admin
05 Temmuz 2014, 18:05
Motosiklet kullanan insanların en keyif aldıkları ortamlardır grup halinde yaptıkları uzun veya kısa mesafeli geziler. Hiç tanımadığınız insanların ortaklaşa tek yürek olup, aynı heyecana gaz açtıkları bir etkinliktir. Birbirleriyle yarışmak, kovalamaca oynamak için değil, bir güzelliği ruhlarına sindirebilmek için; yol nereye onlar oraya gaz açarlar.
İstanbul’da başlayan motosiklet maceramın ilk kilometreleri böyle güzel paylaşımları yaşayarak geçti. Hafta sonu geldiğinde, günler öncesinden planlanan rotalar, gidilecek yerler, kaç motor, kaç kişi katılacak gibi tüm detaylar görüşülüp bir plan yapılırdı. Bu sevda öyle bir güven ortamı oluşturuyor ki; eşini ve kendini motora atıp, kardeşi veya çocuğunu da bu etkinlikte bulundurmak için artçısı olmayan arkadaşlara teslim eden dostlarla karşılaştık. Emanet artçı alan bu kişiye duyulan güven, o artçıyı alan kişinin de bir onurudur.
Buradan; bana bu güveni duyup aile fertlerinden artçı olarak teslim ettikleri dostları, günün akşamında memnun ve huzurlu bir keyif içinde geri getirmenin mutluluğunu sağlayanlara teşekkürler ediyorum. Motorcunun mayasını, güven ve saygı harmanlıyor. Bu yaşadıklarımın birikimini çeşitli dergi ve yazılarımda her zaman paylaştım. Yazmaya da devam ediyorum.
Antalya’ya yerleştiğim 2009 senesinden beri buradaki motosiklet gruplarını ve gezilerini yakından izliyorum. Bir kültürün, sağlam temeller üzerinde, doğru arkadaşlıklarla ne kadar güzel etkinliklere sahip olduğunu görüyorum.
Grupların dışında bir de yalnız sürücüler vardır. Tek başına, sadece yol, motor ve içindeki coşku vardır. Kimseler olması gerekmez. Belki çok yakını olan bir yareni artçısı olmuştur. O kadar! Motosikletle ilgili gezi kitaplarını incelediğiniz zaman, bu yazıların tek başına yapılan seyahatlerden sonra ortaya çıktığını görürsünüz.
Motosikletle yollarda olmanın huzurunu tek başına olduğunuzda daha fazla hissedersiniz. Önünüzde giden veya arkanızdan gelen bir başka motorcuyu kollamak, düşünmek zorunda olmadığınız için bambaşka bir duyguyla yollara salarsınız kendinizi. İşte bu hissiyat insanda yazma hevesini kamçılar. İstanbul’da olduğum zamanlar bu kadar yazı meşguliyetim yoktu. Katıldığım gruplardaki arkadaş muhabbetleri, şakayla karışık yolculuklar anı yaşatan değerlerdi.
Oysa bu gezilerin arkasında insan ruhunu dinginleştiren bambaşka heyecanlar olduğunu bilemezdim. Çok hoşuma giden bir kavşak veya manzara karşısında o bölgeyi gruptan kopmamak adına teğet geçip, anılarımda bırakırdım. Yalnız gezmeye başladığımda, her kilometre başında ne varsa hoşuma giden durup fotoğrafladım. PC başına oturduğumda o anı yaşatan duyguları klavyemden satırlara dökmeye başladım. İşte yalnız takılmanın, bana göre en büyük ödülü buydu.
Motosiklete sevdalıysanız; içinizdeki sesin sizi hangi yollarda kimlerle veya tek başına mı gideceğiniz haykırışına kulak verin. Yol nereye giderse gitsin, motorunuz ne marka, kaç CC olursa olsun bu bir sevdadır, tutkudur. Başka hiçbir araç bunu sizin ruhunuza işleyemez.
Yolunuz farınız ve şansınız açık, kaskınız başınızda olsun!
http://imageshack.com/a/img836/1874/zukg.jpg
Motosikletli Yaşam - Alpaslan Apak - Motorcuların HULK abisi..
Kaynak: Milliyet Akdeniz
İstanbul’da başlayan motosiklet maceramın ilk kilometreleri böyle güzel paylaşımları yaşayarak geçti. Hafta sonu geldiğinde, günler öncesinden planlanan rotalar, gidilecek yerler, kaç motor, kaç kişi katılacak gibi tüm detaylar görüşülüp bir plan yapılırdı. Bu sevda öyle bir güven ortamı oluşturuyor ki; eşini ve kendini motora atıp, kardeşi veya çocuğunu da bu etkinlikte bulundurmak için artçısı olmayan arkadaşlara teslim eden dostlarla karşılaştık. Emanet artçı alan bu kişiye duyulan güven, o artçıyı alan kişinin de bir onurudur.
Buradan; bana bu güveni duyup aile fertlerinden artçı olarak teslim ettikleri dostları, günün akşamında memnun ve huzurlu bir keyif içinde geri getirmenin mutluluğunu sağlayanlara teşekkürler ediyorum. Motorcunun mayasını, güven ve saygı harmanlıyor. Bu yaşadıklarımın birikimini çeşitli dergi ve yazılarımda her zaman paylaştım. Yazmaya da devam ediyorum.
Antalya’ya yerleştiğim 2009 senesinden beri buradaki motosiklet gruplarını ve gezilerini yakından izliyorum. Bir kültürün, sağlam temeller üzerinde, doğru arkadaşlıklarla ne kadar güzel etkinliklere sahip olduğunu görüyorum.
Grupların dışında bir de yalnız sürücüler vardır. Tek başına, sadece yol, motor ve içindeki coşku vardır. Kimseler olması gerekmez. Belki çok yakını olan bir yareni artçısı olmuştur. O kadar! Motosikletle ilgili gezi kitaplarını incelediğiniz zaman, bu yazıların tek başına yapılan seyahatlerden sonra ortaya çıktığını görürsünüz.
Motosikletle yollarda olmanın huzurunu tek başına olduğunuzda daha fazla hissedersiniz. Önünüzde giden veya arkanızdan gelen bir başka motorcuyu kollamak, düşünmek zorunda olmadığınız için bambaşka bir duyguyla yollara salarsınız kendinizi. İşte bu hissiyat insanda yazma hevesini kamçılar. İstanbul’da olduğum zamanlar bu kadar yazı meşguliyetim yoktu. Katıldığım gruplardaki arkadaş muhabbetleri, şakayla karışık yolculuklar anı yaşatan değerlerdi.
Oysa bu gezilerin arkasında insan ruhunu dinginleştiren bambaşka heyecanlar olduğunu bilemezdim. Çok hoşuma giden bir kavşak veya manzara karşısında o bölgeyi gruptan kopmamak adına teğet geçip, anılarımda bırakırdım. Yalnız gezmeye başladığımda, her kilometre başında ne varsa hoşuma giden durup fotoğrafladım. PC başına oturduğumda o anı yaşatan duyguları klavyemden satırlara dökmeye başladım. İşte yalnız takılmanın, bana göre en büyük ödülü buydu.
Motosiklete sevdalıysanız; içinizdeki sesin sizi hangi yollarda kimlerle veya tek başına mı gideceğiniz haykırışına kulak verin. Yol nereye giderse gitsin, motorunuz ne marka, kaç CC olursa olsun bu bir sevdadır, tutkudur. Başka hiçbir araç bunu sizin ruhunuza işleyemez.
Yolunuz farınız ve şansınız açık, kaskınız başınızda olsun!
http://imageshack.com/a/img836/1874/zukg.jpg
Motosikletli Yaşam - Alpaslan Apak - Motorcuların HULK abisi..
Kaynak: Milliyet Akdeniz