? Siz ne kadar güzel kullansanız da polisin çevirmede diyeceği laf şu; (iyimserleştirilmiş haliyle) "Çek bakıyım, sağa çek, in bakıyım, ehliyetin var mı senin? Şu evraklarını ver bakıyım?" Bunlar hep bilinen şeyler (tabi bu söylediklerimde istisnaları saymıyorum).
MOTORUN ÖNÜNE ATLAYAN TRAFİK POLİSİ
Şimdi gelelim asıl konumuza. Bu anlattıklarımın aynısı motosiklet içinde geçerli; bizzat yaşadıklarım ve gördüklerim olaylar bunlar. Altınızda güzel bir makine varsa büyük ihtimalle ya zenginsinizdir ya da sağlam bağlantılarınız vardır, bir yerlerde dayınız falan. Polisler niye böyle düşünür, çünkü o motosikletin pahalı birşey olduğunu bilirler. Şimdide size serserilikle kurduğum bağlantıyı anlatıyım. İlerde bir çevirme var diyelim; altınızda pahalı bir makine varsa çekinmenize gerek yok güzel bir dille karşılanırsınız. Ama benim kullandığım gibi ya da daha küçük bir motosiklet varsa? Polis direk soru bile sormadan, sizin veya kendisinin sakat kalacağını bile düşünmeden pat diye önünüze atlar, (hatta durdurmak için hareket halindeki motosikletin gidonundan tutmaya çalışanlar bile var, onu da bırakın hareket halindeki motorun anahtarını çıkarmaya çalışan polislerimiz var).
MOTORCU SERSERİ İSE ÇEVİNMEDE DURMAZ
Şimdi diyelim ki motorcu serseri, ne olacak o zaman? Çevirmede durmayacak. Polis var mı yok mu hiç iplemeden basıp gidecek. Eee serseri olduğu içinde büyük ihtimalle ya plakası kıvrıktır ya da sökülmüştür nasıl olsa cezada gelmez. Ne oldu hiç birşey çekti gitti. Bir de şöyle düşünün güzel makinanızla normal bir yolda seyir halindesiniz. Büyük ve sesli olduğu için görünmesi daha kolay kimse önünüze pat diye atlamaz. Ya motosikletiniz ufaksa, ne sesi çıkıyor ne kendi görünüyor. İnsanlar arkanızdaki otomobile bakar, önünüzdeki araca bakar sizin önünüze atlayıverir. Ne oldu olan yine size oldu. Ama ki o motorcu serseriyse ne olur. Eee serseri ya; ya egzozu açıktır bas bas bağırıyordur ya da etkili bir kornası vardır yayanın ya da aracın sizi fark etmemesi için bayağı bir salak olması lazım. Ne oldu serseri yine kurtuldu.
SERSERİ OLMAYA MECBUR EDERLER
Size bir örnek daha; trafik yoğun, ileri doğru motosikletinizin sığacağı kadar boş ver var. İllaki gireceksiniz. Yine motorunuz kayda değer bir şeyse öndeki araçlar size yol açar geçer gidersiniz. Ama sessiz sakin bir motorcuysanız ve motorunuzda ufak bir şeyse? Özellikle taksiciler başta olmak üzere, dengesizin biri iyi bir şey yaptığını sanıp önünüzü kapatır ve bilerek yol vermez. O motosikletin üstünde serseri olsa ne olur? Aralardan motoru bağırttırarak geçeceği için ister istemez öndeki araç yol veriyor. Vermemekte inat ederse ne olacak peki? O da kolay zaten kask kafada değil kolda büyük ihtimalle otomobilin aynasına çarpar ve kırar. Yol illaki açılır yani...
Ve size son bir örnek. Normal bir şekilde gidiyorsunuz. Dengesizin biri durup dururken size çarptı ve yavaşta olsa düştünüz ve sürücü tamamen hatalı. Şimdi motorunuz kalite bir şeyse sizi orda bırakıp gidemez hasarı karşılamak zorunda. Eğer motorunuz ufaksa hatalı olduğu halde diyeceği laf şu; (bayan olduğunu düşünelim) "Napıyosun be salak şey görmüyor musun beni?" Motorunuz ufak olduğu için hasarı da ufak olur diye düşünür ve büyük ihtimalle yoluna devam eder. Siz de efendi motorcuysanız bir trafik polisine gerekeni anlatırsınız ve hiçbir sonuç çıkmaz. Eee serseri olursanız ne olacak. O sinirle kalkarsınız düşersiniz aracın peşine, masraf gözünüzde değildir zaten ve yakalarsınız. Önce konuşmaya çalışırsınız baktınız işe yaramıyor. büyük ihtimalle ayağınız ya da kaskınız otomobilin aynasına çarpar ya da parmağınızdaki yüzük veya herhangi bir metal parça yanlışlıkla arabayı boydan boya çizebilir. Yani sürücüden ya hasar parasını alırsınız ya da sinirinizi alırsınız.
KİMSEYE SERSERİ MOTORCU OL DEMİYORUM
Şöyle bir bakıldığında serseri yaptıklarında kısmen haklı. Yollarda dışlanacağına polislerden laf yiyeceğine, her gün birine rüşvet vereceğine, her an hayati tehlike atlatacağına ki ben şahsen bunlara maruz kalıyorum. Ben burada kimseyi serseriliğe teşvik etmiyorum, ama milletimizin cahilliği bazı motorcu arkadaşlarımızı buna zorluyorlar. Piyasada gördüğünüz serseri tipli motorcuların çoğu bu yüzden bu şekilde kullanıyorlar. Zamanla da alışkanlık haline geliyor. Yani kısacası ben bunu fark ettim ve sizlerle paylaşmak istedim. Ya büyük motosikletin olacak ya da serseri olacaksın (en azından Ankara’da böyle).
Ayşe Şule BİLGİÇ
ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr
Rüzgarın Kızı - Ayşe Şule Bilgiç'in Yazıları Her Çarşamba Hürriyet Gazetesi Otoyaşam Ekinde Yayınlanır.