allpower
16 Mayıs 2012, 23:52
Benim gibi, sürüş teknikleriyle alakalı bir çok yazı okumuş olabilirsiniz ama sade anlaşılabilir şekilde Türkçe'ye çevrilmiş bu yazı da gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
İLERİ SÜRÜŞ TEKNİKLERİ
Sürüş Pozisyonu
Motorunuzun üstünde nasıl oturmanız gerektiğini anlatmaya çalışmak kimilerine göre patronluk taslamak olacak ama biraz sabır ile belki de sürüş dinamiğinizi tamamen değiştirecek ipuçları yakalayabilirsiniz. Tecrübeli sürücüler bile bu basit konudan pozitif çıkarımlar edinebilir.
Motor üstünde nasıl oturmanız konusunu gözden geçirmeyi sadece laf olsun diye önermediğimize dikkat çekmek istiyorum. Yanlış oturuş sonunda motorun sürüş karakteristiği tahmin edebileceğinizden çok daha fazla bozulabilir veya doğru konumlanamadığınız için istediğiniz sürüş tekniklerini başarıyla uygulayamıyor, kendi kendinizi sınırlıyor olabilirsiniz. Motorun her hareketi sizin konumuzla doğrudan bağlantılı olduğundan, bu konuda vakit harcamak yararınıza olacaktır.
Motor kullanımı, hangi hızda ve sertlikte olursa olsun, altınızdaki makinenin tipinden bağımsız olarak, fiziksel bir olaydır. İleri de anlatacağımız tüm kullanım tekniklerinin temelinde doğru oturuş pozisyonu yatar. Nasıl oturduğunuz, başınızı ne şekilde döndürdüğünüzden (akıcı kullanım için en önemli etken) tutun da frenleme, gaz kontrolü ve dönüşlere kadar etki eder.
Dirseklerin hafif kırık olması başarılı motor kontrolü için hayati önem taşır. Düz kollar ve kilitlenen dirsekler motorun doğal dengesini bozar, üst gövdeye gereksiz yük bindirir, hızlanma ve frenlemede gaz kontrolünü imkansız hale getirir. Kırılan dirsekler sayesinde kolunuzun arka tarafındaki kaslar bir nevi süspansiyon görevi yapar. Alt gövdeden gelen yol titreşimlerinin koldan geçerek gidona ve gaz koluna gelip sürüşünüzü bozmasını engeller.
Kolların kilitli tutulması motorun doğal dönme hareketine de direnç teşkil eder. Dirsekler kırık değilken gidonu itecek yer kalmayacak, motoru yatırmak için bütün üst gövdenin dönmesi gerekecek böylece motorun dengesi bozulacaktır. Bunun haricinde kolları dirsekten bükmenin bir başka yararını başınızı döndürürken görürsünüz. iyi bir dönüşün temel kuralı viraj çıkışına bakmaktır. Bunun için de döneceğiniz taraftaki omuzu düşürüp başınızı çevirmelisiniz. Bunu yapmadığınız takdirde kaskın çenesi omuz başınıza çarpacak, başınızı ancak 90 dereceden daha düşük açılarda çevirebileceksiniz. Dirseğiniz ne kadar kırık ise, omzunuzu o kadar rahat düşürebilir, dar dönüşlerde gideceğiniz yeri daha iyi görebilirsiniz.
Motor üstünde ne kadar rahat ettiğiniz, kullanımınızı birinci elden etkiler. Rahatsız sürücü, dikkati dağılmış sürücüdür. Etrafına ve motoruna gerektiği kadar hakim değildir. Ayrıca sürüş için gerekli olan fizik kondisyona sahip olmak da bu yüzden önemlidir. Bunu derken, demir kütlelerini oradan-buraya savurmalı veya maraton koşmalısınız demiyoruz. Sadece motor kullanmama aralıklarını kısa tutmalı, sürüş sırasında ihtiyaç duyacağınız kasların tembelleşmesinin önüne geçmek lazım.
Kalçanızı öne doğru itmek otomatikman belinizi dik duruma getirir. Normalde kullanılmayan bu kaslar ilk başlarda biraz ağrı yapsa da uzun dönemde sizin yararlı olacaklardır. Öne gelen kalça sayesinde üst gövde gidona yaklaşıp hareket serbestisi sunar. Ayrıca bu konum uzun vadede sırt ağrıları çekmenizin de önüne geçer. Kalça öne çıkınca, sırt ve karın kasları beraber çalışarak ani frende depoya kapaklanmanızı veya sert ivmelenmede gidona asılmanızı önler. Buradaki asıl amaç, hassas gaz ve gidon kontrolünün her türlü bozucu dış etkenden yalıtılmasını sağlamaktır.
Bacakların hangi konumda olduğu, üst gövde kadar olmasa da önemlidir. Pek çok sürücü sele üzerinde durmadan hareket ettiğinden, bacaklarının konumunu sürekli değiştirdiğinden akıcı sürüş için ayakların nerede duracağına fazla dikkat etmez.
yine de ayak topunun (tabanın parmakların hemen arkasına denk gelen yeri) ayaklıklara konulmasında fayda vardır. Böylece hareket serbestliğiniz artacaktır. Bu konumda gövdenin sele üzerinde konuşlandırılması kolaylaşır, dönüşlerde ayaklıklara ekstra güç uygulanabilir ve sert ivmelenmede vücudun arkaya kayması bacaklardan alınan destek sayesinde zorlaşır. Tek dezavantaj, vites değişimi ve arka fren için ayağın hareket ettirilmek zorunda olmasıdır, ancak hemen herkes getirilerinin karşısında bunu önemsemez.
Gergin, rahatsız sürücü motorun doğal denge konumu ile sürekli bir savaş halin dedir. Bu yüzden motor kullanırken kendi kendinize vücudunuzun konumunu gözden geçirmelisiniz. Rahatsızlık, gerginliğe yol açar. Sürüş psikolojinizin bozulmasına neden olur. Eğer gövdenizin kasıldığını hissediyorsanız, ya oturma konumuzda bir rahatsızlık vardır ya da kafanızın içinde sizi huzursuz eden bir düşünce dolaşıyor kendinizi %100 sürüşe vermenizi engelliyordur. Gerginliğiniz arttıkça, rahatsızlığınız da artar. Konsantrasyon eksikliği baş gösterir. Sürüş tutarlılığı kaybolur.
Özellikle uzun yol kullanımında sürüşünüz tehlikeli bir hal almaya başlar. Bu kısır döngüyü kırmak tamamen sizin elinizdedir. Yeter ki gerekli uyarıları okumayı bilin. Çözüm olarak, zaman zaman hızınızı düşürün; ne kadar gergin olduğunuz hissetmeye çalışın; oturuş pozisyonunuzu gözden geçirin; yorulduğunuzu hissediyorsanız bir sonraki mola yerine kadar beklemekte ısrarcı olmayın. ilk fırsatta vücudunuzu ve aklınızı dinlendirin.
https://lh3.googleusercontent.com/-ge_9A0BWVdw/T7PYFA-Qa_I/AAAAAAAAAOk/v9zplRRXlPo/s1080/ScreenHunter_001.bmp
Başı Çevirmek
Nereye bakarsanız oraya gidersiniz. Hep duyduğumuz şey. Peki ama doğru mu? Tabii ki değil. şu basit deneyi yapın. Başınız 90° çevrik haldeyken gözlerinizi etrafta dolaştırarak yürümeye başlayın. Ne kadar kendinden emin olduğunuza bakın. şimdi aynı durumda koşmaya çalışın. Becerebildiniz mi? Son olarak koşarken ayak uçlarınıza bakmayı deneyin. Ne oldu?
Neyse, siz yaralarınızı sararken biz anlatmaya devam edelim. Basit deneyimizin ardından gittiğimiz yere bakmanın ve hızımıza uygun olarak yolun ilerisinden haberdar olmamızın önemi anlaşıldı herhalde? Burnumuz gideceğimiz yeri gösterir konumda iken gözlerimiz 3 boyutu en başarılı şekilde görür (binocular görüş); aynı zamanda ne kadar hızlı gittiğimiz en düşük hata ile algılanır.
Hiçbir şey, baş ve üst gövde hareketlerine hakim olmak kadar dönüş yeteneğinizi ve özgüveninizi geliştiremez. Daha yüksek sürat, güvenli sürüş ve akıcılık istiyorsanız ayaklıklara basmayı unutun, dizlerinizin ne yaptığı ile ilgilenmeyi bırakın ve bir sonraki sürüşünüzde sadece en basit anlatımı ile nereye gittiğinize konsantre olun. Söylemesi çok basit geliyor değil mi? Gerçekte de çok basit ama uygulayan herkes yararını görüyor. Bunu başarıyla uygulayan sürücüler, motorda yolcu gibi oturanlar sınıfından, altındaki aleti tam istediği noktaya yönlendirebilen sürücü sınıfına geçiyor.
Dönüş sırasında burnunuzu gideceğiniz noktaya çevirmek, baş ve gözleri yerle aynı düzlemde tutmak için omzunuzu kaskın yolundan çekmeniz ve üst gövdeyi bütün halde döndürmeniz gerekir. Omzunuzu kaskın rotasından çıkarmanın tek yolu ise aşağı ve öne doğru düşürmektir. Kırık durumda olan kolun bütün halde ileri gitmesinin başka artı etkileri de vardır. Evet, doğru tahmin ettiniz. Counter steering’den bahsediyoruz. Olayın bilimsel açıklamasını yapacak değiliz ama en basit haliyle anlatmak gerekirse, sağ gidonu ileri bastırmak motoru sağa, sol gidonu ileri bastırmak da sola döndürür. Dönüş tarafındaki omuzu düşürmeniz aynı zamanda o taraftaki gidonu ileri itecek ve çok daha kontrollü dönebileceksiniz. Omuz yoldan çekilince başınız rahatça dönebilecek, en dar manevralarda bile gideceğiniz nihai noktaya kilitlenebileceksiniz.
Yukarıda anlatılan tekniğin avantajları bu kadarla kalmıyor. Düşük omuz ve dönen üst gövdenin yardımı ile başınızın yere paralel konumda kalmaya devam edecek. Böylece mesafe ve motorun yatış açısını algılamanız kolaylaşacak. Aynı zamanda vücut ağırlığının bir kısmı da virajın içine kayacağından, motorun yatma açısını azaltabileceksiniz. Bir nevi motordan sarkma tekniği uyguluyor olacaksınız yani. Motordan sarkma nedir diyorsanız, bir MotoGP yarışı seyredip pilotların nasıl viraj aldığına bakın. Özellikle gözlerini nasıl viraj çıkış noktasına kilitlediklerine dikkat edin. Çok dar dağ yollarında gidiyor veya U dönüşü yapıyorsanız, gideceğiniz noktaya bakmak için çoğu zaman omuz hizanızın da ardına bakmanız gerekecek. ilk başlarda huzursuzluk verecek çünkü bir süre için motorun gittiği yere değil başka noktaya bakıyor olacaksınız. Tekniği bol bol deneyerek özgüveninizi arttırın. Motorun baktığınız noktaya gideceğine önce kendiniz inanmalısınız. şüpheye düştüğünüz anda gözler motorun önüne kilitlenip orada kalır.
Süratli viraj almada da omuz düşürme tekniğinden yararlanacaksınız. Burun gideceğiniz noktayı gösterip baş yerle paralel konumda kalarak ilerideki trafik ve yol durumuna daha hakim olacak ve hareketlerinizi önceden planlayabileceksiniz. Bu da sürüşünüze akıcılık getirecek, özgüveninizin artmasını sağlayacak. Zamanla motoru daha süratli şekilde istediğiniz noktaya yönlendirdiğinizi fark edeceksiniz. Göreceksiniz ki; dönüşe başladığınız noktada ne kadar hızlı başınızı viraj çıkışına çevirirseniz, motoru o kadar çabuk döndüreceksiniz.
Başarılı viraj almak için aşağıda yazılanları tek bir akıcı hareket halinde yapabilmeniz gerekir; frenlemeyi bitir, burun ile viraj çıkışını işaret et, omuzu düşürürken dönüş tarafındaki gidonu ileri it. Viraj alırken motorun hızı, viraja giriş noktası - virajın tam ortası (apex) - viraj çıkışı noktalarını birleştiren eğri boyunca artış göstermelidir.
Ne kadar süratli gidiyorsanız o kadar ileriyi görmeniz gereklidir. Güvenli ve akıcı sürüş için kendimizi yolu en iyi görecek şekilde konumlandırmalıyız. Ne kadar ileriyi görmemiz gerektiği ise motorun hızı ile doğru orantılıdır. Yolda görmemiz gereken minimum mesafe trafik kurallarınca belirlenmiş yasal takip mesafesidir. Bu da km/s olarak hızımızın yarısının metre olarak karşılığıdır (örneğin 100km/s hız için 50m). Ancak bu bile çoğu zaman yeterli olmaz. İleride bizi bekleyen tehlikelerden haberdar olup gerekli kaçış manevrasını uygulamak için yolun daha ötesini görmemiz güvenliğimiz için hayati önem taşır. Virajın ortasına kilitlenmek ve ya delice bir virajdan ötekine dalmak pek çok kazanın ana sebebidir. Kaçmak istediğimiz o ağaca bakmak, nihayetinde onunla öpüşmemizle sonuçlanacaktır. Hedefe kilitlenmeyip gitmek istediğimiz noktaya odaklanmalıyız. Günlük kullanım sırasında omuz düşürüp gitmek istediğiniz noktaya bakma pratiği yapmak, ileride gerçekten ihtiyaç duyduğunuzda hayatınızı kurtarabilir.
https://lh4.googleusercontent.com/-LOtfe0rKcMA/T7PYF60O8OI/AAAAAAAAAOs/sOadFi9q0t8/s1084/ScreenHunter_004.bmp
Frenleme
Sürüş ile ilgili pek çok konu, kullanıcının ne denli etkili frenleme yaptığı ile doğrudan ilgilidir. Ne kadar süratli gidebildiğimiz, ne kadar mesafede durabileceğimize bağlı olduğundan, kısa mesafede durabilmek aynı görüş mesafesi içinde daha süratli gitmemizi sağlayacaktır. Nerede, nasıl ve gerçekten ihtiyaç olduğunda fren yapma disiplini akıcılık, sürat ve güvenlik için büyük önem taşır. Sinirli yapılan frenleme motorun doğal dengesini bozar. Sürücünün özgüvenini sarsıp virajlara hatalı süratte girmesine neden olur. Frenlemede ne kadar verimli olduğunuz ise ön frene ne denli hakim olduğunuzla alakalıdır. Gittikçe artan seviyede fren yapmayı bilmelisiniz.
Ortalama tutuşa sahip yüzeyde çalışma sıcaklığına erişmiş lastiği kaydıran sürücüler ön freni gereksiz ani ve sert sıkmıştır. Dengesi bozulan motor ile kazaya davet çıkartan bu durumun tersi ise yüzey tutuşu başarılı ortamlarda görülür. Ani sıkılan ön fren sonucu arka teker havalanır. Bugün iyi lastikle donanmış modern spor motorların tamamı, sürücü fren kolunu hissederek ve gittikçe artan seviyede sıktığında ön tekerleği kilitlemeden çok önce arka tekerleği havalandırır. Tur ve gezinti (cruiser) motorları gibi uzun tekerlek açıklığına sahip araçlarda ön tekerleği kilitleyip motoru olduğu gibi öne itme eğilimi daha fazladır. Ancak ön tekerleğe ne kadar fazla ağırlık bindirebilirseniz, lastiğin yüzey ile yaptığı temas o kadar dirençli olacak ve tekerleği kilitleme ihtimaliniz azalacaktır.
İlk anda uygulanacak hafif fren ile yük ortadan ön tarafa transfer olup amortisörleri kapatır, lastiğin tutunması artar. Hemen ardından, fren kuvvetini düzenli olarak arttırabilirsiniz. Ancak tüm bunlar bir anda gerçekleşeceğinden düşünmeye vaktiniz olmayacaktır. Önceden bol bol antrenman yapıp panik freni refleks haline getirmekte fayda var. Frenleri seviyeli olarak sıkma gibi freni bırakma da seviyeli olarak yapılır. Aniden bırakılan fren ile sıkışmış durumdaki amortisör üstündeki yükü aniden atar ve ön tekerin tutunmasını azaltır. Özellikle viraja girme noktasındaysanız, tehlike arz edebilir.
Freni ne kadar etkili kullanırsak kullanalım, bazen en iyisi hiç kullanmamaktır. Konfor frenlemesi, öyle veya böyle hepimizin yaptığı bir şeydir. Özellikle de yorgun veya gerginsek. Viraja yaklaşırken gazı hafifçe kapatıp motor freni ile yavaşlayarak virajı dengeli şekilde almak dururken, gazı tamamen kapatıp frene dokunuruz (yükü öne transfer ettik). Sonrasında da fazla yavaşladığımızı fark edip freni bırakıp gaz veririz. Böylece yük gereksiz yere bir ön bir arka lastiğin temas noktasına kayar, motorun doğal dengesi ve kararlılığı bozulur. Bunu önlemek için ne yapacağınızı ve yolun durumunu iyi analiz edin. Kendinize şunu sorun; ‘Fren yapmama gerçekten gerek var mı? Yoksa bir vites düşürüp gaz kessem yeteri kadar yavaşlayabilir miyim?’ Sürekli yolun ilerisini taramak, virajın açısını algılayıp hangi hızla girmek gerektiğine karar vermenizde büyük önem taşır. ilerisine bakma yan sürücü viraj ortasında tatsız sürprizlerle karşılaşabilir. Yukarıdaki teknikle yarış kazanamazsınız ama 100km/s ortalama ile gidiyorken bir sonraki virajı 80km ile dönebileceğinize kanaat getirdiğinizde sert fren ile 20km/s kaybedip viraja girmek hem viraj içindeki hem de viraj çıkışındaki hızınızı büyük oranda düşürecektir.
Elbette gün gelir de beklenmeyen tehlike çirkin yüzünü gösterirse, kazadan kurtulmanın tek yolu frenleri ne kadar etkili kullanabildiğinize bağlı olacaktır. Unutmamak gerekir ki 1m önce veya sonra durmak adrenalin boşalması ile kemik kırılmaları arasındaki farkı belirler. Akıcı, kontrollü ön fren uygulaması ile motorun %100 fren performansını kullanmak hayati önem taşır. Frenleme sırasında motorun mutlak hakimi olmak için de boş alanlarda fren antrenmanı yapıp motorun tepkilerini aklımıza kazımalı, frenaj refleks haline gelene kadar çalışmaya devam etmeliyiz.
Trafiği çok olmadığı düz bir alan bulun. Mümkünse sabah erken saatlerde gidin Konsantrasyonunuzu bozacak yabancılar olmasın. Bir frenleme noktası belirleyin örneğin bir ağaç veya trafik tabelası. Sabit bir hızla frenleme noktasına yaklaşın 60km/s başlangıç için iyidir. Freni önce hafifçe sıkarak ağırlığın nasıl öne kaydığına dikkat edin. Freni gittikçe artan seviyede sıkarak durun. Durma noktanızı işaretleyin. Bu çalışmayı fren basıncını gittikçe arttırarak tekrarlayın. Fren mesafenizin ne kadar kısaldığına dikkat edin. Aşırı frenleme durumunda, motor size limitinin aşılmaya başladığının uyarısını verecektir. Arka tekerin havalanmaya başlaması veya ön lastikten ses gelmesi gibi. Yüksek fren basıncı ile durma noktasına geldiğinizden, frenlemenin son anında koldaki basıncı biraz azaltın. Yoksa arka tekeri havalandırıp istemeden akrobasi yapabilirsiniz. 6-7 deneme sonunda göreceksiniz ki ilk frenleme noktanızdan 10 metre önce durmaya başlamış, ‘Görüp frene bastım ama kurtaramadım’ diyenler kervanına katılmamış olacaksınız.
https://lh3.googleusercontent.com/-tsgDTc5WW3Q/T7PYGTSkqvI/AAAAAAAAAOw/uP_ns9peSjo/s1089/ScreenHunter_006.bmp
IKITEKER
Çeviren: İlker Eryılmaz / Brüksel / Temmuz 2004
Fotoğraflar: Sinan Özgen
İLERİ SÜRÜŞ TEKNİKLERİ
Sürüş Pozisyonu
Motorunuzun üstünde nasıl oturmanız gerektiğini anlatmaya çalışmak kimilerine göre patronluk taslamak olacak ama biraz sabır ile belki de sürüş dinamiğinizi tamamen değiştirecek ipuçları yakalayabilirsiniz. Tecrübeli sürücüler bile bu basit konudan pozitif çıkarımlar edinebilir.
Motor üstünde nasıl oturmanız konusunu gözden geçirmeyi sadece laf olsun diye önermediğimize dikkat çekmek istiyorum. Yanlış oturuş sonunda motorun sürüş karakteristiği tahmin edebileceğinizden çok daha fazla bozulabilir veya doğru konumlanamadığınız için istediğiniz sürüş tekniklerini başarıyla uygulayamıyor, kendi kendinizi sınırlıyor olabilirsiniz. Motorun her hareketi sizin konumuzla doğrudan bağlantılı olduğundan, bu konuda vakit harcamak yararınıza olacaktır.
Motor kullanımı, hangi hızda ve sertlikte olursa olsun, altınızdaki makinenin tipinden bağımsız olarak, fiziksel bir olaydır. İleri de anlatacağımız tüm kullanım tekniklerinin temelinde doğru oturuş pozisyonu yatar. Nasıl oturduğunuz, başınızı ne şekilde döndürdüğünüzden (akıcı kullanım için en önemli etken) tutun da frenleme, gaz kontrolü ve dönüşlere kadar etki eder.
Dirseklerin hafif kırık olması başarılı motor kontrolü için hayati önem taşır. Düz kollar ve kilitlenen dirsekler motorun doğal dengesini bozar, üst gövdeye gereksiz yük bindirir, hızlanma ve frenlemede gaz kontrolünü imkansız hale getirir. Kırılan dirsekler sayesinde kolunuzun arka tarafındaki kaslar bir nevi süspansiyon görevi yapar. Alt gövdeden gelen yol titreşimlerinin koldan geçerek gidona ve gaz koluna gelip sürüşünüzü bozmasını engeller.
Kolların kilitli tutulması motorun doğal dönme hareketine de direnç teşkil eder. Dirsekler kırık değilken gidonu itecek yer kalmayacak, motoru yatırmak için bütün üst gövdenin dönmesi gerekecek böylece motorun dengesi bozulacaktır. Bunun haricinde kolları dirsekten bükmenin bir başka yararını başınızı döndürürken görürsünüz. iyi bir dönüşün temel kuralı viraj çıkışına bakmaktır. Bunun için de döneceğiniz taraftaki omuzu düşürüp başınızı çevirmelisiniz. Bunu yapmadığınız takdirde kaskın çenesi omuz başınıza çarpacak, başınızı ancak 90 dereceden daha düşük açılarda çevirebileceksiniz. Dirseğiniz ne kadar kırık ise, omzunuzu o kadar rahat düşürebilir, dar dönüşlerde gideceğiniz yeri daha iyi görebilirsiniz.
Motor üstünde ne kadar rahat ettiğiniz, kullanımınızı birinci elden etkiler. Rahatsız sürücü, dikkati dağılmış sürücüdür. Etrafına ve motoruna gerektiği kadar hakim değildir. Ayrıca sürüş için gerekli olan fizik kondisyona sahip olmak da bu yüzden önemlidir. Bunu derken, demir kütlelerini oradan-buraya savurmalı veya maraton koşmalısınız demiyoruz. Sadece motor kullanmama aralıklarını kısa tutmalı, sürüş sırasında ihtiyaç duyacağınız kasların tembelleşmesinin önüne geçmek lazım.
Kalçanızı öne doğru itmek otomatikman belinizi dik duruma getirir. Normalde kullanılmayan bu kaslar ilk başlarda biraz ağrı yapsa da uzun dönemde sizin yararlı olacaklardır. Öne gelen kalça sayesinde üst gövde gidona yaklaşıp hareket serbestisi sunar. Ayrıca bu konum uzun vadede sırt ağrıları çekmenizin de önüne geçer. Kalça öne çıkınca, sırt ve karın kasları beraber çalışarak ani frende depoya kapaklanmanızı veya sert ivmelenmede gidona asılmanızı önler. Buradaki asıl amaç, hassas gaz ve gidon kontrolünün her türlü bozucu dış etkenden yalıtılmasını sağlamaktır.
Bacakların hangi konumda olduğu, üst gövde kadar olmasa da önemlidir. Pek çok sürücü sele üzerinde durmadan hareket ettiğinden, bacaklarının konumunu sürekli değiştirdiğinden akıcı sürüş için ayakların nerede duracağına fazla dikkat etmez.
yine de ayak topunun (tabanın parmakların hemen arkasına denk gelen yeri) ayaklıklara konulmasında fayda vardır. Böylece hareket serbestliğiniz artacaktır. Bu konumda gövdenin sele üzerinde konuşlandırılması kolaylaşır, dönüşlerde ayaklıklara ekstra güç uygulanabilir ve sert ivmelenmede vücudun arkaya kayması bacaklardan alınan destek sayesinde zorlaşır. Tek dezavantaj, vites değişimi ve arka fren için ayağın hareket ettirilmek zorunda olmasıdır, ancak hemen herkes getirilerinin karşısında bunu önemsemez.
Gergin, rahatsız sürücü motorun doğal denge konumu ile sürekli bir savaş halin dedir. Bu yüzden motor kullanırken kendi kendinize vücudunuzun konumunu gözden geçirmelisiniz. Rahatsızlık, gerginliğe yol açar. Sürüş psikolojinizin bozulmasına neden olur. Eğer gövdenizin kasıldığını hissediyorsanız, ya oturma konumuzda bir rahatsızlık vardır ya da kafanızın içinde sizi huzursuz eden bir düşünce dolaşıyor kendinizi %100 sürüşe vermenizi engelliyordur. Gerginliğiniz arttıkça, rahatsızlığınız da artar. Konsantrasyon eksikliği baş gösterir. Sürüş tutarlılığı kaybolur.
Özellikle uzun yol kullanımında sürüşünüz tehlikeli bir hal almaya başlar. Bu kısır döngüyü kırmak tamamen sizin elinizdedir. Yeter ki gerekli uyarıları okumayı bilin. Çözüm olarak, zaman zaman hızınızı düşürün; ne kadar gergin olduğunuz hissetmeye çalışın; oturuş pozisyonunuzu gözden geçirin; yorulduğunuzu hissediyorsanız bir sonraki mola yerine kadar beklemekte ısrarcı olmayın. ilk fırsatta vücudunuzu ve aklınızı dinlendirin.
https://lh3.googleusercontent.com/-ge_9A0BWVdw/T7PYFA-Qa_I/AAAAAAAAAOk/v9zplRRXlPo/s1080/ScreenHunter_001.bmp
Başı Çevirmek
Nereye bakarsanız oraya gidersiniz. Hep duyduğumuz şey. Peki ama doğru mu? Tabii ki değil. şu basit deneyi yapın. Başınız 90° çevrik haldeyken gözlerinizi etrafta dolaştırarak yürümeye başlayın. Ne kadar kendinden emin olduğunuza bakın. şimdi aynı durumda koşmaya çalışın. Becerebildiniz mi? Son olarak koşarken ayak uçlarınıza bakmayı deneyin. Ne oldu?
Neyse, siz yaralarınızı sararken biz anlatmaya devam edelim. Basit deneyimizin ardından gittiğimiz yere bakmanın ve hızımıza uygun olarak yolun ilerisinden haberdar olmamızın önemi anlaşıldı herhalde? Burnumuz gideceğimiz yeri gösterir konumda iken gözlerimiz 3 boyutu en başarılı şekilde görür (binocular görüş); aynı zamanda ne kadar hızlı gittiğimiz en düşük hata ile algılanır.
Hiçbir şey, baş ve üst gövde hareketlerine hakim olmak kadar dönüş yeteneğinizi ve özgüveninizi geliştiremez. Daha yüksek sürat, güvenli sürüş ve akıcılık istiyorsanız ayaklıklara basmayı unutun, dizlerinizin ne yaptığı ile ilgilenmeyi bırakın ve bir sonraki sürüşünüzde sadece en basit anlatımı ile nereye gittiğinize konsantre olun. Söylemesi çok basit geliyor değil mi? Gerçekte de çok basit ama uygulayan herkes yararını görüyor. Bunu başarıyla uygulayan sürücüler, motorda yolcu gibi oturanlar sınıfından, altındaki aleti tam istediği noktaya yönlendirebilen sürücü sınıfına geçiyor.
Dönüş sırasında burnunuzu gideceğiniz noktaya çevirmek, baş ve gözleri yerle aynı düzlemde tutmak için omzunuzu kaskın yolundan çekmeniz ve üst gövdeyi bütün halde döndürmeniz gerekir. Omzunuzu kaskın rotasından çıkarmanın tek yolu ise aşağı ve öne doğru düşürmektir. Kırık durumda olan kolun bütün halde ileri gitmesinin başka artı etkileri de vardır. Evet, doğru tahmin ettiniz. Counter steering’den bahsediyoruz. Olayın bilimsel açıklamasını yapacak değiliz ama en basit haliyle anlatmak gerekirse, sağ gidonu ileri bastırmak motoru sağa, sol gidonu ileri bastırmak da sola döndürür. Dönüş tarafındaki omuzu düşürmeniz aynı zamanda o taraftaki gidonu ileri itecek ve çok daha kontrollü dönebileceksiniz. Omuz yoldan çekilince başınız rahatça dönebilecek, en dar manevralarda bile gideceğiniz nihai noktaya kilitlenebileceksiniz.
Yukarıda anlatılan tekniğin avantajları bu kadarla kalmıyor. Düşük omuz ve dönen üst gövdenin yardımı ile başınızın yere paralel konumda kalmaya devam edecek. Böylece mesafe ve motorun yatış açısını algılamanız kolaylaşacak. Aynı zamanda vücut ağırlığının bir kısmı da virajın içine kayacağından, motorun yatma açısını azaltabileceksiniz. Bir nevi motordan sarkma tekniği uyguluyor olacaksınız yani. Motordan sarkma nedir diyorsanız, bir MotoGP yarışı seyredip pilotların nasıl viraj aldığına bakın. Özellikle gözlerini nasıl viraj çıkış noktasına kilitlediklerine dikkat edin. Çok dar dağ yollarında gidiyor veya U dönüşü yapıyorsanız, gideceğiniz noktaya bakmak için çoğu zaman omuz hizanızın da ardına bakmanız gerekecek. ilk başlarda huzursuzluk verecek çünkü bir süre için motorun gittiği yere değil başka noktaya bakıyor olacaksınız. Tekniği bol bol deneyerek özgüveninizi arttırın. Motorun baktığınız noktaya gideceğine önce kendiniz inanmalısınız. şüpheye düştüğünüz anda gözler motorun önüne kilitlenip orada kalır.
Süratli viraj almada da omuz düşürme tekniğinden yararlanacaksınız. Burun gideceğiniz noktayı gösterip baş yerle paralel konumda kalarak ilerideki trafik ve yol durumuna daha hakim olacak ve hareketlerinizi önceden planlayabileceksiniz. Bu da sürüşünüze akıcılık getirecek, özgüveninizin artmasını sağlayacak. Zamanla motoru daha süratli şekilde istediğiniz noktaya yönlendirdiğinizi fark edeceksiniz. Göreceksiniz ki; dönüşe başladığınız noktada ne kadar hızlı başınızı viraj çıkışına çevirirseniz, motoru o kadar çabuk döndüreceksiniz.
Başarılı viraj almak için aşağıda yazılanları tek bir akıcı hareket halinde yapabilmeniz gerekir; frenlemeyi bitir, burun ile viraj çıkışını işaret et, omuzu düşürürken dönüş tarafındaki gidonu ileri it. Viraj alırken motorun hızı, viraja giriş noktası - virajın tam ortası (apex) - viraj çıkışı noktalarını birleştiren eğri boyunca artış göstermelidir.
Ne kadar süratli gidiyorsanız o kadar ileriyi görmeniz gereklidir. Güvenli ve akıcı sürüş için kendimizi yolu en iyi görecek şekilde konumlandırmalıyız. Ne kadar ileriyi görmemiz gerektiği ise motorun hızı ile doğru orantılıdır. Yolda görmemiz gereken minimum mesafe trafik kurallarınca belirlenmiş yasal takip mesafesidir. Bu da km/s olarak hızımızın yarısının metre olarak karşılığıdır (örneğin 100km/s hız için 50m). Ancak bu bile çoğu zaman yeterli olmaz. İleride bizi bekleyen tehlikelerden haberdar olup gerekli kaçış manevrasını uygulamak için yolun daha ötesini görmemiz güvenliğimiz için hayati önem taşır. Virajın ortasına kilitlenmek ve ya delice bir virajdan ötekine dalmak pek çok kazanın ana sebebidir. Kaçmak istediğimiz o ağaca bakmak, nihayetinde onunla öpüşmemizle sonuçlanacaktır. Hedefe kilitlenmeyip gitmek istediğimiz noktaya odaklanmalıyız. Günlük kullanım sırasında omuz düşürüp gitmek istediğiniz noktaya bakma pratiği yapmak, ileride gerçekten ihtiyaç duyduğunuzda hayatınızı kurtarabilir.
https://lh4.googleusercontent.com/-LOtfe0rKcMA/T7PYF60O8OI/AAAAAAAAAOs/sOadFi9q0t8/s1084/ScreenHunter_004.bmp
Frenleme
Sürüş ile ilgili pek çok konu, kullanıcının ne denli etkili frenleme yaptığı ile doğrudan ilgilidir. Ne kadar süratli gidebildiğimiz, ne kadar mesafede durabileceğimize bağlı olduğundan, kısa mesafede durabilmek aynı görüş mesafesi içinde daha süratli gitmemizi sağlayacaktır. Nerede, nasıl ve gerçekten ihtiyaç olduğunda fren yapma disiplini akıcılık, sürat ve güvenlik için büyük önem taşır. Sinirli yapılan frenleme motorun doğal dengesini bozar. Sürücünün özgüvenini sarsıp virajlara hatalı süratte girmesine neden olur. Frenlemede ne kadar verimli olduğunuz ise ön frene ne denli hakim olduğunuzla alakalıdır. Gittikçe artan seviyede fren yapmayı bilmelisiniz.
Ortalama tutuşa sahip yüzeyde çalışma sıcaklığına erişmiş lastiği kaydıran sürücüler ön freni gereksiz ani ve sert sıkmıştır. Dengesi bozulan motor ile kazaya davet çıkartan bu durumun tersi ise yüzey tutuşu başarılı ortamlarda görülür. Ani sıkılan ön fren sonucu arka teker havalanır. Bugün iyi lastikle donanmış modern spor motorların tamamı, sürücü fren kolunu hissederek ve gittikçe artan seviyede sıktığında ön tekerleği kilitlemeden çok önce arka tekerleği havalandırır. Tur ve gezinti (cruiser) motorları gibi uzun tekerlek açıklığına sahip araçlarda ön tekerleği kilitleyip motoru olduğu gibi öne itme eğilimi daha fazladır. Ancak ön tekerleğe ne kadar fazla ağırlık bindirebilirseniz, lastiğin yüzey ile yaptığı temas o kadar dirençli olacak ve tekerleği kilitleme ihtimaliniz azalacaktır.
İlk anda uygulanacak hafif fren ile yük ortadan ön tarafa transfer olup amortisörleri kapatır, lastiğin tutunması artar. Hemen ardından, fren kuvvetini düzenli olarak arttırabilirsiniz. Ancak tüm bunlar bir anda gerçekleşeceğinden düşünmeye vaktiniz olmayacaktır. Önceden bol bol antrenman yapıp panik freni refleks haline getirmekte fayda var. Frenleri seviyeli olarak sıkma gibi freni bırakma da seviyeli olarak yapılır. Aniden bırakılan fren ile sıkışmış durumdaki amortisör üstündeki yükü aniden atar ve ön tekerin tutunmasını azaltır. Özellikle viraja girme noktasındaysanız, tehlike arz edebilir.
Freni ne kadar etkili kullanırsak kullanalım, bazen en iyisi hiç kullanmamaktır. Konfor frenlemesi, öyle veya böyle hepimizin yaptığı bir şeydir. Özellikle de yorgun veya gerginsek. Viraja yaklaşırken gazı hafifçe kapatıp motor freni ile yavaşlayarak virajı dengeli şekilde almak dururken, gazı tamamen kapatıp frene dokunuruz (yükü öne transfer ettik). Sonrasında da fazla yavaşladığımızı fark edip freni bırakıp gaz veririz. Böylece yük gereksiz yere bir ön bir arka lastiğin temas noktasına kayar, motorun doğal dengesi ve kararlılığı bozulur. Bunu önlemek için ne yapacağınızı ve yolun durumunu iyi analiz edin. Kendinize şunu sorun; ‘Fren yapmama gerçekten gerek var mı? Yoksa bir vites düşürüp gaz kessem yeteri kadar yavaşlayabilir miyim?’ Sürekli yolun ilerisini taramak, virajın açısını algılayıp hangi hızla girmek gerektiğine karar vermenizde büyük önem taşır. ilerisine bakma yan sürücü viraj ortasında tatsız sürprizlerle karşılaşabilir. Yukarıdaki teknikle yarış kazanamazsınız ama 100km/s ortalama ile gidiyorken bir sonraki virajı 80km ile dönebileceğinize kanaat getirdiğinizde sert fren ile 20km/s kaybedip viraja girmek hem viraj içindeki hem de viraj çıkışındaki hızınızı büyük oranda düşürecektir.
Elbette gün gelir de beklenmeyen tehlike çirkin yüzünü gösterirse, kazadan kurtulmanın tek yolu frenleri ne kadar etkili kullanabildiğinize bağlı olacaktır. Unutmamak gerekir ki 1m önce veya sonra durmak adrenalin boşalması ile kemik kırılmaları arasındaki farkı belirler. Akıcı, kontrollü ön fren uygulaması ile motorun %100 fren performansını kullanmak hayati önem taşır. Frenleme sırasında motorun mutlak hakimi olmak için de boş alanlarda fren antrenmanı yapıp motorun tepkilerini aklımıza kazımalı, frenaj refleks haline gelene kadar çalışmaya devam etmeliyiz.
Trafiği çok olmadığı düz bir alan bulun. Mümkünse sabah erken saatlerde gidin Konsantrasyonunuzu bozacak yabancılar olmasın. Bir frenleme noktası belirleyin örneğin bir ağaç veya trafik tabelası. Sabit bir hızla frenleme noktasına yaklaşın 60km/s başlangıç için iyidir. Freni önce hafifçe sıkarak ağırlığın nasıl öne kaydığına dikkat edin. Freni gittikçe artan seviyede sıkarak durun. Durma noktanızı işaretleyin. Bu çalışmayı fren basıncını gittikçe arttırarak tekrarlayın. Fren mesafenizin ne kadar kısaldığına dikkat edin. Aşırı frenleme durumunda, motor size limitinin aşılmaya başladığının uyarısını verecektir. Arka tekerin havalanmaya başlaması veya ön lastikten ses gelmesi gibi. Yüksek fren basıncı ile durma noktasına geldiğinizden, frenlemenin son anında koldaki basıncı biraz azaltın. Yoksa arka tekeri havalandırıp istemeden akrobasi yapabilirsiniz. 6-7 deneme sonunda göreceksiniz ki ilk frenleme noktanızdan 10 metre önce durmaya başlamış, ‘Görüp frene bastım ama kurtaramadım’ diyenler kervanına katılmamış olacaksınız.
https://lh3.googleusercontent.com/-tsgDTc5WW3Q/T7PYGTSkqvI/AAAAAAAAAOw/uP_ns9peSjo/s1089/ScreenHunter_006.bmp
IKITEKER
Çeviren: İlker Eryılmaz / Brüksel / Temmuz 2004
Fotoğraflar: Sinan Özgen