ignoramus
06 Ekim 2006, 21:55
Evet, 9 sene olmuş, az değil. Bu süre içinde artçı bile olmadım, motorcuların takıldığı yerlere dahi gitmedim. Ama ilk defa gaz verip yola çıktığımda, rüzgarın beni kaskımın alt tarafından ilk gıdıklaması ile anılar capcanlı oldu...
GSXF 750 ile motora başladım. Öküz kadar devasa ve haşmetli alet, beni çocuk gibi oradan oraya savuruyordu. İlk ay neredeyse 10 kere yan yatırdım. Bir kere düşmeye başlayınca tutmak imkansızdır ya, düzenli olarak bunu yaşıyordum. Yalandan bir kask, yalandan bir montla (öğrencilik zamanı) devam ettim. 200'ü asla geçmedim, korktum, gaza gelmedim, gurur yapmadım. Sonra GSXR 750. Şeker gibi gelmişti GSXF 750'den sonra. Zıpkın gibi atılıyor, tıkır tıkır vites geçiyor; havalı, züppe bir makine. Bununla gazladım, yalan yok, ama sadece düzlükte ve şehirlerarası yollarda. GSXR, GSXF'e göre, kim ne derse desin, daha rahat, daha hızlı ve daha asildi.
O zaman trafik akardı; tekrar yazıyorum, trafik AKARDI. Şeritlerin arası bomboş olur, sürücüler (eksoz sesinden belki de) yol verirler, sol şeritten kaçarlardı. Akşam gezmeye Bağdat Caddesine, Fenerbahçe'ye gidilir, gelinir, sahilde turlanır, Bebek Kahve'ye çay içmeye gidilirdi. Motorla ta içine kadar girilen bir bar bile vardı Taksim'de. Uzay Heparı'nın yeni öldüğü yıllar olduğundan, polisler gaddardı, hemen bağlarlardı motoru en ufak şeyde.
İnsanlar alışık değildi motora. Zaten bir tek spor makineler vardı, bir de Java, MZ gibi motorlar. Ne chopper moda idi, ne de scooter. Spor motor kullananlar uzaydan geliyordu kesin, hele chopper'cılar başka galaksiden. Motorcular birbirine "dit" yaparlardı karşı şeritlerden birbirlerini görünce, kaskla selam verilirdi. Yarışılmaz, 4 tekerlere eksoz sesi dinletilirdi. F2 vardı bir, bir de EXUP. Koca Boğaziçi Üniversitesinde okula motorla gelen iki kişi vardı. Yolda kesinlikle genci yaşlısı, erkeği kadını eksoz sesini duyunca döner bakardı. Motorunu bırakıp gelince tepesinde kesin iki üç çocuk-genç olur, insanlar fotoğraf çekerlerdi. Kadranda 280'i (1100'lerde 320'yi) gören herkes, "yapıyor mu gerçekten" derlerdi.
Ama işte güzel olan, biner giderdin, döner bir tur daha atardın, köprüyü geçer geri gelirdin gezmek için.
Ya şimdi. Bu trafiğin çivisi çıkmış, hakikaten çıkmış. İstanbul daha alamayacağı kadar trafik zibidisi dolmuş. Şeritlerin tamamı dopdolu, artık aralardan geçmek mümkün değil. Araba sığabilecek her yer araba ile dolu. İnsanlar arabalarının içinde yaşıyor artık. Debriyaja basmaktan bileğim ağrıdı 2 hafta motor sürdüm diye. Bir daha karşıya mecbur olmazsam geçmem, tıklım tıkış araba, heryer ama, ara sokaklardan TEM'e kadar. Ayağımı yere koyamayacağım kadar yanına yaklaşıyor taksiler, her santimetrekare önemli onlar için çünkü. Motorun keyfi rüzgarı hissetmekte değil mi, yol yapamadığın için rüzgar da yok; eksoz dumanı yutuyorsun devamlı ama, millet arabasında camları kapalı klima açık, keyifleri yerinde. Eskiden hiç şeridi ortalayarak, "araba gibi" dur-kalk trafiğe giridğimi, takıldığımı hatırlamıyorum. Şimdi, ha motora binmişsin, ha arabaya, fark yok.
Motora yeni başlayan biri bu farkı hissetmeyecektir. İlk defa motora biniyor olduğu için motorun tepesinden ona öyle geldiğini sanacaktır. Uzun süredir motora binen biri de anlamayacaktır farkı, devamlı içinde olduğundan trafikteki giderek sıkışmayı hissedemeyecektir. Ben o kadar net görüyorum ki şu anda bunu.
Motor sayısı inanılmaz artmış. 100 kat artmış belki, belki de 500 kat. Eskiden görünce selamlaşacak kadar azken sayıları, şimdi sürekli aynaları kontrol ediyorum, kör noktamda kalmış bir motor var mı yanımdan geçecek diye.
Çeşit de çok artmış, Endura, Cross, Scooter, Chopper kullanan çok çeşitli, çok çeşitli ekonomik, kültürel, yaşamsal olarak farklı motorcu var her yerde. Bu kadar farklı motorun varlığı, eskiden olduğu gibi motora "özenti"den dolayı binilmediğinin en güzel kanıtıdır. Çünkü bir şey moda olur ve herkes onu alır, kullanır, giyer vs. Bir zamanlar Levis'in, CRX'in, şimdi iPod'un, Laptop'un olduğu gibi. Herkeste aynı şey olur. Olmayan gıpta eder, ilk fırsatta ondan alır. Bu kadar farklı çeşit motor birden moda olamayacağına göre, gerçek birdir: Gıpta edilen şey "motora binmek", "motorun keyfini sürmek"tir. Yalan yok, bana o zamanlar düşük beygirli, race dışı türde bir motor "çaydanlık" gibi gelirdi. Ama şimdi, GS 1200'lere zevkle bakıyorum, chopper direksiyonlu scooter'lar (adı nedir bilemedim) çok seksi geliyor; köprüden yanımdan scooter'ı ile yanımdan bir bayan motorcu geçtiğinde zevkten dört köşe oluyorum. (Eskiden motor süren bayan sayısı "sıfır"dı. Olamazdı öyle bir şey)
Yaşım, Türkiye'de araba direksiyonunda bayan görülmesinin de yadırgandığını hatırlayacak kadar var. tuhaf gelirdi bana da çocuk aklımla. Şu anda bayan sürücünün tuhaf karşılandığını söyleyemez kimse. Biraz kötü sürerler(!) ama bayan sürücüde tuhaf bir taraf yoktur. işte aynen böyle olacaktır bayan motorcu da, 3 sene sonra son derece normal gelecek bizlere bayan motorcular. Ama kask, mont tasarımlarının değişmesi gerek, nasıl araba tasarımları değiştiyse. (Bazı arabalar "bayan" arabasıdır, ve kimse bunun aksini iddia edemez, örneğin Ford Ka; erkek kişi için üretilmemiştir o araba) Bunu da göreceğiz, pembe scooter'lar için pembe montlar yapacaklar, (örneğin) turkuaz renkli endurosunun üzerinde sapsarı mont-kask takımı ile bayanlar göreceğiz etrafımızda. (Kill Bill ve Uma Thurman geldi aklıma, Okinava'da.)
Türkiye'nin aynı İtalya, İspanya, Japonya gibi motorla tanıştığını, kabul ettiğini söyleyebilirim. Çok yakında (mesela 5 sene içinde) "motor ülkesi" haline geleceğiz, kimsenin şüphesi olmasın. Motorlara özel trafik kuralları, belki şeritler konacak, bu yüzde yüz. Motor artık, serseri, çılgın, marjinal görünmek isteyen özenti kitlenin (o zamanki ben dahil) elinden çıkmıştır artık, her seviyeden halka yayılmıştır.
Çin motorların ucuzluğuna falan bağlamayın sakın bu artışı. benim ilk bindiğim zamanda da ucuz motor vardı (Aprilia 125 mesela) ama kimse binmezdi. Sebep motora binmek değil, hava atmaktı çünkü.
İsteyenler (benim gibi) arabalarını satıp derhal beğendikleri bir motor alsın. Kimseyi de "aman 125'likle başla, 8 sene sonra 250'liğe geç, dede olunca supersport'a geç" diye kasmasın. Dileyen dilediğini alıp binsin. Güçlü motor, üstündeki kişiye ne kadar tehlikeli birşey olduğunu gazı ilk çevirdiklerinde gösteriyor zaten. Ölüm, acemi iken 180 beygir motora binerken değil, ustalaştığını sanarak 60 beygir motorun sınırlarını zorlamaya başladığında geliyor. Kimsenin gazına gelmeyen, yanından geçen yere yakın mor ışıklı, filmli eksozlu bir teneke kutusunun ardından "dur şuna motor nasıl gider göstereyim" demeyen, youtube'da 280 basıyorlardı bakalım hakikaten basıyor mu" demeyen adam hayatta kalır. Zibidi adam, chopper'la kafa kaldırmaya çalışır, boynunu kırar. (Talihsiz kazalar geçirmiş efendi motorcuları tenzih ederim)
Sonuç olarak, tekrar motorcu olmak enfes bir duygu. Daha ilk mesajlarımdan birinde bin türlü şeyden bahsedip okuyanı sıktıysam özür dilerim. Tekrar oyuncağına kavuşan çocuğun sevinci diyebilirsiniz buna.
GSXF 750 ile motora başladım. Öküz kadar devasa ve haşmetli alet, beni çocuk gibi oradan oraya savuruyordu. İlk ay neredeyse 10 kere yan yatırdım. Bir kere düşmeye başlayınca tutmak imkansızdır ya, düzenli olarak bunu yaşıyordum. Yalandan bir kask, yalandan bir montla (öğrencilik zamanı) devam ettim. 200'ü asla geçmedim, korktum, gaza gelmedim, gurur yapmadım. Sonra GSXR 750. Şeker gibi gelmişti GSXF 750'den sonra. Zıpkın gibi atılıyor, tıkır tıkır vites geçiyor; havalı, züppe bir makine. Bununla gazladım, yalan yok, ama sadece düzlükte ve şehirlerarası yollarda. GSXR, GSXF'e göre, kim ne derse desin, daha rahat, daha hızlı ve daha asildi.
O zaman trafik akardı; tekrar yazıyorum, trafik AKARDI. Şeritlerin arası bomboş olur, sürücüler (eksoz sesinden belki de) yol verirler, sol şeritten kaçarlardı. Akşam gezmeye Bağdat Caddesine, Fenerbahçe'ye gidilir, gelinir, sahilde turlanır, Bebek Kahve'ye çay içmeye gidilirdi. Motorla ta içine kadar girilen bir bar bile vardı Taksim'de. Uzay Heparı'nın yeni öldüğü yıllar olduğundan, polisler gaddardı, hemen bağlarlardı motoru en ufak şeyde.
İnsanlar alışık değildi motora. Zaten bir tek spor makineler vardı, bir de Java, MZ gibi motorlar. Ne chopper moda idi, ne de scooter. Spor motor kullananlar uzaydan geliyordu kesin, hele chopper'cılar başka galaksiden. Motorcular birbirine "dit" yaparlardı karşı şeritlerden birbirlerini görünce, kaskla selam verilirdi. Yarışılmaz, 4 tekerlere eksoz sesi dinletilirdi. F2 vardı bir, bir de EXUP. Koca Boğaziçi Üniversitesinde okula motorla gelen iki kişi vardı. Yolda kesinlikle genci yaşlısı, erkeği kadını eksoz sesini duyunca döner bakardı. Motorunu bırakıp gelince tepesinde kesin iki üç çocuk-genç olur, insanlar fotoğraf çekerlerdi. Kadranda 280'i (1100'lerde 320'yi) gören herkes, "yapıyor mu gerçekten" derlerdi.
Ama işte güzel olan, biner giderdin, döner bir tur daha atardın, köprüyü geçer geri gelirdin gezmek için.
Ya şimdi. Bu trafiğin çivisi çıkmış, hakikaten çıkmış. İstanbul daha alamayacağı kadar trafik zibidisi dolmuş. Şeritlerin tamamı dopdolu, artık aralardan geçmek mümkün değil. Araba sığabilecek her yer araba ile dolu. İnsanlar arabalarının içinde yaşıyor artık. Debriyaja basmaktan bileğim ağrıdı 2 hafta motor sürdüm diye. Bir daha karşıya mecbur olmazsam geçmem, tıklım tıkış araba, heryer ama, ara sokaklardan TEM'e kadar. Ayağımı yere koyamayacağım kadar yanına yaklaşıyor taksiler, her santimetrekare önemli onlar için çünkü. Motorun keyfi rüzgarı hissetmekte değil mi, yol yapamadığın için rüzgar da yok; eksoz dumanı yutuyorsun devamlı ama, millet arabasında camları kapalı klima açık, keyifleri yerinde. Eskiden hiç şeridi ortalayarak, "araba gibi" dur-kalk trafiğe giridğimi, takıldığımı hatırlamıyorum. Şimdi, ha motora binmişsin, ha arabaya, fark yok.
Motora yeni başlayan biri bu farkı hissetmeyecektir. İlk defa motora biniyor olduğu için motorun tepesinden ona öyle geldiğini sanacaktır. Uzun süredir motora binen biri de anlamayacaktır farkı, devamlı içinde olduğundan trafikteki giderek sıkışmayı hissedemeyecektir. Ben o kadar net görüyorum ki şu anda bunu.
Motor sayısı inanılmaz artmış. 100 kat artmış belki, belki de 500 kat. Eskiden görünce selamlaşacak kadar azken sayıları, şimdi sürekli aynaları kontrol ediyorum, kör noktamda kalmış bir motor var mı yanımdan geçecek diye.
Çeşit de çok artmış, Endura, Cross, Scooter, Chopper kullanan çok çeşitli, çok çeşitli ekonomik, kültürel, yaşamsal olarak farklı motorcu var her yerde. Bu kadar farklı motorun varlığı, eskiden olduğu gibi motora "özenti"den dolayı binilmediğinin en güzel kanıtıdır. Çünkü bir şey moda olur ve herkes onu alır, kullanır, giyer vs. Bir zamanlar Levis'in, CRX'in, şimdi iPod'un, Laptop'un olduğu gibi. Herkeste aynı şey olur. Olmayan gıpta eder, ilk fırsatta ondan alır. Bu kadar farklı çeşit motor birden moda olamayacağına göre, gerçek birdir: Gıpta edilen şey "motora binmek", "motorun keyfini sürmek"tir. Yalan yok, bana o zamanlar düşük beygirli, race dışı türde bir motor "çaydanlık" gibi gelirdi. Ama şimdi, GS 1200'lere zevkle bakıyorum, chopper direksiyonlu scooter'lar (adı nedir bilemedim) çok seksi geliyor; köprüden yanımdan scooter'ı ile yanımdan bir bayan motorcu geçtiğinde zevkten dört köşe oluyorum. (Eskiden motor süren bayan sayısı "sıfır"dı. Olamazdı öyle bir şey)
Yaşım, Türkiye'de araba direksiyonunda bayan görülmesinin de yadırgandığını hatırlayacak kadar var. tuhaf gelirdi bana da çocuk aklımla. Şu anda bayan sürücünün tuhaf karşılandığını söyleyemez kimse. Biraz kötü sürerler(!) ama bayan sürücüde tuhaf bir taraf yoktur. işte aynen böyle olacaktır bayan motorcu da, 3 sene sonra son derece normal gelecek bizlere bayan motorcular. Ama kask, mont tasarımlarının değişmesi gerek, nasıl araba tasarımları değiştiyse. (Bazı arabalar "bayan" arabasıdır, ve kimse bunun aksini iddia edemez, örneğin Ford Ka; erkek kişi için üretilmemiştir o araba) Bunu da göreceğiz, pembe scooter'lar için pembe montlar yapacaklar, (örneğin) turkuaz renkli endurosunun üzerinde sapsarı mont-kask takımı ile bayanlar göreceğiz etrafımızda. (Kill Bill ve Uma Thurman geldi aklıma, Okinava'da.)
Türkiye'nin aynı İtalya, İspanya, Japonya gibi motorla tanıştığını, kabul ettiğini söyleyebilirim. Çok yakında (mesela 5 sene içinde) "motor ülkesi" haline geleceğiz, kimsenin şüphesi olmasın. Motorlara özel trafik kuralları, belki şeritler konacak, bu yüzde yüz. Motor artık, serseri, çılgın, marjinal görünmek isteyen özenti kitlenin (o zamanki ben dahil) elinden çıkmıştır artık, her seviyeden halka yayılmıştır.
Çin motorların ucuzluğuna falan bağlamayın sakın bu artışı. benim ilk bindiğim zamanda da ucuz motor vardı (Aprilia 125 mesela) ama kimse binmezdi. Sebep motora binmek değil, hava atmaktı çünkü.
İsteyenler (benim gibi) arabalarını satıp derhal beğendikleri bir motor alsın. Kimseyi de "aman 125'likle başla, 8 sene sonra 250'liğe geç, dede olunca supersport'a geç" diye kasmasın. Dileyen dilediğini alıp binsin. Güçlü motor, üstündeki kişiye ne kadar tehlikeli birşey olduğunu gazı ilk çevirdiklerinde gösteriyor zaten. Ölüm, acemi iken 180 beygir motora binerken değil, ustalaştığını sanarak 60 beygir motorun sınırlarını zorlamaya başladığında geliyor. Kimsenin gazına gelmeyen, yanından geçen yere yakın mor ışıklı, filmli eksozlu bir teneke kutusunun ardından "dur şuna motor nasıl gider göstereyim" demeyen, youtube'da 280 basıyorlardı bakalım hakikaten basıyor mu" demeyen adam hayatta kalır. Zibidi adam, chopper'la kafa kaldırmaya çalışır, boynunu kırar. (Talihsiz kazalar geçirmiş efendi motorcuları tenzih ederim)
Sonuç olarak, tekrar motorcu olmak enfes bir duygu. Daha ilk mesajlarımdan birinde bin türlü şeyden bahsedip okuyanı sıktıysam özür dilerim. Tekrar oyuncağına kavuşan çocuğun sevinci diyebilirsiniz buna.